23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 TEMMUZ 2007 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB PB PB PB A A A A PB 30 31 30 31 34 34 34 35 25 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB Y Y Y PB PB B PB A 25 26 25 25 30 29 28 25 34 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars A A A A A A PB PB Y 34 33 39 39 37 38 33 26 25 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey, iç ve doğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Orta ve Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu’nun kuzeyi sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Yağışlar Doğu Karadeniz’de etkili olacak. Diğer yerlerde hissedilir derecede azalacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Y 18 Helsinki PB 20 Stockholm B 25 Londra B 23 Amsterdam PB 23 Brüksel PB 27 Paris Y 27 Bonn B 32 Münih B 30 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B B B PB B B B B PB 31 32 38 30 30 28 25 30 31 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Y PB Y Y B Y PB B B 24 37 31 40 28 34 33 34 32 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada madı. Bir kısmına göre AKP gidiyor. Bir kısmı ise onca yolsuzluğa, yirmi milyonları bulan yoksulluğa, tabana inmeyen iktidarın ve İstanbul holdinglerinin övdüğüekonomideki ikilemlere karşın, AKP’nin oyunu yüzde 34’lerden yüzde 40’lara yükseltiyor... CHP ise, yüzde 18’lerden yüzde 20’lere, yüzde 24’lere yol alıyor. Sandığa 78 gün kala bir o yana bir bu yana çeken anketlerden kokteyl yapıp siyasal meşrebinize göre umuda yolculuk yapabilirsiniz. ??? Kamuoyu araştıran kurumları –hepsi de iddialı ya 17 ya da 20 ilde bilmem kaç bin kişiyle konuştuktan sonra saptadıkları sonuçları açıklıyorlar. Kimi gazeteler gönüllerde yatan aslana göre anket yayımlıyor. Kimileri de her ilde sonuç yakalamaya çalışıyor. İçlerinde iri yarı olanı Hürriyet ilan ettiği toplu sonuçta, AKP’nin milletvekili sayısının 350’lerden 276’nın altına düşeceğini, bu sayıyı tutturamayan AKP’nin tek başına iktidar olamayacağını açıkladı. Aynı gün gazetenin genel yayın yönetmeni her ilden partilerin çıkaracağı olası milletvekili sayısını yazan arkadaşlarına kefil olduğunu belirten, ancak yazarların saptadıkları AKP’yi tek başına iktidardan düşüren sonuca kefil olamayacağının altını çizen bir yazı yayımladı… İlleri gezen arkadaşlarına kefil ama kefil olduğu yazar çizer arkadaşlarının saptadıkları sonuçlara kefil olmayan bir yönetmen! Bu örneği vermekteki muradımız sağdan bak başka, soldan bak başka görünen anketler arasında böylesine de tanık olduğumuza değinmekti. ??? Ne var ki, sokak, kimi küçük topluluklardaki konuşmalar, hafif yollu denemeler; toplumun Cumhuriyet’e sahip çıkan görkemli mitinglerdeki heyecanı taşımıyor gibi bir izlenim bırakıyor. Tek hedef AKP’yi, RTE’yi iktidardan uzaklaştırmak diye yola çıkıldı. Laikliği savunacak, üniter devlet yapısından ödün vermeyecek; ABD’yle AB’ye körü körüne teslim olmayacak bir iktidardı hedef. Bu niteliklere sahip çıkacak tek parti görünümündeki CHP’ye yöneliyordu siyasal tercihler. Kimi gelişmelere, söylemlere bakınca insan, seçmen bu hedeften uzaklaşıyor mu diye kuşkuya, kaygıya düşüyor. Geçen seçimlerde partilerin düzenledikleri mitingler o ilde veya toplu olarak ülkede çıkması olası sonucu kestirmeyi sağlayabiliyordu... Fakat bu seçimde miting alanlarında bir başkalık göze çarpıyor. AKP mitinglerine bakıyorsunuz, kalabalık derya deniz. Kalabalıklarda iktidardan inanılmaz ölçüde rahatsız olan köylüler de, yaşam koşulları bir türlü düzene giremeyen işçiler de, yoksullar da, yolsuzluklardan, iktidarın rejimsel niyetlerinden şikâyetçi olanlar da var. CHP mitingleri de öyle. Hatta, iri kıyım kalabalığı görünce Ağar’ın bile Bolu’da yüzü gülmüş. MHP mitingleri de aynı canlı, kalabalık, aynı heyecan. ??? Kuşkusuz toplum, partilerin derdine deva olacak söylemler yerine hemen her gün cumhurbaşkanı seçimini tartışan tutumuna sıcak bakmıyor. Bu arada insanlar kimi vaatlerin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı konusunda da hiçbir güvenceye sahip değil. Örneğin dokunulmazlığı ele alalım. CHP, ve MHPhaklı olarak yolsuzlukların baş aktörünün dokunulmazlık olduğunu, iktidara gelince dokunulmazlık zırhını kaldıracaklarını söylüyor. MHP; RTE’yi ve AKP’lileri Yüce Divan’a götürecek dosyaları hazırlamış bile. Barzani’ye elektrik satışından tutun da Türk Telekom ihalesine, doğalgaz formül kazığına, özelleştirme ihalelerine müdahaleye, elektrik dağıtım ihalesine, örtülü ödeneğe kadar 92 dosya… Hazır, bir iktidar bekliyor. Oysa, sorun, bir anayasa sorunu. Bu, bir partinin dokunulmazlıkları kaldırabilmek için anayasayı değiştirecek 367 milletvekiline ulaşmasını zorunlu kılıyor. Görünen köy o ki, AKP dahil hiçbir parti bu seçimde 367 milletvekilliği kazanamayacak. Olasılığından söz edilen koalisyonları 276’yı toparlamaları olanaklı ama 367 rakamına ulaşmaları ham bir hayal. CHP ile MHP dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda anlaşsalar bile mutlaka AKP’nin desteğine gereksinecekler. Oysa, RTE’nin Baykal’ın dokunulmazlıkların kaldırılması önerisine verdiği son yanıt, kafa yapısını açığa vuruyor. “Kalkacaksa” diyor, “yargıda da, memurda da, askerde de kalkacak!” Bu, RTE’nin dörtbeş yıldır çiğnediği eski bir sakız. Dokunulmazlıkların kalkmasına hem yanlı görünmeye, hem de kaytarmaya bulduğu gerekçe. Son miting konuşmalarında söylediği, nedense dikkat çekmeyen bir başka sözü daha var, diyor ki: Dokunulmazlığın kaldırılmasında, “sadece siyasetçi derseniz, bu ülkede siyasetçi bulamazsınız”. Tamamlayıcı bir başka incisi; “Dokunulmazlık kalktığında siyasetçilerin savcıların eline teslim edilecek” diyor. Ne demek istiyor bu sözleriyle? Yoksa bu ülkede milletvekili olmaya soyunanların hemen hepsinin şu veya bu suçtan aranan kişiler olduğunu ve dokunulmazlık zırhına kavuşarak yargıdan kaçmaya çalıştıklarını mı söylüyor? RTE, siyasetçiyi koruyacağım derken çirkin siyasetçiyi savunuyor. Türkiye, Rumların KKTC’deki futbol maçını engellemesine sert tepki gösterdi GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘İnsanlık dışı kısıtlama’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye, KKTC’deki Çetinkaya futbol takımı ile İngiltere’nin 1. lig takımlarından Luton Town arasında yapılması planlanan dostluk maçının, Rum kesiminin girişimleri nedeniyle gerçekleşmemesinin, “Kıbrıslı Türkler üzerinde yıllardır uygulanmakta olan insanlık dışı kısıtlamaların yeni bir örneğini teşkil ettiğini” bildirdi. Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında, KKTC’de yapılacak özel bir spor karşılaşmasının bu şekilde engellenmesinin, Kıbrıs’ta ileride var olacak bir çözümün ruhuna ve 1960 Antlaşmaları’nda Kıbrıs Türkü’ne verilen haklara aykırı düşmekle kalmadığı gibi, Kıbrıs Türkü’nü en temel haklarından birini kullanmaktan bir kez daha mahrum ettiği kaydedildi. Açıklamada, KIVRIKOĞLU: RUM POLİTİKALARINA ALET OLUYORLAR LEFKOŞA (Cumhuriyet) Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri (KTBK) Komutanı Korgeneral Hayri Kıvrıkoğlu, içinde bulunulan safhada KKTC halkının hedefiyle örtüşmeyen, KKTC’nin güvenliğini risk altına sokabilecek eylem ve söylemlere tanıklık edildiğine işaret etti. Korgeneral Kıvrıkoğlu, Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik tutum ve açıklamaları da eleştirdi. Türk Kuvvetleri alayıyla komando ve topçu alaylarının komuta ve sancak devir teslim töreninde konuşan Korgeneral Kıvrıkoğlu, isim vermeden bazı kesimlere sert her zaman barış, dostluk ve çözümden yana olan Kıbrıs Türk halkının bu yöndeki iradesini 2004’te düzenlenen referandumda bir kez daha göstermesinin ardından, AB Konseyi’nin 26 Nisan 2004 tarihli kararında Kıbrıs Türklerine yönelik kısıtmesajlar gönderdi. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat başta olmak üzere devletin zirvesinin de hazır bulunduğu törende, Kıvrıkoğlu bazı kurum ve kişilerin Rum politikalarına alet olduğunu söyledi. Kapsamlı, adil ve kalıcı bir anlaşmaya kadar, adadaki Türk askeri varlığının devam edeceğini vurgulayan Kıvrıkoğlu, KKTC’de belirli kesimlerin yapay yetki tartışmaları yaratarak Türkiye’yi anavatan yerine sıradan bir komşu ülke, TSK’yi de yabancı bir ordu gibi gördüklerini ve Türkiye’ye karşı egemenlik iddiasına girdiklerini kaydetti. bunların sona erdirilmesi çağrısında bulunduğu belirtildi. Çetinkaya ve Luton Town futbol takımları arasında oynanması öngörülen dostluk maçının engellenmesinin, verilen bu sözlerle yapılan açıklamalara tezat teşkil ettiği de bildirildi. lamaların kaldırılması yönünde taahhütte bulunulduğu anımsatılarak eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın da 28 Mayıs 2004 tarihli raporunda Kıbrıslı Türkler üzerinde uygulanan izolasyonların gereksizliğinin ve haksızlığının altını çizerek Sınırlar Arasında’ya sansür Gazeteci Banu Avar’ın TRT 1’de hazırlayıp sunduğu programının yaz tekrarlarında, Avrupa ülkelerindeki çifte standart ve Türkiye karşıtlığının işlendiği bölümlerin yayımları engellendi FIRAT KOZOK ANKARA Gazeteci Banu Avar’ın hazırlayıp sunduğu TRT 1’de yayımlanan “Sınırlar Arasında” programının yaz tekrarları olan, “Almanya”, “Fransa ve Sevr Rüyası”, “Kıbrıs: Devlerin Satranç Tahtası”, “Vatikan’da Oyunlar”, “Hollanda ve Soykırım” ile “Viyana’da Türk Korkusu” adlı bölümleri TRT yönetimi tarafından sansürlendi. Ele aldığı konularla ilgi çeken Sınırlar Arasında programının yaz tekrarlarını tümüyle kaldırma kararı alan, ancak gelen tepkiler nedeniyle geri adım atan TRT, programın, her yıl yapımcısı tarafından seçilen bölümlerini bu yıl “yayına uygun bulmadı”. Haber Dairesi, 22 Temmuz seçimlerine kadar kendi seçtiği bölümleri yayımlama kararı aldı. Daire hiçbir gerekçe göstermeden Ermeni konusunun işlendiği Fransa ve Sevr Rüyası adlı bölümün yerine 9 Tem Avar’ın (sağda) seçtiği bölümler bu yıl “yayıma uygun bulunmadı”. muz’da Kıbrıs bölümünü yayımladı. Daha önce basına 23 Temmuz’da yayımlanacağı bildirilen Kıbrıs bölümü yerine ise İtalya konuldu. Ağustosta yayımlanması gereken Vatikan ve Hollan da yayınlarının yerine de 2 yıl önce yapılmış Kazakistan ve Hindistan bölümlerinin yayıma verileceği öğrenildi. Tekrar yayımlanmayan programlar arasında, Ermeni soykırım savlarına yanıt içeren, Avrupa’da bölücülüğe destek verenleri belgeleyen, Ortodoks ve Katolik kiliselerinin Türkiye karşıtı faaliyetlerini ele alan, AB içinde ekonomik çöküş yaşayan halklarla röportajlara yer veren bölümler vardı. TRT yönetimi, daha önce de bir programda Orhan Pamuk’un aldığı Nobel Ödülü ve İsveç hakkında ağır itham ve ifadelere yer verildiği gerekçesiyle Avar hakkında inceleme başlatmıştı. Programın ardından İsveç’in Ankara Büyükelçiliği, Dışişleri’ni arayarak üzüntüsünü iletmişti. İddialar üzerine TRT Genel Müdürlüğü, kayıtları incelemeye almıştı. Programda, Pamuk’un kendi kimliğini reddettiği için bu ödülü aldığı ifadesine yer verildiği belirtilmişti. Ayrıca programda, Nobel Ödülü’nün Amerika’nın kültür emperyalizmine hizmet amacıyla verildiği, İsveç’in Laponlar ve Çingenelere soykırım uyguladığı, İsveç’te basın özgürlüğü bulunmadığı da kaydedilmişti. müş yol ihalelerini 30’ar, 40’ar kilometrelik dilimler halinde yapıp yerel etkin çevrenin çoğunun tatmin edilmesi sağlandı. 3 Bu yaygınlaşma sonucunda yolsuzluk normal bir icraat haline geldi. Mahkemeler de öyle sanıyoruz ki, delil çokluğundan beraat gibi bir yöntemi benimsedi! Demokrasinin rayına oturduğu ülkelerde bir başbakan ya da bakan, evinde kayıt dışı işçi çalıştırdığı ortaya çıksa istifa ediyor; bizde toplam ekonominin yarısı kayıt dışı... Yıllar önce eksik ödediği vergi borcu ortaya çıksa istifa ediyor, bizde kendine özel vergi, hayali ihracat affı çıkarıyor... Kendisi ya da ailesinden biri haksız çıkar sağlasa hemen istifa ediyor, bizde değil haksız çıkar, gemi ediniyor... Bu durum Başbakan’a sorulunca da yanıt şu oluyor: “Ne yapsın, iş mi takip etsin?..” Hayır, iş onu takip etsin... ??? Son dönemde meydanlar da hamam gibi sıcak olunca... AKP’nin adeta padişah gibi iktidarını değişmez kılmaya çalıştığını görünce... Başbakan, Osmanlı’daki karşılığı sadrazam gibi kendine buyruk yetkiler kullanınca... Aklıma nedense Ümit Yaşar Oğuzcan’ın ‘Sadrazam Hamamda’ şiiri geldi... Neden geldi, ben de anlamadım, ama gelin, şiiri birlikte okuyalım: Günlerden bir gün/ Hamama gideceği tuttu/ Sadrazam hazretlerinin/ Bir yanında birinci veziri/ Bir yanında ikinci veziri/ Bir yanında üçüncü veziri/ Sonra efendime söyleyeyim/ Peşkircibaşısı/ Nalıncıbaşısı/ Sabuncubaşısı/ Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile/ Peştemal takıp girdiler hamama Geçtiler kurnaların başına/ Üçer beşer/ Sadrazam derseniz/ Kuruldu göbek taşına/ Yan gelip yattı/ Memleketin en ünlü tellakları/ Sardılar dört bir yanını/ Kimi elini kaptı kimi bacağını/ Bir keseleme, sürtme faslıdır başladı/ Tamam on iki saat/ On iki ünlü tellak/ İncitmeden keselediler/ Hazretin mübarek vücudunu Öylesine kir çıktı ki sormayın/ Her biri nah parmağım gibi/ Aman efendim bu ne kiri/ Demeye kalmadı/ Keselerin altında eriyip gitti/ Koskoca sadrazam/ Bütün aiyet erkânı yerinden fırladı/ Nittünüz devletliyi?/ Dediler tellaklara/ Tellaklar cevap verdi/ Biz yıkadık, keseledik/ Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik/ Suç bizde değil/ Neyleyelim/ Kir bitti,/ Sadrazam elden gitti... ??? Ne güzel şiir! Söylemeye gerek yok; şiir bir sadrazamı anlatıyor... Vurguladığımız gibi sadrazam, Osmanlı’da başbakanlık görevini yapan kişiye söyleniyordu... Ümit Yaşar Oğuzcan da o dönemdeki olaylardan esinlenmiş olsa gerek, böyle bir şiir yazmış. Tabii bugün ‘kese’ deyince bazıları yanlış anlayabilir, para kesesini de düşünebilir, ama şiirimizdeki kese, hamamdaki kese... Bugünkü yöneticilerin alınacağı bir şey yok! Aslında ben de son dönemde bu şiiri neden bu kadar sık anımsadığımı tam olarak çözmüş değilim... Şiiri okuyunca insan; ne dönemler varmış, koca başbakan kirden ibaretmiş diye düşünmekten kendisini alamıyor... 22 Temmuz’a giderken tüm Türkiye sıcaktan hamama mı döndü ne! ankcum?cumhuriyet.com.tr Alpogan İngiltere Büyükelçisi oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Büyükelçi Mehmet Yiğit Alpogan, Türkiye’nin, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı nezdinde büyükelçisi olarak atandı. Alpogan’ın Bakanlar Kurulu üyeleri tarafından imzalanan atama kararı Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. MGK Genel Sekreterliği’ne atanan ilk sivil genel sekreter olan Büyükelçi Alpogan, görevini 2004 yılının ağustos ayından beri sürdürüyordu. Genel sekreterliğe atanmasından önce Türkiye’nin Atina Büyükelçisi olan Alpogan, TürkYunan ilişkileri ve Kıbrıs konularında etkili isimlerden biri olarak biliniyor. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olan Alpogan, İngilizce ve Fransızca biliyor. Alpogan, 1995’te Türkiye’nin Aşkabat Büyükelçisi oldu. 1998’de ikili siyasi ilişkiler ve Denizcilik Havacılık Genel Müdürlüğü’nde büyükelçilik görevinin ardından, 2000’de Dışişleri Bakanlığı’nda müsteşar yardımcılığı yaptı. Alpogan, 2001 yılında da Atina’daki büyükelçilik görevine başladı. Er Emrah Göçer’in babası Hatay’daki cenaze töreninde ikinci kez kalp krizi geçirdi Şehitler gözyaşlarıyla uğurlandı HATAY/ŞANLIURFA (Cumhuriyet) Bingöl ve Erzincan’da PKK’liler tarafından şehit edilen askerler Emrah Göçer ve Mehmet Aslan’ın cenazeleri memleketlerinde toprağa verildi. Göçer’in babası tören sırasında bir kez daha kalp krizi geçirdi. Bingöl’ün Genç ilçesinde şehit olan Jandarma Komando Er Emrah Göçer (21) için ilk tören Hatay’ın Küçükdalyan beldesindeki evinin önünde düzenledi. Önceki gün oğlunun ölüm haberini aldıktan sonra kalp krizi geçiren baba İsa Göçer, askerler tarafından tabutun evinin önüne getirilmesi sırasında ikinci kez kalp krizi geçirdi. İsa Göçer’e ilk müdahaleyi askeri doktorlar ve sağlık görevlileri yaptı. İsa Göçer, daha sonra hastaneye kaldırıldı. Cenaze töreninde, Emrah Göçer’in annesi Hatice Göçer, kardeşleri, yakınları, 2 ay önce nişanlandığı dayısının kızı Eylem Bahçeci fenalık geçirdi. Törene, askeri ve sivil yetkililer, milletvekilleri ve yurttaşlar katıldı. Şehit erin cenazesi daha sonra Küçükdalyan Şehitliği’nde toprağa verildi. Yetkililer, yeni yapılan şehitliğe getirilen ilk şehitin Emrah Göçer olduğunu belirttiler. Erzincan’ın Kemah ilçesi kırsalında şehit olan Piyade Er Mehmet Aslan (21) için de Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde tören düzenlendi. Törende gözyaşlarına boğulan baba Aydın Aslan, “İçim yandı. Ben yandım başkası da yanmasın. Bitsin bu terör’’ diye feryat etti. Anne Emine Aslan fenalaşarak bayılırken kardeşleri de uzun süre Aslan’ın fotoğrafına sarılarak ağladılar. Cenazenin geçtiği güzergâhta yurttaşlar, “Kahrolsun PKK’’, “Askere uzanan eller kırılsın’’, “Şehitler ölmez vatan bölünmez’’sloganlarını attılar. Cenaze, şehir merkezindeki mezarlıkta toprağa verildi. / IŞIL ÖZGENTÜRK ? Baştarafı Arka Sayfada gideriz, müthiş kışkırtıcı bir müzik başlar, ama kimse dans etmeye yanaşmaz. Herkes bir başkasının ilk olmasını bekler. Her zaman birileri diğerlerinden cesurdur, piste fırlar ve ardından pist dolup taşar. Piste ilk fırlayan bütün yorgun dostlar için bugün her zaman deliliğini en sevdiğim yazar Halil Cibran’dan bir hikâye armağan etmek istiyorum. Bir kahve molası verdiklerinde onları şefkatli bir su gibi okşasın. “Bilgi ve YarıBilgi Dört kurbağa nehrin kıyısında yüzen bir kütüğün üstüne oturmuşlardı. Kütük birden akıntıya kapıldı ve yavaşça nehrin aşağısına doğru sürüklenmeye başladı. Kurbağalar memnundular ve meraklanmışlardı, çünkü daha önce hiç gemi yolculuğu yapmamışlardı. Bir süre sonra birinci kurbağa ko Yorgun Düşen Dostlara nuştu ve dedi ki: ‘Bu gerçekten harika bir kütük. Sanki canlıymış gibi hareket ediyor. Daha önce hiç böyle bir kütük görmemiştim.’ Sonra ikinci kurbağa konuştu ve dedi ki: ‘Yoo dostum, kütük, diğer kütükler gibi ve hareket etmiyor. Hareket eden nehir, nehir denize doğru koşuyor ve bizi de kütükle birlikte sürüklüyor.’ Ve üçüncü kurbağa konuşup dedi ki: ‘Ne kütük ne nehir hareket ediyor. Hareket eden bizim düşüncelerimiz. Çünkü düşünce olmadan hiçbir şey hareket etmez.’ Ve üç kurbağa aslında neyin hareket ettiği konusunda çekişmeye başladılar. Kavga giderek hareketlendi ve gürültü arttı, ama bir türlü anlaşmaya varamadılar. Bunun üzerine o zamana kadar sessiz kalıp dikkatle onları dinleyen dördüncü kurbağaya döndüler ve onun fikrini sordular. Ve dördüncü kurbağa dedi ki: ‘Her biriniz haklısınız ve hiçbiriniz hatalı değilsiniz. Kütük, su ve düşüncelerimiz, hepsi birlikte hareket ediyor.’ Ve üç kurbağa çok sinirlendiler,çünkü hiçbiri kendisinin tamamen haklı ve diğer ikisinin tamamen haksız olduğunu kabul etmeye yanaşmıyordu. Sonra garip bir şey oldu. Üç kurbağa birleşip dördüncü kurbağayı kütüğün üstünden nehre ittiler.” Hikâyenin sonunda müthiş bir kelime oyunu var. Bulmaca gibi beni biraz zorladı, umarım sizi zorlamaz. Not: Geçen salı (10 Temmuz 2007) günkü yazımda Fenerbahçe Kulü bü’nün Bağdat Caddesi üzerinde yaptırdığı taklardan söz etmiş ve bu denli israf ve el koymaya karşı çıkmıştım. Böylece fanatik olmanın da ne olduğunu öğrendim, en demokrat dostlarım bile (Fenerbahçeli olanlar) Fenerbahçe’nin buna hakkı olduğunu söylediler. Kadıköy Fenerbahçe’nindi. Öte yandan Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Bodrum’da yaptığı tekne gezisinde teknenin direğine Türk bayrağının yanı sıra Fenerbahçe bayrağını çektirmiş. Fenerbahçeliler haklı, sadece Kadıköy değil Türkiye bir Fenerbahçe Cumhuriyeti. Bir yurttaş olarak bana haddimi bilip oturmak düşer. Bu arada eposta aracılığıyla benimle aynı fikirde pek çok yurttaş olduğunu öğrendim, canımızı sıkmayalım, azınlık olmak her zaman daha zengin bir şeydir. Umarız bu taklar kalıcı olmaz. isilozgenturk@gmail.com CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle