18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK 2007 PAZARTESİ 8 Türkiye’ye eleştiri HABERLERİN DEVAMI Trabzon’da ‘milliyetçi cephe’ etkinleşiyor, ‘organizasyon’ göz ardı ediliyor GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Dünya Türkiye’yi konuşuyor Dış Haberler Servisi Dünya basını gazeteciyazar Hrant Dink’in katledilmesine geniş yer vermeye devam ediyor. İngiltere’de yayımlanan The Observer gazetesi başyazısında Türkiye’nin bu cinayetten sorumlu tutulamayacağını belirtirken, “ülkenin geçmişinin hoş olmayan dönemleri” ile ilgili açık bir tartışma ortamının olmadığını savundu. Gazetenin başyazarı, “Ancak ülkenin geçmişinin hoş olmayan dönemleri ile ilgili açık tartışma ortamı konusunda resmi makamların gönülsüzlüğü, gazetecilerin kolayca hain olarak damgalanmasına yol açabiliyor” yorumunda bulundu. The Sunday Times ise, “Türk sağının nefret ettiği editör vuruldu” başlıklı haberinde “Dink cinayeti zamanlanması, Türkiye’nin AB hedefi açısından daha kötü olamazdı” yorumunu yaptı. The Telegraph da, Dink cinayetinin Türkiye’nin AB çabalarına yeni bir “darbe” vurmasının beklendiğini öne sürdü. Le Figaro da, Türkiye yükselen sert milliyetçiliğin trajik bir dönüş yaptığını savundu. Le Monde, cinayetin dünya çapında öfke dalgası yarattığını kaydetti. Dink’in Türkiye’deki Ermeni topluluğunun en iyi tanınan sesi olduğuna işaret eden gazete, öldürülmesini protesto edenlerin “katil devlet” diye bağırdıklarını da yazdı. Yetkililer seyrediyor MEHMET FARAÇ Trabzon kaynaklı suikast ve saldırı zinciri, “milliyetçimukaddesatçı bir eylem cephesi”nin kasıt ve ihmal ortamında giderek ivme kazandığını gösteriyor. Bu cephe, yankesicilerden tetikçi ordusu kuran Hizbullah, cahil marabaları kullanan feodalite gibi “Kurtlar Vadisi” özentisi çocukları eyleme sürükleyen radikal “tepki mekanizması”nda “örgüt”leniyor. Trabzon polisi “ön planda” McDonald’s bombacısı Yasin Hayal’in olduğu 3 yıllık organizasyonun perde arkasındaki dini motifli azmettirici gruba yönelemiyor. Suikastlar bu yüzden durmuyor, duracağa benzemiyor. “Organizasyon”u pratikte doğrulayan, teoride ise olanak vermeyen bir emniyet yetkilisi ise “Bunlar biraz milliyetçi, biraz da hemşe riciliğe sığınan cahiller” diyor. Trabzon, giderek yoksulluk ve işsizliğin girdabında radikal unsurların arka bahçesine dönüşüyor. Tarikatlar lise önlerinde öğrenci avlıyor, misyonerliğe yönelik tepkiyi kullanan milliyetçi unsurlarsa eğitimsiz, başıboş, sorunlu, tepkili çocukları örgütlemeye çalışıyor, internet olanağı sağlayarak ağında tutuyor. Kafelerde küçük çocuklar, “âlemi nizam”a getirmek isteyenlerin teorik dayatmalarını, şiddet içeren oyunlar üzerinde pratiğe döküyor! Sonra da o çocuklar ceplerinde öfkenin harçlığı, ellerinde şiddetin silahıyla uzman tetikçileri kıskandıracak soğukkanlılık ve pervasızlıkla hedeflere yönlendiriliyor. Profesyonel suikastın küçük tetikçileri, PKK’li ve Hizbullahçıların aksine sanki arkalarındaki organize gücün varlığını kanıtlarcasına ve o nun verdiği cesaretle çok rahat davranıyor, tuhaf biçimde ve ısrarla iz bırakıyor, sonra da amatörce yakalanabiliyor! Onları şiddete sürükleyenlerse tetikçilerin ele geçmesinden hiç endişe duymuyor, belki de başka eylemcilere örnek gösterecekleri bu suikastçıların yaşamasından nemalanıyor, sonra da ihmal ve duyarsızlığın perde arkasında yeni eylemler planlamaya devam ediyor! Adım adım eylem… Trabzon kaynaklı üç eylemin de göz göre göre geldiğini anlamak için dedektif olmak gerekmiyor. Saldırganlar ve çevrelerinin olaydan sonraki açıklamaları bu gelişin dincimilliyetçi referansıyla ilgili ipuçları vermeye yetiyor: Trabzon’da 24 Ekim 2004’te McDonald’s şubesine bomba atan Yasin Hayal, eylemi, “Afganistan SUÇLANAN GENÇ: Ailemi düşündüm SAVAŞ KÜRKLÜ Hayal’in ‘sporcu’ yönü Önce bombacı, sonra futbolcu, şimdi azmettirici Spor Servisi Gazeteci Hrant Dink’in katil zanlısı Ogün Samast’ın Trabzon’da formasını giydiği 1. amatör küme takımı Pelitlispor’un internet sitesinde ilginç görüşlere yer verildiği ortaya çıktı. Kulübün sitesinde, 2004 yılında Mc Donalds’a bombalı saldırı düzenleyen Yasin Hayal’in transferi büyük coşkuyla karşılanıyor ve “Pelitlispor 2006 yılında yaptığı flaş transferlerle gücüne güç katmış,taraftarlarının gönlünde taht kurmuştur.2004 yılında Trabzonda Mc donald’s a bombalı saldırı yaparak bütün dünyada infial uyandıran Yasin Hayal’i transfer ederek bu halkayı genişletmiştir” diye yorum yapılıyor. Hayal’in teknik direktörü Hayri Kuk’la kavga ettiği belirlendi. Kulübün sitesinde Hayal’e övgüler yağdırılması dikkat çekerken, Dink’in öldürülmesi sonrası taraftar forumlarında ise dikkat çekici yorumlar yapıldı. Hayal ile Samast’ın ortak noktası olan Pelitlispor’un sitesinde taraftar forumlarında cinayet sonrası, “Mc donalds bombacısı, Hrant suikastçisi. Kimi ararsan var, başarılar Pelitlispor”, “ Hrant Dink’i öldüren eleman (Ogün Samast) Pelitlispor’da oynamış diyorlar, fotoları var mı?” şeklinde ifadeler kullanıldı. ADANA Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından polisinin aldığı güvenlik önlemleri ve verilen eşkâl üzerine arama ve kontrolleri sırasında metrodan çıkarken görüntüsü alınan bir gencin, TV ekranlarında “İşte katil zanlısı” şeklinde yansıtılmasıyla gündeme gelen İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencisi Burak Taslakçı’nın Adana Emniyet Müdürlüğü’ne giderek kimlik bildirdiği ve “TV’de görüntüm yayımlandı. Olayla hiçbir ilgim yok” dediği öğrenildi. Taslakçı, “Kendimle ilgili kaygı yaşamadım. Ancak ya katil yakalanmasaydı? Ailemin yaşayacaklarını düşünemiyorum bile” dedi. DOĞDUĞU MAHALLEDE ANILDI Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, Malatya’da doğduğu mahallede bulunan kilisenin önünde anıldı.Soykan Parkı’nda toplanan çeşitli sivil toplum örgütleri üye ve temsilcileri, Dink’in doğduğu Çavuşoğlu Mahallesi’nde bulunan kiliseye kadar yürüdü. Grup, kilisenin önünde mum yaktı, karanfil bıraktı.İHD Şube Sekreteri Murat Oral, burada yaptığı açıklamada, insanlığın, ömrünü ezilenlerin, emekçilerin ve dışlananların onurlu bir hayat sürmeleri hedefine adamış yiğit bir evladını kaybettiğini belirtti. (Fotoğraf:AA) ve Irak’a müdahale eden Amerikalıları cezalandırmak amacıyla yaptım, kâfirlere ölüm” diye bağırmasına karşın saldırının arkasında örgütsel bir yapı olabileceği ciddi biçimde araştırılmıyor. Rahip Andrea Santoro’yu vuran Oğuzhan Aydın’ın avukatı Mahya Usta’nın, “Müvekkilim aşırı dinci bir grubun etkisinde kalarak cinayeti işlemiş. Dinci grubun toplantılarına katılmış. Bu grup Danimarka’daki karikatür krizinden sonra Santoro’yu hedef göstermiş” yolundaki iddiasının üzerine de gidilmiyor. Nedense Hrant Dink’i vuran tetikçi de çevresini şoke ediyor. Herkes, Ogün Samast’ı sessiz, içine kapanık, zamanını internette geçiren ve cinayet işleyemeyecek kapasitede biri diye tanımlıyor! Samast’ın eniştesi Faik Samast da televizyon kameralarına “Biri onu kullanmıştır” diye bağırarak perde arkasını işaret ediyor. Bu boş vermişlik Trabzon’da TAYAD üyelerine yönelik linç girişimini “vatandaşın tepkisi” diye yorumlayan, kamu yöneticileri ve güvenlik yetkililerinin Türkİslam sentezci politikalarından cesaret alıyor. “Miliyetçi mukaddesatçı” ideolojinin Trabzon’da bir cepheleşmeye gittiğini görmemek radikal unsurları cesaretlendiriyor, onların önünü açmaktan ileri gitmiyor! Üç saldırıyı rastlantıya odaklamak ise aslında, PKK ve Hizbullah’tan sonra Trabzon ve çevresinde ivme kazanan “üçüncü örgüt”ün üstünü örtüyor. Eylemlerin cahil ve tepkili çevrelere moral verdiği ve örgütlenmenin diğer kentlerde de oluşabileceği unutuluyor. Polis yetkilileri saldırgan ve çevresini, “Nizami Âlemcilere yakın, milliyetçi ve hemşerici cahiller” diye tanımlasa da tıpkı PKK ve Hizbullah’a yönelik aymazlığın ileride bu eylem cephesinin “bir avuç eşkıya” söylemini aşacağı ve hedefini genişleteceği düşünülmüyor. Türkiye’nin terör tarihi hem aymazlar hem de gelecekteki tehlikeyi görmek isteyenler için ciddi dersler içeriyor!. CHP’li Şevket Arz, Trabzon’un birileri tarafından üs olarak seçildiğini söyledi Cinayetin ardındaki bataklık MURAT KIŞLALI zi soru aklımıza geliyor! AKP’nin çıkardığı son Türk Ceza Yasası’na göre 18 yaşından küçük bir kişi suç işlediğinde özel mahkemede yargılanıyor. Ceza 18 yaş üstüne göre çok daha indirimli uygulanıyor. Yine ilk bilgilere göre Samast, son günlerde sık sık İstanbulTrabzon arasında gidip gelmiş. Bir dönüşünde üzerinde yüklü miktarda para varmış. Katil bulundu; cinayet aydınlandı mı? Hayır... Katilin bulunmasını sağlayan öncelikle kamera oldu. Bir bankanın güvenlik kamerasındaki görüntüler sonuç verdi. Deyim yerindeyse, kamerada görüneni yakaladık! Peki ya kamera arkası... O nerede? Şu aşamada elde yeni veri yok. Trabzon’da 6 Şubat 2006’da Santa Maria Katolik Kilisesi Rahibi Andrea Santoro’yu öldüren de tek kişiydi, 17 yaşındaydı. Cinayetle ilgili ikinci bir kişi daha ortaya çıkarılamamıştı. Her iki cinayet de pek çok bakımdan birbirine benziyor. Çerçeveyi biraz daha geniş tutarsak, faili meçhul cinayetler “aydınlandığında” ortaya sadece bir kişi çıkıyor. Danıştay saldırısında da elde var Alparslan Arslan... ??? Başbakan Erdoğan önceki akşam Kızılcahamam’da zanlının yakalanmasından sonra herkese teşekkür etti. Sanki, olay bütün yönleriyle aydınlanmış, tüm bağlantılar çözülmüş gibi... Oysa ortada henüz tetiği çeken var. Çektiren, planlayan, hedefi gösteren yok! Başbakan’ın gerçekte söylemesi gereken şuydu: “Olayın aydınlatılması için çok önemli bir başlangıç yapılmıştır...” Sadece tetiği çekenin bulunması da kanlı planın bir parçası olsa gerek! Sanki şöyle bir sarmal: Cinayet planlanıyor... Hedefin 12’den vurulması için her şey yapılıyor... Cinayet işlendikten sonra doğal olarak herkes katil ya da katillerin kim olduğu sorusuna düğümleniyor... Bir kişi yakalanıyor, güvenlik güçleri ve hükümet yetkilileri “İşte katili yakaladık” deyip kamuoyunu bir ölçüde sakinleştiriyor... Böylece hem cinayetle verilmek istenen gizliaçık mesaj yerine ulaşmış oluyor hem de ülkeyi yönetenler hedef olmamış oluyor! ??? Başlıktaki soruyu yineleyelim: Kameranın arkasında ne var? Son dönemde yaşanan her cinayetten sonra yakalanan “tek kişi”nin ötesine niçin geçilemiyor? Üstelik öyle bir “tek kişi” ki, tümüyle “tek kişi”: Annebaba ayrı... Çevresiyle çok barışık değil... İçine kapanık... Tercihen uyuşturucu kullanıyor... Sanki birbiriyle çok bağlantısız gibi görünen ama, özellikleri ve muhtemelen hedefleri ortak saldırı planlarıyla karşı karşıyayız... Cinayet sonrasında Batı’dan gelen haberleryorumlar şaşırtıcı değildi. Birileri hemen Dink’in 1.500.001. kurban olduğunu ilan etti. Ötekileri Türkiye’nin AB’yi unutmasından söz etti... Bunlar önümüzdeki nisan ayına dek Türkiye’nin karşı karşıya kalacağı durumların, sorunların habercileri. Hükümet ne ölçüde bunun bilincinde? Hiç... Sıfır... Onların gündeminde 2007’de yapılacak iki seçim var. Kızılcahamam kampı gösterdi ki seçimlerini çoktan yapmışlar: AKP iktidarda olduğu sürece Türkiye istikrarda demektir. AKP’nin durumunu sarsacak her şey istikrarı da sarsacak demektir. ankcum?cumhuriyet.com.tr ANKARA Hrant Dink cinayetinin katil zanlısının da Trabzonlu “işsiz” bir genç olması, kentteki ekonomik yapıyı yeniden gündeme getirdi. Türkiye İstatistik Kurumu’na (TİSK) göre, Trabzon’da işsizlerin genel nüfusa oranı yüzde 19.7. Bu işsizlerin yüzde 47.7’si ise Dink cinayeti zanlısının da içinde yer aldığı 1524 yaş grubunda bulunuyor. Kentte 1524 yaş grubundaki gençlerin yüzde 45’i işsiz. CHP Trabzon Milletvekili Şevket Arz, kentin son dönemde cinayetlerle gündeme gelmesini şöyle yorumladı: “Trabzon birileri tar fından üs seçilmiş durumda. Trabzon’da Sarp kapısı açıldıktan sonra bir mafya tipi örgütlenme, gençlerde bu tür çeteciliğe özenti ortaya çıktı. Bunları yaratan bir bataklık var. Bu da Trabzon’daki büyük işsizlik. Gençler işsiz.” Papaz cinayetinden sonra verdiği araştırma önergesinin AKP tarafından dikkate alınmadığını belirten Arz şunları söyledi: “Gelinen bu noktada, IMF tarafından dayatılan tarım politikaları önemli rol oynadı. Fındık ve tütün üreticisi yok edilmiş, çayda da durum çok kötü. Öte yandan şehirde de devletin bir işletmesi, son dönemde kurulan veya teşvik ve rip de özel sektöre yaptırdığı fabrika yok. İşsizlik alabildiğince yoğun. Şehirdeki en büyük sanayi futbol profesyonel liginde oynattığı 300 futbolcu. Bunu da başaramayan gençler bunalıma giriyor, mafya tipi örgütlenmelerin tuzağına düşüyor.” ‘İşsizliğin etkisi büyük’ Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, cinayette işsizlik olgusunun büyük bir etkisi olduğunu söyledi. Günaydın, “Karadeniz’de iş dediğiniz zaman esas olan tarımdır.Tarımda da fındık ve çay geliyor. Perşembe günü Ordu’daydım fındık fiyatları 2.5 YTL civarında, kimse bahçesine gitmek istemiyor” dedi. Tarım Ormancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Trabzon Şube Başkanı Behzat Şanlı, kentteki tarımın durumuna dikkat çekerken “Trabzon’da sokaklar binlerce gençle dolu, iş yok, sanayi yok” diye konuştu. CHP Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ise “Şüphesiz söz konusu olayda Trabzon’un ekonomik yapısının da rolü vardır. Ama burada toplum olarak içinde bulunduğumuz kültürel ortam da son derece önemli, bu çocukları besleyen çarpık bir kültürel ortam var” değerlendirmesini yaptı. Hırant Dink’e sıkılan hain kurşun demokrasiye, barışa ve kardeşliğe sıkılmıştır. Katliamı nefretle kınıyoruz. SHP İstanbul İl Başkanlığı Aydın Güven Gürkan’ı anarken solu düşünmek... ERCAN KARAKAŞ ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ’NDE TÖREN DÜZENLENECEK Haber Merkezi SHP’nin kurucu genel başkanı ve eski Çalışma Bakanı Prof. Dr. Aydın Güven Gürkan, ölümünün birinci yılında anılıyor. Gürkan için bu akşam saat 19.30’da, İstanbul’da Atatürk Kültür Merkezi’nde, SODEV tarafından bir anma toplantısı düzenleniyor. Sunuculuğunu Pelin Batu’nun yapacağı anma toplantısı, Gürkan için saygı duruşu ile başlayacak. Küçük bir dinletinin ardından eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş, eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay, gazetemiz yazarı Oral Çalışlar ve sinema oyuncusu Halil Ergün, Gürkan’ı anlatacaklar. Yönetmenliğini Enis Rıza’nın yaptığı “Politikada Bir Göçmen...” adını taşıyan belgesel gösterime girecek. Belgeselde, Gürkan’ın siyasi kimliği ve 1980 sonrası sosyal demokrat siyasetin serüveni anlatılıyor. lar olması boşuna değil. O, tüm siyasi yaşamı boyunca bu kavramlara sıkı sıkıya bağlı kalan ve de sol değerlere, sosyal demokrasiye gönülden inanan bir siyasetçiydi. Sosyal demokrasi anlayışını şöyle özetliyordu; “Benim için sosyal demokrasi; sistemin ve hayatın yarattığı çıkmazları, eşitsizlikleri, dayatmaları, baskıları, ayrımcılıkları dayanışmayla aşmaktır. Doğayı, insanı, yaşamı korumaktır. Zayıfa ve güçsüze ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel güç katmaktır. İnsanın, insanı ve çevresini sömürmesine direnmektir. İnsanın kendisini geliştirebilmesinin maddi ve manevi koşullarını yaratmak için mücadele etmektir. Toplumun üretici ve yaratıcı gücünün önündeki engelleri azaltmak ve kaldırmak için siyasal uğraş vermektir. Oligarşik yapılara ve egemen güçlere karşı koymaktır. Fırsat eşitliği yaratmaktır. Bilimi, bilgiyi, kültürü, sanatı ve sporu yaygınlaştırmaktır.” Onun için önem taşıyan şey siyasi kariyer değil, bu sol anlayışın yaşama geçirilmesiydi. Siyasi davranışını ve eylemini bu anlayış şekillendiriyordu. Çok önem verdiği bir konu da, siyasette köklü bir yenileşme ve solun bütünlüğü idi. Yenileşmeyi; “Köklü bir siyasal yenileşme demek, özünde, bir toplumun kendini yenilemesi demektir. Bu bir demokratik halk harekâtını ve devrimci bir anlayışı gerektirir.” şeklinde tarif ettikten sonra böyle bir yenileşmenin “bildik yol ve yöntemlerle oluşturulan yeni partilerle” de karşılanamayacağının altını çiziyordu. Gürkan, solun bütünlüğü konusunda da sözle yetinmeyip gereğinin yapılması için sürekli bir uğraş içinde oldu. 1985’teki HP ile SODEP birleşmesindeki öncü rolü ve 1995 yılında SHP ile CHP’nin birleşmesine olan katkısı sosyal demokratların Türkiye siyasetinin ve solun, sosyal demokrasinin saygın ismi Aydın Güven Gürkan’ı 22 Ocak 2006 tarihinde kaybetmiştik. Aramızdan ayrılışının birinci yılında onu anmak için SODEV’in düzenlediği toplantıda dostları, sevenleri ve yol arkadaşları bir araya geliyor. Ayrıca, SODEV, sevgili eşi Serap Aksoy Gürkan’ın da değerli katkılarıyla, Aydın Güven Gürkan’ın düşüncelerini gelecek kuşaklara aktarmak üzere bir dizi çalışma yürütüyor... Bunların başında; bir arşiv oluşturulması, belgesel film yapılması, görüşlerinin ve TBMM konuşmalarının kitap haline getirilmesi geliyor. Aydın Güven Gürkan, 12 Eylül sonrasında aktif siyasete katıldığı günden aramızdan ayrıldığı ana kadar; düşünceleriyle, analizleriyle ve eylemiyle, demokratik siyasete, sosyal demokrasiye damgasını varan önemli bir siyaset adamıydı. Bugün Gürkan denince akla ilk gelen kavramların; ilkelilik, dürüstlük, tutarlılık, içtenlik, birleştiricilik, yalınlık, özveri ve cesaret gibi kavram unutmayacağı eylemlerdir. Onun, solun bütünlüğü konusundaki çabalarını ömrünün sonuna kadar sürdürdüğünü biliyoruz. 1999 seçimleri yaklaştığında, aslında seçmenin “çözümün sol’dan çıkabileceği düşüncesine çok yatkın” olduğunun altını çizerek solun “bir biçimde” birlikte hareket etmesi ve halka “cesur bir ekonomik, sosyal ve siyasal program” sunması halinde seçmenlerin sola yöneleceğini vurgulamıştı. Gürkan’ın 2002 seçimlerine giderken de tekrarladığı bu görüş, yaklaşan 2007 seçimleri için de önemini koruyor. Hatta bölgemizde yaşanan vahim olaylar ve içinde bulunduğumuz küreselleşme diye tanımlanan dünya koşulları dikkate alındığında, solun bütünlüğünün sağlanması ve cesur bir program ortaya konulması bugün dünden daha da önemli hale gelmiş bulunuyor. Aydın Güven Gürkan artık aramızda değil.. ama düşünceleri ve yaklaşımları solun yolunu aydınlatmaya devam ediyor. Yol arkadaşları olarak bizler bundan büyük mutluluk duyuyoruz. Sevgili Hırant Dink Sana yöneltilen silah; barış, demokrasi, özgürlük, farklı kültürler ve birlikte yaşama yöneltilmiştir. Aynı Mumcu, Üçok, Kışlalı, Aksoy, Anter ve Sivas Katliamı gibi. Ne yazık ki seni de koruyamadık. Hepimizin başı sağ olsun. Sevgili Hrant Dink toprağın bol olsun. Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Vakfı Yönetim Kurulu CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle