22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 OCAK 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Yakın geçmişin ‘göçe ve işgale teslimiyet’i yerine artık ‘kenti savunan’ anlayış egemen 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Mersin ‘sessiz’ ama umutlu... on zamanlarda Mersin’den ne ses var, S ne seda… Bu gibi durumlardan “sorun olmadığı”nı anlarız. Çünkü “uygarlık”lar nerede “tehlike”deyse, belki de “ilk öğrenen”ler arasındayız. Mersin sustuğuna göre, ya can sıkıcı gelişmeler yok ya da pek duyurmuyorlar! Geçenlerde Kanaltürk’teki ‘Kente Bakış’ programımızı, Muğla’da çekilen “Dondurmam Gaymak” filmine ayırmıştık. Yönetmen Yüksel Aksu ve Belediye Başkanı Osman Gürün’le birlikte Mersin Valisi Hüseyin Aksoy da konuğumuzdu. Muğla’daki valiliği sırasında diğer kültür projeleriyle birlikte bu filmi de destekleyen Aksoy’a sorduk: “Mersin’de nereden başladınız?” Önceliği “eğitim”e verdiğini; “sokaklarda çalışan çocuklar”ın “okullu” olmalarını sağlayacaklarını söyleyen Aksoy, 200 çocuğun 20 dalda kursa yazıldığını belirterek dedi ki: “Aileler hiçbir mazeret ileri süremeyecek; Mersin’de okula gitmeyen çocuk kalmayacak.” Valinin bu “önceliği”ni dinleyince hem kutladık, hem de düşündük; Mersin bir zamanların okuma rekoruna sahip kentimizdi. Üç büyük ilimizden sonra “Devlet Opera ve Balesi”nin bulunduğu tek ilimiz. Dünyada, üç semavi dinden mezarlıkların “yan yana” olduğu başka kent yok. Türkmen kültürünün insancıl birikimleriyle yaşayan kentte, Latinİtalyan Kilisesi ve ArapOrtodoks Kilisesi hâlâ açık. Üniversitesi de “genç yaşta olgunlaşma”nın örneğini sergiliyor… Bu kültürel gelişmişliğin yanı sıra Türkiye’nin dört serbest bölgesinden birisine sahip; Akdeniz’deki en büyük limanımız; ülkenin ilk en yüksek gökdeleni bile Mersin’de… Peki, bütün bunlara rağmen, “sokakta çalışan okulsuz çocuklar”ın sürekli ço1999’dan bu yana, kamuoyunun aynı şiddette karşı çıktığı başka bir yapılaşma da pek gündeme gelmezken; 2000’lerle birlikte kıyıdaki işgalci yapıların yıkılmaya başlanması da “kent kültürünün zaferi” gibiydi. Bu değişimin son yıllardaki ürünlerine “Cumhuriyet Meydanı” ile kıyı şeridindeki “Atatürk Parkı”, beş yıldır süren “uluslararası festival”, MersinKaraman Bölgesi 1/100 bin ölçekli planlama çalışması, deniz turizmini yaylalarla ve kış turizmiyle buluşturmaya aday “TarsusGülekKarboğazı Kültür ve Turizm projeleri” de eklenebilir. EREL YÖNETİMİN ÖNCELİKLERİ Şimdi Vali Aksoy, işte böylesi yüz güldüren bir süreçte kolları sıvarken; Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan’ın izlediği kültür, sanat ve kent uygarlığına dönük yerel yönetim politikası da, 1980’lerden sonraki tahribat döneminin hemen tüm yıpratıcı izlerini ortadan kaldırmaya dönük önemli çabalar arasında. Bu arada Karaduvar’daki kimyasal tesislere yeni bir organize sanayi bölgesinin yapılması, kentin genel arıtma tesisinin artık ertelenmemesi gibi beklentiler de Özcan’ın omuzlarındaki önemli görevlerden bazıları. Geçenlerde Mersin Üniversitesi’nin yeni rektörü Prof. Dr. Süha Aydın’ın bir açıklaması da gözümüze ilişmişti. Kentin, Cumhuriyet döneminde temelleri atılmış olan “bilimin yol göstericiliği” geleneğini yeniden etkin kılmak üzere üniversitenin daha da etkin katkılar yapacağı anlaşılıyor. Sözün kısası; Mersin ne kadar sessiz ve derinden gitse de, öyle görünüyor ki kentin değerlerini bilen bizim gibi meraklılar için kaygı verici değil, “umutları yücelten” bir dönemi yaşıyor… Toplumsal sorunlara duyarlı valisiyle, aydınlanmaya bağlı yerel yönetimiyle ve kenti sahiplenen sivilakademik kurumlarıyla, 2007 yılına karamsar girmeyen illerimizden biri gibi. Umarız, ilk buluştuğumuz zaman da aynı izlenimleri edinir, yanıldığımızı görmeyiz. Türkiye’de Tiyatro Neden Olmaz? (1) Epey önceki bir yazı dizimin başlığı “Bir Türk Tiyatrosu Nasıl Olur?” şeklindeydi. Bu defa ise, iki veya üç yazı boyunca ülkemizde yeterince olmadığından kuşku duyulamayacak tiyatronun neden olmadığı, dahası, hangi koşullar değişmediği takdirde hiçbir zaman yeterince olamayacağı konusunu deşmek istiyorum. Hemen belirteyim ki, burada yeterince olmadığını söylediğim şey, tiyatro etkinliği değilgerçi, tiyatro sayısının en fazla olduğu İstanbul’da bile gecede kaç tiyatronun perde açabildiği göz önünde tutulursa, bu etkinliğin bile yeterince yoğun düzeyde varlığından söz edilemez. Ama benim asıl üzerinde odaklaşmayı amaçladığım konu, tiyatro adı altında sunulabilenlerin de ancak çok azının tiyatro olması ve bunun nedenleri. ??? Bu bağlamda değinmek istediğim birincil neden, ülkemizde özellikle tiyatro eğitimi veren resmi kurumların, yani konservatuvarların tiyatro veya oyunculuk bölümleri ile yine üniversitelerin çatısı altında yer alan ve aynı eğitimi veren öteki bölümlerin çoğunda, “yetenek sınavı” adı altında düzenlenen seçme sınavlarında yanlış ve yanıltıcı ölçütlerin uygulanması. Bu sınavlarda adayların genel kültür bakımından sergiledikleri düzeyinolumlu ya da olumsuz yönde yeterince değerlendirilmemesi, ağırlığın “oyunculuk yeteneği”ne verilmesi, ancak bu yeteneğin de büyük çoğunlukla çarpık bir eksende aranması, yukarıda sözünü ettiğim yanlışlıkların başında gelmektedir. Genel kültür açısından tiyatro eğitimi veren kurumların büyük çoğunluğunda egemen olan eğilim şudur: Adayda genel kültür açısından bir eksiklik bulunduğu takdirde, oyunculuk ‘yeteneğine’ sahip bir öğrenci bu eksikliği ‘sonradan’ giderebilir; ama ‘yetenek’ eksikliği giderilemez. Bu eğilimin temel yanlışlığı, ‘genel kültür’ ve ‘yetenek’ kavramlarının yanlış anlamlandırılmasından kaynaklanmaktadır. Genel kültür sınavı, sonuçları bağlamında adayın bulunduğu yaşa gelene kadarki yaşamında düşünme eylemiyle ne ölçüde alışverişte bulunduğu, soru sorma alışkanlığının olup olmadığı, yaşamında merak etmeye ne ölçüde yer verdiği, okuma eylemini ne ölçüde bir bilgi kaynağı ve kendisi için olmazsa olmaz bir gereksinim olarak gördüğü, yine o güne kadarki yaşamında sanatsal yaratıcılığın ne ölçüde yer aldığı veya almadığı gibi konularda gösterge niteliğinde sonuçlar verecek bir sınav olarak düşünülmelidir. Bugün sınavlara egemen olan eğilime uyup, bütün bu noktalarda yetersiz, ama oyunculukta yetenekli(!) olan bir adayın bu eksikliğini giderebileceği sonucuna varırsak eğer, o zaman adayın başlayacağı tiyatro eğitiminin ona o güne kadar sahip bulunmadığı bütün bu nitelikleri kazandırabilecek, örneğin olmayan düşünme alışkanlığını, olmayan sorgulama alışkanlığını, olmayan okuma alışkanlığını ona kazandırabilecek, onu ansızın sanatla alışverişe götürebilecek sihirli bir eğitim olabileceğini de kabullenmemiz gerekecektir. ??? Hemen belirtmeliyim ki, tiyatro eğitimi veren çeşitli kurumlarda yirmi yıla yaklaşan hocalığım boyunca, giriş sınavlarında yukarıdaki anlamda bir genel kültür eksikliği sergilemesine rağmen oyunculuk yeteneği(!) sayesinde tiyatro insanı ve tiyatro sanatçısı olabilen tek bir örneğe rastlamadım. Böyleleri arasından diploma alanlar ve daha sonra tiyatro sahnelerine çıkanlar da oldu, hem de kabarık sayıda; amayineliyorum– tiyatro insanı ve tiyatro sanatçısı olabilenler hiç çıkmadıhani şu ünlü fıkranın sonu gibi: “Oğlum, ben sana paşa olamazsın demedim, adam olamazsın dedim!” Tiyatro eğitimi veren bazı kurumlarda yukarıdaki anlamda bir genel kültür sınavının giriş sınavı programlarında hiç yer almaması da bir başka düşündürücü noktadır. Konuyu haftaya sürdüreceğim. ahmetcemal@superonline. com acem20@hotmail.com Y DOĞU AKDENİZ’İN ÇAĞDAŞ KENTİ... Mersin’deki ekonomik gelişmeyi simgelemesi için “kent içine” dikilen gökdelen, mimarlık ve şehircilik tartışmalarının da odağı (üstte) . MersinYüzyıl önce bir kıyı köyü iken, Çukuro va’nın iskelesi olunca, büyümeye başladı (sağda üstte). Günümüzün Mersin kıyıları halkın denizle buluştuğu büyük parklarla donatılmış (sağda altta). ğalmaları acaba neden? NCE MİMARİ KATLEDİLDİ… Kentin yazarlarından Mirza Turgut’un yakın geçmişi özetleyen bir makalesini okumuştum. 80’lerde başlatılan “betonlaşma”ya, aynı zamanda “mimari katledilme ve çirkinleşme dönemi” diyerek şöyle yakınmıştı: “Böylece 20 yılda, şimdi ah vah dediğimiz bir Mersin resmiyle karşı karşıya kaldık…” (5 Eylül 2006Ufuk Turu Net) Bunun nedenleri arasında, “Güneydoğu’dan yoğun ve sürekli göç” baskısının payı büyük… Cumhuriyetin “dengeli kalkınma”sını 50’lerde terk eden politikalar, 80’den Ö sonraki “Güneydoğu’nun ihmali”yle doruğa çıkınca, Mersin de “işgal”le tanışmış oldu… Ne var ki bu “baskın”ın kaçak yapılaşmasına “teslim olmak” yerine, göçle gelenleri de “imar disiplini” içinde “kentli” kılmaya gayret etmek mümkün değil miydi? Mersin, bu soruya “evet” denilebileceğini ancak 2000’lere doğru yaşamaya başladı. Başta TMMOB üyesi mimar ve mühendis odaları olmak üzere, Ticaret ve Sanayi Odası, işadamları dernekleri, gönüllü kuruluşlar ve sanatçılar, yasadışı kentleşmeye direnişlerini yükselttiler. Örneğin, kent içinde trafiği rahatlatma adına kalıcı tahribatlar yaratacak “Halil Paşa Köprüsü” projesine hemen herkesin tepki göstermesi, yerel yönetim seçimlerinde bile etkili olmuştu. Nitekim Aramıza hoş geldin ALİ HAYDAR Annesi ve babası Defne Levent YÜKSEL (04.01.2007) BÜYÜKÇEKMECE 2. İCRA MÜD. GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI 2006/3969 Talimat İpotekli olup, satılmasına karar verilen taşınmazın; TAPU KAYDI: İstanbul, Büyükçekmece, Mimarsinan Köyü, 12 pafta, 3715 parselde kayıtlı, sebze bahçesi vasıflı taşınmazda, kat irtifaklı, dükkân nitelikli, 4/100 arsa paylı, Zemin Kat, 3 no’lu bağımsız bölümün tamamı, İMAR DURUMU: Dosyada bulunan Mimarsinan Belediye Başkanlığı’nın 02.10.2006 tarihli yazısında, Belediye hudutları dahilinde kalan 12 pafta, 3715 sayılı parselin, 1/1000 ölçekli 05.10.2000 tasdik tarihli Revizyon İmar Planında H. maks: 15.50 m (5 kat) bitişik nizam konut + ticaret alanında kaldığı belirtilmektedir. TAŞINMAZIN EVSAFI: Satışa konu taşınmaz, Mimarsinan Köyü, 3715 parselinde kayıtlı, 4/100 arsa paylı, zemin kat, 3 bağımsız bölüm No’lu dükkân olup, adres olarak, Mimarsinan belde merkezinde, Cami Sokak’a bağlantılı ara sokak üzerindeki natamam binada yer almaktadır. Bina, betonarme karkas şekilde inşa edilmiş olup, bodrum, zemin ve 4 normal kattan ibarettir. Binanın zemin katının dükkân kısmı haricinde üst katlar ve meskenlerin tamamlandığı, bu kısımlarda dış cephe boyasının mevcut olduğu, dükkanların kaba inşaat seviyesinde olduğu, yerinde yapılan incelemede, dükkânların asma katlı şekilde inşa edildiği tespit edilmiştir. Beldenin nispeten ara sokağında, eski yerleşim merkezinde, limana ve E5 asfaltına yakın konumdadır. Ulaşımı kolaydır. E5 asfaltına yürüme mesafesindedir. Alışveriş imkânı geniştir. Gelişme gösteren bir beldede yer almaktadır. Altyapı sorunları halledilmiş bir bölgede bulunmaktadır. Elektrik, suyu mevcuttur. Asma katıyla birlikte takriben brüt 75 m2 kullanım alanına sahiptir. TAHMİN OLUNAN KIYMET: 20.10.2006 tarihi itibarıyla; 3 bağımsız bölüm No’lu dükkânın tamamına 50.000,00 YTL değer biçilmiştir. SATIŞ ŞARTLARI: Yukarıda tapu kaydı, imar durumu, halihazır durumu, kıymeti verilen taşınmazın, l Satışı 23.02.2007 günü saat 1414.10 arasında Büyükçekmece 2. İcra Müdürlüğü’nde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin % 60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartıyla gayrimenkul en çok arttırana ihale olunur. Böyle bir bedel ile alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla arttırma 10 gün daha uzatılarak 05.03.2007 günü aynı yer ve aynı saatte ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse, gayrimenkul en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak üzere, artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. KDV, ihale damga pulu bedeli, tapu alım harcı, tahliye masraftarı alıcıya aittir. Birikmiş vergiler, tapu satım harcı ve tellaliye satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dahil olan iddialarını dayanağı belgeler ile 15 gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul alacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2006/3969 Tal. Sayılı dosya numarası ile müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. (İc.İf.K. 126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 820) 2001/504 Esas / 2003/153 Karar Davacı Ayla Akgüç tarafından davalı Ergün Akgüç aleyhine açılan Boşanma davasının yargılaması sonunda: Mahkememizin 2001/504 esas2003/153 karar sayılı 20.3.2002 tarihli kararı gereğince davacının davasının kabulü ile Fatih ilçesi, Seyitömer mah., cilt no. 61, hane no. 343.BSN no. 25’te kayıtlı Akgün ve Gülümser’den olma, 1970 d.lu davalı Ergün Akgüç ile evli Muzaffer ve Ayşe’den olma 1973 doğumlu davacı Ayla Akgüç’ün M.K. 166 mad. uyarınca BOŞANMALARINA, Tarafların ortak çocukları 1989 doğumlu Gizem ile 1993 doğumlu Didem’in velayetlerinin davacı anneye verilmesine, Davalının haftanın cumartesi sabah 10’dan, akşam 18 saatleri arası çocuklarını yanına alarak görüş tesis edilmesine, Karar verilmiş olup, davalı ERGÜN AKGÜÇ’e adına çıkarılan tebligatların bila tebliğ geldiği, yaptırılan zabıta tahkikatlarında tebliğe yarar adresinin temin edilemediğinden, mahkememiz kararının davalı ERGÜN AKGÜÇ’e ilanen yapılmasına karar verildiğinden; Mahkememiz kararı davalı ERGÜN AKGÜÇ’e ilanen tebliğ olunur. 5.7.2006 Basın: 570 TUZLA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ İLAN Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. ESER AKSAN AYŞE GÜL TOPALOĞLU CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle