23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAY FA CUMHURİ Y ET 5KASIM2010CUMA 4 DIMY ADA  BUGUN ALİ   Sİ RMEN HABERLER Cumhurİ ye t  'e çarpıcı  açıklamalarda  bulunan  Diyanet  Işleri  Başkanı Ali  Bardakoğlu,  yasa  düzenlemelerini  Diyanet'e  sormak  laikliğe  aykırıdır Düşman mı Arıyorsun? Demek ki ZayıfsınL Bu sütunun  müdavimleri bilirler ki, Avrupa  düşmanı olmadığım  gibi  ayran budalası  misali Av   salak (Avrupa  salak=Euro manyak) da değilim ve AB üyeliğimiz  gibi olmayacak dualara d a "amin" demiyorum. Türkiye'nin  yakın bir gelecekte AB'ye üye olamayacak  olmasında da, en fazla  kendi  kabahati olduğunu düşünüyorum. Bu zorunlu  giriş, kimsenin yazıdan  "kedi  uzanamadığı ciğere  murdar  dermiş"   gibi bir  sonuç çıkarmaması  için yazıldı. Son  günlerde, başta arkadaşımız  Nilgün Cerrahoğlu'nunkiler  olmak üzere, AB ile ilgili basınımızda  ciddi ve nitelikli yazılar  yayımlanıyor. Bunların  çoğu da, Avrupa'daki  İ slamofobi  veya Türkdüşmanlığını  konu alıyor. Ahmet  İ nsel'in önceki günkü  Radikal'de yayımlanan  yazısı da,  son Avusturya  seçimlerinde başarılı  sonuçlar alan,  aşırı sağcı Avusturya  Özgürlük Partisi'nin  Avrupa'nın  altı aşırı  sağ partisiyle yaptığı Türkiye  karşıtı  toplantıdan söz ediyordu. durumlara düştükleri görülmüştür ve yine tarih o güçlüklerden yaratıcı  zekâsı, azmi  ile kısaca  sürede kurtulmuş toplumların ya da ulusların  parlak örnekleriyle doludur. Örneğin 1870 Savaşı'ndan  sonra Fransa'nın  rekor sürede toparlanışı, 2. Dünya Savaşının ertesinde Almanya'nın  mucizevi biçimde  kalkınması,  bunun iki örneğidir. Ama  bu kez  Avrupa'nın durumu  hiç de öyle  olacağa benzemiyor,  sürekli bir çöküşün beiirtilerini sergiliyor. Diyanet'ten  laiklik uyansı FIRAT  KOZOK ANKARA   D iyanet İ şleri Başkanı Prof. Dr. Ali  Bardakoğlu,  türban  başta olmak üzere bir  yasa düzenlemesi yapılırken  "Diyanet İ şleri Başkanhğı'nın görüşü nedir?" diye sormanm  laikliğe aykırı  olduğunu söyledi. Bardakoğlu, "Siyasi tartışma siyasi zeminde yürür. Biz  bunun bir  unsuru olmadık şimdiye  kadar" dedi. Resmi resepsiyonlara katılmadığmı belirten Bardakoğlu,  "Atatürk'ün gösterdiği önemi kimseden görmedik, o yüzden resepsiyonlara katılmıyorum" dedi. Sağlık Bakanı  Recep  Akdağ'm, Hayrünnisa Gül'ün elini sıkmaması ile  alevlenen  "tokalaşma" tartışmasıyla ilgili olarak da Bardakoğlu, "Ben  şahsen elini uzatan hanımefendilerin elini sıkmakta bir  beis görmüyorum.  Tokalaşmanın haram olduğunu bildiren açık bir  dini metin bulunmamaktadır" diye konuştu. Prof. Dr. Bardakoğlu, Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer ve  muhabirimiz  Fırat  Kozok'un sorularmı yanıtladı.  Bardakoğlu'nun sorularımıza verdiği yanıtlar  şöyle: Diyanet İ şleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, "Atatürk'ün österdiği  önemi kimseden görmedik, o yüzden resepsiyonlara katılmıyorum"  dedi. 'Tokalaşma konusunda bir dini  kuralyok'   Kadın  elini  sıkmamak  Müslümanlığın parçası mıdır? Siz 29 Ekim resepsiyonuna gittiniz  mi?  Ben bugüne  kadar hiçbir  resepsiyona katılmadım. Şu sebeple  katılmıyorum; rahmetli Atatürk'ün Cumhuriyeti kurarken Diyanet İ şleri Başkanlığı'na verdiği  önemi ve  itibarı bugüne kadar hiçbir zaman göremedik. Onun için iyi giyimliler  arasında sırada yürüyen  bir kişi ohnayı ben kurumuma ve  konumuma karşı bir haksızlık olarak gördüğümden bu tip devlet protokollerine pek iştirak etmiyorum. O  dönemin  uygulamalarının  yanına bile yaklaşmayan bir şey olduğu için de kendime daha fazla haksızhk etmemek adına pek katılmıyorum.  Peki, el sıkma konusunda ne  düşünüyorsunuz?  Tokalaşmanın dini yönünü tartışan bir toplum ohnamahyız aruk. Ben şahsen elini uzatan hanımefendilerin  elini sıkmakta bir beis görmüyorum. Tokalaşmanın  haram olduğunu  bildiren açık bir dini metin bulunmamaktadır. Ama hanımların bu konudaki tercihine  de saygı  duyanm.  İ şin adabımuaşereti, el uzatan kadınlann elini sıkmak bir medeni davranıştır ama kültüründe, geleneğinde, bölgesinde böyle bir âdet yoksa bunu da çağdaşhk ölçütü olarak tartışmaya açmak da doğru değil. Türkiye'de  30  milyonu  aşkın  kadın  var, hepsini bir kahba sokmak mümkün mü?  Yurtdışından getirilen hayvanlar Kurban bayramında kesilecek.  Ancak bunlardan bir bölümünün liîiclını olduğu ortaya çıktı. Sizce  bu  konuda  dinen bir  sakınca var  mı?  Kurban konusunda en önemli  şey vekâletle kurban kampanyasının yardım kampanyasına dönüşmemesidir. Kurban kesme yerine yardım yapan sadece  hayır  yapmış  olur.  Onun için  kesimsiz  kurban  ohnaz. İ nsanlar parayı verip  arkalarını  dönüp  gitmemelidir. Türkiye'de kesilen hayvanlann 5'te  4'ü diğer zamanlarda kesiliyor ve zenginin sofrasına  gidiyor.  Yahıızca  5'te  l'i kurbanda kesiliyor ve fakir fiıkaraya gidiyor. Yıldan yıla et gören insanlar var. Bu dönemde zenginlerin kurban etini dipfrize koymasını doğru buhnuyorum. Hayvanın  ithal  olmasının  sakıncası yok,  hadım  ohnasının  da  sakıncası yok.  Sağlıklı ohnası yeterlidir. • •• Zaten Avrupa'nın  hem de hemen  her ülkesinde sürekli düşman  arayışı  içine girilmesi de bu gidişin bir göstergesi olarak algılanabilir. Gerçekten de, dikkatle baktığınızda  görürsünüz ki tarihte sürekli orada burada düşman  arayıp,  politikasını onun  üstüne  bina etmeye çalışanlar,  güçlü görüntü vermek  isteyen, ırkçı faşistlerdir. Bir önceki tümcenin son iki sözcüğünü "zayıf rejimler"   olarak da okuyabiliriz. Y aratıcı,  üretici, ilerletici politikalar  üretemeyenler, sanal  tehlikeler yaratıp, umacı  misali  düşmanlar yaratıp, onun  üzerine politika oturtur. Ve tarihe dikkatle baktığınızda  görürsünüz ki, o  politikalar yüzünden de batarlar. İ nanmıyorsanız  tarihe bir daha  bakın, büyük  ırkçı saldırıları,  holokostları hep çöküşler  izlemiştir ve kimileri bu çöküşlerin gerçek  nedenlerini görememiş ona başka sebepler  aramamıştır. Avrupa  düşman yaratmadan  politika oluşturamadığına  göre zayıftır,  çaresizdir. Aynı şekilde, AKP ve onun lideri Tayyip  Erdoğan da aynı  politikayı gütmektedir. O  da ayakta durmak için bir  düşman yaratıp  onun üzerine  politika oturtmak zorunluğunu  hissetmektedir. Bu durumda bizim  sağırlar diyaloğu sandığımız  AB  AKP  diyaloğu ise gerçekte bir  biçareler diyaloğundan başka bir şey olmuyor. asirmen@cumhuriyet.com.tr 'Musluman olmanın yegane ölçütii türban degildir'  Türban tartışmaları sırasında sizden de  görüş istendi. Bu  ileride miras, evlilik  gibi  konularda  da  sizden  görüş  istenmesinin yolunu açar  mı?   Biz  dinle  ilgili  konuda  görüş  bildirmekten çekinmeyiz. Ama hiçbir zaman görüşümüz siyasetçinin ne yapacağına  ilişkin olmaz. Siyasi tartışma siyasi zeminde yürür.  Biz bunun bir unsuru olmadık  şimdiye kadar.  Ben bu tür konulann Diyanet'ten görüş soıularak çözüme kavuşturulması değil, özgürlükler paketi olarak çözülmesi gerektiğini defalarca söyledim. "Bir konuda yasal düzenleme yapacağız, Diyanet'in görüşü nedir" demek, laiklik ilkesine  aykındır. Biz dinin doğru bilgisini  söylemekle görevliyiz ömeğin alkol kullanmak günahtır, ister araba kullanırken kullansın, ister dağ başında bir kulübede tek başına otururken kullansın.  Ama  içkinin hangi durumlarda suç olacağı  siyasetin  işidir.  Peki türban konusunda ne düşünüyorsunuz?  Başörtüsünün de şimdiye kadar dini değerlendirmesini yapuk. Yani Müslüman kadınların 14 asırdır başlannı dini bir vecibe olarak gördüklerinden dolayı  örtegeldiklerini  söyledik.  Başörtüsü  konusunun  çağdaşlık,  laiklik  bağlamında  tartışılmasını doğru  bulmadığımızı  defalarca  söyledik. Ben yetişkin kadınlann başlannı örtmelerinin dini bir vecibe olarak algılandığını  söylüyorum.  Siyaset  nerede yasaklar,  nerede serbest bırakır, o siyasetç  ilerin işidir.  Ama şunu da söyleyeyim,  bu Müslüman olmanın yegâne ölçütii olarak da algılanmamıştır. "Başını örtersen, içki içmezsen Müslümansın, tersini yaparsan değilsin" gibi bir kategorik  ayrım  da bizim  geleneğimizde yoktur. "Ben  Müslümanım" diyen Müslümandır. Müslümanlığın inanma, ibadet, davranış ve ahlak yönüyle birçok kuralı vardır. Bütün bu kadar kalem, beşeri hayatımıza ilişkin ödevi olan bir dini belli bir şekille izah etmek ve ona indirgemek Müslümanlığı anlamamış olmaktır. Siyasetin  dışında kalmayı  başardık'  Diyanet'in daha özerk bir  yapıya kavuşturulması yönündeki sözleriniz tartışma yarattı. Bu  görüşlerinizi  açabilir misiniz?  Diyanet İ şleri Başkanhğı'nın ve  dini teşkilatlarm hangi alanlarda ne gibi  hizmetler vereceklerinin smırlan, siyasetin smırları netleşirse, kurumun  bağımsız, otonom,  özerk olmasmdaki kaygılar boşa çıkar. Yani Diyanet bağımsız, otonom  olduğu zaman  şimdikinden daha  farklı  alanlara karışacak, müdahale edecek diye bir  kaygıya yer  yok  çünkü D iyanet'in  hangi  konularda nasıl hizmet yapacağı artık istikrar kazandı ve  benzeri kurumlar arasmda siyasetin dışmda kalmayı en iyi  başaran kurum Diyanet İ şleri Başkanhğı'dır. D iyanet'in  kendi yönetimini belirlemesi, mali konularda daha  özerk olması önümüzdeki yıllarda tartışılmaya değer bir  konudur.  Avrupa'da kilisenin başmı siyasi iradenin  atadığmı göremezsiniz. • •• Olay  ne yeni, ne de Avusturyalı  faşistlere özgü. Benzeri tepkilere,  Fransa'da ve Almanya'da  rastlanıyor. Arkadaşımız  Nilgün Cerrahoğlu,  M erkel'in çokkültürlülüğünün  iflasını ilan ederken  neyi amaçladığını  d a bir yazısında  belirtiyor, başka bir  makalesinin  başlığında ise şu soruyu  ortaya atıyordu:  Türk  Düşmanlığı Avrupa'yı  Kurtarabilir mi? Soru  ilk bakışta Avrupa'nın  bir kurtarıcı düşünce ya d a çare  aradığı izlenimini  doğuruyor ki,  bu çağırışım  doğrudur. Gerçekten yaşlı,  kalkınma hızı yavaşlamış,  yaratıcılığı tavsamış,  nasıl  bir birlik olacağı  konusunda birtürlü anlaşmaya  varamamış, kendi varlığını  birliği oluşturan  ülkelerin  halklarına bile oylarıyla  kabul ettirememiş olan  Avrupa gerçekten güç durumdadır ve  buradan çıkacak  bir çare aramaktadır. Tarihte  b ü yü k yad a küçük toplumların çok güç Diyanet  rüştünü  ispat etti'  Böyle bir  yapıda Diyanet'in cemaatlerin kontrolüne girme riski  yok mu?  D iyanet'te  de tüm  atamalar, devletin diğer kurumlarmda olduğu gibi siyasi atamalar geçerli. Bunun  hiçbir riski  yok da, D iyanet'in  özerk olmasmm, teşkilatm kendi kendini yönetecek  kişilerin  seçiminde teşkilat  mensuplarmm devrede  olm asm m riski  varsa  o zaman bu konu tartışmaya  değer  bir konu  değildir.  D iyanet bugüne  kadar rüştünü ispat  etmiştir. D iğer  kurumlar nasıl  tedbir  alıyorsa,  D iyanet  de  alır. D iyanet  de diğer  kurumlar kadar  güvenilirdir.  C um huriyet'in ilk  yıllarmda  da benzer bir yapı  vardı.  Böyle bir  yapıda gayrimüslimlere de  yer  verilebilir  mi?  Şu  anda  zaten  gayrimüslimler kendi idarelerini kendileri oluşturuyor. Türki ye'de diğer din mensuplarmm teşkilatları tamamen  devletin bürokratik mekanizmasmm dışmda, kendiliğinden özerk  bir şekilde oluşuyor. D iyanet İ şleri Başkanlığı hiçbir zaman  devletin dini  hayatı kontrol  mekanizması  olmamalıdır, bir güvenlik birimi gibi hareket etmemelidir. Dine bir  şekil verme aracı  da olmamalıdır.  D evletin toplumsal güvenliğini  sağlayacak bir  sürü birim var.  Bizim  din  görevlilerimiz topluma  din konusunda  ayrıştırmadan, dindarlık ölçümü yapmadan dinin  doğru bilgisini veren ve  buna  öncülük  eden kişiler olmak zorundadır. TÜRKİ YE  IŞ  BANKASI  A. Ş .  KORUMA AMAÇLI  ŞEMSİ YE  FONUN A BAĞ LI   B  Tİ Pİ   % 95  KORUM A AMAÇLI  Yİ RMİ NCİ   ALT  FON T ALE P  TOP LAM A  TAR İ H LER İ :  3 1 1  Ka s ı m  2 0 1 0 Talepler  şubelerimiz  kanalıyla  kabul  edilecektir. Anapara  koruması vade  sonunda geçerli  olup en iyi gayret  esaslanna  tabidir. Altının  yükselişine  seyirci kalmayanların ödülü: t  % 9 5  Anapara Koruma Amaçli Altın  Fonu •  Önümüzdeki 1 yıllık  dönemde altın fiyatlanndaki  yükselişten faydalanmak istiyorsanız bu fon tam size göre! :  Altın fiyatları  yükselirse  kazanın, altın fiyatlan  düşerse de k  anaparanızm %95'i korunsun. m Aynntılı  bilgi: isbank.com.tr  |  444 02 02  |  Şubelerimiz Q C  M  ,  B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle