23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 ŞUBAT 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 17 Mahalle yerine site, sokak yerine blok, çarşı yerine AVM’lerde Selçuklu kapıları! TOKİ’den ‘sokak’sız yerellik Son günlerin en heyecan verici “kentleşme haberi” özetle şöyle: “TOKİ ‘yöresel mimari’yi yeğleyecek. KarabükSafranbolu, Erzincan, Nevşehir, Gaziantepİslahiye, Malatya, Niğde, Düzce, AmasyaMerzifon, GaziantepNizip, BoluMengen, Mardin, KocaeliÇayırova ve Çanakkale’de yapılacak konutlar geleneksel mimariyle tasarlandılar.” Ülkemizin tüm bölgelerinde yıllardır “aynı tip” mimariye imza atan TOKİ, bu “kimliksiz” ve “çevreye saygısız” kentleşmenin adeta “kamusal önder”(!)liğini üstlendi… Bu nedenle sadece mimarların değil, kültürel ve doğal karakterlerimize önem veren herkesin eleştiri yağmurundan kurtulamıyor. Şimdi, aynı eleştirilere adeta “yanıt” verircesine ilan edilen “yeni proje anlayışı” haberlerinde şu ayrıntılar var: “Konutlarda geleneksel Türk mimarisindeki en ve boy oranına uygun pencereler yer alacak. Pencere söveleri bölgeye göre biçimlendirilecek. Doğu’daki söveler taş, Batı’dakiler ahşap olacak.” Böylece, elde edileceği varsayılan “yöresel görünümlü” binalarda Türk mimarisinden nasıl esinleneceği ise şöyle açıklanıyor: “Apartman girişlerinde Anadolu Selçuklu ‘taç kapı’sı uygulanacak. İlin en ünlü tarihi yapılarından, örneğin Erzurum’da fakir herkesin “eş saygınlık”ta yaşadıkları “bize has çağdaş mahalleler” kurmak değil midir? Siteler toplumu hemşerilik kültürüne yabancılaştırır. Mahalle ise tasada ve kıvançta, saygı ve sevgiyle birlikte yaşamanın adıdır. Sözde “muhafaza”kâr TOKİ’ciler ise mahalle değil de site peşindeler; neden? Bursa’da Doğanbey TOKİ’leri... pencereleri Benzer şekilde yine ge Yüzme havuzlu villalar Osmanlı söveli olsa ne fark ederdi. leneksel kent kültürümüzün adıyla pazarlanıyor... şaheserlerinden “ sokak ”larla oluşmuş yeni yerleşimler planlamak yerine, alt kattakinin üst kattakini tanımadığı “blok nizam” yapılar yeğleniyor! Sokak üzerine sayısız şiir, makale hatta roman yazmış edebiyatçılarımızın aynı duygularına “blok”lar ilham kaynağı olabiliyor mu? Kimliksiz kentleşmenin kamusal önderi. Ve özellikle en insani alışverişin, “asma ya da çınar altı”nda hoş a bile sokak ler bile yeni kentsel çevreler rs sohbetli birlikteliklerinin ve halkın va r ile zg çi en Yöresel mimarid ahalle değil site... in eski şehir dokularımızdaki kendi esnafıyla dayanışmasının tarihsel m yok, “toplumsal değerler”i gözeten mekânları olan çarşılarımızı, pazarlarımızı bir çağdaşlıkta tasarlanıp uygulanmasını geliştirmek yerine, “sömürgeciliğin tüketim hangarları” AVM’lere bu sevda nedendir? Çifte Minareli Medrese’den, Konya’da önemsemiyorlar; belki de istemiyorlar.. Çünkü “kimlikli kent” demek, SelçukluTOKİ, o sevimsiz apartmanlarında tariKaratay Medresesi’nden, Safranbolu evnun anıtsal yapılarındaki taç kapılarını günü hsel mimariden “göstermelik motifler”le lerinden örnek alınabilecek.” müzün kimliksiz apartmanlarına takmak ya asla kimlikli yerleşmeler yaratamaz. imlikli olabilmek da “blok nizam kuleler”e asla yakışmayacak Toplumu kulelere hapseden bloklarında yabancılaşmanın hizmetkârı olmaktan kurBütün bunlar gösteriyor ki TOKİ’nin “pencere söveleri” yapıştırmak değildir. Bir kamu kurumu olan TOKİ’den asıl tulamaz. mimarisine kimler karar veriyorlarsa, Bu nedenle asıl yapılması gereken, maasıl esinlenilmesi gerekenin “gelenek beklenen, sözgelimi kentin diğer tüm sakinsel kent dokularımız”daki hemşerili kül lerini güvenlik paranoyasıyla katil, hırsız halle, sokak ve çarşıpazar kültürümüzü türümüzü de yaratan “insani”lik olduğunu yerine koyan, çevresi bir tür sur(!)larla çağdaş yaşamla bütünleştiren bir planlamayı hâlâ kavrayabilmiş değiller… Ya da bilse çevrilmiş tek girişli “site”ler yerine, zengin yaşama geçirmektir. ‘İleri Demokrasimiz’in Stockholm’den Görünüşü Stockholm’de hava eksi sekiz derece. Pırıl pırıl bir güneş… Ama şu anda ne soğuk ne kuzey güneşinin ışık oyunlarını düşünecek haldeyim… Aklım fikrim biraz sonra başlayacak toplantıda… Uluslararası PEN Yazarlar Birliği’nin İsveç merkezinin düzenlediği bir toplantı bu. İnsan haklarını, düşünce ve ifade özgürlüğünü savunmak ve kollamak, dünyanın neresinde olursa olsun, yazarların, şairlerin, edebiyatçıların asal sorumluluğu. Siz şu aksiliğe bakın ki, tam da toplantının olacağı gün Uluslararası PEN’in Hapisteki Yazarlar Komitesi 2012 yılının temmuzaralık dönemine ilişkin raporunu yayımlamış. Rapor anında PEN’e üye tüm ülkelerin internet sitelerinde, tüm basınında yer almış… Yani bizdeki gibi değil. Medya önemsiyor bu haberleri. Raporda, insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü açısından en kötü durumda olan dört ülkenin Çin, Vietnam, Özbekistan ve Türkiye olduğunu biliyor toplantıya gelenler. Stockholm’ün göbeğinde, belediyenin kültür merkezindeyiz. Salon tıka basa dolu. Çoğu İsveçli, az sayıda Türk ve Kürt dinleyici… Sahnede İsveç PEN Başkanı Ola Larsmo, bir yanında PEN’in eski genel sekreteri, Türkiye’yi yakından tanıyan yazar Eugene Schoulgin; öte yanında PEN Türkiye Merkezi’ni temsilen ben… O soruyor biz yanıtlıyoruz… Anımsayacaksınız; Fazıl Say, mahkemeye sevk edilince PEN Türkiye Yönetim Kurulu olarak, Fazıl Say’ın yanında olduğumuzu belirten bir açıklama yayımlamıştık. 2012 Haziranı’ndaydı. 2013’ün Ocak ayında bir şikâyet üzerine İstanbul Cumhuriyet Savcılığı her birimizin ifadesini almıştı… Türk Ceza Yasası o çok tartışmalı 301. maddeye göre (Türklüğü, Türk devletinin manevi şahsını aşağılamak vb.) 6 aydan 2 yıla hapis cezası istemiyle dava açılması söz konusu. Sahnede Ola Larsmo soruyor, biz yanıtlıyoruz… O gün yayımlanan raporu, hapisteki gazetecileri soruyor. Benimkilerin yanı sıra farklı görüşleri de dile getiriyorum. “Hükümete göre onlar gazeteci değil, terörist” diyorum. (Yani Mustafa Balbay gazeteci değilse ben de Japonum!) Eugene ekliyor: “Hükümete göre onlar hırsız, tecavüzcü…” Hükümetin yargı reformu için on yıldır nasıl canla başla çalıştığını, Başbakan’ın hükümsüz uzun tutukluluklar için ne çok, ne çok üzüldüğünü ve bunu sık sık dile getirdiğini söylüyorum. Türkiye’deki kitlesel duruşmalar (Ergenekon, Balyoz, KCK); İstanbul Barosu Yönetim Kurulu’na yönelik suçlamalar geçiyor sahneden… İsveç PEN’in araştırması, Türkiye’de hapisteki gazetecilerin yüzde 70’inin Kürt oldukları geçiyor sahneden… Geçen kasım ayında Uluslararası PEN’in kalabalık yönetici kadrosuyla Türkiye’ye gelmesi; Cumhurbaşkanı’yla ve Egemen Bağış’la görüşmeleri ardından yayımladıkları mektup geliyor sahneye… “Özetlersek” diyor Ola Larsmo, “Ülkenizin ünlü piyanisti, 11. yüzyıl şairinden 4 satır tweet’lediği için mahkemeye verildi; siz de bunu kınadınız, eleştirdiniz diye hakkınızda dava açılabilir… Doğru anlamış mıyım?” Ne kadar anlatsanız, bu yabancılar bir türlü anlayamıyor bazı şeyleri! Ola Larsmo’nun bu sorusuna, o sahnede “doğru” dememek için ömrümden birkaç yıl seve seve verirdim… Sustum, sustum, sustum… Sonunda “Doğru” dedim! İşte sevgili okurlar, dışarıdan bakıldığında “ileri demokrasimizin” hali… Sahi, kim aşağılıyor bu ülkeyi, bu devleti?.. K Fotoğraf: UĞUR DEMİR Efsane fotoğrafçı hayatını kaybetti 3. SADRİ ALIŞIK ANADOLU TİYATRO OYUNCU ÖDÜLLERİ VERİLDİ Kabataş, Yaşar Kemal okudu Kabataş Erkek Lisesi’nin 105 yıllık tarihi, edebiyatımızın büyük ustasıyla taçlandı Kültür Servisi Kabataş Erkek Lisesi 105 yıllık tarihini, yaşayan bir tarihle, Yaşar Kemal’le taçlandırdı. Yaşar Kemal, toplantının sonunda, öğrencilere seslenerek, “Türkiye’den hiç ümidim yoktu, ama siz varken ümidim oldu, hepinizi beğendim, siz varken rahat ediyorum, yeni yeni iyi romanlar yazacağım” dedi. “Kabataş, Yaşar Kemal Okuyor” etkinliğinin açılış konuşmasını yapan Kabataş Erkek Lisesi Müdürü Abdülsamet Dindar, Yaşar Kemal’in kendisi ve okul için öneminden söz etti. Ardından okul öğrencilerinin bir dönem boyunca Yaşar Kemal’in yapıtlarını okuyup, bundan yola çıkarak gerçekleştirdikleri çeu Toplantı şitli etkinlikler sergisonunda öğrencilere lenmeye başladı. Yaşar Kemal’in de seslenen izleyici olarak katıldığı Yaşar Kemal, etkinlikler kapsamın“Türkiye’den hiç da, şair ve yazar Güümidim yoktu, ven Turan bir konuşama siz varken ma yaptı. Turan, Yaşar ümidim oldu, yeni Kemal’in bir ‘atmosustası’ olduğunu yeni iyi romanlar fer belirterek, “Onun yazacağım” dedi. şiirlerini okuyunca şairliğimden utandım” dedi. Öğrencilerin Yaşar Kemal için kaleme aldığı satırların okunmasının ardından, öğrenciler, sahnede “Yaşar Kemal Evi” adını verdikleri bir kurgu içerisinde, yazarın romanlarındaki Çakırcalı, İnce Memed, Esma, Meryemce karakterlerini canlandırdı. Yaşar Kemal hakkında yurtiçi ve yurtdışında yazılan ve söylenenlerden kesitlerin okunmasının ardından, öğrencilerin “Deniz Küstü” romanının geçtiği mekânlarda yaptıkları söyleşiler sinevizyon gösterisiyle paylaşıldı. Etkinlikte ayrıca, öğrencilerin etkisi altında kaldıkları Yaşar Kemal kitaplarından, saz eşliğinde yaptıkları kısa okumalar ile Yaşar Kemal romanlarından sinemaya uyarlamalar da izleyiciyle paylaşıldı. “Kabataş, Yaşar Kemal Okuyor” etkinliği, Yaşar Kemal’e plaket ve çiçek verilmesiyle son buldu. n Kültür Servisi Bugüne kadar Brigitte Bardot, Winston Churchill ve Marilyn Monroe gibi isimleri fotoğraflayan İtalyan Willy Rizzo, 84 yaşında Paris’te hayata gözlerini yumdu. Rizzo, 1946’daki ilk Cannes Film Festivali ve 2. Dünya Savaşı sonrası Nuremberg duruşmalarını da fotoğraflamıştı. Rizzo, ünlü mizah yazarı Herge’in ilham kaynağı olarak da tanınıyordu. Rizo aynı zamanda ünlü yönetmen Otto Preminger ve sürrealist ressam Salvador Dali için mobilya da tasarlamıştı. Mesci: Baskı öncelikle zihinlerde yenilmeli Kültür Servisi 3’üncü Sadri Alışık Anadolu Tiyatro Oyuncu Ödülleri, Ankara Yenimahalle Belediyesi Nâzım Hikmet Kongre ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen törenle sahiplerine verildi. “Yılın En İyi Yapımının Yönetmeni” ödülünü Arthur Miller’ın “Orkestra” oyunuyla Ayşe Emel Mesci aldı. “Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu” ödülü Basri Albayrak’a, “Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu” ödülü de Meltem Keskin’e verildi. Törende “Onur Ödülü” ise geçen gün yaşamını yitiren tiyatro sanatçısı Macide Tanır’a değer görüldü. “Jüri Özel Ödülü” de deprem sonrası yıkılan evlerine karşın Van’ı terk etmeden konteynırda ikamet ederek tiyatro perdesini sürekli açık tutan, Van Devlet Tiyatrosu Çalışanları ve 1964 yılında Muhsin Ertuğrul öncülüğünde kurulduğu günden bugüne kesintisiz sürdürdükleri tiyatro çalışmaları ile devam eden Ordu Belediyesi Karadeniz Şehir Tiyatrosu’na verildi. Ayşe Emel Mesci gecede yaptığı konuşmada, oyunun İkinci Dünya Savaşı’nda bir toplama kampında geçtiğini belirterek “Toplama kampı kendi başına, kendi içinde bir dünyadır ve bir müddet sonra toplama kampının kuralları içselleştirilir, baskı bedenlerden önce zihinleri yener. Bu bize baskının öncelikle zihinlerde, düşüncede yenilmesi gerektiğini gösterir. Ben bu ödülü bugün fikirlerinden dolayı cezaevinde tutulan, uzun tutukluluk nedeniyle özgürlüklerinden mahrum edilen, sevdiklerinden koparılan tüm tutuklulara, hiçbir ayrım yapmadan hepsine adıyorum. Özgürlüğün ve temel insan haklarının içselleştirildiği bir ülkede yaşamayı, bir gün bunu görebilmeyi diliyorum. Ve tam bir yıl iki ay beş gündür haberlerinden dolayı cezaevinde tutulan kızım, gazeteci Zeynep Kuray’a en kısa sürede kavuşmayı umuyorum” dedi. n Kültür Servisi Dünyaca ünlü Hırvat yıldız Kristina Krepela Türkiye Azerbaycan ortak yapımı “Mahmut ile Meryem” filminde Aras Bulut İyinemli ile kamera karşısına geçti. Elçin Efendiyev’in aynı adlı kitabından uyarlanan ve 22 Mart’ta gösterime girecek olan “Mahmut ile Meryem”in yönetmenliğini Mehmet Ada Öztekin üstleniyor. Mahmut ile Meryem’in Ceylan’ı Kültür Servisi Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Daimi Şefi, orkestra şefi Gürer Aykal’a, Yedirenk Sanat Vakfı tarafından “Ustanın Günü Projesi” kapsamında onur ödülü veriliyor. Beşiktaş Four Seasons Hotel’de yarın saat 19.00’da başlayacak tören kapsamında mini konser, kısa film gösterimi ve ödül töreni gerçekleştirilecek. Gürer Aykal’a Onur Ödülü İZDOB’UN KURUCU MÜDÜRÜ Necdet Aydın yaşamını yitirdi Kültür Servisi İzmir Devlet Opera ve Balesi (İZDOB) Kurucu Müdürü, rejisör Necdet Aydın (82) hayatını kaybetti. Aydın için bugün saat 13.00’te İzmir Devlet Opera ve Balesi Elhamra Sahnesi’nde bir tören düzenlenecek. Aydın’ın cenazesi Narlıdere Şehitlik Camii’nde kılınacak ikindi namazının ardından Yukarı Narlıdere Mezarlığı’na defnedilecek. 1931 yılında İstanbul’da doğan Aydın, Ankara Devlet Konservatuvarı Opera Yüksek Bölümü’nden mezun olduktan sonra Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde göreve başladı. Roma Academia Arte Dramatica’da tiyatro rejisörlüğü eğitimi gören Aydın, Türkiye’ye döndükten sonra çoksesli müziği ve operayı tanıtmak amacıyla “Gezici Opera”yı kurdu. 1982’de İzmir Devlet Opera ve Balesi’ni kurmak üzere müdür olarak görevlendirildi. Kristina Krepela
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle