19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EYLÜL 2006 ÇARŞAMBA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Karşı Sanat’taki ‘Geriye Bakmak’ sergisi 30 Eylül’e, ‘Albert Gabriel’ sergisi ise 11 Kasım’a dek açık DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Gün o gün mü, bugün mü? Prof. Dr. ÜMRAN BULUT Turgut Uyar ve Otomobil Reklamı Son günlerde radyolarda şiirli bir tanıtıma rastlıyorum: Turgut Uyar’dan, gitmek teması üstüne iki dize okunuyor. ‘Turgut Uyar, 1952’ dendikten sonra, bir otomobil markasının size bu özgürlüğü sağlayabileceği söyleniyor. Postmodernizm dedikleri şey bu olsa gerek: Oradan onu al, buradan bunu; tarihsel ve toplumsal bağlarından soyutla, aralarında bir ilişki kurulabilir mi, kurulamaz mı hiç düşünmeden yan yana getir, koy ortaya. Bana sorarsanız yan yana gelmesi olanaksız iki şey, Turgut Uyar şiiriyle bir otomobil markasının tanıtımı. Turgut Uyar’ı da tanıyorum, otomobilin ne olduğunu da biliyorum. Tanıtımda kullanılan şiirin de yer aldığı Türkiyem adlı kitabı 1952’de yayımlandığında şair yirmi beş yaşındaydı. Ülkesi ve dünya üstüne merakla dolu bir yüreğin coşku ve hüzün dolu izlenimleriyle, başkaldıran bir ruhun heyecanıyla dolu, ‘‘ne güzeldi senin çılgınlığın’’ dedirten şiirler yazıyordu. Bir sevgiliyle doymayacak kalbim, anladım Alıp başımı gideceğim. (...) Toprak ve insan kokularıyla, Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için Başımı alıp gideceğim. (...) Oturup sevişmeliyiz güzelliklerle Yüzyıllarca ötede, çırılçıplak Bir ilkokul şarkısıyla beraber Alıp başını gitmek isteyen şairin dünyasında otomobil falan yoktur. Üstelik otomobil almayı düşünemeyecek kadar yoksuldur ve yoksulluğundan da mutludur: Öyle bir tad var ki fakirliğimizde Başka hiçbir şeyde bulamam. ??? Aynı yıllarda o şirket ülkesinde, otomobil değil, inşaat yapıyordu. Otomobil üretimine başladıkları 1967’de ise, Turgut Uyar, çoktandır ‘Acının Tarihi’ni yazıyordu: bir susam gibi boyuna sulamak umutsuzluğu ve direnmek hep direnmek devam etmek adına diyorum ki acılığı eksilmesin ağzımızdan boyuna tükürmek için boyuna Geçen yıllar içinde dünyanın kötülükleri şairi o denli koyu bir mutsuzluğa götürmüştür ki, otomobillere binip bir yerlere gitmek yerine, ölümüne dek bir yerlerini kırıp, tedavileri bile reddederek evinde oturmayı yeğlemiştir. ??? Çağdaş şiirimiz kapitalizmden hiç hoşlanmamış, dahası nefret etmiştir, yeryüzünü şiirsizleştiren bu düzenden. Açlık çoğunlukta olduğu için tokluğu ayıp saymış bir şairin şiirini, kapitalizmin malını satmak için kullanmaya kalkması garip, garipten de öte trajikomik bir olgudur. Turgut Uyar hayatta olsa ve kendisine bir şiirinin otomobil tanıtımı için kullanılacağı söylense, sanırım dünyaya meydan okuyan şiirlerinden biriyle yanıtlardı. Mutsuzluktan söz etmek istiyorum Dikey ve yatay mutsuzluktan Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun sevgim acıyor turgay?fisekci.com Yapı Kredi Kültür Merkezi Kazım Taşkent Galerisi’nde Albert Gabriel’i (18831972) tanıtan bir sergi var. Geziye sanatçının özel ve mesleki eşyalarını izleyip yaşamı üzerine ayrıntılı açıklamaları okuyarak başlıyorsunuz. Sonra galerinin büyük salonunda sanatçının sevgiyle üretmiş olduğunu göreceğiniz suluboya resimleriyle buluşuyor; çizim ustalığına, temiz çalışma becerisine hayran kalıyorsunuz. Plastik özelliklerin yanında mimari altyapıdan kaynaklanan bir konu seçimiyle başbaşasınız burada. Belli ki surlar, limanlar, köprüler özellikle seçilmiş. Bazı suluboyalardan belki Cemal Tollu’nun, Ahmet Ziya Akbulut’un ya da Hale Asaf’ın Batı Anadolu’da çalıştıkları yöre resimlerini anımsayacaksınız. Renklerin hafifçe solgun olmasından, silikçe kalmış kurşun kalem izlerinden, ayrıntılı çalışmanın yarattığı estetik alımlılıktan huzur bulacaksınız. TÜRKİYE’DE UZUN YILLAR YAŞAMIŞ Gabriel, Türkiye’de uzun yıllar yaşamış bir mimararkeolog. Bizde ‘anıt arkeolojisi’nin kurucusu olarak ünlenmiş. Türk Araştırmaları Merkezi’ni kurmuş. İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Kürsüsü’nde uzun yıllar başkanlık yapmış. Mesleği ya da özel ilgisi gereği birçok fotoğraf çekmiş. Evinde bulunanların sayısının 2500 olduğunu öğrendiğinizde, bunlardan kaçının bizim yurdumuzdan belgeler olduğunu araştırmak isteyebilirsiniz. Sergide üst kattaki mimari çizimleri izledikten sonra, arkaya doğru ilerlerseniz, fotoğrafları bulacaksınız. Onlardaki insanları, özellikle kıyafetleri yadırgadığınızda şöyle soracaksınız: Acaba gün o gün mü? Bugün mü? Günün o gün mü, bugün mü olduğunu düşündüren bir sergi de Karşı Sanat’ta. ‘Geriye Bakmak’ başlıklı sergi 12 Eylül konulu etkinlikleri bütünleyici nitelikte düzenlenmiş. İçerik son derece kapsamlı. Gezerken ‘‘metinler özenle seçilmiş’’ diyorsunuz. Resimler A. Ayan, N. Koçak, İ. Çiftçioğlu gibi o dönemi yansıtan birçok ressamdan. Şiir ve yazılarda N. Hikmet’in, A. Nesin’in imzaları da var. Sunum dönemin resmiyle ilgili bilgilerinizi yoklamanıza, tazelemenize de yardımcı oluyor. DERGİ BULGARİSTAN’DA RUSÇA YAYIMLANIYOR ‘Bolgarskaya Rusistika’da Türkiye özel sayısı Kültür Servisi Bulgaristan Rusistler Derneği’nin Rusça yayımlanan ve uluslararası bilimsel tanınmışlığa sahip ‘Bulgar Rusizmi’ dergisinin ‘2006/12’ tarihli yeni sayısı Türkiye Rus Dili ve Edebiyatı uzmanlarının ürünlerini içeren özel bir sayı olarak yayımlandı. İstanbul Üniversitesi, Ankara DTCF ve Gazi Üniversiteleri, Kayseri Erciyes Üniversitesi, İstanbul Okan Üniversitesi Rus DiliEdebiyatı ve Çevirmenlik bölümlerinden 13 öğretim üyesi ve görevlisinin dilbilim, edebiyat bilimi, çevre ve yöntembilim konularındaki ürünleri arasında Ankara Üniversitesi DTCF Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Altan Aykut’un ‘Türkiye’de Rusizm’ (18841940 yıllarında Rus Edebiyatı’ndan çeviriler ve 18832006 yıllarında Rus Dili öğretimi) başlıklı incelemesi ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Slav Dilleri ve Edebiyatları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ataol Behramoğlu’nun ‘Rus Edebiyatında Türk İmgesi’ başlıklı yazısı da yer alıyor. Özel sayının geniş bir tanıtımı Cumhuriyet Kitap dergisinde yayımlanacak. İki sergiden iki örnek. Solda, ‘Geriye Bakmak’ sergisinden Aydın Ayan’ın yapıtı. Sağda, ‘Albert Gabriel’ sergisinden sanatçının bir yapıtı. Kahve falı ve kestaneler klınızdan ‘‘koridorlardaki fotoğraflara alt yazılar yazılsaydı, elime yazıA lı belge alabilseydim’’ diye geçirirken Türk resminin bu dönemini, daha ayrıntılı ve uzun süreyle izlemek istediğinizi duyumsuyorsunuz. Bir ara toplumsal gerçekçilikle bütünleşip sonrasında satış endişesini, etikestetik değerleri, sokağa inişi, nihilizmi yaşıyorsunuz. Uzun uzun yazıları okuyor, daralıyorsunuz. O günleri anımsamanın bile zorunuza gideceğini biliyor, ancak gelişmeyi irdelemekten de geri kalamıyorsunuz... Devletten bankaya, daha sonra özele kaymış olan yapıyı; dil, malzeme, özne, figür değişimini izliyorsunuz. Bir kez daha ‘‘Akış nasıl da kapitalist düzene uyumlu değişmiş; birçoklarınca sanatın varlığı korunamamış, ne yazık!’’ diyorsunuz. Sonra gözünüz farklı bir görüntüye takılıyor: Galerinin İstiklal Caddesi’ne açılan küçücük balkonunda dört yapılı ve süslü bayan oturmuş, kahve falına bakmakta, gülüp konuşmaktalar. Nasıl da şaşırdınız, dağıldınız değil mi? Ne düşünüyorsunuz, biliyorum. Siz de benim gibi biraz önce Yapı Kredi Sanat Galerisi’nin kapısındaki korumaları anımsadınız: Onlar da görevleri başında çantaların kontrol edildiği küçük masaya kızarmış kestaneleri boşaltmış yerken sohbetlerine devam etmekteydiler. Eminim, siz de galeriden ‘‘Kim, kime, ne zaman, nasıl saygılı olacak?’’ diye sorarak ayrılacaksınız. Sergiler Karşı Sanat’ta 30 Eylül’e, Kazım Taşkent’te 11 Kasım’a dek sürecek. 1001 Belgesel Film Festivali 29 Eylül akşamı başlıyor Yaşamın ayrıntılarına yolculuk Kültür Servisi Belgesel Sinemacılar Birliği’nce düzenlenen ‘9. Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali’ 29 Eylül akşamı, Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılacak törenle başlıyor. Bu yıl konusu ‘Ortadoğu’ olan festivalin açılış filmi ise Muhammed Bakri’nin Ortadoğu’da yaşananları konu alan ‘Cenin Cenin’i. Bakri, Felix Andrew, Mustafa Ünlü, Sam Pollard, etkinliğin yönetmen konuklarından bazıları. 5 Ekim’e dek sürecek festivalde yerli ve yabancı toplam 124 film gösterilecek, gösterim salonları da Atatürk Kültür Merkezi, İtalyan Kültür Merkezi, Fransız Kültür Merkezi ve Kadıköy’de Nâzım Hikmet Kültür Merkezi. ‘Bölgemiz Ortadoğu’, ‘Dünya Hali/Ahvali’, ‘Portreler’, ‘Kültürler... Renkler’, ‘Jan Vrijman Filmleri Özel Gösterimi’ başlıkları altında toplanan filmler arasında, ‘Simavnalı Bedreddin’ (Türkiye) ile ‘Benim Babam Bir Türk’ (Almanya) adlı filmlerin dünya ilkgösterimi yapılacak. ‘Jan Vrijman Filmleri Özel Gösterimi’nde ünlü yönetmenin filmleri, Vrijman’ın adını taşıyan vakfın desteğiyle gösteriliyor. ERÇEKLİKLERE BAKIŞ ‘Birlikte düşünmek’ söyleminin belgesel sinema adına vurgulandığı festivalde, yaşamın zenginliğini yansıtan bu türün farklı örneklerine yer veriliyor. Sinema açısından özel bir öneme sahip olan belgeselciliğin güzel yanlarından birinin de ‘‘gerçekliklere bakışın çeşitli boyutlarda, ışıklarda, açılarda olmasını’’ söylüyor komite başkanı Nurdan Arca. ‘‘Gerçeğin 1001 yüzü var. Bu çok önemli bizim için, hatta dünya görüşü. Gösterim izlencesinin oluşturulmasında da bu bilinçle hareket ettik.’’ Festivalin ko G Naze Festivalde yeni bir boyut B u yıl festivale yeni bir boyut kazandıracak olan yan etkinliklerin ve sinemayla etkin olarak ilgilenenler için yapılacak ustalık sınıfı çalışmaların yanında, izleyicinin de katılımı hedefleniyor. Karşılıklı iletişim ve ortak etkinlik, bu yıl festivalin hedefleri arasında. Panel ve söyleşilerde, izleyiciyle sinemacılar buluşacak ve düşüncelerini paylaşabilecekler. nusu üzerine de şu açıklamayı yapıyor: ‘‘Şu günlerde bizi en çok yaralayan konu bölgemizde olup bitenler, Ortadoğu’daki yangın; onun için o konuyu özellikle mercek altına aldık. Ama barış sadece silahların susmasıyla olmuyor. Barış için adalet de gerekiyor. Ekonomik ve sosyal anlamda... Bütün bunların konuşulabilmesi, tekrar tekrar duyumsanabilmesi, fark edilebilmesi için.’’ Festivale emek verenlerden biri, ‘Gündelikçi’ adlı filmi de gösterilecek olan yönetmen Emel Çelebi. ‘‘Belgesel sinemanın büyüsü nedir?’’ deyince şöyle yanıtlıyor: ‘‘İnsanlar alternatif görüş açılarını görmek istiyor. Belgesel çekmek için gündelik hayatın içine dalıyorsunuz, insanların duygularını ve yaşam koşullarını birebir öğreniyorsunuz. Belgeselin gücü burada.’’ (0 212 245 89 58) Lara Kum Heykel Kenti’nde fırtına ? ANTALYA (AA) Antalya’da olumsuz hava şartları nedeniyle büyük bölümü tahrip olan Lara Kum Heykel Kenti’ndeki heykellerin onarım çalışması devam ediyor. Lara Kum Heykel Kenti Koordinatörü Cem Soydemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çeşitli ülkelerden 50 sanatçının yaptığı ‘Anadolu Efsaneleri’ temalı kum heykellerin büyük bölümünün, geçen günlerde yaşanan şiddetli yağış ve fırtına sırasında bozulduğunu, zarar gören 100 heykelin onarımı için 7 heykeltıraşın gece gündüz çalıştığını belirtti. Lara plajında 14 Haziran’da sergilenmeye başlanan ve 8 bin metrekare alanda kurulan kum kentinde, ‘Yedi Uyuyanlar’, ‘Şahmaran’, ‘Ferhat ile Şirin’, ‘Nuh’un Gemisi’, ‘Truva Savaşı’, ‘Nasrettin Hoca’, ‘Nemrut Dağı’ ve ‘Hacivat ile Karagöz’ gibi birçok Anadolu efsanesiyle birlikte dünyada bilinen 100’den fazla yapıt canlandırıldı. Yapışkan özelliği bulunan ve nemlendirilen nehir kumuyla yapılan 34 metrelik heykeller için 10 bin ton kum kullanıldı. KADIKÖY 1. İCRA DAİRESİ’NDEN 2006/42 Talimat DÜZELTME İLANIDIR 22/09/2006 TARİHİNDE 45483 BASIN NUMARASI İLE CUMHURİYET GAZETESİNDE YAYINLANAN G.MENKUL SATIŞ İLANIMIZDA DOSYA NUMARASI SEHVEN 2005/42 TAL. OLARAK YAZILMIŞ İSE DE DOĞRUSU 2006/42 T. OLARAK DÜZELTİLMİŞTİR. İLAN OLUNUR. (Basın: 46655) CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle