21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 ŞUBAT 2012 PERŞEMBE 2 yaşandı. Haksız idamlar. Sürgünler, hapislikler, tam bir dikta rejimi... ??? Aradan birkaç yıl geçti geçmedi, yine Ecevit, Demirel, derken Özal... Hepsi geçti gitti. Erbakan Bey’in kurduğu bilmem kaçıncı partinin gençleri oturup yeni bir parti kurdular. Karmakarışık bir siyaset ortamının dengesizliğinden yararlanarak yüzde 30 oyla iktidara geldiler. Daha genç yaşlardeyken söylediklerini, özlediklerini, yani ‘Ilımlı İslam’ ağırlıklı bir devlet kurabilmek hayalini gerçekleştirmek olanağını buldular. Bir seçim daha, bir daha, yüzde kırkları aştılar. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ne, Atatürk’ün bin bir zorlukla kurduğu, çağdaş uygarlık çizgisinde oluşturulmuş bir ülkenin yazgısına egemen oldular. ??? 12 Eylül’ü, Evren Paşa’yı ve o günlerin Hava Kuvvetleri Komutanı’nı adalet önünde hesap vermeye çağırıyorlar şimdi!.. Ne olacak, yüzde 92 halkoyuyla devletin başına seçilmiş kişiyi hapse mi mahkum edecekler? İş bununla bitmez, Evren Paşa iktidarı yıllarında görev yapmış, suçlar işlemiş, türlü sorunlar yaşatmış; yüzlerce insan da var suçlu sayılacak mı? Evren Paşa kalksa dese ki: “Benim anayasam hâlâ yürürlükte, benim kurduğum kurumlar, uyguladığım baskıcı yönetim, hepsi halen yaşatılmakta...” Bilmem o zaman ne diyeceksiniz? OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yargıda Tutuklama Alışkanlığı IIProf. Dr. Köksal BAYRAKTAR Yeditepe Üni. Ceza ve Ceza Usul Hukuku Öğrt. Üy. lkemizde tutukluluk sürelerinin uzunluğunun yanı sıra tutuklama ya da bunun devamına ilişkin kararlar hep soyut olarak, gerekçesiz verilmektedir. “Kaçma şüphesi, suçun vasıf ve mahiyeti, delillerin karartılması, tanıklara baskı yapılması” gibi nedenler hep gerekçe olarak gösterilmektedir. Oysa mahkemelerin tutuklama gibi çok önemli bir kararı verirken, kanunda yazılı nedenleri tekrarlamaması, bu nedenlerin somut dayanaklarını açıkça belirtmesi gerekmektedir. Örneğin, tutuklanacak ya da tutukluluğa devam kararı verilecek şüphelinin soruşturmada ya da kovuşturmada ne şekilde gizlendiği, kaçmaya teşebbüs ettiği zaman, yer itibarıyla açıklanmalıdır. Türk yargısı bu yola başvurmamakla AİHS’nin 5/4. maddesine aykırı davrandığı gibi, CMK. 101/1 ve 2. maddesine de aykırı hareket etmektedir. CMK 101/1 ve 2. maddesinde tutuklama kararının gerekçeli olması gerekliliği vurgulanırken, “değişiklik tasarısı”nda aynı gerekliliğin tekrarlanması bir yenilik sayılmamalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 27.06.1978 tarihli Neumeister / Avusturya; 02.06.1993 tarihli W / İsviçre; 06.04.2000 tarihli Labita / İtalya ve 06.06.2000 tarihli Cesky / Çek Cumhuriyeti kararlarında, tutukluluk kararlarında ya da tutukluluğa itirazın reddi kararlarında, yargının mutlaka sebeplere ilişkin kanıt / delil göstermek zorunda oluşunu vurgulamıştır. (1) Tutuklamada, uygulama nedense İşin Bir de Bu Yanı Var! Kenan Evren 95 yaşında... Halkoylamasında yüzde 92 oyla Cumhurbaşkanı seçilmiş... Bugün de yürürlükte bulunan anayasayı o hazırlatmış, kabul ettirmiş, yüzde 92 yurttaş oyuyla!.. Üstelik de 12 Eylül’de iktidara el koymadan beş ay önce dönemin Cumhurbaşkanı Korutürk’e bir muhtıra vermiş dört kuvvet komutanının imzasıyla!.. Gidişin doğru olmadığını söyleyerek, iktidardaki Demirel’i, muhalefete düşmüş CHP lideri Ecevit’i uyarmış... İşler iyi değil, bir an önce aklınızı başınıza alın, demiş! İki lider de “Bana değil bu sesleniş” deyip burun kıvırmış! Yeni Cumhurbaşkanını bir türlü seçememişler. Günler geçmiş, oylamalar sonuçsuz! CHP ile AP ortaklaşa bir aday bulup seçememiş!.. Aylar geçmiş, boşuna! Toplumda kavgalar, cinayetler, öldürmeler sürüp gitmekte!.. Sonunda Evren’le dört kuvvet komutanı işe el koymuş!.. Bir anda yurttaki kavgalar sona ermiş! Herkes de memnun... İşin bir yanı da bu işte... ??? 12 Eylül 1980’de darbe yapıp on yıl iktidarda kalan Kenan Evren ve arkadaşlarının giriştikleri serüven bu... Bu on yılda çok acılar Ü CMK 105. maddesini görmezden gelmekte, maddenin içeriği ile ilgilenmemektedir. Tutuklamaya yapılan itirazla ilgili yapılacak yargılamada dikkate alınması gereken önemli bir nokta, sürekli olarak savsaklanmaktadır. Madde aynen şöyledir: “103 ve 104. maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün içinde istemin kabulüne, reddine veya adli kontrol uygulanmasına karar verilir. Bu kararlara itiraz edilebilir.” Maddede açıkça tutukluluğa son verilmesi, şüphelinin salıverilmesi isteminde “cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşü”nün alınması aranmaktadır. Oysa uygulamada tutuklamaya veya devamına ilişkin yargılamada mahkemeler dosya üzerinde inceleme yapmakta, verilmiş dilekçeler, cumhuriyet savcısının yazılı istemini tetkikle yetinmekte, kısaca tarafları görmeden, dinlemeden, duruşma yapmadan karar vermektedir. Oysa, CMK 105. maddenin gerekçesinde aynen şöyle denilmiştir: “Salıverilme isteminin reddi veya kabulü hakkındaki karar, cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya avukatları dinlendikten sonra verilecektir; böylece savunma hakkına verilen önem vurgulanmıştır…” (2) Kanunun gerekçesinde, kanun koyucu duruşma açılması zorunluluğunu ortaya koyarken, uygulamada bu durumla hiç karşılaşılmamaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’deki bu uygulamayı Sözleşme’nin 5/4. maddesini ihlal edici nitelikte bulmaktadır. Mahkemenin 03.05.2007 tarihli Koşti / Türkiye, (3) 07.07.2009 tarihli Cahit Demirel / Türkiye (4) kararlarında, tutukluluğa karşı itirazlarda “çekişmeli yargı hakkı verilmemesinin etkin bir yargı yolu olmamasını”, ihlal nedeni olarak kabul etmektedir. CMK’de bu noktada mutlaka bir değişiklik yapılmalıdır. Tutuklama kararlarına karşı itirazlar dosya üzerinden, duruşma açılmadan değil, duruşma açılarak karara bağlanmalıdır. Bu konuya ilişkin önemli bir kanun değişikliği teklifi, CHP milletvekilleri Sn. Öztürk – Tarhan – Türmen – Aldan tarafından verilmiştir. CMK. 102/2. fıkrasının değiştirilmesi için önerilen değişiklikte, “Tutukluluk ve tutuklamanın devamı kararları çekişmeli bir duruşma sonucunda verilir” denilmektedir. Tutuklama ile ilgili başka bir ilginç ve tutarsız düzenleme, CMK 102 ve 252/2. maddelerinde yer almaktadır. CMK. 102/1 ve 102/2. maddelerdeki tuhaf Türkçe yazım tarzı, uygulamada uzun süre tereddütler yaratmıştır. Ağır cezalık işlerde tutukluluk süresini en fazla iki yıl olarak öngören bir kanunun, uzatma süresini üç yıl olarak belirtmesi mantığa aykırı değil midir? Ardından CMK 252/2. madde ile bu süreleri iki katına çıkarmak, “öngörülen güvencenin geri alınması” değil midir? Türkiye, tutuklama yanında başka yargılama önlemlerini uygulamaya koymak zorundadır. Tutuklamanın çok fazla uygulanması karşısında bu zorunluluk hissedilmektedir. Hukukumuzda “tutukluluğa seçenek önlemler” adı altında yeni önlemler düzenlenmeli veya adli kontrolün alanı genişletilmelidir. Tıpkı “konuttan dışarı çıkamamak, elektronik izleme sistemi kurmak” gibi. TBMM’de bekleyen kanun değişiklik tasarılarından birinde CMK 109’daki adli kontrol yükümlülüklerinden biri olarak “konuttan dışarı çıkamamak” öngörülmüştür. (5) Bunun yanı sıra genel Sayın. Öztürk Tarhan Türmen Aldan’ın hazırladıkları kanun tasarısında elektronik izleme önerilmiştir. Bu ve bunun gibi önlemlerle tutuklama ve adli kontrol kurumlarının tekdüzeliği ortadan kaldırılabilecektir. Bu kısa inceleme bize şunu göstermektedir ki, özelde tutuklama, ama genelde CMK yeniden gözden geçirilmelidir. CMK ve getirdiği kurumlar yedi yıl gibi kısa sürede kişinin kaybına neden olacak kadar ağır sonuçlar vermektedir. İnsan hak ve özgürlükleri ortadan kaldırılmaktadır. Ceza yargılamasının asıl amacı, insanın ezilmesi değil, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için yapılan araştırmalarda, kişisel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasıdır. 1 GÜLTAŞ, Veysel, “Tutuklama ve Kanun Yolları”, s. 19, 69, 87 2 YALVAÇ, Gürsel, “Karşılaştırmalı, Gerekçeli TCK, CMK, CGTİK ile ilgili Kanun ve Yönetmelikler”, Adalet Yayınevi, s.708 3 www.inhakbb.adalet.gov.tr/aihm/ karar/kostivedigerleri .doc Erişim tarihi: 26.01.2012 4 http://www.yargitay.g ov.tr/aihm/upload/186 2303.pdf Erişim tarihi:26.01.2012 5 Bkz. www.kgm.adalet.gov.t r Erişim tarihi:19.01.2012 Direktekiler... Yunan komutanı Trikopis’i esir alıp işgal askerlerinin işini bitirmişti Garp Cephesi Komutanı İnönü... İsmet Paşa şehre geliyor diye ağaçlara, telgraf direklerine çıktılar... Sonra zaten... Aynı yerde kafasına taş attılar... ? Menderes geldi... Karşılamaya koştular... Ağaçlara çıktılar... Elektrik direklerine tırmandılar... Birbirlerini ittirdiler... Alkış... Kıyamet... Ama Menderes asıldığında da bir tek kişi başını uzatıp “yapmayın” demedi... ? Şu asmaya kalktığınız 12 Eylül’de darbe yapan Kenan Evren’in anayasasına da yüzde 92 “evet” dedi bu millet... Meydanlara koştular... Ağaçlara çıktılar... Elektrik direklerine tırmandılar... “Demokrasiyi rayına oturtup gideceğiz” dediğinde bağırıyorlardı: “Gitme...” ? Askerlerin anayasasına yüzde 92 “evet” derken, yıllardır “başbakan” yaptığı Demirel’e de “siyasi yasak” getirmişti millet... Özal başbakandı... Ağaçlara çıktılar... Direklere tırmandılar... ? Bir gün geldi... Siyaseti yasakladığı Demirel’i önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı yaptılar... Ağaca çıktılar... Elektrik direklerine tırmandılar... ? Badem geldi... Demirel’in malına mülküne el koydular... Sülalesini kurutmaya kalktılar... Evine bile haciz geldi... Ağzını açsa hakaret, azar, tehdit... Millet başını kaldırıp “Yapmayın” demedi... ? Şu sıralar Yine ağaçlara çıkıyorlar... Direkteler... ? Bence güvenme... “Milletim” deyip duruyorsun ya, hiç belli olmaz... Bir anda değişiveriyor... Seni de satar... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle