22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2MART2004SA 14 IVLJJUi U J A kultur@cumhuriyet.com.tr TİVATRO DÜNYASINDAN DtKMEN GÜRÜN Kendini güvenceye almak!Behiç A i c 'Fay Hatü'nda orta sınıf kent insanını ele alıyor. Onun çe\Te- sinden kapukluğunu, iletişimsizliği- nı, dar bir alanda kuşatılmışlığını. za- aflannı v e her gün iç ıçe yaşadığı bu sorunlanra yol açtığı ruhsal çöküntü- leri dıle getıriyor. Bu sorunlann üze- rine gidiyor. 17 Ağustos depremınin evJerimizde, aidiyet duygusunu his- settiğimiz: yaşam alaniannda açtığı çatlakJardan farkı olmayan çatlaklar- dır bunlar. Sağlam temeller üzenne oturmayan yapılarda zamanla oluşan tehlıkelı çölcüntüler, kaymalar. Benze- ri çökuntüler salt bıreysel bağlamda de- ğil. toplurn-sal yapılanmada da varlı- ğını hissetfirecek, insanlann ilışki bi- çimlerini v e dünya görüşlerini etkile- yecektir. Yazara göre bütün bu absürd gerçek- lerin temelinde yatan toplumca ya- şanmakta »lan 'güven' sorunudur. Gü- vensiz yaşamlann güven duygusunu yakaiamak adına >Tizleştığı durumlar. Böyie bır temel sorunun üzenne git- mek ıçin hem yaşamJanmızın aynlmaz birparçası fıalınegelen (kahramanlar bile yarattık), hem de vurdumduymaz- lığımızla büitünleşen deprem üzerin- den çeşitli tartışma alanlan yaratmak Behiç Ak gâbi bir mizah ustasıyla ör- tüşen bir çılaş noktası. Kara mizah Behiç Ak., 'Fay Hatn'nda gerçek tip- lemeler olarak belirlediği Kadın-Adam- Komşu üçgeni ıçinde bir yandan dep- remden sorura hep birlikte yaşamaya başladığımız deprem çılgınlığının ab- sürd boyutlaamı öne çıkanyor, öte yan- dan da yaşamsal önemi olan sorunJar karşısında duruşumuzu sorguluyor. Çatlaklar, kilitli kapılar ardında sıkı- şıp kalmak, evden kaçmak, açık alan- da oimak istegi ve kendini güvende hıs- setmek için hırsızdan medet ummak gibi simgesel yorumlar oyunda öne Behiç Ak. 'Fay Hattı'nda salt bu ülkede yaşanmakta olan 'güven' sorununun altını çizmekle kalmıyor. insan ilişkilerindeki kopukluğun, güvensizliğin çok geniş bir alana yayılmış olduğunu da vurguluyor. Kankoca ilişkileri, komşular arası ilişkiler aslında her anlamda içinde yüzdüğümüz umursarnazhğın. pasifliğin. yozlaşmanm simgesel uzantılan. çıkan ironık yönler. Behiç Ak, *F» Hat- ü'nda salt bu ülkede ciddi boyutlarda yaşanmakta olan 'güven' sorununun al- tını çizmekle kalmıyor. insan ilışkile- rindeki kopukluğun. güvensizliğin çok geniş bir alana yayılmış olduğunu da vurguluyor. Kankoca ilışkılen, komşular arası ilişkiler aslında her anlamda içinde yüzdüğümüz umursamazlığın, pasif- liğin, yozlaşmanın simgesel uzantıla- n. Bu kopuk ilişkilerin altında yatan kara mizahı ironik birdiyalog örgüsüy- le öne çıkanyor yazar. Bu arada, za- man zaman diyaloglann çok uzadığı- nı v e tekrarlara yol açtığını söylemek sanınm yanlış olmaz. ama Genco Er- kal, Sumnı Ya\Tiıcıık gibi deneyimh oyuncular ve onlara rahatlıkla ayak uyduran Erdem Akakçebu sarkmala- n tempolu oyunculukianyla toparlıyor- lar. Genco Erkal'ın 'erkek' rolünde sakin sularda dolaşan yorumu. Sum- ru Yarvrucuk'un 'kaduf da patlama- lara açık yaklaşımı kan-koca arasın- daki çelışkinin altını ustalıkla çizıyor. çatlaklar Adam (Genco Erkal),Kadın(Sun> ru Yavrucuk) ve Komşu (Erdem Akakçe) hayata karşı 'güven' duy- gulannı giderek yitiren ve yaşam bi- çimlerindekı çatlaklarla yüzleştik- çe kurtuluşu yine bu çatlaklarda ara- yan kişıler. Oyunun sonuna doğru radyodan yükselen ve "İki üç tane daha dep- rem okun,bu memlekette demokra- si iyke yerieşir" diyen ses ıse güve- ni güvensızlikte. doğnıyu yanlışta arayan bakış açısının. ters mantık çizgisınin en can alıcı uzantılanndan birini oluşfuruyor. Toplumsal tanhimize baktığımız zaman sıyasi arenada da örnekleri- ni yaşamadık mı? Yaşamıyor mu- yuz? Seyirciyi böylesi tartışma alanla- nnın içine çekmek isterken yozlaş- mış bir kankoca ilişkisinden yola çıkmak, bu çarkın içine komşuyu da kendi ilişki çemberi içinde koymak oyundaki taşlama boyutunu güçlen- diriyor. Ama. aynı çarkın içinde ka- nkoca arasındaki aldatma, kuşku. kıskançlıkgibi dunımlann, kısa do- kunuşlarla da olsa dahıl edilmesi- nin konuyu dağıttığı düşüncesinde- yim. Genco Erkal, Sumru Yavrucuk ve Erdem Akakçe 'nin bır apartman da- iresınde sıkışıp kalmış üç kişinın her an birbirlerine ve kendilerine olan gü- vensizliklerini ortaya koyarken mi- zahı ölçülü bir çizgıde \nrgulayan oyunculuklan Behiç Ak'ın öne çı- kannak istediği noktalan destekliyor ve böylelikle metinde açık bırakıl- mış ya da yayılmış alanlan doldu- ruyor. Oyunculartarafindan çizılen insan- cıJ tipler arasında kurulan dengeli alışvenş oyunun akışını hızlandın- yor. BanşIMnçeJ'inhareketli veçiz- gisel özellik taşıyan dekor parçala- n da yıne akışı destekleyen bir un- sur Ankara'da sahnelenecek Toplumsal bunalımlarla sanatortamınıntekdüzegörünümü arasında birtakımkoşutlar bulunuyor Gelişmelerin odağındane var? 'UçKadın' ile 'Ascdak'Kültür Servisi - Ankara Devlet Tiyatrosu, Konya Devlet TiyatrosıTnun sahnelediği 'ÜçKadın' ile Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nun sahnelediği 'Asalak' adlı oyunlan Ankanlı sanatseverlerle buluşturuyor. Catherine Anne'in yazdığı, OlcayPoyraz'ın Türkçeye çevirdiği 'Üç Kıdın', bugün Altmdağ Tiyatrosu'nda sahnelenmeye başlanacak. 7 Mart'a kadar devam edecel olan oyunu Nıırtekin Odabaşı sahneye koyuyor. Dekoru Suar Şeylan'a, kostümü Sevgj Türkay'a, ışık tasarımı Ersen Ttonççddç'e ait olan oyunda Deftıe Y'abnz. Ecehan Şarman, Bengisu Gürfoözer rol alıyorlar. 'Sevgi' kavTarnını ele ahp işlerken sevginin kimden ve nereden geldiğine değil, önemlı olanın onun sunuluş tarzı olduğuna dikkat çeken oyunda varsıllık. yoksulluk, yaşülık, yalnızrtk, konum ve onur gibi ızleklerde günderae getiriliyor. .4ndreWcard'ın yazdığı, HaJdun ve Cem Mariah'nın Türkçeye çevirdi|i 'Asalak'ı, Cem Emüler sahneye koyuyor. 16-21 Mart tarihleri arasıncb Küçük Tiyatro'da seyirciyle buluşacak olan oyunun dekoru Sertel Cefiner'e, kostümü Sevgi TürkaVa, ışık tasanmı Zeynel Işık ve tzzeain Biçer'e ait. N. Hakuı Dönmez, Okan İrkören, Sertel Iğur, Hatice Sezer, Lebib Gökhan, GÖzen Müftüoğla, Selim Bayraktar, Birkan Görgün, Uğur Çmar' m rol aldıklan oyunda, bürokr^side bile ve ikiyüzlülükle vükselaneye çalışan Selicoor'un diğer çx£fışanlann düşüncelerini ve profderini kendine mal ederek nasıl y*xseldiği ve foyasının ortaya çıkanlıa konu ediliyor. • Bir uyur-gezer görünümJü sanat üretimiyle karşı karşıyayız. Giderek yaygınlaşan ve sanatsal üretımin hem sanatçı hem de sanat tüketicisi açısından bir "ihtiyaç" düzeyinde anlam kazanmasıyla yerli yerine oturması mümJcün olabilecek ters bir oluşum, yaşadığımız sanat ortamını kıskacına almış görünüyor. KAYA ÖZSEZGfV Aristoteles "Poetika^nın gınşın- de, hangi sınıflama ıçıne girerse girsın. sanat üreten her kişinın bu- nu yaparken "mimesK" yani yan- sıtma (taklit) kuralından yola çık- tığına değinir \'e her şeyi biçim ve renklerle resmini yaparak taklit ederken. sanatçılann (ressamlann) birbölümünün bunu "ustahğıjia''. bir bölümünün ise "abşkanhJda" yaptığından söz eder. tlk bakışta salt yansıtıcı içerikli antik kültür ve daha çok da şiir sanatı açısından geçerli olabileceği izlenimını veren böyle bir saptama, dönemleri ve çağlan aşarak günümüze gelip da- yanan sanatsal biçim oluşrurma ediminin kökeninde saklı sırlara da açıkhkgetinrve bu ikı ka\Tamın (us- talık ve alışkanlık) ayıncı ve öz- günleştırici işlevini. bir de çağdaş sanat olgusu bağlamında düşün- memıze olanak \ erir. Sorumluluk bilinci... Biçım (form) üst başlığı altında bütün ıfade yollannı açıklamakta kullandığımız anJatım (ifadej yo- lu. sanatsal bır kimliğin belirteci olma aşamasınageldiğinde, sanat- çısını önemli bir sorumluluk bılin- cıyle yüzleştinr: Kullanılan mal- zemenin olağan görüntüsu altın- dan. denenmiş yöntemlenn "yeni bir uzantısı mı çıkaeaktır. yoksa elindeki yapıta kendi kimliğinin damgasııu vurnıa becerisini (usta- bğınj)gösterecek olan failin (sanat- çııun) zaman içinde dene>im ve bi- rikimlerie elde etmiş olduğu göz- lem \e duyum bileşkesi miyansıya- caktır. Karmaşık sorunun yalıül- mış anlamda özü. burada kendini açığa vnrur. İçinden geçmekte olduğumuz dö- nemin açmazlan, çelişkilen ve her şeyi popülarize ederek birörneklı- ğe dönüşrürme. hoş ve alımlı kıl- ma, çoğunluğun yalınkat beğenisi- ne ce\ap \'eırne ya da şok \arata- rak güncel pıyasada yer kapma uğ- raşı olarak özetleyeceğimizyaygın da\ranışları bağlamında baktığı- mızda, alışkanlıklann (moda teza- hürlenn) her türden sanat üretımı- ni ele geçirdiğini görmekteyız. Bır uvTir-gezergörünümlü sanat üreti- miyle karşı karşi}ayız. Giderek yaygınlaşan ve sanatsal üretımin hem sanatçı hem de sanat tüketicı- sı açısından bır "ihtiyaç*' düzeyin- de anlam kazanmasıyla verli yeri- ne oturması mümkün olabilecek ters bır oluşum, yaşadığımız sanat ortamını kıskacına almış görünu- yor. Değerli-değersiz, tutarlı- sıra- dan, ustalıklı-alışkanlık ürünü gi- bi somut aynmlar sık sık bir kena- ra itilmekte, herkesin koşullanmak- ta bir beis görmedigi orta malı iş- lerçe\Temizi sarmaktadır. Edılgen- liğın etkınliğe egemen olduğu sı- kıcı bır ortamın havasını soluyo- ruz. Bır tanım bulmakta zorlandığı- mız bu durum. belki de geçıcı bır rehavet olarak tanımlanabılır. Böy- le bir reha\ et ortamından yararla- nan çe\reler. emek ve özveri gerek- tiren uğraşlarla sürüm füryasının yer değıştirmış olmasından hoşnut görünüyor ve sanat yapıtına para- sal yatınmda bulunanlann, herhan- gı bır araştırmaya gerek duymak- sızın günlük akışa ayak uydurrna- nın otesınde kökJü endışelerden yo- la çıkmayı ıhmal eden tutumlannı sömürmekte biraz daha cesaret ka- zanmış oluyorlar. Türkıye'nin >aşamakta olduğu ekonomık ve toplumsal bunalımlar- la sanat ortamının bu duruk \ e tek- düze görünümü arasında elbette birtakım koşutluklar var. Ama so- runlar, hiç değilse birkaç vildan be- ri bu ortamı ıskala\ıp geçiyor ve üre- timin genel standartlannda büviik çaplı dalgalanmalara yol açmıyor- sa. bunun nedenleri üzennde düşün- mek gerekiyor. Sanatı yaygınlaş- tırma \ e pazar oluşrurma göreviy- le karşı karşıya bulunan galeriler, genel durumdan hoşnut olmadık- Iannı zaman zaman açığa vuruyor olsalar da, bu alanda, örneğin ben- zer sorunJan bellı dönemlerde ya- şayan başka ülkelerdeki sarsıcı et- kilerden uzak görünüyorlar. Çün- kü bunun aksi söz konusu olsa, ga- leriler ortamında büyük sarsıntılar yaşanırdı. Oysa bu rür gelişmeler- denuzaktabulunuyoruz. Galerile1 " kapanmak şöyle dursun, yeri'eri- nin de de\Teye ginyor olmasıyla, pi- yasada özendırici oluşumların var- lığına tanıklık ediyorlar. Belki de sevınmeliyiz buna. Gene de bütün galeriler için "tuzu kuru" bır dö- nemin söz konusu olduğunu söy- leyemeyiz elbet; nadir olaylardan olsa da kapılannı kapatanlarda yok değıl. Ama yaygın bir knz yaşamı- yoruz gene de. İstikrarlı bir yol izlemek Arkada bıraktığımız yılın sanat uretımine yansıyan beiirgin özelli- ği, alışılmış biçim kalıplannın "tek- rar" tehlikesı çe\Tesinde yoğunla- şan aksını aşamamanın getirdıği ve bir bakıma daha eskı yıllardan dev- ralınan kolaycıhklardı. Bu kolaycı tavır. genç sanatçı kuşaklannın bir bölümünü de etkisı altına almış bu- lunuyor. Genellikle bir "model" anlayışı ya da eğilimin peşinde. kü- çük ve önemsiz aynmlarla çalışma temposunu sürdürmek. böylece alı- cıyı şaşırtma riskıne girmeksizin "istikrarü" bir yol izlemek, sanat dünyamızın genellikle paylaştığı bir tutum olarak karşımıza çıhyor. Kısaca Aristoteles"ı haklı çıkar- makta direnıyor \e ustalıkJı çalış- maktan çok, alışkanJıklanmızın tut- sağı oluyoruz. Neyse ki çizdiğımız bu kötüm- ser tablonun dışında kalan. kalma- yı başaran gelışmeler de var. An- cak bu gelışmeler. genel görüntü- nün izlennı silecek kadar denn de- ğıl şimdilik. YAZIODASI SELİM tLERt •fllıp Götüpsen Beni Oraya' (1) Cahrt Srtkı Tarancı, benden dokuz yaş büyül şiirinde "Robenson "a sesleniyor: "Robenson, akıllı Robenson'um, Ne imreniyorum sana bılsen! Göstersen adana gıden yolu; Başımı dinlemek istiyorum." Bizim kuşak Robinson Crusoe'yu 'çocuk ki- tabı' olarak okumuştur. Cahit Sıtkı da mı öyle oku- muştu, bilmiyorum. Bizler, Robinson Crusoe'nun, gemisi battıktan sonra, daigalaria sürüklendiğı ıs- sız adadan günün bırinde kurtulup kurtulamaya- cağı heyecanıyla okumuştuk romanı. Elbette eksik püksük çevırilerdi. Sözüm ona ço- cuklar ıçin öyle yapılmıştı. Çocuklann neyi anla- yıp neyı anlamayacağına oldum bittim büyükler karar verır... Büyüklerin bizim için adeta yeniden yazıverdi- ği bu romanda, Robinson, bir yandan daCuma'yı uygarlaştınyor, toplum hayatının bır bireyi olarak egitiyordu. Cahit Sıtkı'nın şiirinde Cuma'dan söz açılmaz. llk okuyuşta şaşırtıcı bir yok sayıştır bu. Ama şiin özümsedikçe, Cahit Sıtkı'nın adadan kurtulmak şöyle dursun. o meçhul ıssız adaya sı- ğınmak, büsbütün orada yaşamak, orada 'varol- mak' istedığıni fark ederiz. Gerçi şaır iki dizede çoğul konuşuyor: "Taş kırmak da gelır elimizden Ateş yakmak da, aş pişirmek de." Ne var ki, adada yalnız kalmak geçiyor gönlün- den. Yolu göstersin diye belki bır tek Robenson'a razı. Cuma'ya ıhtiyacı yok... Bu şiir beni, en az Daniel Defoe'nunromanıka- dar etkiler. Issız bır adada kalabalık dünyanın hay- huyundan kurtulmak ütopyasını, belleğim beni yanıltmıyorsa, Cahit Sıtkı'yı okuduktan sonra du- yumsadım. Bu şiiri okuduktan sonra, Robinson Crusoe'nun çocukfuğumuzda okuduğumuz 'o' roman olma- d/ğını, olamayacağını düşünmeye koyuldum. Daniel Defoe'yu kavrayabilmem ıçin Akşrt Gök- türk'ün Ada'sını beklemem gerekiyormuş... Ama 'ada" bır kez gönlümü çelmişti. Benim de hayalimde adalar belinyor, adalarda ıssız yaşamak istiyordum. "Robenson" şiiri bunun kınk bir umut olduğu- nu son dörtlüğünde dile getirir: "Robenson, halden bilir Robenson, Ada hâlâ batmadıysa eğer, A/ıp götürsen beni oraya, Denizyolu kapanmadan evvel!" öylesine bir 'gitmek' tutkusudur ki, geri dönüş artık recidedilmekte, "deniz yolu"nun kapanma- sına rıza gösterilmekte, belkı de deniz yolunun ka- panması apaçık özlenmekte. Sizi o güne kadar bunaftmış. kırmış, hayal kı- nklığına uğratmış, yaralamış toplum hayatına bır daha geri dönmeyeceksiniz: Bundan denn mut- luluk olabilir mı? "Robenson"u okuduğumda, dile getirmeye ça- lıştığım düşsel mutluluğa o kadar ihtiyacım yok- tu herhalde. Gençtim, ülkü ve umutlarım batkıya uğramamıştı. Toplumsal ve siyasal çalkantılar or- tasında ayakta durulabileceğine ınanıyordum. Ka- vafis'in başka ülkeler, başka denızler bulamadı- ğını bilmiyordum... Fakat yine de Cahit SıtkTnın 'gitmek' tutkusu, hep gitmek, Robenson'un adasına kavuşuncaya kadar gitmek ısteği beni çarpmıştı. On yedi on sekiz yaşlanmdaydım, otuz beş otuz altı yıl önce. 1968'de Cumartesi Yalnızlığı'nda der- ledığim hikâyelerı yazmaya çalışıyordum. Bu hi- kâyelerde 'ada' hiç yoktur. Adayı belki de bilinçal- t'.na gömmeye uğraşıyordum. Bir kaygı da söz konusuydu: Türkçe Sözlük, adayı, "Heryanı suyla çevrili kara parçası," diye tanımlar. Tanım hiç de iç açıcı degildir. öneriler: Kitap/ Sadeddin Kaynak, Hasan Oral Şen. TRT Kurumu Yayınlan, 2003. (Sevgıyle, aşkla ya- zılmış bir monografi.) Kidman yeni rolü için BM'ye suûı • Kültür Servisi - 'Soğuk Dağ' filminin güzel o> r uncusu Nıcole Kidman, Bırleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi"ndeki çe\in birimine girerek yenı rolü için çalışmalara başladı. Kıdman ünlü oyuncu Sean Penn ile başrolü paylaşacağı gerilim türündeki 'The Interpreter'da hayatına mal olabilecek bir konuşmaya kulak misafıri olan BM'de göre\'li bir çevirmeni canlandıracak. Birçok filmde yalnızca dış görüntüsu kullanılan Birleşmiş Milletler binasının. bu filme dek içerden görüntüsünün alınması için izin çıkmamıştı. Rock in Rio Uzöon'da yapılacak • LİZBON (AFP) -Paul Mc Cartney, Portekız'de 28 Mayıs - 4 Haziran arasında yapılacak olan 'Rock in Rio' festivalinin açılış konserini verecek. tlk kez Brezilya'dan başka bir ülkede yapılacak olan etkdnliğe, yaklaşık 70 sanatçı ve topluluk katılacak. Sting. Britney Spears, fado şarkıcısı Mariza, Metallica, Gilberto Gil bu sanatçı ve topluluklardan bazılan. Rio de Janeiro'daki festival örnek alınarak hazırlanan festivale. 600 binin üzennde izleyicinin geknesi bekleniyor. Yine sansür... • Kültür Servisi - La Fura Dels Baus adlı tspanyol tıyatro topluluğunun VIarquis de Sade'den uyarladığı ov'unu, erotik sahneler içerdiği içm Avustralya Film ve Edebiyat Dairesi'nin zorlamas/yla, Sydney"deki Enmore Theatre'da sansürlenerek oynandı. 1992 Barselona Olimpiyat Ovoınlan'run açılışında da önemli rol alan topluluk, aynı eserle Avrupa'da ıki yılda 500 binden fazla kişiye ulaşmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle