05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 2008 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER BU iktidar döneminde ve bu- günkü Meclis dokusuyla o işe kal- kışmak kesinlikle yanlış olur; ama — şurası muhakkak ki bazı konularda çok köklü bir anayasa değişikliğine gitme gereksinimi gitgide kaçınıl- mazlaşmaktadır. özellikle sistem içindeki gözetirn ve denetim mekanizmaları açısından. Gözetim ve denetim deyince, anla- şılrnası gereken mekanizmalar bellidir. Hükümet karşısında parlamentonun gözetim ve denetimi; hükümet Mec- lis çoğunluğu içinden çıktığına ve ona dayandığına göre, iktidar karşı- sında muhalefetin siyasal gözetim ve denetimi. Genel ve yerel seçimlerin denetimi için Yüksek Seçim Kurulu'nun ve yürütme- ye karşı yönetsel yargının ve toplumdaki bozukluklara karşı adliyenin. Bütün yargı mekanizmalarındaki gö- revlilerin genel gözetim ve denetimi. Elbet gözetim ve denetim, organlann ve ilgililerin niteliğine göre değişiklik gösterir. Ama kısaca belirtmek gere- kirse, her durumda kurumlara ve ku- ruluşlara düşen sorumlulukların yete- rince yerine getirilip getirilmediğine iliş- AÇI MUMTAZ SOYSAL Tuzların Kokması kin mutlaka sorulacak sorular, sorumlu tutulacak organlar olmalıdır. Bu açıdan bakınca, örneğin son se- çimlerin tarihi ve sonuçları konu- sunda zihinlerdeki bütün sorulara Yüksek Seçim Kurulu'nca yeterli açık- lık getirildiği söylenebilir mi? Bir ku- ruluşun bağımsızlığı ve kararlarına karşı itiraz mercii olmayışı, onun açık- lama yapmama ve mutlak suskunlu- ğu anlamına mı gelir? Kamu parasıyla iş görür olmak, ku- ruluş için en azından yaptıklarının ge- rekçesini gösterme ve kamuya kendi- ni anlatma sorumluluğu getirmez mi? Aynı bakış açısıyla, mahkemelerin bağımsızlığı, yargıçların ve savcıların güvenceleri, çalışma tarzları ele alın- dığında, örneğin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısını, sorum- luluklarıyla yetkilerini, kararlarının yar- gı denetimi dışında tutuluşunu, Adalet Bakanı ile müsteşarının o — kurul içindeki yerini yeniden göz- den geçirmek, daha iyi ne gibi bir gözetim ve denetim mekanizma- sının kurulabileceğini derinliğine düşünmek gerekmez mi? Hiç değilse, Türk yargısının en önemli kusuru sayılan ve mensuplarının özveri eksikliğinden değil de sistemin kendi yetersizliklerinden kaynaklanan "yavaşlık" konusunda yapılabilecek bir şeyler hiç mi yoktur? Bambaşka bir alanda, sivil toplum ku- ruluşlan denen kesimde de gözetim ve denetim mekanizmalarında düzeltil- meye muhtaç noktalar çoktur elbet. Örneğin son Ergenekon furyasında Türk medyasının bazı kanatlarındaki davranışlar pek onur verici sayılmaz. O kesimde RTÜK gibi bir resmi kuru- mun ve gönüllü basın kuruluşlarının gereken gözetim, denetim ve uyan gö- revlerini yeterince yerine getirdikleri söylenebilir mi? Çivileri çıkan toplumlarda tuzlar da kokunca, çürüme hızlanmaz mı? [email protected] «• Universitelere Giriş Heyecanı ve Sorunlar Prof. Dr. Nuri TORTOP _ ? * niversitc sınavlanna hazırlanaıı T çocuklanmızın ve ilgilı anne, I baba, ncnc ve dedelcrin hcye- V - ^ canlan başlanııştır. 2008 yılı için, bir milyon altı yüz kırk üç, lise me- zunu genç, ünıversıte suıavlaıina girnıek için başvurmuştur. Bunlardan bir kısmı, kontcnjan artıııasına rağmen açikta ka- lacak, lıiçbir yere giremeyecektir. Bu gençlerimiz, her gün dershanelere gidi- yorlar. Cumartesi pazar dershanelere koşturuyoriar. Hangı ülkede böyle bir uy- gulanıa var. llköğretime giden çocuk- laruruzda, sırtlannda içi kitap, defter do- lu, zorlukla taşıyabilecekleri çantalarla okullara gidiyorlar. Bu uygulama ço- cukların sağlığına zararlı değil mi? Böyle bir uygulama başka ülkelerde var mı ? Çocuklanmızı bu ağır çantalardan kurtarmanın çareleri diişüııülmelidir. Öğretmeııler ilgilenmeli, günlük dersler planlanarak çocuklann dalıa az kitap def- ter taşıyarak okullara gitmcleri sağlan- malıdır. Bazı vcliler okullara giderek öğ- rencılerin çantalannı taşımaya yardım- cı olmaktadırlar. Üniversitc sınavlanna gırecek genç çocukJanmız, dershanele- re koşturuyorlar. Cumartesi ve pazarla- n dershanelere gidiyorlar. Onlann be- yınlenni gece gündüz ezbere bilgilerle dolduruyoruz. 1950'li yıllarda, lisc bi- tirmiş olanlar, lise bitırme ve olgunluk smavlan derecelerine göre bir fakülte ve yüksekokıüa kayıt yaptırabilirlerdi. O yıl- larda meslek okullan da çekıci kıhnmıştı. Liselerde yığılma yerine maddi durunıu elverişli olanlar bile meslek okullannı tercih cdiyorlardı. Çünkü şimdikı gibi, ücret ve maaşlar arasında aşırı farklılıklar yoktu. Birinci derece memur aylıklaıı ile, alt kademelcrde çalışanlar arasında ay- lık vc ücretlcr dengeli idi. Birinci dere- ce aylık alan vali, yargıtay, danıştay üye ve başkanlan, genel müdürler arasında MArkasıSa. 8, Sü. l'te TTNET ^IHıfSl o o TTNET'ten yeni abonelere hoş geldin indirimi! Yaz bitmeden TTNET ADSL'e başvurun, yıl sonuna kadar ayda 29 YTL yerine sadece 15,99 YTL ödeyin. Üstelik bağlantı ücreti yok! Kablolu modem istiyorsanız 3 ay, kablosuz modem istiyorsanız 2 ay boyunca indirimden yararlanın. Hemen başvurun, size en uygun paketi seçin, internete hoş gelin.* ÜRKMİLLİ FUTBOL TAKIMLARI AYRINTILI BÎLGİ VE BAŞVURU İÇİN 444 0 375 www.ttnet.net.tr P0NS0RU TURKIYE'NIN INTERNE BaşvuruNoktalan:TürkTelekomOfisLeri/TürkTelekom Bayileri/PTTler/TTNETÇözümOrtakları • 15,99 YTL aylık ücret, 30 tylul 2008c kadar 1 MbpsM GB llmltli paketin modonısıî t>otenojjtne ydpıUuık 2u aylık .ılıımclıkler ıcin 31.12 2008e kadar geccrli, tüm vergiler dahil liyaltır. 2008 yılı sonundan sonra aylık ücret tumvorgilerdarııl 29 YlL'dıı. Kablolu modem isteyenleı 3 ay boyunca, kablosuz mudem isteyenler 2 ay boyunca 16,99 YTL üdcyKoMir. Dıycr pakelleı In ıkı otl«ı iyle ılgılı ayrıntılı bilgı www.ltnot.net.tr ve ','•'< 0 375te. TTNET, paket tiyat ve içeı iklerini değl$tirme hakkını saklı lutar. CUMHURİYET'TEN OKURLARA İBRAHİM YILDIZ Ergenekon ve Cumhupiyefe Atılan Bombalar Ergenekon soruşturmasının iddianamesi bu- gün açıklanıyor. Bir yılı aşkın bir süredir süregelen gözaltı ve tutuklamalar medyada genişçe yer aldı. Iddianame bilinmemesine karşın, her gün ye- ni iddialar ortaya atıldı. Ergenekon sanıkları için medya organları ne yazık ki, bazen savcı, bazen hâkim konumun- da kararlar verdi. Adı geçen kişilerin kendilerini ifade etme ola- naksızlığı içinde hükümler verilerek kafalar ka- rıştırıldı. Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombalar ko- nusunda da medyanın bir bölümü anlaşılmaz bir tutum ve yargı içerisindeydi. • • • "Ümraniye'de ele geçirilen bombalar ile Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar ay- nı seriden" mi?.. Evet, uzun zamandan beri birçok gazetede ve köşe yazısında, artık gerçekliği kanıtlanmış(!) bir olgu (!) olarak şu saptamayı okuyoruz: Ümraniye'de ele geçirilen ve Ergenekon so- ruşturması kapsamında önemli bir delil olarak görünen 27 adet el bombası ile Cumhuriyet ga- zetesine Mayıs 2006'da atılan el bombalarının aynı seriden olduğu anlaşıldı. Bunu kim, kimler hangi bilgi ya da bulguya da- yanarak söylüyor? Gerçekten doğru bir sapta- ma mı bu? Eldeki veriler, bulgular bu saptama- yı doğruluyor mu? • • • Bu saptamadan yola çıkılarak yapılan yo- rumlara bakınca iş daha da karmaşıklaşıyor. Bazı iddialı(!) yazarlara göre, Cumhuriyet gaze- tesinin, kendisine atılan bornbaların peşine düş- memiş(!) olmasının nedeni şimdi daha iyi anla- şılıyormuş. Çünkü, bu işin arkasında da Ergenekon var ol- duğu için, gazeteye atılan bombalar hedef şa- şırtmak, yanıltmak amacıyla yapılmış bir ey- lemmiş. Üstelik, bu hususu destekleyen başka yan deliller de varmış. Örneğin, Danıştay bas- kını sanıklarından ve aynı zamanda gazeteye bombaatmaeyleminin sanıklarından birisi, ağır ceza mahkemesinde hüküm giydikten sonra, aklı başına gelmiş ya da hidayete ermiş olacak ki nihayet gerçekleri açıklamaya karar vermiş. Demişmiş ki; "Bombaları Ataşehir'de bir evde Veli Küçük Paşa'dan temin ettik." • • • Oysa, gazetecinin işini yaparken en çok baş- vurması gereken kavram "kuşku"olmalıdır. Ga- zeteci sormalıdır: Acaba bu bombaların aynı se- riden olduğu bilgisi doğru mu? Bu bilgiyi nasıl, hangi yetkili ve uzmanlardan teyit edebilirim? Bu bilgiyi teyit etmeden doğruymuş gibi yansıtırsa, hem kirli bir bilginin yaygınlaşmasına, hem ka- muoyunun yanlış yönlendirilmesine en hafifin- den alet olur. • • • Şimdi bir tez de biz söyleyelim: Ümraniye'de ele geçirilen bombalar ile Cumhuriyet gaze- tesine atılan bombalar aynı seriden değiller. Diğerlerinden farklı olarak biz bu tezin verilerini de açıklayalım. 1. Ümraniye'de ele geçirilen el bombalarının her birinin seri numaraları, polis ve ekspertiz tu- tanaklarında tek tek, ayrıntılı olarak yazılı. Bu tu- tanaklar gizli de değil. Danıştay davası dosya- sında yer alıyor. Nitekim, aynı tutanaklar -pek muhtemel olarak- Ergenekon soruşturma dos- yasında da bulunacak. Aynı durum, Cumhuri- yet gazetesine atılan toplam üç adet el bombası için de geçerli. Gazeteye atılan bombaların se- ri numaraları da belli. 2. Bombaların karşılaştırmalı olarak incelen- mesine ilişkin Emniyet Müdürlüğü Bomba Mer- kezi'nin raporu da alenileşmiş olarak dosyalar- da bulunuyor. 3. Bütün bu tutanak ve inceleme raporlarının gösterdiği bir şey var. Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların (üç adet) ne birbirleri arasın- da ve ne de Ümraniye'de ele geçirilen toplam 27 adet bombayla bu üç bomba arasında seri numarası benzerliği var. O halde şu soru akla geliyor: Nasıl oldu da, bombaların aynı seriden olduğu bilgisi yayıldı ve kamuoyunda artık tartışılmaz bir gerçek haline dönüştü? • • • Kamuoyunun gündemine gelmeyen bir bilgi- yi de ekleyelim. Cumhuriyet gazetesine atılan bombalardan bir tanesi ile (10 Mayıs 2006 tarihinde atılan ve fakatpatlamayan ikinci bomba) Eskişehir'de ele geçirilen bombalardan bir tanesinin seri ve ka- file numaralarının bire bir aynı olduğu tarafımız- dan tespit edilmiş ve bu tespit soruşturmayı yü- rüten savcıların bilgisine iletilmiştir. Bir yandan bombalarla ilgilı bulgular ve bel- geler ortada iken farklı yansıtılması gerçeği, di- ğer yandan başyazarının ve Ankara temsilcisi- nin kendi gazetesini bombalama iddiasına mu- hatap bir terör örgütünün üyesi olma savıyla gözaltına alınması gerçeği karşısında söylene- bilecek söz bulmak kolay olmasa gerek. • • • Bazılarının derdi, bütün çıplaklığı ile gerçeğin ortaya çıkması mı, yoksa soruşturmayı yörün- gesinden çıkararak siyasal bir amacın aracı ola- rak kullanmak mı? Bizim amacımız gayet açık ve net: Her türlü yasadışı oluşum açığa çıkarılmalı ve gerçek suç- lular hukuka uygun delillerle adil bir şekilde yar- gılanarak hak ettikleri cezaya çarptırılmalıdır. Ancak, hukukun siyasal amaçlara alet edil- mesine, insan haklarının çiğnenmesine asla göz yumulamaz. Insanlar, suçluluğu mahkeme ka- rarı ile saptanmadan suçlu olarak damgalana- maz. lyi haftalar...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle