Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 EKİM 2004 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr 15
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ
Bursa'daki 'kente saygıh sanayi kültürü'nün mirası sanayicilerimizden ilgi bekliyor...
Tolon Fabrikası'nıyaşatalım" Yurtseverlik" nedir? Bu sorunun
yanıtını sadece "yurdunu sevmek"
diye vermek kolay. Ama o yurdu "ya-
şanıhr" kılan değerleri de sevmezse-
niz, istediğiniz kadar vatandan, mil-
letten, Sakarya'dan bahsedin; birile-
ri inansa bile tarih inanmayacaktır...
Peki, "kentseverlik" nedır? Bu so-
runun yanıtını da sadece "kentini
sevmek" diye vermek yeterli midir?
O kenti de yine "yaşanıur" kılan de-
ğerleri durmadan gözden çıkanrsa-
nız, istediğiniz kadar "ben şehrime
âşığım" deyin; birileri buna inansa
bile gelecek kuşaklar asla affetmeye-
ceklerdır... Bir de şu "miili servet"
söylemi var... Kenti "kent" yapan
değerleri yok eden, üstelik bu tavnnı
da hukuk dışı yollarla gerçekleştiren
"suç abideleri" için yargı yıkım ka-
ran verse bile "milli serveftir denip
dokunulmuyor da; asıl milli servet
olan "kentsel miras"ı gözden çıka-
ranlara ekonomistler bile hâlâ sus-
kunlar... Sanki kentin kendisi de en
büyük milli servet değilmış gibı...
50 yıl önceki özen
Bursa'daki sanayi mirasımızın en
zarif örneklerinden olan "Tolon Ça-
maşır Makinesi Fabrikası"nın terk
edilmiş mekânlanndayız. 1950'liyıl-
larda Türkiye 'ye ilk kez kollu ve mer-
daneli çamaşırmakinelerini armağan
etmek üzere, Fransa'daki mımari öze-
nini de taşıyarak inşa edilmiş. Özgün
cephelerine, ferah iç mekânlanna,
oranlı pencerelerine, beceri yüklü ça-
tı kurgusuna, narin saçaklanna, mü-
kemmel detaylanna baktıkça, yapı bir
fabrika bile olsa mimarinin 5 temel
sanat dalından biri olduğunu kanıtla-
yan özeni ve plasriğı "hayranlık" ve
"hüzün"le izliyoruz. Hayranlığımız
sadece karşımızdaki yaratıcılık şahe-
serine değil; yanm yüzyıl önceki
"kent kültürü"müze \e yatınmcı-
daki bu kültüre olan bağlıhğa... Bu-
gün, hangi fabrikayı "Bu yapı bu-
lunduğu kenti söslesin. güzelliğine
gûzellik katsın" diyerek yapıyorlar
ki? Hüznümüz de sadece karşımızda-
ki "metruk'Muğa değil. Bugün terk
edilmişse, yann yeniden ınsanla bu-
luşamaz mı?
Mimarlar Odası Bursa Şube-
si'nın 2001 yılı Mayıs ayındaki du-
yarlı yönetim kurulu üyeleri, bu so-
YARIM YUZYIL ONCEKI
ÖZEN
rıırıırı
Her bina kente katılan bir
değerdir. Bu nedenle, her
bina için o kent adına özenli
davranmak da mimarlığın ve
uygarlığın gereğidir. Tolon
fabrikası, çatısıyla (solda
üstte), ana binasındaki
karakteriyle (solda altta) ve
iç mekânlanyla bile (üstte),
1950'lerdeki bu kültürün
simgesi.
runun yanıtının "evet" olması için
yapıyı "kültür varlığı" kılmakama-
cı ile Bursa Koruma Kurulu'na baş-
vurmuşlardı. Prof. Dr. Mete Tapan
başkanlığındaki kurul da 29 Haziran
2001 tarihindeki toplantısında, 8577
sayı ile; "Bursa ili, Osmangazi ilçe-
si Gaziakdemir Mahallesi, Bursa -
Mudanya eski yolu, 259 pafta, 1140
ada, 20 parseldeki fabrika yapısını
2863 sayılı yasa kapsamında ko-
runması gerekli kültür varlığı ola-
rak tescil edilmesine" karar vermiş-
ti. Nitekim, yine Bursa Mımarlar
Odası'nın 2000 yılında düzenlediği
"Yapı ve Yaşam KongresF'nın te-
ması da "20. yüzyıl kültür mirası"
ydı. Kongrede, geride kalan yüzyılın
kentlere ve yaşama saygıh, özenle ta-
sarlanmış ve sanat değeri olmasa bi-
le kentsel bellekte yerini almış yapı-
lannın da kültür mirası olacağı belir-
letımişti. Bu ilkelere göre de koruma
altına alınması gereken Tolon Fabri-
kası'nın hem taşıdığı mimari çizgiler,
hem de ulusal sanayımızin ilk giri-
şimlen arasında yer almış olması,
Koruma Kurulu kararının temelini
oluşrurmuştu.
Bellefll yok eden yol
Mimarlar Odası ve Kurul işte bu
çaba içindeyken, kenti yönetenler ve
plancılar aynı binayı yok sayan; hat-
ta yıkımını öngören bir imar düzen-
lemesıni devreye soktular. Büyükşe-
hir Belediyesı'nde Faruk Göksu yö-
netimindeki şehircilik ekıbinın üret-
tiği imar planında Tolon Fabrikası 30
metre genişliğindeki bir yol uğruna
ortadan kaldınlıyordu. Kurulun tes-
cil karan bu duyarsızlığa engel oluş-
tururken, aym plam durduran bir baş-
ka girişimi de Osmangazi Belediye-
si gerçekleştirdı. Kendi ilçe sınırlan
içindeki imar yetkisini, kentten ve uy-
garlıktan yana kullanarak yeni bir
planla Tolon"u güvenceye aldı. Plan-
da, 30 metrelik yol ıptal edilmiş, fab-
rika binası arazisı "kültürel tesis
alam" olarak belirlenmiş; böylece
kentin belleğine çağdaş bir işlevle ye-
nıden yaşam kazandınlmıştı. Buna
ragmen geçenlerde fabrika binasını
gezerken her yerimizi sarmalayan
hüznün nedeni ise idare mahkemesi-
nin karan. Mal sahiplerinin "Bizim
binamız kültür varlığı değildir" ge-
rekçesi ile açtıklan davada "bilirki-
şi" olarak atanan Doç. Dr. Mehmet
Tunçei'e göre, Tolon Fabrikası "ko-
runması gerekli bir mimarük ve sa-
nayi mirası" değildı. Idare mahke-
mesı de bu görüşü esas alınca hemen
tüm yapısal nitelikleriyle sapasağlam
ayakta duran ve yeni bir işlevle de ya-
şatılmayı bekleyen Tolon Fabrikası
için umutlar Kültür ve Turizm Ba-
kanlıâı'nın temyiz başvurusuna kal-
dı.
Umut sanayicllerde
Şimdi, birlikte düşünelim. Yük-
sek Mahkemenin vereceği karar ta-
bıi kı "Türk milleti" adına olacak
ve 1950"lerdekı bir "kent ve sana-
yi kültürünün mimarlık mirası"
ya kurtulacak ya da yine belirsiz bir
geleceğe sürüklenecek. Bu değerin
yaşatılmasını savunmadan ve sağla-
madan nasıl "yurtsever" olunacak?
Bir daha asla elde edilemeyecek
olan bir uygarlık simgesi ortadan
kalkarsa buna neden olanlann
"kentseverliği"ne kim nasıl karar
verecek? Ve çağdaş bir kent yaşamı
için eldeki en değerli fırsatlardan bi-
ri olarak, aynı fabrika binasının kül-
türel amaçla yaşatılması yerine, on-
ca paralar harcanarak yeni yapılar
yapmaya yeltenenler "milli servet"
sözünü bundan sonra nasıl ağızlan-
na alacaklar? Bursanın Sanayi Oda-
sı çalışmalannı ve yayınlannı izle-
yebihyorum. Sağ olsunlar, kentleri
ile ilgilı hemen tüm araştırmalannı
ve girişımlerini ıçeren dergilerini,
raporlanm bizlere de iletiyorlar. Bu
çalışkan yönetim kurulunun başka-
nı Celal Sönmezın, Tolon Fabrika-
sı karşısında da aym heyecam duya-
cağından eminim. Acaba Bursa Sa-
nayi Odası, kendilerinin de varlık
nedenlen arasında yer alan ve yakın
tarihlerindeki "kente saygıh sana-
yici kültürü"nü hemen tüm aynn-
tılannda yansıtan bu özgün yapıya
sahip çıkamaz mı?
26. Akdeniz Filmleri Festivali sürüyor
'Karpuz'Montpellier 'deyarışıyor
GÖNÜL DÖNMEZ-COLİN
22 Ekim'de başlayıp 31 Ekim'de
sona erecek olan 26. Montpellier
Akdeniz Filmleri Festivali'nde
Ahmet Uluçay'ın 'Karpuz Ka-
buğundan Gemiler Yapmak' fıl-
mi yanşıyor. Ömer Vargının 'tn-
şaat' filmi ıse Panorama bölü-
münde. Dijital ve deneysel çalış-
malannı Paris'te sürdüren Nil Yal-
ter'e aynlan özel bölümde sanat-
çının adlı fihnin de aralarmda ol-
duğu Osmanlı el yazısı sanatını
bilgisayar diliyle bağdaştıran 'Ka-
ligrafi beş yapıtı var. Yine deney-
sel sinema alanında Ali Demirel,
Erhan Muratoğlu ve Can Turki-
nan'uı da kısa yapıtlan yer alıyor.
Kudret Güneş'in 'Leyla Zana,
Bir Halkın Umudu' filmi Akde-
nizli Kadınlar bölümünde göste-
rilirken yönetmenin hazarlamakta
olduğu 'Alev' adlı yapıtı da festi-
valin her yıl verdiği bursa aday.
Açılış İspanya'yla
Akdeniz fihnleri üzenne odak-
lanan festivalde bu yıl Türkiye'nin
yam sıra îsrail, Ispanya ve Ital-
ya'ya geniş yer verilmiş Örneğin
açılış filmlerinin ikisi de îspan-
ya'dandı. Domingo Gonzales'in
'Müthiş Dostlar Profesör Vini-
lo'ya Karşı' adlı kısa filminin ar-
dından Norberto Ramos del
Val'in fihni 'Toplu Ölümler'
gösterildi cuma gecesi. Ispan-
ya'dan merakla beklenen bir diğer
fılm ise Santi Amodeo'nun 'Ast-
ronotlar' adhyapıtı.
Yanşan konulu filmler arasında
bızden 'Karpuz Kabuğundan
Gemiler Yapmak' filminin yam
sıra şimdiye dek katıldığı her fes-
tvalden birkaç ödülle dönmüş
'Suriyeli Gelin' var. Eran Rik-
Ms'in Ortadoğu'da her gün yaşa-
• Montpellier'de bu yıl 22 Ekim'de başlayıp 31
Ekim'de sona erecek olan 26. Montpellier Akdeniz
Filmleri Festıvali'nde Ahmet Uluçay'ın 'Karpuz
Kabuğundan Gemiler Yapmak' filmi yanşıyor. Ömer
Vargı'nın 'Inşaat' filmi ise Panorama bölümünde.
nan sınır sorunlarmı özellikle ka-
dınlann açısından anlattığı bu
film, bir Îsrail yapımı. Lübnan,
Fransa ve Belçika ortak yapımı,
Danielle Arbid'in 'Savaş Ala-
nında' yapıtı da katıldığı festival-
lerde ilgi toplayan bir fılm.
Panorama bölümünde Ömer
Vargrnın 'Inşaat' filminin yam
sıra Arnavutluk'tan Artan Mina-
rolli'nin 'Aysız Gece', Ceza-
yir'den Kamal Dehane'nin 'Şüp-
heliler', Mısır'dan Osama Faw-
zı'nın 'Sinemayı Çok Seviyo-
rum', Ispanya'dan Manuel Guti-
errez Aragonun 'Beklediğim
Yaşam' ve Yunanistan'dan Peric-
les Hoursoglou'nun 'Gecenin
Gözleri' adlı filmleri var.
'Suriyeli Gelin'de önemli bir
rolü olan Hiam Abbas'a özel bir
gece aynlmış. Bu programda sa-
natçının en çok bilinen fihni, Tu-
nus'tan Raja Amarı'nin 'Kızıl
Saten' adlı yapıtı da buluşacak iz-
leyiciyle.
Akdenlzll kadınlar
Marco Bellocchio, Mario ve
Lamberto Lava, Orson Welles
ise saygı bölümlerinin ustalann-
dan.
Beş filmden oluşan Akdenizli
Kadınlar bölümünde Kudret Gü-
neşin 'Leyla Zana, Bir Halkın
Umudu' filminin yam sıra, 'Sa-
raylann Sessizliği' filmi ile Is-
tanbul'da Altın Lale almış Tunus-
lu Moufida Tlath'nın yine anne-
kız ilişkilerini ele alan 'Nadia ile
Sara'sı var.
TÜYAP KİTAP FUARINDA ETKÎNLlKLER
Istanbul anılarından
gençlikyazınına
Kültür Servisi - 23. tstanbul Ki-
tap Fuarı kapsamında düzenlenen
paneller yazarlan ve okuyuculan
farklı konu başlıklan altında buluş-
rurmaya devam ediyor.
Önceki gün Bilgi Yayınevinin
düzenlediği; Aydın Boysan, Ali
Sirmen ve Turhan Günay'ın ko-
nuşmacı olarak katıldığı 'Nerede
Yaşıyoruz?' başlıklı panel önceki
gün yapılan etkinliklerden biriydi.
Aydın Boysan' ın son yapıtmdan yo-
la çıkılarak yaşadığımız kent Istan-
bul'un geçirdiği gelişimin sorgulan-
dığı, dünüyle bugünü arasında kar-
şılaştırmalann yapıldığı panelin ilk
konuşmacısı Turhan Günay'dı. Ay-
dm Boysan'ı anlatmanın zor oldu-
ğunu söyleyerek sözlerine başlayan
Günay, Boysan 'm son yapıtma iliş-
kin görüşlerinı dıle getirdi: "Aydın
Boysan 27 kitabında hep yaşadık-
lannı, bizim nasıl yaşamamız ge-
rektiğini anlattı. Bu kitabında ilk
kez yaşadığımız çevreden, kültür,
sanat ortamından bahsediyor ve
eleştiriyor. Hayata dair çok güzel
ipuçları veriyor."
Kirll sessizllk
Aydın Boysan ise kitabında da y-
er alan Pertevniyal Lisesi'nde oku-
duğu yıllan, Narlıkapı ve Samat-
ya'daki yaşantısını, amlanm paylaş-
tı okuyuculanyla. "Türkiye'de ör-
neği çok görülen, asık suratlı, la-
ubalilerin tam tersidir Aydın Boy-
san. Güleryüzlü, ciddi bir adam-
dır, Uğur Mumcu gibi..." sözleriyle
başladı konuşmasına Ali Sirmen.
Boysan'm kitabında, "hiç tepkisiz-
liği" anlatırken kullandığı "kirü
sessizlik" tanımlamasmm ne kadar
anlamlı olduğuna değinen Sirmen,
sözlerine şöyle devam etti: "Halk
tepkisiz olana akıllı, tepkili olana
deli diyor. Deli olana da gidip ça-
put bağlavıp evliya zannediyor.
Aydın Hoca'yı dinlerken insanla-
rın birbirleriyle iletişim halinde
olduğu, birlikte yaşadığı, o deniz
kentini, İstanbul'u çok özlediğimi
bissettim. Ama maalesef artık yok.
O hale geliyor ki tstanbul, bugün-
leri bile özİeyenler olacak."
Cençler için yazmak
Ana teması 'Kültür, Sanat ve
Edebiyatta Komşuluk' olan fuar-
daki diğer bir panelin konusu ise
'Gençlik Edebiyatı'ydı. Türkiye
Yazarlar Sendikasfnın düzenlediği
panelde oturumu yöneten Mehmet
Güler; Necdet Neydim, Mavisel
Yener ve Öner Ciravoğlu'nun ko-
nuşmalaruıa sorulanyla yön verdi.
Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fa-
kültesi Almanca Mütercim Tercü-
manlık Öğrerim Cyesi olan Necdet
Neydim, ülkemizde gençlik yazını
alanında yapıt verilmediğine dikkat
çekerek Milli Eğitim Bakanlığı'nm
oluşturduğu 100 kitap listesini kanıt
olarak gösterdi. Neydim, gençleri
sorgulayamadığımız için gelişmiş
bir gençlik edebiyatından söz ede-
meyeceğimizı beluiti.
Gençlik romanı 'Mavi Zaman-
lar'm yazan Mavisel Yener ise ro-
manda gencin cesaretinin duyum-
sanmasmın önemli olduğunu vur-
guladı. Yener gençlerin sorunlanna
eğilirken iyi edebiyat yapma kaygı-
sının hep taşıması gerektiğine dik-
kat çekti. Öner Ciravoğlu ise genç-
lere yönelik yapıtlarm üretilmediği-
ni belirterek var olan yapıtlarda da
okuyucuya idealıze edilmiş figürle-
rin dayatıldığını ifade etti. Ciravoğ-
lu, Cumhunyet döneminin coşku-
suyla yazıhnış manzumelerden kur-
rulamadığımızın da altını çizdi.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Eleştirmemiz Gereken
Nedip? (2)
Geçen haftaki yazımda, ülkemizdeki ödenekli
tiyatrolardan söz açmış, bu tiyatrolann eleştiril-
mesi bağlamında şöyle demiştim: "...bugün ül-
kemizde ödenekli tiyatrolar açısından dile getiri-
len eksiklerin ve yetersizliklerin büyük bir bölümü,
belki de bugüne kadar eleştiri adı altında yapıl-
mış olanlann yeterince eleştiri olmamasından
kaynaklanmaktadır. Eleştirinin yapıcılığı, ancak
yapılmış olanın yetersizliğinin belirtilmesinin ar-
dından yapılması gerekenin yolunun gösterilme-
siyle, önerilmesiyle gerçekleşebilir..."
Böyle bir bakış açısından ödenekli tiyatrolan-
mıza yönelecek olursak, belki de ilk belirtmemiz
gereken eksiklik, kendini araştırmacı tiyatro bağ-
lamında gösterecektir. Bugün küçümsenemeye-
cek bütçe olanaklarına sahip bulunan ödenekli
tiyatrolarımız, kendi bünyelerindegünümüzdeti-
yatronun vardığı ve varması gereken noktalan
inceleyecek, bu doğrultuda yapacağı bilimsel
çalışmalarla yönetmenlere ve oyunculara yol
gösterecek araştırma birimleri oluşturma konu-
sunda son derece çekingen davranmaktadırlar.
Dahası, bugün için ödenekli tiyatrolarımızda be-
lirttiğimiz anlamda araştırmaların gereksiz sayıl-
dığını da söyleyebiliriz.
Bu araştırma ruhundan yoksunluk, ödenekli ti-
yatrolanmızın uygulamalar bağlamında gittikçe
artan ölçüde donup kemikleşmesine, dünya ti-
yatrosunda olup bitenlere tümüyle yabancı ka-
lınmasına yol açmaktadır. Yalnızca arada bir ya-
bancı yönetmenleri davet etmek, bu sorunun çö-
zümü değildir, çünkü gelen yabancı yönetmen-
lerin ülkemizin ödenekli tiyatrolanndaki oyuncu
malzemesinden genelde hiç memnun olmadık-
ları, artık bilinen bir gerçektir.
ödenekli tiyatrolarda araştırmacılığa karşı ta-
kınılan bu tutumun önemli nedenlerinden biri, bu
tiyatrolarda egemen olan ve bugüne kadar çoğu
kez tartışılmasına karşın, hiçbir çözüme bağlan-
madan bırakılan memur-sanatçı zihniyetidir. Sa-
natla asla bağdaşamayacak bu zihniyet sonucu,
ödenekli tiyatrolanmızda kadroların zırhlarını ku-
şanmış olarak çalışmakta olan tiyatro sanatçıla-
rımız, verilen rolleri oynamanın dışında, her tür-
lü yenileşme çabasına kolaylıkla direnebilmekte-
dirler. Tiyatro sanatında çok ileri noktalara var-
mayı başarmış hiçbir ülkede rastlanmayan bu
sistem yüzünden, Türkiye'deki ödenekli tiyatro-
larda sanatçıların zaman zaman kendi sanatlan-
nı sorgulamalarını, dolayısıyla da kendi özeleşti-
rilerini yapmalarını sağlayacak birtür hizmet-içi
eğitimin gerçekleştirilmesine bile olanak bulun-
mamaktadır.
Oysa bugünkü yasal düzenlemeler çerçeve-
sinde bile bunun gerçekleştirilebılmesi -elbet is-
tenmesi koşuluyla!- olanaksız değildir. ödenek-
li tiyatrolann kendi bünyeleri içerisinde tiyatro
araştırma birimleri ya da laboratuvarları oluştur-
malannı önleyebilecek herhangi bir engel yoktur.
Bu birimlerde tiyatro uzmanlannın ve bilim adam-
larının çalışabilmeleri bakımından da aynı olum-
lu durum söz konusudur. Ancak görünen odur ki,
ödenekli tiyatrolanmızda böyle bir gereksinimin
varlığı algılanmamakta, algılandığında da -belki
de sanatçılara ek bir çaiışma getireceği için!- ge-
reksinimin herhangi bir biçimde karşılanmasının
yolları aranmamaktadır.
Ben bu konuda Eskişehir Anadolu Üniversite-
si'nin örnek oluşturabilecek bir girişimde buluna-
bileceği kanısındayım. Bilindiği gibi, bu üniversi-
teye bağlı olarak çalışan Tiyatro Anadolu, ülke-
mizde böyle bir statüde kurulmuş tek tiyatrodur.
Dolayısıyla bir üniversite tiyatrosunun kendi
bünyesinde bir tiyatro araştırmalan birimi oluş-
turmasından daha doğal bir şey düşünülemez.
Konuyu tartışmayı sürdüreceğiz.
e-posta: ahmetcemallsuperonline.com
acem20(a hotmail.com
Cumhuriyetin 81. yılı konseri
• Kültür Servisi - Adını yüce önder
Atatürk'ten alan, 119 yıllık eğitim geleneğine
sahip Işık Ünıversitesi'nin, Cumhuriyetin 81.
yıldönümü kutlama etkinlikleri kapsamında
bugün Özel Işık Lisesi Muvaffak Benderli
Salonu'nda Ramız Melik yönetimindeki Işık Oda
Orkestrası konser verecek. Piyanistler tdil Olcay
Ülgen ve Joseph Gurt'ün solist olarak
katılacaklan konserde Fantezi Tango, Joseph
Gurt'un Piyano Konçertosu No: 2, Saint Saens
ve 2 Piyano için Konçerto KW. 365 ve Mozart'ın
yapıtlan seselendirilecek. Aynca Joseph Gurt'ün
iki piyano için düzenlediği Cumhuriyetin 10. Yıl
Marşı da ilk kez çalınacak.
tDSO konseri yapılamıyor
• Kültür Servisi - Istanbul Devlet Senfoni
Orkestrasrnm (İDSO) 29 Ekim akşamı
19.30'daki konseri valiliğin emriyle kaldrnhTiış,
salon Cumhuriyet Bayramı törenine aynlrmştı.
Bunun üzenne başka salon aranmış fakat sonuç
alınamayınca, ÎDSO yönetimi cuma günü
sabahki provayı konser düzeninde ve izleyicili
yapacaklanm açıklamıştı. Ancak valilik yeni bir
kararla sabah saatlerinde de salona el
koyacağını, açık hava töreninde yağmur yağarsa
AKM Salonu'nun yedek tutulacağını bildirdi.
Böylece ÎDSO'nun cuma günkü Cumhuriyet
Bayramı konseri ertelenmiş oldu. Cumartesi
sabahı saat 11.00'de iki konser birleştirilerek
yapılacak. (0 212 251 56 00)
Bugün
• CEMAL REŞİT REY KONSER
SALONU'nda 19 30da 'Türkülerde Yakın
Tarihimiz ve Cumhuriyet' adlı konser.
(0 212 232 98 30)
• İTALYAN KLXTÜR MERKEZt'nde
20.00'de Yapı Kredi Açık Sahne etkinlikleri
kapsamında Metropolis Yayhlar Dörtlüsü
komeri. (0 212 252 47 00)
M BABYLON'da 21.30'da Athena'nın
akustık konseri. (0 212 292 73 68)
• İFSAK'ta 19.30 ve 20.15'te Bülent
San'nm '4x4 Tunus' adlı saydam gösterisi.
(0 212 292 42 01)