19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EKİM 2007 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER umhuriyet’te yayımlanan ve ülkemizin bugününü anlatan Dışardan Gazel şiirinde “Bütün aydınları uykusuz.” derken Fazıl Hüsnü Dağlarca, elbette emperyalizmin politikalarına karşı çıkan aydınları kastetmişti. Uykusuzdu aydınlarımız kuşkusuz. Çünkü emperyalizm, kendisine karşın kurulan Türkiye’nin bir ulusun onurunun şahlanması olduğunu gördü ve bunu kabullenemedi. Kursağındaki Sevr’i gerçekleştirmek için sürekli yeni politikalar geliştirdi. Osmanlılığa dönüş düşü için AÇI MÜMTAZ SOYSAL C Uykusuz Aydınlar Öner YAĞCI yarattığı işbirlikçileri ve bağnazlıkları palazlatıp karşı devrime hazırlandı. Karşı devrimin ve Sevr heveslilerinin politikalarıyla baş etmek için hep uykusuz yaşadı aydınlarımız. Mustafa Kemal, “Gençliğe Sesleniş”iyle, “Bursa Söylevi”yle daha devrim adımlarının Türkiye İzmir Olsa KARŞIYAKA Belediyesi’nin Nikâh Salonu tıka basa dolu. İlginin büyüklüğü, hep birlikte tartışılan konunun ilginçliğinden kaynaklanıyor: Türkiye’nin “nereye gittiği” konuşulmakta. Kendileri çağdaş bir yaşam sürdürürken ülkenin sürüklenmekte olduğu akıbeti gören İzmirliler endişeli. Son aylarda devletin en önemli mevkilerine seçilen ya da getirilen kişileri düşündükçe, sürüklenişin korkulan noktaya daha şimdiden gelmiş olduğunu ve 84 yaşını tamamlayan Cumhuriyetin artık bir “ılımlı İslam devleti” görüntüsüne büründüğünü hissederek üzülüyorlar. Böyle bir üzüntünün üstüne Kuzey Irak konusunda iktidarın verdiği çaresizlik izlenimi de eklenince, tartışılan konunun güncelliği büsbütün artmakta. e var ki, tartışmanın ana muhalefet oylarıyla seçilmiş bir belediyenin çatısı altında yapılıyor olması konuya umut verici bir boyut eklemekte: Bugünkü gidişe yol açmış olan ya da en azından onu durdurmakta yetersiz kalan dağınıklığın CHP tabanınca da hissediliyor ve üzerinde düşünülüyor olması. Son seçim öncesinde DSP ile bir araya gelişin hiç beklenmedik bir sonuç doğurması, öyle apar topar oluşturulmuş derme çatma birlikteliklerin çürüklüğünü bir kez daha gösterdi galiba. CHP’nin listelerine konarak Meclis’e giren bir başka parti mensuplarının Ankara’ya ayak atar atmaz cumhurbaşkanı seçiminde AKP’nin işini kolaylaştırması büyük hayal kırıklığı yaratmışa benziyor. Gerçekten, yalnız onlar değil, yine muhalefet partisi olan MHP de başka türlü davransaydı, AKP bugün sergilediği pervasızlığı gösterme cesaretini bulabilir miydi? ütün bunlar, İstanbul’un Kadıköy’ü ve Beşiktaş’ı gibi, Karşıyaka ve Narlıdere başta olmak üzere İzmir’in bilinçli ilçelerinde de bugünkü sürüklenişe karşı oluşturulması özlenen ortak davranışın temeli konusunda belirli bir billurlaşmaya yol açmış: Cumhuriyetçi kesimdeki yakınlaşma, dayanışma ve birlikte davranma girişimleri, kısa erimli seçim sonuçları ya da kişisel uzlaşmalar düşünülerek değil, temel amaçlar ve kurumsal mekanizmalar göz önünde tutularak geliştirilmelidir. Bunun da temel koşulu, savunulacak ve gerçekleştirilecek ilkelerde genel bir bütünlük sağlamaktır. İlkelerin belirlenmesi, ilk bakışta, cumhuriyetin temel nitelikleri olarak sayılan demokrasi, laiklik, hukuk devleti ve sosyal devlet gibi çok genel bir sıralamayla sağlanırmış gibi gelebilir çok kişiye. Oysa bunlara ilişkin temel politikalar üzerinde de anlaşmak gerekecektir. Bu konuda ilçeler düzeyinde başlatılıp partilerin üst yönetimlerini etkileyecek yakınlaşmalar, sonuçta ülke çapındaki direnişin ve silkinip cumhuriyetçi iktidara yönelişin en sağlıklı yolu olur belki de. İzmir, bu gibi sorunlar üzerinde ciddi olarak duran seçmenleriyle, aslında bütün Türkiye’ye ışık tutabilecek bir yer olarak dikkati çekiyor. Keşke Türkiye’nin bütünü de İzmir gibi olsaydı. [email protected] başında uyarmıştı. Geçen yıllar, onun, kaygılarında ne kadar haklı olduğunu apaçık gösteriyor. Yıllar öncesinden uyardı Nâzım Hikmet, “Günler ağır, günler ölüm haberleriyle geliyor” dedi. Geçen bunca yıl, günlerin olanca ağırlığıyla yaşadık hep. “İnsan olmak dokunuyor haysiyetime” dizeleriyle çığlık attı Sabahattin Ali. Yakın tarihimizde o kadar yoğun ki haysiyetimize dokunan yaşam anları. PENCERE Devletimizin Perişan Hali Pür Melali... Türkiye NATO üyesidir. NATO üyesi olduğumuz için askerimiz bugün Afganistan’dadır... ABD ile birliktedir.. ABD “Stratejik müttefikimiz”dir... ? 1962’den bu yana ‘Pencere’ köşesinde NATO gerçeğini anlatmaya çalıştık... Ama, nafileydi... Türkiye bir Sovyet saldırısına karşı korunmak için NATO’ya girmişti... Oysa NATO Türkiye’yi korumayacaktı... Batılılar en başta ABD Türkiye’yi kullanacaklar; ama bir saldırı karşısında harcayacaklardı... “Ucuz asker deposu” ve “kurbanlık koyun”duk... O dönemde antikomünizm dalgasıyla gözleri körleşen Türkiye’de gerçekler hasıraltı ediliyor; sürekli İslamcılık pompalanıyordu; yazdıklarımızla suçlandık.. Geldik bugüne... ? NATO’nun 5’inci maddesi der ki: Üyeler “Kuzey Amerika’da ve Avrupa’da, içlerinde bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırıyı hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirecek”lerdir. Peki, ne yapacaklardır?.. “... Silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan üyeyi” savunacaklardır. NATO 6’ncı maddesi ekliyor: “Üyelerden (taraflardan) bir ya da daha çoğuna karşı silahlı saldırı Türkiye topraklarına saldırıyı da kapsar.” ? NATO, Türkiye topraklarına saldırıya karşı bizi güvenceye alan açık seçik bir antlaşmadır... Ancak NATO’nun en büyük ortağı “stratejik müttefikimiz” ABD, Kuzey Irak’ı işgal etmiş, güneydoğu sınırımızdan bize yapılan saldırıyı koruyor ve destekliyor... ? Bizim ordumuzun neredeyse tümü NATO emrindedir... Allahaşkına, böyle devlet, böyle hükümet, böyle gaflet, böyle dalalet olur mu?.. N B CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle