23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 ŞUBAT 2013 ÇARŞAMBA HABERLER CUMHURİYET SAYFA 7 ‘Süt’ün fetvası tamam Kayıp çobanlar için tazminat kararı ? STRASBOURG (ANKA) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 1996 Ağustosu’nda güvenlik güçleri ile PKK arasında meydana gelen bir çatışmanın ardından kaybolan 5 çobanın 18 yakınının şikâyeti üzerine açılan davayı sonuçlandırdı. AİHM, tatmin edici bir soruşturmanın yapılmaması gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bazı maddelerinin ihlal edildiği gerekçesiyle Türkiye’ye 100 bin Avro para cezası verdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, anne sütü bankası ile ilgili süt kardeşliği konusundaki tereddütleri gidermek için çeşitli tedbirler aldıklarını, “Kız çocuğu olan annenin kız çocuğa süt vereceğini, erkek çocuğu olan annenin erkek çocuğa süt vereceğini, süt kardeşliği bilgisinin nüfus kütüklerine ekleneceğini, çocukların 25 yaşına kadar 5 yıl arayla bilgilendirileceğini” belirtti. Müezzinoğlu, konu ile ilgili olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan olumlu görüş alındığını, Yahudi cemaatinden görüş beklediklerini, Hıristiyan cemaatinden ise dönüş alamadıklarını açıkladı. Hekimevi’nde sağlık muhabirleri ile bir araya gelen Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “tam gün yasası”, “kamu özel ortaklığı” ve Sağlık Bakanlığı, anne sütü bankası için Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan fetva aldı DİYANET: CAİZDİR AMA... Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 2012’de aldığı “Prensip olarak ihtiyaç duyulması halinde çocuklara annelerinden başka kadınların sütlerinin emzirme yoluyla verilmesinde bir sakınca olmadığı gibi kadınlardan alınan sütlerin bekletilerek daha sonra ihtiyaç duyan bebeklere verilmesinde de sakınca yoktur. Ancak süt akrabalığının getireceği evlilik yasaklarının ihlal edilmemesi için her türlü tedbirin alınması ve bu tedbirlerin hassasiyetle uygulanması gerekir” Sakıncaların doğmaması için “süt veren anneye masrafları dışında bir ücret verilmemesi, alınan sütlerin para karşılığı satılmaması” gerektiğinin altı çizildi. “anne sütü bankacılığı” tartışmaları başta olmak üzere sağlık gündemindeki konuları değerlendirdi: Çalışmalar geri dönüş veya iptal anlamına gelmiyor. Üniversitelerimize eğitimi önceleyen, sağlık hizmetlerini daha iyi yapabilen bir dinamizmi kazandırmamız lazım. Bu kapsamda İstanbul’daki bazı Tamgün tartışmaları: ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır’da bulunan 2’nci Hava Kuvvet Komutanlığı 8’inci Ana Jet Üssü’nden kalkan F16 savaş uçaklarının 2 günden bu yana Türkiye Irak sınırında yaptıkları keşif uçuşlarının ardından dün belirlenen hedeflere operasyon düzenlendi. Vurulan 7 hedef arasında bazı sığınakların bulunduğu bilgisine ulaşıldı. Sınırda 7 ayrı hedef bombalandı hocalarla görüştük, Ankara’daki rektörlerle ve özel sektörle görüşeceğiz. Türk Tabipleri Birliği ile de bugün görüşeceğiz. Riskler ve tereddütler karşısında alınması gereken tedbirler var. Bir annenin yalnız bir tane süt evladı olmalı. Kız çocuk doğurduysa kız çocuğa süt vermeli, erkek çocuk doAnne sütü bankası: siyle ilgili eleştirilerin sorulması üzerine) “Yatırımcı 2 yılda yatırdığı parayı geri alıyor” diyorlar. Böyle bir ballı börek varsa, buna girecek binlerce yatırımcı var. Metrekaresi 12 lira olarak ortalama kiraladığımız bir sistemi; 10 liraya, “buradan para kazanırım” diyen varsa buyursun girsin. “Ama birilerine peşkeş”, kime peşkeş? O zaman girmek isteyen herkese peşkeş çekiyoruz. “Sağlıkta taşeronlaştırma” diyorlar. 20 binin üzerinde uzman hekim, 10 binin üzerinde pratisyen hekim, 50 binin üzerinde ise hemşireye, ebeye ihtiyacımız var. Bugün 10 bin tane hekim getirsinler yarın kadroya alayım. Zaten bu ideolojik duruş ülkeyi bu hale getirdi. Herkese peşkeş çekiyoruz: (Şehir hastaneleri proje ğurduysa erkek çocuğun süt annesi olmalı. ‘Kimliğimi kaybettim, hükümlüdür’ Size; gerek mahkeme sürecinde yapılan tüm savunmalarda pek savunma yaptığımız da söylenemez ya! Ben toplamda 30 dakika konuşabilme fırsatı buldum gerekse mahkeme kararı ve açıklanan gerekçeli karar sonrasında yazdığımız, çizdiğimiz, açıkladığımız, anlattığımız tüm sahteciliklerden, alınan pek çok bilirkişi raporlarından, yapılan hukuksuzlardan, vicdansızlıklardan, biz ve ailelerimizden alınmak istenen dinmek bilmeyen kinden, intikam hırsından, ‘detaylı olarak bahsetmeyeceğim’. Çünkü onları yazsam kitap olur. Çünkü artık her şey o kadar açık ve şeffaf ki! Yani kral artık o kadar çıplak ki! Üstüne üstlük iç organları bile gözüküyor. Ama görmemek için başını kuma gömenler, acınası bir durumda olduklarını bilsinler. Tarih onları yargılayacaktır. Ona hazır olsunlar. Kısaca; “Kimliğimi kaybettim, hükümlüdür” diye özetlediğim, yargılanma sürecinde ifade ettiğim her an mahkeme heyeti ve herkesin gülümsediği; herkesin bana seslenirken kullandığı “Ben Sonay Polat Değilim” repliği ile 47 sene sonra bir anda dijital delillere istinaden terörist olma hikâyemi duyarlı milletimize duyurursunuz diye bu satırlarımı yazıyorum. Bilirsiniz, halkımız arasında bir inanış vardır; iki isimli olanlar büyük adam olurlar diye. Aslında bu konuda verilecek pek çok örnek şahsiyetler de vardır. Şimdi örnek vermeyeyim. Birilerini unuturuz filan, başımız derde girer. Ama büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ü anmadan geçemem. İşte, 24 Temmuz 1974 senesinde Kıbrıs açıklarında ülkemiz için savaşırken Kocatepe muhribinde yaralanarak gazi olan ve 1994 yılında rahmetli olan sevgili babam 18 Aralık 1965 tarihinde doğduğumda, biz denizcilerin ortak kaderini yaşıyormuş. Yani seyirdeymiş. Ama oğlan olursa adını yine ülkemiz için kurmay yüzbaşı rütbesinde şehit düşen rahmetli dedemin ismi Kadri’yi vereceğini herkes biliyormuş. Sevgili annem de ben aralık ayında doğduğum için son ay anlamında ‘Sonay’ ismini de ikinci isim olarak doğum ve nüfus belgesine yazdırmış. Böylece ismim TC kanunlarına göre Kadri Sonay Akpolat olarak tescillenmiş. Ve böylece benim hikâyem başlamış olmuş. ‘Ne de olsa iki isimli olursam büyük adam olacağım ya!’ Sevgili anne ve babacığım bana bu şerefli ismi verdiğiniz için sizlere minnettarım. Bu geçen 47 sene boyunca, bu isim ve soyadımla her normal vatandaş gibi hayatımı değerli ailemle beraber geçirdim. Amacım; ülkeme her zaman bağlılıkla hizmet etmek ve ona yararlı bireyler yetiştirmek olmuştur. Tabii ki! Bunun için hep çalışmak ve mesleğimin en üst noktasına yükselmekte hep vizyonum olmuştur. Bunda da başarılı olduğumun kanıtı geçmişimdir. Ta ki! 13 Ağustos 2011 tarihinde tutuklanana ve mahkeme önüne çıkana kadar... Tutuklandığımda anladım ki meğer ben Kadri Sonay Akpolat değilmişim. İddia makamı, bana atfedilen Gölcük’te bulunan, sahte olduğu on kez ispat edilen 3 adet imzasız dijital word belgesinin üst verilerindeki “Sonay Polat” isim ve soyadı hakkında hiçbir araştırma yapmadan, Genelkurmay Başkanlığı ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na böyle bir şahsın bulunup bulunmadığını sormadan, bu kullanıcı isminin benim olduğuna kanaat getirerek hiçbir somut gerekçe koymadan beni sanık olarak tutuklamıştır. İnternete girip bakın sürüyle gerçek Sonay Polat isimli ve soyadlı kişiye ulaşabilirsiniz. Gerçek hukuk işlese, hepsinin soruşturulması lazım. Bu ülkede yanlış isimle resmi/özel dairede iş bile yapamazsınız. Ama maksat farklı olunca, bu ülkenin ağır ceza mahkemelerinde isminizin ilk hecesi ile uzun seneler hapislerde yatabilirsiniz. Ne de olsa demokrasimiz ve hukuk sistemimiz çağ atlıyor. İşte ben de bu duruma hep mahkeme sürecinde isyan ettim. “Ben Sonay Polat değilim diye haykırdım”. Genelkurmay’dan böyle bir kullanıcı ismi olmadığına dair resmi belgeleri sundum. O heybetli Silivri Mahkemesi’nin koca koca perdelerine devletimin verdiği nüfus kâğıdımı yansıttım. Ne mi oldu? Hiç! Delil olarak kabul edilen CD’lerin herkes tarafından kolaylıkla üretilebileceğini göstermek amacıyla, savunma avukatları, hâkimlerin tam isim ve soyadlarını vermeden benzer isimlerle üretilmiş CD’leri kürsünün üstüne mizansen amacıyla bıraktıklarında, hâkimlerimiz bu mizansene bile aşırı tepki göstererek avukatlar hakkında suç duyurusunda bulundular. Diğer taraftan, başka iki isimli sanığa niye nüfus kâğıdındaki isim ve soyadını kullanmıyorsun diye serzenişte bulundular. Bu duruma tarafımdan itiraz edilerek “Ben nüfus kâğıdımdaki ismi kullanıyorum siz kabul etmiyorsunuz ben Sonay Polat değilim” dedim. Sonuç yine hiç! Sonuçta büyük adam olamadım, terörist oldum. 16 yıl hapis cezası aldım. 47 sene isim ve soyadımı yanlış kullandığım için kendime kızdım. Öyle ya! Kendi ismimi hâkimlerimizden daha iyi bilecek halim yoktu. Bu yüzden kimliğimi kaybettim. Aman dikkat (!) bulanlar için hükümlüdür: İşte size bir rahmetli Aziz Nesin hikâyesi daha. Tabii ki ben niye tutuklu olduğumu biliyorum. Bir insanın ömründen 16 yıl çalanlara ise sadece gülüyorum. Bizi iftira, yalan dolan, dalavere yaparak yok ettiklerini sananlar, hakkımızı yiyenler şunu çok iyi bilsinler ki biz, rahmetli babam ve dedelerim gibi Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Saygılarımla. Ben Balyoz davasında 16 yıl hapis cezası verilen Deniz Kurmay Kıdemli Albay Kadri Sonay AKPOLAT ‘375 CHP’li AKP’ye geçirildi’ iddiası ? TRABZON (Cumhuriyet) CHP Trabzon Merkez İlçe Başkanı Ahmet Kaya, aralarında Trabzon Belediye Meclis Üyesi Ömer Dayı ve Müslüm Hamzaçebi’nin de bulunduğu 375 kişinin AKP’ye üye yapıldığını iddia etti. Kaya, “Yargıtay’dan, Genel Merkeze bizlere gelen bir yazı ile bilgilendik. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı önce 178 kişinin ondan sonra da 197 kişinin ismini bildirildi” diye konuştu. ‘Taksim’de inşaat dursun’ İstanbul Üniversitesi öğrencileri, Hukuk Fakültesi ve Süreç Analiz Merkezi’nce düzenlenen “İfade özgürlüğü” paneline Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ve Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın konuşmacı olarak çağrılmasını sloganlar atarak protesto etti. Suat Kılıç ve Egemen Bağış ise konferansa katılmadı. ? İstanbul Haber Servisi Taksim Platformu, Taksim’de inşaatı devam eden otoyol kavşağı projesindeki kazı alanında Osmanlı döneminden kaldığı tahmin edilen bir su kemeri bulunmasıyla ilgili açıklama yaptı. İBB’yi projeyi yeniden gözden geçirmeye ve demokratik katılımı sağlayacak bir proje yönetimi sergilemeye davet eden platform, inşaatın durdurulmasını istedi. ‘Kapılar AKP’ye kapalı’ CİHAN ORUÇOĞLU İstanbul Üniversitesi’nde (İÜ) Hukuk Fakültesi ve Süreç Analiz Merkezi’nce düzenlenen “İfade özgürlüğü” paneli, “İÜ Öğrencileri” tarafından protesto edildi. Kapıları zorlayarak kongre merkezine giren öğrenciler kürsüyü işgal etti. Prof. Dr. Zafer Üskül, Doç. Dr. Ferhat Kentel, Prof. Dr. Mahmut Koca ve Doç. Dr. Burak Gemalmaz’ı kürsüye çıkarmayan öğrenciler, “Eşit, bilimsel, anadilinde eğitim” paneli düzenledi. Panelin resmi konuşmacıları ise öğrencilerin konuşmalarını dinledi. Öğrenciler konuşmalarında, “İÜ’de bunca soruşturma varken, Türkiye’de 700 öğrenci tutuklu bulunurken, böylesi bir paneli protesto ediyoruz” dediler. İÜ Kongre Kültür Merkezi’nde dün “İfade Özgürlüğü” paneli düzenlendi. Beyazıt Meydanı’nda toplanan İstanbul Üniversitesi öğrencileri panele Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ve Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın konuşmacı olarak çağrılmasını protesto etti. “YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek”, “AKP defol, üniversiteler bizimdir” ve “Üniversite kapısı AKP’ye kapalı” sloganları atan öğrenciler, panelin yapılacağı kültür merkezinin kapısına dayandı. Güvenlik görevlilerinin konferans salonu girişinde kimlik kontrolü yapmak istemesi üzerine gerginlik çıktı. Kalabalık grup, bir anda kapıya yüklenince barikat yıkıldı. Protokol için serilen kırmızı halıdan koşan öğrenciler, konferans salonuna girdi. Öğrenciler, salonda slogan atmayı sürdürdüğü için konuşmacılar kürsüye çıkamadı. Öğrenciler, üniversite de yaşadıkları sorunları, soruşturmaları, tutuklanmaları ve baskıları sırayla kürsüye çıkarak dinleyicilere anlattı. Konferansın resmi konuşmacıları ise öğrencilerin kürsüyü işgal edip konuşma yapmasını, dinleyicilerin arasından takip etti. Sırayla konuşma yapan öğrenciler, “Türkiye’de ve İÜ’de en temel özgürlükler, AKP iktidarı ve Prof. Dr. Yunus Söylet tarafından kısıtlanırken ne Söylet ne de AKP’li bakanlar Suat Kılıç ve Egemen Bağış üniversitede ifade özgürlüğü hakkında tek kelime etme haklarına sahip değillerdir. Üniversitedeki ifade özgürlüğünü ancak afiş astığı için, üniversitede yapılan foruma katılıp konuşma yaptığı için hakkında soruşturma açılan üniversiteliler ve akademisyenler konuşabilir. Düşünce özgürlüğüne düşman AKP’yi üniversitelerimize sokmayacağız” dediler. Suat Kılıç ve Egemen Bağış ise Ankara’daki programlarını gerekçe göstererek konferansa gelmedi. Ücretlerini alamayan işçilerden eylem ? İstanbul Haber Servisi Kastamonu ve çevre illere büyük katkı sağlaması beklenen Uzunyazı Havaalanı inşaatında son aşamaya gelindi. Kastamonu İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Tahir Zafer Karahasan, havaalanının bir an önce hizmete girmesi için yoğun bir çalışma içine girdiklerini belirterek çalışmaları 2 yıl gibi bir kısa bir sürede tamamlama aşamasına geldiklerini söyledi. Projenin revize edilerek havaalanının kapasitesinin artırıldığını belirten Karahasan, bugüne kadar 80 milyon lira harcandığını belirtti. Uzunyazı Havaalanı son aşamaya geldi ? İstanbul Haber Servisi Dünyanın en büyük adliyesi olduğu belirtilen Anadolu Adalet Sarayı’nın yapımında çalışan işçiler, ücretlerini alamadıkları için eylem yaptı. İşçilerin haklarını alabilmeleri için mücadele eden avukat Erkan Kılıç, “Bu davalara göre buradaki işçilerin 40 bin ile 70 bin arasında değişen işçilik alacakları verilmemiştir” ifadesini kullandı. Gül’ü protesto eden 46 öğrenciye hapis KOCAELİ (Cumhuriyet) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü, geçen yıl 6 Nisan’da Kocaeli Üniversitesi’ni (KÜ) ziyareti sırasında protesto edip, müdahale eden polislere direndikleri belirlenen 46 üniversite öğrencisi, 5’er ay hapis cezasına çarptırıldı. KÜ’nün Umuttepe Kampusu’nu ziyaret eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Rektör Prof. Dr. Sezer Ş. Komsuoğlu ile görüştüğü sırada bir grup öğrenci tarafından protesto edilmişti. Polis ekipleri protesto yapan öğrencilere, tazyikli su ve biber gazıyla müdahalede bulunarak 55 öğrenciyi gözaltına almıştı. Bu öğrencilerden 46’sı hakkında Kocaeli 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açılırken, 10 aydır tutuksuz yargılanan öğrenciler hakkında dün karar açıklandı. 46 öğrenci, ‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet’ suçunu işledikleri gerekçesiyle 5’er ay hapis cezasına çarpırılırken, ‘polise mukavemet’ suçlamasından ise beraat etti. Mahkeme, öğrencilere verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5’er yıl süreyle denetime tabi tutulmalarına karar verdi. Tuncer: Yeni Yasa canavar yaratacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncer, yeni yükseköğretim yasa tasarısının “YÖK’ten daha büyük bir canavar yaratacağını”, YÖK’ün geliştirmekten çok engellemek üzerine çalıştığını ve Hacettepe Üniversitesi’nin Mevlana barış enstitüsü projesini onaylamadığını açıkladı. YÖK’ün bilimsel ilerlemenin önünde büyük bir engel olduğunu kaydeden Tuncer, “YÖK’ün kendisi bilime aykırı” dedi. Yeni YÖK yasa tasarısının sorunları çözmediğini belirten Tuncer, “tasarının YÖK’ten daha büyük bir canavar yaratacağını” ifade etti. Tuncer, “Üniversitenin yetkili kurullarından geçmiş bir projeye YÖK’ten ret geliyor” dedi. Örnek olarak YÖK’ün Hacettepe Üniversitesi’nin Mevlana barış enstitüsü kurmasına onay vermediğini belirten Tuncer, yeni yasanın sadece sosyal bilimler, fen bilimleri ve sağlık bilimleri enstitüleri kurulmasına izin verdiğini söyleyerek “Enstitü açmamı niye engelliyorsun? YÖK, bu prangaları ayağımızdan çıkarmalı. Üniversitelerin önünü açacak adımları engellememelidir” dedi. ? İstanbul Haber Servisi Bakırköylü Sanatçılar Derneği (BASAD) Genel Kordinatörü eğitimci, ressam Ahmet Nergiz, geçirdiği kalp krizi sonucu dün sabah hayatını kaybetti. 68 kuşağının temsilcilerinden olan Nergiz bugün Ataköy 5. Kısım Camisi’nde kılınacak ikindi namazının ardından Kozlu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Ahmet Nergiz yaşamını yitirdi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle