19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 OCAK 2015 CUMA 12 En büyük güvencesi halktaki bellek zayıflığı! Nutuklarını yazan danışmanları da kendisi gibi zaten buna güveniyor. Bir söylediği öncekini tutmuyor. Bu işte bir kasıt yoksa, en büyük olasılık danışmanları arasındaki “paralel sızıntı”! “Fuat Avni” mesela!. F. Gülen’in sabık kankası H.Gülerce geçen hafta ne demişti: “Fuat Avni bir değil birkaç kişinin ortak adı!” HHH İktidara ve milletin başına geldiğinden beri, neredeyse 5 vakit konuşup duruyor. Ama bazen bir söylediği bir söylediğini tutmuyor. “Daha geçen gün, tam tersini söylemişti!” diyen diyene, yazan yazana! Ama iş başka! Dikkat edilirse pek demeç vermiyor. Daha çok nutuk atıyor. Çünkü, “Dünya Liderliği” bunu gerektiriyor. Obama ve Putin’in demeç vermesi nadirattan!! Bizimki farklı. Konuşma yapmayı değil nutuk atmayı seviyor. Bunun için sahne ve alkışa hazır yüzlerce seyirci şart değil! Bir düzine kamera ve mikrofon yetip de artıyor. Danışmanları atacağı nutku yazıyor. Metni camın üstüne geçiriyor. O da karşısına geçip kıraat ediyor. Danışmanlar işin ilmini aldıklarından, Patron’un zihnini çözdüklerinden ya Osmanlıca mezar taşı okumayı gündeme getiriyorlar ya da Avrupa’ya meydan okumayı... Maksat kamuoyuna, gazetelere olta Atış Serbest! Cephane Danışmanlardan atmak. Bu nedenle çoğu kez bırak. Gerisini sen kafalarına göre takılıyorlar. halledersin!” 13’üncü yıla girdik... Patronlarına arada bir ipe sapa Halledilmeye devam! gelmez şeyler söyletseler bile HHH maksat hasıl olduğu için Çok şükür danışman kendilerine kızan falan sayısı, oda sayısı olmuyor. kadar değil. Camlara, “Türkçe yetersiz Ama yine de demek, dil ırkçılığıdır!” diye ürkütmeden yazıyorlar. sayılamayacak kadar Patron olanca ciddiyetiyle çok. okuyup alkış alıyor. Bizim gazetenin Arada zaman geçiyor, ya haberine göre danışmanlar değişiyor ya da Meclis’ten terhis danışmanın fikri. Bu kez YENİ TÜRKİYE’ye 3. dönemlikler de tutup, “Türkçe yetersizdir. geliyor. benzememesi Türkçe felsefe yapılamaz!” Onlar da danışman diye yazıp Patron’a dileğiyle olur konuşma okutuyorlar. YENİ YILINIZ Bizler de mal bulmuş KUTLU OLSUN... yazarlarsa yandık. Yalanlar dolanlar, mağribi kesilip: çelişkiler, palavralar “Bu ne çelişki!” diye feryadı (ki İspanyolca söz demek) beşe basıyoruz. ona katlanacak.. Oysa çelişki melişki yok. Ama onda kusur kabahat aramak Sorun danışmanların haksızlık. dalgacılığında veya halkı dalgaya Cephaneyi danışmanlar veriyor. almalarında. O sadece atıyor. Tayyip Bey’in bir kusuru yok. Arkasında anayasa, kapı gibi: O önüne konulanı okuyor. O en “Cumhurbaşkanı sorumsuzdur!” önemli marifetini konuşturuyor. O kupkuru metinleri öfkeliahcup Şairler hiddetlişiddetli “nutuk atmaya” dönüştürüyor! Değil yeni bir yıl, her yeni gün, Siyasetin özü de zaten bu: yeni ve beyaz bir sayfadır. Belagathitabetartistlik! Sıkıntıları sıfırlamak, silkinmek ve Bir dönem, “Erdoğan’a soldan hayata asılmak için yeni bir fırsattır. tek rakip” gösterilen M. Sarıgül, Bu fırsatı, siyasilerin demeçleri “işin sırrı”nı arkadaşımız Yalçın eşliğinde değerlendirmek pek Bayer’e şöyle açıklamıştı: usulden değildir. “Siyasetin yarısı ilim, yarısı Dijital mucizeler ise henüz satır film! İlmi prof.’lara, danışmanlara aralarına müzik yerleştirmeye olanak veriyor. Bitmekte ve başlamakta olan olan yılın ruhuna uyar diye yılın son günü bu köşede bir de şiir yer almıştı: “Haydi, kalk bakalım. Tam zamanı Silkin şöyle bir.. At üzerinden hayatın yorgunluğunu, Vakit zannettiğinden daha az..” Birçok okurumuz, şiiri çok beğendiğini, etkilendiğini iletti. Meğer şiir “faili meçhul” türden bir şiirmiş. Can Yücel’in değilmiş. Faili meçhul salgını şiirlere de bulaşmış. Hırsızlık, yolsuzluk, cinayet için faili meçhul tamam. Ama “maskeli şairlik” niye? “Şiirde nasılsa para yok. Ucunda para olmayan bir işi yapmak enayilik!” diye mi? Faili meçhul şairleri bulma işini de Terörle Mücadele ekiplerine yıkmak ayıp kaçacak. “Tam zamanı” adlı şiirin mahcup şairi ortaya çıksa da beğenileri ona iletsek... Milli Güvenlik Kurulu toplantısı nedeniyle KaçAk Saray salonlarına Atatürk’ün resmi astırmadığı ortaya çıktı. Böylece, önyargıların aksine Atatürk’ün itibarına önem verdiği ve onu koruduğu anlaşıldı. Yılın ilk alkışını Cumhurbaşkanı Erdoğan hak etti. Yarasa Operasyonları... 2015, Türkiye için çetin bir yıl olacak anlaşılan. Ekonomide uyarı çanları çalıyor. Zamlar, yeni yılla birlikte üstümüze çöktü. Yandaşa kıyak, yolsuzluk, hırsızlık gırla sürüyor. Özgürlükler, her geçen gün budanıyor. Hak, hukuk ihlalleri tırmanıyor. Parlamenter sistem, Cumhurbaşkanı’nın müdahalesiyle sancılı. Aynı anda iki başkan, iki başbakan gibi abuk bir sistem kafaları karıştırdı. İktidar güçleri, kendi içinde birbirine ayar veriyor... HHH Seçim yaklaşıyor. Bilinmez çözüm süreci, yeni krizlere gebe. Ülkenin bir bölümünde kamu düzeni, egemenlik hikâye... Paralel yapıyla AKP’nin çatışması daha da tırmanacak. Bir zamanın muktedir savcıları, yargıçları, polisleri tasfiye ediliyor. AKP içinde çatlak sesler yükseliyor. Yönetim krizi derinleşiyor. 1151 odalı saraylardan yönetmek, kolay değil çünkü. Egosu tavan yapmış, bağıran, çağıran, sürekli tehdit eden, aşağılayan adamlar düzeni sarsılıyor. Bu durum; hak, adalet, özgürlük ve demokrasi isteyenler için... Soyulan, sömürülen, ezilen, sadakayla avutulan toplum için bir çıkış olabilir. İşsizler, emekliler, çalışanlar, yoksulluk sınırının altında yaşayanlar için... Ülkeyi her anlamıyla karanlığa sürükleyen iktidardan kurtuluş için umut vardır. Tünelin ucundaki ışık göründü. Yeter ki, muhalifler olabildiğince dayanışabilsin, ortak mücadele versin. HHH Bu durumda tıkanan AKP iktidarı, daha pervasız gelecek halkın üstüne. Tüm kozlarını devreye sokacak. İnsana baskıyı tırmandıracak, doğa yağmasında daha azgınlaşacak. Daha büyük çatışmaların doğması olası. Dağları, taşları, ormanları, denizleri, koruma alanlarını daha büyük tehlikeler bekliyor. Meclis’te zeytin ve madencilik alanında yapacakları düzenleme kapıda. İktidar, yandaşları, sermaye ve “akbabalar” Yırca’da ve en son dünya ölçeğinde koruma altındaki İztuzu Plajı’nda tanık olduğumuz gibi “gece yarısı yarasa operasyonlarını” sürdürecek anlaşılan. Biz de daha güzel bir ülke, daha güzel bir dünya için mücadelemizi... İnsanlık için, doğa için, kuşlar, böcekler, kurtlar, kuzular, dereler, denizler, ormanlar ve tüm canlılar için, yeni yılda, umutla... M RTE’ye Alkış KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ‘Kol Kopartmak’ Merhaba değerli dostlar! Yeni yıla başlığı böyle olan bir yazıyla girmek, kuşkusuz pek yerinde bir başlangıç olmasa gerek. Ne var ki, geride bıraktığımız koca bir yıl bir yanayalnızca “Aralık” ayında olan bitenlerin etkisinden insanın kurtulması, hiç olmazsa uzaklaşması bile oldukça zor. Baksanıza; son gün, “31 Aralık” akşamı, eskisine “güle, güle!” diyerek el sallayıp, yenisine de “hoş geldin!” demek de “gayri meşru” bulundu “Diyanet İşleri Başkanı”nca. Başkan “M. Görmez”in bu tür fetvalarını okudukça insan, Osmanlı’da çağdaşlaşmanın, göze de görünen ilk adımlarını atan Sultan “2. Mahmut”u anımsamadan edemiyor. 30. Padişah 2. Mahmut (18081839) tahta çıktığında yaptığı ilk “değişim”; “Şeyhülislam”ı hükümet yönetiminden çıkarıp, imparatorluğun “Müslüman” halklarının “din işlerinin görevlisi” durumuna getirmek olur. Ardından da pek bilindiği gibi görünümünde bir “devrim” yapar; sarığı, şalvarı, cüppeyi çıkarır; başına “fes”i geçirip, “Batı” biçimi giysilere bürünerek saraydan dışarı çıkar... Eh, bu durumda “Şeyhülislam”a gün doğmuştur; “Padişah”ın “Frenk âdetlerine karşı aşırı bir ilgi gösterdiğini” de kınayan bir muhtırayı kendisine sunar. “2. Mahmut” bu muhtırayı yırtar atar... Bununla da kalmaz, “ulema”nın da, toplum yaşamına dini kullanarak yaptığı aşırılığı, baskıyı hafifletmek için bunların etkilerinin çerçevesini alabildiğince küçültür, daraltır. Şimdi burada bir ayraç (parantez) açıp günümüze dönersek, “2. Mahmut” kendisinden Osmanlı’dan“170180 yıl” sonra gelen laik TC Devleti’nin imam Başbakanı “R.T. Erdoğan”ın, kimi sorulara “ulemaya soralım” diye yanıt verdiğini duysa acaba ne derdi, ne yapardı? Bunu bilemezsek de “Padişah”ın, devlet yönetiminde “yolsuzluk” yapanları, “rüşvetçi”leri, “haram” yiyenleri, “harami”leri cezalandırmak için bir yasa (kanunname) çıkarttığını biliyoruz (1838). Ayrıca bu yasanın, günümüzün Başbakanı A. Davutoğlu’nun bu suçları işleyenler için uygun gördüğü “kol kopartmak”, “kol kesmek” gibi “şeriat” cezalarını içermediğini biliyoruz. Dahası “2. Mahmut”un, günümüzdeki “Bakanlar Kurulu”nu çağrıştıran bir düzenlemeyle devleti yönettiği ama bu “kurul”da bırakın dört taneyi bir tek bile “Harami” olmadığı da bilinir... Dolaysiyle de ne “Haramizade”lerden ne de kendisininkine “sıfırla sıfırla!” diye haykıran bir “Başharami”den söz edilebilir... Kuşkusuz, “Yeni Osmanlılık” diye çırpınanların, diriltmek istedikleri bu çağdaşlaşma sürecinin Osmanlılığı olmadığı açıkça ortadadır. Zaten Osmanlı’nın bu süreci de, dönemin emperyalist güçlerince etkinlik üzerinden “din” alanına el atılarak baltalanır; başta “ulema” olmak bütün “dinsel kurumlar” daha da güçlenerek yerlerini alırlar. Tıpkı günümüzde “ABD”nin laik “TC Devleti”ne ılımlı da olsa“İslam Devleti”, “din devleti” damgasını vurması gibi. Tıpkı, “Ben İstanbul’un imamıyım!” diye haykıran Belediye Başkanı’nın, daha sonra Türkiye’nin ABD tarafından kullanılması istenen İmam Başbakanı olması, ardından da emperyalizmin “Büyük Ortadoğu Projesi”nin “BOP”un “eşbaşkanı” yapılması gibi... Kuşkusuz toplumun tümünün bütün bunları görüp bilinçlenmesi zamana bağlıysa da, büyük bir çoğunluk “Haramiler”in ayrımına vardı. Artık bu büyük çoğunluğun da gençlerimizin, toplum öncülerinin ortaya koydukları yasaların tanıdığı çerçevedeki “eylemsel” tepkilere katılmaları gerekir. Bu tür eylemleri, bu tür tepkileri, bu tür yürüyüşleri “pencerelerdenbalkonlardan” izleyenlerin de aşağı inerek eylemcilere katılmasının zamanıdır... Ve bu yılda, “Beşiktaş”taki “Sessiz Çığlık” eyleminin sürdüğünü anımsatıp katılalım diyorum. Not: Geçen haftaki yazıda Sayın Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nun adı yanlış yazılmış, düzeltir özür dilerim. M.V. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN FACİADAN DÖNÜLDÜ Asansör düştü: 5 yaralı ADANA (Cumhuriyet) Merkez Çukurova ilçesinin Doktor Sadık Ahmet Bulvarı’ndaki alışveriş merkezine giden İ. (38) ve S.A. (42) çiftiyle çocukları Ç. (2) ve C. A. (8), mağaza görevlisi Elif Çağlayan ile birlikte üçüncü kattaki mobilyaları inceledi. Ardından bindikleri asansör henüz bilinmeyen nedenle boşluğa düştü. Olayda asansördeki bu 5 kişi yaralandı. Olay yerine çağrılan sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından hastaneye kaldırılan yaralıların vücutlarında kırıklar olduğu ve hayati tehlikesi bulunmadığı kaydedildi. Kazasının neden kaynaklandığını belirlemek için çalışma başlatıldı. YOLSUZLUK VE RÜŞVET PROTESTOSU (Fotoğraf: VEDAT ARIK) Şifreli pankart ESKİŞEHİR (DHA) Eskişehir MHP il teşkilatı, 4 bakan hakkındaki yolsuzluk ve rüşvet protestolarına ilişkin pankartların polis tarafından mahkeme kararıyla kaldırılma karşı değişik bir yöntem buldu. MHP’liler, Köprübaşı semti İki Eylül Caddesi’ndeki 3 katlı il binasının üst katına astıkları pankartta vermek istedikleri mesajı akıllı telefon aplikasyonları ile okunabilen karekod (QR) halinde düzenledi. İlk bakışta ne anlama geldiği belli olmayan pankarttaki karekod akıllı telefonlarla okununca “Bu pankartta hiçbir şey yazmıyor ama siz yine de ne demek istediğimizi anlayabiliyorsunuz” yazısı çıkıyor. Lütfi Taş toprağa verildi Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine 2009 yılında Kandil Dağı’ndan Habur’a gelen ve 2010 yılında tutuklanıp 14 yıl hapis cezasına çarptırılan Lütfü Taş, dün son yolculuğuna uğurlandı. Taş, Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde önceki gün geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmişti. Taş’ın cenazesi, cezaevinden alınarak önce otopsi için Diyarbakır Selahhattin Eyyübi Devlet Hastanesi’ne ordan da İstanbul’a getirildi. Ataşehir Mustafa Kemal Mahallesi’nde bulunan Pir Sultan Abdal Cemevi’nde düzenlenen cenaze törenine HDK Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü’nün de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi katıldı. Cenaze töreninin ardından Taş’ın tabutunun üstüne PKK bayrağı ve Abdullah Öcalan posteri konuldu. Taş’ın naaşı Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Doma1 tese kır2 mızı ren3 gini veren 4 pigment. 2/ Eskiden 5 uzay boşlu6 ğunu dol7 durduğu varsayılan 8 esnek mad 9 de... Pirinçten yapı1 2 3 4 5 6 7 8 9 lan, Japonla1 Y OD E L F U L rın ulusal içki 2 I R A M A K S İ si. 3/ Yatsı na 3 R A M A Z A N K mazından sonra 4 T N R O K O K O kılınan üç rekât 5 L B E T A A R namaz... SerV A L İ gen. 4/ Bir göre 6 A Z A T B A L İ N vin yürütülebil 7 Z O N K AM İ N E T O mesi için mer 8 9 B A L O Z kez olarak seT E Z çilen yer... Fethiye ilçesinde, doğal güzelliğiyle tanınmış bir koy. 5/ Rapor. 6/ Korkmak, ürkmek... Bir nota. 7/ Türk müziğinde bileşik bir makam... Suudi Arabistan’ın plaka imi. 8/ Baryum elementinin simgesi... Yunan mitolojisinde, güzel sanatların dokuz perisinden biri. 9/ ABD’nin iki eyaletine adını veren Kızılderili bir halk. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Balda ve birçok meyvede bulunan bir tür şeker. 2/ Eski Mısır inanışında ana tanrıça... Bir şey ödemeden alınan şey. 3/ Kısık sesli küçük keman... Toprak damları sıkıştırmakta kullanılan, silindir biçimli ağır taş. 4/ Japonlara özgü kâğıt katlama sanatı. 5/ Toplumun duygularını inciten olay ya da durum. 6/ Notada durak işareti... Bir mastar eki... Radyum elementinin simgesi. 7/ İnce yapılı... Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinde bir yayla. 8/ İri taneli bir zeytin cinsi. 9/ Dişlerin diplerinde ve kaplarda oluşan kireç tabakası... Önü hendekli siper. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle