24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MAYIS 2007 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr Niçin Segolene? için mi Segolene? adaletten, adil bir sol düzenden yana (en Küçücük kötümserleri teskin etmek dünyamızda için söyleyelim: ‘Hiç gittikçe büyüyen olmazsa lafta’); “evrensel gericilik”in Çünkü o, Türkiye’nin Fransız temsilcisi Nicolas Avrupa Birliği’ne, Sarkozy’nin karşısındaki evrensel uygarlık, tek aday Segolene demokrasi kervanına Royal olduğu için; katılmasından yana; Sarkozy, bulunduğu her Çünkü o, milli marşı mikro ortamda işine söylediği huzurla gelmeyen her durumda Enternasyonal’i de tam bir yırtıcı hayvan söyleyebiliyor; saldırganlığı ve Çünkü o, ABD’nin Makyavel’in dünyadaki yayılmacı ve “Hükümdar / Prens”i saldırgan politikasına küstahlığıyla ikirciksiz karşı çıkıyor; davrandığı için; Çünkü o, kendisini Modern tutucular, partisi içinde adaylığa çağdaş ırkçılar, taşıyan süreçte inandığı ve postmodern uyguladığı “demokratik köktendinciler, taze katılımcılık” ilkesini ne milliyetçiler, parlak kadar savunuyorsa, dönekler, aydın yalakalar ülkesinin ve halkının ve benzerlerinin ezici geleceğini ilgilendiren çoğunluğu Sarkozy’den konularda Fransızların yana olduğu için; Fransız “milli kimliği”ni “iradesine” başvurmayı da en basit demokrasi bakanlık kurarak kuralı addediyor; kurtarmak paranoyasına Çünkü o, eğitim, düştüğü için; sağlık, ulaştırma gibi Sarkozy, kendi partisi içindeki cumhurbaşkanlığı kamu çıkarlarının elzem olduğu alanları adaylık sürecinde, neoliberal ideolojilerin antidemokratik bir ve özel sermayenin yaklaşımla tartışmasız tek aday olarak yürüdüğü için; egemenliğinden korumak niyetinde: Sarkozy her fırsatta, Çünkü o, “Ben her şeye asgari ücretin kadirim” PARİS artırılmasından dediği ve yana ve “Fransa devletten Megalomanlık destek alan Şampiyonu” kârlı şirketlerin olduğu için; çalışanlarını Sarkozy, UĞUR HÜKÜM işten Fransa’nın çıkarmalarına bugün yaşadığı ve/veya Fransa’daki bütün sorunları 1968 birimlerini kapatıp başka Mayıs ruhuyla açıkladığı ülkelere kaydırmasına ve 68’in izlerini silmeye izin vermeyecek; kararlı olduğu için; Çünkü o, genetiği Sarkozy’nin Avrupa değiştirilmiş haritası ve kültüründe organizmaların Türkiye’ye yer yasaklanmasını, olmadığı için; çevreyi, doğayı kirleten Sarkozy ABD yanlısı mekanizmalara ağır olduğu için; yaptırımlar getirmeyi Sarkozy büyük amaçlıyor; sermayenin birinci Çünkü o, kültür, sanat dereceden tercihi ve bilime, araştırmaya olduğu için... ayrılacak bütçeyi Niçin mi Segolene? yükseltecek... Yukardakinden daha İYİ Maalesef ‘Güzel bir insan olduğu için; Segolene’ toz pembekızıl Kadınlığı ve düşleri gerçekleştirmekten bağımsızlığını her fırsatta çok uzak. Üstelik ‘Çirkin savunduğu, 4 çocuk Nicolas’ tozlu grilacivert doğurup büyüttüğü ve Elize Köşkü’ne (Fransız çocuklarının babası hayat Çankaya’sı) çok daha arkadaşıyla bugüne kadar nikâhsız yaşama cesaretini yakın. Neme lazım, Segolene ‘solculuğun gösterebildiği için; demode’ addedildiği bir Okurken kendisine bağlamda genç nesillerde, yardımı kesen subay bilimsel ve kültürel babasını mahkemeye çevrelerde yeniden verip ondan çatır çatır “umut ışığı” yaktı ya... tazminat aldığı için; Bugün onun ince, utangaç Cesur ve çalışkan gülümsemesinde çakan olduğu, insanları kıvılcım onunla veya dinlemesini bildiği için; onsuz sürdürülebilirse Niçin mi Segolene? ne mutlu... Çünkü o, azalan değil ugur.hukum@gmail.com çoğalan bir sosyal Alpakalar ne güzel sırıtıyor odrigo 5 yaşında, irice, beyaz, bakışları kendinden emin. Hemen yanında duran Trujillo ondan bir yaş büyük. O biraz topluca, açık gri. Yanlarına sokulmaya pek cesaret edemiyormuş gibi birkaç metre öteden onları seyreden Antuco daha iki yaşına basmamış. Kısa boylu sayılır, çekingen bakışlı, açık kahverengi. Üçü de erkek, üçü de damızlık... Onlar alpaka! Waldstetten, Ulm ile Stuttgart arasında yemyeşil bir vadide uzanıyor. Çevrede korular Neckar Irmağı’ndan yukarılara çıkıyor. Buralarda yükseklikleri 1000 metreye varan geniş ovalar uzanıyor. Kışın aylarca sürdüğü doğada küçük yerleşim merkezleri... Her kasabada bir kilise; sivri kuleleri kocaman. Sokaklar hep boş, insansız. Sanki her gün sokağa çıkma yasağı var! Göz alabildiğine uzanan ağaçsız büyük araziler buğday ekili. Yörenin sert rüzgârından enerji üreten dev pervaneler ürkütücü. Buranın insanı, karnını doyurmak için uzaktaki büyük kentlere gidiyor günbegün! Stuttgart ve Ulm yakınlarındaki R N peşimizi bırakmıyor. Adam anlatıyor: endüstri kuruluşları, “taştan başka pek “Alpaka yetiştirmeye on yıl önce bir şeyin yetişmediği” Doğu Alp başladık. Şimdi bu çiftlikte yüzün insanının ekmek kapısı. üzerinde hayvan var.” “Rodrigo ile Trujillo satılık” diyor Kottmann’lar alpakaları Güney Amerika Bay Kottmann. “Damızlık için çiftliklerinden alıp aracılık yapmadıkları en iyi yaştalar.” için gurur duyuyor. “Böyle yaptınız mı Bir ağacın gölgesine sığınmış, az o satıcıların emri altına giriyorsunuz. uzaktan merakla bizi seyreden on alpaka Fiyatlar onların insafına rengârenk. Tüyleri pırıl pırıl. “Bize göre değil” diyoruz. S T U T T G A R T kalmış. Biz burada Peru tipi alpaka yetiştiriyoruz.” “Büyük kentli insan nerede Anlattığına göre devegiller yetiştirsin bu hayvanları?” sınıfından olan alpakalar, Hemen hemen bütün ömrünü lamalarla akraba. Yaşama dışarıda geçiren alpakalara süreleri 20 yıl. And biraz ağaçlık, çok güneş sıradağlarının yüksek ve almayan geniş çayırlar AHMET ARPAD soğuk bölgelerinde yaşayan gerekli. On alpakaya on bin bu sürü hayvanı, tam altı bin metrekare arazi. Kottmann yıldır evcil. Alpakalardan elde edilen yün ailesinin Stuttgart’a bir saat kadar çok değerli. Alpakadan yapılan kadın ve uzaktaki Waldstetten’de at ve alpaka erkek giysileri pahalı. “Şurada çiftlikleri var. “Bu çiftliğin tarihçesi 16. gördüğünüz hayvanlardan yüzyıldan başlıyor” diye anlatıyor ince, erkeklerinin fiyatı 6 ile 10 bin Avro uzun boylu adam. Yamacı tırmanıyoruz. arasında değişiyor” diye Bay Kottmann Uzun tüylü, koskocaman Leonberger anlatmaya devam ediyor. Hanımlar daha köpeği, kısa bacakları çarpık, küçücük ucuzmuş! Alpakalar, bakımı kolay, Base köpeği ve bembeyaz dişi kedisi masrafsız hayvanlar. Dayanıklılar, pek hasta da olmuyorlar. Tüyleri tam yirmi iki ayrı renkte. Satın alıp, ayda ortalama 100 Avro “pansiyon gideri” karşılığı Bay Kottmann’ın çiftliğine bırakabiliyorsunuz.Yaptığınız yatırımı da ortalama 45 yılda çıkarıyorsunuz. Rodrigo, Trujillo, Antuco ve haremleri meraklı bakışlarla bizi izlemeye devam ediyor. Daha çok soru soran bakışlar hanımlarda. Beyler ise biraz sırıtıyor, biraz da “Ne işiniz var burada” dermiş gibi bizleri süzüyor. En kibirlileri de Rodrigo gibi. Bakışları üst perdeden. Bay Kottmann’ın beyaz kedisi öteki yamaçta otlayan Arap atları arasında dolaşıyor. “Tarla faresi arıyor olmalı” diyor adam. Az sonra vedalaşıp ayrılıyoruz. Stuttgart yönünde gaza basıyoruz. Karnımız aç. Saat ikiyi geçmiş. Lokantalar kapanmış. Bereket, Welzheim’daki “Marathon” açık. Girip birer bamya ısmarlıyoruz. Adam bize sormadan yanında birer de uzo getiriyor... www.ahmetarpad.de Gazeteciye ‘işkence’ sorgusu Joop Veen olayı mekli paşalarla ilgili “darbe” doğrulamıştı. Veen, Hollandalı askerlerin, tartışmalarının ardından Nokta dergisine Savunma Bakanlığı’nın bilgisi dışında hareket yapılan polis baskını, Hollanda dahil tüm Avrupa ettiklerini açıkladı. Savunma Bakanlığı Adli basınında geniş yer Müşavirliği, Hollanda bulmuştu. Kopenhag askerlerinin Iraklı kriterleri kapsamında tutukluları “sorgulama kendilerini Türkiye’yi yetkisinin bulunmadığını” “adam etmeye” adayan belirtirken askerlerin bağlı “Batılı dostlarımız”, her olumsuz olayda olduğu gibi, bulunduğu sendika sert tepki gösterdi. Sendikadan bu baskın sonrasında da anında tepki vermişlerdi. yapılan açıklamada, Hollanda askerleri Türkiye’de “basın özgürlüğüne yönelik “İngilizlerin dümen suyuna girmekle” baskılar” yeniden gündeme getirilmişti. suçlandı. Tartışmalar büyürken, dönemin Özel Nokta baskınının buralardaki yankıları Kuvvetler Komutanı da Genelkurmay Başkanı sürerken benzer bir olay da Hollanda’da yaşandı. Luuk Kroon’a “işkenceci askerler hakkında İki gazeteci, yaptıkları bir haber yüzünden soruşturma açtırması” önerisinde bulundu. istihbarat birimlerince sorguya alındılar. Ancak işkenceci askerler hakkında işlem yapmak Hollanda’nın sol eğilimli ulusal gazetelerinden yerine, fatura, haberi yapan gazetecilere kesildi. De Volkskrant’ın yayın yönetmeni Pieter Broertjes De Volkskrant’ın Yayın Yönetmeni Broertjes yarım ile muhabir Jan Hoedeman saatlerce sogulandılar. saat, muhabir Hoedeman da 1.5 saat süreyle İki gazetecinin “suçu” ağırdı. “Devletin gizli istihbaratçılar tarafından sorgulandı. belgelerini ifşa” etmişlerdi. İfşa A M S T E R D A M Sorgu sırasında, haber edilen “gizli” kaynaklarını bilgi çok ilginç. açıklamaları Bir “işkence” istendi. itirafı. İki gazeteci de De Volkskrant, bu isteği reddetti. 17 Kasım YUSUF ÖZKAN Volkskrant 2006’da muhabiri manşetten, Hoedeman, sorgu sırasında Irak’ta görev yapan istihbaratçıların elinde, Hollandalı askerlerin kendisinin Savunma “işkence itiraflarına” yer Bakanlığı sözcüsü ile vermişti. “Hollandalılar yaptığı yazışmaların Irak’ta işkence yaptı” bulunduğunu belirterek bu başlığıyla verilen haberde, duruma tepki gösterdi. Ama Irak’ın güneyindeki El ne yazık ki, işkenceci Mutena bölgesinde görev askerlerle uğraşmak yerine yapan Hollanda askerlerinin “gizli bilgileri ifşa anlatımları yer almıştı. ettikleri” savıyla Önemli bir gazetecilik gazetecilerin sorgulanması, başarısı olan haberde Nokta baskını kadar geniş anlatılanlar oldukça yer bulmadı basında. çarpıcıydı. İngiltere’nin Nokta baskını hoş değildi komutasında görev yapan elbette. Darbe dönemlerini Hollandalı askerler, anımsatan yöntemlerle “yetkileri olmadığı” basın üzerinde baskı halde Iraklı tutukluları oluşturulması, halkın haber sorgulamışlar, işkence alma özgürlüğünün yapmışlardı. Dövme, engellenmesi... Bunun soğuk suyla ıslatma, savunulur bir tarafı aşırı yüksek sesle müzik olamaz. Ancak Batı’nın, dinletme, uygulanan basın özgürlüğüyle ilgili işkence yöntemlerinden “çifte standardı” da hoş bazılarıydı. Hollanda değil. Konu Türkiye askerleri, sorgulama sonrası olunca, aslan basın tutukluları serbest bırakmak özgürlüğünü anımsayan yerine, İngiliz askerlerine “Batılı dostlarımızın” teslim etmişlerdi. aynı şey kendi ülkelerinde Haberin yayımlanması, yaşanınca suspus “Irak’tan çekilme” oluvermeleri kabul edilebilir tartışmalarını bir şey olmasa gerek. alevlendirirken dönemin Savunma Bakanlığı Sözcüsü ozkanyusuf@hotmail.com E Minikler Sumoculara karşı Japonya’da “Altın Hafta” etkinlikleri kapsamında dün kutlanan Çocuklar Günü’nde renkli görüntüler yaşandı. Başkent Tokyo’da Sumo güreşçileriyle bir araya gelen çocuklar, kendilerinden oldukça iri olan güreşçileri yere sermeye çalıştı. Geleneksel inanca göre kötü ruhları kovduğuna ve sağlık getirdiğine inanılan Çocuklar Günü’nün kökeni 15. yüzyıldaki samuraylara dayanıyor. (Fotoğraf: REUTERS) Brüksel’de yaz sıcağı ve dedikodu B rüksel iki haftadır yaz sıcaklarının altında eriyor. Bu ülkede nisan ayında 30 derecenin şakaya gelir yanı yok. Şu sıralar kentin parklarını, kafelerini, sokaklarını plaj kıyafetiyle dolaşan insanlar dolduruyor. İş için daha kapalı giyinmek zorunda kalanlar ise öğle paydoslarından sonra yakaları açık, kollarında ceketleriyle ayaklarını sürüye sürüye bürolarına dönüyor. İşte böyle ilkbaharın ortasında yalancı bir yaz gününde teraslı kafelerin yarı serinliğinden faydalanmak üzere ben de kentin kalbine bir yolculuk yaptım. Brüksel’den yolu geçenlerin en az bir kere uğradığı, kent sakinlerinin yüzlerce çeşit biradan tatmak için kafelere akın ettiği SaintGery Meydanı’na kısa bir metro seferinden sonra vardım. İsmini pek garip bulduğum “Les Rois Des Belges” (Belçikalıların Kralları) kafesinin terasında minicik bir masanın kenarına iliştim. Bana arkadaşlık etmesi için kafeye kitabımla gitmiş olsam da yarı okuyarak yarı çevreyi “Kocamla kendimi güvende inceleyerek, tembelliğe krallığını hissediyorum ve hayatımın geri yaşatmak vardı kafamda. kalanını onunla geçireceğimi O gün yan masada oturan iki kadının biliyorum. Ama öteki beni konuşmaları hesapladığım bu özgürleştiriyor. Kocamla tembelliği azılı bir kulak misafirliğine yapamadığım her şeyi onunla dönüştürdü. Onlar da benim gibi yapabiliyorum. Ahlaki, toplumsal ya güneşin alnına oturmamışlar kuytu da cinsel sınırları olmayan, şimdiye bir köşede biralarını yudumluyorlardı. kadar yaşamadığım bir beraberlik Kulağıma çalınan birkaç Türkçe yakaladım onunla. Kendime sözcükten sonra kalmakla kalkmak şaşıyorum. Daha cesur, arasında tereddüt ettim. daha dişi, daha güzel Üzerimde benim de Türk BRÜKSEL olduğumu hissediyorum. olduğumu anlayacakları İşimde bile ilerleme herhangi bir işaret yoktu. sağladım. Öte yandan eve Çok özel konularda gelince sevecen, aklı çekinmeden konuşan bu iki başında, dost bir adam genç kadını yalnız bırakmam buluyorum. Suçluluk gerekirdi, biliyorum. Ama ELÇİN POYRAZLAR duygusu boğazıma merak beni sandalyeye sarılıyor. Bin kere yemin bağladı. Okuyormuş gibi ediyorum bir daha ötekini yaparak onlara bakmaya cesaret görmeyeceğim diye. Olmuyor birkaç edemeden konuşulanları dinledim. gün sonra yine koşuyorum ona. Bir tanesi “Onu bırakmam gerek Kocamı da onu da daha çok severek.” biliyorum” dedi. Öteki sessizliğini Genç kadın susunca arkadaşı konuşmak koruyor, arkadaşının içini dökmesini için hafifçe boğazını temizledi. “Peki bekliyordu. Genç kadın “İkisini de ne yapmak istiyorsun” gibi cılız bir farklı biçimde seviyorum aslında” soru çıktı arkadaşının ağzından. Birinci diye sürdürdü konuşmasını; ses daha ağır bir şekilde “Bilmen gereken bir şey daha var” dedi arkadaşına: “Ben hamileyim.” Ben bile yerimden oynadım bu lafın üzerine. Hiç tanımadığım, hiç görmediğim ve göremeyeceğim çünkü kadınlara dönüp bakmaya cesaret edemiyordumbir kadınla sırdaş oluvermiştim. Çocuğun kimden olduğu konusunda arkadaşının merakını ben de paylaştım. Durumun gerginliğiyle kitabın sayfalarını uzun süredir çevirmediğimi fark ettim. Hemen o eylemi de gerçekleştirdim bu arada. Ve tam o sırada cep telefonum çalmaya başladı. “Tüh” dedim içimden “en can alıcı yerindeydik”. Telefonu elime aldım. Arayan İstanbul’dandı. Yanıt versem kadınlar benim Türk olduğumu anlayacak, vermesem pek garip kaçacak. Artık kaçış yoktu. Cayır cayır çalan telefon elimde yavaşça masadan kalkarak oradan uzaklaştım. Öykünün sonunu öğrenemediğim gibi bir de hiç tanımadığım bir kadının dedikodusunu yaptım size. Dedim ya Brüksel’de çok sıcakların şakası olmaz diye. CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle