18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 15 Nisan 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ Bugün hayatta haber 11 olabIlırlerdı Ankara saldırısında yaşamını yitirenlerin yakınları, Cumhuriyet’in ortaya çıkardığı müfettiş raporlarının açtıkları davalarda ihmalin en büyük kanıtı olacağını söyledi Ankara Garı’nda 10 Ekim’de meydana gelen patlamaya ilişkin emniyet yet ların tepkisine neden oldu. Rapora rağmen Ankara Valisi’nin ve savcılığın dosyayı kapatmasını eleşti lararası platformlara taşıyacaklarını söyledi. Miting günü alanda ve yürüyüş kolunda polis olmamasının nedenini sorguladık kililerinin sorumluluklarını ortaya koyan müfettiş raporuna rağmen dava açılmaması katliam KEMAL GÖKTAŞ ren mağdurlar, raporun açtıkları idari davalarda ve ceza davasında en önemli delil olacağını belirterek larını ve Cumhuriyet’in haberinin bunun yanıtını verdiğini söyleyen mağdur yakınları, katliama ilişkin istihbaratlara rağmen ön da hayatını kaybedenlerin yakınları ve yaralı mağdur Türkiye’de sonuç alama lem alınmamasının acılarını daha maları durumunda konuyu ulus da artırdığını belirtti. Mehtap ve Uygar Coşgun Öçratbbaasıs Ayyanşıaadcııkyı 10 Ekim Barış Hasan Toprak Mitingi’nin Tertip Komitesi Başkanı olan KESK Genel Sekreteri Hasan Toprak, müfettiş raporunun alandaki gözlemleri ile örtüştüğünü belirterek “Miting günü hiçbir emniyet görevlisinin alanda olmaması bizim açımızdan da düşündürücüydü. Ben onlarca mitingin tertip komitesi başkanlığını yaptım. Müfettişlere de ifade ettim. Her zaman emniyet yetkilileri kürsüde yanımızda olurdu, o gün hiçbir emniyet görevlisi yanımızda yoktu. Yürüyüş kolunda da polis yoktu. Bu durumu garipsedik ve ‘Emniyetin bilgisi var mıydı acaba’ sorduk. Sorumlulukları örtbas çabası var. Bu yaşananlar bize daha büyük acı veriyor. Demek ki 100 arkadaşımız bugün hayatta olabilirlerdi. Dolayısıyla 100 arkadaşımızın ölümünden sorumlu olduklarını düşünüyorum” dedi. Büyük oyun Katliamda yaralanan Y. Demirkol ve halen tedavisi de vam eden eski BTS (Birleşik Taşımacılık Sendikası) Baş kanı Yavuz Demirkol, Cumhuriyet’in haberlerini okudukça daha da üzül düğünü belirterek “Demek ki kur banlık koyunlar gibi katliama sürül müşüz” dedi. Demirkol şunları söyledi: “Türkiye’de bu çapta bir katliamın devlet yetkililerinin haberi olma Ankara saldırısı öncesi yeterli önlem alınmadığı için eleştirilen polis, saldırı sonrası yaralıların bulunduğu bölgeye gaz bombasıyla müdahale etmişti. dan gerçekleşmeyeceğini kendi aramızda değerlendiriyorduk. Müfettiş raporu da gösterdi ki devlet bir tek GERÇEKLER ORTADA katliamın saatini bilmiyormuş. Ben 25 yıllık sendikacıyım, yüzlerce ey Katliamda yaşamını yitiren Ali Deniz Uzatmaz’ın leme katıldım. Canlı bomba saldırı babası Ogün Uzatmaz da müfettiş raporuyla ilgili sı hiç aklımıza gelmezdi. Ama bu olarak “Çok da yanılmadığımızı gördük. Öngördük mitingden önce arama noktasında lerimiz zaten bunlardı. Biz katilleri biliyoruz ama herkesin çantasını aratmasını, polise yardımcı olmasını istedik. Çün Ali Deniz Uzatmaz bunu konuşmaya, ortaya çıkarmaya kudretimiz yetmiyordu. Haberde de görüldüğü gibi her şey or kü Suruç’taki patlama bunu aklımı tada. Bizim bildiklerimiz ortaya çıktı. Hissiyatimız za getirmişti. Şimdi bu müfettiş ra tamamen budur. Alanda polis olmamasının nedeni poru ve o dönem iktidarın yaptığı bugünkü haberle tescillendi. Bundan sonra yapa açıklamalar büyük bir oyunun par cağımız şey haklarımızı arayarak çocukların katil çası olduğunu ve bu katliama göz lerinin kim olduğunu, kimlerin bunlara müsahama yumulduğunu ortaya koyuyor.” gösterdiğini bulup hesap sormak” dedi. Katliamda hayatını kaybeden Uygar Coşgun’un kendisi gibi avukat olan ve katliam mağdurlarının kurduğu On Ekim Barış ve Dayanışma Derneği’nin başkanlığını yürüten eşi Mehtap Coşgun, müfettiş raporunun birçok acı gerçeği ortaya koymasına rağmen adalet sistemi içerisinde kıymetinin olmadığını gördüklerini söyledi. Coşgun, “6 aydır biz mitingdeki bombaların önceden bilindiğine dair verileri konuşuyorduk. Şimdi bunların müfettiş raporlarıyla desteklendiğini, güvenlik zaafiyetiyle adeta katliama davet çıkarıldığını, önüne geçilebilecekken bunun yapılmadığını gördük. İçimiz buruldu, o acıyı tekrar yaşadık. Sevdiklerimiz hayatta kalabilirdi, önlem alınabilirdi. Bunu bilmek insanların acısını artırıyor” dedi. Raporun, açtıkları davalarda çok önemli bir delil olacağını belirten Coşgun, “Burada delil kabul edilmezse bile biz bunu uluslararası alanda kullanacağız. Ortaya çıkan bunca skandal belgeye karşı hâlâ hiçbir yetkilinin kamuoyunu bilgilendirmemesini de anlayabilmiş değiliz. Bu da ortadaki sıkıntının kabulü anlamına geliyor” dedi. dYeAtRaAyLLAADRI Katliamda hayatıÜmit Seylan nı kaybeden Ümit Seylan’ın amcası İhsan Seylan da haberlerin “bildikleri bir oyunun döndüğünü” teyit ettiğini belirterek “Ama her detayı öğrendiğimizde tekrar tekrar şok olup yaralanıyoruz” dedi. İhmallerin ortada olmasına rağmen dosyanın kapatılmaya çalışıldığını ifade eden Seylan, “Bizi ötekileştirdiklerini biliyorduk ama bu kadar pervasız olacaklarını, bizi bu kadar değersiz gördüklerini haberlerle anladık. Ben Orwell’in 1984 romanında yaşadığımızı düşünüyorum. Öyle bir kuşatılmışlık hissi var” diye konuştu. Sur sır olarakOgünUzatmaz kalmasın Sur’a giden CHP’liler, acil kamulaştırma kararından endişeli olduklarını açıkladı MAHMUT ORAL CHP Genel Başkan Yardımcısı Ağbaba, Ankara milletvekilleri Murat Emir ve Necati Yılmaz, İstanbul milletvekilleri Gülay Yedekçi ve Didem Engin ile Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi Saniye Barut dün Diyarbakır’a gitti. Heyet ilk olarak Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy’u ardından Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eşbaşkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’yı ziyaret etti. Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Sur ilçesinde büyük tahribat yaşandığını vurgulayan Kışanak yasağın sürdüğü 5 mahallede ne yaşandığını taşınan hafriyat kamyonlarından bildiklerini söyledi. Anlı ise, başka bir CHP heyetinin Hakkâri’de inceleme yaptığını anımsatarak CHP’nin oluşturduğu heyetlerin zor günlerde kendilerini ziyarete gelmesinden mutlu olduklarını belirtti. Operasyonların tamamlanmasına karşın yasağın hâlâ 5 mahallede sürdüğü tarihi Sur ilçesinin Gazi Caddesi’nde esnafı ziyaret eden CHP heyeti, Diyarbakırlılar tarafından büyük ilgi ile karşılandı. Sokağa çıkma yasağı ve ardından alınan kamulaştırma kararına tepki gösteren yurttaşlar, CHP’den konuyla daha çok ilgilenmelerini talep etti. Yurttaşlar kamulaştırma kararı sonrasında devletin kendilerine para verileceğinden söz ederken “Biz para istemiyoruz, insanca ve evlerimizde yaşamak istiyoruz” dediler. Yüksekova’ya girmelerine izin verilmeyen Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak başkanlığındaki CHP heyeti ise dün Bitlis’te incelemelerde bulundu. l DİYARBAKIR ELÇİ’NİN VURULDUĞU YERDE CHP heyeti temasları kapsamında Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin 28 Kasım’da öldürüldüğü sokakta incelemelerde bulundu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Elçi cinayetinin faillerinin bulunamamasının utanç verici bir durum olduğunu vurguladı. Ağbaba’nın açıklamasının ardından CHP heyeti, Elçi’nin vurulduğu yere karanfiller bıraktı. Mülteci meselesinde medya etiği ve kedi köpek bilgeliği Şu an İzmir’de bir otel odasındayım. Otel çok büyük. Şişme bir bottan binlerce kat daha büyük. Ve çok küçük. Savaşa kurban verdikleri topraklarını terk edip refah düzeyi yüksek bir Avrupa ülkesine ulaşmak için ölümü göze alarak yollara düşen milyonlarca mülteciyi barındırmaya yetmeyecek kadar küçük. Alman Büyükelçiliği’nin mültecilerle ilgili olarak düzenlediği bir seminere katılmak üzere geldim bu otele. Konu başlığımız “Özgür habercilik ile kamusal sorumluluk arasında... Mülteci krizinde medya etiği.” Türkler ve Almanlar... Milyonlarca insanın sınırı gizlice geçerek adım attıkları ilk ülkenin... Ve tehlikelerle ve tuzaklarla ve risklerle ve kayıplarla dolu korkunç bir yolculuğun sonunda varmayı hayal ettikleri son ülkelerden birinin... Okumuşları, düşünmüşleri, gündemdeki mülteci meselesi üzerine kafa yormuşları, bir fikre varmışları... Ege kıyısında güzel bir şehirde toplanmışız; kalabalığız, 30 kişi kadar varız. Ben bu otele tekerlekleri en az üç kez Suriyeli dilenci çocukların gölgesinin üzerinden geçerek kavşakları dönen bir arabayla geldim. Diğerleri uçakla gelmişler. Hiçbirimiz yolları yürüyerek aşmamışız; içimizde lastik botlarla kürek çeke çeke gelen yok; yolda çocuğunu, annesini, babasını, kardeşini, eşini, arkadaşını, gözünü, kolunu, bacağını, aklını, ahlakını kaybeden yok. Çatısı sağlam evlerimizden yola çıkmışız; işimiz bitsin yine çatısı sağlam evlerimize geri dönecekmişiz. Ama önce savaşın korkunç sonuçları üzerine yaptığımız haberlerde nelere dikkat etmek gerektiğini en ince ayrıntısına kadar aramızda konuşmamız gerekiyor. Peki, bilen var mı, bizim aramız ne kadar? Savaşın, içinde “etik” aranan insanlık dışı sonuçları, o daracık araya nasıl sığar? Yarın sabah erkenden uyanacağız, kahvaltıdan sonra birkaç saat bu mesele üzerine endişeli endişeli konuşacağız. Sonra bir otobüse binip o insanların aylar boyunca denize açıldığı kıyılardan birine gideceğiz. Suyun kenarında hep birlikte durup açık denize bakacağız. Türkler başka şeyler düşünecekler, Almanlar başka... Gözlerimizi kapatacağız... Yaz boyunca karaya vuran cesetler hepimizin aklının karanlığında teker teker belirecekler. Ürpereceğiz. Gözlerimizi açacağız. Uzakta birkaç yelkenli olacak, gökyüzüne kuşlar uçacak, yanaklarımız güneşte yanıp kızaracak. Tepemizde biraz rüzgâr... Saçlarımızı tatlı tatlı uçuracak. Kıyıdan ayrılıp daracık sokakları, kırmızı çatılarıyla ünlü küçük kasabada aylaklık yapacağız. Belki ufak tefek şeyler satın alırız. Taş kahvede oturup biraz laflarız. Sokak köpeklerinin başını okşarız. Ben birkaç kedi fotoğrafı çekerim. Bir ara elimdeki telefondan internete girip mültecilerle ilgili son haberlere bakarım. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri’nin, “Vizelerin kaldırılması meselesi hazirana yetişmez” dediğini yazan haberi bir daha okurum. “Haziranda ulusça yurtdışında yapmamız gereken acil bir şey mi vardı ki”, diye kendi kendime gülümserim. Sonra kendi vizemi düşünürüm. Geçerliliği temmuza kadar... İçimden “Temmuza yetişir mi acaba”, diye dalga geçerim. Ardından Avrupa parlamentosu’na ve onlarla mültecilere karşılık vize pazarlığına oturan hükümete bir kez daha okkalı bir küfür ederim. Akşama doğru otele döneriz. Yemekten sonra herkes odasına çekilir ve herkes meşrebince rüyalar görür. Benim rüyamda... Konsolosluk yanar, medya tutuşur, etik geberir, sınırlar ve devletler ve meclisler yerin dibine girer; benim de içinde olduğum, gazetecilerle ve akademisyenlerle ve hukukçularla ve politikacılarla ve ekonomistlerle ve ırkçılarla ve sadece reklam arası seyrettiği görüntülere ağlayan, haberlere üzülen ve o reklamlarda gördüğü şeyleri tüketemezse öleceğini düşünen insanlarla dolu şişme bir bot... Dalgalara kapılıp defalarca ve defalarca devrilir. O güzel kasabada başını okşadığım köpekler ve fotoğraflarını çektiğim kediler, rüya bu ya, bizden daha fazlasını bilirler. Gezindikleri dar sokaklardan ve tırmandıkları kırmızı çatılardan kalbimize bakar; gerçeği tüm netliğiyle görür, etik dediğimiz şeyin üzerine işer ve bizim adımıza teker teker delirirler. ‘Nasıl bacak bacakGAZETECİ VALİNİN KARŞISINDA OTURUNCA... üstüne atarsın’ gözaltısı SELİN GÖRGÜNER Yüksekova Haber Gazetesi Yazı İşleri Müdürü ve Van TV muhabiri Zeki Dara, dün Hakkâri’de Müftülük tarafından düzenlenen “Kutlu Doğum Haftası” etkinliğine katıldı. Programı izleyen Dara, protokolün çaprazında bir sandalyeye oturunca valilik korumaları tarafından salondan dışarı atıldığını ve karakola götürülerek GBT taramasından geçirildiğini söyledi. Gazetemize konuşan Dara, “Program yaklaşık 4050 dakika sürünce yoruldum. Ayağım rahatsız olunca oturdum. Bu sırada vali beyin koruması yanıma gelerek ‘vali beyin karşısında nasıl oturursun, Kuranı Kerim okunuyor, nasıl bacak bacak üstüne atarsın?’ dedi. Diğer korumalar da geldi. Bu sırada diğer gazeteciler görmüş Vali bey el işareti yapmış. Yaka paça beni salondan dı Dara şarı çıkardı” dedi. Gazeteci olduğunu anlatmaya çalıştığını belirten Dara, “Dışarı çıkarırken korumalar bana çok sert davrandılar. Beni Terörle Mücadele Polisleri’ne teslim etti. Polisler de nasıl işlem yapacaklarını bilmedikleri için şaşkındı. Literatüre böyle bir gözaltı gerekçesi kazandırdığım için şaşkınım. Şimdi Kuran’a saygısızlık yaptı diye çarpıtıp bazı çevrelerin beni hedef göstermelerinden de endişe ediyorum” dedi. Bir gazeteci daha tutuklandı Sokağa çıkma yasağı ve operasyonla maları talebiyle Nöbetçi Mahkemeye sevk edildi. rı sürdüğü Nusaybin’de Sosyal medya paylaşımla 12 Nisan’da kaldıkla rı ve muhabirlerin yaptığı nı evde gözaltına alınan haberler gerekçe gösteri DİHA muhabirleri Mel Oktay lirken, Oktay hakkında giz tem Oktay ve Uğur Ak li tanık ifadesi olduğu da gül, emniyetteki işlemlerinin ar belirtildi. Oktay, “örgüt üyesi ol dından dün adliyeye sevk edil mak” suçundan tutuklanırken, di. Savcılık ifadelerinin ardın Uğur Akgül ise, adli kontrol şar dan Oktay ve Akgül tutuklan tı ile serbest bırakıldı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle