02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 9 Kasım 2016 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ZARİFE SELÇUK İtirafçı sanık Şahin’i haber 11 IŞİD’lilerle tutmuşlar! Ordumillet el ele; kimin eli Katliam davasının itirafçı sanığı Şahin, soruşturma sürecindeki tüm ifadelerini reddetti. Şahin’in, son 5 aydır 6 IŞİD’li ile aynı koğuşta tutulduğu ortaya çıktı kimin cebinde? 12Eylül’den daha karanlık günler yaşıyoruz, diyor herkes... 12 Mart’tan daha kötü 100 kişinin öldüğü 10 Ekim Ankara katliamı davasında yaşanan skandallara bir yenisi eklendi. Yakalandıktan sonra etkin pişmanlıktan yararlanarak verdiği ifadeler ‘Gülen dahi deviremedi’ günler... 27 Mayıs sonrasından daha tehlikeli, daha şaibeli günler... Geçmişimizde yaşanan tüm korkunç günlerden daha korkunç günler... Bu günler... le IŞİD’in Gaziantep yapılanmasının çö kertilmesi ve katliamın aydınlatılmasın da birinci derecede rol oynayan itirafçı Yakup Şahin’in cezaevin de son 5 aylık süreçte 6 IŞİD üyesi ile aynı koğuş ta kaldığı ortaya çıktı. 10 Ekim davasının 2. duruş ALİCAN ULUDAĞ masında dün savunma yapan Şahin, soruşturma sürecindeki tüm ifadelerinin Anayasal düzeni değiştirmekle suçlandığını söyleyen Yakup Şahin, şu yanıtı verdi: “Ağır ve komik olduğu bir iddiadır. Benim gibi birisi hangi bilgiyle, hangi araçla bunu yapabilir? Gülen Cemaati yapamadı uçakla, tankla, benim gibi biri bunu yapabilir mi? Suçlamaları asla kabul etmiyorum. Bilinçli bir şekilde bu işe karışmadım. Bilgi Yaşadığımız ve öldüğümüz; Tutuklandığımız ve hapislere atıldığımız; Tehdit edildiğimiz ve korkutulduğumuz; Saçma sapan ithamlarla ve yalan dolan haberlerle boğuştuğumuz; Ve hâlâ akılla, mantıkla, hukukla işin içinden çıkmaya çalıştığımız... Bu günler... O eski korkunç günlerin eseri; hatta şaheseri. Askeri darbeler bu ülkede sol ve al “düzmece ve yalan” oldu miz aklımız bu işe yetmez.” ternatif politikaları yıllar içinde sistema ğunu belirterek, geri adım attı. Müşteki Mahkeme başkanının soruları tik bir şekilde soykırıma uğrattılar. avukatının sorusu üzerine Şahin, tutuk nın ardından müşteki avukatları Her darbenin ardından o ideolojiler luluğunun son 5 ayında IŞİD üyesi sanıklarla aynı koğuşta kaldığını açıkladı. İtirafçı Şahin’in bu sözleri, IŞİD’li sanıklardan baskı gördüğü ve bu nedenle ifadesini geri çektiği tezini güçlendirdi. 10 Ekim Ankara katliamı davasının 2. duruşması dün Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Duruşmaya mağ Durmaz’ın bilgisayarından çıkan notlarda kendisine atfedilen Kundi ve Köylü kod isimlerinin kendisinin kullanmadığını öne süren Yakup Şahin, Durmaz’ın adını emniyette öğrendiğini, kod isimlerin polisin bu profil sana uyuyor demesiyle kabul ettiğini belirtti. Kendisinin “Buradan beraat edersen 34 ay sonra hayatına normal şekilde devam edebilir misin? İki çocuğum var diyorsun onların yüzüne bakabilecek misin?” sorusuna ise, “Yüzlerine bakamazdım” yanıtını verdi. ‘Asker kaçağı sanıyordum’ soru sormak istedi. Ancak Şahin, avukatların sorularına yorulduğu için yanıt vermek istemediğini, yazılı yanıtlayabileceğini kaydetti. Mahkeme başkanının müdahalesi üzerine Şahin, avukatların sorularını yanıtladı. kendi kendilerini neredeyse güle oynaya imha etmeye soyundular. Bu arada “Ordu millet el ele” diye bir slogan ortaya çıkardılar. Orduya elini veren kolunu alamadı; O askeri darbelerin ardından sözde Atatürk ilke ve devrimlerini koruyanlar, rejimi karşıdevrimcilere her seferinde gümüş tepsiyle sundular. durlar, avukatları katılırken, 12 tutuk “35 ay yatıp çıkacaksın, yoksa bir ömür Ankara patlaması öncesinde canlı bom lu sanık da salonda hazır bulunduruldu. yatarsın” diye korkutulduğunu savunan baların içinde bulunduğu araca eskortluk ‘IŞİD’lilerle İktidarı bugün bulunduğu “her şeye muktedir” noktaya getiren ve muha CHP milletvekilleri de duruşmayı izle Şahin, şunları kaydetti: “Ölümü gösterip yapması olayını anlatan Şahin, Halil İbra di. CHP, HDP, EMEP, DİSK, KESK, Eğitim sıtmaya razı ettiler. Yunus Durmaz ile him Durgun’un kullandığı araçtakilerin birlikte kaldım’ lefeti en kifayetsiz haliyle derin kuyulara merdivensiz indiren ülke tarihi, ken Sen, TMMOB, BTS, İnşat İşçileri Sendikası ile 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği suçtan zarar gördüklerini belirterek, katılma talebinde bulundu. Müşteki avukatlarının talebi üzerine mahkeme, itirafçı Yakup Şahin’in ifadesini, diğer sanıkları salondan çıkartarak aldı. ‘Polisle anlaştım’ Gaziantep’te fırıncılık yaparken saldırıya dahil olan Yakup Şahin, 7 gün önce hazırladığı 20 sayfalık ifadeyi okudu. “Daha önce size verilen ifade emniyetteki 35 ay yatıp çıkacaksınız diye yaptığım anlaşma sonucu verdiğim ifadedir” diyen Şahin, geçmiş ifadenin gerçekçi hiçbir yanı olmadığını öne sürdü. Kendisini patlatan IŞİD’in Antep Emiri Yunus bir irtibatım olduğu konusunda bir delil istiyorum. Gaziantep’te tarassut ve istihbarat yaptım ise buna tek bir delil istiyorum. IŞİD sigaraya bile karşıyken ben sigara, alkol ve uyuşturucu kullanan biriyim. IŞİD benim gibi bir ismi niye alsın?” ‘Captagon vardı polis bıraktı’ Şahin, Ankara’ya gelirken Adana’da polis kontrolünden çıkıp ikinci kez polis çevirmesine girmesiyle ilgili sorulan bir soru üzerine, “Adana’da ikinci kez aranmam sırasında aracımda iki tane Captagon hap vardı. Polis onu buldu. Abi idare et beni dedim. Polis de bıraktı” demesi dikkat çekti. Şahin, katliamda avukat eşi Uygar Coşkun’u kaybeden mağdur müşteki avukatlarından Mehtap Sakinci Coşkun’un, canlı bomba olduğunu bilmediğini, bunların Durgun’un asker kaçağı arkadaşı olduğunu zannettiğini söyledi: “Olayın hiçbir mahiyetini bilmiyordum. Onun aracının içine bakmadım. Ankara’nın girişindeki petrolde durdurdum. Sen git, senin işin bitti dedi.” Ankara’da bir otelde kaldığını anlatan Şahin, Ankara içine kadar gidip dönmesini ise “Durgun’un aracında cüzdanımı düşürdüm, onu almak için geri döndüm” diye açıkladı. Ancak Şahin, ifadesinin başında bu aracın içine hiç bakmadığını belirtmesi, bu sözleriyle çelişti. Şahin, gözaltı sürecinde polislerin kendisine “Yav kardeş elinize sağlık, bir iki çocuk ölmüş bir iki zayiat var” dediğini ve selfie çektirdiklerini öne sürdü. l ANKARA Müşteki avukatı Kazım Bayraktar’ın cezaevinde kimlerle kaldığını sorması üzerine Şahin, şunları kaydetti: “İlk 8 ay tek kaldım. Ancak daha sonra Yaşar, İbrahim ve Ümit abi adında IŞİD üyesi kişiler yanıma verildi. Yaşar ve İbrahim, sonradan Antep’e gönderildi. Bu davanın sanıklarından Resül Demir de bir dönem yanımda kaldı. Ancak o da Antep’e sevk edildi. Toplamda 6 IŞİD üyesi sanıkla kaldım.” di çatal dilini, yarattığı ve tescillediği bu karışıklık üzerine kurdu. Şu anda bu ülke mantıksızlık üzerine kurgulanmış dev bir bilmecenin içinde devrelerini yaka yaka can çekişiyor. Kim darbeci, kim kahraman... Kim suçlu, kim masum... Kim adil, kim hukuksuz... Kim kimi öldürmeye çalışıyor... Kim kimi neden savunuyor... Kim aslında ne yapmak istiyor... Artık hiç ama hiç anlaşılmıyor. Ortada hayali bir kırmızı çizgi... Sanırsınız ki karşı taraf onu aştığı anda kıyamet kopacak. Karşı taraf o kırmızı çizgiyi defalarca aşıyor; ama kıyamet falan kopmuyor. Çünkü bu ülkenin kırmızı çizgisi kırmızı değil; hiç de olmadı. Ne bugüne zemin hazırlayan o korkunç LEKESİZ KOMİSYONDAYDI: Akar nasıl kurtarıldı bilmiyorum MAHMUT LICALI 15Temmuz darbe girişimi sırasında Emniyet Genel Müdürü olarak görev yapan Celalettin Lekesiz, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın darbecilerin elinden nasıl kurtarıldığı konusunda bilgisinin olmadığını söyledi. TBMM Darbe Komisyonu, 15 Temmuz günü Emniyet Genel Müdürü olarak görev yapan daha sonra Merkez Valisi olarak atanan Celalettin Lekesiz’i dinledi. Lekesiz’in dinlenmesinden önce komisyonda usul tartışması yaşandı. CHP’li üye Sezgin Tanrıkulu, komisyon gündeminin WhatsApp üzerinden mesajla belirlenerek kendilerine bildirilmesine tepki gösterdi. Çıkan tartışmanın ardından Lekesiz, komisyona özetle şu bilgileri verdi: Darbeye kadar 5 bin 742 gözaltı: 15 Temmuz’a gelmeden önce bunlarla ilgili epeyce çalışmalar yaptık. Genel Müdürlük olarak 2014’ten sonra, 17 Cerrah’a suçlama Dink’in öldürülmesi davasının dünkü duruşmasında Akyürek, Cerrah’ın Trabzon’dan gönderilen uyarı yazısının imhasını istediğini ileri sürdü Hrant Dink davasında söz alan tutuklu sanık eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, “Celalettin Cerrah Trabzon’dan gönderilen ‘Ses getirecek eylem’ yazısını imha etmemi istedi” dedi. Cerrah ise “Belgenin silinmesini istesem aynısı Trabzon’da vardı. Demek ki İstihbarat Daire Başkanlığı istediği şekilde kayıtları siliyor” diyerek Akyürek’in akıl sağlığının yerinde olup olmadığı yönünde rapor alınmasını talep etti. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin 35 sanıklı davanın dünkü oturumuna, önceki gün savunma yapan tutuksuz sanık eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’in çapraz sorgusuyla devam edildi. Davanın tutuklu sanığı eski İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek söz alarak, “Cinayetten sonra dönemin İstanbul Emniyet Mü nim böyle bir şey yapmam mümkün değildir. Mantık dışıdır. Böyle aptalca bir şey ne gördüm ne de duydum. Akyürek’e böyle bir talepte bulunmadım. Ayrıca böyle bir şey söyleyecek olsam neden 3 kişinin yanında bunu konuşayım? Biz failleri bulmak ve bir an önce olayı aydınlatmak için Akyürek’i çağırdık. Ancak ilk başta korktu gelemedi. Tuncel’in eleman olduğunu Ogün Samast’ın ifadesinden öğrendik. Bu iddia karşısında üzüldüm. Ben onun ağabeyi sayılırım. 2 senedir tu tuklu psikolojisi bozulmuş olabilir” diye konuştu. Akıl sağlığı yerinde mi? Cerrah, “Kendisi yerine göre sa yın Başbakan’ın da çağırıp bilgi aldı ğı makamdır. Bu durumdaki bir ki şi niye Emniyet Genel Müdürü’ne, niye İçişleri Bakanı’na, hatta ni ye Başbakan’a bugüne kadar bil gi vermemiştir? Onun için sanığın iki yıldır tutuklu olmasından do layı zihinsel veya psikolojik yön den sıkıntısı olabilir. Ben ken disinin Adli Tıp’a akıl sağlığı yerinde mi dir diye gönderil mesi istiyorum” ifadelerini kul landı. Celalettin Cerrah l İSTANBUL/ Cumhuriyet askeri darbeler sürecinde, ne de o sürecin sonunda varılan bu son noktada. Bu ülke tek atımlık fişeğini (o da biraz şuursuzca) Kurtuluş Savaşı’nda kullanan ve sonrasında başına gelenleri ve gelecekleri sanki bir kurtuluş savaşı hiç vermemiş; benzersiz bir liderin üstün zekâsıyla kendi varlığı bilenmemiş gibi tevekkülle seyredenlerin ülkesi. Kırmızı çizgisi falan yok. Hatta çizgisi yok. Tahammülü sınırsız. Kazandığı her şeyi göz göre göre kaybedecek kadar sinik. Bu ülke şu anda, sokaktaki insanından Meclis’teki vekiline kadar herkesin tevekkülü kültür bellediği bir geleneğe sahip çıkma telaşında. Tarihten hep yanlış ders alıyor. 12 Eylül’ü, 12 Mart’ı, 27 Mayıs’ı hatta hatta 28 Şubat’ı bile doğru okuyamıyor; Üstüne 15 Temmuz’u hiç anlamıyor. Başına gelenlere hâlâ öküzün trene baktığı gibi bakıyor. Kırmızı çizginin üzerinde iştahla otluyor. Yarın 10 Kasım. Kırmızı çizginin bu kadar aşılmasına gerçekten isyan eden ama maalesef ülkenin kaderini değiştirmeye artık gücü yetmeyen öfkeli ve üzgün bir kalabalık, yarın Anıtkabir’e akın edecek. Bu arada Genelkurmay Başkanı da halkı, “Ordu millet el ele” başlığıyla Anıtkabir’e çağırdı. Ordu millet, diyelim ki gerçekten el ele... Ama belli mi şu anda bu ülkede kimin eli kimin cebinde? 25 Aralık’tan sonra ciddi çalışmalar dürü Celalettin Cerrah beni araya yaptık. Genel müdürlüğe kurduğumuz büro aracılığıyla adli mercilerle de çalışmalarımızı yürüttük. 848 operasyon yapıldı ülke genelinde, 5 bin 742 kişi gözaltına alındı. 15 Temmuz tarihi itibarıyla; bu gözaltıların 1554’ü emniyet mensubuydu. İlk Bursa Jandarma Komutanı alındı: Darbenin ilk saatlerinde Bursa Jandarma İl Komutanı’nın darbeyi destekleyen konuşmalarından bahsedildi. Hiç tereddüt etmeden gözaltı yapıldı. İlk gözaltına alınan kişi budur. Komutanın çantasında ilk kez darbe planlarına ilişkin evraklar elde edildi. Bu bel rak Trabzon’dan İstanbul’a gönderilen 17 Şubat 2006 tarihli ‘Ses getirecek eylem’ yazısını imha etmemi istedi. Daha sonra bakanın zorlamasıyla toplantıya katılmak için İstanbul’a geldim. Cerrah’a ve yanında bulunan Ahmet İlhan Güler’e o evrakı imha edemeyeceğimi söyledim. Dönemin bakanının bu olaylardan haberi de yoktu. Söz konusu telefon görüşmesini Cerrah, Güler’in odasından yapmıştı. Güler bu sırada Cerrah’ın yanında mıydı?” diye sordu. ‘Ben şahit olmadım’ D Bir düzeltme ve özürünkü yazımda, cumartesi gecesi NTV’de yayımlanan mulü yaratık ifadesini, haksız bir nedenle dile getirmişim. Haksız bir bir programda Cumhuriyet ga ithamda bulunmuşum. Düzeltirim. zetesi yönetici ve gazetecilerinin nan haberi doğru kabul edip dünkü ya İfade sanırım yanlış değil, bir tutuklanması konuşulurken, program zıyı yazdım. gerçeği dile getiriyor. Medyada, üniver yapımcısı bir gazetecinin, savcının sor Yazının yayımlanmasının hemen ar sitede, sosyal medyada, siyasette, bu ga guda sorduğu ve benim adımın da geç dından, adını vermediğim ama kendisi zeteci için haksız bir nedenle kullandı tiği bazı bölümleri aktarmasını eleştir hakkında ağır eleştiri sayılabilecek bir ğım nitelemeyi hak eden çok insan oldu miştim. Bu programda bu sözlerin edil niteleme kullandığım gazeteciden, bir ğunu düşünüyorum. Doğru ifade edilme diği bilgisi, pazar günü T24 sitesinde ya arkadaşım aracılığıyla mesaj geldi. Prog miş veya benim yanlış okuduğum, ken yımlanan haberin çeşitli sitelere dağıl ramda kesinlikle böyle bir şey söyleme dimle ilgili bir haber karşısında duy ması üzerine bana ulaştı. Gene üzerin diğini, ne benim adımı ağzına aldığını duğum öfke, epey uzun zamandan beri de durmayacaktım. Ama pazartesi sa ne de savcının sorularını aktardığını be içimde biriktirdiğim bir değerlendirmeyi bahı Hürriyet gazetesinde, “PKK’lı Ah lirtiyor. Hatta Cumhuriyet yazar ve ida bu sefer dile getirmeme yol açtı. Haksız gelerde 81 ilde sıkıyönetim komutanı olarak yer alan isimler ortaya çıktı. 81 ilin valiliğine intikal ettirildi bu. Akar’ın kurtarılmasının detayını bilmiyorum: Genelkurmay Başkanı saat 08.55’te kurtarıldı. Ahmet İlhan Güler, Akyürek’in sorusuna, “Cerrah Bey’in böyle bir şey söylediğine şahit olmadım. Benim yanımda böyle bir ifade kullandığını hatırlamıyorum” yanıtını verdi. Bunun üzerine söz alan Cerrah, met İnsel’in 250 bin lirası nedir?” gibi her yöne çekilebilecek bir başlıkla haber olunca, kafamın tasının attığını tahmin edebilirsiniz. Bu öfkeyle, NTV’deki programa da dönüp bakma imkânım tam olmadığı için, çeşitli kanallardan yayımla recilerinin tutuklanmalarının yanlış olduğunu söylediğini de ilave ediyor. Dolayısıyla bu gazeteciden, söylemediği şeyler nedeniyle onu eleştirdiğim için samimiyetle özür dilerim. Kendisini nitelemek için kullandığım Yeni Türkiye ma bir nedenle ithamda bulunduğum bu kişiden bir kez daha özür dilerim ama bugün epey kalabalık bir grubun Yeni Türkiye mamulü yaratık sıfatını hak ettiğine inanıyorum. Ahmet İnsel “45 yıldır devlet memuruyum. Be C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle