16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 HAZİRAN 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Şeriat Eskişehir Meslek Lisesi’ndeki açık lise sınavına türbanlı ve kara çarşaflı öğrencilerin girdiğini biliyorsunuz ama bir gün önce yapılan sorumluluk sınavına tişörtlü öğrencilerin alınmadığını biliyor muydunuz? Ya ğ m u r E k i m Boğucu sıcaklar halkı fena bunaltmış... “Hava bile iktidardan yana!” TÜRKİYE’NİN varlıklarını babalar gibi satanlar için bazı düşünceleri var Prof. Dr. Velittin Gürgün’ün. Canlılar âleminde kısa bir gezinti yaparak Gürgün’ü dinleyelim: “Oyakbank da gitti gider. Devletin başındakiler cumhuriyetin tüm birikimlerini üçer beşer satarlar ve bundan anlaşılmaz bir şekilde siyasi getirim elde etmeye çalışırlar ve elde ederlerse; anlı şanlı özel sektörümüz bundan geri kalır mı? Niye kalsın? Devir satma devri. Satan satana. Bir toplum içinde yaşayanların birbiriyle ilişkileri ve bu ilişkilerden doğan etkileşimleri vardır. Esasen bu ilişki ve etkileşim tüm canlılar için, bu arada mikroplar için de geçerlidir. Bu ilişkiler çerçevesinde birbirine faydalı veya zararlı; kendi veya karşısındakinin hayatını kolaylaştıran veya zorlaştıran çeşitli etkileşimler vardır. Bunlar arasında iki canlı grubunun etkileşimleri çok GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Baykal: ‘Erdoğan DTP ile nişanlandı.’ Takısı ne kadar! Düz ova Emrah Şubaşı: “Mehmet Ağar, birkaç ayda terörü bitirmek için herhalde hoca efendisinin ışık evlerine güveniyor!” çarpıcıdır: Parazitler. Predatörler. Parazitler yaşamları için başka canlılara gereksinim duyarlar ve besinlerini onlardan sağlarlar. Dolayısıyla üzerinde yaşadıkları konukçuların gelişip serpilmelerine engel olurlar ama onları öldürmezler de. Predatörler ise diğer canlıları yakalayıp öldürürler ve onları besin kaynağı olarak kullanırlar. Buna göre parazitler ana sermayeye dokunmayıp faiziyle geçinirken predatörler doğrudan doğruya ana sermayeyi yemeye başlarlar. Mevcut durumumuzu mikropların ilişkileri ile Sinbiyotikler benzeştirince iktidar ile ülkemiz yönetimini ele geçiren kadrolar aynı bir predatör gibi ülkemizin ana sermayesini doğrudan harcamaya başlamışlardır. Buradan hareketle parazitleri predatörlere tercih ettiğim anlamı çıkartılmasın. Neticede predatörler öldürüyor ama parazitler de süründürüyor. Benim tercihim, faaliyetleri sırasında birbirlerinin yaşamlarını kolaylaştıran ve destekleyen ve böylece birbirlerinden faydalanan sinbiyotiklerdir.” Buyurun bakalım sinbiyotiklere... Probiyotik yeni bağırsaklarda yararlı olan bakteriler ile prebiyotik yani bağırsaklarda yararlı bakterilerin gelişmesini sağlayan gıda bileşenleri içeren gıdalara sinbiyotikler deniyor. Örneğin; özel üretilmiş canlı probiyotik bakteri içeren yoğurt gibi. Ama artık yoğurt, ayran yok! Günümüz kola devri! Terörü Lanetlerken Bir Barış Felsefesi Sunmak... Karşımdaki içi kan ağlayan babanın adı Nuri Güreşen. Oğlu Hasan Güreşen’i kaybedeli şunun şurasında henüz iki haftacık olmuş. Ama inanın bana, aradan iki on yıl daha geçse, o acı tazeliğinden hiçbir şey kaybetmez. Fotoğraftaki Hasan Güreşen, yakışıklı, taş gibi asker… Elinde makineli tüfek ile şimdi pankart olmuş olan fotoğrafında gururla gülümsüyor. Baba Güreşen’e sarılıyorum ve güneş gözlüklerimin arkasında ağladığımı ona belli etmemeye çalışıyorum. Nuri Güreşen metin, kararlı ve dimdik ayakta… Artık oğlunun iki çocuğuna hem babalık hem dedelik yaparak avunacak… Sivil toplum örgütleri olarak bu sefer Çağlayan’da “terörü lanetlemek” üzere bir araya geldik. Tabii ki tüm çabalarımıza karşın katılımın istediğimiz düzeyde olmaması, üzücüydü. Bu protesto eyleminin basın bildirilerini Prof. Meriçli ve ben kitlelere ulaştırdık. Gerek halkın, gerek kitle örgütlerinden dostlarımın ısrarıyla o konuşmamın ana hatlarını bu sütuna taşıyorum: Güneydoğu’da terör olaylarının son aylarda tekrar tırmanışa geçmesi, Ortadoğu’da emperyalizmin her zaman olduğu gibi kol kanat gerdiği büyük bir komplonun ürünleri. ??? Haftalardır kahroluyoruz. Her komuta kademesinden, ordu mensuplarımıza en hain saldırılar yapılıyor, şehit haberleri yurdun her noktasını hüzne boğuyor. Ailelerinin onca fedakârlıkla yetiştirdiği, kardeş ve arkadaşlarının, eş ve sevgililerinin, yollarını gözlediği cesur, vatansever askerlerimiz alçakça öldürülüyor. Terör kalleştir, kardeşi kardeşe düşman yapar, mayın döşer, kin döşer. İşte emperyalizm, bizi bu kardeş kavgasına sürüklüyor. Beyni yıkanmış gencecik insanlar, bu alçak komploların maşası haline gelerek, öldürüyor, saldırıyor, canlı bomba oluyor… Bilseler ki şiddet hiçbir zaman çözüm olamaz, tam tersine sorunları büyütür, kin ve intikam duyguları getirir. Halbuki AB’nin bize utanmadan “demokrasi arayışı” kılıfı ile sunduğu bu paket, tamamıyla ortaçağ kokuyor. Etnik ayrımcılık, dinsel ayrımcılık, bunların çağdaş dünyada yeri yoktur, olamaz. Cumhuriyet, bizi hep bu çarpık düşüncelerin uzağında tutmuştur. Dil, din, ırk ayrımı yapmayan, yurt sevgisi ve ortak insancıl hedeflerine kilitli bir büyük halktır, ülkemizin insanları. Atatürk “Ne mutlu Türk’üm diyene” derken, en net şekilde ifade etmiştir bu ırklar üstü, insan sevgisi dolu felsefeyi. Ne var ki, bu sade olduğu kadar çarpıcı gerçekleri görmek istemeyen bir AB ve onun kuklası haline gelen bir sözde aydınlar grubu, bu Cumhuriyetin bütünlüğünü, Atatürkçülerin büyük getirilerini sorgulamayı, ısrarlı bir refleks haline getirmişlerdir. Bayrağını gördüğünde faşizmle karşılaştığını zanneden, kendi ulusuna düşmanca davranmayı entelektüellik sanan medyayı ele geçirmiş bir “aydıncık” türevidir bunlar. Bu tavırlarıyla barış değil, hep provokasyon ve tepki körüklemişlerdir. Ama ne ilginçtir ki Batı onlara hep “barış ödülleri” verir. ??? Nedir bu alınıp, verilemeyen? Bu yurt, bu toprakların her noktası, hepimizin, her birimizin!! Güneydoğuluya, Marmara ve Akdeniz kucak açıyor, Karadenizliye, Anadolu’su da, Ege’si de, sevgi veriyor, kavga çığırtkanlıklarına rağmen dünyanın en örnek, en kaynaşmış toplumuyuz. Lanet terörün de, Cumhuriyet ve Türkiye düşmanlarının üstesinden de, tabii ki geleceğiz. Bizler, gönlünde barış yatan, “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkelerine inanmış, sevgi ve kardeşlik ülküsüyle dolu yurtseverleriz. Ama hiç kimse, hiçbir emperyalist canavar, sabrımızı sınamaya kalkmasın, kanlı senaryolarına bizi alet edebileceğine inanmasın! Biz bugün burada Türkiye ve tüm dünyanın barışçı halkları adına, terörü, tüm dünya üstünden lanetliyoruz. Ortadoğu’nun kirli savaşlarını ve terörü lanetlediğimiz kadar tüm dünyamızın tüm insanlarına da, ortaçağ kavgalarını, etnik ve dinsel savaşları aşmış olacakları, barış ve sevgi dolu bir 21. yüzyıl diliyoruz. email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Yüksek Seçim Kurulu’na bildirilmiştir SANDIK kurullarında başkanlık yapacak kişilerin iktidar partisi tarafından “ayarlandığı” yolunda iddialar var ya... Yüksek Seçim Kurulu’nun yüksek bilgisine ve ilgisine itina ile bildirilir: Anadolu’nun ücra bir köşesinde değil İstanbul’un göbeği Kadıköy’de sandık kurulunda görev almak isteyen bir emekli öğretmen form doldurup Kadıköy İlçe Seçim Kurulu’na başvuruyor. 15 Haziran’da kurula gidiyor ve kendisine sandık kurulu başkanlığı değil sandık kurulunda üye görevi verildiğini görüyor. İtiraz ediyor. Dilekçe yazıp yetkili kişi ile görüşmek istiyor. Kadıköy İlçe Seçim Kurulu’ndaki memur, aradığı yetkili kişinin Kadıköy Adliyesi’nde görevli bir hâkim olduğunu bildiriyor. Emekli öğretmen uzun araştırma ve aramalardan sonra hâkimi buluyor ve dilekçesini verip, sandık başkanı olarak görev yapmak istediğini söylüyor. Hâkim bey, “Biz kurulu belirledik, değiştirmek zor artık” diyor ama “Mümkünü varsa yapsınlar” diyerek dilekçeyi onaylıyor. Emekli öğretmen İlçe Seçim Kurulu’ndaki memura gidiyor, hâkimin imzaladığı dilekçeyi veriyor ve gereğinin yapılmasını beklerken memurun yanıtı şöyle oluyor: “Sen artık sandıkta üye de olamazsın!” Suat Özbilgi: “Acaba, RTE Barzani için de kefil olur mu?” Kefil Anakız Timur Demirel: “Abdullah Gül’ün türbanlı eşi devlete dava açmıştı, türbanlı kızı da kafa tuttu.” Yüksek Yerilim Hattı Seçim 2007: Eski solcular sağcıların sol kolu; erdincutku?yahoo.com eski sağcılar da solcuların sağ kolu! Noktayı koymak ve Pire için yorganı yakmamak... DENİZ BANOĞLU Seçimler yaklaşırken, televizyon kanallarında doğal olarak halk arasında nabız yoklama programları sıkça yer almaya başladı. Sürekli olmasa da arada bir izlediğim bu programlarda, haliyle siyasi eğilimlerine ilişkin farklı görüşlerini dile getiren vatandaşlarımız oluyor. Kimi AKP’ye oyunu vereceğini, kimiyse tercihinin örneğin MHP olacağını söylüyor. Açık ve kesin, CHP’ye oy vereceklerini açıklayanlar da gerekçelerini, Cumhuriyet mitinglerinde seslendirilen endişelere dayandırıyorlar. Beni hâlâ şaşırtmakta devam eden, dahası mantıksal bir açıklamasını bulamadığım husus ise, kimi vatandaşlarımızın, Baykal’a duydukları antipati nedeniyle, CHP’ye oy vermemekte hâlâ büyük bir inatla direnmeleri... “Ben aslında koyu bir CHP’liyim, ama...” diye başlayan savunmalar, “Baykal partinin başında olduğu sürece oyumu alamaz” diye noktalanıyor. Oysa böyle konuşan vatandaşlarımız da aslında, iktidarın hiçbir uygulamasından memnun değil, “AKP’den memnun değilim ama...” diye sürüp gidiyor... Beyinlere ve duygusal eğilimlere yerleşen bu saplantı, seçimler nedeniyle oluşan yeni bir gelişme değil; aynı endişeleri, hatta belki aynı görüşleri de paylaştığımız çevremizdeki kimi fikirdaşlarımızdan duymaya alışık olduğumuz söylemler. Bu vatandaşlarımız ülkemizin gidişatında, yanlış, tehlikeli, ulus çıkarına aykırı uygulamaları açıkça gördükleri halde, inatla, ısrarla, saplantılarından vazgeçmiyorlar... ??? Ülkemizin geleceği açısından ciddi bir açmazı işaret eden bu durum, ancak saplantılarımıza “kesin bir nokta” koyarak çözülebilir. Nasıl ki yazım dilinde, bir düşünceyi sonlandırdığımızda, cümlenin sonuna bir nokta koyuyorsak, bu anlamsız inada ve ısrara da artık kesin bir “nokta” koymalıyız. Koymalıyız ki, tıpkı yine yazım kuralında olduğu gibi, biten bir cümleden sonra yeni bir düşünceye, yepyeni bir oluşuma başlangıç yapabilelim. Öncelik eğer Türkiye’yi dışa karşı teslimiyetçi bir dış politikaya, içeride de rejimin temelini sarsacak tehlikeyi yeni ideolojilere sürükleyen bir iktidara son vermek ise, yurdunu gerçekten seven vatandaşın yapması gereken de budur. Böyle bir düşünce, oyları belli bir partiye, yani ısrarla CHP’ye yönlendirin anlamına da gelmemelidir. Amaç sadece gerçekçi davranmak gerektiğini vurgulamaktır. İktidardaki partiden sonra en çok oyu alması olasılığı yüksek olan bir ikinci seçeneğe oy kullanmaktır. Ancak böyle bir oluşum, alanları dolduran ve halkın sesini duyurduğu Cumhuriyet mitingleri amacına ulaşabilecektir. ??? Dört buçuk yılda Türkiye’nin verimli topraklarını hallaç pamuğu gibi atan, ulusal kurumlarını yabancılara peşkeş çeken, eğitim öğrenim birliğini dinselleştiren, yolsuzluklara prim verip belli bir zümreyi kalkındırırken, halkını yoksullaştıran ve Cumhuriyetin temel kazanımlarının altını dinamitleyen bir iktidara son vermek istiyorsak, nerede ve nasıl “noktayı” koymamız gerektiğinin ayırdına varmamız gerekir diye düşünüyorum. Noktayı koymayacağımız tek oluşum ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin varolma felsefesinin temeli olan “Kemalizm”dir. Kimi dış dayatmacıların ve onların içerideki sözcüleri olan aydınlarımızın “Kemalizmin” gelişmenin önünde engel olduğu şeklindeki söylemleri gizli bir korkunun, “dışa” vurumudur, Çünkü onlar bilmektedirler ki, Türkiye’nin ve ulusun, vazgeçilemez, olmazsa olmaz tek “birleştirici” unsuru Kemalizm’dir. Bu ülküden vazgeçmek, Türkiye’yi gözden çıkarmak demektir. Bu yüzden “noktayı nerede koymamız” ve “nerede koymamamız “gerektiğinin hesabını çok iyi yapmalıyız; varoluşumu sürdürmek istiyor ve bir özdeyişimiz gibi “pire için yorganı yakmak” istemiyorsak eğer... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com Değerli meslektaşımız, onurlu ve dürüst insan, Halil PEK seni çok özleyeceğiz... TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Haziran www.mumtazarikan.com T.C. İSKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ MÜFETTİŞLERİ Dr. Musa GÖK Muzaffer BİLİZ İbrahim ŞAHİN Abdullah YÜCEL Ayten ŞAHİN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Tüysü yapraklı ve kes 1 kin kokulu 2 bir süs bitki 3 si. 2/ Trabzon’un Akça 4 abat ilçesinde 5 bir göl... 6 Oyunda ka7 zanılan her parti. 3/ Pra 8 seodim ele 9 mentinin 1 2 3 4 5 6 7 8 9 simgesi... Gebeliği E önlemek için dölya 1 G I R N A T A T E L A Ş tağı içine konulan 2 A S U sarmal biçiminde 3 R I H T I M N İ araç. 4/ Süs taşı ola 4 M S A L A C A K E L rak kullanılan mor 5 O L A S I O T renkte bir tür kuvars. 6 N O T M E 5/ Birine dokunsun 7 İ D İ L M Ü G E diye söylenen söz... 8 E Y A L E T K Küçük ve tatlı bir el 9 P R E M A T Ü R E ma cinsi. 6/ Haberci... Eski Mısır’da tanrıların kralı sayılan tanrı. 7/ Coşkun, esinle dolu... Dört Halife’nin sonuncusu. 8/ Kafi gelmeyen... Takımlar grubu, küme... Nişan. 9/ Bir müzik parçasının hangi hızla çalınması gerektiğini gösteren aygıt. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Türlü işlerde kullanılan, esnek çelikten yapılmış saplı araç. 2/ Şifalı sulardan yararlanma etkinliği. 3/ Şarkı, türkü... “Şiirler” anlamında eski sözcük. 4/ Türk müziğinde bir makam... İskoç erkeklerinin giydiği kısa eteklik. 5/ Metal saplama... Pasak. 6/ Yankı...Çin ve Japonya’dan bütün dünyaya yayılmış bir strateji oyunu. 7/ Kiremit yerine kullanılan ya da kiremitlerin altına yerleştirilen ince tahta. 8/ Üstü kapalı olarak anlatma... Tıp dilinde çocuk felcine verilen ad. 9/ Dağcılık. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle