19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] SAYFA CUMHURİYET 19 TEMMUZ 2009 PAZAR 10 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Bahçeşehir Üniversitesi Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süheyl Batum’dan çarpõcõ tespitler Totalitarizme sürükleniyoruz Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Süheyl Batum’la Türkiye’nin son yedi yõldõr geldiği noktayõ konuşuyoruz. Batum’un ilginç tespitleri var. AKP hükümetinin, bir yol haritasõ üzerinde Türkiye’nin bütün yerleşik kurumlarõnõ ele geçirme çabasõ içinde olduğuna vurgu yapõyor. Bunun son örneği olarak asker kişilerin sivil yargõda yargõlanmalarõnõn yolunu açan gece yarõsõ baskõn yasayõ gösteriyor. Uygulamalara itiraz edenlerin AKP hükümeti ve yandaş liberaller tarafõndan “Ergenekonculukla” damgalandõklarõna işaret ediyor. Genelkurmay Başkanõ Orgeneral İlker Başbuğ’un “asimetrik psikolojik savaş yürütüldüğü” tespitini çok doğru buluyor. “Bu yol Türkiye’yi faşizme götürüyor” diyor. - Askeri personelin sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü açan gece yarısı baskın yasayı nasıl değerlendiriyorsunuz? S.B. - Önce, söylediğiniz o sözün çok önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Türkiye’de artõk maalesef her şey belli bir plana, belli bir amaca göre yapõldõğõ için bütün kavramlarda içeriğin belirsizleştirilmesine, daha doğrusu kavramlarõn anlamõnõn ortadan kaldõrõlmasõna çalõşõlõyor. Bunlardan birisi de bu gece yarõsõ yasasõ. Çok güzel söylediniz. “Baskın yasa” dediniz. Gerek Başbakan, gerek iktidarõn temsilcileri, gerek Türkiye’deki “aydın” diye geçinen bir kesim, “Bu gece yarısı yapıldıysa ne olmuş? Ne var? Meclis gece yarısı çalışmaz mı?” diyorlar. Sorun bunun gece yarõsõ yapõlmasõnda değil. Sorun yasanõn dünyanõn hiçbir demokratik ülkesinde görülmeyecek şekilde baskõn biçiminde geçirilmesi. Biz eskiden, karşõmõzdakinin elinden bir şey almak istediğimiz zaman, “Aaa, bak kuş geçiyor” derdik. O kuş nerede diye başõnõ başka yana çevirince de elinden istediğimizi alõrdõk. Bu yapõlan çok tehlikeli bir iş. Türkiye’de belli bir yasa yapma süreci vardõr. Bu süreçte hem anayasa hem de iç tüzük bunu düzenlemiştir. Yasa oldubittiye getirilip çıkarılamaz - Bundan amaç nedir? - Böyle baskõn yasalar olmamasõ için. İktidar tabii ki kendi istediği yönde yasa çõkartmaya çalõşacaktõr. Ama bunu yaparken kamuoyu bilgilendirilmeli, tartõşõlmalõ, muhalefetin, başka kurumlarõn görüşleri alõnmalõ ve sonuçta da ortaya bir yasa çõkarõlmalõdõr. Dünyanõn pek çok ülkesinde bu düzenlemeler vardõr. Hatta bazõ yasalar için daha farklõ kurallar da getirilmiştir. Organik yasalar, temel yasalar denilmiştir. Bunlar devletin temel organlarõ için yasalardõr. Şimdi bu olaya gelelim. Bu, sonuç itibarõyla askeri yargõyla sivil yargõ arasõndaki ilişkileri, bunlar da insanlarõn nasõl yargõlanacağõna, usul kurallarõna yönelik önemli değişiklikler getiren bir yasa. Siz yargõ organõnõ yeniden düzenliyorsunuz. Tabii ki yaparsõnõz. Ama önerinizi getirirsiniz. Muhalefet bunu bilir. Tartõşõlõr. Kurumlar, hukuk kurumlarõ görüşlerini söyler. Muhalefetin de “Ey halk, bunlar böyle bir yasa getiriyor. Haberiniz olsun” deme hakkõ olur. Yine de bunun ardõndan siz yine çoğunluğunuza dayanarak yasayõ çõkartõrsõnõz. Muhalefet beğenmezse bunu Anayasa Mahkemesi’ne götürür. Bu yasada herkes memnun. Komisyonda görüldü. Kabul edildi. Genel kurula geldi. Görüşülmeye başlandõ. Gece saat 00.59’da son oturum açõldõ. Saat 01.30 dolaylarõna geldiğinde bir anda yeni bir önerge getiriliyor. Apar topar kabul ediliyor. Olayõn vahameti buradan kaynaklanõyor. - O önergede de yapılan tek bir kelime oyunu değil mi? - Tek bir kelime oyunuyla yargõnõn bütün işleyişi değiştirildi. Üstelik bunu hiçbir kurumla görüşmeden, parti çoğunluğu olarak geçirdi. Yani tam bir baskõn. Bunu gerek AKP temsilcileri gerek liberal “aydınlar”, gerek sözüm ona liberal gazeteciler ve maalesef Cumhurbaşkanlõğõ’nõn hukukçularõ gözden kaçõrmaya yeltendiler. Bu bir baskõn yasadõr. Yasalar gece yarõsõ tabii ki konuşulur ama baskõn şeklinde değil. Siz bu kadar önemli bir konuyu nasõl olur da gece yarõsõ bir önergeyle geçirirsiniz? İşin saklanacak yeri yok. Son oturumun tutanaklarõna bakõn. Ne demek istediğimi anlarsõnõz. En son maddede de bir önerge daha verdiler. Bu da yasanõn şimdiki davalara da uygulanmasõnõ öngörüyordu. Alelacele bunu da kabul ettiler. - Peki, bu yasa anayasaya aykırı mı? - AKP’nin bütün temsilcileri ve liberal aydõnlar, “Bu değişikliği AB istiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları var” diyorlardõ. Bu söyledikleri kesinlikle doğru değildir. Bu yasa anayasaya aykõrõdõr. Çünkü anayasanõn 145. maddesi çok net. Liberal aydõnlar, liberal ve dinci gazeteciler “Sivilleştik,” diyorlar ya, 145. maddeyi açõp okusunlar. Madde şöyle diyor: “Askeri mahkemeler asker kişileri, askeri olan suçları, asker kişiler aleyhine işlenmiş suçları, askeri mahallerde işlenmiş suçları yahut askerlerin askerlik hizmet ve görevlerine bağlı olarak işledikleri suçları yargılar.” Oysa bu yasa, isterse askeri mahalde işlensin, ister askerlik görevini yerine getirirken olsun, bazõ suçlarõ oradan ayõrõp sivil mahkemelere götürüyor. Bu ise anayasanõn bu hükmü değiştirilmeden yapõlamaz. Kimilerinin yalan söylediklerini vurgulamak açõsõndan şunu söylemek istiyorum. “Sivilleşmeyelim mi?” diyorlar. İsterlerse askeri yargõyõ da kaldõrõrlar. Ama baskõn yasayla değil. Bunu anayasayõ da içerecek şekilde yapabilirsiniz. Başka daha tehlikeli bir nokta var. Türkiye’de milletvekilleri neredeyse kaldõrõlmasõ çok zor olan dokunulmazlõk hakkõna sahipler. - Bir de Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanun da sivil bürokratlar ve memurlara çok ciddi dokunulmazlıklar sağlamıyor mu? - Evet. Örneği ortada. Liberal aydõnlarõn õsrarla görmekten kaçõndõklarõ RTÜK’te yaşananlar. RTÜK Başkanõ Zahid Akman’õ yargõlayabiliyorlar mõ? Hayõr. Siz sivil bürokratlarõn hiçbirisini yargõlayamazken o madde değişikliği bir kelimeyle geldiği ve ötesi unutulduğu için bu yasayla Genelkurmay Başkanõ, kuvvet komutanlarõ dahil istediğiniz askeri hiçbir güvenceleri olmadan içeri alabilir ve yargõlayabilirsiniz. Bir devlet bürokratlarõ arasõnda anayasanõn ayrõca 123. ve 128. maddelerindeki “kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümlerine aykırılık oluşturmadan” ibaresini göz ardõ edip ayrõm yapabilir mi? Sayõn Cemil Çiçek dahil AKP’nin bütün temsilcilerinin yasanõn çõkõşõndan bugüne kadar yaptõklarõ konuşmalarõna bakõn. Anayasaya, 145. maddeye en ufak bir atõfta bulunmuyorlar. “AB istedi” diyorlar. - İyi de AB’nin koyduğu böyle bir koşul var mı? - Yok canõm. Olur mu? Ama, “Venedik diyor ki..” gibi gerekçeler gösteriyorlar... - Bunlar da palavra... Olay çok net. Amaç ve yol haritasõ belli olunca ve AKP de bunun uygulayõcõsõ, liberal aydõnlar da belirli nedenlerle onun şakşakçõsõ konumunda bulununca bazõ şeyleri eğeceksiniz, bükeceksiniz. Siz, “Hukuk” diyorsunuz. Liberal aydõnlardan birisi çõkõp cevap veriyor: “Usul canım, usul. Amaç ulvi.” Bunlarda hiçbir kaygõ filan da yok. “Askeri yargıya güvenmiyorum. Sivil yargıya güveniyorum” diyor. Sivil hâkim adamõ tutukluyor. Alkõşlõyorlar. Sonra mahkeme heyeti tutuklama kararõnõ kaldõrõyor. Bunlar feryadõ basõyor: “Ben sana da güvenmiyorum.” İyi de kardeşim, askeri yargõya güvenmediğini söylüyorsun. Sonra istemediğin bir karar çõkõnca sivil yargõya da güvenmiyorsun. Bu ne iş? - Albay Dursun Çiçek olayı mı? - Evet. Bu sefer ona, “Sadece senin istediğin gibi karar verene mi güveniyorsun?” diye sorunca da dönüp “İşte Ergenekoncu” diyor. Venedik diye tutturmuşlar. Ne o? Venedik Amca mõ? Koca koca aydõnlar, “Venedik dedi ki...” diyor. Kim bu Venedik? Nereden demiş? “Venedik dedi ki...” diyor. Bunlarõn peşlerine takõlan bazõ cahil aydõnlarõ bir tarafa bõrakarak söylüyorum. AİHM diye bir organ var. Bu, belirli hukuk kriterleri koyan bir mahkemedir. Bazõ liberal aydõnlar bu mahkemeyi 1999-2000’li yõllarõn başlarõna kadar önemsiyorlardõ. İktidar da çok önemsiyordu. Abdullah Gül’ün eşi türbanõyla üniversiteye giremediği gerekçesiyle AİHM’de dava açmõştõ. Gül Dõşişleri Bakanõ’yken bile dava devam ediyordu. Ne zaman ki AİHM, 28 Şubat sürecinde RP’nin “anti-demokratik ve şeriat düzeni amaçlayan bir parti olduğu” gerekçesiyle kapatõlmasõnõ onayladõ, bağcõyõ dövmekten yana olan kesim durakladõ. Bu da bitmedi. AİHM Leyla Şahin kararõnõ verince o güvendikleri dağa kar yağdõ. Artõk onun dõşõnda bir şey bulmalarõ lazõmdõ. AİHM için “Ergenekoncu” diyecek halleri de yok. Şu anki gülünç hallerinden daha da gülünç duruma düşerler. Bunun yerine 1990’da Venedik Komisyonu adõyla, Sovyetler Birliği yõkõldõktan sonra ortaya çõkan yeni devletlerin anayasalarõnõ yapmakta yardõmcõ olmasõ için kurulmuş bir kuruluşu keşfettiler. Komisyonun 1999’da siyasi partiler için yazdõğõ bir rapor var. Onun dõşõnda dokunulmazlõklar, kadõn temsili için raporlarõ da bulunuyor. Ama onlarõ bir tarafa bõraktõlar. 1999 tarihli raporda olmayan bir bölüm eklettiler. Bu bölüm şöyle: “Savcı başka ülkelerde de dava açabiliyor. Ama iktidarın görüşleri doğrultusunda açabiliyor. Türkiye’de ise iktidarın görüşlerini dinlemiyor. O yüzden bu değişmelidir.” Düşünebiliyor musunuz? Savcõ hukuku değil, iktidarõn görüşlerini dinleyecek... Böylece Venedik Kriterleri diye uydurdular. Bu yasada da “AB istedi” diyor. “Nerede? Görelim bakalım” deyince de cevap hazõr: “Daha sonra gösteririm.” Yani bu olay hukuken doğru değil. Türkiye’ye birilerinin çizdiği yol haritasõ dayattõrõlõyor - Oysa Cumhurbaşkanı’nın anayasaya göre böyle bir yetkisi yok. Sizce neden böyle yaptı? - Bu, kõlõfõ hazõrlamak demektir. İlerde bir gün, “Aaa, ne kadar tarafsızım. Ben ne kadar güzel açıkladım” demektir. Böyle bir yetkisi yok. Birileri, iktidar, liberal aydõnlar dediğimiz ekip, liberal gazeteler, dinciler, Fethullah Gülen Cemaati Türkiye’yle ilgili kendilerine demokratikleşme adõ altõnda bir yol haritasõ çizdiler. Belki bu yol haritasõnõ başka birileri çizdi; bunlar uyguluyor. Bunlar gerçekten demokratikleşmeyi isteselerdi sayõlarõ hâlâ epeyce olan dürüst, namuslu gazetecilerin yazdõklarõna baksõnlar. “Biz de demokratikleşmeyi istiyoruz. Sivil yargının üzerindeki baskıları da engelleyelim. HSYK’yi Adalet Bakanlığı’nın vesayetinden kurtaralım” diyorlar. Ama dinleyen yok. Bir hâkim, “Ben baskı altındayım. Kurumdan ayrılıyorum” diyor, çõt yok. - Hâkime Ergenekoncular baskı yaptılar, demediler mi? - Aynen öyle söylediler. Anayasa Mahkemesi daha 7 Mayõs’ta askeri mahkemelerde asker yargõcõn bulunmasõnõ iptal etti. Liberal aydõnlarda çõt yok. Ama Anayasa Mahkemesi türban kararõnõ verince de yargõ darbesi yapmak, demokrasiye aykõrõ davranmakla suçlanõyor. Çünkü amaç demokratikleşme filan değil. Siz dünyada hiçbir başbakanõn yazarlarõ, gazetecileri kast ederek “Onlar benim silahşörlerim. Benim silahşörlerimin sayısı daha az” dediğini, liberal aydõnlarõmõzõn, “Allahım, başbakanımız bize ne güzel paye verdi” deyip sevindiğini duydunuz mu? Bakõn, Türkiye bir çizgide gidiyor. Bu çizginin sonu demokrasi filan değil. Ne peki? - Tabii ki faşizm. Zaten 1990’lõ yõllarda bize yeni dünya düzenini empoze etmek istediği dönemde ve 11 Eylül saldõrõsõndan sonra Türkiye’ye o yol haritasõ tamamõyla empoze edilmeye başlandõ. Türkiye artõk õlõmlõ bir İslam ülkesi olacaktõ. Bütün bu olanlar “Biz yöneteceğiz. Görünürde seçimler olacak. Ama Türkiye’de ılımlı İslam ülkesini gerçekleştireceğiz” planõnõn bir parçasõ mõdõr? Bana göre öyle de, bilmem. Ama sonunda bu yolun bizi götüreceği yer demokrasi olmayacaktõr. Çünkü demokrasi katõlõm demek. O zaman halk nerede? Halk sadece beş yõlda bir delikli bir sandõğa lider tarafõndan belirlenmiş bir listeye oy veriyor. Bu mu demokrasi? Halkõn katõlõmõndan, Siyasi Partiler Kanunu’ndan, Deniz Feneri davasõndan, eğitimin sorunlarõndan, işsizlikten, rekor ekonomik daralmadan bahsetmiyoruz. AKP liberal aydõnlarla al takke ver külah - Peki, hukuken doğruluğunu isteyen var mı? - Yok. Bakõn, fotokopi belge çõkõyor. “O fotokopiden delil olur mu?” diyorsunuz. “Boş ver şimdi” diyor. Türkan Saylan’õn evini arattõrõyor. O arama kararõyla sadece Türkan Saylan’õn değil 72 milyonun da evini arattõrõrsõnõz. “Ne gerekçeyle arıyorsun? Onu söylemen lazım” diyoruz. “Hata yapılmış” diyor. Hatta liberal aydõnlar şunu söylüyorlar: “Polis istedi de ondan oldu.” Böyle bir soruşturmada polis istedi diye mi aranõyor? O kararõ hâkim vermez mi? Amaç doğruyu, hukuku, demokrasiyi yerleştirmek değil. Amaç yol haritasõnõn günlük, aylõk, yõllõk kilometre taşlarõna göre hareket etmek. Hâkim adaylarõnõn saptanmasõnõ Adalet Bakanlõğõ’nõn beş bürokratõna bõrakan yasa çõkmõştõ. Cumhurbaşkanõ o sabaha karşõ 02.30’da yurtdõşõndan döndü. Sabah 06.00’da Resmi Gazete’yi açtõk ki yasa yayõmlanmõş. Bu kadar kõsa zamanda nasõl bu yasayõ imzaladõğõnõ sorduğumuzda bize tarihi açõklamasõnõ yaptõ: “Ben yasayı önceden incelemiştim.” - Sizce neden bir gün beklemedi de birkaç saat içinde imzaladı? - Çünkü yol haritalarõnda bugünün işini yarõna bõrakmamak var. Bu çok önemli. Çünkü hâkimlerin Türkiye’de bir an önce belirli biçimde tasarõmlanmalarõ lazõm. Asker kişilerin yargõlanmalarõnõ sivil mahkemelere bõrakan yasa da tabii ki gece yarõsõ çõkarõlacaktõ. Maksat tartõşmak değildi. Zaten Cumhurbaşkanõ da yasayõ onayladõ. - Böylece AKP’nin Cumhurbaşkanı olduğunu bir kez daha bizlere göstermedi mi? - Başka türlüsünü yapmasõ mümkün değildi. Ama Sayõn Cumhurbaşkanõ orada şu hatayõ yaptõ: Bu anayasayla cumhurbaşkanõna belirli yetkiler verilmiştir. Buna göre Cumhurbaşkanõ bir kanunu ya imzalar ya da düzeltilmesi için Meclis’e geri gönderir. Cumhurbaşkanõ yasayõ hem kabul etti hem de eksikliklerin giderilmesi tavsiyesinde bulundu. P O R T R E PROF. DR. SÜHEYL BATUM İstanbul, 1955 doğumlu. Ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi, yükseköğrenimini Paris Un-Sorbonne Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yaptõ. 1980’de İÜ Hukuk Fakültesi’ne asistan olarak girdi. 1986’da “Siyasal katõlma aracõ olarak referandum” konulu teziyle doktora derecesini aldõ. 1996’da Galatasaray Üniversitesi’ne geçti. 2000 yõlõna kadar İletişim Fakültesi Dekanlõğõ dahil üniversitede çeşitli görevler aldõ. 2000-2003 arasõ Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlõğõ, 2003-2007 arasõ rektörlük yaptõ. Temmuz 2007’den beri üniversitenin Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalõ’nda dersler veriyor. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Asimetrikpsikolojiksavaşaçtõlar - Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, ülkede asimetrik bir psikolojik savaş var, demedi mi? - Evet. Çok doğru bir tespit yaptõ. Yol haritalarõnõ gerçekleştirmenin dünyada uygulanan yöntemi psikolojik savaştõr. Genelkurmay Başkanõ olayõn farkõna vardõ. Siyasi partiler de bizler de farkõna vardõk. Ama o zaman da askerin kafasõna çuval geçiriliyor. Olmadõ, bir yerlerden bir belge servis ediliyor. Olmadõ, gece yarõsõ baskõn yasa çõkarõlõyor. Olmadõ, siz yazdõğõnõz zaman, “Sen Ergenekoncu musun?” deniliyor. Daha olmadõ, 72 milyon kişinin evinin aranabileceği bir kararla bir bakõyorsunuz eviniz basõlõyor ve daha ötesi darbecilik suçlamasõyla gözaltõna alõnõyorsunuz. Dolayõsõyla Türkiye’nin bu sarmaldan mutlaka çõkmasõ lazõmdõr. Aksi halde Türkiye faşizme gidiyor. Bu ülke bu gidişle totaliter (Demokratik hak ve özgürlüklerin baskõ altõnda tutulduğu, bütün yetkilerin tek elde toplandõğõ devlet düzeni.) bir devlet haline gelecektir. Poliste, yargõda F tipi örgütlenme olduğu söyleniyor. - Başbakan’ın kendi istihbarat örgütünü kurduğu söylentileri var. Siz buna ne diyorsunuz? - 2005’te daha Ergenekon’un E’si telaffuz edilmezken AKP iktidarõ Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda değişiklik yaparak bir yasa çõkardõ. Bu yasaya göre telefon dinlemelerine Başbakan’õn tek başõna görevlendireceği kişi bakacaktõ. O yüzden bunun bir yol haritasõ olduğunu söylüyorum. O yol haritasõnda 2005’te bunu yapmak vardõ. Asker bürokratõn hiçbir güvencesi olmayacak. Ama sivil bürokrata dokunulmayacak. Bu nasõl sistem?.. AİHM’den umutlarõnõ kesince Venedik Komisyonu’nu keşfettiler. Sürekli “Venedik diyor ki...” diyerek komik oluyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle