18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 26 Ekim 2016 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN ‘Darbeyi AKP yaptı’ haber 5 CHP Grubu’nda konuşan Kılıçdaroğlu, Başbakan’ın ‘Başkanlığın kapısı 15 Temmuz’da açıldı’ sözlerini, ‘demokrasi şehitlerine ihanet’ olarak niteledi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu kadar gazeteciyi, akademisyeni içeri atarsanız, Türkiye’de darbe oldu lafına kimseyi inandıramazsınız. Tam tersine Türkiye’de darbe oldu, darbeyi AKP yaptı, gazetecileri, öğrencileri, askerleri hapse attı” dedi. Kılıçdaroğlu’nun partisinin grup toplantısındaki konuşmasından satırbaşları şöyle: Garibana CHP sahip çıkıyor: Ocakta 110, şubatta 140, martta 157, nisanda 168, mayısta 119, haziranda 200, temmuzda 133, ağustosta 199, eylülde 141, ekimde 121 kişi iş kazasında hayatını kaybetti. Fabrikada, inşaatta, tarımda çalışırken iş kazası geçirip hayatını kaybeden isimsiz insanlar. Bu insanların tek bir sahibi vardır o da CHP. Neden mağdurlara sahip çıkıyorsun diyorlar? Zalime mi sahip çıkayım, mağdura sahip çıkacağım. Bu kadar gazeteciyi, akademisyeni içeri atarsanız, Türkiye’de darbe oldu lafına kimseyi inandıramazsınız. Tam tersine Türkiye’de darbe oldu, darbeyi AKP yaptı, gazetecileri, öğrencileri, askerleri hapse attı. Sadece Hatay’da 929 öğretmen açığa alınıyor. Bu çocuklar bizim çcuklarımız değil mi?.. Siz öğretmeni hapse atıyorsunuz. Gücü garibanlara yetiyor, gücü öğretmene, memura, öğrenciye yetiyor. Sözüm söz, Ferhat ile Şirin’i buluşturacağım gibi sizi öğrencilerinizle buluşturacağım. ‘El Nusra’ vurgusu Erdoğan Türkiye’yi terör örgütüyle ilişkilendirdi: Son bir haftada Türkiye bir terör örgütüyle ilişkili konuma getirildi. Çavuşoğlu, “Terörist El Nusra, Halep’ten derhal ayrılmalı” diyor. 4 gün sonra Cumhurbaşkanı muhtarlara, “Putin aradı, El Nusra Halep’in dışına çıksın” dedi. Bu Türkiye’yi bir terör örgütünü Bahçeli’ye seslendi: Gel kral yapalım ‘Cumhurbaşkanı anayasayı ihlal ediyor, anayasayı değiştirelim, buna göre bir anayasa yapalım...’ Yeni anayasayı da ihlal etse ne yapacağız. Sayın Bahçeli, gel bu kişiyi kral yapalım, bir televizyon kanalını da verelim, 24 saat canlı. Türkiye’yi Pensilvanya’daki bir meczup karşısında acze düşüreceksin, sonra başkanlık başkanlık diye tutturacaksın, insanda biraz ar olur, edep olur. destekleyen konuma getirmektir. İlk kez bir Cumhurbaşkanı, bir terör örgütüyle Türkiye’yi ilişkilendiriyor. O silahları TIR’larla kime gönderiyordunuz? El Nusra’ya gönderiyordunuz, Müslümanları kırdırmak için. Kim kimi kandırdı: 3. sınıf emniyet amiri B.A., 1999 yılında Fetullahçı olduğuna dair ismi listede. Yıldırım, Ulaştırma Bakanı’yken TİB’in Teknik Daire Başkanlığı’na B.A.’yı getirmek istiyor, getirecekler de dönemin Cumhurbaşkanı buna izin vermiyor. Meclis’e ‘TİB’e yapılacak atamalarda Cumhurbaşkanı imzasına gerek yoktur’ yasasıyla, B.A.’yı o dairenin başına getiriyorlar. Bununla ilgili önerge veriyoruz, kimse bize bir şey demiyor. Bu kişi, 8 Eylül 2016’da tutuklandı, kim kimi kandırdı? Kim ne yaptı? Kim FETÖ terör örgütünün hamisi konumundaydı? Bir kişiyi dinlemelerle ilgili dairenin başına getirmek için özel kanunu kim çıkarttı? Binali Bey, bu soruları sana soruyorum, başkasına değil. Terör örgütüne AKP ilişkisi karar veriyor: Hilmi Özkök, ‘hükümeti uyardık’ diye açıklamalarda bulundu. Binali Bey bundan rahatsız, büyük bir alışkanlıkla bunu gizliyor. Bir örgütün terör örgütü olup olmadığına güvenlik raporlarına bakarak değil, AKP ile ilişkisine bakarak karar veriliyor. Bu demokrasi şehitlerimize ihanettir: Başbakan, ‘Başkanlığın kapısı 15 Temmuz gecesi açılmıştır’ diyor. Böylece darbe gecesi Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘Bu bize Allah’ın lütfu’ ifadesinden ne yi kastettiğini Başbakan açıklamış oldu. Bu tankların önüne yatan şehitlerimize ve gazilerimize ihanettir. Şehit Astsubay Ömer Halisdemir, Kazanlı Mustafa Amca, Erdoğan başkan olsun diye şehit olmadı, şehitlerimize yazıktır, günahtır. Kabile reisleri bile Türkiye’yi azarlıyor: Musul’da yaşadıklarımız... Türkiye ordusunun peşmergelerin emrine verilmesi sizin ağrınıza gitmiyor mu? Eskiden Ortadoğu’da sorun çıksa başvurulan ülke Türkiye’ydi, oradaki kabile reisleri bile Türkiye hükümetini azarlıyor. Abisi izin vermez: Soruyorlar kim FETÖ’cü, kim değil? CHP’yi de suçluyorlar. Ucu nereye giderse gitsin var mısın, her türlü soruşturmayı açalım. Gelir mi, abisi izin vermez. Hangi partide bir kişinin kölesi olmak, sorgusuz sualsiz bir kişiye itaat etme ön plana çıkmışsa FETÖ’cüler o partidedir. Hangi parti bir kişinin adıyla anılıyorsa, FETÖ zihniyeti o partidedir. Hukuka, Cumhuriyete, anayasaya, kadın erkek eşitliğine inanan CHP’de böyle bir iklim bulamazlar. 1 milyon mağdur Mağduru Rıza Sarraf: Darbeyi fırsat bilip 1 milyonu aşkın mağdur yaratıldı, ben sahip çıkıyorum, neden çıkıyorsun diyorlar. Onun mağduru da Rıza Sarraf, o da ona sahip çıkıyor. ABD’ye gidiyor, herkesle konuşuyor, mağdur oldu, ne güzel bize rüşvet veriyordu diyor. Ben de 15 Temmuz sonrası bu ülkenin haksız yere zindanlara atılan öğretmenine, öğrencisine, erine, erbaşına, uzman çavuşuna, akademisyenine, yazarına, çizerine sahip çıkıyorum, aramızdaki fark bu. Biz insanı, onlar yalanı seviyor. Biz Berkin Elvan diyoruz, onlar fayanslar kırıldı diyor. Biz vicdan diyoruz onlar cüzdan diyor. l ANKARA / Cumhuriyet YILDIRIM’A TEPKİ: Bir şey biliyorsanız açıklayın SERTAÇ EŞ Başbakan Binali Yıldırım’ın Balyoz ve Ergenekon benzeri kumpas davalarını “darbe girişimi” olarak değerlendirmesi ve eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ü hedef alan sözlerine tepki geldi. Balyoz mağduru emekli Kurmay Albay Ali Türkşen, Yıldırım’ın sözlerinin arkasında durmasını ve belgesini ortaya koymasını istedi. Türkşen, “Yazıklar olsun. Biz mahkemede beraat ettik. Hâkimleri de zan altında bırakıyorlar. Yani bizi hâkimler mi akladı. Dijital delil dışında bir şey yok. Ses kayıtlarıyla ilgili bir şey söylüyorsa onu açıkça söylesin. Bu kadar mağdur edilmiş insan var hâlâ mağdur etmesinler” diye konuştu. Başbakan’ın bir bildiği varsa açıklamasını isteyen Türkşen, “Neyin mücadelesini yapıyorsa söylesin. Beraat ettik ve Yargıtay da bunu onadı” dedi. Darbe girişiminin ardından Balyoz mağduru olup da halen görevde bulunan personelin terfi ettirildiğini, general yapıldığını belirten Türkşen, “Özellikle söylüyorum, Balyoz’dan mağdur olan ve meslekte kalan arkadaşlarımız var aklananlar arasında. Bunlar terfi ettirildi, bunları ben mi terfi ettirdim. Sonuna kadar hak ederek terfi alanlar var, yurtdışı görevlere gelen arkadaşlarımız var. TSK’nin istihbarat birimlerinin başına veriyorlar bu arkadaşları. Bunu yapan da sizsiniz, söyleyen de sizsiniz. Ya aklınız karışık ya da başka bir şeyin peşindesiniz” değerlendirmesini yaptı. l ANKARA ‘Diplomanı al sonra ders ver’ Figen Yüksekdağ, Misakı Milli ile Musul konusunda tarih dersi verdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a diploma tartışmaları üzerinden yüklendi HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDP’nin dışındaki bir anayasa sürecinin niyetin açıkça beyanı olduğunu belirterek, “Türkiye’nin ihtiyacı başkanlık değildir” dedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Musul operasyonu konusunda tarih dersi vermeye çalıştığına işaret eden Yüksekdağ, “Okulunu bitir, diplomanı al. Ondan sonra ders ver” dedi. ‘Hiçbir yere gitmiyoruz’ HDP Grup toplantısında konuşan Yüksekdağ, Şırnak’ta çadırların kaldırılmasına sert tepki göstererek, siyasi iktidarın vicdanını yitirdiğini söyledi. Yüksekdağ, şöyle konuştu: “Bugün siyasi iktidar nefretle, çaresizlik arasında gidip gelen bir merkeze dönüşmüştür. Dün çadırlarını yıktıkları Şırnaklılara şunu söylüyorlar: Irak’a Kerkük’e gidin diyorlar. Sizi kendi yurdunuzdaki topraklarda istemiyorlar. Sizi sürüyoruz diyorlar. Hiçbir yere gitmiyoruz, Ankara’dan da İstanbul’dan da Şırnak’tan da hiçbir yere gitmiyoruz.” Darbe girişiminin üzerinden aylar geçmesine karşın olayın karanlıkta kaldığına işaret eden Yüksekdağ, iktidarın darbe girişiminin bütün boyutlarını ortaya çıkarmak yerine, kendi iktidarının devamını sağlamaya yönelik bir gündeme dönüştürdüğünü dile getirdi. Başkanlık için Türkiye’nin büyük bir krize sürüklendiğini söyleyen Yüksekdağ, 15 Temmuz’dan sonraki sürecin başkanlık için bir fırsata dönüştürüldüğünü ifade etti. Yüksekdağ, şunları söyledi: “Türkiye toplumunun ihtiyacı başkanlık değildir. Bugün Türkiye’nin tek bir ihtiyacı var, gerçek ve çoğulcu bir demokrasi. Çoğulcu parlamenter ve yerel bir demokrasiye dayanan rejimin inşa edilmesi gerektiğini savunuyoruz.” AKP’nin Musul operasyonuna katılma gerekçesi olarak Misakı Milli ve Lozan tartışmalarıyla gündeme getirmesinin büyük bir tarihsel gaf olduğunu söyleyen Yüksekdağ, “Bu aynı zamanda arka plandaki niyet ve isteklerini de yansıtıyor. Eski Osmanlı toprakları, Lozan’ı zorla kabul ettirdiler söylemiyle toprak bütünlüğü olan ülkelere yönelik niyetlerini açık ediyorlar” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın herkese tarih dersi vermeye çalıştığına işaret eden Yüksekdağ, “Okulunu bitir, diplomanı al. Sonra ders ver. Ders vermeyi tarih hocalarına bırak. Bir siyasetçi olarak tarihten ders almayı öğren” dedi. ‘Kaosla başkanlık satmak’ HDP’nin anayasa tartışmalarının dışında olduğunu kaydeden Yüksekdağ, “HDP dışta tutularak yapılan anayasa, niyetin en açık beyanıdır. HDP’nin olmadığı bir anayasa süreci demokrasinin olmadığı bir anayasa demektir” dedi. “Başkanlığı şöyle satmaya çalışıyorlar: Önce savaşı çıkar, kaosu örgütle, sonra bu kaostan çıkmak için bir kurtarıcı icat et. Tarihteki bütün diktatörlerin kullana kullana çürüttüğü bir yöntem. Artık bu yöntemle başkan olamazsınız” diye konuştu. l ANKARA / Cumhuriyet İtaat operasyonları (Uyarı: Spoiler!) İktidara mutlak rızaya insanı ikna etmenin en korkunç tasvirlerinden biri, belki de birincisi, George Orwell’in “1984” romanında karşımıza çıkar. Totaliteryanizmin “sinir sistemi”nin nasıl işlediğini dehşet bir ustalıkla sergilediği politik bilimkurgusunda Orwell, toplumun kendisinde “eridiği” Büyük Birader’e itaatin boyun eğmeyle değil ancak “sevme”yle makbul olabildiğini anlatır bize. Bu bakımdan romanın finali unutulmazdır: İktidara tâbilik noktasında zihnen ikna olmuşsa da ruhen, duygusal olarak hâlâ direnen Winston, yüzüne dayanmış bir kafesin kapağı açıldığında gözlerine “dalacak” aç fareler karşısında bu direnişten nihayet vazgeçer. Teslim olur. Totaliter bir yönetim altında sürdürdüğü karanlık, umarsız ve umutsuz hayatın içinde ona tek ümit ışığı oluşturmuş sevgilisini (Julia) “satarak” iktidara zihnen tâbi olduğu kadar ruhen de “bağlı” olma noktasına gelir. HHH Bir insanın edimi ve zihniyle olduğu kadar kalbiyle de iktidara itaatine ilişkin en karakteristik kurgusal örnek düne kadar buydu benim için. Ama bu hafta başı 7’nci sezonuna merhaba dediğimiz fantastik korkubilimkurgu dizisi “The Walking Dead” (Yürüyen Ölüler), “1984”ün finalindeki bu “itaat operasyonu”nu bile bastıracak mahiyette bir içeriği önüme koydu. İzlememiş olanlar için (onlara izlemelerini şiddetle tavsiye ederek) kısa bir tanıtım yapalım: Bilimsel bir yanlışlık sonucu yayılmış virüs nedeniyle ölmüş insanların etyiyici zombilere dönüştüğü, insan soyunun da neredeyse tükenme noktasında olduğu bir “zombi kıyameti”nin hikâyesi TWD. Ama esas vurgusu, böylesi zombileşmiş bir dünyada dahi insana en büyük tehdit ve tehlikenin yine kendisinden geldiği; insanların bu koşulda bile birbirlerine yaptıkları karşısında zombilerin masum kaldığı!.. HHH Yeni sezon, öncekinde bıraktığımız yerden dehşet bir başlangıç yaptı. 6 sezondur özdeşleştiğimiz kahramanlarımız, grup halinde şimdiye kadar karşılarına çıkanlardan çok daha korkunç bir çetenin ve onun gaddarlıkta eşine rastlanması neredeyse imkânsız lideri Negan’ın (Jeffrey Dean Morgan) elindedir. Negan, ucuna dikenli tel sarılmış “Lucille” adlı beysbol sopasıyla grubun gözleri önünde iki arkadaşlarının kafasını parçalar, beyinlerini toprağa yapıştırır. Sonra da grubumuzun lideri Rick’i (Andrew Lincoln) alıp onu kendisine mutlak itaat yolunda “ameliyat”a tâbi tutmak üzere karavana atarak zombilerin kaynadığı bir yere götürür. Ayrıntısına girmeyelim, Negan sonuçta Rick’i düşünsel olarak kendisine boyun eğmeye “ikna eder” ve çetenin grubu elinde tuttuğu ormana geri dönerler. Rick’i sürükleyerek ortaya getiren Negan, onun zihnen itaati “öğrenmiş” olsa da yüzündeki ifadeye bakılırsa hâlâ “kalben” direnişte olduğunu görmektedir. Bunu ifade eder: “Niye yaptık bu kısa yolculuğu, hiç düşündün mü? Benim yüzüme bakışını değiştirmek için. Ama hâlâ bana aynı şekilde bakmaya devam ediyorsun, sanki hayatının içine etmişim gibi... Böyle gitmez.” Bu, bize “1984”te Büyük Birader’e mutlak itaatini sağlama yolunda Winston’ı “ameliyat”a tâbi tutan O’Brien’ın şu sözlerini hatırlatır: “Sende gelişme görüyorum. Düşünsel açıdan pek az kusurun kaldı. Ama duygusal açıdan gelişme gösteremedin. Büyük Birader’i sevmelisin. Ona boyun eğmek yeterli değil, sevmelisin onu.” HHH Bu noktadan sonra Winston için “operasyon”nun yeni safhası, yüzüne saldırmaya can atan aç farelerin bulunduğu “101 No’lu Oda” ise; Rick için de “operasyon”un yeni safhası, oğlu Carl’ın (Chandler Riggs) kolunu balta ile kesmek ya da tüm grup arkadaşlarının infazını izlemektir. Tabii kolu kesmezse sonrasında Negan, “Lucille” ile küçük Carl’ın da kafasını toprağa yapıştıracaktır. 6 sezon boyunca bir kuvvet, cesaret ve irade abidesi olarak izlediğimiz Rick’i ilk kez acınacak derecede aciz, çaresiz ve zavallı halde bir çocuk gibi zırıl zırıl ağlarken izleriz! Bu halde, oğlunun kolunu kesmek için baltayı kaldırmışken Negan yanaşır ve onu artık zihnen olduğu kadar kalben de itaate ikna olduğu noktada durdurur. Rick’in suratına bakar, artık kendisine karşı o önceki bakıştan eser kalmadığını görür ve: “İşte, görmek istediğim bakış bu” der. Operasyon tamamlanmıştır!.. HHH Totaliteryanizm sizin boyun eğmenizle yetinmez. Bu, onun için hiçbir şeydir. O, onu sevmenizi ister. İtaati asıl buradan çıkarır. O yüzden yıllarca reddedip direndiğiniz bir iktidar karşısında onun üst üste kazanımlarıyla yılgınlığa düşüp artık huyunasuyuna gitseniz de... Sahip olduğunuz her şeyi, araçlarınızı, kapılarınızı, ekranlarınızı, sayfalarınızı onun emrine, temsilcilerine, yarenlerine açsanız da... İltifatlar yağdırıp, açılışlara davet edip, fahri diplomalara boğsanız da... Yetmeyecektir. Totaliteryanizm sizden daha fazlasını, ona kalben bağlanmanızı, onu ruhen sevmenizi isteyecektir. Onda erimenizi isteyecektir. Çünkü o, aynen Winston’ın Büyük Birader’e düşünsel olarak boyun eğdiği halde gerçekte içten içe nefret duyduğu gibi, sizin de ondan nefret ettiğinizi bilir. Dolayısıyla boyun eğmek adına ne yaparsanız yapın, yetmez. Ta ki siz onu “içtenlikle” sevene kadar... İSMAİL KAHRAMAN’A AÇILAN DAVA ‘Laiklik adam olmaktır’a polis müdahale etti Birleşik Kamuİş Konfederasyonu’nun TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın “Laiklik anayasadan çıkarılmalıdır” sözleri nedeniyle Ankara Adliyesi’nde açtığı manevi tazminat davasının ilk duruşması görüldü. Sendika üyelerinin duruşma sonunda adliye önünde açtıkları “Laiklik; Özgür Birey ve Adam Ol maktır” pankartına polis müdahale ederek, izin vermedi. Ankara Adliyesi 5. Asliye Hukuk Mahkemesi Kahraman’ın avukatının “husumet yokluğundan davanın reddedilmesini” talebini reddederek, davanın tahkikat aşamasına geçilmesine hükmetti ve duruşmayı 13 Aralık’a erteledi. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle