22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 30 MART 2009 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Uyutuluş ve Uyanış ÇEKİŞMELİ geçmiş bir yerel seçim sonrasın- da insafsız eleştiriler ve karşılıklı suçlamalar çok olacaktır elbet. Ama, hiç değilse bundan sonra- ki tartışmaların önümüzdeki genel seçime dönük olması gerekmez mi? Ayrıca, şimdiki sonuçların iktidara ve dıştaki yandaşlarına verebileceği ivme dolayısıyla, bir erken seçim olasılığı da hayli yüksek olduğuna göre. Özellikle cumhuriyetçi kesim açısından o seçimde işlenecek ana temayı iyi saptamak çok önemli: Şim- diye dek hep yapıldığı gibi en büyük tehlikenin la- iklik karşıtlığı olduğunu söyleyip bunu yaratan yan- lışların neler olduğunu düşünmeden ve çareler üze- rinde kafa yormadan olur mu? Ö yle anlaşılıyor ki, söz konusu tehlikenin bü- yüklüğünü vurgulamak ve bunu ilk bakışta halk yığınlarına ters gelen ya da eksik gözüken yollarla önlemeye çalışmak özlenen sonuçları vermemiştir. İnsanlar cumhuriyetçiliğin gerçek devrimcilikten yana olan somut ekonomik ve sosyal politikalar- dan yana çekilemedi. Laikliği savunmak için he- yecanla sürdürülen, ama ters ya da eksik görü- nen o çabaların ve ardından gelen hayal kırıklık- larının cumhuriyetçi kesimde belirgin bir yorgun- luk yarattığını söylemek pek de yanlış olmaz. Bel- ki de karşıdevrimci çevre, yarattığı bu tehlikenin hedef şaşırtıcı etkisi sayesinde cumhuriyetçileri uyutarak, halk yığınlarını kazanmaya yarayan kendi somut yöntemlerini kullanmış ve sonuca var- ma fırsatını bulmuş da olabilir. Cumartesi gecesi oynanan maçın ikinci dev- resinde kısa paslaşmalarla rakibini yorup o yor- gunluktan yararlanarak gol atan İspanyol milli ta- kımı gibi! Ö nümüzdeki genel seçim öncesinde uyanmak ve yığınların önüne, soyut ilkelerin ezberiyle değil, geçim sıkıntısı yüzünden çaresiz kalmış in- sanlar için rahatlatıcı ve geleceğe güvenle bak- tırıcı vaatlerle çıkmak gerekiyor. Örnek mi? Ailelerin bugün çektiği sıkıntının gelecekle doğru- dan ilişkili olan yanı, evlatların eğitimidir. Hep bi- liyoruz ki, insanımız, en güç geçim koşulları altın- da bile çocuklarını okutup onların ve dolayısıyla ken- disinin geleceğini güvence altına almak için her tür- lü özveriye katlanır. Bu açıdan bakınca, okul ki- taplarını olsun bedava vermek gibi basit bir çare- yi AKP nasıl becermiştir de, son yılların gelip geç- miş cumhuriyetçi iktidarları niçin düşünememiştir? Böyle bir yaklaşımı maksimuma çıkararak, ulu- sal eğitimin bütün aşamalarında yüzde yüz parasız, öğrencilerin üst baş, yiyecek, kitap, ulaşım, hat- ta yatılılık gibi gereksinimlerini bütünüyle karşıla- yan bir genel sistemi kurmak ve bunun kaynağını bütün vatandaşlara gelir düzeylerine göre akıllı- ca uygulanan bir genel eğitim vergisiyle karşıla- mak çok mu zordur? Laikliği ve cumhuriyetin geleceğini sağlama ala- cak olan, asıl bu gibi adımlardır. Genel seçimdeki cumhuriyetçi ana tema da bu olmalıdır. mumtazsoysal@gmail.com T ürkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş dönemlerindeki ekonomik atõlõmlarõnõn, eğitim seferberliklerinin yanõnda Atatürk’ün ku- ruluşu ve çalõşmalarõyla doğrudan il- gilendiği Türk Dil Kurumu - Türk Dili Tetkik Cemiyeti 1932 - Türk Tarih Kurumu - Türk Tarihi Tet- kik Cemiyeti 1931- ulusal dil ve ulu- sal kültürün geliştirilmesine verilen önemi göstermektedir. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarõnõn ortak iletişim aracõ olarak Türk dilinin, Atatürk’ün tanõmõyla görecekleri eğitimin derecesi ne olursa olsun “Türk çocuklarına verilecek eği- timin milli olmasının” esas alõn- masõ ulus devlet ve ulusal bilincin temel dayanağõnõn doğru tespit edil- diğini göstermektedir. Ümmetten ulusa, saltanattan Cumhuriyet’e ge- çiş süreciyle Osmanlõ İmparatorlu- ğu’nun kurucusu ve ana unsuru Türklere dayalõ bir ulus devletin in- şasõ Atatürk döneminde sorunsuz ve ödünsüz sürdürülmüştür. Çokuluslu, çok dilli, çok dinli imparatorluğun kaçõnõlmaz çöküşü sonrasõnda verilen milli kurtuluş savaşõyla kurulan Genç Cumhuri- yet’in eğitim ve kültür politikalarõyla Türk ulusu ve Türk dili odaklõ ulus devleti esas almasõnda şaşõlacak bir şey yoktur. İmparatorluk coğraf- yasõnõn her parçasõnõn elden çõkõ- şõnda, farklõ etnisitelerden gelseler bile, aidiyet duygusu olarak kendi- sini Osmanlõ’ya bağlõ hissedenler Anadolu’ya göçmüş, Türklüğü ter- cih etmiştir. Kurtuluş Savaşõ sõra- sõnda onca kõşkõrtmaya, kimi feodal önderlerin işbirlikçi eğilimlerine karşõn kaderini Ankara merkezli Milli Mücadele’ye bağlayõp Türk ulusunun ayrõlmaz bir parçasõ olarak tanõmlamõş olan insanlarõmõz yine aynõ doğrultuda tercihte bulunmuş- lardõr. Türkiye Cumhuriyeti’nin ön- der kadrosu, milli ekonomi, ulusal duyarlõlõğõ yüksek nitelikli büro- kratik kadrolu milli devlet, uygula- nacak eğitim, kültür politikalarõ so- nucu milli bilinci yüksek bireylerden oluşturacak bir ulus amaçlamõştõr. O günün koşullarõnda Anado- lu’nun en ücra yerlerine kadar ula- şarak yapõlan dil araştõrmalarõ, halk müziği derlemeleri, Ankara, İzmir, İstanbul radyolarõnda oluşturulan Yurttan Sesler korosuyla icra edi- len müzik programlarõ, kültür sanat etkinlikleri, ulus devlet, ulusal kül- tür politikalarõnõn hayata geçiril- mesinin somut örnekleridir. Yaşadõğõmõz süreç, Cumhuriyet’in eğitim kültür politikalarõnõn hedef- lediği ulus temelli bütünleşme yerine alt kimliklerin, dinsel ve mezhepsel tercihlerin yüceltilmesiyle ayrõş- manõn, yabancõlaşmanõn derinleşe- ceği bir yeni döneme girildiğini göstermektedir. Son yõllarda farklõ aidiyetlerin, alt kimliklerin günde- me getirilip kutsandõğõ, dinsel, mez- hepsel farklõlõklarõn hatõrlatõlõp bir- birlerine hasõm haline getirilmeye çalõşõldõğõ õsrarlõ bir çabanõn sürdü- rüldüğüne tanõk olmaktayõz. Peş peşe yazõlan romanlarda, anõ- larda, tele-vizyon dizilerinde, sine- ma filmlerinde insanlara psikokül- türel şok uygulanmakta, ayrõ kimlik, aidiyet verilmekte, Türk eksenli kültürel kimliğin reddi özendiril- mektedir. Ayrõ aidiyet ve ortak dil Türkçenin dõşõndaki arkaik diller ol- mazsa olmaz olarak sunulmaktadõr. Cumhuriyet, Atatürk, ulus devle- te ilişkin motifler karikatürize edil- mekte, baskõnõn, faşizan, totaliter bir anlayõşõn simgeleri olarak tanõm- lanmaktadõr. Ayrõşmayõ tetikleyecek alt kim- likler yüceltilip kutsanarak benim- setilmeye çalõşõlmaktadõr. Kimlik in- şasõna yönelik faaliyette bulunanlar ve ürünleri ödüllendirilmekte, ye- nileri için cömert destekler veril- mektedir. Yukarõda anlatõlan psikokültürel kampanyalarõn radyoaktif serpinti- lerinin süreç içinde insanlarõmõzda yabancõlaşma, ayrõşma, kamplaş- ma ve sonuçta kavganõn karşõt saf- larõnõ oluşturmaya yol açmasõ amaç- lanmaktadõr. Sahneden, beyazper- deden, kitap vitrinlerinden, beyaz camlardan gözümüze sokulan, bey- nimize şõrõnga edilen ürünlerin, per- de arkasõndaki karanlõk odalarda, de- rin laboratuvarlardaki mühendisle- rinin, programcõlarõnõn, Yugoslav- ya, Gürcistan, Ukrayna, Kosova deneyimlerinden de azami ölçüde yararlandõklarõ anlaşõlmaktadõr. Emperyalizmin, derin laboratu- varlarõnda imal ettiği kimliklerin ay- rõşma ve kavgasõnda hakem rolüy- le yeniden ortaya çõkõp, ayrõşmayõ hukuksallaştõrarak, mini etnisitele- rin mini devletçiklerinin adil koru- yuculuğuna soyunduğunu görme- mek için insanõn her iki gözüyle bir- likte bilincinin de körleşmesi gere- kiyor anlaşõlan! Kimlik İnşasõndan Kimliklerin Ayrõştõrõlmasõna Av. Hüseyin ÖZBEK İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Emperyalizmin, derin laboratuvarlarõnda imal ettiği kimliklerin ayrõşma ve kavgasõnda hakem rolüyle yeniden ortaya çõkõp, ayrõşmayõ hukuksallaştõrarak, mini etnisitelerin mini devletçiklerinin adil koruyuculuğuna soyunduğunu görmemek için insanõn her iki gözüyle birlikte bilincinin de körleşmesi gerekiyor anlaşõlan! H astane pazarõnda rekabe- ti arttõrmak için yapõlan hastane reformlarõ geniş çapta az ve orta gelirli ülkelerde uygulanmõştõr (Harding ve Pre- ker, 1999; McPake, 1996; Na- kamba, Hanson ve McPake, 2002). Bununla birlikte, hastane pazarlarõnõn nasõl çalõştõğõ hak- kõnda ABD dõşõnda çok az ça- lõşma vardõr (Dranove ve Whi- te, 1994; Gaynor ve Haas-Wil- son, 1999; Bennett, 1996). İs- tanbul’da 1990’lardan itibaren devlet desteği ile özel hastane- lerin sayõlarõ artmaya başlamõş- tõr. Öyle ki, 2007 yõlõnda, özel hastanelerin sayõsõ % 69 olma- sõna karşõn kamu hastanelerinin sayõsõ % 31’dir. Ancak, kamu hastanelerinin önemli bir kõsmõ- nõn büyük olmasõ nedeniyle, ka- mu hastanelerinin yatak sayõsõ % 71 olmasõna karşõn özellerin ya- tak sayõsõ oranõ % 29’dur. Başka bir deyiş ile 21.583 kamu hasta- nesi yatağõna karşõlõk ancak 8.909 özel hastane yatağõ bulunmakta- dõr. İstanbul’un son 50 yõl için- de nüfusunun hõzla artmasõna paralel bir şekilde diğer sosyal te- sislerde olduğu gibi sağlõk tesis- lerinin de sayõlarõ arttõrõlamamõş ve yapõlan yatõrõmlar bilhassa çevre ilçelerde çok yetersiz kal- mõştõr. Dolayõsõyla çok sayõda insan, sağlõk ihtiyacõnõ karşõlayabilmek için şehir çevresinden, merkez- deki tesislere gelmek için uzun mesafeler katetmek zorunda kal- maktadõr. Bu durum, kullanõcõlar için hem maddi hem de sağlõk açõsõndan problem yarattõğõ gibi şehir trafiğini de gereksiz yere arttõrmaktadõr. İstanbul’da nüfus artõşõna gö- re hastane yatağõ sayõsõnõn artõşõ incelendiğinde sağlõk konusunda yeterince yatõrõm yapõlmadõğõ ortaya çõkmaktadõr. Örneğin. 10.000 kişiye düşen yatak sayõsõ 1985 yõlõnda 56 iken (Dökmeci, Dağoğlu ve Tanyo- laç, 1994), 2007 yõlõnda 27’ye düşmüştür. Halbuki, sağlõk da eğitim gibi halkõn öncelikle kar- şõlanmasõ gereken en tabii hak- kõdõr. Ayrõca, bu yatak sayõsõnõn ilçelere dağõlõmõ büyük denge- sizlikler göstermektedir. Örneğin, Şişli gibi geliri yük- sek olan bir ilçede 10.000 kişiye düşen yatak sayõsõ 113 iken (65 kamu ve 47 özel olmak üzere), Gazi Osman Paşa gibi gelir se- viyesi az olan bir ilçede ise sa- dece 6 özel hastane yatağõ vardõr. Bu durum, hem yatak sayõsõ ba- kõmõndan çok yetersiz hem de halkõn sağlõk ihtiyacõnõn karşõ- lanmasõnõn sadece özel hasta- nelere bõrakõlmasõ bakõmõndan ne ekonomik ve ne de kalite açõ- sõndan doğrudur. 10.000 kişiye düşen yatak sayõsõ İstanbul’un or- talamasõnõn altõnda olan en az 20 ilçe bulunmaktadõr. Ayrõca, İs- tanbul ortalamasõnõn da yeterli se- viyede olmadõğõ bilindiğine gö- re durumun ne kadar acil olduğu ortaya çõkmaktadõr. Bu ilçeler- deki yatak sayõlarõnõn ihtiyaca gö- re arttõrõlmasõ, hem sosyal hiz- metlerin şehir içinde dengeli da- ğõlmasõnõ; aynõ zamanda son za- manlarda azalmõş olan, İstanbul yatak sayõsõ ortalamasõnõn medeni ülkeler seviyesine yükselmesini de sağlayacaktõr. Bu ihtiyaç sadece sağlõk tesis- leri için değil, aynõ zamanda kültürel tesisler için de söz ko- nusudur. Örneğin kütüphanelerin ve kültür merkezlerinin de sayõ- larõnõn arttõrõlmasõ gerekmektedir. Yeterli kütüphanesi ve kültür merkezi olmayan bir şehir 2010 yõlõnda nasõl ‘Dünya Kültür Merkezi’ olabilir? KAYNAKLAR Bennett, S.(1997) “The nature of competition among private hospitals in Bangkok,” In Private Health Provi- ders in Developing Countries , Benneth, S., McPake,B., Mills, A. (edl.) London: Zed Press. Dökmeci, V., Dağoğlu, T., Tanyolaç, N.(1994) “İstanbul health system for ye- ar 2000,” Hospital Management Inter- national , 53-57, International Hospital Federation. Dranove, D., White, W.D.(1994) “Recent theory and evidence on com- petition in hospital markets,” J. Econ. Mgmt. Strat. 3, 169-209. Gaynor, M., Haas-Wilson, D.(1999) “Change, consolidation and competiti- on in health care markets,” Journal of Economic Perspectives 13, 141-164. Harding, A., Preker, A.(1999) Inno- vations in Health Service Delivery: Corporatization in the Hospital Sector , New York: Oxford Univ. Press. McPake, B.(1996) “Public autono- mous hospitals in sub-Saharan Africa: Trends and issues,” Health Policy 35, 155-177. Nakamba, P., Hanson, K., McPake, B.(2002) “Markets for hospital services in Zambia,” International Journal of He- alth Planning and Management 17, 229-247. İstanbul’da Hastane İhtiyacõ Tuğba ŞENTÜRK Şehir Plancõsõ Prof. Dr. Vedia DÖKMECİ İTÜ Öğr. Gör. Bruno’nun Gizemi B runo Giordano 1548-1600 yõllarõ arasõnda yaşamõş bir İtalyan düşü- nürü ve bilim adamõdõr. Teoloji üzerine araştõrma yapmõş, eski düşünürle- ri incelemiştir. Bruno Copernicus ilkeleri- nin uygulanma alanõnõ çok genişletmiş, dü- şüncenin üstün alanõ olarak dünya hak- kõndaki bilgilerin akõl ve deney üzerine te- mellenmesi fikrini savunmuştur. Bruno, dehasõnõ oluşturan güçlü bilgiyi nasõl elde ettiğine dair gizemi kendisine ver- mediği gerekçesiyle Mocenigo tarafõndan kiliseye teslim edilmiş, işkencelere karşõn düşünce ve tezlerinden vazgeçmediği için diri diri yakõlmõştõr. Gerek Bruno gerekse Galileo canlarõ pahasõna akõl unsurunu öne çõkarõp bilim- sel çalõşmalara ağõrlõk vermişler, insanlõğa yol göstermişlerdir. Başta Kilise olmak üze- re bir kõsõm karanlõk çevreler bu yola “taş koymaya” çalõşmõşlar, ancak Rönesans’õn etkisi, reformlar ve sanayileşme AYDIN- LANMA çağõnõ başlatmõş, günümüzdeki çağdaş çizgiye ulaşõlmõştõr. Bu çizgiye ulaşamayanlar yolun altõnda kalmõş, ancak modern çağõn, ulaşõm, ileti- şim ve haberleşme olanaklarõndan yarar- lanmalarõna karşõn Ortaçağ kafasõ taşõma- yõ sürdürmektedirler. “Bilim ve Teknik” adlõ derginin kapağõndaki Beagle kompo- zisyonunu ve içindeki on beş sayfalõk Darwin haberini dergiden çõkaranlar, bu õşõklõ, güneşli yolun altõnda kalõp akõl un- surunu öteleyen -sözüm ona- bilim insan- larõdõr. Bilim insanlarõ böyle olan bir ülke; de- mokrasiyi, laikliği anlayabilir mi? Aydõn- lõk günlere ulaşabilir mi? Fatih Sultan Mehmet bunun için Gedik Ahmet Paşa yönetimindeki donanmayõ İtal- ya kõyõlarõna göndermişti. Örümcek kafa- lõlarõ Rönesans’õn õşõklarõndan yararlan- dõrmak için. Ama olmadõ. Olmuyor. Bruno’nun gizemi bizden çok uzakta... Abdullah TEKİN Eğitimci İstanbul’da nüfus artõşõna göre hastane yatağõ sayõsõnõn artõşõ incelendiğinde sağlõk konusunda yeterince yatõrõm yapõlmadõğõ ortaya çõkmaktadõr. TÜRK KALP VAKFI YA AMINIZI ANSA BIRAKMAYIN KALB N Z KORUYUN TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad.No:8 i li/ stanbul Tel: 0212 212 07 07 Pbx www.tkv.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle