18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 NİSAN 2007 SALI 4 HABERLER 23 Nisan Ulusal Egemenlik haftasına denk getirilen hafta için 11 bin 723 etkinlik düzenlendi DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Laiklik Ancak Laik Çözümlerle Korunur 14 Nisan Tandoğan mitinginden fışkıran kararlılık, bilinç ve sağduyu, Kenan Evren’in 12 Eylül yönetimi ile Türkiye’nin üzerine serptiği ölü toprağının sıyrılıp atıldığını gösteriyor. Doğrusu bu olguda, Recep Tayyip Erdoğan ile AKP’nin çok büyük katkıları var. Onlara teşekkür etmek gerekir. Tayyip Bey iktidara yerleştiğinde, bir yazımda “Birçok kişiye ilk bakışta biraz ters de gelse, Erdoğan belki de hiç istemediği halde laikliğin güvencesi haline gelecektir” demiştim. Bu görüşte şaşacak bir yön yoktur. Yıllarca laik olan veya olduğunu ileri süren iktidarların, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu sorunlarını çözmede yetersiz, hatta aciz kalışları, geleneksel partilerin CHP dışında kalanlarının siyaset sahnesinden silinmelerine yol açmıştı. Doğrusu CHP’nin de beklenenden ve potansiyelinden daha az bir oy oranı ile parlamentoya girebilmesi, yönetiminin başarısından, politikalarının geniş kitlelere çekici gelmesinden değil de tarihi birikiminden kaynaklanmıştı. 2002 seçimleriyle, baraj sisteminin de yardımıyla, büyük çoğunlukla Meclis’e kurulan AKP, hemen rejim ile kavgaya başlamış, demokrasinin onsuz olmazı laikliği kemirmek için elinden geleni ardına koymamıştı. Bakmayın siz AKP yönetiminin iddialarına! Onlar da Türkiye’nin ve sokaktaki adamın karşı karşıya bulunduğu sorunları çözmekte aciz kaldılar. Irak ve AB politikaları iflas etti. Etnik terör karşısında gerilediler. Halkın ekonomik durumunda herhangi bir düzelme yaşanmadı. Pamuk ipliğine bağlı olan ekonomik denge sokaktaki adamın yaşamına olumlu bir katkıda bulunamadı. ??? Bütün bu olgular, geniş topluluklara sorunların rejimin laik niteliğiyle bir bağlantısı olmadığını, laiklik karşıtlığının da güçlükleri aşmakta, halkın günlük gereksinimlerinin karşılanmasında etkisi bulunmadığını gösterdi. Tayyip Bey laiklik karşıtı bir kişi olmasına karşın, eğer Türkiye’nin sorunlarının çözümünde bir nebze başarı gösterebilmiş olsaydı, çok değişik bir sonuçla karşılaşırdık. Çünkü laiklik demokrasinin temeli, “onsuz olmazı” olmasına karşın, halkın gündeminin birinci maddesi değildir. Bu gerçeği iyi görüp değerlendirmek gerekir. Tayyip Bey’in istemeden ateşleyicisi olduğu uyanışın bir etki yapabilmesi, rejimin sağlığına kavuşabilmesi için de yukarıdaki gerçeği gözden uzak tutmamalıyız. Önümüzdeki yasama seçiminde, halktaki uyanışın siyasal iradeye yansıyabilmesi, ancak laiklikten yana olan güçlerin gerçek ve etkin bir güç birliği sayesinde olacaktır. Bu güç birliğinin, yalnızca sandık için birlikte hareketle sınırlı kalmaması, sosyal demokrat partilerin, hiç değilse en önde gelen ikisinin, somut bir program ile de halkın karşısına çıkmaları zorunludur. ??? Yazının başında Tayyip Bey’in laik bilincin uyanmasına katkısı konusunda ileri sürdüğümüz görüş, laikliğin yediği darbeler için de geçerlidir. Diyebiliriz ki, laikliği AKP değil, ondan yana olduğunu ileri sürenlerin sorunları çözmedeki acizlikleri tehlikeye atmış bulunmaktadır. Çünkü laiklik, boş sloganlarla değil, ancak her konuda laik, demokratik çözümlerin üretilebilmesiyle korunabilir. Laiklik konusundaki içtenliğinden hiç kuşku duymadığımız, ana muhalefet partisi CHP’nin eksikliği işte bu noktada kendisini gösteriyor. Çiftçinin, işsizin, dar gelirlinin, kötü eğitimin mağduru öğrencinin sorunlarına eğilmeyen, onlara halkın içinde oluşturulmuş, çözümler öneremeyen bir siyasal partinin salt laikliği koruma vaadiyle başarı kazanması mümkün değil. Cumhurbaşkanlığı seçimi konusu, artık açıklığa kavuşmuştur. AKP bu seçimde kendi içinde, kendi görüşü doğrultusunda birini seçerek, sivil darbesini tamamlamasına yardımcı olacak birini Çankaya’ya çıkararak çözecektir. Türkiye’nin önündeki iki seçimden ikincisi olan yasama seçimleri önemlidir asıl. Darbeyi, ancak o seçimde AKP’nin iktidar olmasını engelleyerek önlemek mümkün olabilecektir. Bunun için de laiklikten yana olduğunu ileri sürenlerin her alanda laik, demokratik, etkin, çözümleri önerebilmeleri zorunludur. Kutlu doğum gösterisi FIRAT KOZOK ANKARA Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı işbirliğiyle 1989 yılından bu yana çeşitli etkinliklerle kutlanan Kutlu Doğum Haftası özellikle bu yıl şova dönüştürüldü. 1622 Nisan tarihleri arasında kutlanan hafta çerçevesinde Türkiye genelinde toplam 11 bin 723 etkinlik düzenlendi. Öğrencilerin “hedef kitle” olarak belirlendiği, konferans, bilgi, şiir ve kompozisyon yarışmalarının birçoğu ilköğretim okullarında yapıldı. İlki 20 Nisan 1989 yılında gerçekleştirilen Kutlu Doğum Haftası, bu tarihten itibaren her yıl, çeşitli etkinliklerle kutlanır hale geldi. Özellikle AKP iktidarının göreve gelmesinin ar ? Kutlu Doğum Haftası nedeniyle İstanbul’da 620, Kayseri’de 529 farklı etkinlik düzenlendi. Denizli’de bir ilköğretim okulunda dini söyleşiler yapılırken Nevşehir’de balondan gül döküldü. dından 1 haftalık kutlamalar neredeyse 1 aya kadar uzadı. AKP’li belediyeler, çocuklara yönelik altın ödüllü Kuran okuma yarışmaları düzenlerken birçok ilköğretim okulunda da Peygamber’e mektup yarışmaları yapıldı. Bu yılki Kutlu Doğum Haftası programı da 1622 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirildi. 15 Nisan’da İstanbul Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yapılan açılış programıyla başlayan hafta boyunca Türkiye’nin dört bir yanında Kuranıkerim meali ve Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları ücretsiz dağıtıldı. Çeşitli camilerde “Doğum aşı” adı altında yemekler dağıtılırken hatim ve mevlit okuma programları düzenlendi. Çeşitli il ve ilçelerde sağlık taramaları yapılırken on binlerce gül dağıtıldı. Hedef kitle öğrenciler Etkinliklerin bir kısmı ilköğretim ve ortaöğretim okullarında gerçekleştirilirken kimi etkinlikler de camilerde, müftülüklerde, hastanelerde, parklarda yapıldı. Bu yılki kutlamalarda da çok sayıda program yapıldı. Türkiye genelinde Kutlu Doğum Haftası nedeniyle toplam 11 bin 723 farklı prog ram düzenlendi. Denizli’de bir ilköğretim okulunda, etkinlikler kapsamında dini söyleşi yapılırken valilik, konunun gündeme gelmesi üzerine inceleme başlattı. Nevşehir’de de Göreme Açık Hava Müzesi üzerindeki bir balondan yerli ve yabancı turistlerin üzerine gül atıldı. Kutlu Doğum Haftası nedeniyle en fazla program yapan iller İstanbul, Kayseri ve Trabzon oldu. İstanbul’da bir hafta boyunca, 620 farklı program hazırlanırken bu rakam Kayseri’de 529, Trabzon’da ise 501 oldu. Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde en fazla etkinlik yapan 10 il şöyle: 1 İstanbul 620, 2 Kayseri 529, 3 Trabzon 501, 4 Yozgat 422, 5 Kastamonu 390, 6 Isparta 379, 7 Sıvas 377, 8 Mersin 338, 9Manisa 332, 10 Elazığ 321. MALATYA KATLİAMI ESKİ TBMM BAŞKANLARI Serbest bırakmaya itiraz ? Zirve Yayınevi’nde üç kişinin öldürülmesiyle ilgili gözaltına alınanlardan 6’sının serbest bırakılmasına savcılık itiraz etti. SELAHATTİN GÖKATALAY ‘Aday için uzlaşma sağlanmalı’ ŞEHİT ONBAŞI UĞURLANDI Önceki gün Bingöl’de şehit düşen 20 yaşındaki Piyade Komando Onbaşı İkram Cirit, Eskişehir’de düzenlenen cenaze töreninden sonra toprağa verildi. Törene binlerce yurttaşın yanı sıra CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi, CHP Eskişehir milletvekilleri Vedat Yücesan ile Mehmet Ali Arıkan ve Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de katıldı. “Katil PKK, işbirlikçi AKP”, “Tayyip yan gelip yatma” sloganları dikkat çekti. (AA) ? Ortak bir basın bildirisi yayımlayan eski bakan ve milletvekilleri, “Devlet başkanının seçim sürecini ve niteliklerini sadece anayasadaki şekli şartlar belirleyemez” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski TBMM başkanları Sabit Osman Avcı, Necmettin Karaduman, Kaya Erdem, Hüsamettin Cindoruk ve İsmet Sezgin’in de aralarında bulunduğu eski siyasetçiler, Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin ortak basın bildirisi yayımladı. Bildiride, “Bin yıllık devlet geleneği olan bir toplumun devlet başkanının seçim sürecini ve niteliklerini sadece anayasadaki şekli şartlar belirleyemez” denildi. Yaklaşık 90 eski bakan ve milletvekilinin imzasını taşıyan bildiride, demokrasi kültüründe, anayasadaki şekli şartlar ile birlikte anayasa sağduyusunun büyük önem taşıdığı kaydedildi. Bildiride, özetle şu görüşlere yer verildi: “Bin yıllık devlet geleneği olan bir toplumun devlet başkanının seçim sürecini ve niteliklerini sadece anayasadaki şekli şartlar belirleyemez. Türkiye gibi jeopolitik ve jeostratejik açıdan önemli ve hassas bir coğrafyada bulunan ve bu sebeple de daima kuvvetli olması gereken bir ülkenin, dünyanın ve bölgenin içinde bulunduğu durum da göz önüne alındığında Cumhurbaşkanlığı makamına seçilecek kişinin nitelikleri belki de her zamankinden daha büyük önem taşımaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, içinde bulunulan koşullara ve bu temeller üzerinde gelişen politik hesaplarla yapılmak yerine Türkiye genelinde, kamuoyunda ve parlamentoda uzlaşma sağlanarak yapılmalıdır.” Herkesin bulunduğu yerin ve yüklendiği görevin sorumluluğunu bilmesi gerektiği vurgulanan bildiride, bu sorumluluklar içinde herkesin herkesi uyarmaya hakkı bulunduğu kaydedildi. Bildiride, “Laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne, Cumhuriyetimizin temel değerlerine, vatanmillet bölünmezliğine sahip çıkmak herkesin, her kurumun asli görevidir. İnanıyoruz ki, gelecekte tartışmalara konu olmayacak bir cumhurbaşkanı karakterini bu millet, bin yıllık devlet geleneğinden çıkaracaktır” görüşüne yer verildi. asirmen?cumhuriyet.com.tr MALATYA Malatya’da Zirve Yayınevi’nde 3 kişinin boğazının kesilerek öldürülmesiyle ilgili olarak 11 zanlıdan 5’i tutuklanırken, diğerlerinin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına savcılık itiraz etti. Önceki gün ifadeleri alındıktan sonra tutuklanma istemiyle örgütlü suçlara bakan Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi Yedek Hâkimliği’ne sevk edilen zanlılardan olayın meydana geldiği sırada büroda yakalanan Cuma Ö., Hamit Ç., Salih G. ve Abuzer Y. ile daha sonra gözaltına alınan ve olayın azmettiricisi olduğu öne sürülen ve halen Turgut Özal Tıp Merkezi’nde tedavi altında bulunan Emre G.’nin kız arkadaşı T. I. tutuklandı. Olay yerinde yakalanan zanlıların “terör örgütü kurmak”, “üye olmak”, “terör örgütü faaliyetleri çerçevesinde adam öldürmek”, “kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak”la, T. I.’nın ise “terör örgütüne yardım ve yataklık”la suçlandığı belirtildi. Olay sırasında pencereden atlayarak yaralanan Emre G. hakkında da gıyabi tutuklama kararı verildi. Diğer zanlılar M.D (19), M.G. (19), M.K. (19), K.K, M.Ö. ve M.U. ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bu zanlıların yeniden tutuklanması için savcılık dün bir üst mahkemeye itirazda bulundu. Olayın azmettiricisi olarak öne sürülen Emre G.’nin tedavisi sürerken, savcılık doktorların basına açıklama yapmasını yasakladı. Malatya Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Demirdağ, Emre G.’nin halen uyuduğunu ve kendine geldiğinde ifadesine başvurulacağını söyledi. Bazı gazete ve internet sitelerinde yer alan Emre G’nin uyandığı, bir kâğıda bir şeyler yazdığı yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirten Demirdağ, şunları söyledi: “Böyle bir bilgi bizde yok. Bunlar asılsız iddialar. Bir iddiaya göre de cinayet sırasında cep telefonu varmış. Bununla orada çekim yapılmış. Bu da doğru değil. Böyle yazıp çiziyorlar işte.” 2 eve daha ateş düştü Yurt Haberler Servisi Şırnak’ın Gabar Dağı’nda ve Hatay’ın Hassa ilçesinde PKK’li teröristlerle çıkan çatışmada 1 asteğmen ve 1 jandarma er şehit oldu. Şırnak’ın Gabar Dağı’nda güvenlik güçlerinin PKK’lilere yönelik sürdürdüğü operasyonlarda dün bir grup teröristle sıcak temas sağlandı. Güvenlik güçlerinin teslim ol çağrılarına ateşle karşılık verilmesi üzerine çıkan çatışmada Piyade Asteğmen Metehan Atmaca (25) şehit oldu. Bölgede çatışmanın devam ettiği bildirilirken operasyon bölgesine hava destekli birliklerin sevk edildiği kaydedildi. Hatay’ın Hassa ilçesinde Amanos Dağları Hacılar köyü kırsal kesiminde devriye görevi yapan jandarma ekibi, bir grup teröristle karşılaştı. Jandarmanın “dur” ihtarına teröristlerin ateş açarak cevap vermesi üzerine çıkan çatışmada, jandarma er Salih Boramanlı (21) ağır yaralandı. Hastaneye kaldırılan Boramanlı, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Şehit Boramanlı’nın cenazesinin Ordu’nun Ünye ilçesi Çatallı köyünde toprağa verileceği bildirildi. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeki toplumsal hareketlenme sürüyor Hafta sonu 4 yerde miting ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşırken yurdun dört bir yanındaki eylemlilik sürüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın abartıldığını savunduğu Cumhuriyet Mitingi’ne, resmi kayıtlara göre bir milyon 170 bin kişi katılırken, Google Earth’e göre sayı bir milyon 480 bin oldu. Tandoğan Meydanı’nda 14 Nisan’da gerçekleştirilen “Cumhuriyet Mitingi”nin yankıları sürerken, yurdun dört bir yanından “ulusal uyanış” kapsamında yeni adımlar atılıyor. Erdoğan’ın, gazetelerin Cumhuriyet Mitingi’ne katılımı abarttığı yönündeki ifadelerine karşın, resmi yazışmalarda mitinge katılan kişi sayısının bir milyon 170 bin olduğu belirtildi. Google Earth’ün uydu sayımına göre ise mitinge 1 milyon 470 bin kişilik katılım gerçekleşti. Başkentteki mitingin başarısının ardından, İstanbul’da geniş katılımlı bir miting düzenlenmesi için çalışma yürütülüyor. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği öncülüğünde Çağlayan Meydanı’nda gerçekleştirilecek mitinge, “Tam bağımsız laik, çağdaş Türkiye için... Ülkenin ve ulusun bölünmez bütünlüğü için... Cumhuriyetimizin kazanımlarına ve kurumlarına sahip çıkmak için... Tam anlamında demokratik, laik, sosyal hukuk devleti için” çağrısı yapılıyor. Cumartesi üç eylem Öte yandan Burhaniye Atatürkçü Düşünce Derneği ve Burhaniye CUMOK öncülüğünde, “Cumhuriyet Mitingi Körfez Buluşması” gerçekleştirilecek. TGB de aynı gün başkentte Ata’ya yürüyecek. ADD, CHP, DSP ve İP Datça ilçe örgütleri, CUMOK’un önerisiyle Cumartesi günü “Cumhuriyet Mitingi” gerçekleştirecek. Mustafa Balbay’a Türkçe Ödülü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Karamanlılar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, gazetemiz yazarı ve Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’a “Türkçe Ödülü” verdi. Ankara’daki Karamanlıların kurduğu derneğin cumartesi akşamı Otel 2000’de düzenlenen özel gecesine, Karaman’dan yöneticiler ve yerel önderler de katıldı. Dernek yöneticileri Türkçenin Anadolu’ya yerleşmesinde en önemli rolü oynayan Karamanoğlu Mehmet Bey’in anısına ilk kez Türkçe özel ödülü koyduklarını, ödülü bu yıl dernek yönetiminin oybirliğiyle Balbay’a vermeyi kararlaştırdıklarını söyledi. Balbay, ödül töreninde yaptığı konuşmada, gazeteci olarak zaman zaman değişik ödüllere değer görüldüğünü ancak kullandığı dil nedeniyle aldığı ödülün çok anlamlı olduğunu söyledi ve “Bu ödül aynı zamanda benim için ciddi bir sorumluluk. Dünyanın en güzel dillerinden biri olan Türkçeyi en iyi şekilde kullanmaya daha çok özen göstereceğim. Türkçemiz bizim ses bayrağımızdır” dedi. Bu yıl Karaman’ın kuruluşunun 4500. yılı kutlanacak. İsrail’de son ziyaret ettiğimiz yer Abu Goş kasabası oldu. Bir Toros yaylasını andıran Abu Goş, Kudüs’e 13 kilometre uzaklıkta. 1520’li yıllarda Yavuz Sultan Selim tarafından bir grup Çerkez (kendileri kasaba isimlerinin bir Kafkas milliyeti olan İnguşlardan geldiğini söylüyorlar) Müslüman vergi toplamak amacıyla bölgeye yerleştiriliyor. İsrail kayıtlarında köy diye anılsa da 7 bin nüfusu, 1993 yılından itibaren bağımsız yerel konsey tarafından yönetilen yapısıyla bir kasaba. Nüfusun tamamı Müslüman ve Çerkez. 600 yıldır kendi aralarında evlilik yaptıkları için hiç karışmamışlar. İlginç olan tarafı, bunca kargaşa, savaş, değişen devletlere rağmen yerlerinden hiç olmamaları ve rahat bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri. Abu Goş’ta bizi Milli Eğitim ve Kültür Müdürü İsa Jaber ve eşi Emel birlikte evlerinde ağırladılar. ??? İyi Türkçe bilen İsa Jaber, tarihi gelişme içinde Araplaştıklarını ve kendi İsrail’de Bir Çerkez Kasabasında lerini Arap olarak kabul ettiklerini ifade etti. Kendisi Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nin Siyasal Bilgiler Bölümü’nü bitirmişti. Kızı da Türkiye’de okuyordu. Çatışan iki tarafın arasında kalmanın acısını ve gerginliğini yaşıyorlardı. “Devletimiz ile milletimiz arasında sıkışıp kaldık. Akrabalarımızın bir kısmı şimdi İsrail devletinin yaptırdığı duvarların arkasında kaldı. 23 Nisan İsrail’in milli günlerinden birisi, güvenlik nedeniyle duvarların arkasında kalan akrabalarımız oradan çıkamayacaklar ve onlarla görüşemeyeceğiz. Size bizim durumumuzu ifade eden gerçek bir öykü anlatayım. İki Arap kardeş, Kudüs’te birbirine yakın iki market açmışlardı. Birinci İntifada’dan sonra bir intihar bombacısının çarşıda patlattığı bomba sırasında kardeşlerden biri yaşamını yitirdi. Diğer kardeşi patlamayı duyunca kardeşime ne oldu diye koşarak olay yerine gelince İsrailliler onu da bombacı sanıp üzerine atıldılar ve öldüresiye döverek ağır yaraladılar. Altı ay hastanede yattı. Onların annesinin yerine kendinizi koyun, bir oğlunu Filistinli bombacılar öldürdü, diğerini ise İsrailliler ağır yaraladılar. İşte bizim durumumuz bu.” ??? Filistin yerleşim yerlerinin dışında İsraillilerin egemen olduğu bölge içinde 1 milyon 200 bin Arap yaşıyor. Belki de en büyük sıkıntıyı bunlar çekiyorlar. İsrailliler arasında yaşayan Araplar hep ikinci sınıf yurttaş durumunda. Ayrımcılığa uğradıkları gibi, potansiyel suçlu muamelesi görüyorlar. Ayrıca diğer yerleşim yerlerindeki Filistinliler tarafından da güvenilmez kabul ediliyorlar. İsrail, tam anlamıyla bir güvenlik devleti. Silahlı sivil muhafızlar her yerde ağır silahlarla dolaşıyorlar. 2 milyar dolar harcanarak yapılmış, İsraillilerin deyişiyle “güvenlik duvarları”, Filistinlileri belli bir alana hapsetmiş durumda. Bu duvarların örüldüğü bölgeleri gezerken, İsraillilerin “Artık iki ayrı devlet dışında bir çözüm yok” değerlendirmelerini düşünüyorum. İnsan ister istemez, bu duvarlar acaba İsraillilerin Filistinlilere kuracakları devlet için uygun gördükleri toprak parçaları mı diye bir duyguya kapılıyor. ??? Tabii İsrailliler açısından Filistinlilerle ilişki açısından olayın iki boyutu bulunuyor. Bir, boyutu duvarlar içine hapsettikleri Filistinliler. Onların artık ayrı devleti olması gerektiğine karar vererek bir noktaya varmışlar. Olayın ikinci boyutu ise İsraillilerle şu anda birlikte yaşayan 1 milyon 200 bin Arap. Nüfusu hızla artan bu topluluğu da potansiyel bir tehdit olarak görenlerin sayısı az değil. ??? İsrail’e yaptığımız bir haftalık gezi üzerine nasıl bir değerlendirme yapa bilirim: İsrail’de ciddi bir korku havası sezdim. Çevrelerinin yüz milyonlarca Arapla kuşatılmış olması nedeniyle onlarda “Ya bir gün koşullar denk gelirse bize neler yaparlar?” endişesi ciddi bir endişe olarak ifade ediliyor. İsrail, bölgedeki diğer ülkelerle karşılaştırılırsa, gelişmişlik düzeyi ve yaşam kalitesi olarak bir Avrupa ülkesi düzeyinde. Bir yönüyle bakıldığında demokratik bir devlet gibi çok partili parlamenter düzen tıkır tıkır yürüyor. Bir yönüyle baktığınızda ise ciddi bir polis devleti görüntüsü veriyor. Türkiye’ye olağanüstü bir önem veriyorlar ve bunu kimle karşılaşırsanız karşılaşın, üzerine basarak söylüyorlar. Yılda 450 bin turistin Türkiye’ye gitmesi, nüfuslarıyla karşılaştırılırsa büyük bir oran anlamına geliyor…. ??? İsrail en azından benim açımdan beklediğimden, uzaktan yaptığım değerlendirmelerden farklı bir ülke. Bu izlenimlerimi yeri geldikçe anlatmayı sürdüreceğim… CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle