23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK 2007 PERŞEMBE 4 HABERLER DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, hükümetin ekonomik ve sosyal politikalarını değerlendirdi DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Uzlaşma, Teslimiyet ve Geçit Yıkmak Değişik ya da aynı veya yakın konudaki kitapları eşzamanlı olarak okumak alışkanlığına sahip tek kişi olmadığımı, birçok kişinin de benzer yöntemi uyguladıklarını sanırım. Son dönemde Andrew Mango’nun Atatürk (Modern Türkiye’nin Kurucusu) kitabı ile François Georgeon’un Sultan Abdülhamid’ini birlikte okudum. Türkiye doğumlu olan, dilimizi çok iyi bilen Mango ile yine Türkçeye son derecede vâkıf, yakın tarihimiz uzmanları içinde dünyada çok seçkin bir yeri olan Georgeon’un çalışmalarının titizliği, nesnel olma konusundaki özenleri gerçekten takdire şayan. Sanırım tarihimizi belgeye dayanan, aceleci yargılara varmamaya özen gösteren kişilerden okumak, yararlı ve öğretici oluyor. Her ülkenin insanı, siyaset bilimcisi ve anayasa hukukçusu Maurice Duverger’nin de belirttiği gibi, kendi tarihine, varmak istediği hedeflerin ışığında eğiliyor. Kaçınılmaz bir davranış biçimi bu. Ama bunu yaparken de belgelerin ortaya koyduğu gerçeği görmezden gelmemeye çalışmak, olayları, gelişmeleri içinde bulunulan koşullara göre değerlendirmek ve keyfi saptırmalar yapmamak gerekiyor. Ne yazık ki, çok çeşitli nedenlerle bu davranıştan uzak kaldık. Kalmasaydık, Abdülhamit konusunda, “Kızıl Sultan Ulu Hakan” tartışmasını birkaç yıl öncesine kadar tutkuyla sürdürür müydük? ??? Neyse ki, Georgeon’un kitabı yayımlandıktan üç yıl sonra dilimize çevrildiğinde, Abdülhamit tartışmasının “ne o, ne de öbürü” biçiminde sonuca bağlanmasını sağlayacak, eserde de atıfta bulunulan incelemeler bizim tarihçilerimiz tarafından da yapılmış ve yayımlanmıştı. Yine de François Georgeon’un 500 sayfalık dev eseri, yeni bilgiler edinmemize, yeni yorumlara ulaşmamıza yol açıyor. Her iki kitabı bir arada okuduğunuzda, tarihe iz bırakan kişilerin kişilikleri kadar, ondan da daha büyük ölçüde içinde bulundukları koşulların rol oynadığını bir kez daha görmek olanağını buluyorsunuz. Mustafa Kemal’in hep boyun eğmemişliğin simgesi olmasının yanı sıra Abdülhamit hep, teslimiyetin örneği olarak görülmüştür. Bu görüşleri olaylarla savlamak mümkündür. Gerçekten de tarihte eşi az görülmüş güçlüklere karşın, Mustafa Kemal boyun eğmemişliğin simgesi olmuştur. Abdülhamit’in ise çaresizlikten sık sık teslimiyet politikası güttüğü de yadsınamaz. Ama davranışları, içinde bulunulan koşullardan soyutlamak da haksızlık olur. ??? Abdülhamit, ilk bakışta mümkün gibi görünen imkânsız bir düşün, bitmiş imparatorluğun yaşatılması davası peşindeydi. Mustafa Kemal ise ilk bakışta ilkinden daha imkânsız görünen, ama tarihin akışı içinde pek de âlâ, mümkün olduğu anlaşılacak olan bir gerçeğin, çokuluslu bir imparatorluk olmayan, çağdaş bir ulus devletin yaratılmasının çabasındaydı. İkisi de fırtınalı sularda kürek çekmek durumunda kalmışlardı, ama biri tarihin akışına ters yönde, biri doğru yönde gidiyordu. Tarihin akış yönü, birini kaçınılmaz teslimiyetçiliğe itiyordu. Tarih yönünde kürek çeken lider ise kimilerinin sunduğunun aksine, hiç de uzlaşmasız biri değildi. Evet, teslimiyeti reddediyordu ama uzlaşmalar olmadan, fırtınalı denizde bir yere varamayacağının farkındaydı. Uzlaşma, iç politikada demokrasi biçiminde somutlaşıyor, dış politikada ise barış yoluyla amaca varılmasını sağlıyordu. Nitekim Lozan Antlaşması da bir uzlaşma metniydi. Uzlaşma kültürünün pek yaygın olmadığı ülkemizde, bu tür değerlendirmelerin kimi çevrelerce hiç de hoş karşılanmadığı bilinmeyen bir husus değil. Ama bu, Lozan’ın bir uzlaşma metni olduğu gerçeğini de değiştirmez. Demem o ki, aklı başında hiç kimsenin uzlaşmaya karşı olması beklenemez. Uzlaşmasız ne demokrasi olur ne de barış! Bu gerçeği böylece vurguladıktan sonra, Mehmet Ali Talat’ın Lokmacı geçidini yıkma girişimine bakmak gerek. Eğer bu girişim bir uzlaşmanın bize düşen adımı olsaydı, karşı çıkılması ve eleştirilmesi haksızlık olurdu. Ama acaba öyle mi? Acaba bu girişim, uzlaşmayı dışlamayan Atatürk politikasının bir uzantısı mı, yoksa teslimiyetçi Abdülhamit politikasına bir dönüş mü? Dilerseniz tartışmayı yarın bu açıdan sürdürelim. ‘AKP sadece borç üretti’ İstanbul Haber Servisi DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, AKP iktidarı döneminde, Cumhuriyet tarihinde seksen yılda ulaşılan borcun üçte ikisi kadar borçlanıldığını belirterek, “AKP’nin politikaları, IMF tarafından yönlendirilmeyi, ülke kaynaklarını dış ve iç odaklara pazarlamayı, ülkeyi bir ucuz emek gücü olarak, uluslararası tekellerin sömürüsüne açmayı sağladı” dedi. Erken seçim yapılması gerektiğine dikkat çeken Çelebi, “Mevcut parlamentonun cumhurbaşkanını seçmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Ancak, AKP bir inatlaşma ile erken seçim yapmak istemiyor” diye konuştu. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Yönetim Kurulu, 2006 yılına ilişkin AKP iktida ? AKP’nin, sosyal hukuk devletinden habersiz olarak sürdürdüğü “cemaat dayanışmasını”, siyasal çıkar sağlama amaçlı rant dağıtma ve kayırma uygulamalarını sosyal politika olarak tanıtma çabası içerisinde olduğunu vurgulayan Süleyman Çelebi, “Dört yılda AKP, Cumhuriyet döneminde seksen yılda ulaşılan borcun üçte ikisi kadar borçlanmıştır” dedi. rının uyguladığı politikaların değerlendirildiği ve 2007 yılına yönelik hedeflerinin açıklandığı bir basın toplantısı düzenledi. Şişli’deki DİSK Genel Merkezi’nde dün gerçekleştirilen toplantıda konuşan Çelebi, AKP iktidarı tarafından uygulanan politikaların, ülke kaynaklarını dış ve iç odaklara pazarlamayı ve uluslararası tekellerin sömürüsüne açmayı sağladığını belirtti. Çelebi, “Hükümet, ekonomide nasıl IMF programlarının gönüllü yürütücüsü olarak, bir yandan uluslararası çıkar odaklarının desteğini almış, bir yandan da hedef saptırarak, toplumsal taleplerin odağından kendini uzaklaştırmışsa, dış politika konularında da edilgen ve bağımlı tavrını sürdürmüştür. Dört yılda AKP, Cumhuriyet döneminde seksen yılda ulaşılan borcun üçte ikisi kadar borçlanmıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’nin 220 milyar olan toplam borcu, 2002 yılından bu yana AKP hükümeti döneminde 150 milyar dolar artmıştır” dedi. Çelebi, AKP’nin, sosyal hukuk devletinden habersiz olarak sürdürdüğü “cemaat dayanışmasını”, siyasal çıkar sağlama amaçlı rant dağıtma ve kayırma uygulamalarını, sosyal politika olarak tanıtma çabası içerisinde olduğunu vurguladı. 2007 bütçesinin borç yönetme ve halkın kaynaklarını iç ve dış finans çevrelerine aktarmaya yönelik oldu ğuna dikkat çeken Çelebi, bütçe ile halkın çoğunun taleplerinin göz ardı edildiğini söyledi. AKP iktidarının, yönetme erkini ABD, Dünya Bankası ve IMF’ye devrettiğini belirten Çelebi, “Hükümetin gönüllü yürütücüsü olduğu IMF politikaları ile ekonomik alanda düzlüğe çıkma olanağının olmadığı ortadadır. Zamanında veya erken yapılacak bir seçimle, antidemokratik seçim barajı kaldırılmalı, Siyasi Partiler Kanunu değiştirilerek demokratik bir seçim sistemiyle halkın iradesinin yansıyacağı yeni bir Meclis oluşturulmalıdır” dedi. DİSK arşivi halka açılıyor A ZİZ NESİN’LİK SORUŞTURMALAR İĞNELİ FIRÇA El Kadı müfettişine ceza rekoru ? Başbakan Erdoğan’ın ‘Param kadar kefilim’ diyerek savunduğu BM’nin küresel teröristler listesindeki isimlerden Yasin el Kadı’yı soruşturan Maliye Başmüfettişi Hamza Kaçar’a bir günde yedi ceza birden verildi. Kaçar, teftiş kurulu başkanvekilinin katılmasını istediği toplantıya katıldığı için bile ceza aldı. İLHAN TAŞCI DİSK’in kuruluşunun 40. yılı olması etkinlikleri kapsamında konfederasyonun arşivinin halka açılacağını duyuran Çelebi, “40. yıl, ZAFER TEMOÇİN aynı zamanda tüm sosyal hakların korunup geliştirileceği bir dönem de olacaktır. 2007 yılında 12 Eylül hukuku ve yasalarına karşı mücadele edeceğimizi, bu kısırdöngü içerisinde sıkışıp kalmayacağımızı ilan ediyoruz. AKP iktidar olduğu süreç boyunca emekten yana olmadığı gibi, kazanılmış hakları da geriye götürmüştür. Siyasal tercihimiz, sosyal politikaları uygulamak için ekonomi politikalarını belirleyen, IMF’ye teslimiyet içinde olmayan, emeğin ve emekçinin sesine duyarlı olan program ve partilerden yana olacaktır” diye konuştu. “Cumhurbaşkanını yeni Meclis seçmeli” Toplantı sonunda gazetecilerin cumhurbaşkanı seçimi tartışmalarına yönelik sorularını yanıtlayan Çelebi, “Bu parlamentonun cumhurbaşkanı seçmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Bizim talebimiz bir mutabakat sonucu cumhurbaşkanının seçilmesidir. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer mutabakat sonucu seçilmiştir. Bu meclisin çoğunluğu temsil etmediğini düşünüyoruz” diye konuştu. asirmen?cumhuriyet.com.tr MESLEKİ EĞİTİM TOPLANTISI YÖK’ten Bakan Çelik’e davet yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 1516 Ocak’ta uluslararası mesleki ve teknik eğitim konusunda pek çok kesimden katılımın gerçekleşeceği bir toplantı düzenleyecek. Toplantıya, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bürokratları davet edildi ancak Bakan Hüseyin Çelik çağrılmadı. Söz konusu toplantı, MEB tarafından Kasım 2006’da düzenlenen Milli Eğitim Şurası’nda meslek liselerinin üniversiteye girişteki katsayı engeline kilitlenilmesi ve gündemi mesleki eğitimin meşgul etmesinin ardından, bu alanın yetkililerce ele alınacağı ilk kapsamlı değerlendirme olması nedeniyle önem taşıyor. Şuraya, YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç de davet edilmiş ancak ne Teziç ne de başkanvekilleri 5 günlük şuranın hiçbir çalışmasına katılmamıştı. Yaşanan sürecin ardından bu kez YÖK Başkanlığı’nda ele alınacak mesleki ve teknik eğitim konusu, dekan ve öğretim üyelerinin yanı sıra iş dünyası temsilcilerinin de katılacağı bir toplantıyla masaya yatırılacak. Bakan Hüseyin Çelik’in çağrılmadığı toplantıya katılım için, ilgili MEB bürokratlarına ise davet gönderildi. ANKARA BM Güvenlik Konseyi’nin ‘küresel teröristler’ listesinde yer almasına karşın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “param kadar kefilim” diyerek sahiplendiği Yasin el Kadı hakkındaki soruşturmayı yapan Maliye Başmüfettişi Hamza Kaçar’a bir günde 7 ceza verildiği ortaya çıktı. BM Güvenlik Konseyi’nce “küresel teröristler” listesinde yer alan, Erdoğan’ın sahiplendiği Yasin el Kadı soruşturmasını yapan Maliye Başmüfettişi Kaçar’ın bu kez ilginç idari cezalarla karşı karşıya kaldığı anlaşıldı. Kaçar’a değişik gerekçelerle verilen cezalar, başmüfettişin El Kadı soruşturmasına ilişkin raporunda vurguladığı “siyasi ve bürokratik baskı gördüm” belirlemesinin halen sürdüğünü gözler önüne serdi. Başmüfettiş Kaçar’a hepsi de 20 Aralık 2006 tarihinde olmak üzere 7 kez kınama, aylıktan kesme ve uyarma cezaları verildi. Başmüfettişe bir günde 5 aylıktan kesme, bir kınama, bir de uyarma cezası verilerek, idarede ceza rekoruna imza atıldı. Kaçar’a ilk olarak, mazeretsiz olarak göreve hiç gelmediği gerekçesiyle aylıktan kesme cezası verildi. Denetim elemanı kökenli olan CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, denetim elemanları için sabah akşam mesai anlaşıyının olmadığını vurgulayarak, “Denetim elemanları klasik devlet memuru konumuna hiç sokulmamıştır. Bu ceza ilgili denetim elemanının özel olarak izlendiğini gösteriyor” dedi. Teftiş Kurulu Başkanvekili Cemal Boyalı, Abant’ta kasım ayında düzenlenen Maliye Müfettişleri Kurultayı öncesinde toplantıya tüm müfettişlerin katılımını istedi. Başkanın istemi üzerine Abant’taki toplantıya katılan Kaçar’a bu kez de “haber vermeksizin Abant toplantısına hareket etmekten’’ aylıktan kesme cezası verildi. Kaçar’a verilen 7 cezadan üçünün Abant’taki kurultaya katılıma bağlı cezalar olması dikkat çekti. Kaçar, Cemal Boyalı’nın el Kadı soruşturmasına ilişkin bir gazetede yayımlanan değerlendirmelerinde kendisini terör örgütlerine hedef gösterdiği ve müfettişlerin manevi şahsiyetine zarar verdiği savıyla 7. Asliye Hukuk Mahkemisi’nde dava açtı. Bunun üzerine de hakkında dava açtığı Boyalı, Kaçar’a ‘uyarma’ cezası verdi. Kaçar bir gün içerisinde art arda verilen cezalar nedeniyle maaşının dörtte üçünü alamayacak. namikzafer@yahoo.com Aile içi şiddete hapis geliyor Adalet Komisyonu’nda kabul edilen tasarıyla aile mahkemesi hâkimleri, aile içi şiddete başvuranlar için tutuklamaya varan tedbir kararları alabilecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Meclis Adalet Komisyonu’nda kabul edilen tasarıyla birlikte aile bireylerine şiddet uygulayan kişiye tutuklama tedbiri getiriliyor. TBMM Adalet Komisyonu’nda, Ailenin Korunmasına İlişkin Yasa’da değişiklik yapılmasını öngören yasa tasarısı görüşüldü. CHP’li üyelerin de destek verdiği kanun tasarısı, oybirliğiyle kabul edildi. Buna göre Türk Medeni Yasası’nda öngörülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya çocukların veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden birinin veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan veya evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden birinin aile içi şiddete maruz kaldığını kendilerinin veya cumhuriyet başsavcılığının bildirmesi üzerine, aile mahkemesi hâkimi, sorunun içeriğini göz önünde bulundurarak resen tedbir alınmasına karar verebilecek. ? Müşterek evden uzaklaştırılarak, bu evin diğer aile bireylerine tahsisinden sonra, ayrı oturmakta olduğu eve veya işyerlerine yaklaşmaması. ? Bir sağlık kuruluşuna, muayene veya tedavi için başvurması. Tedbirlerin uygulanması amacıyla öngörülen süre 6 ayı geçemeyecek. Hükmolunan tedbirlere aykırı davranılması durumunda tutuklanacağı ve hakkında hapis cezasına hükmedileceği, şiddet uygulayan eş veya diğer aile bireyine ihtar edilecek. Eğer şiddeti uygulayan eş veya diğer aile bireyi, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan kişiyse, hâkim, bu konuda mağdurların yaşam düzeylerini göz önünde bulundurarak, talep edilmese dahi tedbir nafakası verilmesi yönünde karar alabilecek. İletişim aracı yasağı ? Aile bireylerinin eşyalarına zarar vermemesi ve iletişim araçlarıyla rahatsız etmemesi. ? Varsa silah veya benzeri araçlarını, genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesi. ? Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanılmış olarak, şiddet mağdurunun yaşamakta olduğu konuta veya işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmaması. Tedbir süresi altı ay Mahkemenin, kusurlu eş veya aile bireyleri için alabileceği tedbir kararları şöyle: ? Aile bireylerine karşı şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması. MEB’in din kültürü dersindeki müfredat değişikliğiyle ‘uygulamaya dönük’ eğitim başlıyor İlköğretim imam hatipleşiyor ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yeni ilköğretim din kültürü müfredatına göre öğrencilere, şekil ve içerik olarak sınıfta Kuranıkerim tanıtılacak, cami CD’si izlettirilerek cami krokisi çizmeleri istenecek. Öğrenciler ayrıca, izledikleri sunu sonrası, namazı şemalarla anlatacak. “Hz. Muhammed ve Aile Hayatı” ünitesindeki değerlendirme ölçütleri arasında “rol yapma” da yer alırken 4. sınıfta selamlaşmalardaki dini ifadeler üzerinde durulacak. MEB, ilköğretim 4, 5, 6, 7 ve 8. sı ? Gelecek yıl uygulanacak müfredatın kitaplarını, bir kerelik Din Öğretimi Genel Müdürlüğü hazırlayacak. Yeni müfredatın tanıtımında yer alan “Kültürel miras, yetişmekte olan nesle Allah’la, kendileriyle ve diğer insanlarla olan iletişimlerini düzenlemelerinde bir yardım vasıtası olarak sunulmalıdır” ifadeleri dikkat çekerken tarihe kör bir bağlılık göstermek ise eleştiriliyor. nıfların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi müfredatında yaptığı ve gelecek eğitim yılında uygulayacağı değişikliklerle, uygulamaya dönük din eğitimini öne çıkaracak. Fen ve Teknoloji dersi başta olmak üzere, din kültürü konularını çeşitli derslerle ilişkilendirecek olan yeni müfredatın ilk uygulama yılı için ise ders materyallerini Din Öğretimi Genel Müdürlüğü hazırlayacak. Yeni müfredatta yer alan bazı düzenlemeler şöyle: ? 4. sınıftaki “Kuranıkerim’i Tanıyalım” başlıklı ünitede, Kuran’ın kitap haline getirilişi ile ilgili olarak öğrencilerin araştırma yapması ve sınıfta sunması istenecek. Konu işlenirken, öğrencilerin “somut deneyimlerinden” yararlanılması da öngörülüyor. “Din ve Ahlak Hakkında Neler Biliyorum” ünitesinde, selamlaşmalardaki dini ifadeler üzerinde durulacak. “Hz. Muhammed’i Tanıyalım” ünitesi işlenirken de “gül”ün Hz. Muhammed sevgisinin sembolü olduğu vurgulanacak. “Kuranıkerim’i Tanıyalım”da da Kuran, şekil açısından ve sure, cüz gibi içerik özellikleriyle sınıfta tanıtılacak. ? 5. sınıftaki “İbadet Konusun da Bilgilenelim” başlıklı ünitede, öğrencilere camiyi tanıtıcı bir CD izletilecek ve bir cami krokisi hazırlamaları istenecek. ? 6. sınıfta, “Namaz İbadeti” konusu işlenirken namazın hazırlık şartlarını, kılınış şartlarını ve kılınışını gösteren bir sunu izlettirilecek. Daha sonra öğrencilerden, söz konusu sunuyu dikkate alarak namaza hazırlıktan kılınışına kadar olan süreci şematik olarak göstermesi istenecek. ? 8. sınıfta, “Kâbe’ye Yolculuk” başlığı altında görsel öğelerden veya CD’lerden yararlanılarak hac ile ilgili mekânlar öğrencilere tanıtılacak. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle