25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Milyarlarca dolarlık vergi kaçırmayı ifşa edenler yargılanıyor Lüksemburg’da şimdiki Avrupa Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker’ın başbakanlığı döneminde Apple, IKEA, Pepsi dahil 340 şirketin milyarlarca do leri ifşa eden üç kişi dün mahkemeye çıkarıldı. “LuxLeaks” denilen ifşaatı PricewaterhouseCoopers (PwC) isimli vergi hizmeti şirketinin eski çalışan Halet ile gazeteci Edouard Perrin gerçekleştirmişti. Gizli belge çalmaktan suçlu bulunurlarsa 10 yıla mahkum edilebilirler. Mahkeme önünde ifşaatçılara Antoine Deltour lar vergi kaçırdığına dair belge ları Antoine Deltour ve Raphael destek gösterisi düzenlendi. Çarşamba 27 Nisan 2016 dishab@cumhuriyet.com.tr TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 13 IŞİD, Napolyon’un Saat Kilisesi’ni de yıktı Kürt kaynaklara göre, IŞİD, Napolyon’un eşi Eugenie’nin hediye ettiği saat kulesi nedeniyle “Saat Kilisesi” diye anılan yapıyı bombalarla patlattı. Suriye ve Irak’ta insanlık mirasını yıkıp yağmalayan IŞİD’in son kurbanı, Irak’ın Musul kentinde Hıristiyanlara ait en ünlü yapılardan biri olan Saat Kilisesi. IŞİD, Dominiken tarikatının 1872’de inşa ettiği kiliseyi önceki gün bombalarla yerle yeksan etti. Militanların patlatmadan önce kiliseyi yağmaladığı öğrenildi. Kilisenin saat kulesi, Iraklı Hıristiyanlara, Fransa İmparatoru Napolyon Bonapart’ın eşi, imparatoriçe Eugenie de Montijo tarafından hediye edilmişti. Bu yüzden “Saat Kilisesi” adını alan yapı Şubat 2015’te de IŞİD’in hedefi olmuş, militanlar kilisenin haçını sökmüştü. Musul’un Haziran 2014’te IŞİD’in ele geçmesinin ardından kentteki 45 kilisenin büyük bölümü imha edildi, kalanlar mahkeme ya da hapishaneye dönüştürüldü. Onarıma yasak getirildi. Kobane’ye ABD gücü Obama’nın YPG liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri’ne destek için göndereceği 250 ABD askeri Kobane’nin güneyine konuşlanacak ABD Başkanı Barack Obama’nın Suriye’ye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ı devirmek için kara birlikleri göndermenin hata olacağını söylemesinin ardından IŞİD’le savaşan Suriye Demokratik Güçleri’ni 250 ilave Amerikan askeriyle destekleyeceğini açıklamasının ardından, konuşlanma yeri belli oldu. YPG liderliğinde Kürt ve Arap savaşçıların oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) sözcülerinden Tackir Kobane, ABD askerlerinin kısa süre içinde Kobane’ye gelmesini beklediklerini söyledi. Türkiye sınırındaki Kobane, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Düştü düşecek” açıklamalarının ardından, ABD’nin havadan YPG’ye destek vermesiyle Ocak 2015’te IŞİD’den kurtarılmıştı. Zaten Tışrin Barajı’ndalar Sputnik’e konuşan Kürt komutan kentin güneyinde Tışrin Barajı çevresindeki ABD üssüne yerleşecek ABD askerlerinin kendilerine ağır silah eğitimi vereceğini belirtti. “250 ABD askeri, SDG’ye yardım edecek ve danışmanlık yapacak. Bizim güçlere ağır silah eğitimi verecek. Ama cephede savaşmayacaklar” bilgisini veren Kobane, daha önce gönderilmiş yaklaşık 50 ABD askerinden ise “cephede IŞİD’e karşı savaşıyor” diye söz etti. “ABD askerleri birkaç aydır Tışrin Barajı çevresinde. Bir kısmı, Kobani güneyindeki Ğerebışk köyünde bulunan üsse yerleştirilecek. Bu askerler kısa süreliğine gelmiyor” dedi. New York Times “Suriye’de Amerikan yayılmasının riskli olduğuna” dair bir başyazı yayımladı. Gazete, “Suriye’de Amerikan askeri varlığını artırmak beraberinde ciddi riskler ve pek çok yanıtsız soru getiriyor. En başında şu geliyor: Gelecekteki Amerikan müdahalesi açısından daha fazla asker ne anlama gelmektedir ve bu savaş nasıl bitecektir” dedi. ‘Antep’te avlanıyorlar’ Irak liderine şişe attılar Bağdat’ta Şii lider Mukteda Sadr’ın çağrısıyla binlerce kişi reform hükümetine meclis onayı için gösteri düzenledi. Mecliste yolsuzlukla savaşacak yeni hükümete destek isteyen Başbakan Haydar İbadi’ye ise selefi Maliki yanlısı vekiller su şişesi yağdırdı. Washington Post, IŞİD’in Türkiye’deki Suriyeli muhalifleri tek tek “avladığına” dikkat çekti. Özellikle Gaziantep’te Suriyeli muhaliflerin ya sokak ortasında infaz edildiği ya da evlerinde kafalarının kesildiğini belirten gazete, IŞİD’in Türkiye’de muhalifleri gözetleyen muhbir ve suikastçılar ağı olduğunu aktardı. 10 Nisan’da IŞİD tarafından sokak ortasında vurulan ve 6 ayda öldürülen 4. tanınmış muhalif olan gazeteci Zahir Şerkat’in cenazesine katılanlar, aynı akıbetten korktuklarını söyledi. 24 yaşındaki eski bir savaşçı “Türkiye’de güvende değiliz, IŞİD bizi gözetliyor” dedi. Üyeleri Türkiye’de öldürülen “Rakka Sessizce Katlediliyor’” grubu üyesi olan ve tehditler üzerine Türkiye’den Almanya’ya kaçan 27 yaşındaki Hüssam İsa da “Nerede yaşadığımızı, nerede çalıştığımızı biliyorlar” diye konuştu. ‘Petrolü Türkiye’ye satıyorlardı’ Suriye’nin kuzeyindeki Şeddadi kasabasında bulunan Cipse petrol sahası yakınlarında yaşayanlar, IŞİD’in şubata dek buradan kaçırdığı petrolü Rakka üzerinden Türkiye’ye naklettiğini anlattı. RT Arapça’ya konuşan Haseke sakinlerinden Gazi Hüseyin, IŞİD’in kaçırdığı petrolü önce kalesi Rakka’ya, ardından Tel Abyad’daki kontrol noktasından Türkiye’ye naklettiğini söyledi. “Petrolü Türkiye’ye dolar ve silah karşılığında satıyorlardı” dedi. Bir diğer Haseke sakini Emir el Hacc, IŞİD’in Irak’ın Musul kentini ele geçirmesi sayesinde edindiği petrol tankerleriyle Türkiye’ye petrol kaçırdığını anlat tı: “Tankerlerin hepsi Irak’tan gelmişti ama Suriye petrolüyle doluydular. Petrol önce Rakka’ya sonra Türkiye’ye götürülüyordu.” Martta Şeddadi’ye giren RT ekibi de, petrol kaçakçılığının boyutlarını gösteren faturalar, Türkiye’de basılmış broşürler, Türkiye sınırında damgalanmış pasaportlar görmüştü. İsveç’te Yeşiller’in İslamcılarla sınavı ABD’nin ilk kadın başkanı olmaya oynayan Clinton, kadınların oylarını alarak fark yaratmaya çalışıyor. Clinton: Kabinemin yarısı kadınlardan oluşacak ABD’de kasımda yapılacak başkanlık seçimi için Demokrat Parti’nin adaylık yarışını önde götüren Hillary Clinton, eğer başkan seçilirse kabinesinin yarısını kadınlardan oluşturacağını açıkladı. Kadın başkan yardımcısı MSNBC’de tartışma programına katılan Clinton, “Kabinem Amerika gibi olacak, Amerika’nın yüzde 50’si kadınlardan oluşuyor” dedi. Kadın lider “İster başkan yardımcısı olsun ya da Beyaz Saray çalışanları, değişik tecrübelere sahip insanları bir araya getirmek istiyorum. Çünkü sorunlara değişik bakış açılarıyla bakan insanları dinlemeyi seviyorum” vurgusu yaptı. Demokrat Parti’de “sosyalist” politikalarıyla özellikle gençleri cezbeden rakibi Bernie Sanders’a karşı kadın kartını açan eski first lady ve dışişleri bakanı Clinton, başkan yardımcısı adayı olarak bir kadın siyasiyi açıklamayı değerlendiriyor. Basına göre, kampanya danışmanları 20 kişilik bir liste üzerinde çalışıyor. Yardımcı adayları arasında Demokrat Parti’nin sol kanadından Massachusetts Senatörü Elizabeth Warren’ın adı öne çıkıyor. Kadınlarla tokalaşmayan, Rabia işareti yapan, soykırımı öven Müslüman üyeleri yüzünden İslamcıların eline geçmekle suçlanan İsveç Yeşiller Partisi, artık çok kültürlülük yerine yeniden çevreciliğe odaklanma çabasında. Kadın gazeteciyle el sıkışmayı reddeden, İsrail’i Nazi Almanyası ile kıyaslayan ve Müslüman Kardeşler’in Rabia işaretini yapanlar... Hepsi de İsveç Yeşiller Partisi’nin önde gelenleri... Sosyal Demokratların liderliğindeki hükümetin ortağı Yeşiller “İslamcılar tarafından ele geçirilmekle” suçlanıyor. Hatta üniversitede güvenlik uzmanı Lars Nicander, “İhvancıların Yeşiller’i istilasını” Soğuk Savaş’ta Sovyet ajanlarının Batı’daki politik partilere sızmasına benzetti. Kürt siyasi eleştirdi Liberal Parti’nin Stockholm Belediye Meclisi üyesi Gülan Avcı da “Çok yönlü ve çok kültürlü bir toplumu kucaklama hevesi, anti demokratik görüşlerin görmezden gelinmesine yol açtı” eleştirisini getirdi. Kürt kökenli Avcı “Göçmenlerin İsveç’in temel değerlerini kabul etmesinde ısrar etmeli yiz. Yoksa ülkelerindeki dini baskıdan kaçanları yüzüstü bırakırız, özellikle de namus gerekçesiyle özgürlüğü çalı nan kadın ve kız çocuklarını” dedi. Kriz, Türkiye kökenli Şehircilik Ba kanı Mehmet Kaplan’ın İsrail ile Nazi leri bir tutmasıyla başladı. Gelen tep kiler üzerine istifa etmesi ortamı yatış tırmadı. Zira ‘‘İslamcı ve aşırı sağcılar la yakın ilişkiyle” suçlanan Kaplan’ın Rabia işareti yaptığı ve “Ermenilere ölüm” diyen sendikacı Barbaros Ley lani ile samimiyeti ortaya çıktı. Parti nin parlak isimlerinden 30 yaşında ki Yasri Khan’ın da bir kadın gaze tecinin elini sıkmayı reddetmesi krize tuz biber ekti. Başbakan Ste fan Lofven “İsveç’te hem er kek hem kadınların elleri sıkılır” tepkisini gösterdi. İslam Gençlik Federasyo nu Başkanı da olan Khan, parti yönetimi için aday lığını geri çekti. Yeşil ler liderleri, partiye İs lamcıların sızdığı suç lamalarını inceleye Kaplan ceklerini açıkladı. Açık savaş ilanı “Onun acısını çekiyordum, cennete gidecekse benim gibi olmak, İslamı seçmek zorundaydı. Onu kurtarmak durumundaydım.” Bu anekdotu bu hafta sonu Antakya’da katıldığım mezhep gerilimine barışçı çözümlerin tartışıldığı bir konferansta işittim. “Yüreğinin temizliğinden” zerre şüphe duymadığım bir tarihçimiz kendi hayat öyküsünden aktardı. Bu aslında gençliğinde çok sevdiği bir Hıristiyan arkadaşı ile ilgili aklından bir türlü çıkartamadığı, hatta takıntı haline getirdiği bir düşüncesiydi. HHH Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın “laikliği anayasadan çıkartıp dine dayalı anayasa yapma” çıkışı aklıma hemen bu anekdotu getirdi. İlk bakışta “naif”, lakin özünde son derece “kibirli” bu bakış açısı elbette en iyi niyetli haliyle bile pek çoğumuz için kabul edilemez. Bir insan ister Müslüman, ister Hıristiyan olsun; ister “gök tengri”ye, “ışık tanrısına” yahut “jedi dinine” inansın, “cennet” hakikaten varsa, tutacağı yolu kendisini ilgilendirir. Yoksa yine kendisinin sorunudur. Birinin naifçe dile getirdiği bu bakış açısını, bir başkası “cennete gitmeyi hak etmediğinizden” hareketle sizi “cehenneme postalamak hakkı” olarak da anlayabilir. Suriye’de IŞİD’ci, Nusracı zihniyetin yaptığı gibi... Yani aradaki çizgi sanıldığı kadar kalın değil. Dolayısıyla bizler için asıl mevzu, kişinin bu dünyada tuttuğu yol, herkesin inandığı gibi yaşayabileceği ortamın tesisi olabilir. HHH Keşke mevzu salt inançtan ibaret olsaydı. Değil. Dinler insan toplumlarını kaideleri doğrultusunda şekillendirirken büründükleri ideolojik zırhla bu ortamın tesisini zorlaştırır. “Aydınlanma” sürecinde bu zırhı yarma savaşından sekülarizm/laiklik mefhumlarının doğuşu boşuna değil. Bu, dünyadaki egemenliğin kayıtsız şartsız yüce bir varlığa ait olmasına başkaldırının sonucudur. İslamiyetin “Aydınlanmadan” geçmediğini söylemek içinse teolog yahut filozof olmaya gerek yok. Ancak farklı Müslüman toplumlar kendi içlerinde farklı süreçlerden geçmiş, farklı akım ve pratikler geliştirmiştir. Osmanlı dönemindeki örfi hukuk zamanını taşımışken, 20. yüzyıldaki ulus devlet sürecimizde Türk Aydınlanma Devrimi hataları ve sevaplarıyla bütün bir bölgeyi etkileyecek öneme haizdir. HHH Farklı coğrafyaların farklı tarihsel koşul ve mücadeleleri çerçevesinde sekülarizm yahut laiklik, hatalı uygulamaları olsa bile bugün demokratik çoğulcu toplumda yaşamanın “yeter değil gerek şartıdır”. Aksi açık savaş demektir. Dinin tüm siyasal ve toplumsal alanı belirlediği iklimlerde demokrasi boy veremez. Müslüman çoğunluğa sahip bir tane İslami demokrasinin bulunmaması şaşırtıcı değildir, eşyanın tabiatından kaynaklanır. HHH Küresel düzenin mimarisi dönüşümden geçerken, Türkiye’de siyasal ve toplumsal alanda dinin “kullanım değeri” hiç olmadığı denli artmakta. Modern tarihte belki görülmemiş reaksiyonerlikte bir “medeniyet meydan okuması” yaratılmaya çalışılıyor. Her söylemi ve eylemiyle buna öncülük eden siyasi hareketlerden birinin idaresi altında yaşıyoruz. Karşımızda, “köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı demeyi” düstur bellemiş dünyanın en sinsi siyasal hareketlerinden birisi var. Sorunları şuursuzluk değil. İdeolojik hedefleri doğrultusunda muktedir olabilmek için yaratmakta olduğu haksız/hukuksuz düzenin gayet bilincindeler. Her şeyi “Darül Harb”dayız diyerek tereyağından kıl çeker misali mubah kılabiliyorlar. HHH Böylesi bir mantıkla demokratik ilkeler çerçevesinde mücadele etmek hakikaten kolay değil. Belki de bu yüzden laiklik/sekülarizm söz konusu olduğunda mızmızlanmaya vakit yok. Elimizdekini düzeltip geliştirmek için bile önce korumamız icap ediyor. Bu yüzden belki de en çok liberal aydınlarımızın Einstein’ın “İkinci kez aynı hataya düşen ahmaktır” lafını bayrak yapmasında haddinden fazla fayda var. Kırım Tatar Meclisi yasadışı ilan edildi Rusya’nın iki yıl önce ilhak ettiği Kırım’da Devlet Başkanı Vladimir Putin’in atadığı Başsavcı Natalya Poklonskaya’nın Kırım Tatar Meclisi’nin yasaklanması talebi kabul edildi. Yüksek Mahkeme, aşırılıkçılık, yasadışı eylem ve sabotajda bulunmakla suçladığı Kırım Tatar Meclisi’nin yasaklanmasına hükmetti. Poklonskaya “Rusya çapında yasaklandı. Karar aleyhine adım atan, hesabını verecek” dedi. Tatarlar, Ankara’nın da teşvikiyle, ilhak sırasında Rusya’ya karşı Ukrayna’yı desteklemişti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle