24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ARALIK 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Gelecek yıl dakikada 106 bin 544 YTL, saniyede ise 1775 YTL faiz ödemelerine harcanacak 13 ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK 2008’de de faize çalışılacak ANKARA (AA) Türkiye İşçi Emeklileri Derneği (TİED) tarafından yapılan çalışmada, Türkiye’nin gelecek yıl dakikada 106 bin 544 YTL, saniyede 1775 YTL faiz ödeyeceği belirtilerek, gelecek yıl tahminlerine göre, fert başına düşen faiz yükünün 767.1 YTL, dört kişilik aile başına düşen yükün de 3 bin 68.5 YTL olacağı belirtildi. TİED’in Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı verilerine dayanarak yaptığı Türkiye’nin borç faizi ödemeleriyle ilgili çalışmasının sonuçlarını açıklayan TİED Genel Sekreteri ve Ankara Şube Başkanı Recep Orhan, Türkiye’de iç ve dış borçların sadece faizlerine ödenen tutarların adeta CHP’de Açılım İçin Hasan Bülent Kahraman, Sabah gazetesinde, 21 ve 23 Kasım günleri yazdığı yazılarda, CHP’yi konu alıyor. “Bu CHP…” başlıklı ilk yazıda, bilinenler sıralanıyor. CHP’nin “ideolojik olarak tıkandığı”; “…kendi içinde ve genetik yapısında önemli bir toplumsal dönüşüm anlayışını barındırsa bile.. bütünü bütününe statükocu” olduğu, “tek adam partisine dönüştüğü” vurgulanıyor. “Ve şimdi…” alt başlığıyla da parti içi muhalefet eleştiriliyor. İkinci yazıda “CHP sola kayabilir mi?” sorusuna yanıt aranıyor. “Parti hem antidemokratiktir hem de iç ilişkileri açısından lümpen bir tabana dayanmaktadır” denildikten sonra, “Değişim ancak partinin dışındaki bir oluşumun CHP’ye aşılanmasıyla mümkün olacaktır” çözümüne ulaşılıyor. ??? Yazarın CHP ile ilgili söyledikleri, çok büyük ölçüde yönetimin değişmesini isteyenler tarafından da dile getirilmektedir. Üstelik bu değişim istemleri, Kahraman’ın sandığı gibi bugün başlamış değildir. Parti içi gelişmeleri yakından izleyenlerin kolayca saptayabileceği gibi, CHP’de parti içi muhalefet, 2004 Martı’nda yapılan yerel seçimlerden hemen sonra başlamıştır. Parti kimliğinin korunması kaygısı ve seçimlerde başarı amacıyla muhalefetin seçimlerden önceki sorumlu tutumu, yok sayılmasına neden olmamalıdır. Kaldı ki 22 Temmuz seçimlerinden bu yana ülke muhalefetsizdir ve CHP üst yönetimi, üyelerin ve örgütlerin haklarını, en temel hukuk ilkelerini bir tarafa bırakarak acımasızca çiğnemektedir. Bu noktalar bir yana, Kahraman’ın önerdiği, “partinin dışındaki bir oluşumun CHP’ye aşılanması” biçiminde bir çözümün de benimsenmesi ve özellikle de uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Çok iyi bilinir ki hiçbir kurumsal yapı, yalnızca, “dışındaki bir oluşumun aşılanmasıyla” değişip gelişemez. Yapının iç devingenliği ve bunu ateşleyecek değişkenleri, değişimi sağlayacak asıl etkenlerdir. Bilimsel kural budur. CHP dışında bir oluşum, her şeyden önce “nasıl ve kimler tarafından” sağlanacak ya da yapılacaktır? Oluşumun ideolojisi ve kadroları nasıl, hangi süreçlerin işletilmesiyle CHP’ye, Kahraman’ın deyişiyle “aşılanabilir” bir duruma gelecekler ve aşılanma işlemi nasıl yapılacaktır? Kaldı ki Kahraman’ın, yazısında “değişimin toplumsal boyutu” alt başlığıyla verdiği Bülent Ecevit örneği de “dışardan aşılama” yaklaşımıyla uyuşmuyor. ??? Kahraman, öyle anlaşılıyor ki CHP’siz bir sol açılım olamayacağının da farkındadır. Ancak öngördüğü çözüm, doğru ve yapılabilir değildir. Kurultay sürecine 1 Ekim’de giren CHP’de, Samsun Milletvekili Haluk Koç, parti içi muhalefetin büyük ölçüde desteğiyle genel başkanlığa adaydır. Kahraman’ın ve onun gibi, ülkemizde solun gelişmesini istediğinden kimsenin kuşku duymayacağı kişilerin, muhalefetin, öncelikle söylemini ya da temel önermelerini göz ardı etmemeleri gerekir. Koç ve arkadaşları, CHP’nin yeniden etkinleşmesi için, parti içi demokrasinin tüm boyutlarıyla yaşama geçirileceğini; ortak akıl ve katılımcı anlayışla politika üretileceğini; önce CHP’de, sonra solda birliğin sağlanacağını belirtiyor. Adaylık açıklamasında Koç, 12 Eylül ile hesaplaşma gereğini; yargı bağımsızlığını; “demokratikleşme ile hızlı ekonomik gelişmenin yalnız ve ancak Cumhuriyetin temel değerleri ile sosyal demokrasinin eşitlik, özgürlük, dayanışma ve barış ilkelerinin bireşimi sonucu yaşama geçirilebileceğini” vurguluyor. Gerçekte, Kahraman’ın ilk yazısında vurguladığı “CHP’nin genlerinde var olan toplumsal dönüşüm” anlayışı, Koç ve arkadaşlarının asıl çıkış noktasıdır. İşsizliğe kesin çözümü; ekonomik ve toplumsal ilerlemenin insana yatırımı esas alması gerektiğini; kadınerkek eşitliğini; yoksulların, dışlanmışların hakları olan gelir, iş ve barınma olanaklarına kavuşturulmalarını; demokrasinin kurumsallaşması gereğini dile getiriyor. Kültürel farklılıklarımızı, birlikteliğimizin ve demokrasimizin güç kaynağı sayan Koç, Türkiye’yi ekonomisiyle küresel güç yapmayı; gençlerin girişimciliğinin destekleneceğini; sosyal adaletin kurumsallaştırılacağını; ülkemizin AB’ye tam üyeliğini yalnızca çağdaşlaşmanın öncü siyasal gücü olan CHP’nin sağlayacağını özenle altını çizerek vurguluyor. Hasan Bülent Kahraman’ın ve bu konuda çaba harcayanların, ülkemizde güçlü bir sosyal demokrat siyaset oluşumuna yapacağı çok olumlu katkılar vardır. Ülkenin koşulları “Bunlar yapamaz; bunlarla olmaz” deme lüksünü vermiyor; “Birlikte ne yapalım” sorusuna yanıt aranmasını gerektiriyor. CHP, kendi iç dinamikleri ve kamuoyunun ve Kahraman’ların güçlü desteğiyle toplumsal dönüşümü sağlayacak sol kimliğine kesinlikle yeniden kavuşacaktır. Çünkü ülkenin güçlü bir cumhuriyetçisosyal demokrat muhalefete her zamankinden daha çok gereksinimi vardır. [email protected] ? Türkiye’nin gelecek yıl 60 milyar YTL’ye dayanması beklenen faiz ödemeleri, işçisinden emeklisine kadar milyonlarlarca vatandaşın da ücret ve maaşlarını eritecek. 2008’de sadece bir saniyede asgari ücretin dört katını aşan miktarda faiz ödemesi yapılacak. olarak hesaplanan “açlık sınırı”nın altında kalan ortalama 576 YTL tutarlarında aylıkla yaşam mücadelesi verdiklerini ifade eden Orhan, “Bu yetmezmiş gibi, işçi emeklileri dolaylı vergiler ve benzeri kalemlerle söz konusu faiz yükünü de karşılamaya çalışmaktadırlar” diye konuştu. Ortaya çıkan tabloda emekli, dul ve yetimlerin “nefes bile alamaz duruma geldiklerini” belirten Orhan, “Zaten giderek eriyen aylıklarımız adeta sefalet ücretlerine dönüşmüştür” görüşünü dile getirdi. Çalışmanın ortaya koyduğu çarpıcı sonuçlar şöyle: ? Bu yılın ekim ayı itibarıyla Türkiye, 44 milyar 686 milyon YTL iç ve dış borç faizi ödedi. Yıl sonu tahmini ise 52 milyar 946 milyon YTL. ? Gelecek yıl ödenecek faiz, 56 milyar YTL olacak. Bütün bu rakamlar sadece faiz ödemeleriNİ ‘’dudak uçuklatır’’ hale geldiğini söyledi. İşçi emeklilerinin yüzde 82’sinin, Türkİş tarafından 697 YTL kapsıyor. Yani ana borçlarımız bu hesapta yok. ? Türkiye, geçen 10 ay içerisinde dakikada 102 bin 78 YTL, saniyede ise 1701 YTL faiz ödedi. Gelecek yıl ise dakikada 106 bin 544 YTL, saniyede ise 1775 YTL faiz ödeyeceğiz. ? Geçen yılın sonu itibarıyla dakikada 1425 YTL faiz ödemiştik. 73 milyon nüfuslu Türkiye’de, kişi başına düşen faiz ödemesi yükü ise 2007 yılının 10 aylık dönemi için 612.1 YTL. Yani bir başka ifadeyle dört kişilik bir ailenin üzerine düşen faiz yükü 2 bin 448.4 YTL. ? Tahminlere göre gelecek yıl bu rakamlar fert başına 767.1 YTL ve dört kişilik aile başına 3 bin 68.4 YTL olacak. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Annapolis barış zırvasından (pardon zirvesi diyecektim) Filistin tarafı zararla çıktı, Araplar aşağılandılar. Zirve sonrası yorumlarda ve tartışmalarda Türkiye’nin adı ise hiç geçmiyor. Belki bir kez geçmiştir, Suriye’nin vaatlerle kandırılarak zirveye katılmasının sağlanması bağlamında… Buna karşılık ABD ve İsrail tarafı sonuçlardan hoşnut görünüyorlar. İroni şu ki (eğer böyle şeyleri hâlâ ironi olarak görecek enerjimiz kaldıysa) “barış sürecini” yeniden başlatmak iddiasıyla tasarlanan Annapolis zirvesi, biri İran’a yönelik diğeri de Filistin’de bir iç savaş olmak üzere iki savaş olasılığını birden güçlendirmeyi başardı. kimi görevliler, böyle bir operasyonun, Abbas’ın de işini kolaylaştıracağını savunuyorlarmış (Jarusalem Post, 28/11). Annapolis toplantısı sonrasında, Bush’un okuduğu ortak açıklama metnine bakınca, fiyaskonun boyutları daha bir belirginleşiyor. Abbas, Filistin halkına, barış sürecinin Filistin devletinin sınırları, Kudüs’ün statüsü, sürgünlerin geri dönmesi gibi ana konuları kapsayan prensipleri içermeyen bir anlaşma metni oluşmadan Annapolis’e gitmeyeceğine söz vermişti. Bush’un okuduğu metinde bu konulara değinilmiyor bile. Ama, Bush İsrail’i tanımlarken “Yahudilerin anavatanı” ifadesini kullandı. Diğer bir deyişle bir cümlede hem göçmenlerin geri dönmesini engelleyecek hem de Al Ahram’dan Al Naami’nin işaret ettiği gibi bir etnik temizliğe olanak sağlayacak anlamı yaratmış oldu. Bu anlamı benimserse, İsrail 1948’de gitmeyip kalan Arapları, yabancı unsur kabul ederek sınır dışı edebilir… Ramallah’taki Filistin yönetiminden kimi üst düzey görevliler, “Mahmut Abbas zirveden tümüyle uzak kalsaydı belki de daha iyi etmiş olurdu” diyorlarmış (Ali Waket, Yedioth.net, 28/11). Ali Waket, bu görevlilerin, Bush’un Annapolis’te barış süreci için tek yönlendirici olarak “Yol Haritasını” kabul etmesinden hareketle, şimdi “İsrail 2008 sonuna, hatta sonsuza kadar, Filistinlilerin anlaşma gereğince üstlerine düşeni yapmadığını iddia [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com şurken, “Annapolis’in yerleşimlerin Batı Yakası’na doğru genişlemesine olanak sağlayacağını” savunuyordu (Al Ahram Weekly). cı yorumları, Haaretz, Financial Times, Washington Post’tan Ignatius ve Martin Indyk de yapıyor. Suudi parasıyla çıkan Al Hayat’ta yayımlanan bir yorumda da Suriye’nin toplantıya katılmasından hareketle “Şii Hilal’i çatlıyor mu” diye sorulduktan sonra, Annapolis öncesinde “Arap liderlerinin Suriye’yi İran’la ittifak yerine Arapların genel çıkarlarına yararlı bir politika uygulamaya ikna etmeye çalıştıkları” anlatılıyor (29/11). Belli ki Suudilerin korkusu, aşağılanmaya aldırmayacakları bir düzeye ulaşmış. Annapolis sonrası hâkim olan söyleme dikkatle bakınca, ABD medyasının, İran’ı bölgedeki terorizmin lideri, ılımlıların düşmanı olarak yeniden tanımlamaya, Suriye’den kopararak tecrit etmeye, Arap devletlerini de korkmuş koyunlar olarak bir araya toplamayı amaçladığı görülüyor. Lübnan’da yeni devlet başkanı olarak Suriye ile iyi ilişkilere sahip bir generalin adının geçmesi de bu bağlamda değerlendirilebilir. Böylece ABD’nin “İran sorunu”nu askeri operasyona uygun bir “olgunluğa” getirmeye çalıştığı söylenebilir. Ancak, ABD’nin Suriye’yi toplantıda hiç kale almadığını, Suriye’nin istediği hiçbir konuyu gündeme getiremediğini, bu nedenle kendini aldatılmış hissettiğini düşünen, örneğin Helena Cobban gibi saygın analistler de var. Just World News ve Christian Science Monitor yazarı Cobban, ABD’nin Annapolis’le ilgili olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne verdiği karar taslağını Rice hazırlamış olmasına karşın Dick Chaney bürosunun ve İsrail’in baskısıyla, cuma günü geri çekmiş olmasına da dikkat çekerek “Chaney/İsrail 1 Dünya sıfır” diyor. Şaka bir yana bu da Annapolis’in barış sürecini yeniden canlandırma iddiasının tam bir zırvalık olduğunu gösteren bir başka gösterge. Annapolis Barış Zırvası Korkmuşlar cephesi CIA Ulusal İstihbarat Konseyi’nin eski başkanı, halen Brooking Institute’de Ortadoğu politikası ile ilgili Saban Merkezi direktörü Martin Indyk’in, Bush’un Annapolis’te kendini konuya vermiş gibi görünmediğini söylemesine karşın (Council on Foreign Relations, 28/11), büyük basına bakılırsa, ABD tarafı genel olarak sonuçtan hoşnut. Ama başka bir nedenden. Sanırım en iyi New York Times’ın basitleştirme ve bayağılaştırma uzmanı Thomas Friedman koydu: “Ortadoğu uzun süredir görmediğimiz bir şeye şahit oluyor: Ilımlılar, kendilerini toplayıp kötülere karşı titrek adımlarla da olsa tavır koymaya başladılar”. Ilımlılar, başta Suudiler olmak üzere zirveye katılan Arap devletleri (Friedman değinme nezaketi göstermiyor ama sanırım Türkiye de bunlara dahil). Ama bu ılımlıları bir araya getiren, ortak bir vizyon değil, İran korkusuymuş. “Şimdilik bu korkmuşlar barışı” diyor Friedman. Annapolis’teki Filistin görüşmeci grubundan, adının açıklanmasını istemeyen bir görevli de “Araplar buraya, Yahudileri ya da Filistinlileri sevdiklerinden gelmediler. İran’a karşı ABD ile stratejik bir ittifak istiyorlar” diyormuş. “Bu Arap ulusları, tarihin kendilerini arkada bırakarak uzaklaştığını, gençlerini dinci militanlara kaptırdıklarını” düşünüyorlarmış (New York Times, 28/11). Benzer aşağılayı Mahmud Abbas fiyaskosu Arafat öldükten(!?) sonra Filistin halkı tam anlamıyla lidersiz kaldı. Arafat’ın yerine FKÖ’nün ve Filistin idaresinin başına geçen Abbas tam anlamıyla bir fiyasko oldu. Hamas, seçimleri kazandı, güçlendi ve hiç beklenmedik bir biçimde, hiç zorlanmadan Gazze’yi ele geçirdi. Abbas, ABDİsrail kuklası desek çok yanlış olmayacak, bir adam. Bu yüzden ABD, Annapolis’e yalnızca Abbas’ı çağırdı. İsrail halkının en azından yarısını temsil eden Hamas’ı görmezden gelmeye devam ediyor. Bu yüzden, Filistin halkının zirvede meşru bir biçimde temsil edilmediğini söyleyebiliriz. Dahası, Al Ahram Weekly’nin İsrail basınından aktardığına göre (29/11/07), zirvede Bush ve İsrail Başbakanı Olmert, üçlü konuşmalarında Abbas’tan bir an evvel Gazze’yi geri almasını istemişler. Diğer bir deyişle, Hamas zirveye tümüye karşı ve iyice silahlı oluğuna göre, gündemde bir Filistin iç savaşı var. Ya da Gazze’de büyük çaplı bir İsrail operasyonu. Son günlerde, İsrail savunma çevrelerinden edebilir”… “ne olup bittiğini saptayacak, kabul edilebilir bir denetleme mekanizması da yok” dediklerini aktarıyor. Kısacası Filistin cephesinde, düş kırıklığı, belirsizlik, yeni bir İsrail operasyonu ve iç savaş korkusu… İsrail tarafında da bir “şimdi ne oldu yani” havası hâkim. Likud’un sağ kanadı, “Olmert sattı” diye feryat ederek parsa toplamak istiyor. Aşırı sağcı Şas partisinin lideri, “Annapolis’tekilerin gerçeklikten kopuk olduklarını” söylüyor (Haaretz, 28/11). Çok satan gazetelerden Yedioth Ahranot’ta “Annapolis pembe dizisi” başlıklı bir yorumda “sonu gelmez zirveler dizisine bir yenisi eklendi” denildikten sonra, İsrail medyasına ilişkin, “bu kadar şamatanın nedeni, söylenecek bir şey olmamasıdır” saptaması yapılıyordu (28/11). Batı yakasındaki İsrailli yerleşimcilerin lideri Shaul Goldstein ise memnundu İsrail aşırı sağının sesi Kanal 10 TV’sinde konu ESAS NO: 2007/33 Davacı Temel Murat Doymaz, vekili Av. Sevim Aniktar tarafından, davalı Ecaterına Doymaz aleyhine açılan boşanma davasında verilen ara karan gereğince, Balipaşa yokuşu, No: 10 Gedikpaşa İst. adresinde ikamet ettiği bildirilen, davalının bu adresine tebligat yapılamadığından ve zabıtaca yapılan araştırmada da adresi tespit edilemediğinden, ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Yukarıdaki adresinde bulunduğu bildirilen, İstanbul ili, Bağcılar ilçesi, Merkez, Cilt: 67, Hane No: 260, TC No: 33802146300, BSN:10’da nüfusa kayıtlı Nikolai ve Elena kızı, 16.01.1976 doğumlu, davalı ECATERINA DOYMAZ’ın, 24/01/2008 günü, saat 1025’te yapılacak duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde HUMK’nun, 213 ve 377. maddeleri uyarınca duruşmaya yokluğunda devam edileceği ve karar verileceği hususu, dava dilekçesi, duruşma günü ve saati, tebliği yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. (Basın: 64516) BAKIRKÖY 8. AİLE MAHKEMESİ’NDEN İLA N Dosya No: 2007/275 Tal. Satılmasına karar verilen taşınmazın: Cinsi ve Niteliği: 1Denizli, Tavas İlçesi, Ebecik köyü, Yenidere Mevkii, 65 parsel sayılı, 5800,00 m2 miktarlı tarla cinsinden taşınmazın tamamı. 2 Denizli İli, Tavas İlçesi, Ebecik köyü, Kule Özü Mevkii, 420 parsel sayılı, 820.00 m2 miktarlı tarla cinsinden taşınmazın tamamı. 3 Denizli İli, Tavas İlçesi, Ebecik köyü, Dolay Bağları mevkii, 473 parsel sayılı, 12400.00 m2 miktarlı tarla cinsinden taşınmazın tamamı. 4 Denizli İli, Tavas İlçesi, Ebecik köyü, Köyiçi mevkii, 803 parsel sayılı, 660.00 m2 miktarlı bahçe cinsinden taşınmazın tamamı. 5 Denizli İli, Tavas İlçesi, Ebecik köyü, Köyiçi mevkii, 806 parsel sayılı, 300,00 m2 miktarlı avlulu kargir ev cinsinden taşınmazın tamamı. 6 Denizli İli, Tavas İlçesi, Ebecik köyü, Köyiçi mevkii, 807 parsel sayılı, 225,00 m2 miktarlı avlulu kargir ev cinsinden taşınmazın 1/2 hissesi. 7 Denizli İli, Tavas İlçesi, Ebecik köyü, Kule Özü mevkii, 983 parsel sayılı, 9390,00 m2 miktarlı tarla cinsinden taşınmazın tamamı. 8 Denizli İli, Tavas İlçesi, Ebecik köyü, İmam Armudu mevkii, 1242 parsel sayılı, 11894,00 m2 miktarlı tarla cinsinden taşınmazın tamamı. 9 Denizli İli, Tavas İlçesi, Ebecik köyü, Üç Armut mevkii, 1258 parsel sayılı, 23000,00 m2 miktarlı tarla cinsinden taşınmazın tamamı. 10Denizli İli, Tavas İlçesi, Ebecik köyü, İmam Armudu mevkii, 1329 parsel sayılı, 14217.00 m2 miktarlı tarla cinsinden taşınmazın tamamı. Kıymeti: 1Yenidere mevkii, 65 parsel 1.450,00 YTL. 2 Kule Özü mevkii, 420 parsel 246,00 YTL. 3 Dolay Bağları mevkii, 473 parsel 3.100,00 YTL. 4 Köy içi mevkii, 803 parsel 450,00 YTL. 5 Köy İçi mevkii, 806 parsel 2.000,00 YTL. 6 Köy içi mevkii, 807 parselin 1/2 hissesi 8.500,00 YTL. 7Kule Özü mevkii, 983 parsel 2.817,00 YTL. 8İmam Armudu mevkii, 1242 parsel 5.352.30 YTL. 9 Üç Armut mevkii, 1258 parsel, 9.200,00 YTL. 10 İmam Armudu mevkii, 1329 parsel 6.397.65 YTL. Önemli özellikleri: 1 Satışa konu Yenidere mevkii, 65 parsel sayılı taşınmaz, tarım arazisi niteliğindedir. Buğday, Arpa, Nohut ve Tütün tarımına elverişlidir. 2 Satışa konu 420 parsel sayılı taşınmaz, tarım arazisi niteliğindedir. Buğday, Arpa, Nohut ve Tütün tarımına elverişlidir. 3 Satışa konu 473 parsel sayılı taşınmaz, tarım arazisi niteliğindedir. Buğday, Arpa, Nohut ve Tütün tarımına elverişlidir. 4 Satışa konu 803 parsel sayılı taşınmaz, bahçe niteliğindedir. 5 Satışa konu 806 parsel sayılı taşınmaz, arsa niteliğindedir. Yola Cepheli olup, mesken yapılabilecek durumdadır. 6 Satışa konu 807 parsel sayılı taşınmaz, arsa niteliğindedir. Yola cephesi vardır. Parsel içerisinde yaklaşık 50 yıllık, 2 katlı yığma kargir tarzında yapılan 90,00 m2 oturma alanlı bir bina vardır. Zemin katı depo. 1. katı mesken olarak kullanılmaktadır. Elektrik ve suyu vardır. Tavan, taban kapı ve pencereler ahşaptır. 7 Satışa konu 983 parsel sayılı taşınmaz, tarım arazisi niteliğindedir. Buğday, Arpa, Nohut ve Tütün tarımına elverişlidir. 8 Satışa konu 1242 parsel sayılı taşınmaz, tarım arazisi niteliğindedir. Buğday, Arpa, Nohut ve Tütün tarımına elverişlidir. 9 Satışa Konu 1258 parsel sayılı taşınmaz, tarım arazisi niteliğindedir. Buğday, Arpa, Nohut ve Tütün tarımına elverişlidir. 10 Satışa konu 1329 parsel sayılı taşınmaz, tarım arazisi niteliğindedir. Buğday, Arpa, Nohut ve Tütün tarımına elverişlidir. Satış Şartları: 1) 1 Yenidere mevkii 65 parselin, Birinci Satışı 11.01.2008 günü, 10.3010.40 saatleri arasında, 2 Kule Özü mevkii 420 parselin, Birinci Satışı 11.01.2008 günü, 10.5011.00 saatleri arasında, 3 Dolaybağları mevkii 473 parselin, Birinci Satışı 11.01.2008 günü, 11.1011.20 saatleri arasında, 4 Köyiçi mevkii 803 parselin, Birinci Satışı 11.01.2008 günü, 11.3011.40 saatleri arasında, 5 Köyiçi mevkii 806 parselin, Birinci Satışı 11.01.2008 günü, 11.5012.00 saatleri arasında, 6 Köyiçi mevkii 807 parselin, 1/2 hissesinin Birinci Satışı 11.01.2008 günü, 14.0014.10 saatleri arasında, 7 Kuleözü mevkii 983 parselin, Birinci Satışı 11.01.2008 günü, 14.2014.30 saatleri arasında, 8İmam Armudu mevkii 1242 parselin, Birinci Satışı 11.01.2008 günü, 14.4014.50 saatleri arasında, 9Üçarmut mevkii 1258 parselin, Birinci Satışı 11.01.2008 günü, 15.0015.10 saatleri arasında, 10İmam Armudu mevkii 1329 parselin, Birinci Satışı 11.01.2008 günü, 15.2015.30 saatleri arasında, Tavas Belediyesi Toplantı Salonunda açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartıyla, yukarıda belirtilen bütün taşınmazlar 21.01.2008 günü ve her taşınmaz yukarıda belirtilen aynı saatleri arasında, Yine Tavas Belediyesi Toplantı Salonunda, ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacağı ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2) Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Damga vergisi, KDV ve tapu alım harcı ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler, Tapu satım harcı ve tellaliye resmi satış bedelinden ödenir. 3) İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını, dayanağı belgeler ile onbeş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi taktirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaştırmadan hariç bırakılacaklardır. 4) İhaleye katılıp, daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan, tüm alacılar ve kefilleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıcı temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi, ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5) Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, gideri verildiği taktirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6) Satışa iştirak edenlerin, Şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2007/275 Tal. sayılı dosya numarasıyla Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 14.11.2007 (İc. İfl. K. 126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Adlarına tebligat yapılamayan ilgililere gazete ilanı tebligat yerine geçerlidir. (Basın: 64138) TAV AS İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI ESAS NO: 2007/350 KARAR NO: 2007/921 İLAN METNİ: Karabük, Yenice, Bağbaşı köyü, C.8, H.32’de nüfusa kayıtlı Nevzet ve Günay’dan olma 04.07.1987 d.lu HANİFE DERELİ’nin rahatsızlığı nedeniyle hacir altına alınarak kısıtlanmasına, kendisine Çankırı, Çerkeş, Gökçeler Köyü, C.27, H.27’de nüfusa kayıtlı Nevzet ve Günay’dan olma kardeşi, 28.12.1980 d.lu AJDA TABAK’ın vasi olarak tayinine karar verilmiştir. İlan olunur. (Basın: 64567) BAKIRKÖY 3. SULH HUKUK MAHKEMESİ ESAS NO: 2006/177 KARAR NO: 2007/34 Mahkememizin, yukarıda esaskarar numarası yazılı, davasmda 14.02.2007 tarihli karar ile Mahkememizin Görevsizliğine, karar kesinleştiğinde dosyanın görevli ve yetkili KARTAL SULH HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine, dair verilen karar davalılardan TURGUT MUHARREM ŞERMET’e tebliğ edilmemiş olup, adresi meçhul kaldığından tebligat yerine geçmek üzere davalı TURGUT MUHARREM ŞERMET’e İLAN’en tebliğ olunur. (Basın: 64542) KARTAL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ KARTAL 1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ’NDEN KREDİ KARTI YILLIK ÜCRETİ ÜSKÜDAR 2. AİLE MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2006/79 KARAR NO: 2007/579 Davacı Özlem Türk tarafından, davalı Mustafa Türk aleyhine açılan boşanma davasında, 07.11.2007 tarih, 2006/79 Esas2007/579 Karar sayılı karar uyarınca; HÜKÜM: 1 Açılan davanın KABULÜNE, 2 Giresun ili, Dereli İlçesi, Meşeliyatak Köyü, Cilt No: 27, Hane No: 22, BSN: 126, T.C. No: 52174374890 da nüfusa kayıtlı Ali ve Şahinur kızı, Arapkir01.04.1982 doğumlu Özlem TÜRK ile BSN:81, TC No: 44548170856’da nüfusa kayıtlı Ahmet ve Elmas oğlu, Dereli01.01.1978 doğumlu Mustafa TÜRK’ün TMK’nun 166/1. maddesi gereğince BOŞANMALARINA, 3 Tarafların ortak çocuğu, 09.12.2002 doğumlu Çağatay’ın velayetinin davacı anneye VERİLMESİNE, 4 Velayeti anneye verilen Çağatay için hükmedilen aylık 150,00 YTL tedbir nafakasının hükmün kesinleşmesine kadar DEVAMINA, hükmün kesinleşmesinden itibaren Çağatay için aylık 200,00 YTL iştirak nafakasının, davalıdan alınarak Çağatay’a velayeten davacı anneye VERİLMESİNE, 5 Velayeti anneye verilen Çağatay ile davalı babası arasında, her ayın son Pazar günü, saat 10.00’dan saat 19.00’a kadar, her yıl dini bayramların 2. günü, saat 10.00’dan, saat 19.00’a kadar, her yıl 1 Temmuz saat 10.00’dan, 7 Temmuz saat 19.00’a kadar KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASINA, belirtilen gün ve saatlerde davalının küçük Ahmet’i KENDİ YERLEŞİM YERİNE ALABİLMESİNE, 6 Peşin alınan harcın düşümü ile 0,90 YTL karar ve ilam harcının davalıdan ALINMASINA, 7 Davacı tarafından yapılan 309,68 YTL yargılama giderinin, davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, Karar verilmiş olup, işbu kararın davalı Sümme Güner (Yıldız) ilanın yayınlandığı tarihten itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile temyiz yolunun açık olduğu, aksi halde kararın bu haliyle kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur. (Basın: 64543) Tüketici yine haklı bulundu ŞAHAP AVCI ALİAĞA Aliağa PETKİM’de işçi olarak çalışan Osman Şimşek (36) bir bankanın kredi kartı yıllık kullanım ücreti alması nedeniyle Aliağa Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurdu. Tüketici Hakem Heyeti, Şimşek’ten kesilen yıllık kredi kartı kullanım ücretinin yasalara aykırı olduğuna karar verdi. İzmir 3. Tüketici Mahkemesi de bankanın itirazını reddetti. İzmir 3. Tüketici Mahkemesi, bankaların kart ve ek kartlar için bir kereye özgü bedel alabileceğini, yıllık bedellerin sözleşme hükümlerine aykırı olduğunu vurguladı. Mahkeme, “ayıplı hizmet” nedeniyle davanın reddine karar verdi. Şimşek kararın bu şekilde çıkmasından hoşnut olduğunu vurgulayarak “Bankaya bu konuda başvurmak istediğimde muhatap bulmakta zorlandım. Ancak haklı olduğumu bildiğim için ısrarla konunun üzerine gittim ve haklılığım kanıtlandı. Vatandaşlar bu işten bir şey çıkmaz, banka istediği kuralı uygular gibi düşünmesinler ve hak aramaktan korkmasınlar’’ dedi. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle