02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 2 Ekim 2017 14 yorum EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Birikimli yanlışlar Yıllardır evrensel ölçülerle düşünce özgürlüğünün bulunmayışı nedeniyle bu ülkede düşünce akımları ve düşünceye dayalı yaklaşımlar sağlıklı gelişemiyor. Böyle olunca da yanlış sonuçlara, giderek gerçeklerden tümüyle uzak noktalara varılması kaçınılmaz oluyor; yanlışlar birikiyor. İşte bunlardan ikisi. ‘İslami Kemalist’ Son haftalarda Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İslami Kemalist olduğu görüşü kimi basınyayın ve siyaset çevrelerinde öne sürülüyor. Buna gerekçe olarak da Erdoğan yönetiminin giderek artan oranda otoriter bir özellik göstermesi ve uluslararası ilişkilerde Avrasya çizgisine gelmiş olması gösteriliyor. Öncelikle belirtilmelidir ki, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra yaşanan otoriter yönetim anlayışı ile Erdoğan’ın otoriterliği nitelik olarak tümüyle birbirinin karşıtıdır; Cumhuriyet, çağdaşlaşmadır; AKP otoriterliği ise başta eğitim alanında yaşananlar olmak üzere, yargıda ve kamu yönetiminde tam bir çağdaşlaşma karşıtlığıdır. Bu büyük nitelik farkını görmeden ikisi de otoriterdi diye bir sonuca varmanın anlamı yoktur. Kemalizm ve AKP’nin Avrasya yaklaşımları da çok farklıdır; Cumhuriyetin kuruluş düşüncesinde yayılmacılık ve savaş yoktur; Cumhuriyet Avrasya ülkeleriyle barış anlaşmaları yapmıştır; çünkü, barışçıdır. Oysa AKP yıllardır, varlığını oluşmasında kendisinin de payı bulunan savaş ortamından almaktadır. Dolayısıyla bu iki Avrasya tutumu arasında savaş ve barış kadar büyük fark vardır. Bu nedenlerle İslami Kemalist pazarlaması tamamıyla yanlıştır ve asıl büyük zararını Cumhuriyet değerlerine veren dayanaksız bir saptırmacadır. ‘İslami sosyalizm’ İslamcı olmayan solcu çevrelerde son zamanlarda güçlenmekte olan bir yanlış da siyasal İslam ile sosyalizmi bağdaştırma çabalarıdır. Burada unutulmaması gereken birkaç temel nokta var. Birincisi, siyasal İslam ile sosyalizm düşüncelerinin, yerinde bir deyimle, kök hücreleri ayrıdır. İslamın düşünce temeli doğal olarak manevidir; sosyalizmin düşünsel kaynağı ise maddidir. Maddi olanla manevi olan arasındaki geçişken noktaların varlığı bir yana, bu büyük köken farkı, gerçekte bilgilerin kaynağının farklı olmasından başlar ve devam eder: Bilim anlayışını; insan aklının özgürleşme süreçlerini; bireyin yaratıcı yeteneklerini geliştirme biçim ve olanaklarını; dahası yasal ve kurumsal yapıları içerir ve toplumsal yaşamın bütün alanlarını kapsar. İkinci olarak, daha hakça olanı ve daha doğruyu öne sürerek içinde bulundukları kurulu düzene karşı çıkan tüm inanç sistemlerinde olduğu gibi İslamda da ezilenlerden yana bir toplum düzeni özlemi dile getirilir. Ancak, böyle bir toplum düzeninin nasıl gerçekleştirileceği konusunda, İslamcılar kendi aralarında bile anlaşamaz. Dahası, eğer inananlar dince belirlenmiş kurallara uyar ve onlara uygun davranırsa, diğer inanç sistemleri gibi İslam da çok kesin bir dille bu özlenen toplum düzeninin öbür dünyada gerçekleşeceği sözünü verir. Sosyalizm ise, 19. yüzyılda, insanın aklının özgürleşmesinin ve düşüncesinin kökenlerinin maddileşmesinin de bir sonucu olan kapitalist üretim biçiminin bağrından doğdu. Sosyalizm, kapitalizmin yerini almayı amaçlar. Bu nedenle sosyalizmin bazı yaklaşımlarının kapitalizm öncesinin inanç sistemlerinin, bu arada İslamın, söylemleriyle örtüşmesi, gerçekte, çok yüzeysel benzerlikten başka hiçbir bir anlam taşımaz. Kaldı ki, sosyalizm, öncelikle, bu dünyayı cennete çevirme girişimidir. Siyasal İslamla her gün daha fazla yoğrulmakta olan bu ülkenin seçkin beyinleri olmayan duaya amin demekten ne zaman vazgeçecekler? 2 EKİM 2017 SAYI: 33598 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.29 05.15 05.39 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 06.55 13.01 16.15 18.53 06.39 12.45 16.00 18.38 07.01 13.08 16.24 19.02 Yatsı 20.13 19.56 20.18 “Kendi ülkesinde yaptığı onurlu iş yüzünden cezalandırılan bir insanın dünya tarafından aynı nedenle ödüllendirilmesi gerçekten de paha biçilmez bir durum” diye konuştu Elif, Elif Günay, babası Turhan Günay’a verilen ödülü alırken. Bizim gazetenin terör örgütüne yardım ettikleri gerekçesiyle yargılanan yazarlarına, yöneticilerine, çalışanlarına yurtdışına çıkış yasağı var. Turhan da bu nedenle kendisine verilen Voltaire Ödülü’nü almaya gidemedi. Cumhuriyet gazetesi çalışanları ile terör örgütüne yardım etmek suçlamasının nasıl yan yana gelebildiğini kimse anlamasa, gülünç bulsa da durum bu. Daha önce Alternatif Nobel olarak bilinen ödülü almaya da gazetemizin imtiyaz sahibi Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç gidememişti. Uluslararası Yayıncılar Birliği Voltaire Ödülü bu yıl Turhan Günay ve kapatılan Evrensel Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Cavit Nacitarhan’a verildi. Turhan Günay’ın kızı Elif Günay yüzlerce yayıncının katıldığı törende ödülü babası adına alırken kısa bir konuşma yaptı. Söyledikleri önemlidir. Kısaca şöyleydi: “Kendi ülkesinde sadece yaptığı iş yüzünden cezalandırılan bir insanın dünya tarafından aynı sebeple ödüllendirilmesi gerçekten de paha biçilemez bir şey. Babam adına, Uluslararası Yayıncılar Birliği’ne, verilen mücadeleyi ödüllendirdikleri ve Türkiye’deki duruma dikkat çektikleri için teşekkür ederim.” Voltaire Ödülü Turhan Günay’a Ödül töreni ile ilgili haberi basılı gazetede ve internet sitesinde daha geniş okudunuz ya da okuyabilirsiniz. Voltaire Ödülü önemli bir ödüldür ve arkadaşım, dostum Turhan Günay’ın ve Evrensel Yayınları yöneticisi Cavit Nacitarhan’ın bu ödülü almış olmaları mutluluk vericidir. Kutluyorum. ‘Prix’ ne demek? Ama ben ne yazık ki bu arada görevimi de yerine getirmek zorundayım. Bu önemli ödülün haberini yapan, sayfaya yerleştiren arkadaşlarıma hatırlatmam gerekiyor. “Prix” Fransızca kökenli pek çok dilde yaklaşık yazılış ve okunuşu ile “ödül” demektir. Yani “Prix Voltaire ödülü” olmaz. Kısacası bu önemli ödülü haberleştirirken kurduğunuz ilk cümle; “2017 Uluslararası Yayıncılar Birliği Prix Voltaire ödülü İsveç Göteborg’da yapılan bir törenle verildi” ne yazık ki Cumhuriyet gazetesine yakışmamıştır. Tutuklu gazetecilerin sağlığı Cumhuriyet gazetesi yazar, yönetici ve çalışanlarının tutukluluğu sürüyor. Dört arkadaşımız hâlâ kanıtsız, delilsiz Silivri tutukevinde. İktidar partisinin tutuklu gazetecileri gazeteci saymama demagojisi ise tüm dünyayı güldürmeye devam ediyor. Gazetecilerin sorunlarıyla yakından ilgilenen CHP milletvekillerinden Barış Yarkadaş, “Eylül Ayı Basına Yönelik Baskılar Raporu”nu açıkladı. Düşünceyi ifade özgürlüğünün yok edildiğine dikkat çeken Yarkadaş, eylülde dört gazetecinin gözaltına alındığı, ikisinin tutuklandığını belirtti. Yarkadaş’ın açıkladığı verilere göre ceza ve tutukevlerinde 181 gazeteci bulunuyor ve gazeteciler çeşitli hastalıklarla karşı karşıya. CHP’li Yarkadaş, gazetecilerin tutuksuz yargılanmaları gerektiğini, hasta olan tutuklu gazetecilerin tedavisi için de harekete geçilmesi gerektiğini savundu. Yarkadaş, bağımsız hekimlerin düzenleyeceği raporların tabip odalarınca ele alınmasını, hasta tutuklu gazetecilerin ivedilikle ve tutukevleri dışında tedavi olmalarının sağlanmasını önerdi. KISA KISA Türkçe güzel bir dildir... Doğru kullanılırsa. “Turizm destinasyonu” diye yazılmış (ne demekse) 279 arka sayfa (7 yılın en iyisi) haberi. “RTÜK’ün Dışişleri yetkilileri ile şifai olarak” ibaresi. 28 9 sayfa 7 (“6 ay bekliyen yaptırım” başlığı altındaki haber. Herhalde şifahi olmalı. “Griniç’e göre”, 289 sayfa 4, Danıştay saati geri aldı başlığı altındaki haberde. Yabancı sözcükleri, adları nasıl yazacağımıza bir karar versek artık. Saygılar... İhsan Gökçen Sudoku molası 37yaşında bir Cumhuriyet okuruyum ve babadan kalma bir alışkanlıktır Cumhuriyet ekmekten önce girer evimize. Benim ricam lütfen her gün bir tane dahi olsa sudoku bulmacası yayımlamanız. Gazetemiz 52 dakika ile okunma süresi en uzun gazete konumunda; bir oturuşta değil de kitap gibi bütün gün parça parça gazetenin sayfalarında gezinenler için iyi bir dinlenme molası olacaktır. Teşekkürler. İzzet Acar Nesnellik çağrısı Sayın Yetkili, Spor (pardon futbol) sayfanızı açtığımda, kim/kimler hazırlıyorsa, (1.10.2017) buram buram öznellik tütüyordu... Belli ki GS’liymiş(ler) (Ya da Fenerli ya da BJK’li, ne fark eder!)...  “82. dakikada Karabükspor’un kazandığı penaltı değilmiş”! Kime göre? Tabii ki GS’lilere göre! Tek bir Karabüksporlunun görüşü yok; çünkü Karabükspor diye bir takım yok onların gözünde! Öyle ya konu mankeniydi ya da tribündekilerin her kılıç darbesinde “oley” çektikleri, “mutlaka ölmesi gereken” birer boğaydı Karabüksporlular! Oysa Karabükspor açısından verilen/verilmeyen iki pozisyon da penaltıydı. Taraftarı olmadığım halde bana göre de iki pozisyon penaltıydı. Saygılarımla. Ali Rıza Keskin Çevrecilere saldırı bitmiyorOlaylar ve GOrUSler EDİTÖR:NAZANÖZCAN [email protected] EROL MALÇOK Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu cinayetinin azmettiricilerinin hiçbir şekilde yakalanamaması, soruşturmanın zerrece ilerlememesi insanın adalet duygusunu Mayıs ayında katledilen yaşam savunucuları Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu cinayeti unutulmasın, davayı ta acımasızca örseliyor. Gözümüzün içine baka baka “Boşuna adalet beklemeyin” diyorlar larını düşünün bir de... Birhan ve Tuğba kip edelim diye düşünürken, katil Birhan ve Tuğba Erkutlu 14 yıl ön Ali Yumaç’ın Alanya L Tipi Kapalı ce yerleştikleri Alakır Vadisi’nde ge Cezaevi’nde intihar ettiği haberi gel ri dönüşümlü malzemeden yaptık di. Koğuş arkadaşları kahvaltıya git ları, yuva dedikleri evlerinde eko mişken eşofman lastiğiyle kendisini lojik bir yaşam sürdürüyorlar. Fa astığı söylendi. Cinayetin, açıklana kat onların bu mütevazı yaşam ala cağı beklenen sırları da böylece ka nı, HES’lere karşı mücadele ettikleri tille birlikte mezara gönderildi. için sayısız tehdit ve saldırıya maruz Şüpheli ölüm kaldı. İki yıl önce evlerinin hemen yakınında korkutma amaçlı ateş açıl Neden böyle bir akıl yürüttüğümüzü cinayet günü olan 10 Mayıs’tan bugüne kadar geçen süreyi incelediğimizde daha iyi anlarız. Katil, cinayetten hemen sonra yakalanıp mermer ocağının ismini, azmettiricinin eşkâlini, lakabını (çirkin), aldığı parayı ve kalan miktarı itiraf etmesine rağmen soruşturma fazla ilerlemedi. Dahası Ali Yumaç’ın karısının üzerinde çıkan mektupta ikinci bir mermer ocağının isminin geçmesi ve söz verdikleri parayı karısına ödemezlerse mahkemede hepsini ihbar edeceğini net bir şekilde ifade etmesi, cinayetin organizasyonunun daha Birhan ve Tuğba Erkutlu 14 yıldır Alakır Vadisi’nde yaşıyor. büyük olduğunu gösteriyordu. Fakat bu konuda da herhangi bir ilerleme olmadı. Katilin itiraflarını mahkemede yapacağını söylemesi ve geçen beş aya rağmen mahkemeye çıkamadan intihar etmesi, ister istemez şüpheli kılıyor bu ani ölümü. Ali Yumaç’ın kısa bir süre önce Elmalı Cezaevi’nden, Alanya L Tipi Cezaevi’ne nakledildiğini de söyleyelim. Olayın ve faillerinin neredeyse her şeyiyle ortada olduğu bir durumda bile azmettiricilerin hiçbir şekilde yakalanamaması, soruşturmanın zerrece ilerlememesi insanın adalet duygusunu acımasızca örseliyor. Gözümüzün içine baka baka “Boşuna adalet beklemeyin” diyorlar. Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu’nun çocuk ması kendilerinin şikâyetine rağmen, “Onlar avcıdır” denilerek bir soruşturmaya uğramadı. Daha sonra Birhan ve Tuğba’nın kendi ifadeleriyle “11 Ağustos 2016 günü saat 17.00 sıralarında Metamar/Dedegöl Enerji şirketine ait Kürce HES’in bekçisi Şaban Akkay bizleri tehdit ederek ‘Ayaklarınızı denk alın, yoksa bacaklarınızı kırarız’ deyince biz yine savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Davaya bakan Kumluca 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi, geçen hafta Şaban Akkay’a, Birhan Erkutlu’yu tehdit etmek suçundan 5 ay hapis cezası verdi. Bekçinin daha önceden de kasıtlı suçtan ertelenmiş cezası olduğu için hapis KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] cezası ertelenmedi”. Fütursuz saldırılar Bu gelişmeler üzerine 21 Eylül Perşembeyi cumaya bağlayan gece saat 01.00 de Birhan ve Tuğba’nın yaşam alanlarına iki el silah sıkıldı ve Altınyaka Jandarma Karakolu’na suç duyurusunda bulunuldu. HES şirketinin yöneticilerinden birinin, Birhan ve Tuğba’nın yaşam alanının tam karşısında bir arazi alıp ortamı kışkırtmaya çalıştığını da belirtelim. Antalya’da tüm canlıların yaşam alanlarını savunmak için barışçıl ve demokratik yöntemlerle mücadele veren insanlara bu denli fütursuzca saldırılmasının sebebi ne ola ki diye düşündüğümüzde, gözümüzün önüne sermayedarların iştahını kabartıp gözünü döndüren, doğal güzellikler geliyor. Ve bu gözü dönmüşlükle cinayet dahil her şeyi yapabilecek hale geliyorlar. Bu cüretkârlığı nereden aldıklarını hepimiz çok iyi biliyoruz tabii. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Bize düşen görev Bütün bu ve benzeri yaşanan olaylar çok iyi gösteriyor ki diğer canlıların yaşam alanlarını ve kendi yaşam hakkımızı ancak kendimiz koruyabiliriz. Bunun yolu da her yerde yürüttüğümüz mücadeleleri bir koordinasyon etrafında toplayarak sermaye barbarlığının karşısına daha güçlü çıkmaktan geçiyor. Arkadaşlarımız, yalnız oldukları yerlerde ve tehditlere rağmen korkmadılar, gitmiyoruz buradayız dediler. Bize de öldürülen arkadaşlarımızın anısına saygıyla sahip çıkmak ve tehdit edilen arkadaşlarımızı savunmak görevi düşüyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle