27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 MAYIS 2007 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ ABD’nin Doğu Avrupa üzerindeki planları Rusya için potansiyel bir tehdit olmaktan öteye gidemiyor Füze kalkanı pazarlıkları ALEKSANDRE HRAMTÇİKHİNE ‘Kazanan Hepsini Alır!’ Geçen yılın son ayı ortalarında “Zenginin Parası..” başlığıyla kaleme aldığımız yazının girişi şu satırlarla başlıyordu: “Herald Tribune’nün bu yıl İstanbul’da düzenlemeyi ‘münasip’ gördüğü Lüks Konferansı (Luxııry Conference) sırasında dünyanın önde gelen ‘seçkin’ markalarının patronu FrançoisHenri Pinault, ‘Türkiye’nin lüks olana talebini çok etkileyici bulmuş, Çin, Rusya ya da Hindistan gibi hızla kalkınan ülkelerde lükse talebin artmasının şaşırtıcı bir yanı yok. Şaşırtıcı olan bizim gibi, özellikle de son üç beş yılda halkının büyük bölümü açlık sınırında yaşayan, borç batağında debelenip duran bir ülkede lüks markalara olan eğilimin hızlı artış göstermesidir. Aslında ilginç olan lüks eğiliminin, yani zenginlerin artmasıyla, buna koşut olarak ters orantılı bir biçimde yoksulluğun artmasıdır. Denklemin değişmeyeni budur ve neredeyse bu dünyanın tümü için geçerlidir. Nitekim ünlü markaların patronu da bu konuda lafı dolandırmadan lüks tüketiminin önemli ölçülerde artmasının bu tür malların ucuzlamasından değil, yeni dolar milyonerlerinin sayılarının artmasından kaynaklandığını ‘itiraf’ etmektedir. Dünya zenginlik raporuna göre, 2000 yılından bu yana liberal küreselleşmenin gemi azıya almasıyla bireysel zenginlikleri 30 milyon doları aşan yeni süper zenginler de lüks tüketim kervanına katılmış bulunuyor. Geçen yıl sözü edilen iki grubun toplam serveti 33 trilyon dolarken, bunun 2010 yılında 44.6 trilyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Lüks markaların ünlü patronunun konuyla ilgili ikinci ‘itirafı’ ise ‘söz konusu zenginleşmenin bu denli kısa bir sürede gerçekleşmesi küreselleşmenin sonucu olduğudur’ .” Yineleyelim, ekonomist Eric Le Boucher’nin Le Monde gazetesindeki konuyla ilgili yazısına “Süper Zenginlerin Zamanı” başlığını atması boşuna değil. The Economist Intelligence Unit (EIU) araştırma kuruluşunun yayımladığı raporda, Barclays’ın verilerine dayanarak ortaya koyduğuna göre “küreselleşen ekonomi, ücretlilere ve halkın büyük bölümünün yaşam koşullarına baskı yapmaktadır. Buna karşılık küreselleşen piyasa ekonomisi hizmetlere, başlangıçta az sermayeye dayanan mesleklere zenginleşme olanağı yaratarak paralarına para katma imkânı sağlamaktadır. Böylece sabit ücretlilerin durumu yerinde sayarken zenginleşme çok sayıda gözü doymazı hoşnut etmektedir”. ??? Dünyanın en zengin yedi ülkesinde (G 7) taşınmazlar hariç 1 milyar dolar ve fazlasına sahip insanların sayıları önümüzdeki on yıl içinde yüzde 158 artacak; 2006 yılında 6.3 milyon olan dolar milyarderlerinin sayısı, yarısı Birleşik Amerika’da olmak üzere 16.3 milyon kişiye ulaşacak! Kuşkusuz bu “gelişmelerde” 6 günde 1 dolar ve tüm ihtiyaçları için günde sadece 5 litre suyla yetinmek zorunda kalan, açlığın, işsizliğin, sağlık hizmetlerinin yokluğunda kıvranan milyarlarca insanın “adı yok”! Küreselleşmenin egemenliğindeki bir dünyada sosyal devlet giderek masallardaki Kafdağı’nın ardındaki Anka kuşu olma yolundadır. Zenginlerin sayıları sürekli artarken yoksulların sayıları azalmamakta, tam tersine artmaktadır. Liberal piyasa ekonomisinin yasası, doğası budur. BM beslenme uzmanlarından değerli bilim adamı Jean Ziegler’in şu sözleri sürekli yinelenmeli ve akıldan çıkarılmamalı: “Toplam nüfusunun iki katını doyuracak olanaklara sahip bir dünyada açlıktan ölen her insan katledilmiş sayılır”. Ama ne yazık ki, amaç zenginlerin yoksullaşması değil, yoksulların zenginleştirilmesidir masalıyla yıllardır insanları uyutan reçeteler bugün de geçer akçedir. ??? Dünyanın yüzde 2 en zengin yetişkinleri, yeryüzünün tüm zenginliklerinin yüzde 40’ını sahiplenmiş durumdadır. Zenginlerin en zengin yüzde10’u ise dünya zenginliklerinin yüzde 85’inin sahibidir. Bu takımın 5 milyar olan dünya nüfusundaki sayıları ise sadece 37 milyondur! Bereket herkes içteki ve dıştaki bu vahim durumu allayıp pullayarak temize çıkarmakla görevli “büyük sermayeye iliştirilmiş” televoleci ekonomi uzmanları gibi değil. Gerçekleri dile getiren ekonomistler de var. Le Monde’un yetkin ekonomi yazarlarından Eric Le Boucher geçen mart ortalarında, bu kez “Kazanan hepsini götürüyor” (The Winner takes all) başlığı ile yayımladığı yazıda eskilerine katılan yeni zenginlerden söz ediyor. (Le Monde, 12 Mart 07). Yenilerin de hemen yarısı her zaman olduğu gibi küreselleşen dünyanın efendisi Birleşik Amerika kaynaklı. Toplam 946 yeni dolar milyarderinin 416’sı Amerikalı. Onun ardından aralarında Hindistan’ın çelik imparatoru Lakshi Mittal’le, biri makarnacı olan 41 HongKong ve Çinli, yeni dolar milyarderleri yer alıyor. Özetle, dolar milyarderliği artış eğiliminde. 2005’teki 102 yeni milyardere karşın 2006’da bu sayı 153’e ulaşmış durumda. Başka bir yaklaşımla şunu söylemek mümkün. Sayıları binin altında kişi 3500 milyar doların sahibi. Bu rakam Fransa’nın gayri safi iç hasılasından iki kat daha yüksek. Bütün bunlardan çıkan gerçek ise şudur: Zenginin daha zenginleşmesine ve sayılarının sürekli artmasına karşın yoksulluk katlanarak artıyor. Dünya nüfusunun yüzde 2’si toplam sanayi, finans ve taşınmaz zenginliklerin yarısına sahipken bundan yoksulların payına düşen ise sadece yüzde1! Gerisi çocuklar için masal. A BD’nin yeni Savunma Bakanı Robert Gates’in Moskova ziyareti ve Rus yetkililerle yaptığı görüşmeler garip bir etki yarattı. Gerçekleşmemiş bir konu üzerinde yapılan görüşmelerde kimin ne istediği ve sonunda ne elde ettiğini anlamak imkânsız. Aslında bu, Rus ve Amerikalıların füze savunma eni bir tehdit’ sistemi konusunda kavgalı olmalarının getirdiği bir Amerikalılar son yıllarda kararsızlık. Polonya’ya füze kapasitesinin durmaksızın savunma sistemi ya da düştüğü ve utanç verici Çek Cumhuriyeti’ne radar bir şekilde güçsüz kalan kurulmasıyla ortaya NATO’yu güçlendirmek için çıkabilecek tehdit, orta, uzun ya da çok uzun vadede Rusya füze savunma sistemlerini kurabilirler. Amerikan için potansiyel bir tehdit planına göre Moskova’nın olmaktan öteye gidemiyor. histerisi sonucu suçluluk İran’ın olası nükleer silahlarını tehdit olarak gören duyan bu kuruluş dağılarak “Doğu’dan gelen yeni bir ki bu silahlar hiçbir zaman tehdit” ortaya çıkabilir. Eğer üretilemeyecek Washington ABD şimdiden NATO’dan için de aynısı geçerli. vazgeçerek, Öyleyse bu kadar onun yerine daha gürültü niye? küçük ama daha Neden merikalılar güvenilir ve Amerikalılar bu füze savunma Doğu Avrupa kadar gereksiz sistemlerinin bir ülkelerinin bir sistemi çoğunlukta gün Rusya’nın kurmak istiyorlar? stratejik nükleer olduğu sadık müttefikleri Bu konuda gücünü tehdit içine alan neden Ruslar edebilecek bir blok aynı histeriyi düzeye kurmaya karar paylaşıyor? ulaşmasını ümit vermemişse. Bu sorulara yanıt ediyor. Ancak Bu füze olarak Rus ve Moskova’nın savunma Amerikalıların bugün korkması sisteminin bu “iç sorunlarını için bir ülkelerin çözmek için bir topraklarına neden yok. temel aradığı” kurulması aynı açıklaması zamanda getirilebilir. sadakatlerini de sınavdan ABD Savunma Bakanlığı geçirmeyi hedefliyor olacak. Pentagon ve karmaşık askeri Bu durumda Moskova’nın endüstriler bugünkü büyük Rusya ile ortak füze savunma fonlardan sonsuza kadar sistemi kurmasını öngören yararlanmak istiyor. Devasa Washington’ın önerisini, bir projelere ihtiyaç duyan bu göz bile atmadan reddetmesi kuruluşlar aynı zamanda hata olur. Bu öneri, bu Amerikalılara devletin sistemi kimin yöneteceği ve güvenliği sağladığı teknik olarak nasıl duygusunu vermeyi kurulacağını bilmediğimiz hedefliyorlar. Halk özellikle için biraz saçma kaçıyor. 11 Eylül 2001 saldırılarından Bununla birlikte iki ülkenin sonra yeni bir tehdidin bu kadar hassas teknolojiler geleceğine kolaylıkla üzerinde alışveriş yapmaları inanıyor. Rus yöneticiler akıl almaz gibi geliyor. ise bu “kuşatılmış kale” Buna karşın bu konuda bilgi fikrinden kendi rejimlerini alışverişinde bulunmak ise yerleştirmeye yaradığı için kesinlikle düşünülebilir. pek hoşnutlar. Bu açıdan Özellikle Amerikan Amerikalılar Ruslara Doğu önerisinin incelenmesi Avrupa’ya yönelik bu askeri Washington’ın gerçek adımdan daha güzel bir niyetlerini anlamak için hediye veremezlerdi. Bazı gerekli olabilir. kaynaklara göre ortalama bir Rus “Rusya’nın Amerikan Fransızcadan çeviren: üsleriyle çevrili olduğuna” Elçin Poyrazlar (Courrier inanıyor. Amerikalılar füze International’ın internet savunma sistemlerinin bir sayfasında yayımlanan Rus gün belki Rusya’nın stratejik gazetesi Nezavisimaja’dan nükleer gücünü tehdit alınan makale, 27 Nisan) edebilecek düzeye ulaşmasını ümit ediyor. Ancak Moskova’nın bugün korkması için bir neden yok. “Yıldız Savaşları 2” gibi Washington’ın yönettiği Rusya ile güçlerini birleştirerek bizi hayali bir tehdide karşı savaşmaya zorlayacak büyük bir blöfün içinde yer almamız daha büyük bir olasılık. 1980’lerde olduğu gibi Moskova hiçbir şeyin farkına varamayacak ve Amerikalılar hedeflerine savaşmaksızın varacaklar. ‘Y A Ahtisaari planı ve Kosova Bölgeye ‘gözetim altında bağımsızlık’ verilmesi, azınlık sorunlarıyla uğraşan pek çok devlette domino etkisi yaratabilir SVETOZAR STOYANOVİÇ M artti Ahtisaari ve taraftarları, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Kosova ile ilgili 1244 sayılı kararında sınırları belirtilen özerkliği tamamen bir tarafa bırakıp “bağımsızlık’’ kavramını alabildiğine çarpıtarak Kosova’nın yasama, yürütme ve yargı alanlarında tam bağımsızlığını öngören bir planı, “özerklik’’ adı altında sunuyorlar. Bu planın kabulü ve dolayısıyla Sırbistan’ın Kosova üzerindeki hükümranlığının kalkması durumunda, Sırbistan, sadece topraklarının yüzde 15’ini, nüfusunun önemli bir bölümünü ve bu nüfusa ait taşınmaz malları değil, aynı zamanda, devasa maden ve enerji kaynaklarının bulunduğu toprakları kaybetmiş olacak. Kosova’da, daha önce öngörülen düzenlemelerin hiçbiri gerçekleşmemişken, o bölgeye “gözetim altında bağımsızlık’’ statüsünün verilmesinin hiçbir anlamı yok. Ahtisaari, kendi planında, Kosovalı Sırpların dünyada hakları en fazla korunan azınlık olacağını söylerken, aslında, Sırp nüfusunun önemli bir bölümünün, yeni bir Arnavut devleti kurulması pahasına topraklarının ellerinden alınacağını ve çoğunluk statüsünü yitirerek Arnavut yönetimi altında azınlığa düşeceğini görmüyor. Bunun dışında plan, azınlıklar konusundaki mevcut uluslararası hukuku tamamen ihlal eder nitelikte. Kosova’ya yapılan müdahale ve sonrasında yaratılan tablo için öne sürülen gerekçe, Arnavutların Miloseviç yönetimi altında baskı görmesi idi. Fakat unutulan nokta, Kosovalı Arnavutların, Tito döneminde özerklik adı altında, en az kurucu cumhuriyetler kadar geniş yetkilerle donatılmış olmaları ve bu dönemde bile bağımsızlık söylemlerini dillerinden düşürmemeleriydi. Yeri gelmişken belirtelim, Batı, o dönemki müttefiki Tito’nun ayrılıkçı gösterileri kanla bastırmasına tamamen seyirci kalmıştı. NATO’nun 1999’da bizim Martti Ahtisaari. topraklarımıza yaptığı müdahale, “Arnavutların uğradığı insani felaketi önleme’’ gerekçesi ile açıklanıyor. Fakat NATO ve üye ülkeler, bu olaydan birkaç yıl önce, Hırvatistan’daki Sırpların uğradığı felakete neden engel olmadıklarını, hatta aksine o olaylarda Hırvatları desteklediklerini açıklayamıyorlar. Evet, Miloseviç, Kosovalı Arnavutların özekliğini fiilen ortadan kaldıran düzenlemeler getirmiş olabilirdi. Ama buna karşılık Franjo Tudjman, Hırvatistan’daki Sırpların kurucu ulus statülerini ellerinden aldı. Ahtisaari’nin planının BM Güvenlik Konseyi’nin onayından geçemediği bugünlerde, biz de bu durumdan yararlanarak kendi planlarımızı ortaya koyabilir ve Arnavutların karşısına şöyle bir alternatif planla çıkabiliriz: Kosova’da Arnavutların terör eylemleri başlamadan once Sırpların ve diğer Arnavut olmayan etnik grupların çoğunluğu oluşturdukları bölgelerin doğrudan Sırbistan’a bağlanması ve Kosova’nın diğer bölgelerine geniş özerklik verilmesi. Ahtisaari ve taraftarları, gayet beceriksizce, Kosova sorununun kendine özgü olduğunu, dolayısıyla Kosova’nın bağımsızlığının dünyanın başka yerlerindeki ayrılıkçı hareketlere örnek teşkil etmeyeceğini ispatlamaya çalışıyorlar. Oysa, göremedikleri, Kosova’nın bağımsızlığının azınlık sorunlarıyla uğraşan pek çok devlette domino etkisi yaratabileceğidir. Artık karşımızda, ABD’nin gücünün Rusya ve Çin gibi iki büyük güç tarafından dengelendiği yeni bir “yeni dünya düzeni’’ bulunuyor. Yeri gelmişken söyleyelim, Sırbistan’ın Şanghay İşbirliği Örgütü’nde gözlemci üye statüsü elde etmek için başvuruda bulunması yerinde olacaktır. Sırpçadan çeviren: Deniz Berktay (Politika gazetesi, Sırbistan, 19 Nisan) Dosya No: 2006/614 Vasiyetname Kadıköy 4. Noterliği’nin mahkememize ihbar ettiği 23.07.1996 tarih ve 45668 yevmiye numaralı vasiyetname 23.11.2006 tarihli oturumda açılıp okunmuş ve murisin özetle vefatı halinde İstanbul Kadıköy Rasimpaşa Mah. Rıhtım İskele Köyü’ndeki vaki ve kaim tapunun pafta 51, ada 195, parsel 39 sayılı 48/432 arsa paylı 2. kat 6 nolu bağımsız bölümdeki hak ve hissesinin tamamını Birsen Biçer’e temlik ettiğini ve bu şekilde ölünceye kadar bakma sözleşmesi aklettiğini bildirdiği hususu ile mahkememizce 19.04.2007 tarih ve 2006/614 Esas, 2007/359 Karar sayılı kararı ile vasiyetçi Şefıka Biçer tarafından Kadıköy 4. Noterliği’nde tanzim olunan 23.07.1996 tarih ve 45668 yevmiye numaralı vasiyetnamesinin açılıp okunduğuna dair verilen karar verilmiş tebligat yerine kaim olmak üzere mirasçı Nedim Biçer’e ilanen tebliğ olunur. 19.04.2007 Basın: 23938 KADIKÖY 2. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ’NDEN Kuzey Bebek Seni koşulsuz seven ve gelmeni merakla bekleyen ailene hoş geldin. Dayın BURAK ALİÇAVUŞOĞLU ESAS NO: 2006/1047 Davacı Mahmut Serim vekili tarafından davalılar H.İbrahim Savaş ve Ahmet Nazif Vantu aleyhine mahkememize açılan mülkiyet tespiti davasında verilen ara karar uyarınca; Davalılardan H.İbrahim Savaş’a duruşma günü tebliğ edilemediğinden ve zabıta marifetiyle yapılan adres araştırmasında adresi tespit edilemediğinden dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmekle davalının duruşmanın yapılacağı 28.05.2007 günü saat 09.20’de mahkememizde yapılacak duruşmada hazır bulunması, hazır bulunmadığı ve kendisini bir vekille de temsil ettirmediği takdirde yokluğunda yargılamaya devam olunarak karar verileceği hususu adı geçen davalı H.İbrahim Savaş’a dava dilekçesi ve duruşma günü tebliği yerine geçerli olmak üzere ilan olunur. 25.04.2007 Basın: 23520 ÇANAKKALE SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NDAN 20001297 DAVALI COŞKUN İNAL: YENİ MAH. HEKİM SK. UĞUR APT. NO: 1410 BAYRAMPAŞAİST. Davacı Akbank vekili tarafından davalı Coşkun İnal aleyhine açılan davada; Mahkememizin 20001297 E. 20031278 K. sayılı kararı temyiz edilmiş olup Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2006/357 E. 20073519 K. sayılı 26.2.2007 tarihli kararı ile onanmış olup tashihi karar süresinin 15 gün olduğu; Yargıtay onama kararı davacı vekili tarafından 30.4.2007 tarihinde tashihi karar edilmiş olup yukarıda adı ve adresi yazılı davalı Coşkun İnal’a tashihi karara cevap süresinin 15 gün olduğu ilanen tebliğ yerine geçmek üzere ilan olunur. 30.04.2007 Basın: 23960 2007/425 Vas. Tayini Mahkememizce verilen 27.04.2007 tarih, 2007/425 E., 2007/393 K. sayılı karar ile Cahit oğlu, 05.05.1989 doğumlu Berkan Erdoğan TMK 405 maddesi gereğince vesayet altına alınarak kendisine 1962 d.lu babası Cahit Erdoğan veli olarak tayin edilmiştir. 03.05.2007 Basın: 23860 KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN DOSYA NO: 2006/914 Talimat Müdürlüğümüz yukarıda yazılı dosyasından 24.04.2007 tarihli Cumhuriyet Gazetesinin 11. Sahifesi’ndeki ilanda 16 YT 118 Plaka sayılı hususi otomabil için KDV % 18 yazılmıştır. Bahsi geçen aracın satışında KDV oranı % 1 olacaktır. İlanen düzeltir. Tüm ilgililere de tebliğ mahiyetindedir. Basın: 23822 KUŞADASI l. İCRA VE İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ DÜZELTME İLANI ESAS NO: 2004/214 KARAR NO: 2006/862 Davacı Kamil Özer tarafından davalılar 1 Cevdet Taşdöken, 2Sabahat Kılıç, 3 Asuman Karakaş aleyhine açılan menfi tespit davasında; Mahkememizce verilen 28.12.2006 günlü kararın davacı vekili tarafından 04.05.2007 tarihinde temyiz dilekçesi verilmiş olup, davalılardan Asuman Karakaş’ın adresinin bulunmaması nedeniyle tebligat yapılamadığından bu davalıya tebliğ yerine geçmek üzere 7201 sayılı kanunun 31. maddesine göre ilan tarihinden itibaren 7 gün sonra tebliğ yapılmış sayılacağı hususu ilan olunur. 04.05.2007 Basın: 23998 İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NDAN KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN 2005/549 Vas. Tayini Mahkememizce verilen 17.04.2007 tarih 2005/549 E., 2007/332 K. sayılı karar ile Hasan UlviMübeccel oğlu, 05.10.1967 doğumlu, Nazım Elhan Kaküllü TMK 405 maddesi gereğince vesayet altına alınarak kendisine 1967 doğumlu Didem Aksoy Kaküllü vasi olarak tayin edilmiştir. 19.04.2007 Basın: 23910 Nişana gerek yok, yıldırım nikâhı istiyoruz. CEYHAN DEMİR CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle