17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EKİM 2004 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Bursa'daki 'kente saygıh sanayi kültürü'nün mirası sanayicilerimizden ilgi bekliyor... Tolon Fabrikası'nıyaşatalım" Yurtseverlik" nedir? Bu sorunun yanıtını sadece "yurdunu sevmek" diye vermek kolay. Ama o yurdu "ya- şanıhr" kılan değerleri de sevmezse- niz, istediğiniz kadar vatandan, mil- letten, Sakarya'dan bahsedin; birile- ri inansa bile tarih inanmayacaktır... Peki, "kentseverlik" nedır? Bu so- runun yanıtını da sadece "kentini sevmek" diye vermek yeterli midir? O kenti de yine "yaşanıur" kılan de- ğerleri durmadan gözden çıkanrsa- nız, istediğiniz kadar "ben şehrime âşığım" deyin; birileri buna inansa bile gelecek kuşaklar asla affetmeye- ceklerdır... Bir de şu "miili servet" söylemi var... Kenti "kent" yapan değerleri yok eden, üstelik bu tavnnı da hukuk dışı yollarla gerçekleştiren "suç abideleri" için yargı yıkım ka- ran verse bile "milli serveftir denip dokunulmuyor da; asıl milli servet olan "kentsel miras"ı gözden çıka- ranlara ekonomistler bile hâlâ sus- kunlar... Sanki kentin kendisi de en büyük milli servet değilmış gibı... 50 yıl önceki özen Bursa'daki sanayi mirasımızın en zarif örneklerinden olan "Tolon Ça- maşır Makinesi Fabrikası"nın terk edilmiş mekânlanndayız. 1950'liyıl- larda Türkiye 'ye ilk kez kollu ve mer- daneli çamaşırmakinelerini armağan etmek üzere, Fransa'daki mımari öze- nini de taşıyarak inşa edilmiş. Özgün cephelerine, ferah iç mekânlanna, oranlı pencerelerine, beceri yüklü ça- tı kurgusuna, narin saçaklanna, mü- kemmel detaylanna baktıkça, yapı bir fabrika bile olsa mimarinin 5 temel sanat dalından biri olduğunu kanıtla- yan özeni ve plasriğı "hayranlık" ve "hüzün"le izliyoruz. Hayranlığımız sadece karşımızdaki yaratıcılık şahe- serine değil; yanm yüzyıl önceki "kent kültürü"müze \e yatınmcı- daki bu kültüre olan bağlıhğa... Bu- gün, hangi fabrikayı "Bu yapı bu- lunduğu kenti söslesin. güzelliğine gûzellik katsın" diyerek yapıyorlar ki? Hüznümüz de sadece karşımızda- ki "metruk'Muğa değil. Bugün terk edilmişse, yann yeniden ınsanla bu- luşamaz mı? Mimarlar Odası Bursa Şube- si'nın 2001 yılı Mayıs ayındaki du- yarlı yönetim kurulu üyeleri, bu so- YARIM YUZYIL ONCEKI ÖZEN rıırıırı Her bina kente katılan bir değerdir. Bu nedenle, her bina için o kent adına özenli davranmak da mimarlığın ve uygarlığın gereğidir. Tolon fabrikası, çatısıyla (solda üstte), ana binasındaki karakteriyle (solda altta) ve iç mekânlanyla bile (üstte), 1950'lerdeki bu kültürün simgesi. runun yanıtının "evet" olması için yapıyı "kültür varlığı" kılmakama- cı ile Bursa Koruma Kurulu'na baş- vurmuşlardı. Prof. Dr. Mete Tapan başkanlığındaki kurul da 29 Haziran 2001 tarihindeki toplantısında, 8577 sayı ile; "Bursa ili, Osmangazi ilçe- si Gaziakdemir Mahallesi, Bursa - Mudanya eski yolu, 259 pafta, 1140 ada, 20 parseldeki fabrika yapısını 2863 sayılı yasa kapsamında ko- runması gerekli kültür varlığı ola- rak tescil edilmesine" karar vermiş- ti. Nitekim, yine Bursa Mımarlar Odası'nın 2000 yılında düzenlediği "Yapı ve Yaşam KongresF'nın te- ması da "20. yüzyıl kültür mirası" ydı. Kongrede, geride kalan yüzyılın kentlere ve yaşama saygıh, özenle ta- sarlanmış ve sanat değeri olmasa bi- le kentsel bellekte yerini almış yapı- lannın da kültür mirası olacağı belir- letımişti. Bu ilkelere göre de koruma altına alınması gereken Tolon Fabri- kası'nın hem taşıdığı mimari çizgiler, hem de ulusal sanayımızin ilk giri- şimlen arasında yer almış olması, Koruma Kurulu kararının temelini oluşrurmuştu. Bellefll yok eden yol Mimarlar Odası ve Kurul işte bu çaba içindeyken, kenti yönetenler ve plancılar aynı binayı yok sayan; hat- ta yıkımını öngören bir imar düzen- lemesıni devreye soktular. Büyükşe- hir Belediyesı'nde Faruk Göksu yö- netimindeki şehircilik ekıbinın üret- tiği imar planında Tolon Fabrikası 30 metre genişliğindeki bir yol uğruna ortadan kaldınlıyordu. Kurulun tes- cil karan bu duyarsızlığa engel oluş- tururken, aym plam durduran bir baş- ka girişimi de Osmangazi Belediye- si gerçekleştirdı. Kendi ilçe sınırlan içindeki imar yetkisini, kentten ve uy- garlıktan yana kullanarak yeni bir planla Tolon"u güvenceye aldı. Plan- da, 30 metrelik yol ıptal edilmiş, fab- rika binası arazisı "kültürel tesis alam" olarak belirlenmiş; böylece kentin belleğine çağdaş bir işlevle ye- nıden yaşam kazandınlmıştı. Buna ragmen geçenlerde fabrika binasını gezerken her yerimizi sarmalayan hüznün nedeni ise idare mahkemesi- nin karan. Mal sahiplerinin "Bizim binamız kültür varlığı değildir" ge- rekçesi ile açtıklan davada "bilirki- şi" olarak atanan Doç. Dr. Mehmet Tunçei'e göre, Tolon Fabrikası "ko- runması gerekli bir mimarük ve sa- nayi mirası" değildı. Idare mahke- mesı de bu görüşü esas alınca hemen tüm yapısal nitelikleriyle sapasağlam ayakta duran ve yeni bir işlevle de ya- şatılmayı bekleyen Tolon Fabrikası için umutlar Kültür ve Turizm Ba- kanlıâı'nın temyiz başvurusuna kal- dı. Umut sanayicllerde Şimdi, birlikte düşünelim. Yük- sek Mahkemenin vereceği karar ta- bıi kı "Türk milleti" adına olacak ve 1950"lerdekı bir "kent ve sana- yi kültürünün mimarlık mirası" ya kurtulacak ya da yine belirsiz bir geleceğe sürüklenecek. Bu değerin yaşatılmasını savunmadan ve sağla- madan nasıl "yurtsever" olunacak? Bir daha asla elde edilemeyecek olan bir uygarlık simgesi ortadan kalkarsa buna neden olanlann "kentseverliği"ne kim nasıl karar verecek? Ve çağdaş bir kent yaşamı için eldeki en değerli fırsatlardan bi- ri olarak, aynı fabrika binasının kül- türel amaçla yaşatılması yerine, on- ca paralar harcanarak yeni yapılar yapmaya yeltenenler "milli servet" sözünü bundan sonra nasıl ağızlan- na alacaklar? Bursanın Sanayi Oda- sı çalışmalannı ve yayınlannı izle- yebihyorum. Sağ olsunlar, kentleri ile ilgilı hemen tüm araştırmalannı ve girişımlerini ıçeren dergilerini, raporlanm bizlere de iletiyorlar. Bu çalışkan yönetim kurulunun başka- nı Celal Sönmezın, Tolon Fabrika- sı karşısında da aym heyecam duya- cağından eminim. Acaba Bursa Sa- nayi Odası, kendilerinin de varlık nedenlen arasında yer alan ve yakın tarihlerindeki "kente saygıh sana- yici kültürü"nü hemen tüm aynn- tılannda yansıtan bu özgün yapıya sahip çıkamaz mı? 26. Akdeniz Filmleri Festivali sürüyor 'Karpuz'Montpellier 'deyarışıyor GÖNÜL DÖNMEZ-COLİN 22 Ekim'de başlayıp 31 Ekim'de sona erecek olan 26. Montpellier Akdeniz Filmleri Festivali'nde Ahmet Uluçay'ın 'Karpuz Ka- buğundan Gemiler Yapmak' fıl- mi yanşıyor. Ömer Vargının 'tn- şaat' filmi ıse Panorama bölü- münde. Dijital ve deneysel çalış- malannı Paris'te sürdüren Nil Yal- ter'e aynlan özel bölümde sanat- çının adlı fihnin de aralarmda ol- duğu Osmanlı el yazısı sanatını bilgisayar diliyle bağdaştıran 'Ka- ligrafi beş yapıtı var. Yine deney- sel sinema alanında Ali Demirel, Erhan Muratoğlu ve Can Turki- nan'uı da kısa yapıtlan yer alıyor. Kudret Güneş'in 'Leyla Zana, Bir Halkın Umudu' filmi Akde- nizli Kadınlar bölümünde göste- rilirken yönetmenin hazarlamakta olduğu 'Alev' adlı yapıtı da festi- valin her yıl verdiği bursa aday. Açılış İspanya'yla Akdeniz fihnleri üzenne odak- lanan festivalde bu yıl Türkiye'nin yam sıra îsrail, Ispanya ve Ital- ya'ya geniş yer verilmiş Örneğin açılış filmlerinin ikisi de îspan- ya'dandı. Domingo Gonzales'in 'Müthiş Dostlar Profesör Vini- lo'ya Karşı' adlı kısa filminin ar- dından Norberto Ramos del Val'in fihni 'Toplu Ölümler' gösterildi cuma gecesi. Ispan- ya'dan merakla beklenen bir diğer fılm ise Santi Amodeo'nun 'Ast- ronotlar' adhyapıtı. Yanşan konulu filmler arasında bızden 'Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak' filminin yam sıra şimdiye dek katıldığı her fes- tvalden birkaç ödülle dönmüş 'Suriyeli Gelin' var. Eran Rik- Ms'in Ortadoğu'da her gün yaşa- • Montpellier'de bu yıl 22 Ekim'de başlayıp 31 Ekim'de sona erecek olan 26. Montpellier Akdeniz Filmleri Festıvali'nde Ahmet Uluçay'ın 'Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak' filmi yanşıyor. Ömer Vargı'nın 'Inşaat' filmi ise Panorama bölümünde. nan sınır sorunlarmı özellikle ka- dınlann açısından anlattığı bu film, bir Îsrail yapımı. Lübnan, Fransa ve Belçika ortak yapımı, Danielle Arbid'in 'Savaş Ala- nında' yapıtı da katıldığı festival- lerde ilgi toplayan bir fılm. Panorama bölümünde Ömer Vargrnın 'Inşaat' filminin yam sıra Arnavutluk'tan Artan Mina- rolli'nin 'Aysız Gece', Ceza- yir'den Kamal Dehane'nin 'Şüp- heliler', Mısır'dan Osama Faw- zı'nın 'Sinemayı Çok Seviyo- rum', Ispanya'dan Manuel Guti- errez Aragonun 'Beklediğim Yaşam' ve Yunanistan'dan Peric- les Hoursoglou'nun 'Gecenin Gözleri' adlı filmleri var. 'Suriyeli Gelin'de önemli bir rolü olan Hiam Abbas'a özel bir gece aynlmış. Bu programda sa- natçının en çok bilinen fihni, Tu- nus'tan Raja Amarı'nin 'Kızıl Saten' adlı yapıtı da buluşacak iz- leyiciyle. Akdenlzll kadınlar Marco Bellocchio, Mario ve Lamberto Lava, Orson Welles ise saygı bölümlerinin ustalann- dan. Beş filmden oluşan Akdenizli Kadınlar bölümünde Kudret Gü- neşin 'Leyla Zana, Bir Halkın Umudu' filminin yam sıra, 'Sa- raylann Sessizliği' filmi ile Is- tanbul'da Altın Lale almış Tunus- lu Moufida Tlath'nın yine anne- kız ilişkilerini ele alan 'Nadia ile Sara'sı var. TÜYAP KİTAP FUARINDA ETKÎNLlKLER Istanbul anılarından gençlikyazınına Kültür Servisi - 23. tstanbul Ki- tap Fuarı kapsamında düzenlenen paneller yazarlan ve okuyuculan farklı konu başlıklan altında buluş- rurmaya devam ediyor. Önceki gün Bilgi Yayınevinin düzenlediği; Aydın Boysan, Ali Sirmen ve Turhan Günay'ın ko- nuşmacı olarak katıldığı 'Nerede Yaşıyoruz?' başlıklı panel önceki gün yapılan etkinliklerden biriydi. Aydın Boysan' ın son yapıtmdan yo- la çıkılarak yaşadığımız kent Istan- bul'un geçirdiği gelişimin sorgulan- dığı, dünüyle bugünü arasında kar- şılaştırmalann yapıldığı panelin ilk konuşmacısı Turhan Günay'dı. Ay- dm Boysan'ı anlatmanın zor oldu- ğunu söyleyerek sözlerine başlayan Günay, Boysan 'm son yapıtma iliş- kin görüşlerinı dıle getirdi: "Aydın Boysan 27 kitabında hep yaşadık- lannı, bizim nasıl yaşamamız ge- rektiğini anlattı. Bu kitabında ilk kez yaşadığımız çevreden, kültür, sanat ortamından bahsediyor ve eleştiriyor. Hayata dair çok güzel ipuçları veriyor." Kirll sessizllk Aydın Boysan ise kitabında da y- er alan Pertevniyal Lisesi'nde oku- duğu yıllan, Narlıkapı ve Samat- ya'daki yaşantısını, amlanm paylaş- tı okuyuculanyla. "Türkiye'de ör- neği çok görülen, asık suratlı, la- ubalilerin tam tersidir Aydın Boy- san. Güleryüzlü, ciddi bir adam- dır, Uğur Mumcu gibi..." sözleriyle başladı konuşmasına Ali Sirmen. Boysan'm kitabında, "hiç tepkisiz- liği" anlatırken kullandığı "kirü sessizlik" tanımlamasmm ne kadar anlamlı olduğuna değinen Sirmen, sözlerine şöyle devam etti: "Halk tepkisiz olana akıllı, tepkili olana deli diyor. Deli olana da gidip ça- put bağlavıp evliya zannediyor. Aydın Hoca'yı dinlerken insanla- rın birbirleriyle iletişim halinde olduğu, birlikte yaşadığı, o deniz kentini, İstanbul'u çok özlediğimi bissettim. Ama maalesef artık yok. O hale geliyor ki tstanbul, bugün- leri bile özİeyenler olacak." Cençler için yazmak Ana teması 'Kültür, Sanat ve Edebiyatta Komşuluk' olan fuar- daki diğer bir panelin konusu ise 'Gençlik Edebiyatı'ydı. Türkiye Yazarlar Sendikasfnın düzenlediği panelde oturumu yöneten Mehmet Güler; Necdet Neydim, Mavisel Yener ve Öner Ciravoğlu'nun ko- nuşmalaruıa sorulanyla yön verdi. Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fa- kültesi Almanca Mütercim Tercü- manlık Öğrerim Cyesi olan Necdet Neydim, ülkemizde gençlik yazını alanında yapıt verilmediğine dikkat çekerek Milli Eğitim Bakanlığı'nm oluşturduğu 100 kitap listesini kanıt olarak gösterdi. Neydim, gençleri sorgulayamadığımız için gelişmiş bir gençlik edebiyatından söz ede- meyeceğimizı beluiti. Gençlik romanı 'Mavi Zaman- lar'm yazan Mavisel Yener ise ro- manda gencin cesaretinin duyum- sanmasmın önemli olduğunu vur- guladı. Yener gençlerin sorunlanna eğilirken iyi edebiyat yapma kaygı- sının hep taşıması gerektiğine dik- kat çekti. Öner Ciravoğlu ise genç- lere yönelik yapıtlarm üretilmediği- ni belirterek var olan yapıtlarda da okuyucuya idealıze edilmiş figürle- rin dayatıldığını ifade etti. Ciravoğ- lu, Cumhunyet döneminin coşku- suyla yazıhnış manzumelerden kur- rulamadığımızın da altını çizdi. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Eleştirmemiz Gereken Nedip? (2) Geçen haftaki yazımda, ülkemizdeki ödenekli tiyatrolardan söz açmış, bu tiyatrolann eleştiril- mesi bağlamında şöyle demiştim: "...bugün ül- kemizde ödenekli tiyatrolar açısından dile getiri- len eksiklerin ve yetersizliklerin büyük bir bölümü, belki de bugüne kadar eleştiri adı altında yapıl- mış olanlann yeterince eleştiri olmamasından kaynaklanmaktadır. Eleştirinin yapıcılığı, ancak yapılmış olanın yetersizliğinin belirtilmesinin ar- dından yapılması gerekenin yolunun gösterilme- siyle, önerilmesiyle gerçekleşebilir..." Böyle bir bakış açısından ödenekli tiyatrolan- mıza yönelecek olursak, belki de ilk belirtmemiz gereken eksiklik, kendini araştırmacı tiyatro bağ- lamında gösterecektir. Bugün küçümsenemeye- cek bütçe olanaklarına sahip bulunan ödenekli tiyatrolarımız, kendi bünyelerindegünümüzdeti- yatronun vardığı ve varması gereken noktalan inceleyecek, bu doğrultuda yapacağı bilimsel çalışmalarla yönetmenlere ve oyunculara yol gösterecek araştırma birimleri oluşturma konu- sunda son derece çekingen davranmaktadırlar. Dahası, bugün için ödenekli tiyatrolarımızda be- lirttiğimiz anlamda araştırmaların gereksiz sayıl- dığını da söyleyebiliriz. Bu araştırma ruhundan yoksunluk, ödenekli ti- yatrolanmızın uygulamalar bağlamında gittikçe artan ölçüde donup kemikleşmesine, dünya ti- yatrosunda olup bitenlere tümüyle yabancı ka- lınmasına yol açmaktadır. Yalnızca arada bir ya- bancı yönetmenleri davet etmek, bu sorunun çö- zümü değildir, çünkü gelen yabancı yönetmen- lerin ülkemizin ödenekli tiyatrolanndaki oyuncu malzemesinden genelde hiç memnun olmadık- ları, artık bilinen bir gerçektir. ödenekli tiyatrolarda araştırmacılığa karşı ta- kınılan bu tutumun önemli nedenlerinden biri, bu tiyatrolarda egemen olan ve bugüne kadar çoğu kez tartışılmasına karşın, hiçbir çözüme bağlan- madan bırakılan memur-sanatçı zihniyetidir. Sa- natla asla bağdaşamayacak bu zihniyet sonucu, ödenekli tiyatrolanmızda kadroların zırhlarını ku- şanmış olarak çalışmakta olan tiyatro sanatçıla- rımız, verilen rolleri oynamanın dışında, her tür- lü yenileşme çabasına kolaylıkla direnebilmekte- dirler. Tiyatro sanatında çok ileri noktalara var- mayı başarmış hiçbir ülkede rastlanmayan bu sistem yüzünden, Türkiye'deki ödenekli tiyatro- larda sanatçıların zaman zaman kendi sanatlan- nı sorgulamalarını, dolayısıyla da kendi özeleşti- rilerini yapmalarını sağlayacak birtür hizmet-içi eğitimin gerçekleştirilmesine bile olanak bulun- mamaktadır. Oysa bugünkü yasal düzenlemeler çerçeve- sinde bile bunun gerçekleştirilebılmesi -elbet is- tenmesi koşuluyla!- olanaksız değildir. ödenek- li tiyatrolann kendi bünyeleri içerisinde tiyatro araştırma birimleri ya da laboratuvarları oluştur- malannı önleyebilecek herhangi bir engel yoktur. Bu birimlerde tiyatro uzmanlannın ve bilim adam- larının çalışabilmeleri bakımından da aynı olum- lu durum söz konusudur. Ancak görünen odur ki, ödenekli tiyatrolanmızda böyle bir gereksinimin varlığı algılanmamakta, algılandığında da -belki de sanatçılara ek bir çaiışma getireceği için!- ge- reksinimin herhangi bir biçimde karşılanmasının yolları aranmamaktadır. Ben bu konuda Eskişehir Anadolu Üniversite- si'nin örnek oluşturabilecek bir girişimde buluna- bileceği kanısındayım. Bilindiği gibi, bu üniversi- teye bağlı olarak çalışan Tiyatro Anadolu, ülke- mizde böyle bir statüde kurulmuş tek tiyatrodur. Dolayısıyla bir üniversite tiyatrosunun kendi bünyesinde bir tiyatro araştırmalan birimi oluş- turmasından daha doğal bir şey düşünülemez. Konuyu tartışmayı sürdüreceğiz. e-posta: ahmetcemallsuperonline.com acem20(a hotmail.com Cumhuriyetin 81. yılı konseri • Kültür Servisi - Adını yüce önder Atatürk'ten alan, 119 yıllık eğitim geleneğine sahip Işık Ünıversitesi'nin, Cumhuriyetin 81. yıldönümü kutlama etkinlikleri kapsamında bugün Özel Işık Lisesi Muvaffak Benderli Salonu'nda Ramız Melik yönetimindeki Işık Oda Orkestrası konser verecek. Piyanistler tdil Olcay Ülgen ve Joseph Gurt'ün solist olarak katılacaklan konserde Fantezi Tango, Joseph Gurt'un Piyano Konçertosu No: 2, Saint Saens ve 2 Piyano için Konçerto KW. 365 ve Mozart'ın yapıtlan seselendirilecek. Aynca Joseph Gurt'ün iki piyano için düzenlediği Cumhuriyetin 10. Yıl Marşı da ilk kez çalınacak. tDSO konseri yapılamıyor • Kültür Servisi - Istanbul Devlet Senfoni Orkestrasrnm (İDSO) 29 Ekim akşamı 19.30'daki konseri valiliğin emriyle kaldrnhTiış, salon Cumhuriyet Bayramı törenine aynlrmştı. Bunun üzenne başka salon aranmış fakat sonuç alınamayınca, ÎDSO yönetimi cuma günü sabahki provayı konser düzeninde ve izleyicili yapacaklanm açıklamıştı. Ancak valilik yeni bir kararla sabah saatlerinde de salona el koyacağını, açık hava töreninde yağmur yağarsa AKM Salonu'nun yedek tutulacağını bildirdi. Böylece ÎDSO'nun cuma günkü Cumhuriyet Bayramı konseri ertelenmiş oldu. Cumartesi sabahı saat 11.00'de iki konser birleştirilerek yapılacak. (0 212 251 56 00) Bugün • CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'nda 19 30da 'Türkülerde Yakın Tarihimiz ve Cumhuriyet' adlı konser. (0 212 232 98 30) • İTALYAN KLXTÜR MERKEZt'nde 20.00'de Yapı Kredi Açık Sahne etkinlikleri kapsamında Metropolis Yayhlar Dörtlüsü komeri. (0 212 252 47 00) M BABYLON'da 21.30'da Athena'nın akustık konseri. (0 212 292 73 68) • İFSAK'ta 19.30 ve 20.15'te Bülent San'nm '4x4 Tunus' adlı saydam gösterisi. (0 212 292 42 01)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle