Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 TEMMUZ 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
DM
Asım Bezirci elindeki tahta elbise askısını soranlara şu yanıtı verir: Gelen olursa şöyle bir karınlanndan dürterim
Madımak'taölümkol geziyor"Beyaz bir gemidir ölüm
Siyah demzlerin hep çağırdığı
Sönmüş vıldızlar gibidir,
Yanık otlar gıbı
Sen bu şiiri okurken, ben belki
Başka bırşehırde ölürüm"
Behçet Aysan
O
tele sloganlarla kanşık büyük bir uğul-
tu haliride taşlar yağmaktadır. Giriş ka-
tı boşaltılır. Rıza Aydoğmuş ilk katı na-
sıl terk edip, barikat oluşturduklannı şöyle an-
latır: "Kan boşalttik. Arkadaşlar merdrvenlere
sıralandılar. Ben ise bir kolonun arkasına gizle-
nerek olan biteni izlemeye, arkadaşlan bugilen-
dirmeye başladuıı. Hemenarkamda .Ali Rıza Koç-
yiğit. Ali Balkız, Murtaza Demir, Olgun Şen-
soy,Erdal Ayrancı ve Behçet Aysan bulunuyor-
du. Nerdiğim bUgilere göre hareket ediyorlanh.
İçeriye yönelik bir sakhrrya karşın acele barikat
oluşturdular."
Artık Rıza Aydoğmuş, Ali Balkız'ın deyi-
miyle "naklenyayın" yapmaktadır. Binlercetaş
lobiye yönelmiştir. Bunlar iki gün önce beledı-
yenın sokağın başına, kaldınm yapmak ıçın
kcyduğu"Arnav'utkaklınını''nıntaşlandır. Bir gün
kadar otelin karşısına taşlann yığıldığını Hida-
yet Karakuş ve eşi görmüştür. Sıvas'ta kaldınm
yapımına yönelik çalışmaya rastlamadıklann-
dan anlam verememişlerdir.
Otelin içinde gergin bekleyış başlamıştır. Taş-
lardan korunmak için ön cepheye bakan bütün
odalar terk edilir. Üst katlarda kadınlar ve genç-
lerden oluşan bir grup koridorlara taşınır. Ca-
fer Can Aydın, o an yaşadıklannı şöyle aktanr:
"Taşlar o kadar güçîü yagryordu ki kimi zaman
koridorlara sırünuzı dayadığımız bir kapıya isa-
bet ediyor. her yer zangu" zangır titriyordu. Bir
de korkunç bir uğultu vardı. Taşlar ve sloganlar
zaman zaman birbirine kanşıyordu.".
Önce koruma pollslerl kaçtı
Otelde iki de görevli bulunmaktadır. Bunlar-
dan biri resepsiyon, diğeri de temizlik görevli-
sidir. Ali Balkız, "Görevülerbizeçokyakındav-
ranmadılar. Ama soğukdadeğttlerdi Onlardan
yangm mennveninin anahtarmı istedik. Bizdeyok
dediler, belki gerçekten yoktu, belki de vermek
istemedüer. Sonuçta bizinık? aynı kaderi payiaş-
blar. Ikisi de can verdi" diyerek otel görevlileri
hakkındaki düşüncelerini belirtır.
Otelde aynca Aziz Nesin'ın koruması iki de
polis vardır. Rıza Aydoğmuş'un tanıklığına gö-
re, "Bu potislerin birinin adı Ramazan, diğeri-
nin adı Mehmet'tı. Potis Mehmet'in elinde ge-
Kşmelerin bilgisini aldığı telsiz vank Ramazan
Lsinıli krvnk bıyıkh, elinde uzun namlulu silahı-
nı tutan polis sürekh' dışan çıkıyor. I\lehmet onu
yanına çagınyordu. Polis Ramazan son çıkışın-
dan sonra da bir daha dönmedL"
Bu kaçışın hemen öncesınde Erdal AyTancı,
polis Ramazan'ın elindeki uzun namlulu silahı
almayı önerir, barikatlannı silahla destekleme-
yi düşündüğünü açıklar. Kısa süre barikattakı-
ler "Uzun namlulu silahı ele geçirmeli miyiz,
yoksa geçirmemeh" miyiz"i tartışırlar. Ancak, bu
eylem gerçekleştirilene kadar polis Ramazan kaç-
mıştır bile.
Ust katlardaki insanlann tedirginliği saatler
ilerledikçe artmaktadır. Herkes kendini savuna-
cak bir silah bulma arayışındadır. Bu silahlar ki-
mi zaman bir süpürge sopası, kimi zaman da san-
dalye bacağıdır. Cafer Can Aydın, Asun Bezir-
ci ile karşılaşır. Bezirci'nin elinde tahta bir el-
bıse askısı vardır: "Baküm elinde bir asta. Ağa-
bey dedün ne yapıyorsun, bununla kendini na-
sıl savunacaksın. Şöyle bir bakn. Gülümseye-
rek, "Gelen olursa şöyle bir kannlanndan dür-
terim" dedi"
Bu sırada Arif Sağ, telefonla Ankara'daki po-
litıkacılarla bağlantı kurmaya çalışmaktadır.
Cafer Can Aydın bu olayı da hem gözlen dola-
rak hem de metanetle aktanr: "Süreldi telefon-
la birilerine ulaşmaya çahşıyor. Telefona politi-
kacılar değil de sekreterleri ya da özel kakmle-
ri mi çıkıyor artık, bilmiyorum. Sürekh' o da mı
yerinde değfl, öbürü diğer paıüye mi geçti, be-
riki henüz gelmedi mi gjbi sözler söytüyordu."
İnönü: Kısa sürede ortalık vatısacak
Tanıklıklara göre, Aziz Nesin dönemin Baş-
bakan Yardımcısı Erdal tnönü ile telefonda gö-
rüşmüştür. Hatta Nesin, İnönü'ye otele atılan taş-
lann sesini bile dinletmiş. "Kısa zamanda or-
tahk yanşacak" sözünü almıştır.
Bir süre sonra Ali Balkız ve arkadaşlan, Aziz
Nesin'i odasına gönderirler: "Gergin bir bek-
leyiş vann, bu gerginlik elbette Nesin'e de yan-
sıyordu. Biz daha fazla üzülmesûı diye odasına
gifnıesinin daha doğru olacağuu düşündük."
Dakikalar büyük bir suskunluğu da yanuıda
taşımaktadır. Bu sırada ZerrinTaşpmargenç bir
kıza rastlar. Genç kızın elinde bir çatal vardır.
Çatalla kendisini nasıl savunacağını sorarlar.
Genç kız, "Hiç olmazsa katilimin yüzünde iz bı-
rakmm" diye yanıt verir. İnsanlar katlar arasın-
da dolaşmakta, bir çatışma anında kaçabılecek-
leri yerleri buhnaya çalışmaktadırlar.
İçerde uzun saatler böyle geçerken, dışanda-
ki göstericiler de hızlannı alamayıp otelin ıçi-
ne girmeye başlamışlardır, barikatta yumruk
yumruğa kavgalar yaşanmaktadır. Rıza Aydoğ-
muş da güvenli olmadığı için arkadaşlannın ya-
nına gitmiştir. "Bir süre sonra ne cam kaldı. ne
tüL Kolonun arkasından benim omuzlanm gö-
zükmeye başladı. Kolon da dardı zaten. Arka-
daşlarbeni yanlanna çağırdılar,yereyattim, sü-
rünerek merdhen başına kadar gtttim."
Erdal Ayrancı, barikattakı organizasyonu sağ-
Sıvas
Eren Aysan
telin içinde bulunan sanatçı ve aydmlar
bir yandan kendilerini savunmak için basit
tedbirler almaya çahşmakta, bir yandan da
kendilerini kurtaracak birilerini beklemektedir.
Ancak kuşatma saatler sürer, dışandaki güruh
saldın dozunu giderek arttınr. Iş gelip oteli
yakmaya dayanır. Yardım gelmeyecektir...
lamaya çalışmaktadır. Bir ara içeriye kadar gi-
ren göstericilerden biri ayağına taş fırlatır. Ali
Rıza Koçyiğıt. o anı şöyle dile getirir: "Erdal'ın
avağı sakatlandı. Baktık. kan akrvor. Masa ör-
tüsü bulup, yırtük \e ayağuu sardık."
Beledlye Başkanı Karamollaoğlu:
Cazanız mübarek olsun
Tam bu sırada ikindi ezanı okunur. Ali Bal-
kız, ezan okunurken yaşanan, ürkütücü ıssız-
lığın altmı çizer: "İkindi ezanı okununca, kor-
kunç kalabahğın hepsi sustu. Az önceki taş \e slo-
gan seslerine kanşan büyük uğultu dindi Bek-
ledik, hatta belki giderler diye düşündük. Ezan
onlan namaza çağınyordu çünkü. Bizlere taş
atmalannı bir ibadet olarak algılıyorlardL Oy-
sa karşjlannda daha güçhi bir ibadet, namazvar-
dı. Erdal Ayrancı umutsu/Jukla döndü, gitme-
yecekler, bunlar kazayı lalacaklar ağabey dedL"
Kalabalık ezan bittikten sonra oteli yırtıcı bir
güçle taşlamaya dwam eder.
.Az sonra Sıvas Belediye Başkanı Temel Ka-
ramollaoğlu nun yapüğıkonuşmabeledıye ho-
parlörlerinden duyulur.
AJi Balkız ve barikattakiler konuşmayı din-
lerler: "SaatJer ilerlemiş, Pir Sultan Abdal hey-
keK otelin önüne getirtttmişti. Otelin önünde bü-
yük bir dalgalanma yaşandı. Beiediye başkanı
konuşmasua, 'Gazanız mübarek olsun' diyerek
başiadLŞenliğiniptaledileceğinL heykenndekal-
dınlacağını söyiedL Dışandaki güruh öyle bü-
yük bir coşkuyla dinlhordu ki neredeyse tran-
sa geçmiş gibi hareket ediyorianh. Ayiar sonra
mahkemede olayın baş aktörlerinden birinin ur-
naklannı gördüm. Elleri Pir Sultan Abdal hey-
kelini urmalayarak, cırnıala>arak otelin önüne
kadar getirdiği için yara bere hah'ndeydL"
Umutsuzluk seli insanlan kuşatmaya başla-
mıştır bir kere.
Heyecanlı ve şakacı Asaf Koçak yakın za-
manda açtığı devekuşu kankatür sergisinden
etkilenerek "Deviet devekuşu oldu" diyerek es-
pıri yapmaya çalışır. Kımsenın gülecek hali ol-
madığı için de mızıka çalmaya başlar. Bir ara
Asaf 'ın mızıkasına Zerrin Taşpınar da eşlik
eder: "Asaf mızıkasını çalmaya başlayınca da-
>anamadım, kalküm, koridorda bir süre dans
bikettik."
Oteldeki herkes birbirlenyle dayanışma ha-
lindedir. Nesimi Çimen midesinden rahatsız ol-
duğu için bir şeyler yemek ihtiyacı hisseder.
Lütfiye Aydın" ın çantastnda birparça ekmek var-
dır: "Srvas'a giderken bir şejier hazıruyorum.
Can dedi ki orda ekmek yapılnuyor mu. ne lü-
zum var. Vlne deçantama bir parça ko> dum. Çi-
men midesinden rahatsızianınca ona verdim.
Amao, 12 Mart'u 12 Eylül'üyaşaımş biradam.
Ekmegin hepsini almadı. tkrleyen saatkrde bi-
risi acıkn- di>e büjük böhunünü geri verdL"
Ylne dostun oülü vareler benl
Bir süre sonra Lütfiye ve eşi Cafer Can Ay-
dın'la Zerrin Taşpmar arka odalardan birinin te-
levizyonundan haberlerini izlemek isterler. Lüt-
fiye Aydın" ın tek hatırladığı. kanalın Satel Te-
levizyonu oldugudur. Olaylara ilişkin alt yazı-
lar geçmektedır. Üçunü de hem telaş, hem de
endişe sarar. Medyanın bir otelden haberi var-
dır, ancak otelde kımlerin olduğu bilinmemek-
tedir.
O odadan dışan çıkınca Zerrin Taşpınar,
Asım Bezirci ile karşılaşır: "Birinci gün kül-
tür merkezindeki etkinlikte"Yıne dostun gülü
yareler beni" semahı smleniyordu. Semah bit-
tiğinde, genç semahçuar koyunlanndan çıkar-
np gül atnlar. Biri benim kucağuna düştu. Ya-
nunda Sami Karaören, onun yanında da Asım
Bezirci oturuyordu. Gülü yakama takmak için
uğraştun. Beceremeyince, Asım Bezirci uğraş-
ü. En sonunda bir kürdanla ceketimin yakası-
na tutturdu. Ertesi gündü. Kargaşada gülü kay-
betmek istemediğim için çıkanp ceketimin ce-
bine ko\dum. Asun Bezirci. otelin merdhenle-
rinde dolaşırken gülü çıkardığunı gördü, gülün
nerde olduğunu sordu. Artık seldze on dakika
vardL Arabalar otelin önünde yakılmaya baş-
lamışü.- Dumandan zor nefes alıyorduk. En üst
kann merdrvenlerinde oturu\ordu Asun Bezir-
cL Beni yanına çağırdı, oturdum. Bana söz ver
dedi, bu aülan taşlar şnrineyansıyacak» Ben de;
sizin yazılannıza da vansı> acaktır mutiaka di-
yerek yanıtiadım. Şimdi bana sıkıca sanl dedi.
Sıkıca sanhp yanaklannı öptüm. Hadi arka-
daşlannın yanına git dedi O anda, bunun bir
\vda okhığunu anlamamışnm. Çok sonralan Be-
zirci'nin \arundaki insanlan u/aklaşürdığını öğ-
rendim. Sanki. bir taşkınlık olursa. onu koru-
\acağı/ diye çabanın, ka\gınm içine düşülme-
siniistemedi,başkainsanlanncanına kendisiyü-
zünden zarar geJnıesin diye düşündü."
Telefonu ve elektriği kesilen otelde, boğaz boğaza bir mücadele yaşanır
Kör karaıılıkta can pazarı
Hiç kımse yangın ihtimalini
düşünmek istememektedir,
ama yangına karşı da
hazırhk yapılır. Kovalara su
doldurulur, birinci kata yerleştinlir.
Hatta, barikatta Ali Balkız'ın
anlattığına göre, Uğur Kaynar bir ara
yangın tüpünü patlatır ve
merdrvenler köpük içerisinde kahr.
Yine Ali Balkız, "Saat 17. OO'ye
doğru otele anlan taşlar beze sanlıydı,
bezden keskin bir benzin kokusu
getiyordu. Büyük bir hızla otele
gefince yabuzca etrafa toz
yağdınyordu" der. Bunlar.
göstericilerin yangına hazırlık
eylemleridir. Otelin önündeki
arabalar yakılmaya başlar. Cafer Can
Aydın, Arif Sağ ile karşılaşır. Arif
Sağ, otelin yanacağını düşünmediği
için, o sıralar yanan arabasını gözler önüne
getirmekte, "Hay AOah, arabanın da sigortası
j'oktu" demektedir. Yine de hiç kımsede ölüm
korkusu yoktur. Barikatta olanlar, göstericiler
en azındân kadınlara, kızlara dokunamaz, bizi
aşmadan yukan çıkamaz güveni içinde, otele
girenlerle çarpışmaktadırlar. AJi Balkız, sıcak
çatışmadan bir görüntü hatırlar: "Bu sırada
uzun boytu, sakalh bir adam bizle çaüşmaya
girişti. Sonra bizi aşıp yukan çıkanıayacağını
anlayınca 'Hepinizi yakacağız'
Saat 18.30 sıralannda Aydoğan Yavaşh
Oteklekfler karanhk,yangm ve saldırganlaria boğuşurkea dışanda barikat
kurangüvcnfikgüçleri. içerde ım>
sk'ktaşlanolupolmadığının>erakedhı
ordu.
fenalaşır. Hidayet Karakuş, barikat başında
olan Metin AJtıok'a seslenir. Barikattaki
Behçet Aysan'ı yukan yollamasını söyler.
Hidayet Karakuş, "Behçet geldi ve Aydoğan'ı
sakinleştirdL Sonra tekrar barikata îndi" der.
Bu aynı zamanda Karakuş'un "Behçet'le
Metin 'i son gördüğü an" dır.
bağlantılan kalmamıştır.
Göstericilerin bir kısmı lobiye
girer. Merdıven başında kavga
sürmektedir. Ali Balkız "ın bu
gürültüye ilişkin tanıklığı
şunlardır: "Bu sırada çok büyük
gürültüler duymaya başladık.
Aşagıya inemiyoruz. sütunun
arkasından bakanuyoru/, sonra
anladık ki otelin du\anndaki
lambrileri bahozlarla ktrmışlar,
ahşap masalan ve sandaNeleri
yığıp, bü\ük ateşe hazuianmışlar."
Elektrik kesik olduğu için göz
gözü görmemektedir. Rıza
Aydoğmuş yangının hemen
öncesınde önemli bir aynnhyı
hatırlar: "lçeriye üç poBs girdL
Karanhk olduğu için etraflaruu
göremediler. çakmaklannı yakülar,
Aranızda polis. asker var mı?
Telefonlar ve elektrikJer kesilmiştir.
Oteldekilerin, dış dünyayla kuracaklan hiçbir
aranızda polis var mı diye sordular. Yok dedik
gittiler. Bir dakika geçti, bu defa jandarma
geüp aranızda asker var mı sorusunu sordu.
Bu sorulardan beş dakika kadar sonra yangın
başladı." Yangından hemen önce Zernn
Taşpınar, Metin Altıok'u görür- "Metin
gözhığünü kaybetmiştL Belki yüzünü yıkamak
için lavaboya girnıiş orada unutmuştu.
Gözlüğünü anyordu."
YARIN : Su insanı boğar,
ate$ yakarmı;
Merdivende
dizilmiş
üçşair.•••
Otelde katlar arasında dolaşıp güvenli bir
yerarayanlar arasında Zerrin Taşpınar
da vardır: "Otelde buiunduğumuz
sürede bir yandan da çok şey düşündük
Kendimizi savunacak yeıier aradık.
Çözümlerden biri de terasti. Nasûsa hiçbir şey
ohnaz, geür bizi kurtanrlar diye de oturmadık.
Bu bina nereye gidiyor. nereye açıhyor diye hep
baktik, konuştuk. Ara ara başka şeylerden
konuşup sohbet de ediyorduk." Zerrin
Taşpınar'ı en çok etkileyen ise merdivende, şair
arkadaşlanyla konuşmalan olmuştur:
"Yiıkardan seslenmiştim onlara. Behçet Aysan,
Metin Alnok ve Uğur Kaynar oturuyoriardL
Kimin akhna geldi bilmiyorum. ama aramızdan
bir kişi ölse, aramızdan birisine bir şey olsa ne
ohır diye taruşbk. Sarunm bunu sö\1eyen
l ğur'du. Metin dedi ki ne olacak. kalanlar onun
için şiir \azarlar. Ben o kadar heveslendim ki
düşünsenize Metin benim için şiir yazacak.
Tamam, ben ölmeye razryım dedhn. Behçet bir
kahkaha atü. kulağımda hâlâ yankılamyor o
kahkaha. \a Zerrin, sana bir şe> olursa. biz
senin hey kelini bile dikeriz dedi" Ne yazık ki
kathamm sonunda merdnendekı üç şair de
yaşamını yitirir. Ilhan Cem Erseven bu
merdiven için şöyle konuşmaktadır: "Zaten
çok dar bir alandı. Barikaü yöneten Erdal
AyTancı otele yönelik bir saldında barikaun
başında sıkışma olacağuu düşündü. O nedenle
uzun koridora kademeli çarpışacak insanlar
yerleştirildi" O dakıkalarda merdivenin
yukansından konuşmaya giren Zerrin Taşpmar,
kurtulan tek kışinin kendisi olmamasını,
"arkadaşlanna verdiği sözü rutmama" olarak
yorumluyor. Bu duygunun ağırlığını hep
taşıyor: "Oysa o an yaşadığımı/ düşünce şuydu:
Olaylar geçecek, her şey dinecek, eskrje
dönülecek. Kimi
konuşmalarunı-
bulunduğumuz
anla ve mekânla
hiç ilgisi yoktu.
Ben bir ara,
Muhlis
Akarsu'dan yeni
öğrendiğim bir
fikrayı Behçet ile
Metin'e anlatüm.
Öyle çok
güldüler ki
Ondan sonra da
ozanlaşair
arasındaki
farklan
konuştuk,
tartişnk. Bir ara
Asun Bezirci
geldi Behçet'e laf atü. Oiaytann sonunda iki
yakın arkadaş olan Behçet'le Metin aynı
yazgıya doğru yürüdüler. Son dakikalannı
hep yan yana geçirdiler."
'Yangına be$ kala'
Aynı dakikalarda Ilhan Cem Erseven, Battal
Pehüvan \e Hasret Gültekin birlikte oteli
dolaşırlar. Bir ara otelin etrafuıdaki güruhu
daha net görmek için üst katlardaki odalardan
birine girerler. Olayla ilgili hiç konuşmazlar
ama Ilhan Cem Erseven, diğer arkadaşlanrun
da durumun ciddi olduğunu gördüklerini fark
etmiştir. Lürfii Kaleli artık "kan dökmeden
kalabahğın dağıhnayacağmı" düşündüğünü
belirtir. Zerrin Taşpınar. yeni tanıştığı
Kaleli'yle a\Tiı fikri paylaşmamakta, yanındaki
arkadaşma da "Felaket habercisi mi bu adam"
diye fısıldamaktadır. Çok sonra Kaleli'nin
haklı olduğunu anlayacaktır. Lütfü Kaleli,
çe\Tesindekilerden otelde bulunanlann açık
kimliğiyle isim listesinin tutuhnası gerektiğini
söyler. Zerrin Taşpınar, ona katılmamakla
birlikte. listeyi hazırlamaya girişecek. otelin
belh başh odalarına bu listeden birkaç tane
bırakılacaktır. Cafer Can Aydın, "Bir ara
Behçet Aysan'm yukanya gençlerin buhınduğu
koridora çıküğmı gördüm" der ve sözlerine
devam eder: "Sanmm, kızlar arasında
fenalaşanlar, tansiyonu düşenler vardL Behçet,
onlan sakinleştirdi, ilk nbbi müdahaleJeri
gerçekleştirdi" Gerçekten de Behçet Aysan'ın.
Hipokrat yemini etmiş bır doktor olarak, ilk işi
sıhhi bir müdahale alanı oluşturmak olmuştur.
Durum gittikçe ciddileşmeye başlayınca,
barikatta bekleyenlerin de soluklan
kesilmiştir. Ali Balkız. yüreği yanarak bir
hikâye anlatır: "Barikaun hemen arkasında
meşrubat kasalan \ardı. Bir baküm ki Sait
Metin etine bir şişe soda abmş içiyor. Dedhn ki
yapma Sait. sahipleri yok başlarmda. paralarmı
veremeviz şimdi O, söylediklerime hak verdiği
için başım salladı ve içtiği soda şişesini tekrar
kasanın Müne bırakü." Ne yazık ki Sait
Metin'in içtiği soda aynı zamanda onun son
yudumlan olacaktır!