04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 20 Aralık 2017 6 Davada son etap haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: EMİNE BİLGET Davada Atilla’nın çapraz sorgusuna devam edilirken yargıç Berman, 12 kişilik jüriye nasıl karar vereceklerine dair bugün talimat dağıtacak ŞEBNEM ARSU ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının ihlal edildiği gerekçesiyle New York’ta görülen davada artık son etaba girildi. Bugün savcılık ve savunmanın son sunumlarının ardından yarın 12 kişilik jüriye nasıl karar vereceklerine dair gerekli olan talimatlar yargıç Richard Berman tarafından verilecek. Boğucu geçen çapraz sorguyu oldukça sakin yorumlar ve bankacılık konusunda eğitim tadınla cevaplarla tamamlayan davanın tek tutuklu sanığı Mehmet Hakan Atilla’yı ifade verdiği kürsüden inerken ilk kutlayanlar avukatları oldu. Atilla, görevi nedeniyle yılda 500600 kişi ile görüşmesinin üzerinden yıllar geçse de birçok konuda Rıza Sarraf kadar olmasa da konuyla ilgili detaylı cevaplar vermesi dikkatlerden kaçmadı. Atilla, savcı David Denton’un para trafiğini tam olarak kavrayamadığına işaret eden sorularına yer yer kısa, yer yer uzun bankacılık dersi gibi cevaplar verdi. Denton, Atilla’ya alt kadrodan gönderilen uluslararası haber ajanslarına ait altın ticaretini eleştiren haberlerin iletildiği eposta mesajlarından sanığın yapılan yasa dışı ticarette söz sahibi olduğu izlenimini oluşturmaya çalıştı. Daha sonra söz alan Atilla’nın avukatı Cathy Fleming’in yine aynı kişiden sanığa gönderilen bir başka eposta mesajında altını çizdiği Türkiye’den İran’a yapılan altın ticaretinin yasa dışı olmadığını belirten bir Reuters haberi oldu. Savcı Denton’un tok ve yüksek perdeden seslendirdiği ve suçlama içeren kısa sorularına Atilla’nın oldukça sakin ve yumuşak tonda cevapları tezat oluşturdu. Savcının çoğu dış kaynaklı bankacılıkla ilgili sorularına cevap verirken, “Hayır, öyle değil” diyerek sözlerine başlayan Atilla, ısrarla İran asıllı işadamı Rıza Sarraf, eski genel müdür Süleyman Aslan ve kendisinin katılımı ile İranlılarla yapıldığı iddia edilen toplantıya katılmadığını tekrar etti. Atilla, “Ben 47 yaşındayım. Bu kadar sene boyunca, hiç böyle bir şey olmadı. Ben hiç kimsenin yaptırımının delinmesi için işaretlendiği, yaptırım ihlalinin tartışıldığı ya da Rıza Sarraf ile, anlattığı şekilde bir görüşme yapmadım. Bırakın ABD’de Türkiye’de herhangi bir yasanın delinmesi için benim kimseyle bir görüşmem olmadı” dedi. Szubin’i yalanladı Sanık aynı zamanda savcının ısrarlı sorularına rağmen eski OFAC Direktörü Adam Szubin’in ifadesini de yalanladı. Hakan Atilla, Szubin’in kendisini bir kenara çekip “Halk Bankası’nın yaptırımları ihlal ettiğinden endişe duyduğu”na ilişkin konuşmanın hiçbir şekilde gerçekleşmediğini ifade etti. Atilla, “Bizim iletişimimizde OFAC ve ABD Hazine Bakanlığı yetkililerinin Halk Bankası’nın İran yaptırımlarını delmeye çalışmaya yönelik uyarısı doğ ‘Sarraf’ın tutuklandığı gün hiç şaşırmadım’ Önceki günkü sorgusunda Rıza Sarraf’ın birçok işadamı ile beraber gözaltına alındığı haberini eşi ile kahvaltı yaparken aldıklarını belirten Atilla, vergi ile alakalı bir konu olduğunu düşünüp şaşırmadığını belirtti. Aslan’ın gözaltına alındığını ise bankada öğrenen sanık, oldukça şaşırdığını ve ofise mahkeme kararı ile gelen polis memurlarına istedikleri bilgi ve belgeyi sağladığını söyledi. Sorguya da çağırılan Atilla, bu daveti kabul ettiğini fakat verdiği ifadede bir tarih yanlışı olduğunu eşinin uyarmasıyla birlikte yazılı olarak bu hususu Emniyet birimlerine bildirdiğini anlattı. “Her zaman kadınların hafızası daha iyidir ne zaman tatile çıkıldığı konusunda” diyen Atilla’nın ifadelerine jüri üyeleri arasından gülenler oldu. Yanlış hatırlıyor Rıza Sarraf, cezaevinden çıktıktan sonra Atilla ve bankanın yeni genel müdürü Ali Fuat Taşkesenlioğlu ile bir araya geldiğini ve ticaretin bırakıldığı yerden devamı için konuştuğunu belirtmişti. “Sarraf’ın hafızası yine yanılıyor” diyen Atilla, “Sarraf hapisten çıktıktan sonra kendisiyle görüşmedim. Bir iki yıl sonra 2015 sonu ya da 2016 başı, bir kere genel müdürün odasındayken gördüm. Onda da bir kredi limiti hakkında görüşüyorlardı; ben ne bu görüşmeye katıldım ne de kendisi ile görüştüm” şeklinde konuştu. rudur. Örnekler verildiği de doğrudur. Bizim de örnekleri detaylı olarak inceleyip kendilerine sunduğumuz doğrudur. Bizim de onlara bilmedikleri bilgileri sunduğumuz doğrudur. Ama onlar hiçbir zaman Halk Bankası ile ilgili ‘Endişemiz var’, ‘Aksiyon alacağız’ şeklinde ifadede bulunmadılar” dedi. Savcının bu ifadeyi takiben “Szubin’le özel konuşma yapmadığınızı söylüyorsunuz” doğru mudur şeklindeki sorusuna “Doğrudur” şeklinde cevap verdi. 17 Aralık vurgusu 2014 yılında Halk Bankası’nın Sarraf’la çalışıp çalışmadığını soran savcıya Atilla’nın cevabı, Sarraf hakkındaki iddianamelerin reddedilip serbest bırakıldıktan sonra bankayla çalışmaya devam ettiği yönünde oldu. Ancak Sarraf’la İran ticaretiyle alakalı hiçbir şekilde bire bir görüşme yapmadığının altını çizen Atilla, 17 Aralık soruşturmasını kastederek sonrasında herhangi bir usulsüzlük görülmediğini söyledi. Bağımsız kurumlar tarafından yapılan incelemede 17 Aralık soruşturmasında atıf yapılan, Sarraf’a imtiyaz sağlandığı yönünde ki suçlamalar hakkında da iddia edilenin aksine bir sonuç çıktığını belirtti. Kredilerin usulsüz verildiği iddiasının da raporda çürütüldüğünü ifade eden Atilla, BDDK bilirkişisi tarafından hazırlanan rapor delil dosyasında olmadığı için bu konuda bilgi veremedi. Yasa dışı ticaretinde Sarraf’a metot ya da yol gösterdiğini ısrarlı sorularla ima eden savcı Denton’a Atilla’nın cevabı ‘bankacılık dersi’ tadında oldu. ‘Bankacılıkta metotların olmadığını’ ancak bankacılık kurallarının takip edildiğini vurgulayan Atilla, Halk Bankası bünyesindeki para transferlerinin bankacılık kurallarına göre yapıldığını söyledi. Jüriye ucu açık süre Bugün sabah yapılacak oturumda jüriye 3 haftayı aşkın bir süredir dinledikleri ifadeler ve gördükleri deliller ışığında kararlarını nasıl verecekleri yönünde rehberlik yapacak talimatlar yargıç Berman tarafından verilecek. Daha sonra nihai karar için toplanacak olan jüriye ucu açık bir süre veriliyor. Tüm jüri üyelerinin aynı kararı vermesi gerekiyor. l NEW YORK İZLENİMLER n Dünkü duruşma oldukça gergin bir havada başladı. Hakan Atilla’nın yorgun olduğu gözlenirken savcıların da gerginliği göze çarptı. n Şimdiye kadar kusursuz bir performans sergileyen çevirmen Bülent Bulut, Atilla’nın ifadesinde kritik soruyu çevirmeyip İngilizce ifade edince salonda gülüşmelere neden oldu. Bu, salondaki şimdiye kadarki en yüksek kahkahaydı. n Hakan Atilla’nın avukatlarının sonuca dair olumlu bir hava izlenimi edindiklerini gözlemledik. n Yargıç Berman’a savunma ekibi tarafından sunulan iki dilekçe vardı. Berman, davanın düşürülmesine ilişkin dilekçeyi bekletirken delillerin güvenilirliğine ilişkin dilekçeyi reddetti. Hüseyin Çapkın’a ev hapsi FETÖ’nün mülkiye yapılanmasına yönelik davada 4 sanığa tahliye kararı çıktı. Mahkeme eski vali Avni Mutlu dahil 7 kişinin tutukluluğuna devam kararı verdi FETÖ’nün mülkiye yapılanmasına yönelik davada, aralarında es ki İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın da bulunduğu 4 sanığın tahli yesine karar verildi. Çap kın hakkında ev hapsi uygulanmasına karar veren mahkeme, eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mut lu ile birlikte 7 sa nığın ise tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, savcı Uğur Yaşar Gün gör, ara mütalaası nı bildirdi. Sanıkla rın 15 Temmuz dar be girişimi içeri sinde oldukları na, bu suçların failleriyle irti batlarına ve Hüseyin Çapkın ya bu suçlara iştirak Mehmet Ağar kefil olmuştu Davanın önceki günkü duruşmasında, eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, Hüseyin Çapkın’ın tanığı olarak dinlenmişti. Ağar, Çapkın’ın özel hayatında “Son derece mazbut, muhafazakâr ve dürüst bir insan olduğunu” belirtmiş ve Çapkın için “Mesleki anlamda da fevkalade başarılı hizmetleri oldu” demişti. Ağar, “Benim tanıdığım Hüseyin Çapkın, böyle alçaklıkları art arda sergileyen bir örgüte müzahir olacak bir yapıya sahip değil. Bizim polisimize, askerimize, çocuklarımıza kurşun atacak bir yapıya asla sahip olamaz. Kendi dönemimle ilgili net olarak söyleyebilirim, Gaziantepli bir milletvekili Tansu Çiller’e söylemiş. O da bana söyledi. Büyük bir memnuniyetle kabul ettim. O tür bir duyumum olmadı. Çapkın, zaten çok parlak bir adamdı” diyerek Çapkın’la bağlarının devam ettiğini söylemişti. Ağar, “Hakkında hiçbir olumsuz duyumumuz olmadı” ifadesinde bulunarak, Çapkın’a kefil olmuştu. lerine dair soyut değerlendirme dışında herhangi bir anlatıma rastlanmadığı belirtilen mütalaada, “Sanıklar mülki idare amirliği görevinde bulunmuşlardır. Mülki idare amirliği görevi sosyal ilişkiler bakımından önem arz eden bir kamu görevidir. Hal böyle olunca sanıkların bir kısmının FETÖ’nün çatı yapılanmasında yer aldıkları sonradan tespit edilen bazı isimlerle normal (gizliliği bulunmayan) telefon hatları üzerinden bir dönem irtibat kurmuş olmala rının örgüt üyeliği suçu yönünden yeterli delil niteliğinde görülmesinde isabet bulunmayacaktır” ifadeleri kullanıldı. FETÖ’nün örgüt içi iletişim gizliliğine önem verdiğinin vurgulandığı mütalaada “Bunu ByLock vb. gizli iletişim kanallarıyla gerçekleştirdiği bugün artık tespit edilmiş bulunmaktadır. Bu anlamda sanıkların meslektaşları olan diğer kısım sanıklarla yine normal telefon irtibatı kurmuş olmalarının da örgüt içi irtibat olarak değerlendirilemeyece ği kanaatindeyiz” dendi. Mahkeme heyeti yaklaşık bir saatlik aranın ardından, sanıklar eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, eski İstanbul Vali Yardımcısı Haluk Nadir, eski Sancaktepe Kaymakamı Feyzullah Özcan ve eski Mülkiye Başmüffettişi ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Genel Sekreteri Yılmaz Kurt’un tahliyesine karar verdi. Sanıklardan Hüseyin Çapkın hakkında ev hapsi kararı da veren heyet, diğer sanıklar hakkında yurtdışına çıkış yasağı koydu. Çapkın’ın tahliyesi kararına mahkeme başkanının muhalefet şerhi koyduğu belirtildi. Sanıklardan eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun da aralarında bulunduğu 7 sanığın tutukluluk hallerinin devamına karar verildi. Üye hâkimlerden birinin Mutlu’nun tutukluluğunun devamı kararına karşı muhalefet şerhi koyduğu da belirtildi. Firari sanık Abdülkadir Demir’in dosyasının ayrılmasına da hükmeden heyet, mütalaasını hazırlaması için dava dosyasının savcılığa gönderilmesine karar verdi. Duruşma, 8 Şubat’a ertelendi. l Haber Merkezi Türkiye İşçi Partisi ve Kürt sorunu Bugün köşemi, lafı hiç uzatmadan kıymetli bir okuruma bırakmak istiyorum!.. HHH “Tayfun Bey, 15 Aralık 2017 Cuma günü Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan ‘Kürdistan yasağı, yangına benzindir’ başlıklı yazınızı okudum. HDP Şanlıurfa milletvekili Osman Baydemir’in ‘Ben, Kürt halkının bir evladı olarak, Kürdistan’dan gelen bir temsilci olarak’ ifadelerinden dolayı ceza almasını eleştirmiş ve geçmişte sadece ‘Kürdistan’ sözcüğü üzerinden değil ‘Kürt’ ve ‘Kürtçe’ üzerinden de korkunç, acı ve yakıcı sonuçlara yol açmış bir mesele ile karşı karşıya olduğumuzu sosyolog İsmail Beşikçi örneği üzerinden değerlendirmişsiniz. Ben de Türkiye İşçi Partisi (TİP) örneğini hatırlatmak istedim. 13 Şubat 1961’de 12 işçi/sendikacı, işçilerin de bir partisi olması düşüncesiyle Türkiye İşçi Partisi’ni kurdular. Bir yıl geçmeden Mehmet Ali Aybar’ı Genel Başkanlığa davet ederek, sol/sosyalist aydınlar ile işçilerin buluşmasının yolunu açtılar. Türkiye İşçi Partisi bu dönemde programını yazıp tüzüğünü yenileyerek işçi sınıfının partisi olmak yolunda adımlar attı. 1965 seçimlerinde parlamentoya girmesi ile birlikte demokrasi mücadelesindeki etkisi arttı. Türkiye İşçi Partisi, Kürt sorununun açık tartışma platformuna önce ‘Doğu Meselesi’ olarak girmesini sağladı. Ardından gelen Doğu Mitingleri, sorunun, tartışma boyutundan çıkarak maddi bir gerçeklik olarak görülmesinde önemli bir rol oynadı. Hiç kuşkusuz en önemli adım, 1970 yılının 2931 Ekim tarihleri arasında Ankara’da düzenlenen Türkiye İşçi Partisi’nin 4. Büyük Kongresi’nde alınan kararlar ile atıldı. Bu kongrede Türkiye İşçi Partisi’nin bilimsel sosyalist niteliğini netleştiren kararların altıncısında: ‘[Parti] Türkiye’nin doğusunda Kürt halkının yaşamakta olduğunu; Kürt halkı üzerinde, baştan beri, hâkim sınıfların faşist iktidarlarının, zaman zaman kanlı zulüm hareketleri niteliğine bürünen baskı, terör ve asimilasyon politikaları uyguladıklarını; Kürt halkının yaşadığı bölgenin Türkiye’nin öteki bölgelerine oranla geri kalmış olmasının temel nedenlerinden birinin, kapitalizmin eşitsiz gelişme kanunlarına ek olarak bu bölgede Kürt halkının yaşadığı gerçeğini göz önüne alan hâkim sınıf iktidarlarının güttükleri ekonomik ve sosyal politikanın bir sonucu olduğunu; Bu nedenle ‘Doğu sorunu’nu bir bölgesel kalkınma sorunu olarak ele almanın, hâkim sınıf iktidarlarının şovenmilliyetçi görüşlerinin ve tutumunun bir uzantısından başka bir şey olmadığını; Kürt halkının anayasal vatandaşlık haklarını kullanmak ve diğer tüm demokratik özlem ve isteklerini gerçekleştirmek yolundaki mücadelesinin, bütün antidemokratik faşist, baskıcı, şoven milliyetçi akımların amansız düşmanı olan partimiz tarafından desteklenmesinin olağan ve zorunlu bir devrimci görev olduğunu; Kürt halkının gelişen demokratik özlem ve isteklerini ifade ve gerçekleştirme mücadelesi ile işçi sınıfının ve onun öncü örgütü partimiz öncülüğünde yürütülen sosyalist devrim mücadelesini tek bir devrimci dalga halinde bütünleştirmek için, Kürt ve Türk sosyalistlerinin parti içinde omuz omuza çalışmaları gerektiğini; Kürt halkına karşı uygulanan ırkçımilliyetçi şoven burjuva ideolojisinin, partililer, sosyalistler ve bütün işçi ve diğer emekçi yığınlar arasında yerle bir edilmesini sağlamanın, partinin ideolojik mücadelesinin ve gelişmesinin temel ve devamlı bir davası olduğunu; Partinin ‘Kürt sorununa, işçi sınıfının sosyalist devrim mücadelesinin gerekleri açısından baktığını kabul ve ilan eder’ denilmiştir. Bu karar ile yasal siyasi platformda ilk kez ‘Kürt Sorunu’ açıkça ortaya konulmuş oluyordu. Yaklaşık beş ay sonra gelen 12 Mart faşizan darbesi sonrasında Türkiye İşçi Partisi’ne 11 Haziran 1971 tarihinde Anayasa Mahkemesi’nde dava açıldı. 20 Temmuz 1971 tarihinde bugünün diliyle söylersek ‘bölücülük’ (Anayasa’nın 57. maddesinde bulunan ‘Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezliği’ temel ilkesine ve Siyasi Partiler Kanunu’nun 81. maddesindeki ‘azınlıklar bulunduğunu ileri süremezler, azınlık yaratarak millet bütünlüğünün bozulması amacını güdemezler’ maddesine aykırı görüş ve tutumlar) gerekçesiyle kapatıldı. Yöneticileri 15 yıla kadar hapis cezaları aldılar. Sizin de söylediğiniz gibi korkunç, acı ve yakıcı sonuçlara yol açmış bir meselenin bir başka boyutunu dikkatinize sunmak istedim. Saygılarımla, Nezih Kazankaya Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV) Mütevelli Heyeti Üyesi” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle