Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 AĞUSTOS 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ SÖYLEŞİLERİ Türkiye ekonomisinin yumuşak bir durgunluğun içinde olduğunu, bir yandan da kredilerin büyümesinin azaldığını söyleyen Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere: 7 Bankacılık sektörünün sermayeyi daha akıllıca kullanması lazım ÖZLEM YÜZAK Bu İçişleri Bakanı İstifa Etmeli! Başarısız politikacılar, aynaları hiç sevmezler. Çünkü o aynalar onların tüm icraatlarını yansıtır. İyiyi iyi, güzeli güzel, çirkini de çirkin gösterir. Parlamenter demokrasilerde ayna, bir anlamda medya demektir. Politikacı, özellikle bir hükümet üyesi, görevini ilk üstlendiğinde, gazetecilerin susmayan telefonlarını yanıtlarken, yüzünde güller açar. Düşlediği icraatları, pespembe tablolar halinde anlatır. Ama gün geçer, icraat beklendiği gibi yürümez de eleştiriler hafiften başlarsa, aynaya çirkin yansımalar düşer. Medya o yansımaları gündemine alır ve ifade özgürlüğünü sonuna dek kullanmak ister. İşte o zaman, “Sayın” Bakan ile aradaki ipler gerginleşir. Eski dönemler de olsa, yani gazetenin patronu devlet teröründen korkmasa; gazeteci o terörün hışmına uğratılarak Silivri’ye gönderilmese, o Bakan’a yönlendirilecek eleştiriler daha da sertleşir. Ve parlamenter demokraside, Milletin Meclisi önünde hesap vermesi istenilen “Sayın” Bakan bir gensoru ile alaşağı edilir. Hatta, kendi çoğunluk grubuna karşı zor durumda kalmamak isteyen başbakanlar, o bakanı istifaya çağırırlar. Diretirse azil kararnamesini cumhurbaşkanına sunarlar. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin parti içi demokrasiyi görmesi için, o parti milletvekillerinin birkaç fırın ekmek yemesi gerekiyor. O yüzden Meclis grupları, Başbakan’ın açış konuşmalarını alkışlamakla yükümlü lidervekilleri, kulis söyleşilerinde bile “yerin kulağının kapsama alanı” dışında olmazlarsa gerçek duygularını yansıtmaktan çekiniyorlar. Bizim İdris Naim Şahin adlı İçişleri Bakanımız, sırtını Büyükşehir Belediye Başkanı iken yol arkadaşlığı yaptığı patronuna dayamış, köşe yazarlarına veryansın ediyor! Gazetecinin ağzını tıkamak gibi, mahalle kabadayılarının üslubunu kullanmaya kalkıyor. Oysa öyle bir kabadayılık gücü varsa onu terörist hainleri susturmak için kullanmış olsa, onca Mehmetçiğin ailesinin hayır duasını alır. Kamuoyu önünde de halka şirin görünmek için takla attırmaya kalkacak kadar komik durumlara düşmez. Sonra... Bakarsınız içimizden biri çıkar da “Gel bakalım İdris Bey. Benim ağzımı nasıl tıkarsın?” diye Bakan Bey’in yakasına yapışırsa.. İdris Naim, Cumhuriyet hükümetlerinin 61.’sinde İçişleri Bakanlığı yapmaktadır. Bir zahmet etsin. Bakanlık şeref koridorunda asılı olan önceki Dahiliye Vekillerinin, İçişleri Bakanlarının fotoğraflarını incelesin. Onların en ünlüleri olarak hatırlarda kalan Şükrü Kaya’ların da Namık Gedik’lerin de hiçbir gazetecinin ağzına yazdığı yazıyı tıkamadığını görür. Belki o zaman hizaya gelir. Ya da istifa yolunu seçer! Bence bu ikinci yol, en isabetli seçenektir. ürkiye’nin önde gelen bankalarından biri Garanti Bankası. Gelişmiş bankacılık hizmetlerinin yanı sıra uzun yıllardan beri sosyal sorumluluk projeleri ile de gündemde. Potanın Perileri ve Londra Olimpiyatları’nda atletizmde Türkiye’ye altın madalyayı kazandıran Aslı Çakır Alptekin’e sponsor olması... Kadın girişimciliğini desteklemesi ve kurucusu olduğu Öğretmen Akademisi Vakfı… Tüm bunları Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere ile konuştuk. Türkiye ekonomisinin yumuşak bir durgunluğun içinde olduğunu söyleyen Karadere, bir yandan kredilerin büyümesinin azaldığını öte yandan tahsili geciken kredilerin sayısının arttığını belirterek “Bankacılık sektörünün sermayeyi daha akıllı kullanma becerisini göstermesi lazım” diyor. T Hem kızlarımız hem de erkek çocuklarımızı kapsıyor. Mesela NBA’da oynayan sporcularımızdan Enes Kanter, Van’daki basketbol okullarımızdan çıkma bir çocuktur. Biz daha çok Enes’ler olacağını düşünüyoruz, olamasalar da sporcu ahlakı ile yetişen nesiller yaratıyoruz onun için de bizim için çok keyifli bu altyapı çalışması. 2005 yılında geldiğimiz zaman da bu sponsorluğumuzun yanına A Milli Kadın Basketbol takımımızı ekledik ve onlara Potanın Perileri adını verdik. Garanti Bankası varolduğu sürece spora desteği sürdüreceğiz... Garanti Bankası deyince akla gelen bir diğer konu da kadın girişimciliğine verdiğiniz destek. KAGİDER ile stratejik ortaklığınız yıllardır sürüyor. Nasıl başladınız ve bugüne kadar neler yaptınız kısaca söz edebilir misiniz? 2006 yılında ABD’de katıldığım bir bankacılık seminerinde kadınlara yönelik faaliyet gösteren bir STK’nin başkanı da konuşmacılar arasındaydı. Önce şaşırdım ne işi var diye. Baktım ciddi ciddi şikâyet ediyorlar. Kendi işlerini kurmuş olan kadınların şirketlerini büyütmelerinin önündeki engelleri anlatıyor ve bankalar ile devleti göreve çağırıyordu. İlave risk almaktan ürkmeleri, çocuk ve aileyi koruma altına alma kaygısı doğal olarak onlarda da ön plandaydı. Orada şimşek çaktı. Dönünce bir araştırma yaptık. Baktık Türkiye’de ekonomide kadın temsili 135 OECD ülkesi arasında 129. sırada. Korkunç bir halde yani. Peki, şimdi kaçıncı sıradayız? Şimdi 122. sıradayız. Yine çok parlak değiliz. Ama bir şeyler yapılmaya başlandı. “Biz bankacıyız ne yapabiliriz?” diye düşündüğümüzde krediye erişimde erkeklere kıyasla kadınların çok geri planda olduğundan yola çıkarak öncelikle kadın girişimci destek paketini çıkarttık. Pozitif ayırımcılık yaptık yani. Ve her zaman bankanın en düşük fiyatlı ürünü olmasını kararlaştırdık. Kadınların teminat göstermesi zor olduğu için Kredi Garanti Fonu ile konuştuk, kefaleti onların vermesi için. Kabul ettiler. Tüm bunlar artırdı mı sayıyı? Doğrusunu söylemek gerekirse başta çok da büyük bir değişiklik olmadı. Çünkü kadının tek ihtiyacı banka kredisi değil, önce işini kurması lazım. Bu yüzden KAGİDER ile işbirliği yaptık. Kadınlara eğitim programları oluşturduk birlikte 19 ilde 4 bin kadına ulaştık. Kadınların 3 temel ihtiyacı var: Kredi, eğitim ve cesaret. Biz de buna odaklandık. Türkiye’nin kadın girişimcisi yarışmasını ilk başlattığımızda sadece 126 kadın girişimci başvurmuştu bu yıl 6 bin 500 kişi başvurdu. Bu bence son derece önemli bir gelişme. Türkiye çapında ben adayım diye kadınların başvurması müthiş bir şey bence. “Kadın Dostu Banka” diye de tanındınız. Peki, marka açısından katkısı olmadı mı? Yüzde 100 katkısı oldu. Uluslararası çapta örnek proje kabul edildi hatta Birleşmiş Milletler’in davetlisi olarak ABD’de 52. oturumda konuştuk. Şimdi de ODTÜ ile Prof. Dr Yıldız Ecevit liderliğinde kadınların ekonomideki konumları ile ilgili istatistikleri oluşturuyoruz. 2002 yılında Garanti Anadolu Sohbetleri ile tüm Türkiye’de dolaşmaya, esnafın sanayicinin sorunlarını dinlemeye başladınız. 10 yıldır sürüyor uygulama. 10 yılın kısa bir bilançosunu çıkaracak olursak “Neredeydik, nereye geldik?” Sorunların içeriği değişti mi? Neler farklılaştı? Evet 10 yılda 59 ilde toplam 81 toplantı yaptık. Bu süre içinde biz de hayli şey öğrendik, ulaştığımız iller de. Öncelikle bir süredir o kent ile ilgili ciddi bir hazırlık yaptıktan sonra toplantıları düzenliyoruz. Hangi alanda kendini geliştirebilir diye uzmanlarla çalışıyoruz. Çok hoş geri dönüşler aldık. Örneğin Mersin için lojistik konusunu gündeme getirmiştik, kentin valisi toplantı sonunda ayağa kalktı ve “Biz lojistik üs olmak istiyoruz, birlikte master planı yapalım” dedi. Hemen ardından Samsun’da da aynı ilgiyi gördük. Antakya da turizm master planına başlıyor, Safranbolu’da Seferihisar’ın “sakin şehir” olgusunu tanıttık, onlar da heveslendiler... Böyle böyle ilerliyor her şey… Pozitif ayrımcılık yaptık Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Nafiz Karadere, çeşitli özel sektör bankalarında üst düzey yönetici olarak çalıştı. 1999 yılında bugünkü görevine atanan Karadere, Garanti BankSA, Garanti Ödeme Sistemleri A.Ş, Garanti Emeklilik ve Hayat A.Ş. ve Öğretmen Akademisi Vakfı’nda Yönetim Kurulu Üyesi ve WWFDoğal Hayatı Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı’dır. PORTRE Hazır Londra Olimpiyatları yeni sona ermişken spora destek ile başlayalım isterseniz söyleşiye. Basketbolda önce 12 Dev Adam ile başladınız ardından tüm Türkiye’nin kalbini fetheden Potanın Perileri doğdu. Ve atletizmde altın madalyayı Türkiye’ye kazandıran Aslı Çakır Alptekin… Neden spora destek? Süreç nasıl başladı? Atletizmle başlayalım o zaman. İki kızımıza destek verdik. 1500 metre koşan Aslı Çakır Alptekin ve 3000 metre koşan Gülcan Mıngır. 23 yaşındaki Gülcan da aslında çok başarılı bir sporcu. Şanssızlık oldu ve 6. olarak elendi. Tereddüt edeceğimiz bir şey yoktu. Çünkü olimpiyat hazırlıkları için bu tarz sponsorluklar çok önemli. Örneğin Afrika’ya gittiler, hazırlanabilmek için. Orada yüksek irtifada antrenman yapabiliyorsunuz. Diyeceksiniz ki Erzurum yüksek değil mi? Ama Erzurum’daki 2000 metre, 10 derece, Afrika’daki 2000 metre 25 derece. Bu imkânlar da bir tek Afrika’da var. Genelde bütün dünyada böyle mi? Afrika’ya mı gidiliyor? Evet ve bu nedenle Afrikalı atletler daha başarılı. Yüksek irtifada antrenman yaptığınız zaman ciğerler daha çok açılıyormuş. Bunun teknik açıklamasını ben yapamam ama biyolojik nedeni budur. Bizden aldıkları desteklerle birtakım ekstra testler yaptırdılar. Türkiye’de yapılamıyormuş bu testler çok pahalıymış. Bir sporcuyu olimpiyatlara hazırlamanın bütçesi nedir? Tam bir fiyat vermeyi biz pek uygun bulmuyoruz ama atletizmin takım sporlarına göre daha mütevazı bir bütçesi olduğunu söyleyebilirim. Çünkü bunlar şahsi sponsorluklar. Diğer tarafta bir takıma sponsor oluyorsunuz onların prim sistemleri var, şimdi biz Aslı’ya da prim vereceğiz o yüzden tam bir rakam telaffuz edemiyorum. Motive ediyor değil mi? Muhakkak, çünkü baktığınız zaman bu sporcuların hiçbirisi varlıklı, zengin insanlar değiller hep kendi mücadeleleriyle ayakta kalmaya çalışıyorlar. Ben kadın sporcuların bir anlamda yaşamda varolma mücadelesi olduğunu düşünüyorum. Son olimpiyatlardan erkek sporculardan çok daha başarılı bir performans göstermeleri belki de böyle düşünmeme sebep ol Eğitim konusundaki çalışmalarınıza gelirsek… Sessiz sedasız ilerleyen bir Öğretmen Akademisi var. Neler yapıyorsunuz burada? Biz eğitimin Türkiye’de bir numaralı konu olduğuna inanmış bir bankayız. Ne yapalım diye biraz fikir jimnastiği yaptık, öğrencileri eğiten öğretmenlerin eğitimine odaklanmayı seçtik. Öğretmenlere destek verelim dedik. MEB’in bir bütçesi var aldıkları temel eğitimin dışında müfredatı okutuyorlar ama bunu öğrenciye nasıl anlattığınız önemli. Bu konuda yöntem konusunda fazla bir eğitim almadıklarını gördük ve bu konuya odaklanmaya karar verdik. Bilen kişileri bünyemize kattık. TED Bursa okullarının başında olan Kayhan Karlı’yı aldık. İbrahim Betil’e önce danıştık eski genel müdürümüz. 2007 yılında başladık. Garanti olarak yola çıkmayalım ve bunu vakıflaştıralım dedik ve ÖRAV Öğretmen Akademisi Vakfı oluştu. Biz kurucu olarak geri plandayız. İlk projemizin adı “Öğretmenin sınırı yok”. 5 yıl için15 milyon TL bir bütçe taahhüt ettik. Türkiye’deki ilkokul öğretmenlerinin 100 binine ulaşarak eğitimler vermeyi hedefledik. ABD’nin PLS adlı eğitim modülünü aldık bunu Türkçeleştirdik. MEB onaylı bir modül bu. Müfredatın nasıl öğretileceğine ilişkin bir eğitim. Öğrenciyi düşünrmeye ve araştırmaya yönelten. Okullar başvuruyor ÖRAV’a 2.5 günlük eğitimleri veriyoruz sonunda ÖRAV ve MEB’den sertifika alıyor öğretmenlerimiz. 75 ilde 67 bin öğretmene eğitim verdik bugüne kadar. 2636 okula gittik. Eğitimleri okullara biz gidip veriyoruz ve web sitesi aracılığı ile sürekli kendilerini geliştiriyor öğretmenler. Bugüne kadar sizin projenize ilgi göstermeyen iller oldu mu? Evet ne yazık ki Ağrı ve Uşak’tan hiç talep gelmedi. Bilgilendirmemize karşın ses çıkarmadılar. yi de devletten beklememek lazım. TÜRKİYE’DE BİR NUMARALI KONU EĞİTİM’ 6500 kadın başvurdu İzmir olunca fiyat fahiş ? Hazine Müsteşarlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin satın almak istediği araziye çok yüksek bedel istedi. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Hazine Müsteşarlığı’ndan almak istediği araziye çıkarılan fahiş fiyat geri adım attırdı. Hazine Müsteşarlığı’nın belediyenin satın almak için uzun süredir hukuki mücadele verdiği, Buca Kaynaklar’da Tansaş’a tahsisli Et Entegre Tesisi’nin içinde bulunduğu arazisi için çıkardığı fiyat nedeniyle kararından vazgeçti. Buca Kaynaklar’daki arazinin mülkiyetinin Hazine’ye ait olduğunu belirten İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Arazi, Büyükşehir’e 1990 yılında tahsis edilmiş. Daha sonra 2013 yılına kadar Tansaş’a devredilmiş. Biz Tansaş’la yapılan protokolün bitmesi sonrası Büyükşehir’in bütçesiyle kurulan tesis ve araziyi yeni yatırımlar için kullanmak istiyorduk. Bunun için hazineye başvuruda bulunduk. Hazine bize 27 milyonluk fiyat çıkardı. Bizde satın almaktan vazgeçtik ve tesisleri Hazine’ye hibe ettik” dedi. Sporcularımız başarıya aç du. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Kesinlikle öyle. Aslında herkes için çok önemli ama kadın sporcu için çok daha farklı. Kızlarımız çok naif. Onlara bir şey yaptığımız zaman tepkileri çok içten oluyor. Kızlarımız başarıya aç. Türkiye’de şimdiye kadar hep futbol desteklendi, 2001’den beri basketbol da destekleniyor ama diğer dallara destek çok az. Neden sizce? Dikkat çekici olarak Jamaika örneğini vermek istiyorum. Bakıyoruz, birinci, ikinci, üçüncülük alıp kürsüye çıkmışlar. Jamaika küçücük bir ada. Nasıl oluyor bu? Çünkü orası bir spor ülkesi. Sporla yatıyor, sporla kalkıyor. Zaten öyle büyük bir gelirleri de yok. Ülkede bir müzik var bir de spor. Kadını, erkeği hep bu iki alana odaklı. Jamaika’daki atlet sayısı, şu anda net bilmiyorum ama araştırırsak bulabiliriz herhalde Türkiyedeki atlet sayısı kadardır. Çünkü herkes koşuyor, herkes sporculara yatırım yapıyor. Orada bununla ilgili bir endüstri oluşmuş; sponsorluk müesseseleri çok önemli. Şimdi, her şe Sizin 12 Dev Adam projesi aslında Türkiye’de çocukların ve ailelerin ilgisini basketbola çeken önemli bir açılım oldu değil mi? Kesinlikle. Biz Türkiye Basketbol Milli Takımı’nın11 yıldır arkasındayız. Bir noktada dedik ki “Madem basketbolun içine girdik bu sadece erkek milli takımıyla kalmamalı, basketbolun altyapısına da katkıda bulunalım”. Türkiye Basketbol Federasyonu ile birlikte Türkiye’de 12 Dev Adam Basketbol Okulları’nı açtık. 55 ilde ve KKTC’de, TBF’nin atamış olduğu lisanslı hocaların eğitiminde yetiştirdik çocuklarımızı. Kaç yılında başladı? 2002 yılında başladı. TBF’nin gözüyle bu yetenekli çocuklar alınıyor, yetiştiriliyor, kamp yapılıyor her sene iller arasında turnuvalar yapılıyor ve bu sürecin sonunda her sene 12 Dev Adam Basketbol Okulları bir şampiyon il çıkartıyor. 11 yıldır destek veriyoruz VEFAT ve BAŞSAĞLIĞI İstanbul Barosu Önceki Dönem Genel Sekreterliği görevinde bulunan Baromuzun 9970 sicil sayısında kayıtlı ‘Ekonomi yumuşak bir durgunluğun içinde’ Avrupa’yı derinden etkileyen ekonomik kriz hâlâ sürüyor. Türkiye’de bunun yansımaları nedir sizce? Bankacılık sektörü ilk 6 ayı kârlı kapattı. Siz deneyimli bir bankacı olarak hem Avrupa’daki krizi hem de Ortadoğu’daki siyasi çalkantıları da göz önüne alarak Türkiye’deki ekonomik gidişatı nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye ekonomi açısından yumuşak bir durgunluğun içinde, sert değil o yüzden kriz demek istemiyorum. Ama göstergeleri başladı. Bankacılığın büyümesinin çeşikli faktörleri vardır. Bunlardan biri kredi büyümesinden gelir. Garanti Bankası adına konuşuyorum. Bu konuda ciddi sıkıntı var. Geçen yıl bireysel krediler yüzde 30 büyümüştü bu yılın ilk 6 ayında yüzde 3 büyüdü. Taksitli ticari krediler geçen yıl yüzde 40 büyümüştü bu yıl yüzde 10 büyüyebildi. Bu yüzden bankaların tahsili gecikmiş ödemelerinin sayısında artış başladı. Önce bireysel kredilerde ardından kredi kartlarında şimdi de buna KOBİ kredileri eklendi. Çok büyük boyutlar değil ama yukarı doğru hareket başladı. Türkiye’de bankaların sermaye yeterlilik rasyosu bugüne kadar çok iyiydi, hâlâ Avrupa ile kıyaslandığında çok iyi ama giderek düşüyor, yüzde 15’lere düştü. Bu ne anlama geliyor? Deniz bitiyor. Bankaların sermayeyi daha akıllı kullanma becerisini göstermesi lazım. Kaynaklarını doğru yerlere kullandıracak. Yakın gelecekte sektörde bir konsolidasyon söz konusu olabilir mi? Şimdilik değil ama böyle sürürse olabilir. Olmaz diyemem... Avrupa’daki kriz ve Avro bölgesindeki belirsizlik sürüyor. Bu çerçeveden baktığımızda bizi neler bekliyor? Türkiye’nin büyümesi hayli düştü biliyorsunuz. İç pazarın etkisiyle büyümüştü geçen yıl. Bu yıl iç pazar daraldı, dış pazarda biraz büyüdük. Avrupa değil tabii. Onlardan gelen talep daraldı. İhracatımız yüzde 57’den yüzde 42’ye düştü. Ama başka pazarlara yöneldi. Afrika, Orta Asya, Uzakdoğu gibi krizden daha az etkilenen pazarlara yöneldi. O bizi kurtardı. Ama bundan sonra çok dikkatli olmamız gerekiyor. Çünkü dışsal ekonomik ve siyasi sorunlar epey bir süre devam edeceğe benziyor. AVUKAT KEMAL KELEŞOĞLU vefat etmiştir. Aziz meslektaşımızın cenazesi 21.08.2012 Salı günü defnedilmiştir. Merhuma Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine ve Baromuz mensuplarına başsağlığı dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI C MY B C MY B