27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 16 Şubat 2016 TASARIM: ECE KURTULUŞ ‘İstanbul’un balkonu’nun derdi uyuşturucu çeteleri Gülsuyu’nda oturanlar, uyuşturucudan şikâyetçi, kentsel dönüşümden ise çok endişeli dizi 7 İstanbul’un Ötekileri Gülsuyu Sibel Bahçetepe en Gülsuyu’nda büyüdüm... Çocukluğumun büyük bölümünün geçtiği semt, 1990’lı yıllara kadar doğru dürüst yolları bile olmayan, suyun tankerle girdiği mahalleydi. Günümüzde gerek Prens Adaları olarak bilinen Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kınalı, Sedef, Tavşan, Yassıada gibi muhteşem manzarası, gerek şehrin merkezine yakınlığı birçok çevrenin işhatını kabartıyor. Uyuşturucuya karşı yapılan protesto yürüyüşü sırasında vurularak öldürülen Hasan Ferit Gedik cinayeti sonrasında adını daha sık duyduğumuz Maltepe ilçesindeki Gülsuyu Mahallesi, çoğunlukla Anadolu’dan gelen ve Alevi yurttaşların yoğun olarak yaşadığı bir yer. Can erok B Adalar Gülsuyu’ndan böyle görünüyor. nın altında uyuşturucu satıcıları rahatlıkla çalışıyor. Mahallelinin çok kez şikâyeti olmasına rağmen bizzaz Emniyet müdürü ile 20’ye yakın esnaf görüşmesine karşın önlem alınmadı. Hiçbir şey değişmedi, bu işin çatışmaya dönmesinin nedeni çok açık ve net; mahallenin bu işlere müsade etmek istememesinden kaynaklanıyor. Mahallelinin çocukları kullanılıyor, insanlar ses çıkarmaz, susar diye... 13 yaşında bile uyuşturucu satanları biliyorum, cezaevine girenleri de... Buralarda bu faaliyetler yapılarak mahalleyi itibarsızlaştırmak istiyorlar.” Gülsuyu sakinleri, kadın cinayetlerine duyarlı kimliklerini duvarlara böyle yansıtmış. lıyoruz. Gecekonduların duvarlarında “Özgecan’ı unutma”, “Hasan Ferit Gedik onurumuzdur”, “Kobani direniyor”, “Cizre, Silopi, Sur’a sessiz kalma” yazıları ve İbrahim Kaypakkaya, Mahir Çayan, Yılmaz Güney’in fotoğraflarını görüyoruz. Mahalledeki gezimizin ardından, sorunların ne olduğunu anlamak için Nurettin Sözen Parkı’nda mahalleli ve esnaflar ile bir araya geliyoruz. İlk sözü Gülensu Gülsuyu Güzelleştirme Derneği Başkanı Ali Şengül alıyor. Mahallenin, 1950’lerden itibaren Anadolu’dan yoğun göç aldığını söyleyen Şengül, 1999 Marmara depremi sonrasında ise sermayenin buraya göz diktiğini vurguluyor: “Kentsel dönüşüm olayı da deprem sonrası, deprem bahane edilerek “Zayıf binalar var, çürük, yıkılmalı” denilerek gündeme geliyor. Oysa, depremde burada bir gecekondu zarar görmedi... Bütün bunlar, mahallenin kentsel dönüşüm kapsamına alınıp yıkılması için birer gerekçeydi. Kentsel dönüşümdeki tüm uygulamalar biz yoksullara hiçbir zaman hayır getirmedi. Burada TOKİ yok, biz izin vermedik, vermeyiz de...” Mahalleli Yasemin Çelik ise kentsel dönüşüm ile ilgili çekincelerinin bulunduğunu söylüyor ve ekliyor: “Benim tapum yok. Benim gibi yüzde 30’u mahallenin tapusuz. Ama vergimizi, elektriğimizi, suyumuzun faturasını her şeyi ödüyoruz. Önce bu halledilmeli. ” “Çete meselesi, aslında kentsel dönüşüm meselesi ile birlikte hortlamış meseledir” diyerek konuşmasına başlayan GülsuyuGülensu Dayanışma ve Yaşam Merkezi (GÜLDAM) Başkanı Yücel Demir ise şunları söylüyor: “80’li yıllardan bu yana mahallede bir uyuşturucu trafiği var, bu biliniyordu. Kentsel dönüşüm meselesinin zikredilmesi ile mahallede çete faaliyetleri hız kazandı. Mobese kameraları Geçmişe yolculuk Gülsuyu’nda yaşanan son durumu görmek için arkadaşım Can Erok ile yola çıkıyoruz. E5’ten bu mahalleye girdiğimizde, Can’ın ilk tepkisi “Buranın manzarası harikaymış” oluyor ve denklanşöre basmaya başlıyor. Gecekondular arasında rahatlıkla görülen Adalar manzarası bir taraftan bizi etkilemeye devam ederken; diğer taraftan sokaklarda oynayan çocuklar ve mahallenin birbiri ile olan samimi ilişkisi eklenince, bir anda 80’li yıllardaki İstanbul’a gidiyoruz. Daha sonra mahalleyi dolaşmaya baş ‘13 Yaşında satıcı’ ‘Binalara bakılmadı’ Gülsuyu’nda market işleten Tuncay Şahin de şunlardan yakınıyor: “Otobüs seferlerinin sık olmaması, bir tek anaokulunun olmaması gibi sorunlarımız var.” İbrahim Bilgili de şunları söylüyor: “Gülsuyu ve Gülensu’da 32 bine yakın insan yaşıyor. Site olursa tek katlı yapılar 510 katlı olacak ve nüfus da doğal olarak artacak. Şu anda bile yetmeyen okul, sağlık kurumları o zaman hiç yetmeyecek. Komşuluk ilişkileri, dayanışma bitecek.” Depremle değişti Gökdelenler arasındaki ‘öteki’ Resmi olmayan adıyla 1 Mayıs, resmi adıyla Mustafa Kemal Mahallesi. Adını 1977’nin “Kanlı 1 Mayıs’ından” aldı. Sokaklar labirenti andırıyor İstanbul’un Ötekileri Mustafa Kemal Mahallesi Hazal Ocak Umur Yedikardeş ve yöntemsel olarak parçalanmalarına rağmen, kitlesel gösterilere “1 Mayıs Mahallesi Halkı” flaması altında katılmış. Mahallenin bu birlik ve dayanışma haline, mahalle adına açılan banka hesabına Türkiye’nin her yerinden yapılan havalelerle kollektif olarak yapılan inşaatlar ve “Yaşlılar Komitesi” tarafından resmi kurumlarla kurulan gayri resmi ilişkiler üzerinden elde edilen okul ve sağlık ocağının mahallenin ortak çabasıyla yapılması önemli bir örnek. Bunların yanında karakolun kurulması mahalleyi fiilen yasallaştırmış. Asıl yasallaşma ise darbeden sonra hâkim siyasetin istediği şekilde baskı ve korkuyla olmuş. UMUR YEDİKARDEŞ ustafa Kemal Mahallesi, 1980 darbesinden önceki adıyla 1 Mayıs. Gökdelenlerin arasında, kendine has kimliği ve toplumsal hafızada yer edinme biçimiyle İstanbul’un ‘öteki’ mahallerinden biri. Anadolu yakasındaki 1 Mayıs Mahallesi her an sokaklarında çatışma yaşanma ihtimali ile akıllara geliyor. Hafızalarda yer edinen ve devletin “kentsel dönüşümde” algı olarak kulladığı bu “çatışma” hali, bir bakıma mahallenin 40 yıllık tarihinin özeti. Şimdi filmi 1970’lerin başına sarıyoruz... M Mahallenin girişinde, “Sarayın katliamlarına karşı halkların direnişi” pankartı asılı. Komşu semt ise kuleleriyle Ataşehir. si de Güneydoğu’da yaşananlara sessiz kalınmadığının göstergesi. Alevi kimliğinin baskın olarak kendini gösterdiği 1 Mayıs’ta Pir Sultan Abdal Derneği’ne varıyoruz. Dernek yöneticisi Tevfik Yıldız, devletin mahalle üzerindeki politikasının mahalleye çete ve fuhuş sokarak yozlaştırma olduğunu, kendi evi üzerinden gösteriyor. “Evim 4 kere soyulmasına rağmen polisler arama bile yapmadı, göz yumdu.” Mahallede yaşayanların çoğu darbeden sonra yerleşenler. Ali Ekber Çetin ise mahallenin tarihine tanıklık edenlerden. Devletin bugünkü bakış açısı ile geçmişteki bakış açısının değişmediğini belirterek, “Biz 70’li yıllarda komiteler olarak sorunları çözmeye çalışırken, o yıllarda devlet sorun çözen değil sorun çıkarandı. Bugün de değişen bir durum yok” diyor. “Kentsel dönüşümün” mahalleye etkisini sorduğumuzda ise, “Etrafımız gökdelenlerle ve finans merkezleriyle çevrilmiş durumda. Kentsel dönüşüm mahallenin sınırına kadar yaklaştı. Etrafımızda herkesin imarı var, bizim yok. Mahallemizi 4’e böldüler. Bizi parçalayıp yok etmek istiyorlar. Amaçları böl, parçala, yönet” yanıtı geliyor. Aziz Dilek de mahallenin eski halini görenlerden. Gazeteden geldiğimizi söylediğimizde çekingenlik oluşuyor. Nedeni ise yıllardır anaakım medyada yalan yanlış bilgilerle mahallenin kötülenmesi... Mahalleden ayrılma vakti geldiğinde, “öteki” olarak nitelendirilen insanların yaşamlarına tanıklık ettiğimiz bir günün ardından, yaşananlar ile bize anlatılanlar arasındaki farkı düşünüyoruz. Polisin bile giremediği, devletin “suç” ile özdeşleştirdiği 1 Mayıs’ta geçen bir günün ardından, insanların misafirperverliği ve onca saldırıya rağmen gülen gözleri bize gelecek adına umut veriyor. Amaç: böl, yönet... Temizlenmek isteniyor Gecekondudan varoşa... Türkiye’de 70’li yıllar sol örgütlerin kitlesel olarak güçlü toplumsal hareketlerin içinde bulunduğu, sendikaların öncülüğünde grevlerin yapıldığı ve insanların kendilerini özgürce ifade edebildiği yıllardı. Bugünkü adıyla Mustafa Kemal Mahallesi, resmi olmayan adıyla da 1 Mayıs adını 1977’nin “Kanlı 1 Mayıs’ından” alıyor. Mahalle, Anadolu’dan göç ederek sanayide ucuz işgücü olarak çalışan insanlar tarafından yapılan, ilk yıllarda mesken sorununa geçici bir çözüm olarak düşünülen ve zaman içinde “kentlileleşeceği” öngörülen, gecekondulardan oluşuyor. 1 Mayıs Mahallesi Türkiye’de sosyalist hareketin hem örgütsel anlamda hem de işlevsel anlamda kendini gösterdiği en önemli mekân. 70’li yıllarda mahalle içinde kurulan komiteler tarafından yönetilen 1 Mayıs, o yıllarda bile sol grupların kendi içinde ideolojik Duvarlarda sol örgütlerin afişleri, Hz. Hüseyin Camii, adeta labirenti andıran sokaklar ve mahallede turlayan Akrep. Mahalleye girerken karşılaştığımız manzara tam manasıyla bu. Mahalleyi Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nden İlhan’la gezmeye başlıyoruz. İlhan mahallenin tarihine vurgu yaptıktan sonra, Akrep’i göstererek, “Bu bizim s33, mahallenin Akrep’i” diyerek tebessüm ediyor. Mahallede polis baskısı o kadar yoğun ki, çocuklar sokaklar yerine gözaltında büyüyor. Gözlerini bize diken bir çocuk dikkatimizi çekiyor. İlhan’dan öğrendiğimize göre, Özgür 14 yaşında bir otizm hastası. Yıllarca devrimcilerle büyüdüğünden dolayı eylemlerde slogan atmayı öğrenen Özgür, polis tarafından 3 kere gözaltına alınmış. Mahalleli arasındaki dayanışma geçmişten bugüne zayıflasa da hâlâ devam ediyor. Kadınların sol grupların toplantılarına çay yollaması, polisin mahalleden birini almaya çalıştığında herkesin bir anda toplanması da buna iyi bir birer örnek. Bununla birlikte mahallelinin Sur ve Cizre’de yaşananlara sessiz kalmayarak yardım toplanması, çadır kurarak destek istenme Herkes karakola düşüyor 1 Mayıs Mahallesi tarihinden bir görüntü. Asırlar değil, birkaç on yıl öncesi, çocuklar okula dere üzerindeki incecik köprülerden geçerek gidiyor. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle