18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 KASIM 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Türkiye Cumhuriyeti’nin var oluş mücadelesi, kadınların belirleyici katkısı dikkate alınmadan kavranamaz Kurtuluşta kadınlar vardı T arih boyunca Türk kadını hayatın her safhasında erkeklerin yanında her türlü sorumlulukları paylaşmış, özellikle Kurtuluş Savaşı’nda, mücadelenin her döneminde bu kutsal savaşa destek vermiştir. Nitekim Mustafa Kemal Atatürk “Dünyada hiçbir milletin kadını, ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluş ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim’ diyemez” demek suretiyle kahraman kadınlarımızın değerini veciz bir şekilde ifade etmiş ve onları hak ettikleri şekilde onurlandırmıştır. Bilindiği gibi Kurtuluş Savaşı’nda ordumuzun hayat membaını kadınlarımız oluşturmuş, böylece ülkemizin varlığında çok önemli bir rol oynamışlarıdır. Bu nedenle bu büyük ruhlu ve kahraman kadınlarımıza şükran ve minnet duygularımızı bir kere daha ifade etmenin ulvi bir görev olduğunu düşünüyorum. Anadolu’nun düşmana karşı şahlandığı milli mücadele döneminde Türk kadını vatan savunmasında erkeklerle beraber çok anlamlı hizmetler yapmıştır. Bu savaşta Türk kadınının kahramanlıkları, vatan uğrunda hayatını hiçe sayarak yaptığı fedakârlıkları, İstiklal Savaşımızın kazanılmasında en büyük etken olmuştur. Bu nedenle cumhuriyetimizin temelinde Türk kadınının çok büyük emeği, kanı ve gözyaşı vardır. Esasen beni böyle bir çalışmaya yönelten olay bugün içinde bulunduğumuz kaotik ortamda kadınlarımızın yüreklendirici, yol gösterici hizmet ve çalışmaları olmuştur. 88 yıl önce bağımsızlık ve kurtuluş için Sultanahmet, Üsküdar, Kadıköy meydanlarını dolduran kadınlarımızın torunları bugün de cumhuriyet ve demokrasimizin temel değerlerini korumak ve ayrıca teröre karşı, ülkemizin birlik ve beraberliğinin sağlanması için büyük bir özveri ile çalışmışlar; böylece milletimize karşı tarihi bir görev yapmışlar ve yapmaktadırlar. halini yansıtıyor. “1919 yılı üstümüze korkunç bir kâbus gibi çökmüş, bizleri gönülden yaralamıştır. 15 Mayıs’ta Güzel İzmir’imizin işgal edilmesi, içimizde bir saatli bomba gibi işleyen isyan duygularımızı artırmış ve hepimize delicesine arzular vermiştir. Milli heyecanın artması, her gün yeni baştan bir ıstıraba tanık olmamız, bizleri birbirimize daha çok bağlamıştır. Şimdi hepimiz; bir nefes, bir yürek olduk. İçimiz, bir heyecan seli gibi durmadan kaynaşıyor, mutlaka bir şeyler yapmak gerekmekte, içlerimizi kanatan zehirleri akıtmak için, gerekirse çılgınca hamleler yapmaya hazırlanmak durumundayız. Bu böyle müthiş bir arzu, öyle yıkıcı bir ihtirastır ki, ölüm tehlikesini bile bizlere unutturmaktadır. Hepimiz, haykırmak gereksinimi ile yanıyoruz. Sesimizi, dertli vatanımızın, her köşesine duyurmak, nefretimizin Müdafaai Vatan Cemiyeti”nin kuruluşudur (9 Aralık 1919). Bu cemiyet Sıvas Valisi Reşit Paşa’nın eşi Melek Reşit Hanım ve arkadaşları tarafından Sıvas’ta kurulmuş, kısa sürede Anadolu’nun muhtelif şehirlerinde merkeze bağlı birçok şubesi açılmıştır. Düşman işgallerini büyük bir hassasiyet ve dikkatle izleyerek İtilaf Devletleri ve İstanbul Hükümeti’ne karşı zaman zaman protestolar yayımlayan, Milli Ordu’ya para ve mal yardımı kampanyaları açan, Milli Mücadele için Anadolu’ya geçenlere kutlama mesajları gönderen bu cemiyet; Kurtuluş Savaşı boyunca Türk kadınlığının iftihar edeceği büyük hizmetler görmüştür. Anadolu Kadınları Müdafaai Vatan Cemiyeti, hizmetleri esnasında daimi surette Heyeti Temsiliye ve Ankara Hükümeti ile ilişkilerini sürdürmüş ve Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük takdirini kazanmıştır. Çatışmaya bilfiil katılanlar sinden 910 kadınla Kafkas cephesine gitti. Mondros Mütarekesi’nden sonra eşi Ermeniler tarafından şehit edilmiş kadınları etrafına toplayarak Ermenilerle çarpıştı. Mustafa Kemal Paşa’dan görev istedi. Kurduğu çetesiyle Bursa ve İzmit’in işgalden kurtarılması için çalıştı. Oğlu, kızı ve kardeşleri de müfrezesindeydi. Müfrezesinin mevcudu, 350’ye kadar çıkmıştı. Sakarya ve Başkomutanlık Meydan muharebelerine müfrezesiyle katıldı. Üsteğmen rütbesine kadar yükseldi. Üsteğmenlik emekli maaşını Kızılay’a bağışladı. 1954 yılında TBMM’ce tekrar aylık bağlandı. Ertesi yıl Erzurum’da vefat etti. Ayşe Hanım Düzenlenen mitingler Eylül 1919’da İzmir’in işgal edilmesi üzerine, ertesi gün ilk miting Kastamonu’nun Nasrullah Meydanı’nda düzenlenmiş, işgal kınanmıştır. Daha sonra 10 Aralık 1919 günü yine Kastamonu’da Kız Öğretmen Okulu bahçesinde yine kadınlarımızın düzenlediği ikinci bir miting daha yapılmıştır. Bu mitingden önce ABD, İtalya ve Fransa cumhurbaşkanlarının eşlerine ve İngiltere kraliçesine telgraflar çekilmiş, işgaller protesto edilmiştir. Mitingde Kastamonu Müdafaai Hukuk Cemiyeti kadın şubesi başkanı Zekiye Hanım “Eğer hakkımız teslim edilmez ise evlatlarımızın kanlarına kendi kanlarımızı karıştırarak erkeklerimizle bir safta istiklalimiz için haksız zalimlere tarihin lanetlerini terk ederek şehadetle öleceğiz” diyordu. Fatih Mitingi: Asri Kadınlar Birliği’nin 19 Mayıs 1919 günü düzenlediği ilk mitingdir. Fatih Meydanı’nda düzenlenen mitingde Halide Edip Hanımefendi toplanan kalabalığa şöyle hitap etmiştir: “Kardeşlerim… Evlatlarım… Bu bahtsız beldenin, bu bahtı kara memleketin zulüm gören, acı çeken insanları. Bugün Müslümanlar ve Türkler; şanlı tarihlerinin, en karanlık günlerini yaşıyorlar.Bugün, elleri, kolları kesilmiş bir duruma düşen Türk Milleti’nin, tarihindeki, geçmiş günlerindeki gibi cesur, atılgan ve kahramanlıklar dolu bir yüce ruhu var… Asırlardır ‘Medeniyim’ diyen bütün Batılı ve Avrupa Devletleri, bizleri parçalamak ve topraklarımız üzerinde, en vicdansızca girişimlerde bulunmaktan asla geri kalmadılar… Bu yaşananlar, tıpkı zifiri karanlık bir gece gibidir. Ancak, insanın hayatında, sabahı olmayan gece yoktur… Yarın, bu korkunç geceyi yırtıp parlak bir sabah yaratacağız. Buna da gücümüz mutlaka vardır… Şimdi buradan yükselen bu ses, Türk ve Müslüman halkın, göklere doğru yükselen asil sesidir. Bugün, elimizde top, tüfek yok ama ondan daha da güçlü, ondan da, daha büyük bir silahımız var... Evet... Hak var... Allah var... Şimdi hepiniz, bu kutsal caminin bulunduğu bu meydandan, benimle beraber yemin ediniz. Kutsal topraklarımıza, bayrağımıza, atalarımızın bize miras bıraktığı emanetlere, asla ihanet etmeyeceğiz. Gerekirse canımız, malımız, kanımız bu uğurda helaldir.” Bu gönülden haykırışa, bu kutsal coşkulara, orada bulunanların hepsi, kelime kelime katılarak yemin edip sessiz ve sakin bir şekilde dağılmışlardır. Üsküdar Mitingi: 20 Mayıs 1919 günü Üsküdar Doğancılar’da yapılmıştır. Yine Asri Kadınlar Cemiyeti üyesi iki üniversiteli hanım, Naciye Faham ve Sabahat Hüsamettin hanımlar kürsüye hıçkırık ve gözyaşları içinde çıkmışlardır. Sebahat Hüsamettin Hanım konuşmasında; “Kardeşlerim… Bugün burada, içinde bulunduğumuz bu kara günlerin, tekrar aydınlığa dönüşmesi ümidi ile toplanmış bulunmaktayız. Bu acılar, bu zulümler, bu işgaller, hiçbir zaman bizim kaderimiz değildir ve olmayacaktır…” diye seslenmiştir. Kadıköy Mitingi: 22 Mayıs 1919 tarihinde Münevver Saime Hanım Kadıköy’de halka şöyle sesleniyordu: Övünerek bırakabileceğimiz tek miras, Türklüğümüzdür. “Değerli kardeşlerim… Beyefendiler… Hanımefendiler... Sizlerin karşısında konuşmanın ne kadar zor bir iş olduğunu, bu kürsüye çıkmadan önce düşünemezdim bile... Ey Galip Devletler… Sizlere sesleniyorum. Eğer yaptığınız savaşlar, insanları mutlu etmek içinse, ‘Unutmayın ki biz de insanız…’ Bir millet yok edilemez. 15 İstiklal Harbi’nde Türk kadınları Eşini Balkan Harbi’nde kaybeden Ayşe Hanım 15 Mayıs 1919’da, Yunanlıların İzmir’e girmesiyle birlikte milli mücadele saflarında yerini almış, İzmir’in Yunanlıların eline geçmesi üzerine Aydın’a geçmiştir. Yu Tarihi süreç içinde lider kadınlarımız İslamiyetten önce Asya Türk devletlerinde hükümdarın eşi kocasının en büyük yardımcısıydı. Ayrı bir tahta oturur ve büyük saygı görürdü. Prof. Dr. Bahriye Üçok’un ‘İslam Devletlerinde Türk Naibeler ve Kadın Hükümdarlar’ isimli kitabından, İran’da 995 yılında naibe olan Seyyide Hatun’dan 1679’da Kasım Hanlığı’ndaki Sultan Fatma Bike’ye kadar on altı kadının sultan veya naibe olduğunu öğreniyoruz. Ayrıca Selçuklu Sultanı Melikşah’ın eşi Türkan Hatun’un 12 bin kişilik bir süvari birliğine komuta ettiği, tarihi bilgiler arasındadır. Osmanlı devletinin kuruluş ve yükselme yıllarında sultan eşleri büyük saygı görmüşlerdir. Vakıflar kurarak camimedrese gibi yapılar yaptırarak devlet işlerine yardımcı olmuşlardır. Bu çalışmanın esas konusunu teşkil eden kahraman Türk kadınlarının Osmanlı’nın son dönemi, özellikle İstiklal Savaşı’nda vatan topraklarının kurtarılması için büyük fedakârlıklar gösterdiği bilinmektedir. İstiklal Harbi’nde kahraman kadınlarımız Kara Fatma. B ilindiği gibi Kurtuluş Savaşı’nda ordumuzun hayat membaını kadınlarımız oluşturmuş, böylece ülkemizin varlığında çok önemli bir rol oynamışlarıdır. Bu nedenle bu büyük ruhlu ve kahraman kadınlarımıza şükran ve minnet duygularımızı bir kere daha ifade etmenin ulvi bir görev olduğunu düşünüyorum.Anadolu’nun düşmana karşı şahlandığı milli mücadele döneminde Türk kadını vatan savunmasında erkekler ile beraber çok anlamlı hizmetler yapmıştır. korkunç alevleriyle düşmanlarımızı yakmak istiyoruz. İçimizden her an biraz daha büyüyen bir ateşle; şöyle bir karar aldık: Başta, tüm üniversiteler olmak üzere, tam teşkilatlı Kadın Kuruluşlarının hepsi, hakka, özgürlüğe âşık olan vatandaşlar, kutsal topraklarını seven herkes, birleşip, duydukları bu isyanı, memleketin tüm yüzeyine yaymaya çalışacaktır. Bunun için, devamlı olarak PROTESTO MİTİNGLERİ hazırlanacak, bir program içinde, yapılacak olan bu gösterilerde, yüreği yanan, sesi duyulan, dili söylenebilen herkes konuşacaktır. Bunları uygulamak için, tüm tehlikeleri göze almış bulunmaktayız.” Anadolu Kadınları Müdafaai Vatan Cephesi Ayşe Hanım. İstiklal Harbi’ne kadınlarımızın çok ciddi ve anlamlı katkıları olmuştur. Genellikle bu konuda topluma mal olmuş birkaç isimden söz edilir. Oysaki bu mücadelenin fikirsel oluşumundan başlayarak bilfiil silahlı mücadeleye kadar çok büyük katkı sağlayan kahraman kadınlarımızın yaptığı fedakârlıkları; ? Kurulan cemiyetler, ? Düzenledikleri mitingler, ? Çatışmaya bilfiil katılanlar, ? Taşıt kollarında görev alanlar şeklinde özetlemek suretiyle ifade etmek uygun olacaktır. Kurulan cemiyetler Asri Kadınlar Cemiyeti: 1919 yılının başlarında özellikle üniversite öğrencileri ve ileri gelen vatansever kadın ve kızlarımızın bir araya gelerek kurdukları ilk örgüttür. İlk mücadele ateşinin yakıldığı toplantılarda, memleketin içinde bulunduğu durum, işgaller, mütarekenin ağır şartları görüşülmüştür. 16 Mayıs 1919 günü cemiyetin yayımladığı bildiri, bugün için dahi değerini koruyacak özellikler ve toplumun ruh yurdumuzun yer yer işgal edilmesine, vatandaşlarımızın uğradığı zulümlere karşı koyarak mitinglerde vatanseverliklerini yansıtan heyecanlı, içten duygularla dolu konuşmalarla, protestolarla, Milli Kuvvetler’e, şehitlerimizin dul ve yetimlerine maddi yardım sağlamakla kalmamışlardır. İstanbul’un birkaç aydın hanımı dışında, muhtelif cephelerde savaşlara katılan, her türlü fedakârlıklara katlanarak Milli Kuvvetler’e yardımda bulunmuşlardır. 1920 yılı ağırlıklı olmak üzere çoğunluğu Gaziantep bölgesinden olan 62 kadınımız şehit olmuş, 164’ü de yaralanmıştır. Bu kutsal mücadelede ön saflarda savaşmış bazı kahraman kadınlarımızdan özetle bahsetmek istiyorum. Kara Fatma nanlılar tarafından 27 Mayıs 1919’da işgal edilen Aydın civarındaki savaşlarda kahramanca dövüşmüş, oğullarından büyüğü bu mücadelede şehit olmuştur. Ayşe Hanım, 21 Şubat 12 Mart’taki Birinci İnönü, 31 Mart 1 Nisan 1921’deki İkinci İnönü savaşlarında da bulunmuştur ve oğullarından küçüğü de bu savaşlarda şehit olmuştur. 23 Ağustos 13 Eylül 1922 tarihleri arasında Sakarya Meydan Muharebesi’nde yaralanmış, tedavisini takiben müfrezesine dönmüştür. Ayşe Hanım 1942 yılında Ankara’da vefat etmiştir. Tayyar Rahmiye Ben kendimi özgürlüğü elinden alınmış bir milletin kızı olarak, istiklalime nasıl yürüyeceğimizi söyleyeceğim. Bir gün gelip de oğlum bana, ‘Ben neyim’ diye sorduğu gün, ona semalardan haykıran bir melek gibi ‘Büyük bir tarihe sahip bir Türksün’ diye cevap vereceğim. Bu nida, bu ses onun ruhunda her zaman çok büyük fırtınalar koparacaktır. Bundan eminim… Şunu iyice bilmenizi isterim ki, benim şu anda içimden coşan duygularımın, sizlerin duygularınızdan bir farkı yoktur. Çok heyecanlıyım… Ellerim titriyor… Gözlerimden akan yaşlar, nerdeyse sizleri görmeme engel oluyor… Bizler bahtsız bir nesiliz… Bizler belki de yaşça çok genciz… Ama sizlerin yaşadıklarınızdan, bizlere yansıyanlarla, en az sizler kadar, bizler de çektiğiniz bütün acıları ruhumuzda duyuyoruz. Kimi zaman, Çanakkale siperlerinde, düşmana kan kusturan, başına bela kesilen Mehmetçik… Kimi zaman İstanbul sokaklarında hor görülen bir Ahmet, bir Fatma… Kimi zaman, İzmir Kordon Boyu’nda dipçiklenen asker Mehmet… Kimi zaman, kendi kabuğuna sığamayan, bir Ali, bir Ayşe… Kimi zaman, kendini atalarının emanetlerine ihanet etmiş gibi gören, bir Hüseyin, bir Emine… Evet, bunların hepsi de sizsiniz, biziz… Bütün bunlara bu yürek nasıl dayanacak? Ta ki, bir beklentimiz, bir umudumuz ve hele hele bir de içimizdeki coşkulu ateş olmasa... Şunu unutmayın ki, ‘ÇOCUKLARIMIZA BIRAKACAĞIMIZ TEK MİRAS, BÜYÜK BİR TARİHİ OLAN, BİR TÜRK OLDUĞUMUZU SÖYLEMEKTİR’. “Haydi Sultanahmet’e!..” Sultanahmet Mitingi: 23 Mayıs 1919 tarihinde Sultanahmet’te yapılmıştır. Mitingin başkahramanı Halide Edip Adıvar’dır. Halide Hanım mitingi o günün ruh hali ile şöyle anlatıyor: “Sultanahmet Meydanı’na Fuad Paşa Türbesi Sokağı’ndan girdim. Yanımda kaç kişi vardı, beni kim götürüyordu, bilmiyorum. Kalbim o kadar atıyordu ki; yürürken sallanıyordum. Fakat meydanın başına gelip de kalabalığı görünce, bana sükunet geldi. Halk o kadar sıkışmıştı ki; hareket edemeyecek bir halde idi. Askerler, kalabalığın iki yüz bin kişi olduğunu söylüyorlardı. Bu kımıldanamayacak kadar sıkı olan kalabalıktan başka caminin demir parmaklıkları, damlar, cami kubbeleri dahi insanla doluydu. Nasıl o kürsüye yaklaşabildim farkında değilim. İki yanımda, iki önümde dört süngülü asker, bana yol açıyordu. Bunların gösterdiği bir kardeş sevgi ve itinasını ömrüm oldukça unutmayacağım. Acaba, bunların beni oraya götürmeleri istenmiş miydi? Yoksa kendi kendilerine mi gelmişlerdi, bilmiyorum. Kürsünün önüne geldiğim zaman hayatımın en önemli dakikalarından birini yaşadığımı hissettim. Vücudumun her zerresi elektriklenmiş gibiydi. Bu hal herhangi bir zamanda beni derhal öldürebilecek kudretteydi. Fakat o an benim için unutulmaz bir tecrübedir. Çünkü hiç sesi çıkmayan bu iki yüz bin kişinin ıstırabını bana aşılamıştı. İnanıyordum ki; Sultanahmet’teki Halide, her günkü Halide değildi. Bazen en mütevazı ve tanınmamış bir insanın, büyük bir milletin büyük idealini temsil edebileceğine inanıyordum. O günkü Halide’nin kalbi bütün Türk kalplerinden gelen hisle atıyor ve Halide’ye gelecek yılların faciasını duyuruyordu.” SÜRECEK Türk kadınlarının Milli Mücadele’ye büyük kararlılıkla katılışını gösteren en önemli olay, merkezi Sıvas’ta olmak üzere “Anadolu Kadınları Asıl adı Fatma Seher, soyadı Erden’dir. 1888 yılında Erzurum’da doğdu. Subay Derviş Bey ile evlendi. Balkan Savaşı’na kocasıyla birlikte katıldı. Birinci Dünya Savaşı’nda aile Osmaniye ilinin Kaypak nahiyesi Raziyeler köyündendir. Dokuzuncu tümenin 1920 Şubat’ında Hasanbeyli civarındaki Fransız kuvvetleri ile yaptığı muharebeye müfrezesiyle birlikte Rahmiye Hanım da katılmıştır. Muharebe esnasında ateş hattında kalan iki arkadaşını korumak için, ileriye atıldığından dolayı kendisine Tayyar Rahmiye lakabı verilmiştir. Halide Edip Adıvar. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle