18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 2005 PERŞEMBE KTAY AKBAL 50 Yıl Once, Ataç Uyarmıştı! "Geçen gün gazeted okuduk: Resmi dairelerden birint ie çalışan kadınlara bundan sonra işleri ba- şına, başları örtülü gelmeleri tem- bih edilmiş. Hemen inarmak iste- medim bu habere, 'ya r l l 'Şt ı r ' de- dim. 'Bukadarınagiderrezler'de- dim içimden. Biliyorum <jidiyorlar, daha da ileri gidiyorlar. E üyük Mil- let Meclisi'nde feraizin, Mecelle'nin savunulacağı kimin aklndan ge- çerdi? Onu bile göze aldılar. Dört gündür yalanlamıadığına bakılırsa, doğnıymuş o huber. 'Biz- de çalışan kadın memur ar başla- rını örtsünler, komşulara,tftekika- dınlara da örnek olurlar,;M/aş ya- vaş bütün ülke ka^Hfeirtırfprtün- mesini sağlarız' dîkeWşühüyor- lar. Ben 'yavaş yavaş3»p5fe yazdım ya, onlar bunuri çabCfy çabuk ol- masını diliyor. Kadını eşkisi gibi sımsıkı kapayacakl^fr sonra da ne olacak? Sonra 'rtadın çâlışamaz' diyecekler, 'Kadın sokağaçıkma- sın' diyecekler. Pencerel&re kafes konmasını isteyecekler. l\/lonsieur Philippe Soupaûl bir y\azısında 'Cidde'de bütün gün dol^ştım, so- kaklarda dört yüz keçi gör/düm, bir tek kadın görmedim' diyor. Türkşe- hirlerini, bir benzetebilsoler Cid- de'ye... Cidde, sokaklarında keçi- ler dolaşan; kadın yüzü çörülme- yen Cidde, cennet onlarıb gözün- de, yeryüzünde kurulmuS cennet. Bizde de öyleydi eskiaen. öy- le çokeskiden değil, bizitn genç- liğimizde, devrimden öpce öy- leydi. O günleri annelerimizin, ba- cılarımızınyüzlerine kalın^peçeler örtmeden, tramvayda perde ar- kasına saklanmadan çıkamadık- ları günleri özlemle ananlar var. Onlardan değilim ben. Be)~ı o gün- leri yüzüm kızararak dü$ünüyo- rum. Evet, kadını yarım kişi say- dığımız, yüzünü gösterrnek öz- gürlüğünü bile tanımadığmız gün- leri düşündükçe utanıyorum. Uta- nılacak birdurumduro. Anamızı, bacımızı, kanmızı, kızımızı bizim gi- bi birer kişi diye görmemek, on- ların biz erkeklerden aşağı oldu- ğuna inanmak, insanlığın yarısı- na aşağı diye bakmak utandır- maz mı insanı? Bir devrim oldu bu ülkede, o devrimin gereği kadın da açtı yü- zünü, başörtüsünü attı. Bu töre artık yerleşti. Herhangi bir daire- de çalışan kadınlara 'Siz bundan sonra başörtüsüyle geleceksiniz işinize' demek o töreye, devrimin getirdiği töreye, dolayısıyla devri- me karşı gelmek değil midir? Is- temiyorlar devrimi; devrim olma- mış gibı yaşamak, devrim olma- mış gibi düşünmek istiyorlar. Onların böyle devrim olmamış gibi düşünmelerine daha ne kadar ses çıkarılmayacak? Atatürk'ün heykellerini kırmak bir suçtur. Ata- türk'ün açtığı devrimle kurulmuş bir töreniistememek de Atatürk'ün heykelinikırmakla bir değil midir?" Nurullah Ataç, 15 Mayıs 1955'te Günce'sine böyle yazmış!.. Elli yıl geçmiş aradan! Şimdiki M. E. Ba- kanı böyle bir genelge yayımlasa "Kadın memurlar işyerlerine başı örtülü gelecekler" dese üniversi- telere başları örtülü girmek için sa- vaş veren kızlarımız acaba ne der- ler? Merak etmez misiniz? 1950-60 arasında Cumhurbaş- kanı Celal Bayar'dı. Başbakan, Adnan Menderes'ti. Milli Eğitim Bakanı, Tevfik İleri idi... Hepsi Ata- türk Cumhuriyeti'nin insanları. Ül- kemizde gerilik, gericilik, şeriatçı- lık daha o günlerden işte böyle başlatıldı! "Siz isterseniz Halifeli- ği bile getırırsiniz" diyenlerin ba- şına gelenler, şimdikilere iyi birders olmuşa benziyor!.. Zaman zaman dünküleri aratacak işlere kalkışsa- larda, dahaöteleregidemiyorlar!.. Sevgili ustamız, Nurullah Ataç'ı böyle bir ilkyaz günü, 17 Mayıs 1957'de yitirmiştik. Anısına say- gılarla... OLAYLAR VE GORUŞLER Bülent Annç: AKP'nin Gerçek Yüzü...T/HAYIR Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da uyanda bulunmuştur. Bu "zihniyet" anlaşılan o ki, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nı da ortadan kaldırmayı doğal görmektedir. Aynı uyarıyı Genelkurmay Başkanı da yapmıştır. Sormak gerekir: Acaba Arınç, Genelkurmay Başkanlığı için de aynı görüşte midir? Prof. Dr. ÇetÜl YETKİN Akdeniz Üniversitesi "Bize göreise demokrasi ancak bir araçtır. Hangi sisteme geçmek isti- yorsanız bu düzenlerin seçiminde bir araçtır. Yani demokrasi ile düzenler geür, düzenler gider." Recep Tayyip Erdoğan (Röportaj: M. Sever-C. Dizdar: 2. Cumhuriyet Tartışmalan, Başak Yyn. tstanbul, 1993, s. 419) T BMM Başkanı Bülent Annç'ın, ulus egemenli- ğinin koşulsuz olarak Meclis'in tekelinde, ya- sama organının her şe- yin üstünde bulunduğu ve dilediği- ni yapabileceği, bu nedenle de ister- se Anayasa Mahkemesi'ni kapatabi- leceği açıklaması ve bunda diren- mesi, rejim açısından çok ciddı bir tehdittir. Dahası, AKP iktidarının önde gelen bir yetkıhsinin ağzından bu partinin gerçek amacının açığa vurulmasıdır. Bu açıklamayı yapan Arınç, yalnızca bu partinin önde ge- len bir kışisı olmayıp TBMM Baş- kanı'dır da. Dolayısıyla bu görevi nedeniyle de bu açıklamaları, duyu- lan kaygıyı daha da arttırmaktadır. Daha da önemlısi, Arınç, bu açıkla- ması ıle anayasamızın bağlayıcı hü- kümlerini hiçe saydıgını, başka bir deyişle TC Anayasası'nı tanımadı- ğını kanıtlamaktadır. Öncelikle kendisine anayasanın konu ile ilgili hükümlerini anımsat- makta yarar görmekteyız. Bir kere anayasanın "başlangıç" bölümü çok açıktır. Bu bölümde denilmektedırki: "IMillet iradesinin mutlak üstünlü- ğü, egemenliğin kayrtsızşartsızTürk milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiç- bir kişi ve kuruluşun, bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bıınun icaplanyla belirlenmiş hukuk düzeni dışma çıkamayacağı..." Demek ki neymış? Egemenlıkka- yıtsız şartsız Meclis'in değilmiş. Kı- minmiş? Türk milletininmiş! Bu ege- menliğı "millet adına" kım kullanı- yormuş? Yetkili kıhnan kişi ve ku- ruluşlar kullanıyormuş! Bunlar da egemenliği kullanırken anayasada gösterilen özgürlükçü demokrasi ve bunun gerekleri ıle belirlenmiş hu- kuk düzeni dışına çıkamazlarmış!.. Annç'ın öğrenmesi ya da unuttuy- sa anımsaması gerekir ki, yasama organı, egemenliği ulus adına kulla- nan kuruluşlardan yalnızca biridir. Bu, bir. Ikıncisi, yargı organları da bu nedenle "Türk milleti adına" karar yerirler ve Anayasa Mahkemesi yar- gı organlarının en yücesidir ve ana- yasada belırtilen egemenliği ulus adına kullanan kuruluşların başında gelir. Geçelım anayasanın "egemenlik" başlıklı 6. maddesine. Bu madde ay- nen şöyledir: "Egemenlik, kayıtsız şartsız nıille- tindir. Türk milleti, egemenliğini, anaya- sanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbirkişiye,zümreyeveya s^ nıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynagı- m anayasadan almayan bir devlet yet- kisi kullanamaz." Philips'de Anneler Günü fırsatları ve 1 0 tdkSJt sizi bekliyor. # P'hüips Mutfak Robotü 224,00 YTL 22,40 YTL x 10 Azur Precise 324,00 YTL 32,40 YTL x 10 Philips Jewel Elektrikli Süpürge 450,00 YTL 45 YTL x 10 • * * Yukarıda açıklamaya ek olarak anayasanın tt yetkiHorganlarM dan söz ettiğınin altını çizelim. Başka bir de- yişle, egemenlık bir tek organ tara- fından değil, "yetkili organlar" tara- fından kullanılacaktır. Bu yetkili or- ganlann neler olduğu ise 7, 8 ve 9. maddelerde belirtilmiştir. Okuyalım. "Yasama yetkisi Madde7-Yasamayetkisi Türk mil- leti adına Türkiye Büyük MiDet Mec- lisi'nindir. Bu yetki devredilemez.'' "Yürütme yetkisi ve görevi Madde 8- Yürütme yetkisi ve gö- revi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından anayasaya ve ka- nunlara uygun olarak kullanılırvcye- rine getiriür" "Yargı yetkisi Madde 9- Yargı yetkisi, Türk mil- leti adına bağunsız mahkemelerce kullanıbr.'4 Durum bu kadar açıktır. Kaldı kı, anayasanın "Cumhuriyetin Temel Organları'' başlıklı ÜçüncüKısım'ın- da TBMM'nın yanı sıra yargı ve bu kapsamda 146. maddede Anayasa Mahkemesi "temel organ" olarak öngörülmüştür. Acaba Annç, anayasanın 11. mad- desini bilmeyebılır mi? Bu olasılığı göz önüne alarak anımsatalım: "Madde 11-Anayasa hükümleri,ya- sama, yürütme ve yargı organlamu, idare makamlaruu ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk ku- rallandır." Ancak Annç sözkonusu açıklama- sını başka bir zaman ve süreçte yap- mış olsaydı, durum belki de bu den- li "vahim" olmayabilirdi. Ne ki Annç'ın, Anayasa Mahkemesi'ni ka- patmaktan, bu mahkemenin sayın başkanının, AKP'nin laiklığe karşı siyasal bir simge durumuna getirdi- ği türban konusundaki uyansından sonra söz etmiş olması, olayı çok da- ha cıddi boyutlara taşımaktadır. Çün- kü Anayasa Mahkemesi'nin en baş- ta gelen görevi, anayasayı korumak ve yasaların anayasaya aykırı olup olmadığını denetlemektir. Anaya- sanın "Cumhuriyetinni- teükleri'' başhklı 2. mad- desinde ise "laik" ol- mak, Türkiye Cumhuri- yeti'nin nitelikleri ara- sında sayılmıştır. Daha- sı, anayasanın 4. mad- desi, bu "nttelik"in de- ğiştirilemeyeceğini ve değiştirilmesinin öneri- lemeyeceğinı öngörmüş- tür. Anayasa Mahkeme- si'nin laiklıkkonusunda- ki ve çerçevede türbana ilişkin kararlan ise or- tadadrr. Bir mahkemenin ka- rarlannı beğenmeyen ik- tidarlann o mahkemeyi kaldırmaktan söz etme- lerinin ne anlama geldı- ğini burada açıklamaya gerek yoktur. Ne var kı aynı konuda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da uyanda bulunmuştur. Bu "zülniyet" anlaşılan o kı, Yargıtay Cumhuri- yet Başsavcılığı'nı da ortadan kaldırmayı do- ğal görmektedir. Aynı uyarıyı Genelkurmay Başkanı da yapmıştır. Sormak gerekir: Acaba Arınç, Genelkurmay Başkanlığı için de aynı görüşte midir? Tüm bunlara karşın Annç'ın buaçıklaması- nın önemli bir yaran da olmuştur. Çünkü, AKP'nin Türkiye Cum- huriyeti'nin anayasada anlatımını bulmuş olan siyasal rejimi ve yapısı- na ilişkin gerçek düşün- cesi ve gönlünde yatan ve olanakbuldukça adım adım gerçekleştirdiği dü- zen özlemi, böylece hiç- bir kuşkuya yer verme- yecek bıçimde gözler önüne serilmiştir. PHİLİPS Axess tüm annkerin ve anne adaylannın "Anneler Günü"nü kutlar. PENCERE 444 25 25 www.axess.com.tr AKBANK BAKERKÖY 5.SULHHUKUK HÂKtMLİĞt'NDEN 2005/571 Esas 2005/308 Karar Ordu ılı. Ordu Merkez ılçesı, Azızıye Mahallesı 1 cılt 193 hanede kayıtlı Muslafa Sabn ve Munıre kızı 23 07 1336doğumlu mahcur 1 eman Uz- man'ın hastalığı nedenı ıle kısıtlanmasına, kendı- sınc aynı yerde nüfusa kayıtlı Yusuf Zıya ve Le- man kızı 23 03 1949 do- ğumlu kı/ı Rebıa Uzman 02 05.2005 lanhlı duru;,- mada vası olarak tayın edılmı^tır llan olunur 02 05.2005 Basın-20515 Tehcir'in Gerekçesi!.. Geçen gün televizyonda Kuzey Kıbrıs'takı eski Rum evlerini gösteriyorlardı; ne de güzel ve sevim- li yapılar!.. 'Tehcir'üen bu yana Türkler bu evlere yerleşmişler; ama, şimdi iş değişiyor... Rumlar eski evlerine dönmek niyetindeler... Yalnız 1915'te Ermenilere mi uygulandı tehcir?.. Ada'dazorunlugöçnedengündemegirmişti?.. • Kıbns'ın karışık bırtarihi var; eski geçmişi bir ya- na bırakalım; 1925'te Ingiliz sömürgeleri arasına katılan Ada, 1960'ta bağımsız bir cumhuriyete dö- nüştü.. Nasıl?.. 1959'da Ingiltere - Yunanistan - Türkiye arasın- da yapılan üçlü görüşmelerle vanlan anlaşma pek güzeldi; Ada'ya bir Türk, bir de Yunan alayı konuş- landı, Ingiliz üsleri devam ediyordu, kurulan dev- letin anayasasına göre yapılan seçimlerle Papaz Makarios cumhurbaşkanı oldu; ama, Rumlar tek durmadılar, saldırıya geçtiler... Hikâye uzun... Atina'nın desteğinde Rumlar veYunanlılar Ada'ya benek benek serpilmiş Türk yerleşım yerlerine sal- dırmaya ve soydaşlarımızı öldürmeye başlayınca işin rengı değişti; kıyım başlamıştı... Türkiye 20 Temmuz 1974'te -Zürich ve Londra Ant- laşmaları'na dayanarak- Kıbns'a çıkarma yaptı... Ada'da Rumlar ve Yunanlılar Türklerin boğazı- na sarıldığından bir arada yasama güvencesi ve olanağı kalmamıştı... Güneydekı Türklerin kuzeye, kuzeydeki Rumla- rın güneye tehciri kaçınılmaz olmuştu; KKTC (Ku- zey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) böyle kuruldu. • Tarih Baba kimi zaman halkları birbirine düşü- rüyor... Nasıl?.. Emperyalizm marifetiyle.. Yunan ve Rum tek dursaydı, Türk'ün boğazına sarılmasaydı, Kıbrıs'ta tehcir gündeme girmeye- cek, zorunlu göçü yaşayan Türkler Ada'nın kuze- yindeki Rum evlerine yerleşmek durumunda kal- mayacaklardı... Köprülerin altından çok su aktı... Şimdi Rumların arasında evlerine dönmek iste- yenler varmış... Neyazar?.. Ne Yunanlıların ne de Rumların Türklerle bir ara- da barış içinde yaşayabıleceklerine inanıyorum... İş kışılere kalsa kolay; Rummuş, Yunanmış, Türk- müş, Ermenıymiş can cığerkuzu sarması olurlar... Ama adına emperyalizm denen ateş dilli bir ej- derha var; nereye saldırsa insanları birbirine düş- manlaştırıp oluk oluk kan akıtıyor... Bırbirıyle kucaklaşması gereken halklar birbir- lerinin boğazına sarılırlarken emperyalist sömürü- sünü yürütüyor. • Tehcir edilen Rumlar eski evlerine dönmek isti- yorlar... Tehcir edilen Ermenilerin çocukları, torunlan ev- lerine dönmek isterler mi?.. Buyursunlar!.. Ama, kollarına emperyalizm ejderhasını taka- rak geleceklerse, iş değişir... Öyle görünüyor kı ejderhanın ruhlara aşıladığı nef- ret, kin, düşmanlık tohumlarının yarattığı duygu- ların mirasından insanları kurtarmak çağımızda hiç de kolay değil... Prof. Dr. Birgül Ayman Güler "Devletin Başkalaştırılması" 5 Mayıs 2005 Perşembe 18.30 - 20.00 um:ag Toplantı Salonu RŞIRMAC e A Z E T E C l L l l ( Parıs Caddesı No 14 Kavakhdere - Ankara Tel (0312)417 77 20 pbx Faks (0312)417 57 46 e-posta umag@umag org tr www umag org tr Cumhuriyet okurları, Gazetenizin 82. kuruluş yıldönümünü kutlamak için Güney Illeri Bürosu'nda buluşalım. 7 Mayıs 2005 Cumartesi Saat: 12.00 Adres: Inönü Cad. 5 Sok. Aksoğan Işhanı Kat: 1ADANA Tel: 0322 3631211
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle