23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 HAZİRAN 2007 CUMA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Haftanın yeni filmlerinde bağımsız bir İngiliz yapımıyla (Aşk Manzaraları) görkemli bir Hollywood süper aksiyonu (Zor Ölüm 4) öne çıkıyor. Kadın gözüyle hayattan kareler ? Kültür Servisi Anadolu Hayat Emeklilik, “Kadın Gözüyle Hayattan Kareler” tasarısı kapsamında kadınlarımızın ruhunu, emeğini, ışığını yansıttığı fotoğraf ve öyküleri bekliyor. Anadolu Hayat Emeklilik’in İFSAK danışmanlığında yürüttüğü yarışmaya, tüm amatör ve profesyonel kadın fotoğrafçılar, baskılı ve dijital olarak görüntülenmiş yaşam fotoğrafları ve de bu karelerin küçük öyküleriyle 31 Ağustos tarihine kadar http://www.anadoluhayat.com.tr adresine başvurabilir. Radar Live Festivali başlıyor ? Kültür Servisi Radar Live Festivali bugün başlıyor. Kilyos Solar Beach’te gerçekleşecek olan festival 2 Temmuz’a kadar devam edecek. Dokuz farklı ülkeden, 29’u yabancı 100’den fazla topluluk, sanatçı ve DJ’in katılacağı festivale Marilyn Manson, James, Kelis, Groove Armada gibi dünyaca tanınmış birçok isim geliyor. Geçen yıl katılımın ücretsiz olduğu festivale giriş bu yıl ücretli olacak. Londra parkında çiftler... SUNGU ÇAPAN ugün başlayan filmlerden, İngiliz yapımı Aşk Manzaraları, günlük güneşlik bir günde, beton asfalt, cam çelik yığını kentten kaçıp doğaya sığınarak, Londra’nın panoramik silueti önünde yemyeşil Hampstead Heath Parkı’nın çimenlerine yayılmış, siyahlıbeyazlı bir grup çiftin ilişkilerini eksen alıyor. Doğa havasını soluyarak manzara seyreden, sereserpe yatıp kitap okuyan, güneşlenen, sohbet eden, piknik ya da yürüyüş yapan bu çiftlerden kimi kavga ederek kırıcı bir şekilde ayrılıyor, kimi boşanmış ama bunca yıldır nasıl beraber olduklarını dostça tartışıyor, kimi şarappeynir eşliğinde yakınlaşılan ilk randevunun hüsranla bitmesini engelleyemiyor, kimi de vaktiyle birbirlerinden hoşlanmalarına karşın başkalarıyla evlenip 40 yıl, ayrı hayatlar sürdükten sonra parkın bir bankında rastlaşıp kavuşarak keşkeli pişmanlıklarını dile getiriyor. Tabii bir de mali danışmanla yemekrestoran eleştirmeninden oluşan eşcinsel bir çift var evlat edinmek isteyen. Bir de önüne çıkana asılan, kadına aç, üşütük rolünü benimsemiş pişkin genç var, farklı sorunları olan çiftlerin peş peşe kurgulanmış, birbirinden bağımsız hikâyelerini bağlayıcı bir joker gibi kullanılmış filmde. BBC’ye, Channel 4’e çektiği belgesellerden yetişen yönetmen Ed Blum’un arkadaşı Aschlin Ditta’nın skeçler halinde yazılmış senaryosundan çektiği ilk uzun metrajı Aşk Manzaraları episodik bir yapıda kurulmuş, İngiliz usulü bir romantik komedi de sayılabilir. Kışkırtıcı adına (Scenes of a Sexual Natuer) karşın cinsel doğamızdan çok ilişkilerimiz üstüne birtakım skeçlerden bü B tünlenen bu ham ve acemi işi ama eğlenceli ilk film, tek bir mekânda (parkta) boy gösteren değişik çiftlerin yaşam çarkının dişlilerinde habire ufalanan ilişkilerine odaklanırken, kimi ilginç episodlarındaki karakterleri ve mizahi diyaloglarıyla, insancıl vurgulamalarıyla yer yer seyirciyi yüreğinden yakalıyor, hatta gülümsetip neşelendiriyor. Güneşlenirken Cosmo okuru, tombul eşiyle orgazm sayısı hakkında laflayan kocanın gözünün, Camus’nün Yabancı’sını okuyan seksi bir Fransız çıtırının bacaklarına kaydığı, güzele bakmak sevaptır episoduyla açılan film giderek tekdüzeleşiyor. Parktan insan ve ilişki manzaraları sunan ya da ayrılmış, boşanmış, biribirine kavuşmuş çiftlerin ikili sohbetlerinden kesitler veren bu düşük bütçeli, bağımsız ‘ilk film’, gerçekçi yaklaşımı, esprili diyalogları, dokunaklı sahneleriyle ve oyuncularının da çabalamalarıyla, alçakgönüllü, şirin bir eğlencelik etkisi bırakıyor seyredende. Episodik, düz, teatral yapısına karşın genel tavrı ve humor’uyla bir Ionesco oyununu izlercesine, keyifle tüketilen Aşk Manzaraları’nda bizi en çok Eileen Atkins’le Benjamin Whitrow’un oynadığı, sonunda yorucu yamacı tırmanıp parkın uçurtma uçurulan tepesine varan yaşlı çift etkiledi. Piknik yaptıkları ilk randevularındaki evde kalmış Gina McKee’yle titiz Hugh Bonneville çiftinin yanı sıra ünlü Ewan McGregor’umuz da çocuk isteyen eşcinsel kompozisyonuyla renk katıyor filme. Sevgilisinden bağrış çağrış, kavgayla ayrılan kara kızı oynayan Sophia Okonedo’yu da meraklısı Hotel Rwanda’dan anımsayabilir. vurmayı planlayan, gözükara bir dijital teröristle (Timothy Olyhant) çekik gözlü, karateci kaltak (Maggie Q) yardımcısı ve çetesine karşı ölümüne mücadele ediyor yine. Programlanmış, yenilmez bir makine gibi savaşan tek kişilik ordu, espritüel polis McClane’in sürüklediği, dur durak tanımayan, New York’tan Washington’a ve BalŞİDDETİNDE ZOR ÖLÜM timore’a uzanan fırdöndü kovalamacayı perdeye 1980’lerin sonunda popüler TV dizisi Mavi taşıyan bu dijital çağa özgü, 4 şiddetindeki aksiAy’ın ardından aksiyon türünü geçerli kılan Zor yon fırtınasını Len Wiseman yönetmiş. Olay Ölüm’le ekrandan geldiği beyazperdede büyük akışını canlı tutmak için her an yeni bir atraksişöhret olan Bruce Willis, 1990’lı yıllarda iki de yonun sergilendiği filmde doğrusu tempo iyi vam filmiyle seriye dönüştürülen Zor Ölüm’de can ayarlanmış, macera kesintisiz akıyor, havada ya landırdığı, yumrukları kadar çenesini de çalıştı da karada büyük bir tahribatın olanca şiddetiyle ran, esprili ve hazırcevap NewYork polisi John gözümüze sokulduğu, özel efekt ve büyük stunt McClane tiplemesiyle nerdeyse özdeşleşmişti, (dublör) becerisinin belirginleştiği, birinci sınıf tıpkı Stallone’un Rocky’den ayrı düşünülememe takip, çatışma ve vuruşma sahneleriyle seyircisi ya da günümüzün Kaliforniya Valisi Schwar sini perdeye bağlayan Zor Ölüm 4, sonuçta baszenegger’in terminatörlüğü gibi. İşte dün göste makalıp, standart, parlak bir Hollywood imalatı, rime giren, yaz mevsimi bombası Zor Ölüm 4’te giderek kasırgaya dönüşen bir aksiyon fırtınası. McClaneWillis’imiz bu kez genç bir Türün hayranlarını mest edeceğini şimdiden söyhacker’la (Justin Long) işbirliği ya leyebileceğimiz filmde, Die Hard 3’ten (1995) 12 parak ABD’de bilgisayar tekno yıl sonra daha yaşlanmış olarak, espri yapmadan lojisiyle donatılmış sistemin gö duramayan o terli, kanlı, üstü başı perişan, sonunçertilebileceğini kanıtla da beklendiği gibi çeşitli badireleri atlatarak Köma iddiasındaki, tü Cebrail’in elinden ABD’yi ve sistemi kurtabüyük bir ran, dazlak süper kahraman McClane, finalde kıvoli zıyla (Mary Elizabeth Winstead) kötü giden soğuk ilişkisini de düzeltiyor. Dijital çağın ürünü, 32 kısım tekmili birden, son derece sürükleyici bu “nonstop action” seyirlik beşinci bir Zor Ölüm’e de kapı açarak mutlu sona bağlanıyor, 1970’lerden Creedence Clearwater Revival grubunun şarkısı eşliğinde. Seyircinin kronik nero kompleksini (seyredilen büyük tahribat, şiddet ve şamatadan giderek zevkhaz alınmasıdır bu, eleştirmenlerin piri Andre Bazin’e göre) bolca gıdıklayan bir gösteri anlayışının ürünü bu gıcır gıcır maceraaksiyon spektaklı, Amerikan sinemasının gitgide özel efektlere daha bir tutsak ijital çağa özgü, 4 şiddetindeki aksiyon oluşunun da fırtınasının yönetmeni göz alıcı, Len Wiseman. yepyeni bir örneği. Mevlana Yılı etkinlikleri ? Kültür Servisi 2007’nin “Mevlana Yılı” ilan edilmesi sebebiyle düzenlenen etkinlikler kapsamında 30 Haziran Cumartesi saat 20.00’de Aya İrini’de Mercan Dede Ensemble’ın “Mevlana” konseri gerçekleşecek. Konserin yanı sıra Topkapı Sarayı I. Avlusu’nda Halit Ömer Camcı’nın “Yüzyılları Aydınlatan Işık” adlı fotoğraf sergisi, izleyenlere sunulacak. Her iki etkinliğe de semazenler eşlik edecekler. 4 ‘Duyarlı’ bir festival ? Kültür Servisi Doğu Karadeniz’de ekolojik ve kültürel değerlere; önce yerel, sonra ulusal ve uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmek, duyarlılığı artırmak amaçlı gönüllü bir girişim olan Yeşil Yayla Festivali’nin ikincisi, bu yıl 511 Temmuz tarihlerinde başta Pazar olmak üzere, Hemşin, Çamlıhemşin ve Ardeşen bölgelerinde yapılacak. Sergiler, atölyeler, paneller, konserler gibi etkinlikleri kapsayan program, 911 Temmuz tarihlerinde Yukarı Kaçkar Yaylası’nda yapılacak yayla kampı ile sona erecek. (www.yaylafest.org) D Tuna Ötenel Ankara’da İsviçreliydi Magdi Rufer ama eşinin ölümünden sonra onun ülkesini ülkesi bildi, ayrılamadı Sabahattin Eyuboğlu’nun evini yaşattı ÖDÜLÜ ÜÇ YAZAR PAYLAŞTI Düşünce ve ifade özgürlüğü ödülleri açıklandı İSTANBUL (ANKA) Türkiye Yayıncılar Birliği’nin “Düşünce ve İfade Özgürlüğü” ödülüne bu yıl yazar Elif Şafak, yayıncı Ragıp Zarakolu ve kitapçı Esen Afşin değer görüldü. Yayıncılar Birliği adına yazılı bir açıklama yapan Başkan Çetin Tüzüner, düşünce ve ifade özgürlüğü için mücadele eden yazarlara destek amacıyla 1995 yılından bu yana verilen ödüllere bu yıl yazar Elif Şafak, yayıncı Ragıp Zarakolu ve Bartın’da 32 yıldır kitapçılık yapan Esen Afşin’in layık görüldüğünü açıkladı. Açıklamada ödüle değer görülen isimlerle ilgili şu ifadelere yer verildi: “Kitapları nedeniyle çeşitli cezalara çarptırılan ve yargılanmaları süren yazarlar adına Elif Şafak’a, yayımladığı kitapları toplatılan ve yargılanan tüm yayıncıları temsilen Belge Yayınları kurucusu Ragıp Zarakolu’na, ağır ekonomik ve siyasal koşullarda mesleklerini sürdürmeye devam eden kitapçılarımız adına Bartın’da Cumhuriyetle yaşıt Azim Kitabevi’nin, ikinci kuşaktan sahibi Esen Afşin’e haklı mücadelelerinde yanlarında olduğumuzu göstermek için bu ödüller verilecek.” Ödüller, bugün saat 19.00’da Taksim Hill Otel’de düzenlenecek törenle sahiplerine verilecek. Törenin ardından Yayınlama Özgürlüğü Komitesi’nin 2007 raporu da tanıtılacak. Kültür Servisi Ülkemizin en önemli kültür insanlarından Sabahattin Eyuboğlu’nun eşi Magdi Rufer’i önceki gün kaybettik. Dönemin önde gelen sanatçı, yazar ve araştırmacılarıyla bir ‘imece’ tavrıyla bir arada olmayı, herkesi bir araya getirmeyi bilen Sabahattin Eyuboğlu’nun dolu dolu geçen yaşamında, Magdi Rufer de hep yanındaydı. Ve tüm bu oluşumların bir parçası olmuştu. Bir piyanist olarak da iz bıraktı arkasında. ‘Dostlarının Magdi’sini, onu tanıyanlar şu sözcüklerle uğurluyorlar: AŞAR KEMAL Magdi’nin ölümüyle bir dünya da sona erdi. Bu Sabahattin Eyuboğlu’nun dünyasıydı. Azra Erhat’ın dünyasıydı. Halikarnas Balıkçısı’nın dünyasıydı. Orhan Veli’nin, Melih Cevdet’in, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, Âşık Veysel’in, Mehmet Başaran’ın, nice nice genç yazarın dünyasıydı. Burada çeviriler yapılırdı, Sabahattin Eyuboğlu’nun başkanlık ettiği MEB Dünya Klasikleri kapatıldıktan sonra da klasiklerden çeviriler yapılırdı bu evde. Örneğin, İlyada’yı, Odysseia’yı Azra Erhat’ın çevirmesine bu evde karar verildi. Bu ev bir akademiydi. Bazı günler dolup taşardı. Ve akademi evin yükünü Magdi taşırdı, o güzel, o hoşgörülü gülüşüyle. O büyük piyanistti, gençliğinde İsviçre’nin göz bebeklerinden. Birçok ülkede konser verdi. Birçok ülkenin radyosunda, televizyonunda çaldı. Magdi ölünceye kadar piyanosunun başından kalkmadı. Sabahattin Eyuboğlu ölünce de evi kapatmadı, evi kapatıp da ailesine dönmedi. Sabahattin’in evi öyle, eski coşkunluğunu bulamasa bile Sabahattin yaşıyor gibi devam etti. Bizler arkadaşımız Magdi’nin ölümüyle dünyamızı yitirdik. Bir gün ülkemiz kendine geldiğinde Sabahattin Eyuboğlu Akademisi’ni araştırmaya başlarsa ana kültürümüze neler getirdiğini göreceğiz. Ana kültürümüzle birlikte evrensel kültür de bu evdeydi. Magdi Rufer de Sabahattin Eyuboğlu’yla birlikte kültür dünyamızda yaşayacaktır. ENGİZ BEKTAŞ Bir kere Magdi gerçekten de Sabahattin tirmekte üzerimize düşen görevi yapmalıyız. Sabahattin Eyuboğlu Avrupa’ya gitmişti bilgi görgü artırmak için. İsviçre’de pedagog Pestalozzi üzerine çalışan Alfred Rufer’le tanıştı. Ve Pestalozzi’nin görüşleri Köy Enstitülerine yakın olduğu için iyi anlaşmışlar ve kızıyla da tanışmışlar. Kızı piyanist Magdi Rufer’le... Sonra anlaşarak birbirlerini severek Türkiye’ye geldiler. Magdi Rufer’in annesi ve babası yazın gelir onlarda kalırdı. Onları da tanıdık. Ciddi olarak Türkiye’de Köy Enstitülerini inceliyordu ve diyordu ki, “Büyük bir sosyal değişim amaçlayan devrimci bir eğitim atılımı bu’’... Alfred Rufer, “İ. Hakkı Tonguç nerede?” diyor, “şurada, burada..” diyorlar... “Onun hapiste olması ya da asılmış olması gerekirdi yaptığı işe göre” diyor o da... Daha sonraki yıllarda Sabahattin Eyuboğlu’nun evinde her pazartesi toplantılar olur, yakınları bunlara katılır, bir düşünsel imece yaşanırdı. Zaten Sabahattin Eyuboğlu’nun evi bir Köy Enstitüsü gibiydi. Ölümünden sonra da sıkıntılı günler yaşamasına rağmen Magdi her 17 Nisan’da toplantılar düzenlerdi. İyi bir insandı. Yerinde rahat etsin. Magdi Rufer… Kahraman bir kadındı. Piyanistti. Sayısız öğrenci yetiştirdi. Sabahattin Eyuboğlu’nun eşiydi... Ah ne güçtür ünlü bir düşünürün, yazarın eşi olmak... Onun gölgesi altında ezilmemek, kendi kişiliğinden ödün vermemek... O ince, incecik görünümü ve küçük kız çocuğu sesinin yanı sıra güçlü kişiliğini sonuna dek korudu Magdi... Hep kendi oldu. Tüm baskılara sonuna dek direndi... (Onu en son ne zaman gördüm, onunla en son ne zaman konuştum diye düşündüm: Direnişlerdeydi. Tiyatrocuların direnişinde, AKM Yıkılmasın direnişinde...) Çok önemli bir tanıktı. Türkiye’nin bir daha asla geri gelmeyecek bir sanat ve kültür ortamının hem tüm güzelliklerini yaşadı, yaşattı hem de tüm eziyetini, cefasını, baskısını çekti. Artık dinlenebilir... Anılardan biri daha eksildi... MEHMET BAŞARAN ? ANKARA (AA) Türkiye’de caz müziğin önemli isimlerinden Tuna Ötenel, yarın akşam saat 20.00’de Ankara’da konser verecek. Ankara Caz Derneği’nin düzenlediği özel bir gece kapsamında Ankara’ya gelecek olan Tuna Ötenel, Akyurt Çankırı yolunun 6. kilometresindeki Kav Club’de sahneye çıkacak. Sabah saatlerinde başlayacak olan ve Kavaklıdere Şarapları ile Leo Organizasyon’un da katkıda bulunduğu geceye katılacak konuklar, Kavaklıdere Şarapları üretim tesislerini gezebilecekler ve akşam da tesisin havuz başında Tuna Ötenel’i dinleyebilecekler. Etkinlikten elde edilecek gelir, Ankara Caz Derneği’nin burs fonuna aktarılacak. K Â M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K Y Sabahattin Eyuboğlu’nun eşi Magdi Rufer. Dönemin önde gelen sanatçı, yazar ve araştırmacılarıyla bir ‘imece’ tavrıyla bir arada olmayı, herkesi bir araya getirmeyi bilen Sabahattin Eyuboğlu’nun dolu dolu geçen yaşamında, Magdi Rufer de hep yanındaydı. Eyuboğlu gibi bir insana eş olacak insandı. Sabahattin Eyuboğlu gibi gerçekten sorumlu ve ilkeli bir insana eşlik etmek, dışarıdan göründüğü kadar kolay olmayabiliyor ülkemizde. Sabahattin Eyuboğlu’nun sevenlerini o gittikten sonra da bir araya toplamayı bildi ve ondan kalan her şeyi korumayı bildi. Hem kendisi de bir kişilik olarak ayakta kalmayı becererek... Şimdi hepimize şöyle bir görev düşüyor. Her yıl 13 Ocak’ta toplandığımız o evi gerçekten bir Sabahattin Eyuboğlu ve Magdi’ye yakışacak şekilde sürdürmek. Hem toplantıları, hem evin oradaki varlığını... Orayı belki de Sabahattin Eyuboğlu ile ilgili bir üretim ocağı durumuna ge ZEYNEP ORAL C CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle