23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 9 Ocak 2016 haber EDITÖR: CAN DOKER TASARIM: ZARİFE SELÇUK Berkin’in babası nöbette Silivri’deki Umut Nöbeti’nde dün Gezi olaylarında öldürülen Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan, Karşıyaka Belediye Başkanı Akpınar ve meclis üyeleri ile İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dikmen vardı İT TIR’ları haberi nerum. Kesinlikle kamu yadeniyle tutukrarına yaptıklarını düşülu bulunan ganüyorum. Burada kesinAR D ÜN zetemiz genel yayın yönetlikle art niyet olduğunu D L meni Can Dündar ve Ankada düşünmüyorum. Şu CAN EM GÜ ra temsilcisi Erdem Gül’ün an yaptıklarından dolaERD UKLU T serbest bırakılması istemiyyı haksızlığa uğradıklaU T le Silivri Cezaevi önünde başrını düşünüyorum. Bir an önce latılan Umut Nöbeti’nin 38. güistiyoruz ki Türkiye toplumu olarak şu nünde CHP Degünlerde ülkemizdeki yaşanan kaosun nizli Milletvekili Kabir umut olarak ilk önce onları serbest zım Arslan, Gezi olaylabırakılmasını ve diğer bütün düşüncerında polis tarafından ölsinden fikrinden de tutuklanan tutsakdürülen Berkin Elvan’ın larında özgür kalması dileğiyle hepibabası Sami Elvan, İzmir nizi selamlıyorum” diye konuştu. AvuALİ Karşıyaka Belediye Başkat Turhan Tuna Şen de Dündar ve AÇAR kanı Hüseyin Mutlu AkGül’ün iddianamesinin halen mahkepınar ve meclis üyeleri ile meye sunulmamasının hukuk açısınBerkin Elvan Basın Konseyi Yüksek Kurul üyesi ve İz dan büyük bir utanç olduğunu söyledi. mir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misİzmir’den geldiler ket Dikmen, 9 Eylül Gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürü Serdar Öztürk, avuİzmir Karşıyaka’dan gelen Belediye kat Turhan Tuna Şen ve TMMOB Başka Başkanı Akpınar ve İzmir Gazeteciler nı Mehmet Soğancı nöbeti devraldı. Cemiyeti (İGC) Başkanı Dikmen de nöbeCezaevi önünde konuşan Kazım Arsti devraldı. Özgürlüklerin kısıtlandığı bir lan, “Bu nöbet hem kamuoyuna verilesüreçten geçildiğini vurgulayan Akpıcek mesaj niteliğinde, hem de basın öznar, “Bugün Türkiye’de demokrasi ayıbı gürlüğünün daha geniş anlamda olması yaşanıyor. Özgürlüklerin bu kadar kısıtnoktasında bir mesaj anlamında olacak landığı süreçte insanların özgürce kentır. Çünkü Türkiye’de bugün basın özdini ifade edemediği bir süreçten geçiyogürlüğü yoktur. Basın özgürlüğü yoksa ruz. Hele hele gazetecilerin özgürce yaorada demokrasinin de olması mümkün zamadığı, yazdıklarından dolayı tutukdeğildir. Burada aslında gazetecilik tulandığı bir süreci yaşıyoruz. Dündar ve tuklanmıştır. Yaptıkları haber sebebiyGül umutlarını hiçbir zamana yitirmediBasın Konseyi’nin verdile tutuklanmışlardır. Bu tür haksızlıkler biz de umutlarımızı hiçbir zaman yiği bilgiye göre, bugünkü nöların, adaletsizliklerin Türkiye’de artık tirmeyeceğiz” ifadelerini kullandı. Dikbet listesi:09.0012.00 arasınson bulmasını istiyoruz” dedi. men de “Bu nöbetin tarihe çok önemli da: İzmir Seferihisar’dan Can Sami Elvan da “Sayın Can Dündar’ın bir eylem olarak yazılacağını ve kalacaDündar’ın bir grup arkadave Erdem Gül’ün bugüne kadar yaptıkğını düşünüyorum. Umut asla tükenmeşı.12.0016.00 Medyatava.com ları haberleri kamuoyunu aydınlatıcı ve yecek. Bu nöbeti bu şekilde sürdürmeye editörü Canan Kaya. bilgilendirici haber olarak düşünüyodevam edeceğiz” dedi. l SİLİVRİ 10 M ÜN G . 44 n 38. Gü Silivri önünde cumartesi nöbeti Gazeteciler ‘artık yeter’ diyecek Gazetecilik meslek örgütleri, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutlamayacak, gazetecilerin tutuklanmasına, saldırıya uğramasına, tehdit edilmesine, işsiz bırakılmasına “artık yeter” diyecek. G9 Gazetecilik Örgütleri Platformu, Ankara’da Yüksel Caddesi’nde saat 13.00’te, Türkiye Gazeteciler Sendikası ve DİSK Basın İş Sendikası da İstanbul’da Tünel Meydanı’nda saat 12.00’de bir araya gelme çağrısı yaptı. Silivri önünde ‘özgürlük’ ödülü ALİ AÇAR zmir Karşıyaka Belediyesi ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) tarafından bu yıl dördüncüsü verilen Basın Özgürlüğü Ödülü, dün Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar ve İGC Başkanı Misket Dikmen, Silivri Ceza İnfaz Kurumu önünde, Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar’a takdim etti. Can Dündar’ın özgürlüğünün elinden alındığını belirten Hüseyin Mutlu Akpınar, “Dünya tarihinde bir özgürlük ödülünün cezaevi önünde verildiği ilk tören. Bu demokrasi ayıbıdır. İnsanların özgürlükleri kısıtlanarak ileri demokrasiye gidilemeyeceğini herkesin bilmesi gerekir. İçerideki insanlar bugün özgürlükleri kısıtlanıyorsa bu özgürce düşündükleri ve dürüst oldukları için, doğru bir şekilde halkı bilgilendirdikleri içindir. Bir savaşı körüklemek, insanların katledilmesi veya bir insanın zorla hürriyetini elinden almak için değil burada çektikleri ceza. Özgürlükler adına ceza çekiyorlar. Umarım burada yaşanan, İ Sonra hiçbir başarı cezasız kalmaz derdik. İşte sen cezaevindesin ama için ferah olsun. Ödüllerin hiç eksik olmuyor. Karşıyaka Belediyesi’nin 2015 Basın Özgürlüğü ödülünü senin adına alıyorum. Umudum hiç eksik olmuyor bu ülkeden” ifadelerini kullandı. Can Dündar da dışarıdaki ödül törenine CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan ile not gönderdi. Dilek Dündar’ın okuduğunu notta Can Dündar şunları söyledi: “Karşıyaka Belediyesi’nin basın özgürlüğü ödülünü cezaevinden almak, durumumuzu yeterince anlatıyor sanıyorum. Kara mizah değil acı mizah bu, ama bizi yıldıramadıklarının, susturamadıklarının da göstergesi. Ödülü bütün tutsak edilmiş gazeteciler adına alırken sadece medyaya değil tüm Türkiye’ye özgürlük diliyorum. Aramızdaki cezaevi bir gün gerçek suçluları ağırlayacak, buna inanıyorum. Bana bu çabamda büyük destek olan eşimin almasını bir hak teslimi olarak görüyorum.” Can Dündar not gönderdi Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar ve İGC Başkanı Misket Dikmen, Dilek Dündar’a Silivri Cezaevi önünde ödülü verdi. Türkiye’de yaşanan ilk ve son ödül töreni olur” dedi. Ödülün ardından konuşan Dilek Dündar, Metin Göktepe’yi anarak başladığı konuşmada, “Türkiye’de yıllardır gazetecilerin halkı aydınlatma uğraşı cezalandırılıyor. Bedeller ödetiliyor. Ölüm ve hapishaneler arasında sıkıştırılmış hayatlar reva görülüyor. Metin Göktepe’yi bugün bizden ölüm ayırdı. Metin ne yapmıştı? Halka haber vermek için gazetecilik yapmıştı. Sevgili Can, seninle Türkiye derdik, sorunlar derdik hapishane ziyaretlerine giderdik. Cezaevi törenlerinde yakamızda sevdiğimiz aydınların resmi olurdu. Mahkeme salonlarında hâkimleri dinlerdik. Düzelecek derdik. argı namına duyduğumuz son ses, “tutuklusunuz” olmuştu. “Tutuklusunuz” deneli kırk gün olmuştu. Daha da bir şey denmemişti. Pazartesi günüydü. Hapiste pazartesinin sendromu da olmadığı için dert edecek bir durum yoktu. Hapiste günlerle bir sorun olmuyor zaten. Günlerin ismi yok burada. Hafta sonunun da. Şairin, yazdığı günden bu yana her gün olduğu gibi, o gün de meşhur dizesinin bir kez daha doğrulanacağı saatlerdi. Akşam erken inmek üzereydi mapushaneye. “Tutuklusunuz”dan sonra ikinci cümle tam o anlarda kuruldu: “Zaten başvurularınız vardı. Can’la (Dündar) ikinizi aynı koğuşa alıyoruz.” Gazeteci diliyle söylersek, “olay” vardı. Biz kırk gündür birbirini görmeyen iki kapı komşusuyduk. O akşam “kırkları çıkmış” iki mahpus olarak nihayet buluştuk. Öyle çaylaklar buluşması filan değil. Resmen kulağı kesik mahpuslar olarak mavraya girişiverdik. Mavramız tabii ki kendimiz, birbirimiz hakkındaydı. Kolayca tahmin edilebileceği gibi en çok kırk günde yaşadıklarımıza güldük. Şimdi artık 42., 43. günleri yaşamaya başladık. Hâlâ en çok yalnız Erdem ve yalnız Can günlerine gülüyoruz. İkimiz bir araya geldik ya, bulduk yalnızları, dalgamızı geçiyoruz. Ama televizyonumuz var, gazetelerimiz geliyor. Haberleri görüyoruz. En çok haberlere üzülüyoruz. Sonra konuşuyoruz. Konuştukça ıssızlığın bittiğini anladık. Biten sessizlikmiş. Tutuklanarak aslında kırk gün süreyle sessizlikle de cezalandırılmışız. O yüzden yeni bir fikir var aklımda. Aslında ikisini toplayıp hesabı öyle yapabiliriz. Kırk ben, kırk Can. Eder seksen. Ben, tecridin bitişinden itibaren günleri seksenin üzerine sayacağım. Kırk gün avantaj sağladık şimdiden. Az mı? Bu arada aramızda kalsın, tecridin bitişinden kârlı çıkan ben oldum. Ben, 6. koğuştan Can’ın kaldığı 5. koğuşa taşındım. Koğuş sahibi beni krallar gibi karşıladı. Evimize gelen hatırlı bir misafir nasıl rahat ettiriliyorsa onu yaptı. Kendisi için “özel zamanlara” sakladığı ne varsa çıkardı. İzzet ikram üst düzeydeydi. Yani tecridin bitişi bana yaradı. Bize iyi gelen yanları böyle bu halin. Biliyorum, bizi düşünen dışarıdakilere çok daha iyi geliyor. Ama asıl sorun devam ediyor. Biz, birbirimizle konuşamadığımız günlerde bile hep, “Asıl mesele tecrit değil, tutukluluk” demişiz. Şimdi birlikte konuşarak da söylüyoruz. Tutuklamanın bizatihi kendisi kopkoyu bir tecrit. Aralıklarla “Niye tutuyorsunuz” diye soruyoruz. “Koşullarda lehinize bir değişiklik yok” gerekçesiyle “tutuyoruz” diyorlar. Şimdi biz de kendimizi koğuşta “lehimize değişiklik sağlayacak” delil aramaya vurduk. Hem iki kişiyiz de. Bulmak kolay olur. Aramaktayız. O yüzden tutmayın bizi. Koğuşta delil arıyoruz Y Cumhuriyet Okurları’nın eylemi ‘Gelirim’ deyip gideli 20 yıl oldu Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe, oğlunun mezar taşını öperek ağladı. Metin Göktepe, polis otosunda gülümsemiş, avukat Efkan Bolaç’a ‘gelirim birazdan’ demiş.... CUMOK üyeleri Şişli’deki gazete binasının önünde Dündar ve Gül’e özgürlük istediler. aber takibi yaparken polis tarafından gözaltına alınan ve dövülerek öldürülen gazeteci Metin Göktepe, dün öldürülüşünün 20. yılında İstanbul’daki mezarı başında anıldı. Törende bir araya gelen gazeteciler, “Gerçekleri yazmaya devam edeceğiz, Metin’in kalemi hâlâ elimizde” dediler. Esenler Kemer Mezarlığı’ndaki törene Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe, Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, çok sayıda gazeteci ve siyasetçi isim katıldı. Fadime Göktepe, “20 yıldır beni yalnız bırakmadığınız için çok teşekkür ederim. Metin’imin, Uğur Mumcu’nun katilleri nerede? Ankara’da onca insan öldü katilleri nerede? Diyarbakır’daki, o coğrafyadaki insanlara yazık değil mi? Tayyip ne yapıyor, bilmiyorum. ‘Kaç senedir kim benden ne gördü?’ diyor. Yanıma gelsin hepsini söyleyyim... Tayyip savaş istiyorsa kendi çocuğunu göndersin. Bu ülkede katiller kaçıyor, mazlumu içeri atıp öldürüyorlar. Türkiye’de ne adalet, ne insan hakları ne de devlet var” dedi. Göz H yaşları içerisinde kardeşinin mezarı başında bekleyen Meryem Göktepe ise, “20 yıl geçti ama acısı... Ben bir dönem annemin karşısına çıkmaktan utanıyordum. Metin’i hatırlatır mıyım diye. Şimdi ise yerde günlerce yatan çocukları gördükçe yas tutmaktan utanıyorum” dedi. Metin Göktepe öldürüldüğü gün birlikte gözaltına alındığı avukat Efkan Bolaç, polis minibüsündeki son görüşmelerini anlattı: “Avukat olduğumu, Metin de gazeteci olduğunu söylediğimiz için herkesi aldılar, ikimiz minibüste kaldık. Metin’le önceden tanışıyorduk. Şakalaştık. ‘Herkesin Sarı Basın Kartı olduğunu sanıyorlar galiba, gelirim birazdan’ dedi. Polis amirleri telsizle talimat geçti; ‘Avukatı bırakın, gazeteciyi alın’ diye. Metin giderken gülümsedi, boynunda fotoğraf makinesi vardı. ‘Biraz sonra gelirim’ dedi. Ben çıktım. İnsanlar akşama doğru bırakıldılar bir Metin yoktu. Gözaltına alındığını gördüm ama gözaltında değil dediler, sonra ölüsünü bulduk. Devlet yalan söyledi, en sonunda özür dilemek zorunda kaldı. Yargılama oldu ama cezasızlık kuraldır bu devlette özelikle kahramanları suç işlediyse. Bir yıl sekiz ayla kurtardılar..." lİSTANBUL/Cumhuriyet ‘Direnmek ‘Erdem’ Özgürlük ‘Can’dır’ azetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün serbest bırakılması için Şişli’deki gazete binası önünde buluşan Cumhuriyet Okurları (CUMOK), “Can Dündar ve Erdem Gül’e özgürlük. Basın özgürlüğü bir insan hakkıdır” dediler. CUMOK Simgesel Eylem Grubu, her cuma, saat 12.00’de gazete binası önünde buluşarak bir saat boyunca tutuklu gazeteciler Dündar ve Gül’e destek eylemi yapıyor. Dünkü eylemde “Özgür Basın Susturulamaz” pankartı açan grup, “Direnmek bir Erdem ise özgürlük Can’dır”, “Gazeteciliği hapsedemezsiniz”, “Gerçekler saklanamaz” yazılı dövizler taşıdı. Grup adına konuşan yazarımız Meriç Velidedoğlu, “Basın özgürlüğü olmayan yerlerde evrensel insan haklarının eksik olduğunu kimse reddedemez. Basın özgürlüğü demokrasinin de temel taşıdır. Basın özgürlüğü için verilecek mücadelenin tarihsel bir değeri olduğunu unutmayalım. Belki noktadan de küçüğüz ama bu mücadeleyi verdiğimiz için görevimizi yerine getirdiğimize inanıyorum” dedi. lİSTANBUL/Cumhuriyet G ‘Avukatı bırakın, onu alın’ ‘Tayyip yanıma gelsin’ C Dündar ve Gül’den Metin Göktepe mektubu bizimle yatıyor ya da sevgili ablası gibi kapıda umut nöbeti tutuyor olurdu” diye yazdı. Gül ise “Gözaltı keser mi? Gaddara gözaltı yavan gelmez mi? Öyle oldu. Taammüden mi, anlık bir kararın ürünü mü bilinmez, apaçık bir cinayetle katledildi Metin. Ben hâlâ ilk haberi aldığımız andayım. Gaddarcaydı, suçüstüydü. Buz gibi cinayetti. Biz gazeteciler için daha ne olması gerekiyordu” diye sordu. an Dündar ve Erdem Gül, Metin Göktepe için Silivri’de mektup kaleme aldılar. Dündar, mektubunda, “Aziz Nesin’in dayakla kurtulduğu o cendereden Sabahattin Ali sağ çıkamadı. İşkencede yok edildi. Aziz Nesin’lerin, Sabahattin Ali’lerin uğradığı baskı 50 yıl sonra Metin Göktepe’yi hedef aldı. Bugün de Türkiye’yi dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine çevirdi. Metin yaşasa bugün eminiz ki ya Silivri’de C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle