25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 ŞUBAT 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ ORTADOĞU’DA LİDERLERE BAKIŞ 11 Suriyeli yetkililer AKP iktidarının dış politikasını tek bir cümleyle değerlendiriyor: olduğunu düşünüyorduk LazkiyeŞam 2 Türkiye’nin bağımsız yol notları MUSTAFA K. ERDEMOL Sevilmek için ‘one minute’ Lazkiye’de Beşşar Esad’a büyük bir sevgi var. Küçük bir sandviç dükkânına kullandığı arabasıyla gelip aldığı sandviçin parasını ödeyerek gitmesi kentte bir efsane olmuş. Esad’ın “insanseverliği”ne ilişkin olarak söylenen şu: Tıp fakültesinde eğitime başladığında göz doktorluğunu “kan görmek durumunda kalmayacağı için” seçmiş. Tavırları gerçekten de babası ile de onun yerine hazırlanan ancak bir trafik kazasında hayatını kaybeden büyük ağabeyi Basil ile de karşılaştırıldığında çok daha yumuşak genç liderin. Bu nedenle özellikle gençler tarafından çok seviliyor. Tavırları ılımlı ama bazen çok da sertleşebiliyor. Lazkiye’de, Esad ailesinden olan ancak bazı akçeli işlere karışan ne kadar akrabası varsa hepsinin faaliyetlerine son vermiş. Bu nedenle çok seviliyor. Genci yaşlısı, askeri sivili bu yüzden her gün toplanarak “Min ruh min dem min fıddık ya Beşşar” (Ruhumuz yeterli değil da kanımız da sana feda olsun Beşşar) diye boşuna bağırmıyorlar. Lazkiye yakınlarındaki Kırdaha köyüne gidiyoruz. Burası Hafız Esad’ın doğduğu köy. Köyde son derece büyük, mabed görünümlü bir yapı da var. Hafız Esad’ın naaşı orada gömülü. Az ilerisinde de veliahtı sayılan oğlu Basil ile hiçbir siyasi ihtirası olmayan diğer oğlu Mecid yatıyor. Çok görkemli, muhteşem bir mimari bu. “Diktatör”, “tek adam”, “tiran” gibi bir dolu sıfatla anılan biri olmasına rağmen Hafız Esad’ın fotoğraflarına hemen hemen her resmi dairede rastlanıyor. Merak ediyorum haliyle, sordum birçok kişiye, neden hâlâ önemli diye. Ortak yanıtları şu oldu: “Hafız, İsrail’e savaş açan tek Arap lideridir. Arapların onurudur. Biz Araplar sana dilediğimiz zaman saldırırız demektir bu. Bunun unutulmasına imkân yok.” Ortadoğu halkları tarafından sevilmek için “one minute”ten daha fazlasının gerekli olduğuna işaret eden yanıtlar bunlar. Tabii ki İsrail’e ya da herhangi bir ülkeye savaş açılmasını isteyecek biri değilim; ama bölgede İsrail’i durdurmak için en azından onunla gizli kapaklı ilişkiler sürdürülmemeli. Türkiye bu “gizli kapaklı işleri sürdüren bir ülke” Şam’a göre. Enformasyon Bakanlığı’nın Türkiye masasında çalışan görevlinin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan sürekli “Ahmet Davidoğlu” diye söz ettiğini de anımsatayım bu arada. Tişrin (Ekim) ve Sawra (Devrim) gazetelerinin Lazkiye sorumlusu Malik el Rufai, çok çarpıcı öyküler anlattı bize. Lazkiye’de muhalifler tarafından çatışmada öldürülen oğlunun cenazesini almak için gittiği hastanede, doktorun, “Çok şehit var, bulamayabiliriz” sözlerine “Onlardan herhangi birini versen de olur, hepsi benim oğlum” diyen bir babaÜlkede, dan söz etti örneğin. Katar Şehit cenazelerinya da Suudi den sorumlu Ge neral Ahmed Arabistan’a değil Şehade ’nin Türkiye’ye daha çok bir şehidin öfke var. Enformasyon cenazesinde Bakan Yardımcısı Dr. “BaHalef el Muhtaf bunun n a nedenini Türkiye’nin böyle acıları bir dengeli politikasından daha yaşatma ayrılmak olarak Allahım” dedikten açıkladı. iki dakika sonra gelen telefonla babasını bir bombalı saldırı sonucu kaybettiğini öğrendiğini de söylediler, ki şimdiden dillere yerleşmiş bir öykü haline gelmiş bu Lazkiye’de. Bu tür insan öykülerini, insana ilişkin trajedilerin en saçma nedenlerinden biri olan sa vaş yazdırabilir ancak. Lazkiye’de olduğumuzu duyunca bizi görmek isteyen bölgenin en yüksek rütbeli askeri yetkilisini ziyaret ettik. Çok ama çok sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı karargâhında bizi ağırlayan komutan adının açıklanmasını ve fotoğrafının çekilmesini istemedi. Babasının da asker olduğunu öğrendiğimiz bu deneyimli komutanın birkaç saat uyku uyuduğu, sabahın yedisine kadar makamında kalıp askeri operasyonları yönettiği söylendi bize. Lazkiye ve çevresindeki 11 askeri bölgenin tek yetkilisi olduğu belirtilen komutanın, zaman zaman gelen telefonlara verdiği yanıtların ne olduğunu haliyle anlayamıyorduk. Çevirmenimize göre bu konuşmalardan birinde komutanın muhatabına, “Oradan hemen çekilin” dedikten sonra, telefon açarak karşısına çıkan bir başka kişiye “Orayı bombalayın” emri verdiğini söyledi bize. Yani, o odada bir operasyonun yönetilişine tanık da oluyormuşuz meğer. Durumun ne olduğunu sorduk komutana. Çünkü, ilk kez Suriye ordusundan bu kadar üst düzey bir yetkiliyle karşılaşıyorduk. “Üstünlük bizde” diyor öncelikle. Sonra da şunları söylüyor: “Suriye ordusu şu ana kadar savunmadaydı. Şimdi ise taarruzda. Çünkü istihbarat toplamaya çok fazla vakit ayırdık. Ama şimdi o aşamayı geride bıraktık”. “Ne olacak peki şimdi” sorumuza verdiği yanıt çok kesin: “Silahlı yabancı terör örgütü üyelerini tümüyle imha edeceğiz.” Komutan, siyasi bir mesele olarak düşündüğü için olsa gerek Türkiye’ye ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmadan devam ettiği konuşmasında, “Komşu ülkeler uluslararası yasaları çiğneyerek ülkemize terör mensuplarını sokmasalar kriz daha kolay çözülebilirdi” dedi ki, burada ima edilenin Türkiye olduğu çok açık. Zaten Suriye’de Katar ya da Suudi Arabistan’a değil Türkiye’ye daha çok öfke var. Her yerde bunu görebilirsiniz. Şam’a gittiğimizde, bize verdiği yemek sırasında sohbette sordum Enformasyon Bakan Yardımcısı Dr. Halef el Muhtaf’a nedenini. “Biz” dedi El Muhtaf, “Suudi Arabistan’a da Katar’a da hiçbir zaman güven duymadık. Ama Türkiye Kriz bitebilirdi bizim için hep farklı oldu.” El Muhtaf sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü Türkiye, bugüne kadar Ortadoğu’da mezhepçi bir çizgi izlemedi hiç. Bu sancılı coğrafyada dengeli bir politika izlemesi takdir ettiğimiz bir tutumdu. Ayrıca Türkiye deyince bağımsız bir ülke gelirdi bizim aklımıza.” Şam’da konuşma şansını bulduğumuz askeri ya da sivil birçok yetkili hemen hemen aynı görüşe sahip. Şam’daki Dummar mülteci kampında kalan Türkmen mültecilerin çocuklarının hepsinin dilinde Esad var. Lazkiye silahlı çatışmaların çok yaşanmadığı bir kent olmasına rağmen savaşın etkilerini hisseden yerlerden biri. Lüks oteller boş, sokaklar tenha. ‘Erdoğan bizi perişan etti’ Lazkiye’de hava karardığı için, yollarda “vur kaç” taktiği güden muhaliflerin saldırabileceği endişesiyle Şam’a sabah erkenden hareket edeceğiz. Lazkiye’yi biraz da gece görmek için iyi bir fırsat bu. Kafeler açık, kızlıerkekli gruplar bir arada. Nargile içiyorlar, kâğıt oynuyorlar. Gece yarılarına kadar türbanlı ya da başı açık genç kızların hiçbir endişe duymadan sokaklarda tek başlarına yürümeleri çok ilginç geldi bana. Bir de ne kadar dimdik yürüyor Suriyeli kadınlar. Ne kadar kendine güven dolu bir yürüyüştür bu. Sahildeki işletmeler bomboş. Tek bir kurşun değmemiş ama kapanmışlar işte. Savaşta kurşun kadar savaşın yarattığı mahrumiyet de öldürür. Herhangi bir sorunun çözümü için savaşı önerenlerin iki üç günlüğüne Suriye’ye gelmelerini isterdim. Özellikle Türkiye’den gelenlerle buraları hafta sonu tıklım tıklımmış diye anlattılar. İğne atsan yere düşmez örneği. Ucuz, güzel ama en önemlisi Türkiye’den gelenlere büyük bir de sevgi varsa, neden rağbet toplamasın ki? Şimdi yok ama. Kaldığımız otelde sabah kahvaltımı getiren garsona sordum otelde kaç müşterilerinin olduğunu. Berbat ama sevimli İngilizcesiyle “70. Biz iyiyiz, diğer oteller de bu kadar da yok” yanıtını verdi. Şam’da da Lazkiye’de de Türkiye büyük hayal kırıklığı. O komutanın bizi uğurlarken “Suriye de vatanınız. Yine gelin” demesinin ardından yardımcılarından birinin kulağımıza fısıldadığı “Ama sakın Erdoğan’ı getirmeyin” şakası, ciddi bir temenni aslında. SURİYE’DE, Türkiye’nin KAPILDIĞI OSMANLI’YI CANLANDIRMA HAYALLERİ SERT SÖZLERLE ELEŞTİRİLİYOR: Felaketle sonuçlanacak İsrail’in projelerinin parçası olan Erdoğan, Suriye’den ve Arap dünyasından elini çek” diye başladı konuşmasına. Gerisi şöyle geldi: “Erdoğan da Mısır’daki Müslüman Kardeşler de, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi de, hepsi Siyonist İsrail’in işine gelecek işler yapıyorlar. Sizin Erdoğan, Müslüman Kardeşler’in Türkiye uzantısıdır. Baş İsrail’in dostu Arapların düşmanı bir Türkiye imajı var Suriye’de. Sadece Suriye’de değil, başka Ortadoğu ülkelerinde de... Şam’da kaldığımız otelde tanıştım Ahmet Hassan ile. Hassan, Mısır’da faaliyet gösteren Nâsırcı Arap Demokratik Partisi’nin Genel Sekreteri. Bulmuşken konuşayım dedim. Zehir Arap Demokratik Partisi Gezemberek laflar etti. “ABD ve Siyonist nel Sekreteri Ahmet Hassan. bakanınız da Dışişleri Bakanınız da tarihten anlamıyorlar. Osmanlı’yı kurma niyetindeler. Bir denesinler bakalım, neyle karşılaşacaklar. Biz Türkiye Cumhuriyeti’ni seviyoruz, Osmanlı’yı değil.” Tüm bunları “Türkiye’nin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz” diye tek bir sorunun karşılığı olarak sıraladı. Başka soruya gerek kalmadı haliyle. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle