27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 MAYIS 2007 PAZARTESİ 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB B PB B B B B B B 25 22 22 22 27 28 28 29 16 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya B B Y Y B B B B B 17 17 14 14 25 22 23 17 29 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B B Y 29 25 26 31 23 23 19 17 15 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey, iç ve doğu kesimleri parçalı çok bulutlu, Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu’nun kuzeyi sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu geçecek. Hava sıcaklığı yurdun güney ve batı kesimlerinde artacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih B B B B B B B B B 18 7 16 20 20 21 20 19 20 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B B Y B B Y Y B Y 22 23 17 20 23 19 20 20 21 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Y B B Y Y Y Y Y B 9 30 22 34 15 30 18 39 33 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu 83. Yılımızı Kutlarken... ? Baştarafı 1. Sayfada İsmini Atatürk’ün koyduğu Cumhuriyet gazetesi, 83 yıldır çizgisinden ödün vermedi GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Ulusal Kurtuluş’ ve ‘Aydınlanma Kuruluşu’ yalnız gazetemizin değil tüm ülkemizin bayrağına dönüşmelidir. Bu amaca ters düşen her tür gerici siyasete, halkımızın, demokratik hayat koşullarında karşı duracağı, son mitinglerle sergilenmiştir. Dışarıdan desteklendiği açık ve seçik ortaya çıkan ‘Ilımlı İslam Devleti Modeli’ni reddetmek, iktidarı bu yolda kullanmaya çalışan siyasal partiye karşı çıkmak, gazeteciliği aşan bir çağdaş uygarlık görevidir ve Cumhuriyet gazetesinin vakıf senedinde yazılı anayasasıdır. ? 83’üncü yıldönümümüzü kutlarken, kurucumuz Yunus Nadi’yi ve Başyazarımız Nadir Nadi’yi rahmetle anıyoruz. Ya kuruluşumuzun lideri Atatürk? Onu nasıl analım? Elbette rahmetle; ama, 52 devletten oluşan 1.5 milyar nüfuslu İslam dünyasında bir tek laik ve çağdaş ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu bu önemli günde algılamak, insanın gözlerini yaşartacak kadar çarpıcı bir gerçekliktir. Cumhuriyet gazetesi ‘Kurtuluş’ ve ‘Kuruluş’ ile tarihe yazılan geçmişine layık ve geleceğine yakışır 83’üncü yılını, bu gazetenin gerçek sahibi olan okurlarıyla birlikte kutluyor. Baskılar yıldıramadı Haber Merkezi Laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’yle yaşıt Cumhuriyet gazetesi, bugün yayın hayatına başlayışının 83. yılını geride bırakıyor. Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nde ‘‘Yeni Gün’’ gazetesiyle Anadolu’ya destek veren gazetemiz kurucusu Yunus Nadi, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün adını verdiği gazetemiz ‘‘Cumhuriyet’’le ‘‘aydınlanma’’ savaşımı verdi. Gazetemiz, ilk sayısını çıkardığı ‘‘7 Mayıs 1924’’ten günümüze değin geçen 83 yılda laik ve demokratik çizgisinden ödün vermeden yayın hayatını sürdürdü. Cumhuriyet gazetesinin ‘‘gericiliğe’’ savaş açan, fikirlerinden ödün vermeyen yazarları, köktendinci örgütlerin hedefi oldu; Uğur Mumcu, Onat Kutlar, Ahmet Taner Kışlalı, Cavit Orhan Tütengil, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok şeriatçı örgütlerin saldırıları sonucu katledildi. Gazetemiz geçen yıl art arda üç ayrı bombalı saldırıya hedef oldu. Ancak Cumhuriyet gazetesi ilk günden bugüne değin hiç değişmeyen ‘‘Gazetemiz ne hükümet gazetesi ne de parti gazetesidir. Cumhuriyet yalnızca Cumhuriyetin, bilimsel ve yaygın ifadesiyle demokrasinin savunucusudur. Cumhuriyet ve demokrasi fikir ve esaslarını yıkan ve yıkmaya çalışan her kuvvetle mücadele edecektir’’ yayın ilkesi doğrultusunda okurlarının bugün de verdiği büyük destekle yoluna devam ediyor... MÜCADELE MİLLİ VE YENİ GÜN Yukarıda bir bölümünü alıntıladığımız yayın ilkesini Cumhuriyet’in yayımlandığı ilk gün gazetenin sütunlarından ilan eden Yunus Nadi, Bağımsızlık Savaşı’nın en zorlu dönemlerinde Anadolu’ya geçerek Gazi Mustafa Kemal’in yanında yer alacaktı. Ölümkalım savaşı veren Anadolu halkı açtı, çıplaktı!.. Anadolu hem ateşi ve hem de ihaneBerin Nadi: Atatürk devrimlerinin bekçiliğine adanmış Cumhuriyet gazetesini, özel yaşamından özveride bulunarak büyük bir sorumlulukla ayakta tutan Nadir Nadi’den sonra kapattırmamak, ayakta tutmak benim sorumluluğumdur. Başaramazsam kendimi hiç affetmem. Nadi’ye en büyük desteği Gazi Mustafa Kemal verecekti. İttihat ve Terakki’nin Merkezi Umumisi, İstanbul işgal altındayken İngiliz İşgal Komutanlığı’nın yerleştiği ‘‘Pembe Konak’’, Gazi Paşa’nın isteğiyle, Nadi’nin çıkaracağı yeni gazeteye tahsis edildi. Gazetenin adını da yine Kemal Paşa koyacaktı: ‘‘Cumhuriyet...’’ Cumhuriyet gazetesi, Cumhuriyetin ilanından yedi ay sonra yayın hayatına başladı. ‘‘Bir gün İstanbul’a yeniden ve zaferle döneceğine’’ inanan Yunus Nadi, 83 yıl önce ‘‘7 Mayıs 1924’’te, gazetesinin ilk sayısında bu sevincini okurlarıyla paylaştı. Bunu paylaşırken de, gazetenin vazgeçilmez varlık nedenini ve yayın politikasını ortaya koydu: ‘‘Cumhuriyet’in siyasi programı isminden belli olduğu gibi, onu yayımlayanların siyasi hayatları da bellidir. Cumhuriyet, Türkiye’de büyük kavgalarla elde edilmiş tarihi bir sonuçtur. Biz elde edilen bu amaç uğrunda fiilen çalışmış insanlarız. Memlekette bu muzaffer ve galip fikrin çok kuvvetli tarafları vardır. Cumhuriyet memlekete mal olmuş bir fikirdir. Biz onun temsilcisi ve koruyucusuyuz. Bu temel düşünce göz önünde tutulduktan sonra kesin olarak söyleriz ki gazetemiz ne hükümet gazetesi ne de parti gazetesidir. Cumhuriyet sadece Cumhuriyetin, bilimsel ve yaygın ifadesiyle demokrasinin savunucusudur. Cumhuriyet ve demokrasi fikir ve esaslarını yıkan ve yıkmaya çalışan her kuvvetle mücadele edecektir. Memlekette her anlamı ile gerçek bir demokrasi kurulması için gazetemiz bütün varlığı ile çalışacaktır. Memlekette halkın halk tarafından halk için idaresi bizim idealimizdir. Ve biz yalnız bu idealin esiriyiz. Başka bir kuvvetin değil.’’ 3 Kasım 1928’te harf devrimiyle cesur bir adım daha atıldı. 1 Aralık 1928’den itibaren gazetelerin sadece Latin harfleri ile çıkmasına karar verildi. Berin ve Nadir Nadi AÇI C ti görmekteydi. Mazlum milletler de gözlerini, kulaklarını Anadolu’ya çevirmiş, iyi haber beklemekteydi. Gazeteciliğe 1900’de ‘Malumat’ gazetesinde başlayan; 1901 yılında 2. Abdülhamit’e karşı ‘‘gizli bir derneğe girmekle’’ suçlanarak Midilli Kalesi’nde üç yıl hapse ve sürgün cezasına mahkum edilen; 1908’de 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a gelen; İkdam ve Tasviri Efkâr gazetelerinde yeniden yazmaya başlayan; daha sonra İttihat ve Terakki Fırkası’nın yayımladığı ‘‘Rumeli’’ gazetesinde başyazar olan Yunus Nadi, işte bu ortamda İstanbul’da 1918 yılında Yeni Gün gazetesini çıkarmaya başladı. Ulusal direniş hareketini destekleyen Yeni Gün gazetesi, baskı ve zor koşullar altında çıkarılıyordu. Nadi, 2 Nisan 1920’de gizlice İstanbul’dan ayrılarak Ankara’ya geçti. Matbaa da gizlice Ankara’ya taşındı. Kurtuluş Savaşı’nı desteklemek, Mustafa Kemal’in yanında yer almak için Anadolu’ya geçen Nadi, 23 Nisan 1920’de Meclis’e milletvekili olarak girdi. İzmir Milletvekili olarak Ankara’da bulunan Nadi, Sakarya Savaşı öncesinde önlem olarak gazeteyi Kayseri’ye taşıdı. Ancak Yunus Nadi Ankara’da kaldı. Gazetenin Yazıişleri Müdürü Kemal Salih’e (Sel) verdiği 18 sayfalık talimatnamede de, Yeni Gün’ün siyasal çizgisini kesin ve keskin bir çerçeve içine aldı. Yeni Gün, Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nı destekleyecekti ama eleştiriden de kaçınmayacaktı... BÜYÜK İSMİNİ ÖNDER KOYDU Ulusal Mücadele tüm dünyaya örnek olacak Kurtuluş Savaşı’yla kazanılmıştı. Ancak Büyük Önder’e göre ‘‘asıl mücadele’’ yeni başlamaktaydı. Yunus Nadi, 1923’ten sonraki büyük mücadelede de Büyük Önder’in yanında yer alacaktır. Cumhuriyet; laiklikten; aydınlanmadan; bağımsızlıktan yana taraf olan Yunus Nadi’nin yeni rejimi halka anlatması, geniş kitleleri Cumhuriyetin aydınlık yüzüyle buluşturması gerekiyordu. Nadi, işgalcilerin çekildiği İstanbul’da yeni bir gazete çıkarmayı planlamaktaydı. Mekân seçilmişti... MÜMTAZ SOYSAL Curcuna HERHALDE bu toplumda karmakarışık, anlaşılmaz, içinden çıkılmaz, herkesin lafa katılıp bir şeyler söylediği, her kafadan bir sesin çıktığı sorunların çokluğundan olacak, dilimizde öyle durumları anlatmak için kullanılan sözcüklerin sayısı da çoktur. Kargaşa, keşmekeş, arapsaçı gibi. Elbet bu sözlerin aralarında nüanslar, küçük farklılıklar vardır ama sorunlar gibi onların da hepsi birbirine girmiş olur çoğu zaman. “Curcuna” bunlardan biri. Öbürlerinden farkı, aynı zamanda alaturka musikinin oyun havalarından birinin de adı oluşu. Bütün çalgıların katılımıyla çalınan, herkesi coşturup şıkır şıkır oynatan havanın adıdır curcuna. Şu günlerde Türkiye’nin havası tam bir curcuna sayılır. Demek ki, iktidar çoğunluğumuz demokrasiyi bu havada oynuyormuş. ysa, ciddi bir devlette cumhurbaşkanı seçimi bu havaya sokulamaz. Öyle bir durum ki, zamanla açıklığa kavuşacağı yerde gitgide daha çapraşıklaşmakta, içinden çıkılmazlaşıp herkesin ayağına dolanmakta. Oysa, Türkiye’yi yönetmek üzere devlet adamlığına soyunanlar, ellerindeki çoğunluğu daha iyi kullanabilmek için aralarından birini ya da onun gölgesini seçmekte inat edeceklerine, toplumun bütün etkin kesimleriyle oydaşma arasalardı hiçbiri olmazdı olanların. Ama, öngördükleri sürecin hukuk çıkmazına saplandığını sezip akıllarınca kurnazlık ederek “erken seçim” yoluna gittiler. Başlamış olan cumhurbaşkanı seçiminin sonu gelmeden. Böylece, 22 Temmuz gibi, herkesi şaşkına çeviren bir takvim çıktı ortaya. Bununla da kalmayıp anayasa değişikliğine kalkıştılar. Hem de, onlar ne derse desin, bütün devlet sistemini altüst edici nitelik taşıyan bir değişikliğe. İyi düşünülüp tartışılarak yapılabilmesi için günler, haftalar değil, aylar yetmez. Bu arada, cumhurbaşkanı seçme süreci tam bir fiyasko noktasına geldi. Ama, rastgele bir noktaya değil: Anayasa, “derhal seçim” diyor. Bu ise aslına bakarsanız, “erken seçim takvimi”nden değişik bir takvim gerektirir. Çünkü, derhal yapılmalıdır. Hemen, çabucak, hiç vakit geçirmeden. ünkü, “Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin bütünlüğünü temsil” edecek kişiyi bile seçememiş bir Meclis’in hemen gitmesi gerekir. Tehlikelidir. 1980 ortamında krizlerle boğuşan bir devletin başsız kalışını görerek darbe yapmış olanlar böyle düşünmüşler. Çok da haksız sayılmazlar. Nitekim, şimdiki iktidar çoğunluğu bu sıkışık ortamda anayasa değiştirmeye kalkmıştır. “Derhal” demek, 22 Temmuz’a kadar beklemek demek değildir. Yüksek Seçim Kurulu, “erken seçim”e göre hesapladığı takvimi öze dokunmayan birtakım ayrıntılardan sıyırıp daha da sıkıştırarak, anayasadaki 102. maddeye uygun biçimde “en kısa zamana” sığdırmak zorundadır. Derhal. Belki de herkesi rahatlatıp 24 Haziran’a yetiştirerek. Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’ne ‘‘Yeni Gün’’ gazetesiyle destek veren gazetemiz kurucusu Yunus Nadi, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün adını verdiği gazetemiz ‘‘Cumhuriyet’’le ‘‘aydınlanma’’ savaşımı verdi. Yabancı şimendifere baka baka, Türkiye’deki demokrasiyi çözmeye çalışırdı. AKP, Meclis’i teslim almış, bırakmıyor. Yangından mal kaçırır gibi, bir daha bu fırsat elime geçmez, ne götürürsem kârdır der gibi, batan geminin mallarına saldırır gibi... Bir yandan Abdullah Gül’ün adaylığında Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turu yineleniyor. Öte yandan Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesi için gece yarısı hileleriyle anayasa değişikliği dayatılıyor. Meclis dün saat 11.00’de toplandı. Gül oylanacaktı. Oylama öncesi yoklamada 367 bulunamadı. ‘Arınçyasa’ oylamayı yenileme kararı aldı. Birinci turun ikinci yoklaması da 358’de kaldı. Arınçyasa şu kararı üretti: “9 Mayıs Çarşamba günü oylamanın yenilenmesine!” Hangi oylamanın? Birinci tur oylamanın... Bu tabloda ikinci tura geçilemez? Olsun, biz yenileriz... ??? Arınçyasa bunları söyleyedursun; tek Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül, birinci tur oylamada 367 bulunamazsa adaylıktan çekileceğini ilan etti. Gül’ün ‘çekileceğim’ dediği dakikalarda Erdoğan ise şu derin yorumda bulundu: “Son kararı ilgili kurullarımızda vereceğiz...” Bu karmaşa ortamını hiç kuşku yok, AKP hazırladı. Aylar öncesinden başlayan hukuk tartışmasına zamanında açıklık getirebilirdi. Bir yöntemini bulup Anayasa Mahkemesi’nin kararını kamuoyu önünde netleştirebilirdi. Ortaya çıkacak tabloya bakıp uzlaşma arayabilirdi. Yapmadı... Yapmadığı gibi şimdi de hukuku ayaklar altına alıp ‘demokrasi’ diye tepiniyor. AKP’ye göre demokrasiyle hukuk şu şekilde örtüşüyor: AKP’nin ne olursa olsun iktidarda kalması demokratik hakkıdır. Bu hakkını kullanması için oluşturulacak kurallar bütününe hukuk denir... Anayasanın son derece açık olan 102. maddesine göre Meclis’in Cumhurbaşkanı’nı seçememesi halinde derhal seçime gidilmesi gerekiyor. Dün ortaya çıkan tablo gösteriyor ki, bu Meclis cumhurbaşkanını seçemeyecek. Bu durumda söz artık Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK). Gelinen noktada YSK’nin sağlıklı bir seçim takvimi yapıp sandık sürecini başlatması gerekiyor. 3 Kasım 2002 seçimlerinin önünde arkasında YSK genel olarak çok da olumlu bir izlenim yaratmadı. Bu kez de aynı hava oluşmasın, YSK hükümet ne derse onu uygular havası doğmasın, istiyoruz! Yazıyı kaleme aldığımız saatlerde AKP’liler, demokratik bir görüntüyle hukuku neresinden deleriz, sorusuna yanıt arıyorlardı. ??? AKP’nin çılgınca, sayıklar gibi, kontrolden çıkmış bir havada siyaset üretmeye çalışmasının bizde yarattığı çağrışım şu: Direksiyonda Erdoğan var... Gaz pedalına Arınç basıyor... Fren Abdüllatif Şener’in ayağında... Vitesi Gül kontrol ediyor... Debriyaj Erdoğan’la Gül’ün ayağı altında, çaktırmadan basıp çekiyorlar. Sinyal lambalarının tümü yanıp sönüyor, hangi yönü gösterdiği belirsiz. Arınç’ın gaza bastığı anda Şener de frene basıyor. Arınç tam gaz gidiyoruz diye düşünüyor, Şener de aracı durdurduğunu sanıyor. Ama o sırada Gül vitesi geriye almış. Erdoğan da direksiyonu sağasola çevirmeye çalışırken bir de ne görsün; direksiyonla tekerleklerin bağlantıları kopmuş! Durum zaten trajik ve komik... Daha fazla zorlamayalım... AKP, 5 yıllık iktidarının bir anlamda paldır küldür sora erme sürecine girmesinin getirdiği densizlikle hareket ediyor. Ama bu hareket yönü belli, kurallı bir yoldaki hareket değil... Rasgele... Kenara çekilin... AKP kontrolden çıktı! ankcum?cumhuriyet.com.tr Gazetemizin kuruluş yıldönümü O Berin Nadi, eşi Nadir Nadi’den kalan bütün malvarlığını Cumhuriyet Vakfı’na bağışladı Gazeteyi yaşatmak için kuruldu Yunus Nadi’nin 28 Haziran 1945’te Cenevre’de yaşamını yitirmesiyle Cumhuriyet’i zaten bir süreden beri yöneten Nadir Nadi, gazetenin sorumluluğunu üstlendi. Köy Enstitülerinin ürünlerine, köy kökenli yazarların yazılarına 1950’lerde sayfalarını açan Cumhuriyet gazetesi, 1960’larda emekçi halkın uyanışını, çağdaş uygarlığa doğru bir adım sayarak gerekli önemi verdi. 1960’ların ortalarına kadar toplumsal bilinçlenme yolundaki yayınlarla büyük çaba harcayan gazetemizin hakkında açılan davaların tümü beraatla sonuçlandı. 12 Mart 1971’de Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve üç kuvvet komutanının muhtırasının ardından sıkıyönetim ilan edildi. Sıkıyönetim ilanıyla birlikte Cumhuriyet gazetesi 10 gün kapatıldı. İlhan Selçuk ve Genel Yayın Müdürü Oktay Kurtböke tutuklandı. Kurtböke ve Selçuk beraat etti, ancak o dönem ortaklar arasında huzursuzluk ortaya çıktı. Cumhuriyet Matbaacılık Gazetecilik TAŞ 1971 Temmuzu’ndaki toplantıda yönetim kurulunu değiştirdi. Nadir Nadi gazete yönetiminden ve başyazarlıktan ayrılmak zorunda kaldı. Yeni yönetimin yayın politikasını değiştirme girişimlerine okurların yanıtı belki de dünya basın tarihinde eşi görülmemiş bir olaya neden oldu. Cumhuriyet okurları yayın çizgisini değiştiren gazeteyi almadı. 1971 Martı’ndaki 130 binlik satış 45 bine düştü. Bunun üzerine yeniden yönetime çağrılan Nadir Nadi, 1972’de gazetenin başına geçti. 12 Eylül askeri darbesi binlerce genci cezaevlerine tıkarken basın üzerinde de büyük baskı ve sansür uyguladı. İlhan Selçuk’un 11 Kasım 1980 tarihli ‘‘Kemalizm İdelojisi Muz mudur?’’ başlıklı yazısı nedeniyle gazete 10 gün kapatıldı. 12 Kasım 1981’de gazetenin Doğu ve Güneydoğu yöresine girmesi 5 gün süreyle yasaklandı. 34 Nisan tarihleri arasında ise Ankara, Kastamonu ve Çankırı’da gazete yasaklandı. 15 Ocak 1983’te Nadir Nadi’nin ‘‘Tuhaf Bir Tasarı’’ başlıklı ve Atatürkçülük adına onun kurduğu kurumları yıkanları eleştiren yazısı nedeniyle gazete bu kez 25 gün kapatıldı. Selçuk ve yazarlar gazeteye döndü. Cumhuriyet’i yaşatmak üzere ‘‘Cumhuriyet Vakfı’’ kuruldu. Eşi Nadir Nadi’den kalan bütün varlığını Cumhuriyet Vakfı’na bağışlayan Berin Nadi, Cumhuriyet devrimlerini, Atatürk ilkelerini, Cumhuriyet gazetesini yaşatmayı ilke edindi. Berin Nadi’nin ‘‘Atatürk devrimlerinin bekçiliğine adanmış Cumhuriyet gazetesini, özel yaşamından özveride bulunarak büyük bir sorumlulukla ayakta tutan Nadir Nadi’den sonra kapattırmamak, ayakta tutmak benim sorumluluğumdur. Başaramazsam kendimi hiç affetmem’’ sözleri, yaşama gözlerini yumduğu 4 Kasım 2001’e kadar süren yaşamının temel amacını anlatmaya yetiyordu. 82 yılı Cağaloğlu’nda geçiren Cumhuriyet gazetesi 2006’yı yeni binası Şişli’de karşıladı. Cumhuriyet çalışanları eski binalarından sadece eşyalarını değil ‘‘aydınlanmayı, özgürlüğü, bağımsızlığı, emeği, alın terini, demokrasiyi, onurlu dış politikayı savunmak’’ gibi gazetemizin kâğıdına, mürekkebine sinen değerlerini de yeni binasına taşıdı. ‘‘Tehditlerden ve saldırılardan’’ yılmadan yoluna devam eden; okurlarıyla bütünleşen Cumhuriyet gazetesi, köklü ve devrimci geleneğiyle 83. yılında ‘‘tehlikenin farkına’’ vararak laik ve demokratik Cumhuriyete sahip çıkıyor, geleceğe güvenle bakıyor... Lütfi Kırdar’da tören yapılacak İstanbul Haber Servisi Atatürkçü, laik ve demokratik çizgisinden ödün vermeden yayın hayatını kararlılıkla sürdüren gazetemiz Cumhuriyet’in bugün 83. kuruluş yıldönümünü kutluyacağız. Gazetemizi 7 Mayıs 1924’te kuran Yunus Nadi adına bu yıl 61’incisi düzenlenen Yunus Nadi Yarışması 2007’de kazananların ödülleri törenle sunulacak. Lütfi Kırdar Konser Salonu’nda düzenlenecek olan kutlama ve ödül töreni bugün saat 19.00’da başlayacak. Duygu Dikmenoğlu’nun sunacağı törende Cumhuriyet dostları bir araya gelecek. Bu yıl Yunus Nadi Ödülleri, gazetemizin kuruluş yıldönümü kutlama töreniyle birleştirildi. 5 dalda ödülün verildiği ve 275 kişinin yapıtlarıyla katıldığı Yunus Nadi Ödülleri, Sosyal Bilimler Araştırma dalında Zühal Güler Parlak, roman dalında Enver Aysever, öykü dalında Cem Uçan ve İlhan Doğruyol, şiir dalında Yüksel Pazarkaya, karikatür dalında Ali Şur ile Mustafa Bora’ya verilecek. Törende Şişli Senfoni Orkestrası, şef Sera Tokay ve solist Halit Turgay eşliğinde bir dinleti sunacak. Sera Tokay, yüksek müzik eğitimini Paris’te Fransız hükümetinin kendisine verdiği piyano bursu ile sürdürdükten sonra Şişli Belediyesi Başkanı Mustafa Sarıgül’ün önderliğinde kurduğu Şişli Senfoni Orkestrası’nın genel müzik ve sürekli şefliğini yürütüyor. Halit Turgay ise halen İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda flüt öğretmenliği yapıyor. Ç C UMHURİYET’E SAHİP ÇIKIYORUZ 12 Eylül anayasasına, Özal’lı yıllara karşın 80’lerin ikinci yarısında yeniden filizlenen muhalefet, Cumhuriyet’in sayfalarında kendine yer buldu. İşçi eylemleri, 1990’daki ‘‘Büyük Madenci’’ direnişleri okura aktarıldı. Nadir Nadi’nin 1991 yılında ölümünün ardından gazete yönetiminde değişiklikler yaşandı. Berin Nadi, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Hikmet Çetinkaya ve yazarlar değişiklikten rahatsız olunca Cumhuriyet’ten ayrıldı. Okurların bir kez daha boykotu sonucu gazete iflas aşamasına geldi. Berin Nadi, mumtazsoysal@gmail.com CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle