18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 ŞUBAT 2012 PERŞEMBE [email protected] 12 DIŞ HABERLER ABD Dışişleri Bakanı, BMGK’de Suriye için, ‘Ya halkın yanında oluruz ya da şiddetin suç ortağı’ dedi Clinton, Bush gibi konuştu Dış Haberler Servisi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Suriye’yi ele aldığı toplantısında konuşan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, “Ya Suriye halkının yanında oluruz ya da devam eden şiddetin suç ortağı oluruz” dedi. Clinton’ın sözleri, eski ABD Başkanı George Bush’un 11 Eylül saldırılarından sonra “Ya bizimlesiniz, ya bize karşı” demesine benzetildi. Clinton, uluslararası toplumun Suriye’deki durumdan derin endişe duyduğunu ve Arap Birliği’nin tutumunun desteklenmesi gerektiğini belirterek “Suriye’ye askeri müdahale niyeti yok. Bu sorun barışçıl şekilde çözümlenmeli. Bunun için de ABD olarak Beşşar Esad’ın çekilmesi ve siyasi bir geçiş sürecinin başlaması için başkalarına izin vermesi gerektiğine inanıyoruz” dedi. ABD Dışişleri Bakanı, “Konseyden Arap Birliği’ni destekleyen bir karar çıkarmalıyız. Konsey üyeleri bir tercih yapmak zorunda: Ya Suriye halkının yanında ya da devam eden şiddetin yanında olacağız. Ben çoğunluğun Suriye halkının yanında olduğunu biliyorum” dedi. Birleşmiş Milletler verilerine göre Suriye’de 5 bin 400’den fazla kişinin öldüğünü ve bu sayının her gün arttığını söyleyerek Hillary Clinton’ın, BM Güvenlik Konseyi toplantısında, Suriye politikalarına destek isterken sarf ettiği sözler, 11 Eylül saldırılarından sonra ‘ya bizimlesiniz ya bize karşı’ diyen eski ABD Başkanı George Bush’u hatırlattı. (Fotoğraf: AA) Kendisi Avustralya’da ve bazen telefonla bağlanmak zor olabiliyor. Bundan kimse bir sonuç çıkarmasın” dedi. Saldırı ve Yaptırım Kıskacındaki İran İran’a saldırı tehdidi her geçen gün tırmanıyor. ABD seçimleri nedeniyle şahinlerden sürekli “Hadisene, ne duruyorsun? İran’a saldırsana!” baskısı gören başkan Obama bir yana; International Herald Tribune (IHT) / New York Times’ta çıkan Ronen Bergman’ın makalesi, saldırı için kesin tarih bile verdi. IHT’de çarşaf gibi yayımlanan tam sayfalık yazıda (2829 Ocak), İsrail’in bu yıl İran’a saldıracağı davul zurna ile ilan ediliyordu... Bergman artık geri dönülmez noktaya doğru hızla yol alındığına; meselenin özetle bundan böyle saldırının arka planını hazırlamaya kaldığına, (Irak savaşı öncesinde yapıldığı üzere!) “uluslararası yasal meşruiyet/kılıf altında” saldırıyı gerçekleştirebilmek için “uluslararası desteğin arttırılması yolundaki çabaların ilerletilmesi” gerektiğine dikkat çekiyordu. Sanal âlemde bomba etkisi yaratan ve internet sitelerinde çok sayıda tartışmayı fitilleyen Bergman’ın yazısı üzerine İran’dan yakın dönemde dönen bir uzman ve Avrupa’da bulunan bir “yeşil hareket” destekçisi İranlı ile görüştüm... Saldırı tarihlerinin artık böyle açıkça havada uçuştuğu ve yaptırım kıskacının arttığı dönemi, acaba İran halkı nasıl yaşıyor; baskıyla nasıl baş ediyordu? Başlangıçta, üstüne basa basa İran halkını hedeflemeyeceği söylenen ve sadece rejim kodamanları üzerinde baskılara yoğunlaşacağı iddia edilen yaptırımların çapının neden böyle genişletildiğini sordum öncelikle… Üç küsur yıl önce malum Obama... İslam ülkeleriyle ilişkileri “resetlemek” iddiasıyla işbaşına gelmişti. İslam âlemiyle sözüm ona “yeni sayfa açmak” savını sahiplenen yeni pozisyon mucibince, karşıtlaşmaya dayanan Bush’un ilkel “sopa” politikaları bırakılacak; yerine... “havuç ve sopa”ya başvuran “diyalog yolu” denecekti. Virajdaki en kritik ve önemli değişiklik, İran politikasında kendini gösterecekti. Obama, İran rejimiyle mümkün olduğu kadar “açılım/müzakere kapılarını” zorlayacaktı… Şablon baştan böyle konduğundan; yaptırımların gündeme geldiği ilk evrelerde önlemlerin “molla rejimi” üzerinde sadece seçilmiş noktalar üzerinde alabildiğince seçici biçimde uygulanacağı, geniş halk kitlelerinin yaptırımlardan doğrudan “zarar görmesinin hiçbir biçimde istenmediği” ve böyle bir hatanın bir daha asla yapılmayacağı söylenmişti. Bugün halbuki aynı Bush döneminin savaş öncesi Irak’ında olduğu gibi, İran’da “yaptırım kıskacı” giderek neredeyse ilaç piyasasını bile etkiler hale gelmiş... Konuştuğum İran kaynağı; bu “Bushlaşma” ortamını, geçmişteki vaatleri hilafına Obama’nın masadan “müzakere seçeneğini” kaldırmasına bağlıyor. Yaptırım yelpazesinin genişletilmesini; şimdiye değin olduğu gibi Batı’nın yalnız “güç politikasıyla” ilgilenmesi ve “güç politikası” kullanmasıyla açıklıyor. İran rejiminin ebedi, ezeli baskılarıyla öteden beri ezilen İranlıların katmerli çilesine şimdi bu “yaptırım kıskacı” da eklemlenince, hayat çekilmez hale gelmiş. Geleceğe dair her türlü belirsizlik artmış. Bu, İran halkında şimdiden büyük stres yaratmış. Farklı farklı başlardan oluşan rejimin “oligarşik” yapısı içinde zaten kimin hangi kararı ne zaman alacağı bilinmezken, AB’nin yürürlüğe koyacağı ek yaptırımlar ve uluorta yapılan saldırı söylentilerinin başını alıp gitmesiyle, günlük yaşamın her alanı etkilenerek sekteye uğramış... Riyaldolar “kuru” yoyo gibi oynadığından; alımsatımkirabanka işlemleri çıkmaza girmiş. Yüzde 20 sularındaki enflasyon, zıplamış. Kanser hastaları dahi, kemoterapi gibi son derecede yaşamsal tedaviler için gereken ilaçları önümüzdeki aylarda bulup bulamayacaklarına dair kaygı yaşamaya başlamışlar… “Günlük yaşamın” endişelerinin yanında, halkın bir numaralı korkusu, olası bir saldırı sonunda “İran’ın bölünmesi” imiş… Olası bir İsrail ya da ABD saldırısı sonucunda İran, komşu Irak gibi lime lime edilmekten çekiniyor anlayacağınız ve Azerbaycan, Kürdistan bölgelerinin yanı sıra Pakistan sınırındaki Belucistan’ın bölünmesinden korkuyor... Erken istendiği için yazıyı burada kesiyorum. Kaldığımız yerden hafta sonu devam ederiz. l Caferi, Ankara’dan yardım istedi Suriye’nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Beşşar el Caferi ise Türkiye’nin adını vermeden, Suriye’nin daha önce dostu olan bazı ülkelerin Suriye’de petrol rafinerilerine saldıran silahlı unsurları barındırdığını ileri sürdü. El Caferi, Suriye’deki ekonomik zorluklardan söz ederken de Türkiye ile ekonomik ortaklığa gittiklerini, ancak bunun kendilerine milyarlarca dolarlık zarar verdiğini de öne sürmekle beraber, “Arap Birliği’nin, Türkiye’nin, kardeş ülkelerin ve konseyin yardımına ihtiyacı var” dedi. İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague ve Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe ise Suriye’deki krizin çözülmesinde Arap Birliği’nin çabalarını destekleyen, Fas tarafından hazırlanan karar tasarısının BM Güvenlik Konseyi’nde kabul edilmesini istediler. İki bakan da Arap Birliği’nin çabalarının Batı dünyasının dayatması olmadığını savundular. E Esad rejimini kendi halkına şiddet kampanyası uygulamakla suçlayan Clinton, Arap Birliği’nin önemli bir diplomatik girişimde bulunduğunu ve Esad’a yöntemlerini değiştirme şansı verdiğini, ancak Esad’ın bunu yapmadığını belirtti. Clinton, “Suriye’de değişimin geldiğini biliyoruz, Esad rejiminin terör dönemi sona erecektir. Suriye 23 milyon kişiye ait, tek bir aileye değil. Değişim devleti yıkmadan ya da başka diktatörler üretmeden sağlanabilir” diye konuştu. ABD Dışişleri Bakanı, Rusya’nın, konseye sunulan ve Şam yönetimine karşı daha sert önlemler içeren tasarıya karşı tutumu ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile neden görüşemediklerine ilişkin bir soru üzerine de “Sayın Lavrov ile görüşeceğim. Irak savaşı öncesi gibi İlk kez resmi olarak dile getirildi Kritik önseçim Romney’nin Cumhuriyetçi Parti başkan aday ABD’de adaylarından Mitt Romney, Florida eyaletindeki kritik önseçimleri açık ara kazandı. Eski Massachusetts Valisi Romney, oyların yüzde 46’sını alırken, en yakın rakibi eski Temsilciler Meclisi Başkanı Mitt Gingrich ise yüzde 32’de kaldı. Romney, Florida önseçimlerini kazanarak, Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayının belirleneceği genel kuruldaki oylama için 50 delege kazandı. Böylece genel tabloda Romney 84, Gingrich 27 delege toplamış oldu. Florida zaferinden sonra kendine güveninin iyice arttığı gözlenen Romney’nin, şimdiden başkan adayı olmuş gibi konuşarak, Demokrat Başkan Barack Obama’ya yüklenmesi dikkati çekti. (AP) NATO’dan Pakistan’a büyük suçlama Dış Haberler Servisi Hazırlanan gizli bir NATO raporunda Pakistan’ın Afganistan Talibanına yardım ettiği ileri sürüldü. Raporda söz konusu yardımın Taliban örgütüne Pakistan güvenlik servislerince “doğrudan” yapıldığı belirtildi. BBC’nin konuya ilişkin haberine göre, kamuoyuna sızan rapor sorgulamalardan, Taliban’a karşı mücadele edenlerin tanıklıklarından elde edilen verilerle hazırlandı. Taliban ile Pakistan İstihbarat Örgütü (ISI) arasındaki ilişkinin ilk kez dile getirildiği rapora göre Pakistan, Taliban liderlerinin nerede olduklarını biliyordu. Raporda yer alan iddiayı “gülünç” olarak değerlendiren Pakistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abdül ?Basına sızan NATO Basit “Biz başka raporuna göre, Pakistan devletlerin iç işlerine karışmama prensibini İstihbaratı, Afganistan sürdürüyoruz, başka Talibanına “doğrudan” devletlerin de bu yardım sağladı. Pakistan prensibe bağlı hareket etmesini istiyoruz” dedi. Dışişleri Bakanlığı Sözcü istikrarlı ve iddiayı “gülünç” olarak huzurlu bir Afganistan’ın değerlendirirken, ABD kendi çıkarlarına uygun olduğunu da kaydetti. ‘Sarkozy yeni tasarı sunacak’ Dış Haberler Servisi Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’nin, “Ermeni soykırımı”nı inkârı suç sayan yasa tasarısının Anayasa Konseyi tarafından geri çevrilmesi halinde, “acilen” yeni bir tasarı sunacağı bildirildi. Fransız haber ajansı AFP’ye konuşan, kimliklerini saklı tutan iki bakan, Sarkozy’nin kararını, bakanlar kurulu toplantısında kendilerine ilettiğini duyurdular. Sarkozy’nin, dünkü Bakanlar Kurulu toplantısında, yasa tasarısını desteklemeyen bakanları eleştirerek “önlerini görmemekle” suçladığı da bildirildi. Haberde, Sarkozy’nin, Anayasa Konseyi’nin yasayı geri göndermesi halinde, Yahudi soykırımının inkârının suç sayılmasıyla ilgili yasanın da artık sorgulanabileceği tehdidinde bulunduğu da belirtildi. Söz konusu tasarı Fransa Senatosu’nda kabul edildikten sonra, 77 senatörün başvurusuyla ülkenin en büyük yargı organı olan Anayasa Konseyi’ne götürülmüştü. Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu ise Fransız senatörler üzerinde baskı oluşturan Ermeni diyasporasının bazı senatörleri tehdit ettiğini ve bu senatörlerin kendilerini tehdit eden Ermeniler hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını duyurdu. ALMANYA’YA GÖÇ TARTIŞILDI Savunma Bakanlığı’ndan “Uzun zamandır bir bağ olduğundan endişeleniyorduk” açıklaması geldi. ‘Her şeyi biliyorlardı’ Raporda, bir El Kaide mensubunun “Pakistan her şeyi biliyordu” sözlerine de yer verilerek, söz konusu kişinin “Her şeyi kontrol ediyorlardı. Kunar Vadisi’ndeki tek bir ağacı bile onlar olmadan izleyemezdim” dediği belirtiliyor. NATO raporunda, Afgan polisleriyle askerlerinin ülkedeki isyancılarla sıkı işbirliği içinde olduğu da ileri sürülüyor. Afgan halkı içinde Taliban’a yaygın bir destek olduğuna dikkat çekilen raporda, tüfek, tabanca ve ağır silahların Afganistan güvenlik güçlerince Pakistan pazarlarında satıldığı da vurgulanıyor. Dış Haberler Servisi Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir ile Stuttgart Belediye Başkanı Wolfgang Schuster tarafından hazırlanan ve kısa süre önce Türkçesi yayımlanan “Mitten in Deutschland (Almanya’nın Ortasında)” isimli kitap, dün Almanya’nın İstanbul Başkonsolosluğu’nda, siyaset ve kültür dünyasından çok sayıda ismin katıldığı toplantıyla tanıtıldı. Almanya’daki Türk göçmenlerin yaşadıklarına ve tecrübelerine ışık tutarak onların öykülerine yer verilen kitabın yazarlarından Özkan Işık, Sibel Yüksel ve Nilgün Tasman’ın okuma etkinliği düzenlediği tanıtımda, kitaptan esinlenilerek hazırlanan “Stuttgart’ın Ortasında” başlıklı 20 dakikalık bir film de gösterildi. Toplantıda, Almanya’nın İstanbul Başkonsolosu Brita Wagener ile Schuster’in katıldığı, Almanya’daki Türk göçmenlerin deneyimleri ve bugün gelinen noktaya ilişkin bir tartışma yapıldı. Yalnızca göçmenlerden uyum beklenmemesi gerektiğini söyleyen Schuster, özellikle kamuda çokkültürlü çalışanlara ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Schuster, Almanya’nın artık bir göç ülkesi olduğunu idrak etmesi gerektiğini ve Almanya’da bir ‘hoş geldin kültürü’ne ihtiyaç duyulduğunu sözlerine ekledi. Entegrasyon herkese lazım ‘SOYKIRIMI İNKÂR YASASI’ GERİ DÖNERSE İran’ın ‘bölünme korkusu’ T.C. SERİK 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI DOSYA NO: 2011/733 Talimat. Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıymeti, adedi ve evsafı; 1. TAŞINMAZ: Antalya ili Serik ilçesi Karadayı beldesi 161 ada 5 nolu parselde kayıtlı 3494,77 m2 miktarlı taşınmaz ARSA vasıflı olup, söz konusu parsel imar planı içerisinde olup, Karadayı beldesi yerleşim içerisinde yer alır. Parselin inşaat yoğunluğu 0,150,30 2 kata müsaittir. Parselin doğusu, batısı ve güneyi yol, kuzeyi 46 parsel olarak çevrilmiştir. Taşınmazın tam hisse olarak arz değeri m2 üzerinden 75,00 TL’den hesaplandığından 262.107.75.TL’dir. Parsel üzerinde yedi adet seradan, bir adet bina ve bir adet depodan oluşan fide yetiştirme tesisi bulunmakta olup bilirkişi raporuna göre yaklaşık olarak 2632 m2 alana oturmaktadır. Sera ve binaların toplam değeri 356.000,00 TL’dir. Taşınmaz müştemilatsız olarak (yedi adet sera, bir adet bina ve bir adet depodan oluşan fide yetiştirme tesisinden ayrı olarak) ARZ değeri üzerinden TAM hisse olarak satışa sunulacaktır. SATIŞ SAATİ: 10.0010.10 arasında SATIŞA ESAS DEĞERİ: 262.107.75.TL. Satış Şartları; 1 Birinci açık arttırma 19/03/2012 günü saat yukarıda belirtilen 10.0010.10 arasında Serik 2. İcra Dairesi’nde yapılacaktır. Bu arttırmada muhammen kıymetlerinin %60’ını ve rüçhanlı alacaklar toplamını ve satış masraflarını geçmesi şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartı ile arttırma on gün daha uzatılarak onuncu gün olan 29/03/2012 tarihinde aynı yer ve saatlerde ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilmemişse, ilanda gösterilen sürenin sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, arttırma bedeli malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanlı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kıymetlerin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktara kadar banka teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış bedeli üzerinden yasal oranda KDV, ihale damga resmi bedelleri ile alıcı tarafından yatırılması gereken tapu harç ve masrafları ile tahliye ve teslim masrafları alıcıya aittir. Gayrimenkulün aynından olan birikmiş emlak vergisi tellaliye bedelleri satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (irtifak hakkı sahipleri) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicilinde sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu miktar varsa önce teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilir. 6 Satışa iştirak edeceklerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, satış ilanının tebligat yapılamayan ilgililere gazete ile ilanen tebliğ yerine kaim olacağı, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı 2011/733 Talimat sayılı dosya numarasıyla Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 23.01.2012 (Basın: 6353) RTE usulü ‘dinci laiklik’ İran’ı yazarken tam, ekrana RTE’nin “Dindar gençlik yetiştirmek istiyoruz” demeci düştü. Bu konuda da iki kelam etmeden geçemedim. Başbakan daha yeni Arap Baharı ülkelerine “laik devlet” önermesi yapmamış mıydı? Laik devletlerin başbakanları hiç böyle laf eder mi? Yurttaşlarının dindarlık derecesi “laik devlet” başbakanlarının ilgi alanına girer mi? Laik devletlerin başbakanları, dindarlık dozunu farklı ölçülerde yaşayan yurttaşların tümüne eşit mesafede durmak yükümlüğünde değil mi? Öyle anlaşılıyor ki... Recep Tayyip Erdoğan cumhuriyetinde “laiklik” de artık RTE usulü “dindar laiklik” olarak sil baştan yeniden yazılacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle