Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 EKİM 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Eğitim-İş yeniden kuruluyor
Eğitım-Sen'de "anadilde
eğitim" tartışması ile büyüyen
huzursuzluk, yeni bir
serıdikanın oluşması, daha
doğrusu Eğitim-Sen'i oluşturan
iki ayn sendikanın (Eğit-Sen ile
Eğitim-lş) yeniden ayrışmasına
yol açacak.
Eğitim-Sen içinde yer alan ve
ad larına "Eğitim-Sen Sendikal
Biriik Grubu" adını veren
öğretmen örgütçüleri, geçen
haziran ayında Gümüldür'de
gerçekleştirdikleri toplantıdan
bu yana farklı bir oluşum için
çıkış anyorlardı. Çoğunluğunu
Eğitim-Sen şube yöneticilerinin
oluşturduğu ve Bilecik'ten
Mustafa Aksu, Mersin'den
Orhan Yıldınm, Adana'dan
Hasan Kütük, Izmir'den
Yüksel Adıbelli ve Mahir
Ulus, Balıkesir'den Ahmet
Bolkısık. Samsun'dan Kamil
Bilir, Trabzon'dan Cevdet
Örtürk, Isparta'dan Mahmut
Karakaya, Burdur'dan Özgür
Mert, Uşak'tan Lütfi Özyurt,
Osmaniye'den Ramazan
Arslan ve Elazığ'dan Zeki
Ay'ın oluşturduğu "Sendikal
Mücadele Koordinasyon
Kurulu"nun yürüttüğü
çalışmalar son aşamaya geldi:
Adı büyük olasılıkla "Eğitim-lş"
olan bir sendika kurulacak ve
100 kurucu ile başvuru 17
Ekim Pazartesi günü
gerçekleştirilecek...
Türkiye'de memur hareketi
içinde ayn ve önemli bir yeri
olan Eğitim-lş'in yeniden
açılması anlamına gelen bu
adım için 12 Ekim'den
başlayarak Eğitim-Sen'den ve
diğer sendikalardan istifalar
başladı.
Eğitim-lş'in üstünde
yükseleceği temeli ise Sendikal
Mücadele Koordinasyon
Kurulu üyesi Mustafa Aksu
şöyle açıkladı:
"Yedi yüz bin eğitim ve bilim
çalışanını örgütlemeyi
hedefleyen yeni sendikal
hareketin temel amaçlan,
eğitim ve bilim çalışanlarının
ekonomik, özlük, akademik,
demokratik hak ve çıkarlannı
korumak ve geliştirmek, her
tühü eğitim sorunlannın
çözümüne katkı sunmak,
Atatürk ilke ve devrimleh
ışığında oluşan ulusal eğitimin
laik, bilimsel, çağdaş, parasız
olmasını savunmak,
Cumhuriyetin kazanımlanna,
değerlehne, ülkemizin ve
ulusumuzun biriik ve
dayanışmasına, demokrasinin
gelişmesine, insanlar arasında
hoşgörünün yerleşmesine
katkı sağlamaktır."
Bu demektir ki, öğretmen
hareketi tarihinde yeni bir sayfa
açılıyor. Hayırlı, uğuriu olsun...
ISIK KANSÜ
Şaır olumuAnlaşılmaz mı hiç şair?
"yeniden başlamaklarla geçiyor
ömrümüz I iyimseriiklerimizi duvarla-
ra çarpıyoriar "
Olduğu gibi, görüldüğü gibi, duyul-
duğu gibi anlaşılabilir mi şair?
"havada yalnızlık bir bıçak gibi çe-
kili"
Sıradanlığın kuytulannda bıçakla-
nabilir mi şair?
"kendimden kurtulmak için gölge-
mi koridorda astım"
Genelgeçere yenilir mi şair?
"beni de kırdılar içimden kırdılar I
belki onlann da çocukluğu yoktu I
bütün şarkılara kapalıydılar"
Attilâ llhan şairimizdi, bizim çalar-
saatimizdi...
"ayrılık çalargibi uzun uzun ve yal-
nız I silâh başı çalar gibi kısa ve ka-
labalık I o çalar sabah akşam I yine
istiklâl-i tam I yine istiklâl-i tam."
Recep Tayyip Erdoğan, yabancı
sermayeye karşı olan "kafa"\an "ser-
maye ırkçılığı" ile suçladı.
Bu ülkede yabancı sermayeye, ya-
tınm yapmadan önce "Ne kadaristih-
dam yaratacaksın?", "Yurttaşlarım
olan işçileh şu koşullarda çalıştıracak
mısın?", "Yatınmı, gelişmemiş şu böl-
geme yapacak mısın?", "Kârının an-
cak bir bölümünü yurtdışına aktarma-
ya katlanacak mısın, diğerbirbölümüy-
lede yeniyatmmlar yapacak mısın?",
"Yatırımını benim ulusal çıkarlanma
uygun şu sektörde gerçekfeştirecekmi-
sin?" gibi sorular soruluyor mu?
Sorulmuyor... Kafa; gelen ağam, gi-
den paşam kafası.
Yabancı sermaye ülke topraklannda
kafasına her estiğini yapsın diye pey-
gambersakalını bıle vermeye kalkışan
"kafa" da o "kafa" zaten:
tsteyen şeyhim olsun, verdim gitti,
keyfim olsun...
Soldan sağa
CHP'li bir "muhalif" daha, Mu-
zaffer Kurtulmuşoğlu, eski adıy-
la ANAP'a, şımdiki adıyla ANAVA-
TAN'a geçti.
CHP'nin muhalifleri de bir garip
doğrusu. Partilerinin yeterince soi-
da olmadığından sızlanıp sızlanıp
soluğu sağcı ANAP'ta alıyorlar.
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
Laiklik ve Sekularizm
Türkiye'nin laikyapısının, AB
üyesi ülkeler açısıridan bir avan-
taj oluşturduğuna kuşku yok.
Arna acaba "laiklik" denikdiği za-
man, aynı şeyi mi anlıyoruz. Bi-
zim laiklikten anladığımızla, AB
üyesi ülkelerin anladıklan şey
aynı mı? Hiç sanmıyorum.
Laiklik ve sekularizm kav-
ramlarının farklılıklan üzerine
şimdiye dek birkaç yazı yaz-
dım. Fakat öyle sanıyorum ki;
bunu bir kez daha yazmam ve
bu iki kavram arasındaki cid-
di farkı ortaya koymam gerek.
Çünkü Türkiye'yi laik bir ülke
olduğu için aralannda görmek
ısteyen kimi ülkeler, laiklik de-
nildiği zaman, sekularizmi an-
lıyorlar ve sekuler bir devletin
tavır ve tutumunu bekliyorlar.
Oysa ki Türkiye sekuler değil,
laik bir ülke. Ve bu anlayış far-
kı, sıkıntı doğuruyor. Korkanm
İlerde bu durum, daha çok sı-
kıntıya yol açacak.
• • •
Almanca bir sözlük, ya da
ansiklopediyi açarak "Laisiz-
mus" kavramına bakarsanız,
bunun karşılığı olarak, "Seku-
larismus" kavramını görürsü-
nüz. Ingilizce bir sözlük, ya da
ansiklopedi için de aynı şey
söz konusudur. öyle sanıyo-
rum ki; bu durum, diğer Avru-
pa ülkelerinin dilleri için geçer-
lidir. Oysa ki bunlar, farklı kav-
ramlardır.
Laiklik, Eski Yunanca'dan
gelen bir kavramdır. Eski Yu-
•nan'da rahip, ya da rahibe, ya-
]ni "din insanı" olmayanlara,
"Laikos" denirmiş. Daha son-
;ra bu kavram Fransızca'ya la-
iklik olarak geçmiş ve biz de
;Fransızca'dan laiklik kavramı-
nı almışız.
Laiklik kavramının Eski Yu-
• nanca'dan gelen bir kavram
olmasına karşılık, sekularizm
,kavramı, Roma döneminden,
1
Latince'den gelen bir kavram-
!dır. Latince'de "sekulariom";
"zamanadeğgin", "çağa değ-
gin", anlamına gelen bir söz-
cükmüş. Niyaze Berkes Ho-
camız bu kavramı Türkçemi-
ze, "Çağdaşlık" olarak kazan-
dırmış. "Sekuler", "çağdaş"ve
"sekularizm", "çağdaşlık"...
; • • •
• Eğer "çağdaşlık" kavramını
günümüze uyarlarsak, ilginç
bazı özellikler aramamız gere-
kır. Bunlar ekonomik ve siya-
sal alandadır. Çağdaş, ya da se-
kuler bir devlet; (günümüz açı-
sından), ekonomik kalkınma-
sını sağlamış, halkının en fuka-
ra kesimleri için bile insanca
yaşamanın koşullannı hazırla-
mış olan devlettir. Bu tür bir
devlete, "refah devleti" adını da
verebiliriz.
Siyasal alanda sekuler bir
devlet, demokratik bir devlet-
tir. En azından, "demokrasi ku-
rallannın" önemli bir bölümü-
nün yaşama geçirilmiş olduğu
bir devlettir. Bir başka deyim-
le, kimi marjinal gruplar dışın-
da; rejimle vatandaşlar arasın-
da, "kavganın" sona ermiş ol-
duğu ve rejimle ilgili bir "con-
sensus" sağlanmış olan bir
devlettir.
Çağdaş devletin başka özel-
likleri de vardır. örneğin eğitim
alanındaki sorunlannı çözmüş
olması, sosyal güvenliğin tüm
vatandaşlar için sağlanması,
işsizliğin minimuma çekilme-
si, yani "tam istihdam" vb.,
özellikler sayılabilir.
Işte bu özelliklere sahip bir
devlet; "çağdaş "yada "seku-
ler" bir devlettir. Ve böyle bir
devlette, "din ve devlet ara-
sındaki kavga" sona ermiştir
ve devlet din kurumundan tü-
müyle elini çekerek, dini "ce-
maatlere" bırakabilir. Hatta ki-
lise, ya da cami, ya da bir baş-
ka din kurumunun vergisini de
toplayarak, "Al kardeşim, bu
para sen/n"(!) diyebilir...
• • •
Laik devlet, henüz bu aşama-
ya gelmemiştir. Her ne kadar
devleti yönetenler devleti yönet-
meyetkisini dinden, yadaTan-
n'dan almıyoriarsa da, sekuler
bir aşamaya ulaşmak için ön-
lerinde uzun bir yol vardır. Bu
durumda devlet; din kurumun-
den gelebilecek tehlikelere kar-
şı, önlemleralmakve biranlam-
da dini kontrol etmek duru-
mundadır.
Eğer laikliği basit ve yüzey-
sel bir biçimde, "Din ve devlet
işlerinin birbirinden aynlması",
olarak tanımlamaz ve "Laiklik;
bir toplumda yönetenlerin, yö-
netmeyetkisini, din dışı birku-
rumdan almalandır", biçimin-
de tanımlarsak, konuya netlik
getirebiliriz.
Keşke Türkiye siyasal ve sos-
yo-ekonomikolarak "Çağdaş"
bir düzeye gelebilse de, laik
aşamadan, sekuler aşamaya
geçebilsek.
Muhabir arkadaşlarımız,
Cumhuriyet Tanm-
Hayvancılık ekinde
kullanılmak üzere Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı
Basılı Yayınlar Şube
Müdürlüğü'nden birkaç
tane "inek" fotoğrafının
elektronik posta ile
gazetemize iletilmesini
istediler.
Şube Müdürü Enver
Burtıan Yıldız,
İnek fotoğrafı
arkadaşlanmıza "İnek
fotoğraflannı veririz, ama
karşılığında para
ödemeniz gerekiyor"
demiş.
Bir de biz aradık Şube
Müdürü Enver Burhan
Yıldız'ı vekendisine
"Tanm eki çıkarmayı bir
kamu görevi olarak
görüyoruz. Bildiğimiz
kadanyla Tarım Bakanlığı
da kamu görevi yapıyor.
Birkaç inek fotoğrafı için
para mı istenir? Şirket mi
orası?" demeye kalktık.
Şube Müdürü Enver
Burhan Yıldız, "şirket
mantığı ile çalıştıklannı,
fotoğraf satıp döner
sermayeye gelir
sağladıklannı" belirterek
ağzımızın payını verdi!
Doğru ya, kamu hizmeti
ve görevinin, şirket ve
döner sermaye
mantığına dönüştüğü bir
dönemdeydik artık.
Inekliğin âlemi yoktu,
Tarım Bakanlığı'ndan
inek fotoğrafı isteyerek
inekliğin daniskasını
yapmıştık...
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakÇa yahoo.com.tr
HARBÎ SEMİH POROY semihporoy(<! yahoo.com
oO
HAYAT EPtK TÎYATROSU msriFi Biwt hayatepik <> mynet.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZAMKA\ 15 Ekim icwir.mnmtaz-arikan.com
MANİSA AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN
Esas No: 2003477 Karar No: 2005 785
Mahkememizin yukanda esas ve karar numarası yazılı dosyasın-
da açılan boşanma davasının yapüan yargılaması sonunda, Manısa
ilı. Merkez ılçesı, Yarhasanlar Mahallesı nüfusuna kayıtlı bulunan
Mustafa ve Havva'dan olma, 1971 doğumlu Birsen Ersoy ile aynı
yerde nüfusa kayıtlı 1967 doğumlu Süleyman Ersoy'un boşanmala-
nna karar verilmiştir. Işbu ilanın yayınlandığı tarihten ıtibaren kara-
rın 8 gün sonra adresinde bulunamayan Süleyman Ersoy'a tebliğ
edilmiş sayılacağı, 15 günlük sürede temyız etmediği takdirde kara-
nn kesinleşeceğı 7201 sayılı tebligat kanununun 28 ve 29. maddesi
gereğince tebligat yerine kaım olmak üzere ilan olunur. 13.07.2005
Basın: 36405
09.02.1995 2456 sayılı diploma denklik belgesini kaybettim.
Hükümsüzdür. ALTAY BLRAK DALAN
Kruççev, 1364'fe ıkildardan
uzaktoçhrıfana değın fi yı/
£ t / Bğ
KRUSCEV GOREVDEN AUNIYOR!.
f$£4'7£ SUSÜN, SOI/yETL£& BİGLİSİ D£VLer BAŞAS4-
A// NİKİ7J4 KISUŞÇEV'JN GOREVİ SONA ERMİÇTr.
Ğ
70 K/eu?Ç£is, o
SOŞALAM MAZAMA LEOU/C' SeEJAlEV SSÇ/IMİŞ-
Tf. SlKADAN S/e İÇÇİYKEN, KOMUNİST fVieri'DE
Kf ÇA8AlABfYO4 ÜST DÜZEy yÖUETİCİLİĞlN£
ULAÇMtŞTt. İKTİDARA GELOİKTEN SOMtSA, fAf/e-
TtC 8İÇİMDE STAUfJ'İN £YLEML£flİNİ BLEŞTİ-
REN K&UÇÇEV, SOvyETtERlN ÖZELÜKLE PffPO-
LıTİKAOA YUIUÜŞAMADAU YANA OLMASfNI SA6-
IAMAYA ÇAUŞM/frr. AuCAK, "BARlÇ İÇrNOE S/e
LİKTE YAŞAMA"SL06AHI, MACARISTAN <S£ KUBA
• • - - -••- İLERI~G/TM£Mİ$TI.
TC
BEYOĞLU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2004'455
Davacı tstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü vekılı tarafindan açılan gaiplık davasında,
Istanbul. Beyoğlu, Çukur Mah. Genış Yokuş Sokak. 370 ada, 3 parsel sayılı taşınmazın 97 3360 hısse malıkı Tanaş kızı Atina,
284/3360 hısse malıki Nikola oğlu Tanaş'ın MK. 33 maddesi gereğince gaipliklenne karar verileceğınden bılenlerin, tanıyanlann, hak-
kında malumatı olan kımselenn mahkememizin 2004 455 esas sayılı dosyasına malumat vermeleri, hayatta ıse adresuun bıldirilmesı
ya da duruşma günü olan 22.11.2005 saat 10.20'de Beyoğlu 2. Aslıye Hukuk Mahkemesi'nde bulunması ilan olunur. 07.1^2005
Basın: 47739
SAGNAK
NILGUN CERRAHOGLU
Kanıksamak...
Türkiye, "tam üyelik" hedefini yavaş yavaş iskonto-
layıp zamanla "yeni bir temele" oturtacak ve kendisi-
nebiçilen "öze/tonumu'kanıksayacak. Oylegörünü-
yor. Hatta bu, oldu bile. Veya olrnakta.
Aslına bakarsanız yalnız Türkiye'de kullanılan "tam
üyelik'' tanımı bile, garip doğrusu. Sanki çeşit çeşit üye-
likler varmış gibi: "Tam üyeler" ve "yanm", "çeyrek",
"ondabir", "beşte bir üyeler" gibi...
AB'ye aday ülkelerin hepsi "üyelik"talebiyle yola ko-
yuldular. Türkiye dışında başka hiçbir ülkede "tam ûye-
/;7("ten bahsedildiğini duymadım. Diğer adaylarbiriiğe
°üye"olurken;biz"temt/ye///f^eısraredipdurduk Tam"
olmayan "farklı bir üyelik tipinin" daima açık bir seçe-
nek olduğunu ikrar edercesine! Geri dönüp baktığımız-
da bu olasılığın, başlangıçtan beri bilinçaltında içsel-
leştirilmiş bir seçenek olduğunu görüyoruz şimdi...
'Kozmetikten ibaret!'
Ankara Anlaşması'nı yapan Komisyon mensuplan,
yıllar önce bunu bana "AETnin Türkiye ile '63'te im-
zaladığı Ortaklık Anlaşması kozmetikten ibaretti!" di-
ye anlatmtşlardı: "Amaç Türklere; Yunanlılannkine ben-
zer bir anlaşma yaptıklan izlenimi vermekti. Oysa iki
anlaşma farklıydı. Yunanistan'a 'üyelik' perspektifıyle
hazırianan Atina Anlaşması'nın şartlan açık ve netti.
Türkiye'nin katılımı ise 'uzak bir hipotezdi'. Yunan Or-
taklık Anlaşması, Atina ve Brüksel'in ortak tanm poli-
tikalannın harmonizasyonunu öngörüyordu. Bu, Yu-
nanistan'la 'ortaktanm politikasının müzakeresini' içe-
riyordu. Ankara Anlaşması ise, Türkiye'nin 'ortak ta-
nm politikasınf olduğu gibi kabul etmesini içeriyordu.
Aynca Yunanlılar işçilerin serbest dolaşımında Türki-
ye'denileri, otomatikhaklareldeetmişti. 'Yunanistan'ı
hazmetmek kotay. Türkiye'yi hazmetmek güç' yakla-
şımıyla mazur gösterilen 'bu aynmcılık' özde çok da-
ha temel bir sorundan -üyelerin 30 yıl boyunca- Tür-
kiye'yi benimsememesinden kaynaklanıyordu."
Bunlan 1989'da özal'ın tam üyeliktalebi Brüksel'den
geri çevrildiğinde -"üzerine bir bardak soğuk su için"
mesajıyla kanşık- kâh "bilanço" kâh "günah çıkar-
mak" adına yapılan itiraflar vesilesiyle dinlemiştim.
Insan doğrusu hayret ediyor. "Şartlar, elli yılda bu
kadar mı değişmez?" diye... Mazerete bulunan kılıf
dahiaynı: "Türkiye'yi hazmetmekgüç!" "Hazımkapa-
sitesi" kriteri baicın nerelerden geliyor...
"Bu kriteri kabullenmenin, 'özel statüyü kabullen-
mekle' eşanlama geldiğini" söyleyenleri, şimdi Türki-
ye'de topa tutuyoriar. Ne komploculuğunuz kalıyor, ne
ufuksuzluğunuz, ne marjinalliğiniz, ne faşistliğiniz! Bu
ne öfke, ne cetal? Karşımızda yanm asırdır değişme-
yen bir "yaklaşım" var. Düşünebiliyor musunuz? Dün-
ya bambaşka yeriere gidiyor. Soğuk Savaş, Duvar'ın
yıkılması, globalleşme ve kartlar yeniden dağıtılryor.
Ama AB'nin Türkiye'ye bakışı değişmiyor.
'Avrupa salonlannda kalmak
isteyene' tavsiye
63'te ileri sürülen mazeretleri, 2OO5'te de yalayıp yu-
tarsanız; aynı golü -ikinci kez- yersiniz. "Ankara" ve "Ati-
na anlaşmalan" nasıl bambaşka sonuçlar verdiyse; "3
Ekim'öe açılan müzakereler de, şimdiye dek açılan tüm
diğer müzakerelerden başka sonuçlar verecek ve Tür-
kiye, bu "çerçeve" ile elli yıldır peşinde koşturduğu
"tam üyelikle" değil, "üçfe bir üyelikle" yetinmek zo-
runda kalacaktır. "Müzakere çerçevesi koşullanndan"
çıkan -nerdesye matematik- sonuç bu. Konuyu; "Er-
doğan-Baykal polemiği" sığlığından çıkartmak zo-
rundayız.
"Effendimmm siyaset 'şartlan' değiştirir. Türkiye di-
namik bir ülke. AB durağan. On yıl sonra Bihiğe bel-
ki biz katılmak istemeyiz. AB 'nin değişim penceresin-
den yarartanalım da!" filan. Bunlara "kanıksama eg-
zersizleri" ya da ısınma turian diyebilirsiniz.
Evet "politika" önemli. Ancak "muhatabın yaklaşı-
mında" elli yıl boyu milim değişiklik yaratamamış bir
ülke; karşı tarafın tutumunda politikayla "devrim ya-
ratmayı" nasıl üm'ıt edebilir? Bu devrimi yapacak ka-
librede bir "siyasi sınıfımız" var mı? Türkiye "politika
silahım" Avrupa arenasında kullanabilseydi, Komis-
yon'un 6 Ekim rapoaında (2004) dayattığı şartlan 17
Aralık zirve kararianna, ardından da "3 Ekim müzake-
re çerçevesine" her seferinde biraz daha ağıriaşıp ge-
rileyerek girer miydi?
Almanya'nın Die Tageszeitung" gazetesi bakın ne
diyor
"Türk bakanın fGül'ü kastediyor) öğrenmesi gere-
ken şey şudur. Avrupa salonlannda kalıcı olmak iste-
yen kimsenin çekingen birdile değil, aksine ikna edici
biryumruğa ihtiyacı vardır!" Işte bu kadar.
BULMACA SEDAT YAŞAYA1V
1 2 3
1 2
SOLDAN SAĞA:
l/"Çobanpüs-
külü" de deni-
len bir süs bit-
kisi. 2/ "Ağaç
yaprakverir--
- vermez rüz- 4
gâra" (C.S.
Tarancı)...
Kürkü değerli
bir yaban ke-
disi. 3/Asya'da
bir ülke... Bas-
ketbolda çem-
beri tutan çarpma lev-
hası. 4/ Oruç ayı. 5/
Endonezya'yı oluştu-
ran adalardan biri...
Galyum elementüıin
simgesi. 6/ Orta ve
4
Doğu Avrupa köken-
li Yahudilere verilen
ad. 7/Nikel elementi-
nin simgesi... Hz.
Muhammed'in sa-
vaşlanndan söz eden
yapıtlara verilen ad. 8/ Küçük erkek kardeş... Yunan
mitolojisinde savaş tannsı. 9/Süreç... Eski dilde su.
YUKARDOAN AŞAĞIYA:
1/ Tüyleri kınlınca kannca asidi denilen çok kaşın-
dıncı bir madde çıkaran otsu bitki. 2/ Üzüm suyu...
"— bir tahta kaşıktır - Sapı ortasuıa denk düşen"
(Can Yücel). 3/ Uzaklaşnıak, ara açılmak... Japon
lirik dramı. 4/ Bir tür misk faresi. 5/ Çin ve Japon-
ya'dan tüm dünyaya yayılmış bir strateji oyunu...
Deride sinirler boyunca birtakım ağrılı fıskelerin
dökülmesiyle beliren hastahk. 6/ Gazetecilik dilin-
de bir çeşit uydurma habere verilen ad. II Asal gaz-
lar sınıfindan bir element... Tavlada kullanılan oyun
aracı. 8/Litvanya'nınplaka işareti... Açıklanamayan
ya da çözülemeyen şey. 9/ "KeseH jyı" da denikn
ve Avustralya'da yaşayan hayvan... Bir peygamber.