23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 21 Kasım 2015 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ haber 7 Bunlar hangi türde inançlar olurlarsa olsunlar, düşünmeyi, bu demektir ki felsefeyi reddetme bakımından aralarında fark yoktur. Bilimsel düşüncenin kendisi de bilinenle yetinmeyi değil, onun ötesine geçmeyi öngörür... Bu sonsuz bir düşünme sürecidir... Bilimle sınanıp kanıtlanamamış düşünceler ise varsayımlar ve inançlardır. Varsayım bilimsel araştırmanın bir evresi; inanç ise bilimle, bilgiyle ilgisi bulunmayan, öznel, kişisel bir kabulleniştir. Dünya görüşlerinin temellerini bilimsel bilginin değil inanışların oluşturduğu kişiler, bazı bakımlardan en alt basamaklardaki canlılardan da daha geridedirler… HHH Bu kadarla kalsa, bu kendi sorunlarıdır denilip geçilebilir... Fakat düşünmeyenin düşünene karşı uyguladığı vahşet, kıyım, canavarlık, bütün insanlık tarihinde zaman zaman yaşanan, şimdi de örneklerini görmekte olduğumuz en büyük yıkımdır... Çünkü bu insanlığın bütün birikimlerinin yıkımı, insanın bütünüyle yok oluşu demektir. “Düşünüyorum, öyleyse varım” sözü tersine çevrilerek şöyle de söylenebilirdi: Düşünmüyorsun, öyleyse yoksun.. Ve biraz daha ileri giderek şöyle demek gerekir: Düşünmüyorsun ve düşünmemekle kalmayıp düşüneni yok etmek istiyorsun. Öyleyse, yok edilerek de olsa durdurulman gerekiyor. Çünkü senin kazanman aklın yenilgisi, bu demektir ki insanın, insanlığın yok olması demektir... HHH Bilimsel düşünce, teknolojinin, uzmanlık alanlarının, günlük yaşamsal gereksinimlerin zorunlu kıldığı bilgileri edinmenin ötesinde, varoluşumuzun ve insanlığın geleceğinin akılda, insanın kendisinde, onun yaratıcı yeteneklerinde olduğunu kavramış bilimsel dünya görüşüdür… Böyleyken, ülkemizde ve belli ölçülerde her yerde, teknoloji olağanüstü denebilecek bir hızla ilerlemekteyken, akılların bilimsel bilgi yerine doğaötesi inanışlarla saptırıldığını görüyoruz… Böylece, dünyada felsefenin kutlandığı şu günlerde, felsefenin sorunlarıyla değil akıl dışı sapkınlıkların yol açtığı sorunlarla uğraşıyoruz. Marx, filozofların dünyayı sadece yorumladıklarını, oysa asıl sorunun onu değiştirmek olduğunu söylemişti… Bu gün tam olarak böyle bir noktadayız. Felsefenin ve yanı sıra insan aklının ürünü her şeyin, IŞİD canavarlığına ve onu yaratan her türlü akıl dışılığa karşı sadece yorumlamakla kalmaması, bütün alanlarda ve bütün olanaklarıyla savaşması gerekiyor… lkemizdeki katliamların ardından Rus yolcu uçağına karşı gerçekleştiren canavarlık ve hemen arkasından felsefenin anayurtlarından Fransa’da yaşanan vahşet, tam da dünya felsefe gününün kutlandığı bir döneme rastladı. İnsan böylece ister istemez felsefenin ne olduğu ve katliamların uygulayıcısı IŞİD canilerinin felsefeyle nasıl bir ilişkileri olabileceği konusunda düşünmekten kendini alamıyor... Felsefe sözcüğü Yunanca düşünmek ve sevmek sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuş. Yani, düşünce sevgisi, düşünmeyi sevmek. Beyin yetileri dumura uğramamış birinin düşünmemesi olası değil. Sevse de sevmese de bir şeyler düşünecektir... Fakat sorun burada biraz karmaşıklaşıyor... Düşünmek, fakat neyi, nasıl? Bilgi sahibi olmadığınız bir alanda istediğiniz kadar düşünün, düşündüğünüzü sanın. Sonuç havanda su dövmek olacaktır... Demek ki felsefe sözcüğünün dilbilgisel bakımdan anlamının ötesine geçmek, bu düşünme olgusunun bilgiyle ilişkisini irdelemek zorundayız... Daha açık bir deyişle, düşünmek için bilmek gerekiyor... Fakat bunu saptamakla da iş bitmiyor... Ü IŞİD ve felsefe Bilmek... Bilgi sahibi olmak... Fakat neyin bilgisi, nasıl bir bilgi? Bu noktada da karşımızda bütün görkemiyle insana ve evrene ilişkin tüm bilgi alanları yükseliyor... Buradan çıkarılacak sonuç ise ne kadar çok bilgi sahibi isek, o kadar çok ve derinliğine düşünme yetisine sahip olunacağıdır.... Fakat tam bu noktada da kendini duyumsatan başka soruları yanıtlamak gerekiyor... HHH Bunlardan ilki, her şeyi bilemeyeceğimize göre, neleri öncelikle öğrenmeli, doğru düşünmek için hangi temel bilgilere öncelikle sahip olmalıyız sorusudur. Bilgiye karşı inancı, bilmeye karşı inanmayı üstün tutanların en sevmedikleri soru budur. Terörle Mücadele Aldatmacası... erörle mücadele, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ülkeyi istediği gibi yönetmekte kullandığı bir aldatmacaya dönüştü. 1991 yılında, Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde çıkarılan Terörle Mücadele Yasası, izleyen süreçteki kimi iyileştirmelere karşın Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında öylesine hesaplı bir yaklaşımla kurgulandı ki Mussolini’nin Ceza Yasası’na rahmet okutan bir duruma getirildi. Sonucu kapı yoldaşım Ayşe Yıldırım, 19 Kasım’daki yazısının başlığında özetlemişti: “Bir gün herkes terörist olacak!” HHH Aslında yapılan terörle mücadele değil teröristle mücadele... Ülkeyi yönetenler, teröristleri etkisiz duruma(!) getirerek terörü önleyeceklerini sanma yanlışını sürdürmekte direniyorlar. Terör örgütü PKK’nin harcadığı milyarların, halk deyişiyle değirmenin suyunun nereden geldiğini araştırma zahmetini bir yana atıvermiş durumdalar. Uygulama, terörü ortadan kaldırmaktan çok milliyetçi oyları AKP’de yoğunlaştırma amacını yaşama geçirme niyetiyle sürdürülüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörün kaynağının “fakirlik” olduğunu söylüyor. Ama AKP iktidarı, fakirliği gidermenin yolunun yatırımdan ve iş alanları açmaktan değil, bir kazankazan uygulamasına dönüşen kuru gıda dağıtımından ve FakFukFon’dan ödenen paralardan geçtiğini düşünüyor. Doğu ve Güneydoğu kentlerinde yapılan öncelikli yatırım TOKİ siteleri. Ama o da parası olanlar için... Milletvekillerinin bile övünerek dile getirdiği ikinci yatırım ise yeni cezaevi inşaatları! Eğitim ise medreselere emanet... “Rabbena, hep bana” yaklaşımıyla terörün önlenemeyeceğini Mısır’daki sağır sultan bile duydu ama, bizimkiler dünyadan habersizmiş gibi durmayı yeğliyorlar. HHH Yandaş medyaya bakarsanız G20’de dünyayı terör konusunda dize getirdik. Herkes yöneticilerimizin uzmanlığı ve büyüklüğü karşısında şapka çıkardı. Ama anlaşılıyor ki, Suriye hududumuzdaki 98 kilometrelik bölümü kevgir olmaktan tek başımıza çıkaramıyoruz ya da daha kötüsü çıkarmıyoruz. Öyle senaryolar uyduruluyor ki bunlardan biri de anılan bölümde ABD ile ortak operasyonlar uygulanacağı. Sanırsınız ki, bizimkiler de dahil askerler Suriye’ye karadan girecek ve IŞİD’i yok edecek. Oysa gerçek, IŞİD’e Türkiye’den hem teröristlerin, hem de kullanacakları silah ve mühimmatın geçişlerini engellemek. IŞİD’in temizlenmesinden sonra oralarda kimlerin kalacağı da bizimkilerin değil, Obama, Putin ve Esad’ın tercihlerine bağlı. T Kahraman’ı kızdıran isim KP’nin yeni hükümetinin Bakanlar Kurulu listesi beklenirken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, adrese teslim ilk görevlendirmeyi TBMM Başkanlığı için yaptı. Erdoğan, “ağabey” diyecek kadar Erdem yakın olduğu İsmail Gül Kahraman’ı, bazı isimlere itiraz edip 14 yıl siyaset dışı kaldıktan sonra 1 Kasım öncesi “artık dön” diyerek davet etti. Daveti kabul edip milletvekili adayı olduğunda Kahraman, TBMM Başkanlığı için de görevlendirilmişti. Erdoğan, başkanlık sistemi denemelerinin de içinde olacağı 2019’a giden yeni dönemin ilk mesajını TBMM Başkanlığı’na İsmail Kahraman’ı seçerek verdi. Kahraman, daha çok Refah Yol hükümetinin Kültür Bakanlığı’ndaki icraatlarıyla biliniyor. Ancak AKP’nin oluşumundaki kilit rolü ve Erdoğan’a yakınlığı nedeniyle kendisinden “çok özel” bir isim olarak söz ediliyor. Kahraman, 2001 yılında Fazilet Partisi’nin kapatılması üzerine Erdoğan’la birlikte yeni parti kurma çalışmalarına başlayan 56 kişilik çekirdek ekibin içindeydi. Erdoğan’ın, Ankara’ya geldiğinde Kahraman’ın evinde kaldığı biliniyor. Rizeli oluşu nedeniyle de Erdoğan’ın hep en yakınındaki birkaç kişiden biri olarak gösteriliyor. Ancak İçişleri Bakanlığı’na kuruluş dilekçesinin verilmesi aşamasında sürpriz bir şekilde ortadan yok oldu. O dönem partinin ilk İstanbul il başkanı olarak atadığı Alaattin Büyükkaya’nın “TÜSİAD üyesi ve mason olması” nedeniyle “Bunlar varsa ben yokum” diyerek çekildiği çok konuşuldu. AKP’nin kuruluş dö A Erdoğan’ın ‘ağabey’ diye hitap ettiği İsmail Kahraman, AKP’nin kurucularından biri. Ancak o dönem İstanbul il başkanı olan Büyükkaya’ya ‘TÜSİAD üyesi ve mason” diye karşı çıkan Kahraman, bir daha partide görev almadı. Erdoğan’ın çağrısı üzerine 1 Kasım’da aday oldu. Alaattin Büyük kaya CHP’nin adayı Gülsün Bilgehan CHP’nin Meclis Başkan adayı Ankara Milletvekili ve 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün torunu Ayşe Gülsün Bilgehan Gülsün Bilgehan oldu. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ve Özgür Özel, Bilgehan’ın adaylığına ilişkin başvuruyu TBMM Başkanlığı’na teslim etti. Altay, “CHP, kadının siyasete katılımı noktasındaki hassasiyeti de dikkate alarak İnönü’yü, TBMM Başkanlığı’na aday olarak göstermiştir. Hayırlı olsun. Milletvekillerimizin özgür iradeleri ile ortaya koyacakları tercihle Meclis, başkanını seçecek ve çalışmalarına devam edecek” dedi. Kriz çözmeye alışığız AKP’nin Meclis Başkanı adayı İsmail Kahraman, adaylık başvurusunu yaptı. Kahraman, HDP’li Leyla Zana’nın yemin töreninde “Türk milleti” ifadesi yerine “Türkiye milleti” dediğinin anımsatılması üzerine “Biz kriz çözmeye alışığız. Bakacağız, inceleyeceğiz. Evvela se çileyim. Sonra başkan olarak konuşalım” dedi. Kahraman, başkan seçilmesi durumunda İçtüzük ve yeni anayasa ile ilgili muhalefete bir çağrı yapıp yapmamayı seçimin ardından değerlendireceğine işaret ederek, “Acele etmeye gerek yok zaman var, telaş yok” dedi. nemindeki “Farklı siyasal kesimleri de kapsayacak isimlerle sahneye çıkma” anlayışı çerçevesinde partide yer alan başka bazı isimlere de tepkisi olduğu belirtildi. İş yaşamında sigorta konusunda danışmanlık, risk yönetimi ve acentecilik yapan Büyükkaya, TÜSİAD gibi birçok işadamları kuruluşunda görev yaptı. AKP ile siyasete atıldı. Kahraman, bu süreçte AKP’de hiç görev almadı. Hatta partiye bir mesafe koyduğu da söylendi. Ancak Erdoğan’la AKP ile mesafeli yakınlığı hep sürdü. Türk muhafazakâr sağının sembol örgütleri olan Birlik Vakfı ile Milli Türk Talebe Birliği’ni vakıf örgütlenmesiyle canlandırma uğraşlarına girdi. Çevresi Kahraman’ın, 1 Kasım öncesi Erdoğan’dan gelen, “Artık gel. Beraber çalışacağız. İşimiz var” daveti üzerine milletvekili adayı olduğunu söylüyor. Erdoğan’ın Kahraman’ı davet ederken, “Doğrudan adrese teslim TBMM Başkanlığı’nı düşündüğü” de kulislerde konuşuluyor. Yakın çevresinden edindiğimiz bilgilere göre Kahraman’ın önceliğini yeni anayasa çalışmaları oluşturacak. Başkanlık sistemi konusunda Erdoğan’la görüş birliği içinde. Yeni anayasa konusunda “Kanuni Esasi” diye adlandırdığı 1921 Anayasası’nı içerik olarak değilse de şekil olarak model aldığı belirtiliyor. Kahraman’ın, 23 maddeden oluşan 1921 Anayasası’nın yol gösterici olabileceğinden hareketle, “Özellikle şimdiki anayasa gibi çok maddeli, detaylı bir anayasa olmamalı. Anayasa bir çerçeve yasa olmalı. Bu nedenle yeni anayasaya temel yaklaşımlar getiren az maddeli bir çerçeve ya sa olarak yaklaşmalıyız” görüşünü savunuyor. Kahraman, Erdoğan’ın yanı sıra, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve partinin büyük bölümünce de “ağabey” konumunda kabul ediliyor. Erdoğan’la Davutoğlu arasında yaşanabilecek kimi görüş ayrılıklarında “uzlaştırıcı” olabileceği belirtiliyor. Ancak Kahraman’ın, “en çok Erdoğan’a yakın olduğu, bu nedenle çözümlerinin Erdoğan çizgisi doğrultusunda olacağı” da vurgulanıyor. l ANKARA Kimin ağabeyi ÇİPRAS KILIÇDAROĞLU GÖRÜŞMESİNİN PERDE ARKASI Çipras’tan CHP’ye övgü: Değişimin farkındayız unanistan Başbakanı Alexis Çipras ile CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’da yaptığı görüşmede Türkiye’nin AB üyeliği, Suriye’deki mülteci sorunu ve Kıbrıs sorunu gündeme geldi. Suriyeli mülteci sorunu konusunda Kılıçdaroğlu, “Sorun Suriye’de çözülmeli, oradaki sıkıntıları çözdüğümüz anda mültecilerin ülkelerini terk etmeleri de engellenmiş olacaktır” dedi. Çipras da “Mülteci sorunu, Suriye’de hiç kimsenin ülkesini terk etmek zorunda kalmadığı bir düzenin tesisi ile mümkündür” diye ekledi. Türkiye’nin AB üyeliği konusunda üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getireceklerini vurgulayan Çipras, “Ancak yolsuzlukla müca ‘Başkanlığı tartışmaya değil tek adamlığa karşıyız’ Demirtaş, büyükelçiler ve mazlahatgüzarla görüştü Eş Başkanı Kamuran Yüksek, HDP Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, HDP Eş Başkan YardımDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, cısı Nazmi Gür ile milletvekilleri Garo Paylan, Müslüm Dobüyükelçiler ve temsilcileriyle yaptığı görüşmede baş ğan, Saadet Becerikli ve Dilek kanlık sisteminin tartışılma Öcalan Demirtaş katıldı. Edinilen bilgiye göre, görüşsına karşı olmadıklarını, anmede büyükelçilik temsilcilecak tek adamlık sistemine ri HDP’nin yeni dönem politikarşı olduklarını ifade ettiği kalarıyla ilgili sorular yöneltiröğrenildi. Demirtaş’ın geçen salı günü üst solunum yolla ken, yeni anayasa çalışmalarından geçirdiği ameliyat ne rı da gündeme geldi. Yeni anayasanın nasıl olması gerektideniyle kısık sesle konuştuğu ve daha çok sorulara yanıt ği konusunda soruları yanıtlayan Demirtaş’a başkanlık sisverdiği belirtildi. temiyle ilgili de görüşleri so40 farklı ülkenin büyükelruldu. Demirtaş’ın başkanlık çi ve mazlahatgüzarıyla yasisteminin tartışılmasına karşı pılan görüşmeye Selahattin olmadıkları, ancak tek adamlıDemirtaş’ın yanı sıra DTK Eş HDP heyeti 40 ülkenin büyükelçi Başkanı Selma Irmak, HDK Eş ğa karşı olduklarını ifade ettive temsilcileriyle biraraya geldi. Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü, DBP ği öğrenildi. l ANKARA MAHMUT LICALI HP Genel Başkanlığı’na adaylığını açıklayan Umut Oran, olağanüstü kurultay için gerekli delege sayısına ulaşılmasına yaklaşıldığını belirtti. 177 delegenin imzasının ellerine ulaştığını açıklayan Oran, imza sayısında kritik eşiğin aşıldığını vurguladı. Oran, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na seslenerek, “Unutmayın ki biraz daha beklerseniz, delegelerinizin özgür iradesiyle attığı imzalar Genel Merkez’e ulaştığında tüm meşruluğunuzu kaybedeceksiniz. Olağanüstü kurultayın artık kaçınılmaz olduğunu görün. Aksi durumda olağanüstü kurultay kararını değil istifa kararı vermek zorunda olacağınızı unutmayın” dedi. l ANKARA /Cumhuriyet Oran: Kurultay için 177 imza toplandı C Y dele, şeffaflık, evrensel değerler ve hukukun üstünlüğüne riayet edilmeli” dedi. Çipras’ın Kıbrıs sorununa ilişkin “Çözüm adanın iki halkı, Rum halkı ve Türk halkının vereceği karar ile çözülebilir. Garantör devletlerin ada halklarının iradesine karışmadığı ortamın sağlanması gerekmektedir” dediği öğrenildi. “CHP’deki değişimin farkındayız, sizi yakından takip ediyoruz” diyen Çipras’ın, başbakan olduktan beri takip ettiği CHP’deki değişimden “sol değerler” adına memnun olduğunu anlattığı ifade edildi. Görüşmede ayrıca her iki partinin bölgeyi ilgilendiren konularda işbirliği yapması noktasında da uzlaşmaya vardığı öğrenildi. l FIRAT KOZOK /ANKARA H DP, dün gazetemizde HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’a atfen yayımlanan “Yüksekdağ: Belki” başlıklı habere ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada Yüksekdağ’ın katıldığı toplantıda Amerika’nın Sesi’nden Dorian Jones’un, “AKP, bölgeleri ademi merkeziyetçi bir biçimde güçlendirecek bir güçlü başkanlık sistemi önerirse HDP bunu desteklemeyi düşünür mü?” şeklinde bir soru sorduğu, Yüksekdağ’ın bu soruya “Şu an böyle bir öneri yapılmadı bize. Hiçbir zaman yapılmadı” yanıtı verdiği aktarıldı. Jones’un sorusunu “Belki” diyerek devam ettirdiği belirtilen açıklamada, Yüksekdağ’ın da “Belkiler üzerinden siyaset yapmak çok zor bir şey. Siyaset somut iş yapmak, somut söz söylemektir” diye yanıtladığı bildirildi. Açıklamada ayrıca, “Sayın Yüksekdağ 1 Kasım seçimlerinin ‘illegal’ değil ‘gayrimeşru’ olduğunu ifade etmiştir. Yüksekdağ’ın toplantıda “Başkanlık Sistemi” üzerine gelen sorulara “Başkanlık hevesinin doğal sonucu şudur: 21. yüzyılın modern hilafetini ilan etmektir” cevabını verdiği ifade edildi. HDP’DEN AÇIKLAMA H C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle