14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 MAYIS 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15 UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt Tarihi Kentler Birliği, Bartın ve Amasra'da 'su ve orman kültürü' için toplandı Parthenios'tan Bartın Irmağı'naGeçen 22 Nisan günü kutlanan Dünya Gü- mü'nün bu yılki uluslararası teması '"sıT'ydu... Tarihi Kentler Birliği (TKB). bu anlam- lı günü "dünya mirası kentlerle" karşı- İ3mak üzere, 16 Nisan'da Safranbolu'da toplandı. Izleyen günlerde Kastamonu, Pınarbaşı ve Eflanide etkinlikler düzen- ledikten sonra, 18-20 Nisan 2003'te de •* Bartın ve Amasra buluşmasını" ger- çekleştirdi... Çünkü, antikçağda adı "Parthenios" olan ve günümüz dilinde "sular ilahı" anlamına gelen Bartın Irmağı'nın, sa- dece Dünya Günü'nün teması için değil, TKB'nıngündemindeki "kentve orman kültürü" konusu için de söyleyecek çok sözü vardı... Anadolu da hâlâ "su yolu" olarak kul- Ianılabilen ender akarsularımızdan olma- sına rağmen, taşımacalıktaki değeri unutul- muştu... Bartın kentine ve bu tarihsel yerleş- menin içınde yer aldığı orman dünyasına çağ- lar boyu sağladığı yaşam ve uygarlık ortamı hızla bozuluyordu. Doğaya düşmanlığın ve kültüre yabancılaşmanın önü alınamazsa "bereket" yenne "felaket" yaratacağını da- ha birkaç yıl öncekı "sel uyansıyla" bile an- latamamış gibiydı... Işte bu çırpınışa Bartın ve Amasra Bele- diyelerinin içtenlikli "ev sahipliği" çağnsı ile Bartın Valiliği'nin sıcak ilgi ve desteği de eklenince, ülkenin hemen her yöresinden 300'ü aşkın TKB temsilcisi ve gönüllüsü, "doğayı ve kültürü birlikte yaşatmak için havza ölçeğinde koruma" konusunu, Part- henios kıyılannda toplanarak tartıştı. Yani, Homeros'un Iryada destanında sözü- nü ettiği, Troya direnişi için en genç cengâ- verlerini "Anadolu'nun yardımına" gön- dermiş "Parthenia" (Bartın) kentınin ko- nukları olarak... Sevginln tarihi' Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Mimar- lık Fakültesi'nden "havza ve bölge planla- ması" konusunda, Kara Elmas Üniversitesi (KEÜ) Orman Fakültesi'nden de "ormanlar ve yerleşmeler" alanında bılimsel katkılarla gerçekJeşen etkinlikler, daha ılk saatlerden iti- baren "insan ve yaşam sevgisi" ile de bulu- şarak 2 gün boyunca hep aynı duygular ıçin- de sürdü. Bu duygulann kaynağı ise aynı et- kinlikler için hazırlanarak açılışta göstenlen "Parthenios'tan Bartın'a" belgeseliydi... Aynı zamanda ÇEKÜL'ün Bartın temsilci- si olan mimar Selda Çeükyay, tarihin için- den akıp gelen kültür ve uygarlık birikimle- rinin yerel sahiplerini: yani "kente ve yaşa- ma sevdalı Bartınhlan". yürek dolusu coş- kulanyla ve iyı-kötü tüm günlerindeki "kent- TARİHİ Bartın•AmasraBulusmas BtLtM, KENT VE YEREL YÖNETİMLER - Belediyelerin buluşmasında YTÜ'den uzmanlar. "havza ölçeğinde koruma" için planlamanın ilkelerini anlattılar (üstte). Ülkenin her yerinden yüzlerce katılımcı, Bartın'ın tarihi sokaklannda, belediye binasını da selamlayarak yürüdüler (altta). li bilinçleriyle" sarmalamış; geçmişin gü- zelliklerini yaratan ilişkileri aile albümlerine kadar araştırarak belgelemişti... Geleceğin de böylesi "uygar ve aydınuk" olabilmesi için, galiba asıl korunması. yaşa- tılması gereken erdem de işte bu "sevgi bağ- lan" değil miydi?.. Nitekim, aynı gün YTÜ'nün "şehircilik" panelinde de "fiziksel planlamava, insan sıcaklığının ve yaşama coşkusunun nasıl katılabileceği" konuşuldu... Ertesi günkü KEÜ'nün "ormancılık" otu- rumunda bile "orman ve kent ilişkisinde doğaya sevdalı toplum olmanın" önemi di- le getirildi... Dahası. son günkü Amasra göz- lemlerinin ardından ise; "Gönderilmemiş Mektuplar" filminin efsanevi âşıklannın da bu kentin tarihini kurtarmaya "gönül ver- meleri" istendi... Taşhan'a sığmayan co$ku Işte bu özlemlerin "akşam söyleşilerine" aynlan tarihi Taşhan'daki coşkulu "merha- balaşma", bilmem ki bir daha yaşanabilir mi?.. Güneydoğu'dan Ege'ye, Trakya'dan Doğu Karadeniz'e her yöreden konuklanna bu görmüş geçirmiş mekânda "hoş geldi- niz" dıyen Bartın Belediye Başkanı M. Rı- za Yalçınkaya, kalabalıktan ikram alamayan konuklara kendi eliyle servis yaparken san- kı kendi düğününü yeniden yaşıyor gi- biydi. Belediyece yayalaştınlan ve bina cep- heleri güzelleştirilen tarihi cadde ve so- kaklardaki yürüyüş de eminim ki unutul- mayacak... Yüzlerce konuğun, çevrede- ki geleneksel binalara hayranlıkla baka- rak ve çarşı boyunca halkın selamlannı sevgiyle alarak kentle kucaklaşması, sa- dece Bartın'ın tarihinde değil, katılanla- nn anılannda da ayn bir yer alacak... Bartın-Amasra Blldlrgesl TKB'nin tüm buluşmalannda gelenek haline gelen "genel değerlendirme fo- rumu" ise 19 Nisan 2003 günü Amas- ra'da yapıldı. ForumdaJd değerlendirme- ler de izleyen günlerde "Bartın- Amas- ra Bildirgesi" olarak yayımlandı. Ilk maddesinde. ABD ve Ingiltere'nin I- rak'ta yarattıklan insanlık dramına ve tarih tahribatma karşı. TKB'nin "Sorumlular yargılanmalı" çağnsının yer aldığı bildirge, özetle şunlan içeriyor: Tarihsel mirastan 'herkes' sorumlu TKB üyesi kentlerdeki kültür varlıklannın korunması çabalan sevinç kaynağıdır. An- cak bu çabanın sadece belediyelerde veya sa- dece valiliklerde yoğunlaşması da artık "aşıl- maü"; ortak miras için "yerel-kamu-sivil- özel birükteliğin" güçlendirilmesine de ön- celik verilmelidir. Kent ve çevre bir bütündür Tarihi kentlerimizin eşsiz doğal çevreyle iç içe olmalan rastlantı değildir. Geçmişten bu yana kentlere yaşam ve "varoluş" kayna- ğı oluşturan doğa, orman, su ve tanmsal de- ğerlerin, bunlardan beslenen kültürel miras- la birlikte korunarak yaşatılması, tüm imar ve kalkınma süreçlerinde temel ilke olmalıdır. Koruma planlamasında 'havza' ölçeğl Koruma amaçlı planlamada "SİT'lerle sı- nırlı" uygulamanın yeterli ve geçerli olma- dığı ortadadır. Bu nedenle, birbirleriyle tanh- sel, ekolojik ve sosyoekonomik etkilenmeler içinde bulunan yaşam değerlerinın aynı do- ğayı ve coğrafyayı paylaştıklan "çevre ve kültür havzalarının" bir bütün olarak ko- runması ve yaşatılması önem ve ivedilik ka- zanmıştır. Bu gereksinmenin ise "bölgesel sorumluluklan" da ıçeren bir yönetsel ve hukuksal altyapıya kavuşturulması, yenı "idari yapılanma" hazırlıklannda önemle dikkate alınmalıdır. iyi + Kötü + Çirkin 3. Performans Günleri başladı Kültür Servisi - 'Performans Günleri'nin üçüncüsü bu yıl per- formans, sergi, web bienali ve atöl- ye çalışmalannı kapsayan etkinlik- ler dizisiyle 'tyi +Kötü + Çirkin' başhğı altmda başladı. Etkinlüc, kü- resel kapitalist sistemin iosana ken- dini dayatan tüm hız, doyumsuzluk ve itibar göstergelerini sorgulaya- rak farklı disiplinlerin dil ve anlatım olanakJannı travmatik beden, acı, nıhsal uzaklaşmalar, cinsel kimlik- ler, siber bedenler, ölüm oruçlan, gayri resmi beden tarihi gibi çeşitli temalar eşliğinde araştırmayı amaç- hyor. DAGS + (Disiplinlerarası Genç Sanatçılar artı) tarafindan geliştiri- len etkinlikler bu yıl, Bilgi Üniver- sitesi Sahne ve Gösteri Sanatlan Yönetimi Bölümü'yle işbirliği için- de yapılıyor. Etkinlikler, 31 Mayıs'a kadar 'Beden PoIitikalarT ve 'Elektronik Sanat' başhğı altında yapılacak workshoplar ile 2 - 21 Ha- ziran tarihleri arasında gerçekleşti- rilecek sergi, performans ve internet üzerinden işleyecek etkinliklerle sü- recek. Çalışmalar, Bilgi Atörye 111, Babylon, Apartman Projesi, Roxy, KV Cafe ve Beyoğlu çevresindeİci açık alanlarda sanatse\'erler tarafin- dan izlenebilecek. 3. Performans Günleri'ne katüa- cak sanatçılardan bazılan şöyle: Ali Akay, Ruhcan Akil, Selda Asal, Nancy Atakan, OrhanCem Çe- tin, Naz Erayda, Yeşün Özsoy Gü- lan, Nadi Güler, Zeynep Günsür, Mustafa Kaplan, Ömer Ali Kaz- ma, Ash Mertan, Ferhat Özgür, Şener Özmen, Neriman Polat, Replikas, Canan Şenol, Aydın Te- ker. (0212 216 22 22) Ödüllüyönetmen NuriBilge Ceylan Cannes Film Festivali izlenimlerini aktardı: başanrnıza ilgisiz kaldıKültür Servisi - 56. Cannes Film Festivali nde'Uzak' filmiy- le ülkemıze 'Jüri Özel Ödülü' ile 'En tyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü (Muzaffer Özdemir, Mehmet Emin Toprak) kazandıran yönet- men Nuri Bilge Ceylan ve ekibi dün Beyoğlu'ndaki SESAM Loka- li'nde düzenledikleri basın toplan- tısında Cannes izlenimlerini akta- rarak sorulan yanıtladılar. Toplantının açılış konuşmasını Ulusal Sinema Platformu Sözcüsü Sabahattin Çetin yaptı. Çetin. ko- nuşmasında, ülkemizi gururlandı- ran bu büyük başannın tümüyle Ceylan ve ekıbine ait olduğunu, do- layısıyla -özellikle ilgisizliklerin- den yakındığı devlet yetkililerini kastederek- kimsenin bu başandan pay çıkarmaya çahşmaması gerek- tiğini söyledi: "Yetkililer Eurovi- sion'da birinci olan ve bizleri de elbette gururlandıran arkadaş- larımızı büyük bir ilgiyle karşı- larken Nuri Bilge Ceylan'ın ba- şarısına ilgi göstermediler. Bu değerbilmezliktir. Kültür Baka- nı beş gün geçmesine karşın hâ- lâ bir telefon bile açmış değil. Bu başarı, filmini Kültür Bakanlı- ğı'ndan en ufak bir destek alnıa- dan, tümüyle kendi olanaklarıy- la tamamlayan Ceylan'ın başa- rısıdır. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı'nın Cannes'da ve Eurovision'da kazanılan ba- şarıda hükümetimizin uygula- malarının katkısı olduğuna iliş- kin sözleri doğru değildir. Kim- se bu başarılardan pay çıkarma- ya çalışmasın." İlgisizlik bilgisizliktendi' Ardından sorulan yanıtlayan Nu- ri Bilge Ceylan, filme yetkililerin yeterince ilgi göstermemesinin ne- denini bu konuda yeterince bilgili olmamalanna bağlayarak Eurovisi- Muzaffer Özdemir ile Nuri Bilge Ceylan, ölümünden sonra Cannes'da ödül alan ilk oyuncu Mehmet Emin Toprak'ın fotoğrafı" ve ödülleriyle birlikte. (Fotoğraf: SERK.\N YILDIZ) on'a daha göz önünde olduğu için bu kadar yöneldiklenni söyledi. Ceylan aynca, kutlamak için Can- nes 'dayken sadece Başbakan Ab- dullah Gül'ün aradığını belirtti: "İran hükümeti sinemanın öne- mini, gücünü anladı; milyonlar- ca dolarla yapamayacakları ta- nıtımı sinema yoluyla yapabile- ceklerini, haklarındaki önyargı- ları bu yolla değiştirebilecekleri- ni fark etti. Türk hükümeti bu avantajın farkında değil. Can- nes'a gitmeden önce üç sayfalık bir dilekçeyle bu konuyu yetkili- lere ayrıntılarıyla açıkladım; fa- kat bir gelişme olmadı, farkına varmadılar." Ceylan filmin Avrupa satışlan koıjusunda bir açıklama yapmaz- ken sadece neredeyse yok sattıkla- nnı ve Türk standına hemen hemen tüm büyük Avrupa şirketlerinın geldiğini söylemekle yetindı. Ödülü Yılmaz Gfiney'e adadı Ceylan, ödül töreninde sahneye çıktığında, ödülünü Yılmaz Gü- ney'e adadığını söyledi: "Ödül konuşmamda şöyle dedim: 'Bu ödülü 21 yıl önce Altın Palmiye al- mış fakat bunu ülkesine götüreme- miş bir yönetmene, Yılmaz Gü- ney'e adıyorum." O anda bu du- rumun ne kadar acı verici oldu- ğunu daha iyi anladım. Sahne arkasında Güney'i yakından ta- nıyan Wim VV'enders bana bu ko- nuşmamdan dolayı teşekkür et- ti. Günev Mn yaşadıklannı, sevin- cini, gururunu ülkesiyle payla- şamaması çok trajik bir olay." Ceylan, başlangıçta seçici kuru- lun Amerikan eğilimli olduğunu, bu yüzden pek bir şansı obnadığı- nı düşündüğünü \e kararın kendi- sini şaşırttığını kaydetti. Hatta Meg Ryan'ın yanına gelerek ak- törlerin tam bir oyunculuk dersi verdiklerini ve Altın Palmiye al- malan yönünde oy kullandığını söylemesinden duyduğu mutlulu- ğu da dile getirdi. Ceylan, geçen yıl bir trafik kazası sonucu yaşama veda eden, filmin ödüllü oyuncu- su Mehmet Emin Toprak'ın kay- bından duyduğu üzüntüyü de dile getirerek "Cannes'da ilk kez öl- müş bir oyuncuya ödül verili- yor" dedi. ^ ODAK NOKTASI AHMET CEMAL liyatro, Oyun ve Oyuncu (2) Geçen haftaki yazımda, Alman tiyatrobilimci Siegfried Melchinger in saptamalanndan yo- la çıkarak, tiyatronun insanların yaşamları içer- sindeki yeri üzerinde durmuştum. Bu bağlam- da, bütün sanatlar gibi, tiyatronun da insanın günlük yaşamındaki hiçbir somut ve olmazsa olmaz gereksinimi karşılamadığını, tam tersi- ne, insanların tiyatroya günlük yaşamlarının sı- radanlıklarının dışında zaman geçirmek için git- tiklerini, dolayısıyla bu anlamda eğlence olma işlevini tiyatronun hiçbir zaman görmezlikten gelemeyeceğini belirtmiştim. Bertott Brecht, tiyatronun bu yönünü "Tîyat- ro için Küçük Organon" adlı kuramsal eserinin hemen başında, üstelik bir tanım vererek vur- gular: "Tiyatro, insanlar arasında geçen, akta- rılmış ya da kurgu ürünü olaylann canlı betim- lemelerinin eğlendirme amacıyla oluştuoılma- sıdır..." Brecht, bir sonraki bölümde eğlendir- me işlevi için: "Bu, günümüze kadar tiyatro için bulduğumuz en soylu işlevdir" saptamasında bulunduktan sonra, eğlence ile tiyatro arasın- daki temel ilişkiyi eserinin üçüncü bölümünde ayrıntılı olarak irdeler: "Eskiden beri tiyatronun işi, öteki sanatlarda da olduğu gibi, insanlan eğ- lendirmektir. Ona kendine özgü saygınlığını hep bu kazandınr; tiyatro, eğlenceden başkaca bir kimlik kartını gereksinmez, ama bu kimliği taşı- ması kesinlikle şarttır. Tiyatroyu örneğin bir ah- lakpazanna dönüştürmek, asla onun düzeyinin yükseltilmesini sağlamaz... Tiyatro, ahlaki ola- nı.. duyular açısından eğlendirici kılmadığı tak- dirde.. derhal düzeyini yitirecektir. Tıyatrodan öğretmesi bile beklenmemelidir. Çünkü tiyatro, bütünüyle bir fazlalık olarak kalmak hakkına sa- hip bulunmalıdır; elbet bu, insanın zaten fazla- lıklar için yaşadığı anlamına gelir..." Buna göre, tiyatronun kaçınması gereken en önemli yalan, bir eğlence aracı değil, fakat cid- dibiriş olduğu yalanıdır. Çünkü insanların gün- lük yaşamın akışında kendilerine ayırdıkları faz- lalık zamanlar içerisindeki tiyatro, asıl ciddiye- tini eğlence aracılığıylagerçekleştireceği bir/o- rılma noktasıyla kazanacaktır. Bu kınlma noktası, eğlence niteliğini asla yi- tirmemesi gereken tiyatronun, elindeki bu ara- cı ya da kimliğinin bu yanını kullanarak sanata geçtiği noktadır. Tiyatro, kendisine çektiği se- yircileri eğlendirirken, bu eğlenceyi o seyircile- rin günlük yaşamlarına çevrilmiş bir büyütece dönüştürdüğü ve anlatım gücüyle o sıradan ya- şamların belli noktalarını, büyütecin odak nok- tasındaki ışık kaynağının yaptığı gibi, yakarak seyirciye algılartığı noktada, sanattaki yega- ne'yi de yakalamış, dolayısıyla da günlük ya- şamlarının sıradan akışından kaçmak amacıy- la tiyatroya gelen seyircilere kaçtıkları yaşamı bir başkalık içersinde sergilemiş olur. Her za- man yaşadığını bambaşka açıdan gören kişi, onu her zamanki sıradanlığı, alışılagelmişliği içersinde değil, fakat farklı bir açıdan düşünme- ye ve değeriendirmeye zorlanacaktır. Ve kurgu- lanan bir başkalık aracılığıyla farklılığın farkına vardırma eyleminin eğlence ile çelişen hiçbir yani yoktur. Elbet burada, tiyatrodaki eğlence kavramına da bir açıklık getirmek gerekiyor. Tiyatronun sunacağı eğlence, ne pahasına olursa olsun vakit öldürmeyi ya da zamanın nasıl geçtiğinin farkına vardırtmamayı amaçlayan bir eğlence olamaz. Burada dile getirilmek istenen, sevgili Beklan Algan'ın bu yakınlardaki bir sohbeti- mizde çok yerinde uyardığı gibi, ancak zihin düzeyinde keyif vermeyi ya da zihinsel ürper- meyi hedefleyecek bir eğlendirme türüdür. Bu noktada, insanın herhangi bir araçla ne yaşa- dığının bilincine varmasının -kimi zaman acıtı- cı nitelikte de olsa- başlı başına bir doyum ve haz kaynağı olduğu unutulmamalıdır. Dolayı- sıyla tiyatronun eğlencesi, insanayaşadıklannı unutturmayı veya gerçekte yaşamadıklarını ya- şadığı yanılsamasını yaratmayı amaçlayacak bir eğlence olamaz. öte yandan tiyatro, böyle bir farkına vardırmayı hedeflerken, bunun yöntemi olarak ders vermemeyi, fakat göstermeyi seç- mek durumundadır. Zaten tiyatroda oyun ve oyuncu kavramları da ancak böyle bir bağlam içersinde yerine oturabilir. Bu durumda tiyatro seyircisi, eğlence olarak zihinsel hazzı seçmiş bir seyirci türüdür ve bu tür, her zaman ve her yerde azınlıktır. Bu azınlı- ğın kendi çerçevesi içersinde nasıl çoğaltılabi- leceğini başka bir yazıda ele alacağım. e posta: ahmetcemalasuperonline.com acem20(n hotmail.com BLGLN • SCHNEİDERTEMPEL KÜLTÜR MERKEZİ nde 19 00 da 'Şofar'dan Caza' adlı Altın Boynuz Krno Topluluğu konseri. (0 212 292 06 55) • BABYLON'da 21 30da Erik Truflaz quartet konseri. (0 212 292 ~?3 68) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 20. OO'de Uwe Kropinski (gitar) konsen. (0 212 252 35 00) • NARDİZ JAZZ CLUB'da 21.30'da Spin konseri. (0 212 244 63 27) • İFSAK'da 19.30'da '2500 Yıldır Tarsus Tarihi' konulu saydam gösterimi eşliğinde söyleşi. (0 212 292 42 01) • YAPI KREDİ SERMET ÇİFTER SALONU'nda 18. 30da 'İstanbul Drum Circle: Ritmin Tedavi Gücü' adlı söyleşi. Katılımcılar: Aydın Karabulut, Cem Erman, Cengiz Ercümer, Cihan Okan, Hazım Körmükçü. (0 212 252 4 7 00) • TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİ'nde 14.00, 16.30 ve 19.30'da 'Aile Bağları' adlı filmin gösterimi. (0 212 293 12 70) • ATATÜRK KİTAPLIĞI'nda Yücel Çakmaklı nın 'Kuruluş' adlı filminin gösterimi. (0 212249 09 45)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle