17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 15 Eylül 2016 EDİTÖR: SİBEL BAHÇETEPE [email protected] Acilde ‘kırmızı alarm’ sağlık 7 Ülkemizde acil servislere yılda 120 milyon kişi başvuruyor Ülkemizde, acil servislere yılda 120 milyona yakın kişi başvuruyor. Bu sayı, nüfusumuzun bile üzerinde. Kamu hastaneleri Gündüz işten izin alamayanlar, poliklinik randevusu almakta zorluk çekenler ya da yalnızca işe gitmek istemeyip bir rapor alabilme umuduyla acillere gidenler yüzünden yoğunluk fazla... nin acil servislerine aşırı hasta yığılması, bu ser vislerin gereksiz kulla nımı, hekim sayısında ki yetersizlik ve yardım SİBEL BAHÇETEPE cı sağlık personeli eksikliği gibi nedenler yüzünden buralardaki sorun lar da her geçen gün ka barıyor. Gündüz işten izin alamayan lar, poliklinik randevusu almakta zor luk çekenler, acil serviste işlemleri nin daha hızlı yapıldığını düşünenler, acillerde katkıkatılım payının alınma ması ya da yalnızca işe gitmek isteme yip bir rapor alabilme umuduyla acil servislere gidenler gibi nedenler yü Güneydoğu’da yüksektenzünden aciller oldukça yoğun. Bu du rum gerçek acil hastalarının, acil servislerden yeteri kadar düşmeler fazlafaydalanamamasına FmnmsnnbsbhctGaioeiaaieeullüaİmlr(üşkdainsiBİğudmverütÜivdnaaaİuddnllk)euşhntlDaareaehioCruabnazasgrnlelluececlıuieeaokırietllkry(rlltriiBglCuçÜıimookiasneğae,şTrnehnriıikşüm.FrnunzpeikPlvv)khişaakaaçrietAştsadsenoourifaölsımrcfsğıekğiyt.eiiTuyvra.ıltiDlcndzeıelneTeepardedıukıh.,retipnyıİb.ahnibaasİAuaarkcştdcnasaiailizaenlasnorlınkdçurelğauoiknsnnuağtmmdimAauzuveamiemcndsenliöyelileummGeybsll,üükoeçiaüarmlbbokerlkunnkavdealşltuıeaüiğnsğeaimrstsşamyledıntlııtrihdiAylrstzıuiiıragyklnaoradac.rajlfetıimekvgSğeiikvksglolaeaöuepımaahezalkknusnrkclaeAraçıaoaatkşttisznillehnltmylalbaataeasuaairdarlçrrelmemabradsııoamgrskrtmrööo.evecaıaatkenAanlilaiykldrglsulleaahktiltıliespykseorığrtebaşse,ıiooallnrliaenıödbavkverdlirdnlvgçrneilölaü?rıgıiakdibrin.irsnl.keglkadKaadtad8abarseöüııyşerşaa0nrliav.krpnszaç’saşlueiecedişsevyhkriyntlledulaklraulivaı,akldanrlvsleyryalunlzeıiataünarolmaabmnadkkzdgnlliarıaıasramkaıeeaknlernkaloıyavcısıtkrnnclrsoleıaatoııionndeördasınendnınğaörr.ieıaandrDbtmüüiloreşİnşatuGtcmmvierrdelkhdemieaırnnriaemnmşçyaaklılümuemekiceiszlmnkrıtyakaaaliiislaletyadnşaaebirnıikcırrğısanriıniallış.nibelıbdlyÜkliyahbhuaarealypinaikthvrkmzaeeseçamaoanrrtmolşslosaaeuekhliossiaztşyezsnıytlomvmdoimeerakğekeltraşiiiarkamni,kmimnkgmriatlaetedaaaecdaıknecinkvidvlrteirıepaıelzsl?radddrteos.baııaearrcpruthvuğ.igiisuanldYlösıydzdkalrdaeeearaen n Ülkemizdeki acil servislerin başlı Bunları kalp krizi, solunum yet ca sorunları nedir?  mezliği, organ yetmezlikleri, yüksek Acil serviste yaşanan temel sorunlar, önde gelen sorunlarından bir tanesidir. enerjili travmalar, zehirlenmeler ve aşırı hasta sayısı, acil servislerin gerek Aşırı kalabalık olan acil servislerde has trafik kazaları olarak sınıflandırabili siz kullanımı, acillerde çalışan hekim ta ve yakınlarının ilk olarak kendileri riz. Ülkemizde acil başvurularının ço sayısındaki yetersizlik ve yardımcı sağ ne ya da hastalarına bakılmasını isteme ğu maalesef gerçek hasta, daha doğ lık personeli eksikliği olarak ele alınabi leri, zaten çoğunlukla gereksiz kullanı ru tabirle acil müdahale gerektirecek lir. Güvenlik zafiyeti de acil servislerin lan acil servislerde bir kaos ortamı oluş hastalardan oluşmamaktadır. Bu du ‘Bilinçsiz müdahale yapılıyor’ Prof. İbrahim İkizceli n Trafik kazalarına bilinçli müdahale ediliyor mu? Olay yerinde genellikle dik katsiz ve sürü psikolojisi ile yara lının durumuna bakılmaksızın ya pılmaktadır. Yaralılar el yorda mıyla araçlardan çekilerek ya da sürüklenerek çıkartılmakta, bo yun ve kafa gibi hayati bölgeler de oluşabilecek ikincil travmalar göz önünde bulundurulmamak tadır. Yaralı araçtan çıkarıldıktan sonra sabit bir şekilde uzandırıl malı, boyun ve bel bölgesi sabit tutulmalı, solunum yolu açıklığı kontrol edilmelidir. Ülkemizde ki ilk yardım bilgisi yetersizliği ne deniyle birçok kazazede kurtarıl maya çalışılırken daha ciddi yara lanmalara maruz kalmaktadırlar. rum gerçek hastalara müdahalelerde zaman kayıpları organ, uzuv kaybı ya da kişinin yaşamını yitirmesine neden olan sonuçlara neden olabilmektedir. Herkesin hastalığı kendine göre acil olduğu için hiçbir hastayı da ‘sizinki acil değil, polikliniğe gitmeniz gerekiyor’ şeklinde acilden taburcu etmek çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Hastalar genellikle gündüz şartlarında işten izin alamadıkları, polikliniğe randevu almakta zorluk çektikleri, acil serviste işlemlerinin daha hızlı yapıldığını düşündükleri için ya da yalnızca işe gitmek istemeyip bir rapor alabilme umuduyla acil servislere akın etmektedirler. Türkiye’deki acil başvuru sayısı yıllık 120 milyon hasta seviyelerindedir. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir sayı söz konusu değildir. Hava değişimi hasta ediyor Ani hava değişiklikleri hasta edebilir. Grip, üst solunum yolları enfeksiyonları, akut bronşit ve zatürre bu geçiş mevsimlerinde sıkça görülüyor. Uzmanlar, dengeli beslenme ve uyku düzenlerine dikkat edilerek hastalıklardan korunmanın mümkün olduğunu söylüyorlar. Anadolu Sağlık Merkezi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Esra Sönmez, sıcak bir havada terleyen bir kişinin ani çıkan soğuk bir rüzgâra veya klimaya maruz kalmasıyla aniden vücut ısısını kaybederek kas ağrıları yaşayabileceğini ve çocukların da dondurma yedikten sonra boğazlarının kolay enfekte olabileceğini söyledi. Sağlıklı bir bünyenin hava değişiminden etkilenmesinin pek beklenilmediğini anımsatan Sönmez, “Romatizmal hastalıklar, hipertansiyon, koroner arter hastalığı, astım gibi kronik hastalığı olan kişilerin hava değişimlerinin yarattığı şikâyetleri kolaylıkla fark edebilir. Osteoartriti olan hastalar yağmurun yağacağını eklem ağrılarından öngörebilir ve hipertansiyon hastaları da aniden yükselen sıcaklarda şiddetli baş ağrıları çekebilir” diye konuştu. haSTALANMAMAK İÇİN ÖNLEM ALIN Ani hava değişiminin yanı sıra mevsim normallerinde izlenen değişikliklerin de alerjik hastalarda, semptomların daha şiddetli ve uzun yaşanmasına sebep olabildiğini kaydeden Sönmez, şöyle devam etti: “Alerjik rinit astımı olan hastalar ani basınç, nem ve sıcaklık değişimlerinde çabuk etkileniyor. Hava koşullarına uygun giyinme ve tedbirli davranma mevsim geçişlerinde çok önemli. Dengeli beslenerek ve düzenli uyuyarak bağışıklık sisteminin desteklenmesi gerektiğini ve kronik hastalığı olan kişilerin şikâyetlerinde artış olursa hekimleri ile paylaşmaları wwwgerek.” Yavaş sezaryen ile bebeğini dünyaya getirdi Nurçin Gürbüz Atsız (31) bebeği Masal’ı yavaş sezaryen yöntemi ile kucağına aldı. Atsız, normal doğumdan korktuğu için bu yöntemi tercih ettiğini söyledi. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Yusuf Olgaç, sağlıklı olanın normal doğum olduğunu ancak bazı durumlarda sezaryenin tercih edildiğini anımsatarak “Bu durumda, normal doğuma en yakın olan yavaş sezaryeni de tercih edebiliyoruz. Doğum sırasında anneye epidural anestezi veriliyor. Bebeğin başı çıktıktan sonra bekliyoruz. Anneye ıkınmasını söyleyerek normal doğumu taklit etmiş oluyoruz. Bebeğin kendi kas hareketi ve biraz da bizim yardımımız ile doğmasını sağlıyoruz, göbek kordonunu kesmeden annenin kucağına veriyoruz. Bu durum annenin hormonlarını salgılaması ve emzirme açısından faydalı oluyor. Bebek doğunca göbek kordonu kesilmeden annenin göğsüne veriliyor. Anne ile bebek bu sırada hiç ayrılmıyor, bu psikolojik olarak önemli” dedi. Safra taşları kansere neden olabilir Türk Gastroenteroloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Kadir Bal, 60 yaş üzerindeki insanların yaklaşık üçte birinde safra kesesinde taş veya çamur saptandığını belirterek, safra taşlarının safra kesesi, safra yolu ve pankreas iltihabıyla kanser gibi ciddi hastalıklara yol açabileceğini söyledi. Safra kesesi taşının dünya genelinde önemli bir sağlık sorunu olduğunu vurgulayan Bal, safra taşlarının yüzde 80’inin kolesterol taşı olduğunu, pigment ve karışık yapıdaki taşların ise daha düşük oranda görüldüğünü belirterek, “Batı toplumlarında sıklığı genellikle yüzde 10’un üzerindedir. Yakın tarihte ülkemizde yapılan bir çalışmada sıklık yüzde 7,5 bulunmuş ve kadınlarda anlamlı olarak erkeklerden daha fazla safra taşı saptanmıştır” diye konuştu. Kadınlarda daha sık görülüyor Prof. Dr. Bal, safra taşlarının orta yaşlı, beyaz tenli, kilolu ve çok doğum yapmış kadınlarda daha sık görüldüğünü kaydederek, özetle şun Giderek şiddetlenen ağrılara yol açıyor Prof. Kadir Bal, safra kesesi taşının yemeklerden yarım saat sonra karın sağ üstorta tarafında kaburgaların altında, giderek şiddetlenen, omuza ve sırta yayılabilen, bulantı, kusmayla birlikte Prof. Kadir Bal hissedilen bir ağrı oluşturduğuna dikkat çekti. Özellikle yumurtalı ve yağlı yiyeceklerin ağrıyı uyardığını, bazen küçük kese taşlarının safra yoluna düşerek ağrı oluşturabildiğini anımsatan Bal, safra yolunun geçici veya tam tıkanmasıyla idrar renginde koyulaşma, dışkı renginde açılma gibi ek bulgular ortaya çıktığını anlattı. ları dile getirdi: “Gebelik sırasında safra kesesinde safra çamuru oluşumu sık görülür, gebelik sonrasında bunların çoğu kendiliğinden kaybolmaktadır. Hızlı kilo vermek bazı insanlarda safra kesesi taşı oluşumuna yol açabilmektedir. Alyuvarların parçalanmasıyla giden kan hastalıklarında, karaciğer sirozunda, şeker hastaların da ve safra yollarında doğumsal bir bozukluk olanlarda taş oluşma sıklığı artmıştır. Bunların yanında, ırk, genetik faktörler, cinsiyet, yaş, şişmanlık, alkol kullanımı, kan yağları yüksekliği, ince bağırsak hastalıkları, diyet, hormonal değişiklikler ve kullanılan bazı ilaçlar (doğum kontrol hapları kullanımı gibi) safra kesesi taşı oluşumunda etkili olabilir.” İşitme kaybı gözden kaçıyor İşitme kaybı, doğumsal olabildiği gibi enfeksiyon, kulağa zarar veren anti biyotikler gibi durumlar nedeniyle sonra dan da ortaya çıka biliyor. Yenidoğan döneminde “Bera” ve “Otoakustikemisyon” adı verilen testlerle, çocukların işitip işitmedikleri kolaylıkla anlaşılabiliyor. Kulak Burun Bo Ailelere öneri Prof. Turgut, ailelere dikkat etmesi gerekenler hakkında şu bilgileri veriyor: 4 Çocuğunuza uzaktan seslendiğinizde cevap vermiyorsa, 4 Söylenen sözleri ğuz Uzmanı Prof. tekrarlatıyorsa, Dr. Suat Turgut, okulöncesi dönemde görülen hafif ve orta düzeyde işitme kayıplarının çocukların şikâyetlerini algılayacak ve ifade ede 4 Konuşulan kelimeleri ayırt etmede güçlük çekiyorsa, 4 Televizyonu yakından izliyor veya yüksek sesle dinliyorsa mutlaka işitme kontrolü yapmak gerekir. cek olgunlukta ol mamalarından kaynaklı olarak çoğunluk la gözden kaçtığını söylüyor. “Bu dönem de en sık görülen kulak hastalığının, or ta kulakta sıvı birikimiyle öne çıkan Seröz Otit hastalığıdır” diyen Turgut, bunun ya nı sıra doğumsal işitme kayıpları, enfek siyonlara bağlı özellikle kabakulak has talığına bağlı tek taraflı işitme kayıpları, uzun süre kulağa zarar veren antibiyotik ve ilaçların oluşturduğu işitme kayıpları ortaya çıkabileceğini vurguluyor. Gün lük yaşamda bu durumlar ebeveynlerin dikkatinden kaçabileceğini kaydeden Turgut, ailenin bu konuda dikkatli olma sının önemine dikkat çekiyor. Ağız kokusuna DİKKAT Kulak, Burun, Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Sedat Çağlı, önemsenmeyen ağız kokusu, yutkunma güçlüğü, ses kısıklığı gibi şikâyetlerin başboyun kanserlerinin işareti olabileceğini söyledi. Çağlı, “Son derece tehlikeli bir hastalık grubu olan başboyun kanserleri erken teşhis edildiğinde tamamen kontrol altına alınabiliyor. Bu kanser türleri dudakta, ağız boşluğunda, dilin ön kısmında, yanakta, ağız tabanında, diş etlerinde, sert damakta, yutakta, bademciklerde, dil kökünde, burun boşluğu ve paranazal sinüste, genizde, gırtlakta, alt yutakta ve yemek borusunda, büyük havayolunun boyundaki kısmında ve tükürük bezlerinde görülmektedir” diye konuştu. Sigara, puro, pipo içimi, tütün çiğneme ile alkol kullanımı özellikle ağız boşluğu ve gırtlak kanserlerinin oluşumunda en önemli faktör olduğunu kaydeden Çağlı, kullanım miktarı arttıkça riskin de arttığını anlattı. Alzheimer ilacında ‘büyük potansiyel’ Bilim insanları, test aşamasındaki yeni bir Alzheimer ilacının beyinde oluşan protein plaklarını temizlemeyi başardığını ve tedavi konusunda büyük bir potansiyele sahip olduğunu açıkladı. Ancak yine de uzmanlar test aşamasındaki ilacın başarısı konusunda temkinli. Bilim dergisi Nature’da yayımlanan bir makale, bir yıl boyunca yürütülen çalışmalar sonucunda ilacın dozu artırıldıkça, beyindeki protein plaklarının da daha etkin bir biçimde temizlendiği görüldü. İlacın Alzheimer hastalığına bağlı hafıza kaybını önlemeyi başardığı belirtiliyor. İlacın etkinliğinin ölçülmesi için daha geniş çaplı testler uygulanmaya başlanmış durumda. İngiltere Alzheimer araştırmaları derneğinden David Reynolds, “Alzheimer tedavisi için yeni ve etkin bir ilaç ufukta gözükmüş olabilir” diyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle