24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 TEMMUZ 2007 SALI 16 Durunca Salih Bıçaker: “RTE ‘Durmak yok, yola devam’ diyor, çünkü durursa ya düşecek ya da ayakları yere basacak!” Ya ğ m u r E k i m RTE, şehitleri kıyaslamış... “Son umudu öteki dünyada!” RTE ilan etmiş. Demiş ki: “Kusura bakmasınlar, yapacaksanız objektif gazetecilik yaparsınız. Yapmadığınız zaman cevabınızı alırsınız. Haa, tehdit mehdit. Kusura bakmayın. Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum, kesilir belki fakat, çekmeye gelmez boynum.” RTE, belli ki bizim gazetenin reklamlarına fena halde sinirlenmiş, esip gürlüyor: “Cevabınızı alırsınız!” “Haa, tehdit mehdit!” Helal sana, Kasımpaşalı! Bizim gazetenin tirajı, iktidar yalakası basının toplam tirajının yüzde 2’sini zor buluyor. İktidar yalakası televizyonlar bizim gazetenin son reklam filmini korkudan yayımlayamadı; film ancak internet ortamında izlenebiliyor, yani geniş kitlelere ulaşamadı. Peki, RTE’deki bu sinir niye? GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Erdoğan: “Türkiye’yi uçuruyoruz.” Doğru, uçurumdan aşağı! Deh Muhsin Salman: “Gemiler mısır yüklü. Tüccarı Unakıtan. Kaptan bir Bilal oğlan! Deh, deh!” Niye bu kadar korkuyor bizim gazeteden? Gizli şekeri gizliden gizliye yine yükseldiyse o başka; balyoz işinden yanındakiler anlar, biz anlamayız. Ama RTE her işten anlıyor; objektif gazetecilik bile onun ilgi ve bilgi alanına giriyor. En objektif gazetecilik, herhalde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ile yapılır! Gazeteye el koyarsın, bir genel yayın yönetmeni atarsın, eline uzunca bir teleobjektif verirsin, o sana en objektif gazeteciliği yapar. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ile yapamıyorsan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile yapabilirsin. Medya patronuna iki özelleştirme verirsin, genel yayın yönetmeninin teleobjektif Kusur ayarını patrona bırakırsın. Patron yan çizmeye kalkarsa Kemal Abi’ye söylersin, on müfettiş hesapları mercek altına alınca objektifin önemini o zaman anlar. RTE’nin bu konularda engin deneyimi olmalı ki bizim gazeteyi objektif gazetecilik yapması için uyarıyor: “Yapmadığınız zaman cevabınızı alırsınız. Haa, tehdit mehdit. Kusura bakmayın.” Aslan Kasımpaşalı. Yoksa, kendi tabiriyle “uysal koyun” mu demeliydik zatı şahanelerine! Her neyse... Bizim gazetedeki arkadaşları bilmem ama, ben kendi hesabıma RTE’nin mesajını aldım. Başımıza gelecek olanlar için şimdiden “kusura bakmayın” diyor. Bugüne kadar bakmadık, merak etmesin, bundan sonra da bakmayız... Zaten artık kusuruna bakılacak durumda değil! Doktorlar izin vermiyor! Son Viraj İçin Sloganlar ve Sorumluluklarınız Bu seçimlerden önce son buluşmamız sizlerle. Beş gün kaldı, yalnız bir elin parmakları kadar… Peki seçim sonuçları ne olacak? 23 Temmuz sabahı, Cumhuriyet mitinglerine katılanlar mı güvenle uyanıp geleceğe huzur içinde bakacaklar, yoksa o yürüyüşlere neden olan ve ortaçağ özentisi içinde kıvranan güruh mu? Bu sorunun yanıtı sizlere bağlı. Son beş gün, tüm bu sorumluluğun yükünü omuzlarınızda taşıyarak çevrenizde gezinen kararsızları ve kandırılmışları ikna etmeyi başarırsanız, bu seçimlerde sosyal demokratlar ve Cumhuriyetçiler ciddi bir ivme kazanırlar. “Ben kerhen oyumu CHP’ye veririm, ama gerisine karışmam” diyorsanız, ona göre bir puanla karşılaşırsınız. “Beni öldürseniz de CHP’ye oy vermem” diyen sözde solcu veya Cumhuriyetçilerden biriyseniz, o zaman 23 Temmuz’dan itibaren kendi bildiğiniz dalı kestiğiniz için, felaketinize koşmuş olacaksınız. Ne ektiyseniz onu biçeceksiniz ve yaratacağınız rüzgâr, ya yobazlara, bölücülere ve emperyalistlere yarayacak ya da laiklik, sosyal adalet ve demokrasiden yana olanlara. 23 Temmuz sabahı, Türkiye ya her noktasıyla “satılmaya” devam edilen bir bahtsız ülke olarak kalacak ya da kendi kaderine sahip çıkıp dik durmuş bir ulusun sesi yükselecek… ??? Küçük partileri destekleyen arkadaşlarıma sesleniyorum: Oyunuzu olmayacak hayallere kaptırmayın, dergi çıkarmak başka, oy vermek başkadır. Oyunuzu yırtmayın ve CHP’ye verin. Baykal’ı veya CHP’yi sorgulama hakkınızı mahfuz tutun. Ama önce siyaseti gökten alıp yere indirelim. Şu ortaçağ baskısı ve çıkar grupları soygununa dur diyelim. Hangisini saymaya bir makale yeter ki? SEKA mı? PETKİM mi? Unakıtan veya Erdoğan ailesinin zenginleşme serüvenleri mi? Bakın akıl almaz bir kampanya yürütülüyor CHP’ye karşı. Altı ok’un partisinin, gerici, faşist, “laikçi” olduğu gibi, gerçekle hiçbir ilişkisi olmayan sahtekâr yorumlar genç beyinleri zehirlemek üzere medya üzerinden etrafa saçılıyor. CHP, tarihinin hangi döneminde ülke bütünlüğünü ve laikliği ihmal etti de bugünkü tavrının adı “faşist” oluyor? Etnik ırkçılığa ve teröre savaş açmak ne zamandan beri militarizm oluyor? Atatürkçülük ve laiklik konusunda Silahlı Kuvvetler’le aynı görüşleri paylaşıyor olmanın adı darbecilik mi?! Bu nasıl bir mantıksızlık ve beyin iflası? Gencecik insanlar görüyorum. Birçoğu “Radikal Genç”te, ağabeylerinin istediği doğrultuda “çözümsüzlük” üretmeyi zekâ göstergesi sanıyorlar: Genç dostum, senin hiç kimseyi ve hiçbir partiyi kendine layık görmüyor olman ve kendini herkesten daha zeki ilan etmen, ne yazık ki bu seçime bir çözüm getirmiyor! Bugün tepe tepe kullandığın her özgürlüğü, belki inanmayacaksın ama Atatürk’e, laikliğe, Silahlı Kuvvetler’e ve CHP’ye borçlusun. Bugün sırf ezbercilikten klişe cümlelerle saldırmaya şartlandığın CHP’ye… Bu nihilizm ancak yobazlara yarayacak bir çıkmaz sokak. Kara çarşafın “demokrasi” talep ettiği yalanını hâlâ deşifre edemeyecek kadar saf ve cahil misin? Bu sözde demokrat gençleri şekillendiren sözde solcu “gazete”, (biz de onun gibi yapalım) adını vermeden Cumhuriyet’i ve onun seçmeni ikaz eden zekâ dolu reklamlarını aşağılıyor. Onlara göre seçmeni korkutmak yerine, pazardan mal alır gibi herkesin ne dediğine bakılıp huzur içinde özgürce karar verilmeliymiş. Ne güzel sözler değil mi? Sanırsınız ki bu arkadaşlar Kopenhag’da yaşıyorlar. Sanırsınız ki, sözünü ettiğimiz tehlikeler “hayali”, paranoyak ve uydurma senaryolar!!! ??? Gelin biraz ciddi olalım. İşte benim size önerdiğim ve her yerde dillendirmenizi, afişini yapmanızı önerdiğim “halkın altı ok” sloganları: “Siz hiç bikiniden korkan iktidar gördünüz mü? Merak etmeyin, 23 Temmuz’dan itibaren görmeyeceksiniz. Siz hiç evrim teorisinden korkan bir Milli Eğitim Bakanlığı gördünüz mü? Merak etmeyin, 23 Temmuz’dan itibaren olmayacak! Siz hiç tüm bürokratlarının zekâsını eşlerinin türbanıyla ölçen bir Başbakan gördünüz mü? Rahat olun, 23 Temmuz’dan itibaren görmeyeceksiniz. Siz hiç üç yıl önce özel bursla okuttuğu oğlunu üç ayda gemi sahibi armatör yapan bir Başbakan gördünüz mü? İyi bakın, 23 Temmuz’dan sonra yerinde bulamayacaksınız. Siz hiç TRT’yi yobazlık felsefesi üretim holüne çeviren bir iktidar tanıdınız mı? Boşverin, 23 Temmuz’dan sonra unutacaksınız… Siz hiç bir kadeh rakıdan ürken iktidar gördünüz mü? Ben gördüm. 22 Temmuz akşamı onlara elveda derken keyifle kadehimi kaldıracağım! Siz hiç hem emperyalistleri hem de yobaz mollalarını koluna takarak onların desteğiyle ayakta duran iktidar gördünüz mü? Gördüyseniz son defa bakın. Bu bir kâbus dönemi olarak yok olup gidecek...” email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 Hesap Canan Ersal: “AKP’ye oy verirsem, çocuklarıma hesap veremem!” SESSİZ SEDASIZ (!) Hasta toplumların politik sorunları! FRANSIZ sosyolog Emile Durkheim’ı bilirsiniz. 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başları arasında yaptığı çalışmalarla toplumbilime büyük katkılar sağladı. Kendi adıyla anılan metodunda ahlaki olguları, vicdanın dışındaki ‘eşya’lar gibi sosyal olgu olarak değerlendirdi ve ahlakın genel gelişmesinde ahlaki vicdanın önemini vurguladı. Haluk Erdemol, geçenlerde kitapları karıştırırken, Durkheim’ın bir saptaması dikkatini çekmiş. Aşağıdaki satırlar şu günler için tam yerine oturuyor: “Sağlam toplumlar politik sorunlarla hiç meşgul Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Destekçi Koy ver Mehmet Ünal: “Fethullah Gülen AKP’yi destekliyormuş. Nereden? ABD’den!” Gülhan Elmas: “Ülkemizin pazarlanmasını durdurmak için; ulusal partilere oy ver, AKP’yi koy ver!” olmazlar. Çünkü bu sorunları halletmişlerdir. Bunun aksine, şayet hükümetin şekliyle, onun yetkileriyle ilgili tartışmalar akılları meşgul edip onları bölmek üzere anayasa hukuku kitaplarının sayfaları arasından dışarı çıkıyorsa ve politik sorunlar bireylerin akıllarını kurcalıyorsa hiç yanılmadan o toplumun hasta olduğu tanısını koyabiliriz.” Belki burada bir parantez açmak gerekir. Sağlam toplumların politik sorunlarla ilgilenmeme nedeni, siyasi kuralların yerli yerine oturmuş olmasıdır. Hele bir rejimleri veya ulusal çıkarları tehlikeye girsin, seyredin o zaman cümbüşü! Vaat, vaat, vaat... Vaatma Recep din kardeşiyiz! Seçme ve Seçilme Üzerine Çeşitlemeler... DİLEK ÖZTEKİN Hayatınızın sorumluluğunu almaz ve hayatınıza katmak istediklerinizi seçmezseniz böyle olur işte! Mutsuz, pişman ve eksik yaşarsınız. İşte bu nedenle ilkokullardan itibaren seçmeyi, “tercih etmeyi” öğrenmeli ve öğretmeliyiz. Üstünü örtmeyi değil. Neden o değil de öteki? Berikinin farklılığı ne? İşimizi, eşimizi, aşımızı ve hayata bakışımızı seçmezsek kim oluruz biz? Kim olduğumuzu bilmeden yaşamanın anlamsızlığı içinde kaybolur, mutsuz oluruz işte! Hayatınızda önemli yer işgal eden dostlarınızı tasnife davet ediyorum sizi. Öncelikle ne gibi yerler işgal etmekte dostlarınız, onu belirleyelim: Zaman paylaşanlar, etkinlik paylaşanlar, duygu paylaşanlar, düşünce paylaşanlar, kazanç paylaşanlar, ilke ve ideal paylaşanlar, zarar ziyan paylaşanlar, sorumluluk paylaşanlar, sorumsuzluk paylaşanlar, düzen paylaşanlar, düzensizlik paylaşanlar, sır paylaşanlar, suç paylaşanlar, mekân paylaşanlar, enerji paylaşanlar, keyif paylaşanlar, hayatı ıskalamayı ya da ıskalamamayı paylaşanlar. ??? Bir de paylaşmaması gerekenleri paylaşanlar var... Belki uzun süredir soluklanmadan, ikinci viteste sürdürüyorsunuz hayatınızı. Olması gerekenlerle, gerekliliklerle ağzına kadar dolu bir alışveriş sepeti gibisiniz. Hak ettiklerinizi ve sizi hak edenleri pek de düşünmeden, ‘olması gerektiği şekilde’ sürdürüp gidiyorsunuz yolculuğunuzu. Belki nereye varacağınıza, varmaktayken de trafik cezası yememeye o denli kaptırmışsınız ki kendinizi, aslolanın yolculuk olduğunu unuttunuz. Bazen hatırlıyorsunuz; bir sohbette belki, belki bir film izlerken, iki satır kitap okurken coşkuyla içiniz dolup taşıyor, “yürü be!” diyorsunuz, “helal”, “böyle yaşanmalı hayat”! Sonra? Bu ‘gazla’ ancak bir yokuş çıkabiliyorsunuz. Devamında yine pırıltısı sönüyor ışıkların, tazeliğini yitiriyor merhabalarınız, yemeğin o güzel kokusunu içinize çekemeden yiyip kalkıyorsunuz, teşekkür etmeden yaşıyor hale geliyorsunuz, gözleriniz parlamıyor, karşınızdakinin de gözleri nasıl parlar pek de umursamıyorsunuz açıkçası... ‘Optimum’ yaşamayı bir beceri sanıyorsunuz. Şaşmadan, şaşırtmadan; sürprizlerini öldürerek hayatın. Salt gereklilikleri yerine getirerek yaşadıkça da erdemlerinizin üstü tozlanıyor, küfleniyor gitgide. Ruhunuzu beslemiyorsunuz çünkü. Zor mu geliyor? Hani pek güzel bir deyişimiz vardır ya “Dostlar alışverişte görsün” diye; işte öyle yaşıyorsunuz biraz. Görüntüden ibaret çoğu hareketleriniz. Alışkanlıklarınızın sonucu diyelim. Kapağın altına bakmadan, size sunulan hayatın alt metnini okumadan, ‘hızlı okumayı’ bir marifet sanarak yaşıyorsunuz bazen. Satır aralarını kaçırıyorsunuz. Oysa satır aralarını okumaya üşenmeseniz, tadına varacaksınız hayatın. Size sürekli bir şeyler pazarlamaya çalışan kişilerin, kurumların, durumların sunduklarının altında aslında neyin olduğunu da görebileceksiniz. Alışveriş yaparken işin püf noktası nedir biliyor musunuz? Alışverişin başında size sunulan ve siz bedelini ödedikten ya da ödemeyi taahhüt ettikten sonra poşetlenip elinize verilenin arasında fark olmamasına dikkat etmenizdir. Bu bir. İki; alışverişe çıkmadan neyi alacağınıza karar vermenizdir ki, hiç almayı düşünmediğiniz bir şeyi seçip gelmeyin. Sonra pişman olursunuz ki bu da belgelerle sabit!!! ‘Seçim’ dedim de, biliyor musunuz; tercih bile yapmıyorsunuz aslında, tercihleriniz de görüntüden ibaret. Ama seçmezseniz, seçmeyi ertelerseniz, karşınıza neyin çıkacağını kestiremezsiniz. Bir gün bir bakarsınız ki, ideallerinizden, hayallerinizden, ruhunuzu besleyen ne varsa uzağına düşmüş, savrulmuşsunuz. Televizyonda tüketici hakları konusunda bilgilendiriyorlar ya bizi, önce hayatımızın tüketici haklarını koruyalım biz. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 17 Temmuz www.mumtazarikan.com YEŞİLHİSAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NDEN DOSYA NO: 2005/69 Davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş. Genel Müdürlüğü’nden yukarıdaki dosya numarası ile açılan ve Kayseri İli Yeşilhisar İlçesi Araplı köyü Karaburun Mevkiinde Cilt 7, Sahife 595 ve Parsel 595’de tapuya Ali BOZ ve Maliye Hazinesi adına kayıtlı taşınmazın üzerine 1990 m2 lik kısım için istenen irtifak hakkının bedelinin tespiti ve tapuya tescili davasında Ali BOZ mirasçılarından Şeyda BOZ (YILDIRIM), Yüksel BOZ ve Aysun ERKAN’a dava dilekçesi tebliğ edilememiştir. Bu ilanın yayımı tarihinden itibaren 10 gün içinde davalıların cevap vermemesi, delillerini bildirmemesi veya kendilerini bir vekil ile temsil ettirmemesi, bir ay içerisinde idari yargıda kamulaştırmanın iptaline ilişkin dava açıp belgelememesi, 18.7.2007 günü yapılacak duruşmaya iştirak etmemeleri halinde duruşmanın gıyaplarında devam ettirilerek karar verileceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 38881 SAKARYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2006/245 Davacı Finans Sigorta A.Ş. vekili tarafından davalılar Yusuf Özer, Ali Yılmaz ve İsviçre Sigorta A.Ş. aleyhine açılan RÜCUEN TAZMİNAT davasında yenileme dilekçesinin ve duruşma gününün davalıya ilanına karar verilmekle, Davalı ALİ YILMAZ’a duruşma günü olan 25.09.2007 günü saat 10.20’de Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda hazır bulunması, bulunmadığı ya da kendisini bir vekille temsil ettirmediği takdirde HUMK.nun 13. maddesi uyarınca yargılamanın yokluğunda yapılacağı davetiye yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 03.07.2007 Basın: 38673 EHLİYETİMİ KAYBETTİM HÜKÜMSÜZDÜR. NİLGÜN ÖZYAVAŞ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İspanya’da soylulara veri 1 len ad. 2/ Orta 2 Anadolu’da bir göl... Bağ kü 3 tüğü. 3/ İnce 4 açılmış ha 5 murdan yapılan ekmek... 6 Bir tür erkek 7 deve. 4/ Büyük 8 erkek kardeş... Avcının av 9 beklemek için taş yı1 2 3 4 5 6 7 8 9 ğınlarından yaptığı 1 MÜ S T E V L İ pusu. 5/ Bir soru söA L A İ Y E zü... Bayındır, mamur. 2 Ü Ç İ S 6/ Üstten sağa doğru 3 S Ü R S A T 4 T R E M O R P eğik olan basım har5 E D İ K Z O M A fi... Baryum elementiMA D nin simgesi. 7/ Güzel 6 V Ü S A T T R koku. 8/ Köpük kıva 7 F M N A S mında, tuzlu ya da tat 8 İ E K K O L İ lı yiyecek... Vücuttaki 9 K R İ M İ N A L AIDS virüsünü saptamakta kullanılan test. 9/ Mutlak... Bir ilimiz. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Grek uygarlığı. 2/ Tanrı buyruklarını yerine getirme... Akıl. 3/ Bir hayvan... Üzerine yapı yapılmak için ayrılmış yer. 4/ Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre... Karışık renkli. 5/ Baklavaya benzer bir hamur tatlısı. 6/ Çin ve Japonya’dan tüm dünyaya yayılmış bir strateji oyunu... İletme, aktarma. 7/ Yumurtayla yapılan bir yemek... AIDS hastalığına neden olan virüs. 8/ Bumbarın yağı... Mobilya kasası. 9/ Bir tür ince meşin... İki tarla arasındaki sınır. CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle