17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 MART 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Müjgan Suver, kamusal alanda tesettürlü lehine çifte standart uygulandığını söyledi 7 D SP 8 NİSAN’DA, ADD 14 NİSAN’DA MEYDANDA ‘Ayrımcılığa son verilsin’ LEYLA TAVŞANOĞLU “Ulusal Kadın Politikaları Eylem Planı” adlı bir kitap okudum. Hazırlayan Marmara Grubu Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı’nın AB ve İnsan Hakları Platformu Başkanı Müjgan Suver. Büyük bir emeğin ürünü. Psikolog olan Müjgan Suver’le konuşuyoruz. Kadının Türkiye’de her sektördeki içler acısı durumunu anlatıyor. Bu arada söz, 7 Mart’ta TBMM’de düzenlenen kadın özel oturumunda kadınlara uygulanan kıyafet ayrımcılığına geliyor. Suver diyor ki: “Ayrımcılığa derhal son verilmelidir. Bir kurumda geçerli kurallar neyse o uygulanır. Çağdaş giyimli kadınla tesettürlü kadın arasında ayrımcılık yapılamaz. Kadınerkek herkese kurallar eşit olarak uygulanır.” Suver’le konuşmamız şöyle gelişiyor: “Ulusal Kadın Politikaları Eylem Planı” başlıklı bir kitap hazırladınız. Bunun hazırlığı ve yazımı süresince çok da uğraştığınızı, titizlik gösterdiğinizi biliyorum. Kitabı hangi mülahazalar sonucu hazırladınız? SUVER Vakfımız bildiğiniz gibi 2000 yılından beri bu konuyla ilgilenmektedir. 2000’de vakfın AB ve İnsan Hakları Platformu kurulmuştu. Yola çıktığımızda gördük ki kadının insan hakları ne yazık ki toplumumuzda en az konuşulan konu. İlk sorduğunuzda kadın ya da erkek olsun, konuyla ilgili herkeste mutabakat varmış gibi görünse de öyle değil. Tanzimat’tan beri Türkiye’de kadın hareketi var. Ama belki kullanılan taktikler yanlıştı. Belki konjonktür uygun değildi. Ortadoğu bölgesinin bir parçası olarak da Türkiye’yi düşünürsek gelenek, din ve ekonomik baskılar nedeniyle kadın gerekli çıkışları sağlayamamıştır. Ama yineliyorum. Son yıllarda Türkiye’de canlı bir kadın hareketi görüldü. Ben bunu her zaman AB süreciyle de paralel görüyorum. AB sürecinde uyum yasalarına hız verilmesi kadınlar olarak bizim işimizi de kolaylaştırdı. Bu inkâr edilemez. Psikolog Müjgan Suver, yazarımız Leyla Tavşanoğlu’na konuştu. tak konu yok. Kadınlar kendi aralarında daha fazla bölünmüşler. Kadının kadınla rekabeti diye bir başlık var. Erkekler arası rekabet olsa da görünürde değil. Bizimki daha görünürde. Vurguluyorum, kadınlar arasında ortak bir konu yok. Öte yandan bilgiyi paylaşmakta hâlâ bütün toplumumuzda sorunumuz var. Bilgiyi üretsek de bunu kendimize saklıyoruz. Bilgiyi dağıtırsak çoğalacağını göremiyoruz. Oysa bilginin üzerine bir başkası eklemeler yaparak geliştirir ve nihai hedefe götürebilir. Saklı kalan bilgi sadece sizin tekelinizde kalır. Kadınlara dönersek, farklı bir yerde birleşmemiz gerekiyor. Bana göre Türkiye’nin geleceği kadınları daha çok birleştiren bir konu. Türkiye’de özellikle AKP hükümetiyle birlikte tesettürlü kadınlar ve çağdaş giyimli kadınlara toplum içinde farklı muameleler edilmeye başlandı. Bunu en belirgin biçimiyle Ankara’da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutla malarında TBMM’de gördük. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? ‘K SUVER Çok güzel bir noktaya parURALLAR HERKESE EŞİT UYGULANMALI’ mak bastınız. Bu artık gündelik yaşamımızda her zaman karşılaştığımız bir davranış biçimi haline geldi. Psikolojide yeri vardır. Eğer insanları “onlar ve biz” diye bölüyorsanız, bunun birinci nedeni birbirinizi iyi tanımamanızdır. Birbirinizi iyi tanımayınca farklı önyargılar geliştiriyorsunuz. Toplumda tek, çağdaşlığın fotoğrafının olabilmesi için bir yerde sınırlarımızı belirlememiz gerekir. O yer ortak yaşam alanımızdır. Bunu da kamu alanı diye isimlendiriyoruz. Ortak yaşam alanı içinde belli kuralların geçerli olması gerekir. Anayasamızda da bu çerçeve, sınır belirlenmiştir. TBMM de ortak bir kültür alanıdır. Bunun için de bir iç tüzük var dır. Biz 7 Mart günü Ankara’ya giderken son derece iyi niyetliydik. Gazetelerin yazdığı gibi kesinlikle hiçbir provokasyon amacımız yoktu. Bir kere, TBMM’nin tarihinde ilk kez bir kadın özel oturumu yapılacaktı. Bunu sağlayanlar da TBMM Başkanı Bülent Arınç ve CHP milletvekili Gülsün Toker Bilgehan’dı. Biz grup olarak TBMM’ye geldiğimizde milletvekili arkadaşlarımızın sekreterleri aşağı inip bizi karşılamasalardı içeriye girişimiz gerçekten çok zor olacaktı. Dinleyici localarının önüne çıktığımızda bizden mantolarımızı, pardösülerimizi çıkartmamız istendi. Kurallara saygımız sonsuz olduğu için istenileni yaptık. Tam o anda şapka krizi çıkmadı mı? SUVER Birkaç arkadaşımızın başında şapka vardı. Locaya girerken bir arkadaşımızın sesinin yükseldiğini duyunca müdahale etmek zorunda kaldım. Bana şapkaların çıkartılmak istendiğini söyledi. Görevli memurla konuştuğumda içtüzüğün böyle gerektirdiğini anlatınca arkadaşlarımdan şapkalarını çıkarmalarını istedim. Memura da içtüzüğün hangi maddesi gereğince içeriye şapkasız girilmesi gerektiğini sordum. TBMM’ye gitmeden önce içtüzüğü okumuştuk. Bizimle ilgili bir tek 169. maddeyi gördük. Orada da kıyafetle ilgili herhangi bir direktif yoktu. Yine de itiraz etmedik. Ama içeriye girince gördük ki dinleyici localarında pek çok başı bağlı, tesettürlü, yani manto ve pardösüleri üzerlerinde kadın oturuyor. İşte, itirazlar buna oldu. Kurumların kurallarına hiçbir itirazımız yok. Tam tersine destekliyoruz. Ama bu kurallar kadın erkek herkes için eşit olmalıdır. Köşk seçimi öncesi birlik mitingleri ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DSP’nin 8 Nisan günü Sıhhiye Meydanı’nda “Şimdi birlik zamanı” çağrısıyla ve ADD’nin de 14 Nisan’da Tandoğan Meydanı’nda “Cumhuriyet Mitingi” adıyla düzenleyeceği eylemlerle, yurttaşlar Çankaya tartışmaları sürecinde seslerini yükseltecek. DSP, “güçlerin bölünmemesi için” 8 Nisan’daki mitingin iptal edilmesi isteğini, “Birden fazla uyarı daha iyidir” gerekçesiyle kabul etmedi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise “14 Nisan günü CHP’li arkadaşların mitinge katılması doğaldır” dedi. Cumhurbaşkanlığı seçim süreci 16 Nisan’da resmen başlıyor. Seçim sürecinde seslerini yükseltecek yurttaşlar da önce DSP’nin 8 Nisan’da Sıhhiye Meydanı’nda “Şimdi birlik zamanı” çağrısıyla düzenleyeceği mitinge katılacak. ADD de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Çankaya yolunu kesmek ve “ülkemizin ve ulusumuzun bölünmez bütünlüğü için, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti için, tam bağımsız ve aydınlık bir Türkiye için, Cumhuriyetimizin kazanımlarına, kurumlarına sahip çıkmak ve ‘İrticaya hayır’ demek için” 14 Nisan Cumartesi saat 11.00’de Tandoğan’da “Cumhuriyet Mitingi” yapacak. “Güçlerin bölünmemesi” gerekçesiyle DSP mitinginin iptal edilmesi için bazı girişimler oldu, ancak sonuç alınamadı. DSP Genel Sekreteri Ahmet Tan, mitinglerinin iptal edilmesi isteğinin doğru olmadığını söylerken şu görüşleri dile getirdi: “Bu iş bir atımlık barutla olmaz. Birden fazla miting yapılması daha doğru olur. Haftalar önceden miting için Sıhhiye Meydanı alındı, bu bir fırsat. Önemli olan, toplanacak insanların büyüklüğü, ihtişamı. İki miting aynı gün olsa bölünebilir, ama aynı gün değil. ” DSP mitinginde “Şimdi birlik zamanı” teması işlenecek. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, miting öncesinde “Deniz Baykal da mitinge katılsın, yüz binlerce kişi birlikte yürüyelim” çağrısı yaptı. AÇIKLAMA Gazetenizin 22.03.2007 tarihli nüshasının 7. sayfasında yayımlanan “İÜ’de Skandal SoruşturmaYurtdışındaki öğrenci Beyazıt’ta teşhis edildi” başlıklı haberde, Günay Dağ’ın yurtdışında bulunduğu sırada karşıt görüşlü öğrenciler arasında çıkan kavgaya karıştığı iddiasıyla üniversite yönetimi tarafından okuldan atıldığı; ancak Günay Dağ’ın olayın yaşandığı tarihte Yunanistan’da bulunduğunu kanıtlamasına karşın kararın değiştirilmediği; bunun da İstanbul Üniversitesi’ndeki kamera sisteminin keyfiliğini ortaya çıkardığı ileri sürülmektedir. Bu haber, “Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olmaksızın yayımlanamaz” temel meslek ilkesi ihlal edilerek, haberde yer verilen iddiaların doğruluğu araştırılmadan yapılmış olup, içerdiği tek doğru bilgi Günay Dağ’a “Yükseköğretim Kurumundan Çıkarma” disiplin cezası verildiğidir. Bunun dışında haberde yer verilen tüm hususlar, soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan ve soruşturulmuş olsa idi doğru olmadığı kolaylıkla tespit edilebilecek olan asılsız iddialardır. Zira, 1. Günay Dağ’a “Yükseköğretim Kurumundan Çıkarma” disiplin cezası, 08.11.2006 tarihinde bir özel güvenlik görevlisinin darp edilmesi ve 16.11.2006 tarihinde özel güvenlik görevlilerinin tehdit edilmesi olayına karıştığı iddiasıyla hakkında açılan disiplin soruşturması sonucunda 09.01.2007 tarihli Fakülte Disiplin Kurulu Kararı ile verilmiştir. Dolayısıyla Günay Dağ’ın yurtdışında bulunduğu sırada, 14.12.2006 tarihinde meydana gelen olaya karıştığı gerekçesiyle okuldan atıldığı iddiası tümüyle asılsızdır. 2. 14.12.2006 tarihinde meydana gelen olay hakkında yapılan disiplin soruşturması sonucunda (Günay Dağ, bu soruşturma kapsamında yer almamıştır.); bu konu ile ilgili herhangi bir öğrenciye disiplin cezası da verilmemiştir. Prof. Dr. Mesut PARLAK İstanbul Üniversitesi Rektörü ‘TOPLUM İÇİNDE İPLERİ GERMEYE ÇALIŞIYORLAR’ Kadın üzerinde manto, pardösü, başında sıkmabaş var yani tesettürlü olduğu için girecek, ama çağdaş giyimli kadın şapkasını, mantosunu çıkarmak zorunda bırakılacak. Bu nasıl bir çifte standart? Bu toplum içinde ipleri germeye çalışmak değil midir? SUVER Bu ayrımcılıktır. İpleri germek olarak da ifade edebilirsiniz. Ben daha iyi niyetli davranıyorum. Belki memurlara şunları yapın, şunları yapmayın diye sözlü direktif verilmiş olabilir. İnsanlar bazen de kendi kanaatlerine göre, önyargılarla durumları farklı yorumlarlar. Zaten görevli memura, “Size bu direktifi kim verdi”diye sorduğum zaman, “Bize böyle söylendi” dedi. Amirinin kim olduğunu sorduğumda da boynunu büktü: “İsmini veremem. Ben biliyorum. Bu kabak yine benim başıma patlayacak.” Oturum bitip aşağı indiğimizde birçok gazeteci ve TV kamerasıyla karşılaştık. Bizim grup beni sözcüleri seçti. Ben de yukarıda olanları konuyu saptırmadan anlattım. Esas var olan sorunu ortaya koymaya çalıştım. Yani ayrımcılığa hayır. Kurum kuralları herkese, kadın erkek için eşit biçimde uygulanır. Medyada yaşananlar çok farklı aksettirilmedi mi? SUVER Ben ertesi sabah başka bir toplantı için Azerbaycan’a gitmiştim. Döndüğümde gördüm ki basın ve medyada yaşananlar çok farklı biçimde ortaya konmuş. Bana göre en güzel başlık şuydu: “Şapka dışarı, başörtüsü içeri” Ayrımcılık yapılıyor. Bu gerçek ortaya çıkmıştır. Hatta havaalanlarında güvenlik kontrolleri sırasında aynı uygulamalar yapılıyor. Çağdaş giyimli kadınlardan manto ve pardösülerini çıkarmaları isteniyor. Ancak tesettürlü kadınlar hiçbir şeylerini çıkarmadan güvenlik kontrolünden geçiriliyor. Yasalarda yanlış uygulamalar varsa bunların da düzeltilmesi yoluna gidilecektir. AB uyum yasaları buna çok güzel cevap veriyor. Değişen yasalar çerçevesinde personelin eğitilmesi konusu vardır. Tahmin ediyorum, bu husus ihmal ediliyor. Yasaları değiştirmek kolay, ama zihniyetleri değiştirmek zordur. Onun için eğitim şarttır. İnsanlarımızı eğitimden geçirmek zorundayız. Bu tür olayların engellenmesi için de Eşitlik Kurumu’nun kurulması şarttır. ‘K ADINLAR ARASINDA ORTAK KONU YOK’ Nüfusun yaklaşık yüzde 52’si kadın. Ama kadın Türkiye’de siyasette ve medyada karar mekanizmalarında yok. Siz buna neden olarak bir tez geliştirdiniz. Erkeklerin ortak konuları futbolken ve bütün ciddi konuları konuşurken, araya futbolu da serpiştirirlerken kadınların birbirleriyle dayanışma sağlayabilecekleri ortak bir konuları olmadığını düşünüyorsunuz. Bu tezinizi biraz daha açar mısınız? SUVER Doğru. Marmara Vakfı olarak Başbakan Erdoğan’ı ağırladığımız toplantıda da sonlara doğru futbol konuşuldu. Birliktelik doğuran sohbetleri oluşturdu. Kadınlar arasında ise böyle bir or CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle