24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Pazartesi 2 Ekim 2017 44 yazardan ‘Kedi Öyküleri’ Şair, yazar Kadir Aydemir’in hazırladığı, Yitik Ülke Yayınları’nca yayımlanan “Kedi Öyküleri”, 44 yazarın kediler hakkında yazdığı öykülerden oluşuyor. Kapak tasarımını Savaş Çekiç’in, çizimlerini Eda Alpaykut’un yaptığı kitapta öyküler, doğa ve hayvan sevgisini anlatıyor. EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK kultur@cumhuriyet.com.tr Amerikalı yazar Willis Barnstone ile ‘Borges Sekseninde’ kitabı çerçevesinde, Borges’e dair bir söyleşi yaptık Borges’in 15 izinde... Can Yayınları’ndan çıkan ve Celal Üster’in dilimize kazandırdığı “Borges Sekseninde”, usta yazar Jorge Luis Borges ile yapıl mış sohbetleri bir araya getiriyor. Bu sohbetle rin çoğunda yer alan ve kitabı yayına hazırlayan Amerikalı şair, dene EMRAH KOLUKISA meci ve çevirmen Willis Barnstone ile eposta üzerinden bir sohbet yaptık ve Borges hakkında merak et tiklerimizi sorduk. n Borges için “arkadaşlık” önemli bir kavram. Borges’le olan arkadaş lığınızla başlayalım diyorum. Nasıl bir arkadaşlığınız vardı? Borges ile 1968 yılında, Kaliforniya Üniversitesi’nde ders verdiğim sıra da, New York’a geldiğimde tanıştım. Onunla Lexington Caddesi, 93. So kak’taki Poetry Center’da (Şiir Mer kezi) bir sohbet yapacaktık. Tanıştık ve hakkında bir kitap hazırladığım İs panyol şair Antonio Machado (1875 1939) üzerine konuştuk. Paradoks ve imkânsızlığı silah gibi kullanarak şa kalar yaptı elbette. Çok komik ve ay nı zamanda çok derindi. Ömür bo yu dost olacağımızı bir şekilde anla yıverdim. Asıl yakınlığımız Buenos Aires’te misafir hoca olarak bulundu ğum 197576 yıllarında oluştu. O za manlar Borges’in hemen karşı soka ğında oturuyordum. Sürekli birlik teydik. Başkaları onu hep övüyordu Jorge Luis Borges ile Willis Barnstone bir arada. (1976) ve o da buna katlanamıyordu. Bu durumla çok dalga geçerdim. Birlikte Arjantin’i gezdik ve onu iki kez, 1976 ve 1980’de Indiana Üniversitesi’ne davet ettim. Birlikte New York’a ve Chicago’ya da gittik. New York’taki Brooklyn Köprüsü’nde güzel bir an yaşadık. Doğu Nehri’nin üzerinden geçerken Hart Crane’in “Köprü” şiirinden mısralar okudu. O kadar hoşuna gitmişti ki, dönüp bir daha geçmemizi istedi ve öyle de yaptık. n Çok güçlü bir mizah duygusu vardı değil mi? Dalga mı geçiyorsunuz? Charlie Chaplin komik miydi diye sormaya benziyor bu? Mizahın ta kendisiy Amerikalı şair, denemeci ve çevirmen Willis Barnstone, Borges ile 1968 yılında, Kaliforniya Üniversitesi’nde ders verdiği sırada, New York’a geldiğinde tanışmış. di. Bu arada Borges ölmedi biliyorsunuz. Ölümüyle ilgili dedikodular 1986’dan beri dönüyor. n Körlüğüyle nasıl başa çıkıyordu peki? Gayet iyi. Neredeyse kör olduğu için mutluydu diyebilirim. Retinaları kopuktu onun ama bunu hiç dert etmediği için hepimizden daha çok görüyordu aslında. n Düşlerin ve kâbusların onun için çok önemli olduğunu biliyoruz. Acaba düş görürken “görebildiği” için miydi bu? İyi tahmin. Ama hayır, çok daha filozofça bir şeydi bu. Düş görmenin, Machado’nunki gibi gündüz düşlerinin hele, bilgi ve deneyim için bir elmas madeni olduğunu biliyordu. n Sık sık unutulmak istediğini söylüyor kitaptaki konuşmalarında. Sizce ciddi miydi bu düşüncesinde? Alastair Reed onu fena köşeye sıkıştırmıştı bu hususta. New York’taki bir konferansta ona şöyle demişti: “Borges, neden bu kadar büyük bir alçakgönüllülük sopasıyla dolaşıyorsunuz?” n Borges’in bir dönem diktatör General Pinochet’yi desteklediği bi liniyor. Politika hakkında çok nadir konuşan biri, siz biliyor musunuz ne düşünüyordu bu konu hakkında? Gençliğinde bir dönem sıkı bir komünizm destekçisiydi. Sağ görüşlü arkadaşı Alicia Jurado onu Şili’ye götürmüştü... Borges her zaman insanların duymak istediklerinin tersini söylemeyi severdi. Bana sorarsanız Pinochet’yi zerre kadar tanımıyordu ama Juan Peron’dan ki Arjantin’in Trump’ıdır ve en az onun kadar aptaldır o kadar nefret ediyordu ki, yine söylemesi gerekenin aksini söyledi. Ona sözlerini geri alırsa Nobel Ödülü’nü alacağını söylemiştim. Tabii Borges’in en son yapacağı şeydi bu... Nobel almayı çok isterdi elbette ve sadece eski İskandinav edebiyatını ezbere bildiği için bile alması gerekirdi. n Sorulduğunda hep ölü yazarların ilgisini çektiğini söylüyordu Borges. Çağdaşları arasında beğendiği yazarlar yok muydu gerçekten? İspanyol şair Jorge Guillen’i beğenirdi. Latin Amerika’nın en önemli edebiyat dergisi Sur’un yardımcı editörlüğünü yaptığı yıllarda Arjantin’de onun kadar yazar ve şairlere destek olmuş kimse yoktu. Walt Whitman’ı bilirdi elbette, biraz Emily Dickinson, ama bir gün uçakta And Dağları’nın üzerinden geçerken ona okuyana kadar Kavafis’i duymamıştı. Sonra müptelası oldu. Wallace Stevens’ı da bilmiyordu, ama ona okuduğumda çok etkilenmişti. n Nasıl bir kütüphanesi vardı, geniş mi, yoksa çok seçici mi? Eski kitaplar, yeni kitaplar, ilk baskılar...? Çoğunlukla eski kitaplar ve hepsini okuyup ezberlemişti. Tam bir “el memorioso” (bellek) idi. Asla unutamazdı. Bulduğu her şeyi hatırlar ve yerdi. n Siz de dahil olmak üzere birçok kişi ona sadece ‘Borges’ diyor. Onun tercihi miydi bu yoksa sizlerin mi? Ailesi ona bir sürü lakap takmıştı ama o Senor Borges olarak çağrılmaktan hoşlanmazdı. Sadece Borges. Onu ay gibi evrensel kılıyordu bu. Altın İstiridye’yi Franco kazandı ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR di. Hayat kadınlığı yapa Dokuz günlük sinema şenliği 65. San Sebas rak küçük çocuğuna bakmaya çalışan genç bir kadının sokaklardaki yaşamı tian Film Festivali’nde bü nı anlatan Arjantin yapımı yük ödül Altın İstiridye’yi “Alanis”’in yönetmeni Ana “Disaster Artist” kazandı. hi Berneri en iyi yönetmen, Ünlü Amerikalı oyuncu Ja başroldeki Sofía Gala ise en mes Franco’nun yönettiği iyi kadın oyuncu ödülünü film, bu yüzyılın ‘en iyi kö aldı. “Bu film hayat kadın tü filmi’ kabul edilen “The larının durumunu, bir ka Room”un yapım aşaması dının kendisini hafife alma nı taklit edi masını ve vücu yor. Ödülünü al duyla ilgili ka mak için sahne rarları kendi ba ye çıkan Franco şına almasını “Büyük düşle anlatıyor” diyen ri olan çılgın bir Berneri ayrıca adamla ilgili bir “Bu filmdeki ka film yaptık. Er dınlar güçlü ka kek kardeşim, rakterler. Bir kızkardeşim, leşerek her şe kadim dostum yi başarabiliriz!” Seth Rogen’la dedi. Bu yıl gün yaptığımız, ai lük hayatta sı le işi bir film oldu. Bize inanan James Franco kışan bireylerin yaşamlarını izle lara çok teşek yen filmlerin ya kür ederim” dedi. Kimsele rıştığı San Sebastian, namı rin izlemediği ama pespaye diğer Donostia’da Romanya liğiyle güldürürken zaman yapımı “Pororoca”da park la kült film olarak özel bir ta kaybolan küçük kızını hayran kitlesine kavuşan arayan baba rolündeki Bog 2003 tarihli “The Room”un dan Dumitrache en iyi aktör başrol oyuncusu, yönetmen ödülü kazandı. Eleştirmen ve yapımcısı olan yetenek lerin favorisi olan diğer Ro siz Tommy Wiseau’nun ya manya filmi “Soldiers. Story ratım sürecini sinemalaş from Ferentari”ye hiç ödül tırırken yaşadığı sorunları çıkmaması şaşırttı. Önceki basın toplantısında anlatan yıl İspanya’nın Oscar ada Franco, “Ben de aynı şekilde yı olarak öne çıkan incelik oynadım ve yönettim ve ina li “Flowers”dan sonra daha nın kötü filmi taklit etmek gösterişli bir sinematogra kadar zor bir şey yokmuş. fi ve iddialı bir öyküyle kar Ya aynı başarısızlığı ben de şımıza çıkan Basklı yönet yaşarsan ne yaparım diye men Jon Garrano’nun Aitor uykularım kaçtı” dedi. Arregi ile ortaklaşa kotardı John Malkovich ve jüri ğı “Handía” ise beklentile si festivalde bir nevi tarih ri karşılamamasına rağmen yazdı ve 65. yılında ilk kez ‘ev sahibine teşekkür’ ma bir kadın sinemacıya en hiyetinden olsa gerek, Özel iyi yönetmen ödülünü ver Jüri Ödülü’yle takdir edildi. ‘Sanat Yapıtı Sözünü Nasıl İletir?’ Simya Galeri, ekim ayında Yrd. Doç. Dr. Serap Yüzgüller ile “Sanat Yapıtı Sözünü Nasıl İletir?” başlıklı bir seminer gerçekleştirecek. “Sanat Yapıtı Sözünü Nasıl İletir?” başlığı altında yapılacak seminerlerde bugün “Dışavurum” temasıyla Giotto, Grünewald, Turner, Van Gogh ve Picasso’nun yapıtları jest, ıstırap, fırça vuruşu, eşzamanlı kontrast, savaşın şiddeti gibi başlıklar üzerinden incelenerek sanatta “dışavurum” temasına, 9 Ekim’de Mısır mezar resimleri, Antik Yunan kabartmaları, Ortaçağ goblenleri, Rönesans resim sanatı örneklerine sanatta “anlatı” teması üzerine, 16 Ekim’de Yunan masklarından Roma heykeline, Michelangelo’nun fresklerinden Goya’nın resimlerine değin sanatta “drama” teması üzerine, 23 Ekim’de Milo Venüsü’nden Ingres’in Odalık resmine, Dürer’in otoportrelerinden Van Gogh’un portrelerine değin sanatta “güzellik” teması üzerine odaklanılacak. Seminerler saat 16.0018.00 arasında gerçekleştirilecek. Balkan Naci İslimyeli’nin 45. sanat yılı 45 yıldan seçkiler ‘Hatırla’ sergisinde 45.sanat yılını kutlayan, günümüz sanatının öncü isimlerinden Balkan Naci İslimyeli’nin “Hatırla” sergisi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophanei Amire Kültür Sanat Merkezi’nin Beş Kubbe ve Tek Kubbe salonlarında görülmeye devam ediliyor. “Hatırla” sergisi, 27 Ekim’e kadar pazartesi hariç her gün 10.0019.00 saatleri arasında sanatseverlerin ziyaretine açık olacak. İslimyeli’nin, her şeyin hızla tüketildiği günümüzde, yaşananları unutmamak ve hafızada canlı tutmak için “Hatırla” adını verdiği sergide; sanatçının son 30 yılından seçkilerle birlikte son 15 yıldır ürettiği ancak hiç sergilenmemiş eserleri yer alıyor. Küratörlüğünü Erkan Doğanay’ın yaptığı “Hatırla” sergisi özellikle, Balkan Naci İslimyeli’nin sanatsal serüveninin ikinci yarısı olarak adlandırılabilecek bir dönemi kapsıyor. Altın Safran ödülü Asuman Fırtına’nın Karabük’ün Safranbolu ilçesinde düzenlenen Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali’nde, Asuman Fırtına’nın hazırladığı “Üç eşik doğum/düğün/ölüm” adlı belgesel birincilik ödülüne layık görüldü. Bu yıl 18’incisi düzenlenen festivalin ödül töreni, Karabük Üniversitesi Safranbolu Fethi Toker Gü zel Sanatlar Tasarım Fakültesi Konferans Salonu’nda düzenlendi. Festival kapsamında Elif Ertürk’ün hazırladığı “Ağaçeriler” isimli belgesel ikinci olurken Fikret Fırat’ın hazırladığı ‘Kollarımdaki Yaşam’ isimli belgesel ise üçüncü sırada yer aldı. Amatör film kategorisinde ise Savaş Yavuz’un hazırladığı “Koncolos” isimli belgesel birinci, İbrahim Aybek’in hazırladığı ‘Musahip’ isimli belgesel ikinci, Zeynep Altay’ın hazırladığı ‘Kıllıt’ isimli belgesel de üçüncü oldu. Kazakistan’lı yapımcı, yönetmen Prof. Dr. Sergey Azimov’a Yaşam Boyu Onur Ödülü’nün verildiği törende Süha Arın, Türk Dünyası Belediyeler Birliği ve TÜRKSOY özel ödülleri de sahiplerini buldu. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle