28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 29 Aralık 2015 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN 10 evgili Can, Bu yılın son açık mektubunu sana havaalanından yazıyorum. Birazdan yazılı bir anayasası olmadığı halde, özellikle de adalet sistemi mükemmel işleyen, insan haklarına azami hassasiyet gösterilen bir ülkede yaşayan torunlarımı görmeye gidiyorum. Ve seni düşünüyorum içim daralarak; sen hâlâ içeridesin. Hem de tecritte. Oysa, bizim yasalarda gazetecilerin iktidarın hoşuna gitmeyen haberler yazmasının cezası tutuklanmak değil. Tecritte olmak hele hiç değil! Demek ki, bir ülkede adaletin tecelli edebilmesi için yazılı yasalardan çok, dürüst, basiretli, iyi niyetli savcılara, hâkimlere ve devlet adamlarına ihtiyaç var. Elin becerebildiğini biz S KONUK YAZAR AYŞE KULİN elişmeler, IŞİD ve benzeri grupları yenen güçlerin Suriye’nin geleceğini belirleyeceğini gösteriyor. Aynısı önemli ölçüde Irak için de geçerli. Bu iki ülkeyle yakından ilgilenen ülkeler, IŞİD ve İslami teröre karşı katkıları ile orantılı olarak bu denklemde söz sahibi olacaklar. Beşşar El Esad’a yöneltilen tüm suçlamalar doğru olsa da, dünyanın gözünde şu anda asıl düşman IŞİD ve benzeri radikal İslami örgütlerdir. Fransa’dan son haftalarda yapılan bazı açıklamalara bakılırsa, IŞİD’in yenilmesinde Esad’a dahi bir rol düşebilir. Bu arada Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı mücadele iyice hızlandı. ABD destekli Irak ordusu, kritik konumdaki Ramadi kentini IŞİD’den tümüyle temizlemek üzere. Buna “Irak’ta 2015 yılının en önemli gelişmesi” diye bakanlar var. Irak ordusu bahar aylarında da Tikrit’i cihatçılardan temizlemişti. Musul’u geri almak için hazırlıkları ise sürüyor. Suriye’de de, yine ABD destekli olan ve nüvesini PYD’nin askeri kanadı olan YPG’nin oluşturduğu, “Demokratik Suriye Güçleri” (DSG) IŞİD’e karşı ilerliyor. Son olarak Fırat üzerindeki stratejik Tişrin Barajı ile nehrin doğusundaki yedi köyün geri alındığı söyleniyor. Hedeflerinde ise şimdi “IŞİD’in başkenti” sayılan Rakka var. Bu arada, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, “DSG Fırat’ın doğusunu temizledi. Çatışma şimdi Fırat’ın batısında devam ediyor” türden açıklamalar yapıyor. ABD ile Rusya’nın IŞİD’e karşı dolaylı olarak askeri işbirliği yaptıkları aşikâr. Ancak aralarındaki bölgesel etkinlik mücadelesi de sona ermiş değil. Suriye için Viyana’da oluşturulan ve 1 Ocak’tan itibaren devreye sokulmaya çalışılacak olan barış planını ortaklaşa hazırlamış olsalar da, daha şimdiden Suriye’de kendileri için etki alanları yaratma mücadelesi içindeler. Rusya’nın Esad rejimiyle birlikte Suriye’nin kuzeyinde, IŞİD’den ziyade, Türkmenler dahil, farklı rejim karşıtı Sünni ve İslamcı gruplara karşı gerçekleştirdiği hava operasyonlarını da bu çerçevede ele almak gerekiyor. Ancak bu iki süper güç, yürüttükleri bu mücadeleye rağmen, Suriye’de birbirlerinin ayağına basmamaya özen gösteriyorlar. Bu arada ABD ve Rusya, ister perde arkasında, ister perde önünde olsun, Suriye ve Irak konularında diplomatik pazarlıklarına devam ediyorlar. Özetle, bölgenin geleceğini hangi güçlerin ve bunlara bağlı hangi ülke gruplarının belirleyeceğini görmeye başladık. Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte öncelikli olarak Esad karşıtı İslami unsurları destekleyen Türkiye’nin bu denklemin neresinde yer alacağı ise belirsiz. Her şeyden önce, bırakın Rusya’nın uçak düşürme olayından sonra Türkiye’ye yönelttiği ağır suçlamaları, ABD’nin bile Türkiye’nin IŞİD ile mücadeleye tümüyle kitlendiğine dair kuşkuları var. TSK’nin Musul yakınlarındaki Başika’ya konuşlandırmaya çalıştığı askerlere de büyük olasılıkla bu nedenle karşı çıktı. Başka bir deyişle, Türkiye’nin kendisine özel bir bölgesel gündemi olduğuna ve bunun da Batı’nın IŞİD karşıtı gündemi ile pek örtüşmediğine dair algının hâlâ tümüyle bertaraf edilemediği anlaşılıyor. Burada haklı olarak, “onca ülke oralarda cirit atarken Türkiye niçin olmasın” diye sorulabilir. Ancak Türkiye’nin oyuna kendi gündemini ilerletecek şekilde katılabilmesi ve gelişmeleri kendi vizyonuna göre yönlendirilmesi için, her şeyden önce, gerekli askeri ve siyasi baskı araçlarına sahip olması gerekiyor. Esas itibarıyla PYD’ye bağlı güçlerden oluşan DSG yakında, Türkiye’nin koyduğu “kırmızı çizgiyi” de yok sayarak, ABD’nin hava desteği ile Fırat’ın batısına geçerse ki bu ciddi olasılık göz ardı edilemez o zaman bu temel gerçeğe bir kez daha tanık olacağız. Kendi “kırmızı çizgilerini” koruyamayan bir Türkiye’nin bölgenin şekillenmesinde önemli bir rol oynayamayacağı kesin. Bu tür ülkelerin gerçeklerden kopuk hayalperest politikalar izlemeleri her keresinde kendilerine zarar vermiştir. Bölge yeniden şekillenirken Türkiye’nin rolü ne olacak? Can Dündar’a açık mektup G neden gerçekleştiremeyiz bir türlü? Senin kimseyle görüştürülmediğine de sevineceğim nerdeyse. Çünkü sana dışarıdan verilebilecek tek bir iyi haber yok, arkadaşım. Doğu’da kimse kimseye acımıyor. Türklerin gencecik polisleri, askerleri, Kürtlerin delikanlı çocukları, kuş gibi avlanıyorlar, bombalanıyor ya da mayınlarda patlıyorlar, gençliklerine doyamadan ölüp gidiyorlar, karşılıklı. Vatan evlatları birbirini öldürüyor. Dur diyen yok. Biz göreceli olarak bir avuç kadın, çırpınıyoruz bu gidişe dur demek için de... Bizi kim dinler. Ah ne yazık ki, kanıksandı artık ölüm. Kindar gençlik işbaşında. Dindar gençlikte ise merhametten, adaletten eser kalmamış. Batı’da, kıyılara hâlâ çocuk cesetleri vurmakta. Avrupa dersen, göçmenlere kapısını açmamak için kim bilir başımıza ne çoraplar örecek pazarlıkların peşinde. Dahası da var, her ülkenin bir delisi olur ya, biz en şeddelisini başımıza sıçrattık, şimdi ne yapacağımızı bilemiyoruz. Değerli yalnızlığımız, sen içeri düştün düşeli acınası, trajikomik bir yalnızlığa dönüştü. Ben, döndüğümde seni ve arkadaşlarını dışarda bulmanın hayaliyle yola çıkarken, yeni yılda sana sağlık, sabır ve madem yazmaya başladın yine, ilham diliyorum. Bir de umut. Umudun ipine tutun Cano. Bu sene yılbaşına güzel ailenle birlikte giremedinse, önünde nice yeni yıllar var, birlikte girilecek. Her şeye rağmen, güzel ve aydınlık günlere inanmalıyız, çünkü tersine akmaz sular ve her gecenin bir sabahı vardır. Mutlaka! 27 günü geride bırakan Silivri Cezaevi önündeki Umut Nöbeti’ne destek artıyor azetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’e destek amacıyla Silivri Cezaevi önünde başlatılan “Umut Nöbeti”ni ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, avukat Halis Yıldırım, yazar Tülay Bilginer, Almanya Federal Milletvekili Özcan Mutlu ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Koray Çalışkan devraldı. “Umut Nöbeti”nin 27. gününde Silivri Cezaevi önünde konuşan Alper Taş, “Gazetecilerin tutuklandığı ülkede yaşamak hepimize acı veriyor. Derin bir yara içimize yansıyor. Şunu bilmek gerekir ki gazetecilik her şeye rağmen her şeyden önce devlete rağmen yapılan bir faaliyettir. Devletin ayıplarını yanlışlarını ortaya koymak zaten gazeteciliğin sorumluluğu içerisindedir. O yüzden bu saçma sapan gerekçelerle 21. yüzyılda Türkiye’nin gazetecilerin içeri tıkıldığı, özgürlüklerine el konulduğu bir ülke olarak anılması bütün dünyada böyle bilinmesi hepimiz açısından utanç verici bir tablodur” diye konuştu. Halis Yıldırım ise Dündar ve Gül ile görüştüklerini belirterek “Moralleri yerinde ve haksız tutuklamaya karşı halkın giderek yükselen ilgi ve tepkilerinden de memnunlar. Herkese demokrasi kavgasında içeriden sevgilerini ve umutlarını yolladılar” diye konuştu. Gerçekler yasaklanamaz G CHP milletvekillerinden oluşan bir heyet dün Can Dündar ve Erdem Gül’ü ziyaret etti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba başkanlığındaki heyette, Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile milletvekilleri Fikri Sağlar, Didem Engin, Murat Emir, Zeynel Emre, Tahsin Tarhan, Gamze İlgezdi ve Utku Çakırözer bulunuyor. Ağbaba, “Basının özgür olmadığı hiçbir ülkede demokrasi olamaz. Bütün tutuklu gazetecilerin yeni yılını kutluyoruz” dedi. Heyet ziyaretinde, tutuklu gazetecilere “Tutuklu gazeteci raporu” ve “Kalemi kırılan gazeteciler” isimli iki rapor hediye etti. CHP SİLİVRİ’DE Size ceza bize gözdağı TİJEN PARLAK Onlar özgür gazeteciler Yazar Tülay Bilginer ise “Dahası, her tutuklu gazeteci, halkın haber alma özgürlüğünü yasaklamaktır. Bir tutuklu gazeteci, milyonlarca düşünceleri tutuklu insandır! Bütün bu koşullara rağmen, onlar özgür kalemler! Kimse, düşünceyi, gazeteciliği ve gerçeği, yasaklayamaz” dedi. Almanya Federal Milletvekili Özcan Mutlu ise basın özgürlüğünün demokrasinin en önemli öğelerinden biri olduğunu söyledi. Mutlu, şöyle devam etti: “Alman Büyükelçiliği şu ana kadar Adalet Bakanlığı’ndan görüş izni almak için çabaladı fakat henüz bir dönüş olmadı. O yüzden biz de burada nöbet tutuyoruz.” Koray Çalışkan ise “Türkiye Avrupa Birliği’ne girecek diyenler, AB kapısında beklemeyecek diyenler şu anda aydınların cezaevi kapılarında birbirleri için bekledikleri günleri yarattılar” dedi. UNUTULMADINIZ ABD’nin Columbia Ünivesitesi’nin Gazetecilik Okulu öğrencileri, Can Dündar ve Erdem Gül’e mektup yazdı. 350 kadar öğrenci ve eğitmenin, dünyada en çok tutuklu gazeteci bulunan 5 ülkenin gazetecilerine mektup yazarak başlattığı ‘Basını Özgür Bırakın’ kampanyasına Gazetecilik Bölümü akademik dekanı Prof. Ann Cooper da katıldı. Marjoux isimli bir öğrenci, “Ben Türk değilim ve Cumhuriyet okumuyorum, ama desteğim sizinle ve acınızı paylaşıyorum” dedi. Başka bir öğrenci ise “Unutulmadığınızı belirtmek için size yazıyorum, birçok insan özgürlüğünüze kavuşmanız için mücadele veriyor” dedi. O T dergisinin ocak sayısında tutuklanan gazetemiz Genel Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün meslektaşları Cüneyt Özdemir, Deniz Zeyrek ve Nebil Özgentürk tutuklu arkadaşlarına birer açık mektup kaleme aldılar. NEBİL ÖZGENTÜRK’ten Can Dündar’a Arkadaşımı özledim Çok zamandır yarenlik yapamıyor, görüşemiyor, konuşamıyoruz. Haksız bir yargılanmanın ardından Silivri Kapalı Cezaevi’nde “kapalı” bir ortamda, gün yüzüne, güneşe hasret yatıyor, bir aydır. Çağlayan Adliyesi’ne getirilip de dosta düşmana ders niteliğinde savunma yaptığı 17 Aralık günündeki 3 saniyelik tokalaşmayı görüşme niyetine saymıyorum tabii ki. Kendi ifadesiyle “hesap vermeye değil, sormaya gelmişti o gün; ve tutmaya çalıştığı ama bulutların ardına saklandığı için de güneşi göremeden dönmüştü Silivri’deki karanlık koridorlara.” Kırmızı Şemsiye Derneği’nden Dündar ve Gül’e mektup Her şey için teşekkürler ırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği, Can Dündar’a ve Erdem Gül’e dayanışma mektubu yolladı. Dernek Başkanı Kemal Ördek, trans, seks işçisi, Alevi, Arap, mağdur bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu belirterek “Türkiye’de çeşitli sebeplerden dolayı mağdurlaştırılan binlerce insandan biriyim” dedi. Mücadelesinde Can Dündar’ın çalışmalarının katkısının çok fazla olduğunu belirten Ördek, “Bir tür vefa borcu benimki, bu mektupla az da olsa ifade etmek istedim. Dernekteki tüm yönetim kurulu, çalışan K Cindoruk ve Öymen nöbette Umut nöbetini bugün eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, gazeteci Altan Öymen, belgeselci Cengiz Özkarabekir, gazeteci Murat Erdin ve Basın Konseyi Yüksek Kurul Üyesi Melih Berk, Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir ile Adana Günaydın Gazetesi Yazıişleri Müdürü Mustafa Özge devralacak. l İSTANBUL / Cumhuriyet lar ve gönüllüler size en içten selamlarını ilettiler. Seks işçileri olarak sevgilerimizi ve bugüne dek bu ülkeye kattığınız her şey için size minnetimizi iletiyoruz. Aşkla, dayanışmayla, umutla; barış ve refah dolu günlere...” Ördek, Erdem Gül’e yazdığı mektupta da “Ben bir trans ve seks işçileri hakları savunucusuyum. Haksızlığı, şiddeti, zulmü çok iyi biliyorum dolayısıyla. Farklı mekân ve zamanlarda yaşıyor olsak da baskıyı, sizi hissedebiliyorum. Gazeteciliğinize sağlık. Umut ve barış dolu, zulmün kötü bir rüya olduğu günlere, yıllara...” l İSTANBUL / Cumhuriyet Cüneyt Özdemir’den Can Dündar’a HDP Eş Genel Başkanları tutuklu gazetecilere kart attı DP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, cezaevindeki gazetecilere destek olmak adına yılbaşı kartı gönderdi. Dayanışma metninde, “Bu kritik ve zor süreçlere salt bir gazeteci olarak tanıklık etmekle kalmadınız, yaptığınız gazetecilikle insanlığın ve doğrunun yanında yer aldığınız için cezalandırıldınız” ifadeleri yer alıyor. Toplumun haber alma özgürlüğüne kastederek gazetecileri cezalandırdıklarını sananların aslında kendilerini mahkum ettiklerini belirten Yüksekdağ ve Demirtaş, “Yaşananı sorgulayan, özgür düşünen ve düşündüklerini insanlıkla paylaşma cesaretini ve erdemini gösteren aydın ve gazeteciler var olduğu sürece geleceğe umutla bakmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi Bütün toplantılara katıldım gece yine çağırıldım Ergin, Cem Küçük’ün 17 Aralık’la ilgili iddialarını yanıtladı ski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Star yazarı Cem Küçük’ün kendisiyle ilgili iddialarına yanıt verdi. Ergin, Küçük’ün kendisiyle ilgili “19 Aralık akşamı gece 23.00 gibi polisler eşliğinde Başbakan’ın önüne getirildi” iddiasında bulunduğunu, doğru tarihin 17 Aralık akşamı olduğunu kaydeden Ergin, “Olay akşamı Başbakanlık resmi konuttaki tüm toplantılarda bulundum. Saat 03.00’e kadar resmi konuttaydım. O saatte kendi ikametime geçtim. Yarım saat sonra başka bir konu için tekrar davet edildim ve tekrar resmi konuta döndüm” dedi. Ergin, Erdoğan’ın HSYK ve Emniyet’in yapısının değişmesi için yasa hazırlanmasını istediği, Seni ve Erdem’i; hangi ülkeye ait olduğunu kendilerinin de bilmediği, tarihe geçecek tuhaf bir ‘casusluk’ iddiası ile cezaevinde tutuyorlar. Orada tutulmanız sizin için bir ceza, dışarıda kalan gazeteciler içinse büyük bir gözdağı. Yabancı gazeteciler ile bir araya geldiğimizde neden tutuklandığınızı soruyorlar. Ne diyeceğimizi şaşırıyoruz. Cumhuriyet’te yaptığınız haberi daha önce başka gazeteler bir, hatta birkaç kez yayınlamışlardı. Gerçekten ‘vatan hainliği’ varsa neden onlar da sizin gibi tutuklanmadılar? Bırakın tutuklanmayı, haklarında soruşturma bile açılmadı? Tanıdık bir film gibi Deniz ZEYREK’TEN ERDEM GÜL’E H E Sadullah Ergin kendisinin ise karşı çıkarak belediye başkanı adayı olmak istediği yönündeki iddiayı ise şöyle yanıtladı: “Hatay Büyükşehir Belediye başkan adaylığı kesinlikle tarafımdan talep edilmemiştir. ‘Beni Hatay’a gönderin belediye başkan adaylığım söz konusu’ şeklinde bir konuşmanın olma ihtimali yoltur. Birkaç gün içinde adaylık nedeniyle görevden ayrılacak bir bakana, sayın başbakan tarafından kanunların değiştirilmesi ile ilgili bir telkin yapılmamıştır.” 19 Aralık 2013 akşamı görevden alındığı iddiasının gerçek olmadığını belirten Ergin “Yüzde yüz doğru denilerek iddia edilen olayların bir teki doğru değildir” dedi. l ANKARA /Cumhuriyet Biliyorum, her şeye göğüs gerebilirsin, ama çocukların hasretine dayanmak zor. Sadece şunu bil, Aslı, annen, baban, kayınvaliden, kayınpederin, en iyisini yapıyorlar. Bir de unutma! Baban 6 yıl dayandı. Koskoca 6 yıl... Sen, inşallah çok kısa sürede özgürlüğüne kavuşacaksın. Memleketin ahvalini yazmak isterdim ama özellikle yazmıyorum. Çünkü memlekette olup biteni yazarken konuşurken içim sıkılıyor. Olanları yazıp da içini bir de ben karartmayayım yani... Can Dündar’a selam… Karşılaşırsan, ‘Türkiye kadife sesini özlemiş’ dersin… Sağlıcakla kalın... En zoru çocuk hasreti C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle