Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 OCAK 2004 PERŞEMBE
-f-
CUMHURİYET SAYFA
kultur@cumhuriyet.com.tr 15
W UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ
Dr. Bekir KumbuVun geleceğe en anlamlı kültür mirası; 'aile tarihleri' dergisi
Tarihegeçen 'Antalyalı'lar"Başta kendi aile tarihi olmak
üzere, Antalya'nın önde gelen po-
püler simalarının geçmişlerini ta-
nıtmaktan önce, ortak kimlikleri
sadece 'Antalya'da yaşamak' oJan
Antalyalıların aile tarihlerine ön-
celik ve önem veren bu çalışmaya
gösterdiği demokratik destek, ül-
kemizin özlemini duyduğu çağ-
daş ve insancıl siyasetin anlamlı
bir örneğidir..."
Ilk yılını geride bırakan "Geç-
mişten Geleceğe Antalyalılar"
dergisinin yayın yönetmeni Ahmet
Onıçoğlu, 28 Mart 2004 yerel se-
çımlerinde aday olmayacağını açık-
layan Antalya Büyükşehir Belediye
Başkanı Dr. Bekir Kumbul ıçın
bunlan söylüyor...
Daha doğrusu, Kumbul'un 5 yıl-
lık görev süresinden geleceğe belki
de en değerli "miras" olarak bırak-
tığı; "AiIeTarihinizi Yazın" kam-
panyası için...
Türkiye'de "ilk" kez gerçekJeşen
bu çalışmaya Londra 'da belediye ta-
rafindan sürdüriilen "aile arşivleri"
esın kaynağı olmuştu... Buna Türki-
ye'de de başlanabilmesi için önce
"aileleri kendi geçmişlerini yaz-
malaya" özendirmekgerekıyordu...
Aynı amaçla, önce aile tarihleri-
nin "kent halkına parasız dağıtı-
lacak" bir dergıde yayımlanması
planlandı. Ardmdan, eli kalem tuta-
nı olmayan ailelere de "Siz anlatın,
biz yazalım" denerek yardımcı
oiunacağı duyuruldu... flk sayıda
"kimlerle başlayalım" sorusu
gündeme geldığinde ise "Antalya'-
nın ileri gelenleri" yerine bu ken-
ti paylaşan "herkesi" kucaklama
hedefinde Bekir Kumbul'un karar-
lı tutumu, kampanyanın da güven-
cesini oluşturdu...
Önceliğin "tanınmışlara" de-
ğil, aile tanhini belki de ilk kez dü-
şünen ve yazan hemşerilere veril-
mesini savunan Ahmet Onıçoğlu ve
yayın ekibini içtenlilde destekleme-
si, "Geçmişten Geleceğe Antalya-
lılar" dergisinin de 2003 başında
Yaşanmışlığın' belgeselini yarattılar
Adı; "Geçmişten Geleceğe Antalyalılar"... îki
ayda bir yayımlanan ve Antalyahlara parasız
dağıtılan "aile tarihleri" dergisi... Aileler geceleri
bir araya geldiler; yaşlılannı dinlediler, eski
albümlerini açtılar, geçmişlerini yazdılar...
Bir yıl boyunca da Antalyalılar, bu tarihleri
okudular ve daha bir kaynaştılar...
bugünlere dek 2 aylık aralıkJarla dü-
zenli yayımlanmasındaki en önem-
li payı oluşturan "coşkulu çalışma
ortamınr* yarattı...
Sırdaş hem$eriler...
Önümüzdekı günlerde "Kumbul
döneminin" son sayısı olarak ya-
yımlanmak üzere olan 7. sayıdaki-
İerle birhkte, 60'a yakın aile hem
kendi tanhlerini. hem de "Antalya-
lı olma serüvenlerini" eskı fotoğ-
raflar ve özgün belgeleriyle bırlik-
te yazıp yayımlayarak, tüm hemşe-
nlerini aynı zamanda "sırdaşlan"
yaptılar...
"Kumbul aüesi" ise başından
beri gösterilen "özene" bağlı ka-
larak, her biri binlerce basıhp dağı-
tılan bu dergide yer almadı. Böyle-
ce, "Toroslar"da yaşanan "yörük-
lük" yıllanyla birlikte, "çadırdan
tıp fakültesine" bir eğitim müca-
delesınin özgün anılan da Antalya-
hlarla paylaşılamadı...
Dr. Bekir Kumbul, derginin su-
nuş yazılannda özetle hep şunlara
dıkkat çekmişti; "Sadece siyasal
tarihle yetinmek, tarih bilincini
geliştirmivor... Toplumsal tarihle
de tanışmamız ve bunun için de
önce kendi kişisel ve aile tarihimi-
zi önemsememiz gerekiyor..."
Aile tarihlerinin, aynı zamanda
geçmişten bu yana yaşanan mekân-
lann, evlerin, semtlerin, sokakiann,
kısaca "kentin" tanıklığıyla da bir-
likte anımsanarak yazılmasının ise
asıl "kentli bilincini" ve hatta
"hemşerilik kültürünü" geliştire-
ceğinı vurgulayan Kumbul, bu kam-
panyadaki en "çekici" hedefi ise
şöyle anlatıyordu; "Nereden gelir-
lerse gelsinler, bu kentte yaşamaya
karar veren Antahahdır... Geçmiş-
lerini anlatarak, anılannı ve serü-
venlerini diğer Antalyalılarla pay-
laştıkları zaman ise artık kentin
ortak sahipleri oluyorlar..."
Işte bu yaklaşımlarla toplumda
sağlanan güven duygusu, aile tarih-
lerini yazma konusundakı ilk "çe-
kingenliğin" de kısa sürede orta-
dan kalkmasına neden oldu... Ikin-
ci sayıdan itibaren "birkaç sayılık
tarih" birikerek derginin düzenli
yayımlanması hemen hiç gecikme-
den gerçekleşti...
Böylece anlamlı bir "toplumsal
tarih arşiviyle" geride bırakılan ilk
yılın anısına da; "Aile Tarihinizde
Kentiniz" yanşması düzenlenerek,
herkesin kendi geçmişıyle birhkte
yaşadığı kente "zaman içindeki ta-
nıklığını" da anımsamasına, aynı
süreçte de "nelerin, neden yok ol-
duğunu" düşünerek ve sorgulaya-
rak "kentlilik bilincini" gelıştir-
melenne, adeta "ilham" yaratıldı...
'Oylarını' veremeyeceltler
Şimdı toplam 7 sayılık bir dergi
koleksiyonunda, Antalya'da yaşa-
yan ve aralannda "faytoncudan
boyacıya, doktordan terziye, lo-
kantacıdan futbolcuya, öğret-
menden hemşireye, muhtardan
şoföre, fotoğrafçıdan işçiye, mii-
hendisten bekçiye..." kadar, hemen
her meslekten \ e her sosyal gruptan
insanlann, bilebildikleri kadar es-
kilere giderek dedelerinin ve nine-
lerinın geldıkJeri yerlerden başlayıp
yine Antalya'da noktalanan aile se-
rüvenlen var...
Bu aılelerin arasında 1999'daki ye-
rel seçımde, belki Kumbul'a oy ver-
meyenler de vardı... Ancak şimdi,
yaklaşan yerel seçımde, aynı aıleler-
den hıç kımse, kendilenni bu anlam-
lı kampanyaya ortak eden Dr. Bekir
Kumbul'a, isteseler bıle yeniden oy
veremeyecekler.. Üstelik, yıne bu
hizmete "hayranlıklarım" belırte-
rek derginin 2. sayısında kendi "si-
vil" geçmişlerini aniatan "Baykal-
lar"dadahil!...
Ama, eminim kı geleceğın Antal-
yalılan, ne zaman bu dergılere göz
atsalar, böylesine bir "duygu yük-
lü" arşivın oluşmasına öncülük e-
den eski belediye başkanlannı hep
"kendi ailelerinden biriymiş" gı-
bi anacaklar...
İSRAÎLLÎSANATÇICHEN HALEVl BU AKŞAM CRR 'DE
Çağdaş bir klarnet ustasıKültûr Servisi - Israillı
klarnet ustası Chen Halevi,
dün ve önceki gün Akbank
Oda Orkestrası ile birlikte
verdiği konserlerin ardmdan
bugün de yıne Akbank Oda
Orkestrası ile Cemal Reşit
Rey Konser Salonu'nda sa-
at 19.30'da bir sohbet ve sa-
at 20.00'deki konserle mü-
zıkseverlerie buluşacak.
Günümüzün çağdaş klar-
net sanatçılannın önde ge-
len isimlerden bıri olan Ha-
levı, 1972 yılında Arad'da
doğdu. On beş yaşındayken
Zubin Mehta yönetiminde-
ki Israil Filarmoni Orkestra-
sı ile kariyenne başladı. So-
list olarak, Tokyo Senfoni
Orkestrası, The European
Soloists, Heilbronn Oda Or-
Halevi halen Almanya'da klarnet
profesörû olarak gorev yapıyor.
kestrası, Moskova Virtüözlen, Israil Filarmoni
Orkestrası, MDR Philharmonic Leipzig, NDR
Sinfonieorchester ve The Deutsche Symphonie-
Orchester Berlın gibi orkestralarla çaldı.
Resitalleri dünyanın önde gelen radyo istasyon-
lanncakaydedildi.
Oda müziği solisti olarak
ABD'de ve Avrupa'da Oda
Müziği Festivalleri'ne katıl-
dı. Aynca, Japonya'da PMF
Festivali'nde, Avustralya'da
Perth Uluslararası Sanat Fes-
tivali'nde çaldı. Keller Qu-
artet, Prazac Quartet ve St.
Lawrence Quartetgibı yay-
h sazlar dörtlüleriyle turneye
çıkan sanatçı, ünlü kemancı
Pinchas Zukerman ıie de
bir dünya turnesi yaptı.
Konserlerinde, barok ya-
pıtlann yanı sıra, diğer dö-
nemlere ait popüler yapıtlara
da yer veren sanatçı, Berio,
Kurtag gibı pek çok çağdaş
besteciyle ortak çalışmalar
yaparken özellikle França-
ix, Adams, Cartar ve Cop-
land gibı çağdaş bestecılenn konçertolannın yo-
rumlanyla ün kazandı.
Halevı, 2002 yılından ben Almanya'da, Tros-
singen 'dekı Hochschule'de klarnet profesörû ola-
rak görev yapıyor. (0 212 232 98 30)
Amaç fikfr ve sanat eserlerinde korsanlığı önlemek
Yom yasa tasansı hazır
Kültür Ser\isi - Kültür ve
Turızm Bakanlığı fikir ve sanat
eserlerinde korsan üretim, ço-
ğaltım ve dağıtım konusunda
yaptığı yasa tasansı çalışmala-
nnı tamamladı. Söz konusu ya-
sa tasansıyla belediye, polıs va-
zıfe ve salahiyet, çıkar amaçlı
suç örgütleri, kaçakçılıkla mü-
cadele; sinema, video ve müzık
eserlen yasalanyla fikir ve sa-
nat eserleri yasalannın bazı
maddelerinde değişıklık yapılı-
yor.
Telif ve bağlantılı haklar ala-
ıına ilişkin uluslararası sözleş-
neler ve Avrupa Birliğı mevzu-
ıtıyla tam uyumlu olan tasan en
asa zamanda TBMM'ye gön-
lerilecek.
Bakanlığın 20 Ocak 2004 ta-
ıhli bilgi notuna göre; adı ge-
en yasa tasansı, 1996 tanhlı
"Telif Hakları Sözleşmesi ve
fcralar ve Fonogramlar Söz-
leşmesi" gibi Dünya Fıkri Mül-
kiyet Örgütü (W1PO) tarafın-
dan eşgüdümü yapılan uluslara-
rası sözleşmelerle Avrupa Bır-
lıği uygulamalan ve sektörel ta-
lepler dıkkate alınarak korsan-
hğın önîenmesı amacıyla bele-
diye, polıs vazıfe ve salahiyet,
çıkar amaçlı suç örgütleri, ka-
çakçılıkla mücadele ve sinema,
video ve müzik eserlen yasala-
nnın; 5846 sayılı Fikir ve Sanat
Eserleri Yasası kapsamında ko-
runan fikn mülkıyete konu
ürünlerın kullanımına ılışkın
üreticı sektörlen temsıl eden
meslek birhkleriyle kullanjcılar
arasında yaşanan sorunlann gi-
denlmesı amacıyla da Fikir ve
Sanat Eserleri Yasası'nın bazı
maddelennde değışikhk yapı-
larak, günümüz gereksmimle-
rine karşıhk verecek düzeye ge-
tirilmelen amacıyla hazırlan-
mıştır.
Ekonomık ilişkilerin günü-
müzdeki kadar karmaşık olma-
dığı dönemlerde fikir ve sanat
eseri sahıplen ürünlenni doğ-
rudan satışa sunan bağımsız
üreticıler konumunda olmuşlar-
dır. Ekonomik ilişkilergelıştık-
çe, yapıt sahibı ürününü, üretim
ve dağıtımı yapan aracıya ver-
meye başlamıştır. Bu alanda
ekonomik ilişkilenn kurumsal-
la^ması fıkn emek arzının kalı-
te, yetenek ve becen açısından
süreklı dönüşmesini gerektir-
mıştir. Bugün fikir ve sanat
eserleri ulusal, bölgesel ve ulus-
lararası pazarlarda en çok tica-
reti yapılan ürünler arasında de-
ğerlendirilmektedir.
Antonio Cosentino'nun sergisi bugün Evin Sanat Galerisi'nde açılıyor.
Yok olan betonlarKültür Servisi - Antonio Cosenti-
no'nun 'tstanbul 2003 - Beton Deni-
zi' adh ikincı kişisel sergisi bugün Evin
Sanat Galerisi'nde açılıyor. 21 Şubat'a
dek sürecek sergide, sanatçının son dö-
nem çahşmalanndan tuval üzerine ve
az sayıda olmak üzere kâğıt üzerine ör-
nekler yer alıyor.
"Sanatlar hâlâ en gerçek iletişim
yöntemi" diyen Cosentino, yok olacak
mekânlann karakteristiğinı izleyebıl-
mek ve yeniden tanımlayabilmek ıste-
diğini ekliyor. "Mimari görüşün pers-
pektifsizliği, kentin düzensizüği, in-
sanlann düş kınkJığinı özetliyor. Ya-
rım kalan modernleşme projemizin
hüzünlü tarihini yansıtıyor ve yok
olacakJar, npkı hızla var olduklan gi-
bi"
'Hafriyat Grubu' ressamlarından
Cosentino. bu kişisel sergisi ve sanatı
üzerine sözlenni şöyle sürdürüyor:"Be-
ton denizinin var olduğu gibi hızla
yok olması, karakter özelliklerinin
anbean değişmesi, gözümüzün ahştı-
ğı, vakit geçirdiğimiz her mekânın
parçalanıp yok olması, bugün boyut-
larını belirleyemediğimiz travmanın
asıl sebebidir de. Mekânın ruhu de-
nen şeyin hayat mücadelesi içinde na-
sıl da anlamsız kaldığının göstergesi-
dir." (0 212 265 81 58)
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Kültür ve Uygarlık
Deyince...
Birkaç haftadir Stüdyo Drama Araştırma Biıi-
m/'nin toplantılannda, kavram çalrşmalanmız
bağlamında 'kültür've 'uygarlık' kavramlan üze-
rinde durmaktayız. Bugüne kadarki tartışmalan-
mızda ortaya çıkan en belirgin noktalardan biri,
Batı'nın eskiden beri bu kavramları çoğu kez son
derece tek-yanlı tanımladığı ve üretilen ölçütle-
rin uygulanmasında da aynı tek-yanlı yörüngeyi
izlediği oldu.
Geçtiğimiz pazar yaptığımız son toplantımız
sırasında ise Onur Bayraktar, uygarlık konusun-
da hepimıze djşündürücü gelen şöyle birtanım
verdi: "Uygariik, Batı'nınseçkinlik faşizminiuygu-
layabilmek için kvllandığı bir araçtır..." Bu tanım,
hıç kuşkusuz jygarlık olgusunu tümüyle yadsı-
mayı amaçlarrıyor; ancak Batı'nın bugüne kadar
neleri 'uygar', neleri 'uygarlık dışı' diye nitediği,
kendinden saymadıklarına karşı kendi davranış-
larını değerlendirmek söz konusu olduğunda, uy-
garlık ölçütlerınde ne denli titiz(!) davranabildiği
gibi noktalar göz önünde bulundurulduğunda,
uygarlık gerçe<ten karışımıza epey 'şaibeli' bir
kavram olarak da çıkabiliyor.
'Seçkinlik faşizmi', zaten Avrupalılann eski has-
talığıdır. Avrupalı düşünürlere ve tarihçilere göre
'Avrupa' ya da 'Batı' kültürü, yüzyıllar boyu bir
üst-kültür sayıldı; başka kültürlere ilişkin değer
yargılan, hep bu Batı kültürünün süzgeçlerinden
geçirilerek oluşturuldu. Tek bir kültürü çıkış nok-
tası alarak öte<i kültürler için değer yargılannın
üretilmesinin yanlışlığı, ancak 19. yüzyıldan bu
yana tartışma konusu olabildi. Ancak bu bağlam-
daki önyargılann tümüyle ortadan kalktığını söy-
leyebilmek, bugün de olası değil.
Çeşitli kültürlen değerlendirme bağlamında
'uygarlık', nesrel bir ölçüt olabileceği düşünce-
siyle başvurulan bir kavram olmuştu. Buna gö-
re, "Hangi kültürler ötekilerden daha yüksektir"
gibısinden bulanık sorular yerine, "Hangikültür-
ler uygardır" diye sormanın daha sağlıklı bir yol
olabileceği üzerirde durulmuştu. Bu doğrultuda
uygarlık için örneğin bilim ve teknikte çağın ge-
rektirdiği düzey ı yakalama, buna ek olarak da yi-
ne çağın gerekli kıldığı alanlarda kurumlaşmış
olma gibı bir taniT da verilmişti.
Ne var ki öze likle Ikinci Dünya Savaşı ve Na-
zizmin yükselişı, bu uygarlık ölçütünün de çok
tartışılabilir nitelıkte olduğunu çok acı bir biçim-
de gözler önüne serdi. 1933-1945 yıllan arasın-
daki Almanya'nın, çağın gerektirdiği bilimsel ve
teknik düzeyin gerisinde kalmış olduğunu söy-
leyebilmek olası değildir; aynı dönemde Alman-
ya'da çeşitli alanlarda kurumlaşmalarm va-
r olduğu da bir gerçektir. Buna karşılık Nazi Al-
manyası'nın 'uygar' olduğunu söyleyebilmek,
herhalde olanaksızdır!
20. yüzyılın tanınmış kültür eleştirmenlerinden,
Avusturya asıllı George Steiner, "Dil ve Suskun-
luk" adlı kitabının Almanca baskısı için yazdığı
önsözde şöyle diyor: "Tüm çalışmam, şu önem-
li soru çevresinde odaklanıyor: Insana aykınlığın
kökenlerinin yüksek uygarlığın kökenleriyle birbi-
rine kanştığı söylenebilir mi? Auschwitz, balta
girmemiş ormanlardan ya da steplerden gelme-
dı. Barbariık, modern insana kültürün, sanatlann,
evrensel eğitimin ve doğabilimsel mucizelerin or-
talıkyerinde satdırdı. Bazı en güzel müzelerin, ki-
taplıkların, konser salonlannın yalnızca birkaç ki-
lometre uzağında Dachau ölüm kampının du-
manlan havayı zehiriedi. Gündüzleri işkence ya-
pan, çocuklan boğazlayan erkeklerakşamlan Ril-
ke okudular, Schubert'/n müziğini dinlediler...
Eğer aynı insan hem Bach çalabiliyor, hem de
Wilna Gettosu'nu yakabiliyorsa, o zaman uygar-
lık nerede kalmıştır?..."
George Steiner, Orta Avrupa'nın kozmopolit
düşüncesinin sağladığı yansızlıkla, içinden yetiş-
tiğı coğrafyamn kültürüne böyle temel sorular
yöneltebiliyor.
Ikinci Dünya Savaşı'nın bitiminden bu yana
geçen zaman, böyle sorulan olanaksız kılmadı.
Cezayir'den sonra Fransa, Vietnam'dan sonra
Amerika, ve nihayet Filıstin'den sonra Israil, ön-
derliğini yapmaya çalıştıkları uygarlık anlayışla-
rının sınıfta kalan 'an oldular. Bugünkü durum ba-
kımından Onur Bayraktar'ın uygarlık tanımına
belki şu ekin de yapı ması gerekli: 'Uygarlık' mas-
kesi, artık Batı'n n seçkinlik faşizmini gizlemeye
yetmiyor!
e-posta: ahmetcemal« superonline.com
acem20 ' hotmail.com
BUGLIV
• CEMAL REŞtT REY KONSER
SALONU'nda 19 30da 'Demirperdenin Îki
Tarafında" adlı Akbank Oda Orkestrası
konseri. Şef:Cem Mansur. Solist: Chen
Halevi (klannet). lO 212 252 35 00)
M AKBANK KLTLTÜR SANAT
MERKEZt nde 'Beyoğlu Caz Günleri'
kapsamında Timuçin Şahin Trio'dan
I4.00'de 'workshop' ve 20.00'de konser.
(0 212 252 35 00)
• NARDİS JAZZ CLUB'da 21.30'da
Genco An Trio konseri. (0 212 244 63 27)
• BABYLON'da 21 JO'da DuOud konseri.
(0 212 292 73 68)
• BORUSAN KÛLTÜR SANAT
MERKEZt'nde 18. 30da AIiRızaSaral'ın
'Müzik Besteleme Sürecinde Zihinsel
Riskler' konulu söyleşisi. (0 212 292 06 55)
• İFSAK'da 19 30"da Loris Medici'nin
'Alternatif/Eski Fotoğrafik Baskı Teknikleri'
konulu sunumu. (0 212 292 42 01)
m YAPI KREDİ SERMET ÇİFTER
SALONU'nda İS. 30da 'Yeni tspanyol
Sineması' konulu söyleşi. Konuşmacılar:
Ali Ulvi Uyanık, Engin Erhao, Serkan
Baran. (0 212 252 47 00)
• BİLGİ ÜNtVTRStTESİ DOLAPDERE
KAMPUSU'nda 14 30da 'Mahabharata I',
16.30'da 'Mahabharata II', 19.00'da
'Mahabharata III' ve 21. 30da 'Asiye Nasıl
Kurtulur" adlı fılmlerin gösterimi.
(0 212 293 50 10)