16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 19 NİSAN 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Güneş Balçıkla Sıvanmaz! [email protected] FİL ÇIKTI... Bu nedir? Deve midir, kuş mudur? diye düşünürken; FİL olduğu anlaşıldı. Karşıma çıktı. Bizzat gördüm. Züccaciyye dükkanında... MÜJDAT KILIÇKIRAN 29 NİSAN 2009 ÇARŞAMBA SAAT: 14.00 GAZETECİ YAZAR SAYIN BANU AVAR KONFERANS KONUSU “AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE” TARİH : 29 NİSAN 2009 ÇARŞAMBA SAAT : 14.00 YER : SDKM ÇOMÜ Anafartalar Yerleşkesi İLETİŞİM : ADD: 0286 212 75 49 ÇANAKKALE ADD VE CUMOK ÇAĞRISI www.cumok.org Bugüne dek elime geçen her fırsatta, her or- tamda, her yaştan insana ha bire sivil toplum ku- ruluşlarında çalışmanın önemini anlatıp durdum. Ko- nuşma yaptığım her öğretim kurumunda, çağrıl- dığım her programda bunun gerekliliğini vurgu- ladım. Çünkü inanıyordum ki, ülkemin geri kal- mışlığında, sivil toplum kuruluşlarının çoook, hem de çok gecikmiş olarak hayatımıza girmesinin ro- lü vardı. “Sivil toplum kuruluşlarında çalışmayan in- sana benim saygım yok” tümcesini dilimden dü- şürmez olmuştum. Karşıma geçip gidişatı eleşti- renlere ya da ha bire yakınanlara, “Peki siz ne ya- pıyorsunuz, hangi sivil toplum kuruluşunda çalışı- yorsunuz?” diye hesap soruyordum. Hem onları hem de “Ama ben ne yapabilirim ki” diye soran- ları, kendisine en yakın bulduğu kuruluşta çalış- maya yönlendiriyordum… Öyle ya, madem bu ülkede yaşıyorduk. Bu ül- keden sorumluyduk. Yanlışlardan, haksızlıklar- dan da sorumluyduk! Bir haftadır Çağdaş Yaşamı Destekleme Der- neği’ne, Çağdaş Eğitim Vakfı’na uygulananları gör- dükçe, bütün bu söylemim aklıma geliyor… Bir haf- tadır tüm STK’li arkadaşlarım “Sıra bize ne zaman gelecek?” diye başlayan tümceler kuruyor… Anımsayacaksınız, 12 Eylül’de gepegenç ço- cukları “suçlu” diye televizyonlarda afişe ederler- di. Önlerindeki masalarda da üst üste yığılmış ki- taplar sergilenirdi! Yani kitaplar eşittir suç aletle- ri! Bu imge hepimizin içine yerleşmişti! Anneler ço- cuklarını korumak için “Benim oğlum/kızım kitap okumaz” derdi. Yalnız anneler mi! Şehir Tiyatro- ları’nın başındaki Vasfi Rıza Zobu bile 1402’lik- ler, yani “sakıncalılar” tiyatrodan atılırlarken, ko- rumak istediği bir oyuncuyu “O zaten okumaz” di- ye savunmuştu! Ama gelin görün ki bugünün Türkiye’si o gün- lerden çok farklı! Bakın pazartesinden bu yana Çağ- daş Yaşamı Destekleme Derneği’ne her zaman- kinden daha çok para yağmaya başladı! Şimdiye dek çocukları okutmanın önemini kavramamış olanlar bile birden uyanıp seferber oldular! Anla- yacağınız hesap tutmadı! Ters tepti! Sevgili Türkan Saylan’ı anası gâvur diye, ken- disi misyoner diye, yok PKK’li diye, hayır hayır, tam tersi Türk milliyetçisi olup Kürtleri asimile ediyor di- ye, kız çocuklarını okula yönlendiriyor diye, darbeci diye, darbeye karşı diye, şu diye bu diye suçlasınlar bakalım… O her zamankinden daha güçlü veriyor mücadelesini! Güneş balçıkla sıvanmaz ki! Üstelik karanlıkla ay- dınlığın mücadelesi hiç bunca açık seçik olmamıştı! Yarın, 20 Nisan, Pazartesi... Hrant Dink cina- yeti davasının 9. duruşması var. Hrant’ın arkadaşları, “Adalet nöbeti” için saat 10.00’dan başlayarak Be- şiktaş İskele Meydanı’nda toplanacak. Adalet için, Hrant için “Sen de orada ol” diye çağrıda bulunu- yorlar. “Adalet nöbeti” kaçınılmaz! Çünkü iki yılı aşkın bir süredir hâlâ herhangi bir ilerleme yok. Görünen o ki, o korkunç cinayetten önce herkes ama her- kes Hrant’ın öldürüleceğini biliyor. Emniyet biliyor, Jandarma biliyor, MİT biliyor! Ancak tek ortak yan- ları bu bilgiye sahip olmaları değil. Hiçbiri hiçbir ön- lem almıyor, Hrant’ı korumuyor... Bir ortak yanla- rı daha var: Suikasttan sonra, hepsi katil zanlısı- na kahraman muamelesi çekiyor! Bu cinayet aydınlanmadıkça, benim için Hrant her gün yeni baştan öldürülüyor! Bu cinayet ay- dınlanmadıkça, kamu vicdanı kanamaya devam edecek! Bu cinayet aydınlanmadıkça benim gö- zümde Türkiye Cumhuriyeti Devleti “suçlu” olacak! e-posta: [email protected] faks: 0212 257 16 50 I. Abdülhamit havacõlõğõ teşvik ederken, aynõ yõllarda Çariçe II. Katherina, Rusya’da balonculuğu yasaklamõştõr Kuşlar, uçurtmalar, balonlar İstanbul’un kanatlõ sahipleri arasõnda ilk sõ- rayõ martõlar alõr. Deniz tavuğu da denilen martõlarõn beyaz gövdesi, sarõ ayak ve gaga- larõ, İstanbul’un iki yakasõnõ bir araya getir- meye çalõşan vapurlara da renk verir. Va- purlarõn gövdesi beyaz, bacasõ ve can simit- leri sarõdõr. Araba taşõyan vapurlara siyah ren- gi veren de karabataklardõr. Denize en yakõn uçan yelkovan kuşlarõ var bir de!.. Suyun bir karõş üstünde telaş içinde, Boğaz’õn bir ucun- dan öbür ucuna sürü halinde uçan yelkovan kuşlarõnõn, taht kavgasõ nedeniyle öldürülen şehzadelerin ruhlarõ olduklarõna inanõlõr. Bir karganõn en az yüz yõl yaşadõğõnõ dü- şünecek olursak, İstanbul’un değişiminin yaşayan en eski tanõklarõnõn, zeki olduklarõ or- nitologlar tarafõndan onaylanan bu siyah ön- lüklü okul kuşlarõ olduğu aşikârdõr. Kentin en yüksek yeri olan Alemdağ’a özgü Alemdağ İspinozu’nun yanõ sõra, Boğaz’daki kasõrla- rõn bahçeleri arasõnda uçuşan papağanlar da, İstanbul’da olup bitenleri kuş bakõşõyla gören sakinlerden bazõlarõdõr… İstanbul sokaklarõnda kitap satan ilk insan Halim Şefik’tir. Karaköy’deki Şarap İskelesi Sokağõ’nda bir hanõn merdivenlerine dizdiği kitaplarõ “Bayanlara baylara / Kafası olan- lara / Bir de kitapsızlara” satan Halim Şe- fik’in çocukluğu Beykoz’da geçmiştir. Ço- cukluk yõllarõnda, bahar sabahlarõ evden çõ- kar çõkmaz en çok sevdiği arkadaşõnõ aramak için başõnõ gökyüzüne çevirir Halim Şefik... Yanõna bir an önce gitmek için can attõğõ ar- kadaşõnõn nerede olduğunu uçurtmalara ba- karak anlar; çünkü, arkadaşõnõn yaptõğõ uçurt- ma yüksekte, en yüksekte olurdu… O uçurt- manõn ipini elinde tutan çocuğun adõ ise Or- han Veli’dir! Uçurtmaların en ünlüsü İstanbul’da uçan uçurtmalarõn en ünlüsü III. Murat’õn oğlu Şehzade Mehmet’in sünnet düğünü nedeniyle 1582 yõlõnõn 29 Mayõs’õn- da başlayõp, 24 Temmuz’a kadar süren şen- liklerde kuşlara arkadaşlõk yapmõştõr. Uçurt- manõn şekli ve yaşanõlanlar Sur-Name-i Hümayun’a şöyle kaydedilir: “Birisi kır- tastan bir Simurg, Zümrütüanka kuşu yapmıştı; meydana getirdi, uçurdu, fakat rüzgâr muhalif estiğinden kuşu gafletle ka- çırdı, çünkü kuş havada uçarken kuyru- ğunu saldı ve kendini havaya verip, rüz- gâra karşı kanadını çaldı, adam ardınca bakakalıp şaşkın bir halde ‘uçur Allahõm uçur’ diye döne döne, hayretle bakakaldı ve kendi kendine ‘bundan sonra var git kum- da oyna, bunca zahmet çektim’ diye göğsü- nü dövdü, saçlarını tel tel yoldu. Hikmeti hüda kuş havada istikametini değiştirip, kanatları alt üst oldu, aşağı inerek Kum- kapı’sının taşra canibine inip kondu. Bir yoluk kuşa döndü, adam da arkasından koştu…” II. Abdülhamit döneminde bazõ sözcük- ler yasaklanmõştõr. Örneğin, “burun” sözcüğü yasaktõr; bunun da nedeni padişahõn burnu- nun çok büyük ve çirkin oluşudur!.. “Tahta kurusu” sözcüğü de yasaktõr; “tahtın ku- rusun” diye anlaşõlma olasõlõğõna karşõ!.. Böy- le yasaklarõyla ünlü bir dönemde uçurtma da payõna düşeni almõştõr. İçine bomba konulup padişahõn oturduğu Yõldõz Sarayõ’nõn üstün- de patlatõlõr düşüncesiyle uçurtmalarõn ya- saklanmasõ padişaha önerilmiştir. İstanbul üstünde ilk balon 1785 yõlõnõn Mart ayõnda uçmuştur. Bir İranlõ baloncu yanõna iki bostancõbaşõ alarak Topkapõ Sarayõ’nõn av- lusundan havalanmõştõr. Uçuş öncesi padişah I. Abdülhamit üç cesur adama kendi elleriyle birer kürk giydirmiştir. 120 kilometre yol al- dõktan sonra alçalan balonu gören Bursalõlar, günahlarõnõn çokluğundan dolayõ cezalandõ- rõldõklarõnõ düşünerek yere kapanõrlar! Padi- şah, bu hayõrlõ olayõn ebedileşmesi için balonu Ayasofya’nõn minaresine astõrõr. II. Abdülhamit uçurtmayõ yasaklar, IV. Murat, Hezarfen Ahmet Çelebi’yi sürgüne gönderir… İstanbul’un yasaklar tarihinde uçanlar da payõna düşeni almõştõr… Ama, ya- saklarõ kõnarken, tarihimizde alkõşlanmasõ ge- reken olaylarõ da unutmamalõyõz. Örneğin, I. Abdülhamit havacõlõğõ teşvik ederken, aynõ yõllarda Çariçe II. Katherina, Rusya’da ba- lonculuğu yasaklamõştõr. Kültür Servisi - Türkiye’de ve dünya çapõnda ka- riyer yapmõş virtüözlerimiz Özgür Aydın, Emre Elivar ve Muhiddin Dürrüoğlu, ilk kez bir arada 6 el piyano çalacaklar. Sanatçõlar, bu akşam saat 20.00’de Kadõköy Süreyya Operasõ’nda müzikse- verlerle buluşacaklar. Konserde Chopin, Schubert, Rachmaninov, Ravel, Çaykovski ve Rossini’nin 6 el için düzenlemesini seslendirecekler. Mart ayõnda Japon asõllõ Amerikalõ kemancõ Mi- dori ile Japonya turnesine çõkan Özgür Aydõn, 12 Nisan’da Salzburg Festivali’nde çaldõ. Brüksel Kra- liyet Konservatuvarõ’nda eğitmenlik yapan Muhid- din Dürrüoğlu, 27 Haziran’da İstanbul Müzik Fes- tivali’nde yine Süreyya Operasõ’nda konser verecek. Son zamanlarda daha çok tek bir bestecinin genel- de az çalõnan zorlu yapõtlarõnõ yorumladõğõ resital- leriyle gündeme oturan Emre Elivar, haziran ayõn- da Amerika turnesine çõkacak. (0 216 346 15 31/121) 2010 AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ Yeni kadrosu ile devam ediyor Kültür Servisi - İstanbul 2010 Avrupa Kültür Baş- kenti Ajansõ (AKB) son dönemde yapõlanmasõnda meydana gelen birtakõm değişikliklerle ilgili olarak dün Sepetçiler Kasrõ’nda genel bir bilgilendirme top- lantõsõ düzenledi. Toplantõya Devlet Bakanõ ve Baş- bakan Yardõmcõsõ, 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ Koordinasyon Kurulu Başkanõ Hayati Ya- zıcı, Yürütme Kurulu Başkanõ Şekib Avdagiç, Yü- rütme Kurulu üyeleri ve Genel Sekreter Yılmaz Kurt katõldõ.Toplantõda Yürütme Kurulu’nun dört üyesi Nuri Çolakoğlu, Metin Sözen, Gürhan Ertür ve İskender Pala’nõn istifa etmelerinin ardõndan yer- lerine Ahmet Tanyolaç, Halim Bulutoğlu, İsrafil Kuralay ve Faruk Pekin’in getirildiği açõklandõ. Hayati Yazõcõ yaptõğõ konuşmada, AKB Ajan- sõ’ndaki istifalarõn çok kõsa bir süreliğine çalõşma tem- posunun düşmesine neden olduğunu fakat herhan- gi bir aksamanõn yaşanmadõğõnõ belirtti. Yazõcõ, is- tifalarla ilgili basõnda çõkan haberler için de “En ufak bir yanlış olduğunu bilsem ben müdahale eder- dim. Yaşanan problem iletişim problemiydi” dedi. Yazõcõ ayrõca İstanbul 2010 Avrupa Kültür Baş- kenti Ajansõ’nõn herkese açõk ve şeffaf olduğunu vur- gulayarak bir web sayfasõnõn da hazõrlandõğõnõ; bu sayfada internet ortamõnda tüm projelerin takibinin de yapõlabileceğini söyledi. Toplantõda, “İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti” kapsamõnda “Kent- sel Uygulamalar, Kültür-Sanat, Turizm ve Ta- nıtma” olmak üzere üç ana stratejik alan altõnda top- lanan çalõşmalar için toplamda 2008 yõlõnda 10.755.410 TL, 2009 yõlõnõn ilk üç ayõnda ise 1.556.902 TL ödeme yapõldõğõ açõklandõ. SüreyyaOperası’nda piyano şöleni
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle