Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SATA CUMHURİYET 13 NİSAN 2003 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
SavaşGerçekten Bittimi?
Çirkin savaş brtti gibi! Bağdat'ta halk yağma-
ya başladı. Insanlar, ABD askerini alkışlıyor. Ver-
diğı suyu içiyor, ekmeğini yiyor. Elleriyle Sad-
dam'ın resimlerini, heykellerini parçalıyor! Hani,
rıerde o kitle imha silahları? Saddam'ın zehirli
ga2İan? O kadar aradılar taradılar bulunamamış-
t. \tokmuş meğer! ABD'nin propagandası oldu-
ğu beiliydi. Ama güzel yutturdular, uydurduklan
yalanı!..
Bitti işte! Kim dayanabilirdi dev tanklara, dev
uçaklara, dev bombalara... Acımasız, kıyıcı bir
savaştı. Tek yanlı bir savaş! Iraklılar tüfekle uçak
düşürdü. Elden geleni, gücünün yettiğini yaptı, ol-
madı. Olamazdı, bu birsavaş degildi ki, bir kjyım-
dı.
Iki resim var tarihe geçecek: Birinde titreyen bir
el... Iraklı bir genci yakalamışlar, başına bir torba
geçirmişler, ellerini bağlamışlar. Ekranda bir el
görünüyor, titreyen bir el! Korku, utanç, horlanı-
şın acısı mı?.. Bir başka resimde Saddam'ın dev
heykelinin yıkılışı...
Heykeller hep yıkılır, sonra yenileri yapılır. De-
ğişen kişilerdir, yeni zorbalardııi Saddam'ın hey-
kelini balyozla kıramadılar, bir ABD tankı zincir-
lerie çekerek devirdi. Iraklılar da ellerinde ne var-
sa vurdular Saddam'ın suratına, sopayla biri de
terlikle!..
Iki gün öncesine kadar dünyayı korkutan insan
yoktu. Yeni patron gelmişti tüm silahlanyla, pa-
rasının gücüyle... Yeni efendiden yana olmak, pa-
çayı kurtarmak, ağır bombalann bir daha tepesi-
ne düşmemesini sağlamak... İnsan budur! Onu
anlamak gerekir... Binlerce savaş kurbanı vermiş
bir toplum, iyi de kötü de olsa banstan başka ne
ister? Kimse ölümlere, kıyımlara, açlığa, susuz-
luğu dayanamaz. En kahraman bilinen kişi bile!..
Bu,biryalansavaşıydı. Hersözyalandı. Herid-
dia, her görüş!.. Irak'ta kitle imha silahlarının var
olduğu bir masaldı. Bunu, Bush da tüm dünya
da biliyordu. Olsa, Saddam kullanamaz mıydı? Za-
ten Irak'ı silahlandıran Amerika, Avrupa değil miy-
di? Iran'asaldırtan!..
Şimdi Irak yeniden biçimlendirilecek.. Şimdi
Kürt aşiretleri bir uydu devlet haline sokulacak!
Erbil, Kerkük, Musul ne olacak? ABD'nin izniyle
bu yerleri ele geçiren Kürtler oralardan nasıl çı-
kartılacak?
En önemlisi, Türkiye ne yapacak?
Bilgisiz, ilgisiz, her türlü siyasal açıdan dene-
yimsiz bir kadro var Türkiye'nin yönetiminde...
Sorumsuzca oralara buralara gitmişler! Her git-
tikleri yerde ne denli yetersiz olduklan anlaşılmış!
Beyaz Saray'da Bush'la görüşüp sözler vermiş-
ler, sonra vazgeçmişler. Işler çıkmaza girmiş...
Bu beceriksiz kadro nasıl değişir? Dört buçuk
yıl sonra mı? Yoksa bir şeyler mi olacak? Kendin-
ce büyük bir zafer kazandığına inanan Bush yö-
netimi baskılannı daha da mı arttırır; "Beni aldat-
tınız" diye öç almaya mı kalkışır? AKP yönetimi
bu şaşkınlık içinde ülkeyi yeni çıkmazlara mı so-
kar?
Bin yıldır özgür, bağımsız yaşamış Türk ulusu-
nun onuru nasıl korunur?
Doğada Yaşam, Çatışma ve Savaş...
Rönesans ve Aydınlanma Çağı'ndan başlayarak sanat,
bilim adamlan ve düşünürlerin çabasıyla sağlanan
insancıl kazanımlar, gelişen endüstri de\Tİminin
ekonomik gücünü ele geçiren sömürücü zorbalar
yüzünden tüm insanlığa yansıyamamıştır.
Prof. Dr. Abidin KUMBASAR
E
vrenimizde her şeyın,
eneıji boşalımı olarak
tanımlanan "Büyük
Padama (Big Bang)"
Ue on üç buçuk milyar
yıl kadar önce başladığı varsayılı-
yor. Izleyen milyarlarca yıl içinde
süregelen enerji-madde ve madde-
enerji etkıleşımlenyle kosmosun
bugûnkü konumuna geldiği konu-
nun uzmanı bilim adamlannca ka-
bul edilmekte.
Kosmosun evrimi sırasında, dört
buçuk milyar yıl kadar önce 'Gü-
neş Sistemi'mizin oluşmasını izle-
yengelişmeler sonucunda, canlı or-
ganizmalann temel yapısı olan 'pro-
toptazma'nın yine enerjı-madde et-
kileşimiyle, iki milyar yıl kadar ön-
ce yerküremizin denızlerinde orta-
ya çıktığı dûşünûlmektedir. Pro-
toplazmanın oluşumu konusunda-
Id varsayım, Bilim Tarihı'ne "Şflta-
goDeneyi" olarak geçen ve 1953 'te
kimyacıStanfcyM9ertarafindan la-
boratuvarda gerçekleştinlen deney-
le karutlanmıştır. Evnmin izledıği
aşamalarda, protoplazmadan son-
ra, tek hücreli, çok hücreli canlılar
ve giderek milyarlarca yılın ardın-
dan, kosmos boyutlanna göre çok
kısa sayılabilecek olan, ikı miryon
yıl kadar önce de "tnsan Soyu" bi-
linen ilk büinçli tür olarak geliş-
miştir. Tüm canlı türleri ancak do-
ğaya uyum sağlayabildikleri, ara-
lanndaki çatışmalarda üstün olduk-
lan durumda yaşayabildıkleri, yok-
sa türlen tükendiği halde, 'insan so-
yu", bilinç ve emek katkısı ile do-
ğa koşullannı kendine uygun duru-
ma getirerek tüm yeryüzünde ya-
şayabilmeyi ve soyunu sürdürme-
yı başarmıştır. tnsanlık tarihinın ilk
dönemlerinde avcılık ve toplayıcı-
lıkla beslenmelerini sağlayan ata-
lanmız arasındaki çatışmalann, ya-
şamını devam ettirme içgüdüsü,
cinsel ısteklerini gerçekleştırme tut-
kusu ve besın paylaşınu anlaşmaz-
lıklan duygulanyla oluştuğu sanıl-
maktadır. Doğal güç ve yetenekle-
n olanlann daha çok üremesi ile
evrimde daha üstünlerin soylan ço-
ğalarak sonrakı kuşaklar oluşmuş-
tur.
Evcilleştirerek önce hayvanlardan
çıkar için yararlanan atalarımız, on
bin yıl kadar önce, "Tanm Devri-
mi"yle yerleşik düzene geçip ken-
dısınden güçsüz insanlan da öz çı-
kan içın kullanarak onlann emek
ürünlennden dilediğince yararlan-
maya başlayınca. bugün sosyal ola-
rak efendMaüe. ekonomik anlam-
da da sömüren-emekçi diye nitele-
dığimız toplum kesimlennin ilk tür-
leri gelışmiştir. Bu dönemden son-
ra insanlann birbirlenyle toplu ve
ölümcül çatışmalan olan savaşlar,
talan ve emeğin sömürüsü amacıy-
la geçmişimızde yer almaya başla-
mıştır. Binlerce yıl boyunca gücü
elinde tutanlar, zorba birey ve çıkar
gruplannın yaranm gözeten kural
ve yasalar düzenleyip, bazen de ca-
nına kıyılma korkusu ya da "6te
dünya" aldatmacalarıyla insanlan
kışiliksizleştirerek tebaya da kul ko-
numuna gelmelerine neden olan
sömürü düzenıni sürdürmüşlerdir.
ilk dönemlerde küçük çapta ola-
rak görülen talan ve yağmanm, dev-
let yönetimleri düzeyinde ve genış
kapsamlı olarak planlamp uygu-
lanmaya konulması olarak tanım-
layabileceğimız savaşlar, giderek
daha geniş kapsamlı sömürü ve kit-
lesel yıkımlann nedeni olmuş, ın-
sanhk tarihine utamlacak sayfalar
eklenmiştir.
Asıl amaç talan, sömürü ve güç-
süzlerin ezilmesi olduğu halde,
inanç farklılıklan, beyaz ırktan ol-
mamakgjbi nedenleraşağılanmage-
rekçesi olarak gösterılerek, asıl
amaç yüzyıllar boyu gizlenmiştır.
Rönesansve Aydınlanma Çağı'ndan
başlayarak sanat, bilim adamlan ve
düşünürlenn çabasıyla sağlanan in-
sancıl kazanımlar. gelişen endüst-
ri devriminin ekonomik gücünü ele
geçiren sömürücü zorbalar yüzün-
den tüm insanlığa yansıyamamış-
tır.
Günümüzde ise aynı zorbalık ve
sömürü, küçük yerleşım birimleri,
uluslar ve kıtalar boyutunu aşarak
tüm yeryüzünü kapsayacak etkın-
liğe ulaşmaya çalışmaktadır. Çağı-
mızda, eski dönemin vatanlanndan
alınarak zorlagötürülen kölelerinin
yerini, sömürenlerin yarattığı düzen
yüzünden aç ve ışsız kalanlann
oluşturduğu gönüllü köleleralmış-
tır. Aynca, parasal güç, iletışim tek-
nolojisinden yararlanarak ısıkhızıy-
la yerkürenin istediği yöresıne en-
gelsiz ulaşırken çağımızın emekçi-
leri, gönüllü köle olmak amacıyla
gidecekleri yere ulaşmak için ölüm
yolculuklarını göze almak zorun-
dalar. "Emeğinden başka bir varb-
ğı obnayan" diye tanımlanan pro-
tetarya sözcüğü artık sadece kol
emekçisini değil, sermayenin sö-
mürdüğü tüm insanlan kapsamak-
tadır.
Yaşanan olaylar bu açıdan de-
ğerlendirilince, ülkesindeki halk
kitlelerinin özgürlüğünü kısıtlıyor
diye birilerine savaş açanlann ger-
çek amaçlan da belırginleşmekte-
dir. Aynca yakın geçnuşte, halkı-
na gerçekten demokrasi ve özgür-
lük sağlayanlar için düzenledikle-
ri tertiplerin anısı, günümüzün söz-
de özgürlük sunuculannın ınandı-
ncılıktan ne kadar uzak olduklan-
nın kesin kanıtıdır.
Saptanan gerçekler, çağımızda,
sömürenlere karşı olması gereken
başkaldınnın, sadece kol emekçı-
len, yerel toplululdar ya da ulusla-
nn değil, zorbalık ve sömürünün tüm
yeryüzünden silinmesım ısteyen
herİcesin başkaldınsı olması gerek-
tığini göstermektedır. Geçnuşte de-
falarca gözlemlendıği gıbı, hiçbir
güç, çağdaş düşüncelerle bilınçlen-
miş ve gerçeklerden yana olan top-
lumlann karşısmda duramaz.
Savaşlanntümdensonaermesive
insannğın varhğuıı sürdürebflmesi
için, çağımızın çeüşkisi olan, "Bı-
linçsiz üretım, emeğin sömürüsü
ve üretilenlerinpaylaşımındaki hak-
sızlıklar" sorunununçözümlenme-
si gerekir. Dinlerin, öbür dünyada
vaatedflderiniyerküreınralegerçek-
kştirecek bügi ve donanınu oian in-
sanhk bunu yapmak zorundadır.
Acil Eylem Planı ya da Kütüphane...
DOÇ. Dr. Hasan S. KESEROĞLU tÜEd. Fak. Bilgi ve Belge Yön. Böl.
T
ürkiye'nin en önem-
li sanayi kentlerin-
den birisı olan Bur-
sa'da, onlarca sanayi kuru-
hışunda çahşanlann çocuk-
lan da ağırlıkh olarak bu
kentte kunılan özel okul-
lara gidiyorlar. Bilgi ve bel-
ge yönetimi bölümü (eski
adıyla kütüphanecilik bölü-
mü) öğretim üyesi olarak Is-
tanbul'da başlattığım "özel
okul - kütüphane" ilişkisi-
nin Bursa"da nasıl yürüdü-
ğü, hangi boyutlarda bu-
lunduğunu anlamak için üç
gün boyunca Bursa özel
okullannın yandan çoğu-
nu dolaştım. Bu yazı da kü-
tüphaneler üstüne görüş-
melerden edindiğim göz-
lem ve izlenimlere bağlı ka-
Yarınki
cebinizde!
Gündemdeki en sıcak gelişmeler
için ABONE HABER yazın.
2222'ye yollayın. Flaş haberler
anında cebinize gelsin.
20 Nisan'a kadar %50 indirimli fiyat:
Turkcell için 2.470.000 TL,
Hazır Kart için 26 kontör!
Haberler2222
JÂZIR KART TURKCELL
4440535 4440532 www.tnrkcell.com.tr
lınarak hazırlanmıştır.
Yıllar önce Cumhuriyet
gazetesinin ikincı sayfa ya-
zılanndan birinde aşağıda
yazılanlara yakın bir haber
okumuşrum: ABD'de bü-
rokrat olarak çalışan bir
Türk'ün yıllar sonra Türki-
ye'ye dönüşü, ilkokula gi-
den çocuğunun Ankara
TED Koleji'nin 4. sınıfin-
dan başlamak koşuluyla
okula kaydının yapılması;
ancak nisan ayında baba-
nın okul yöneticisine gıdıp
"Benim çocuğum burada
okula başlamadan önce
NevvVbrkta okulaginiHe-
men hemen her hafta çan-
taanda ya da koltuğunun
alünda eve birkaç kitapla
geML Onlan okudu, kimi-
lerini bizierie tarnşü. An-
cak burada okula başlaya-
hyedia>olmasınakarşınço-
cuğuma ne bir kitap verü-
di ne de okuması yönünde
herhangiuyanabir söz edi-
di. Tann aşkına nasıl bir
eğitim bu!" biçimindeki
sözlerini anımsadun.
Her eğitim kurumunun
aynlmaz bir parçasıdır kü-
tüphane. Öğrenciyi yalnız
tek kaynağa bağlı kalmak-
tan kurtarmak, verilen ödev-
leri yapmak için araştırma-
ya yöneltmenin ötesinde,
öğrencinin ilgi alanına iliş-
kin yapıtlan okuması, ken-
dini geliştirmesi. kişiliği-
nin oluşmasında da ciddi
birpayasahiptir.
Gittiğim hiçbir okulun
düzenli bir kütüphanesi
yoktu. Hiçbir okulun aranı-
lana hemen erişilebilecek
sistemi yoktu. Hiçbir oku-
lun kütüphanecilik bilgisi-
ne dayalı işlerliği yoktu.
Hiçbirokulun hizmeti, bil-
gısayan bırakalım, kartla
olsun sunuhnuyordu. Yal-
nız bir okulda kitaplar eti-
ketlenmeye başlanmıştı, o
da yanlışlıklarla doluydu.
Çünkü hiçbir okulda kü-
tüphanecilik eğitimi almış
kişı çahştmlmıyordu. Eğer
kütüphanenin sorumlulu-
ğu bir öğretmene verilme-
mişse, atanan eleman mut-
laka ikinci bir işten daha
sorumlu oluyordu. Işin il-
ginç bir yanı da bir iki okul-
da, raflardaki kitaplar öğ-
rencilerin derslerini destek-
leyecek nitelikte olmaktan
çok, okul yönetiminin ide-
olojik yaİclaşımına bağlı
oluşrurulmuşa benziyor-
du!.. Kitap sayısı verilirken
abartılan sayı. genellikle
söylenenin ne yazık ki on-
da, yirmide birini gösteri-
yordu. Çünkü abaıtılı sayı
-f-
kullanılmayan ders kitapla-
n, kullanılmış üniversite
hazırhk kitaplannı ıçeriyor-
du. Öğrencilen ruhsal. zi-
hinsel yönden geliştırecek,
öğrendikleri anadilleri
Türkçenin tadına varmala-
nnı sağlayacak kitaplar ne
yazık ki yoktu! Dahası kı-
mi okullar görüşmeyi bile
kabul etmezken ldmileri bir
biçimde kütüphanelerine
girmemize izin de vermi-
yordu!
'Acil eylem planı' içinde
üniversiteleri sorun edinen
eski Milli Eğitim Bakanı
Sayın Erkan Mumcu'nun,
öncelikle, o üniversiteye
gelen öğrencilerin, üstelik
paralı okuyan öğrencilerin
koşullannı anlamasını öne-
ririm. Kamu okullanndan
söz etmiyorum. Kamu okul-
lannın "acfl" sorunlannı
sıralamak beni, kütüpha-
neler dışında, aşmaktadır.
Buülkede eğitim müfettiş-
leri yıllardır hizmet veren bu
okullann bir kütüphanesi-
nin olup olmadığını demek
ki hiç sormamışlar! Hoş,
Okul Kütüphanelen Yö-
netmeliği, bugüne kadar
MEB'nin kütüphane anla-
>ışını yansıtmaya yeter. An-
cak, okuyan, okuduğunu
anlayan, düşünen kuşaklar
yetiştırmek. son 40 yıldır
bu ülkenin ne yazık ki "acil
e>tan*leri içinde yeralama-
mıştır. Almamaktadır da!
Bakanımıza, Türkiye'ye
1954 yılında gelen ABD'li
eğitimci Prof. Dr. Kate V.
Wofford'un Türkiye'deki
köy ilkokullan için hazır-
ladığı raporundaki şu söz-
lerini özelhkle anımsatmak
istiyorum. Wofford, oku-
lun, öğretmenin, öğrenci-
lerin başanlı olup olmadı-
ğına "»okul kütüphanesi-
nin çahşma programı okul
programınıtamamhyorsa;
kütüphaneciniz okul prog-
ramını kavramıs. okumayi
bilen bir kimse ise haftank
çahşma programının başa-
nhbirbiçnndeuygıılanma-
sı için öğretmen. kütüpha-
neci ve öğrenciler ortak ça-
hşmasını bUiyoriarsa işte o
zaman söylediklerinizi de-
ğerlendirirveinanınm(l)"
der.
1954 koşullannda Tür-
kiye köy ilkokullan için
söylenenlerin 50 yıl sonra
Bursa özel okullannda, Is-
tanbul özel okullannın pek
çoğunda geçerliliğini sür-
dürmesi, Sayın Milli Eğitim
Bakanımızın öncelikleri
(acil e\1em planı) konusun-
daki yanlış adımlanmn gös-
tergesidir, diye düşünüyo-
rum. Yoksa elbette üniver-
siteler de, onun yasası da
tartışılacaktır. Ancak üni-
versiteler için yasa taslağı
hazırlanırken ilk ve orta-
öğretimin sorunlan tartışıl-
madan hazırlananlar yıne
eksık, yine eksik kalacak-
tır.
Bunca parayı bu okulla-
ra veren ana babalar ne dü-
şünüyor acaba? Çocukla-
nnın neden kitap okumadı-
ğım, neden yalnız bir zor-
lama, bıkkınlık belirricı bi-
çimde ödev yaptıklannı iz-
leyip sabahtan akşama ka-
dar kaldıklan o görkemh
yapılar, cicili bicili koridor-
lann esrikliğini mi yaşıyor-
lar? Hiçbir veli okul yöne-
timine gidip de "Yahu be-
nhn çocuğumun eğitimiya\-
nız ders çalışıp test çözmek,
İngOizceşarkı mısöylemek-
tir" biçimınde soru sormuş
mudur acaba!
Görüştüğum okul yöne-
ticisi ve kımılerinin öğret-
menleri çocuklann okuma
alışkanhklan olmadığını,
ailelerinin okumadığıru, bu-
nun da okula yansıdığını
söyledi. Onlara Köy Ensti-
tüleri örneğini anlatmaya
çalıştım. Köy Enstitülen-
ne gelen öğrencilerin gen-
lerinde bile neredeyse oku-
mak yoktu. Altı-yedi yüz-
yıl boyunca okumamış, öy-
le bir kaygı duyurulmamış
bu köylerden toplanan çoc-
uklar, bırakalım okumayı
sevmeyi, okuma yanında
yazmayı. okuduklan üstü-
ne yorum yapmayı; başka
bir deyişle beyinleri ile el-
leri arasında iletişim kur-
mayı öğreniyorlardı. Hem
de bir yandan çalışarak, za-
naat öğrenerek. Üstelik bin
bir yoksulluk içinde sava-
şarak. Ancak onlann öğ-
retmenleri de okuyordu.
Haftada ıki gün akşam 19-
23 arası öğretmenler öğ-
renciler karşısında zor du-
rumda kalmamak için de
okuduklannı tartışıyorlar-
dı. Bugün her bir çocuk için
miryarlarca lira ödenen bu
okullann ne yazık ki pek
çoğunda kendi anadilinin
tadına vannadan, bambaş-
ka bir dil öğretilmeye çalı-
şılıyor. Çocuklann anadil-
lerini destekleyip geliştire-
cek yayınlara yer verilmi-
yor. Özel okullarda çocuk-
lannı okutan bütün velile-
rin yanında, Milli Eğitim
Bakanımızın "acfl" ilgi ve
bilgilerine saygılanmla
sunulur.
(l)ÖzerSoysal, Çağdaş
Eğitim ve Ökul Kütüp-
hanelen, Ankara: Güven
Matbaası, 1969, s. 3.
PENCERE
5) Yalan Dolanla
Dünya Aldatıldı...
Komşumuzda bir aptal diktatör devrildi..
Sevinelim mi?..
Diktatörü deviren kendi ülkesinin halkı olsaydı, di-
yecek bir şey yoktu..
Ama Irak nere?..
ABD nere?..
Atlas Okyanusu'nu geçip Ortadoğu'da diktatör
devirmeyi göze alan Amerikalı, Iraklının yapması ge-
reken işi neden üstüne aldı?..
Fransız devriminde ünlü "şatolam savaş, kulübe-
Iere banş" özdeyişinin sahibı Chamfort'un bir fık-
rası var:
14'üncü Louis'nin sarayında yaşayan bir Marki,
dairesine girdiğinde, karısını Piskopos'un kucağın-
da bulunca hiç istifini bozmayıp pencereye gitmiş,
sokaktaki halkı elleriyle kutsamaya başlamış...
Karısı şaşkınlıkla bağırmış:
- Ne yapıyorsun?..
Marki, piskoposu göstermiş:
- Monsenyör benim görevimi üsttendiğine göre
ben de onun görevini yerine getiriyorum.
Bush Irak halkının yapması gerekeni yaptığına
göre bu işte bir iş var.
•
İletişim devriminde dünyada olanbitenler hepimi-
zin ayağına dakikasında geliyor, kafalanmızın allak
bullak olduğu günlerde yaşıyoruz; ama, olay açık se-
çik...
ABD'nin Irak'a savaş açmasının ciddi görünen
gerekçeleri vardı:
1) Irak'ın elinde kitleleri imha edecek kimyasal si-
lahlar bulunuyordu.
2) Irak bölgede ve dünyada tehdit oluşturuyor-
du.
Birleşmiş Milletler uyanldı; araştırmalar inceleme-
ler başladı; bilimsel kurullar Irak'a gelip gidiyorlardı;
ama, bir şey bulamıyorlardı...
Yok.. yok.. yok..
Bush:
- Bekleyemeyız, dedi, tehlıke büyüktür, tehdit al-
tında yaşayamayız...
Saldırdılar..
Işgalettiler.
Ne kitle imha silahı..
Ne tehdit..
Ne tehlike..
Hiçbir şeyin aslı faslı çıkmadı; ama, kirli savaşın
hiçbir haklı gerekçesi olmadığı ortaya çıktı.
•
Amerika'nın Irak'a saldınsı ne uluslararası hukuk-
la bağdaşıyor.
Ne de Birleşmiş Milletler örgütü'nün karan ve ona-
yıyla yapıJdı...
Düpedüz haksız bir sakjınydı...
Irak'ın fos çıkması, direnişin cılızlığı, Bağdat'ın he-
men teslim olması saldırganlann 'tehdit' ve 'tehlike'
savlannın yalan dolan olduğunu ortaya çıkardı...
Sonuç Bush'un başansı mı?..
Yalan dolanın zaferi mi?..
Hukuksuz bir dünyada güçlü olanın haklı olduğu
bir 'Küreselleşme' süreci mi yaşıyoruz?..
'Ver» Dünya Düzeni' bu mu?..
•
İyi ki Türkiye'de iyi kötü bir direniş yaşandı; par-
lamento Amerika'nın güdümündeki pis saldırının
maşası olmaya karşı çıktı; kendi ellerimizle tarihimi-
ze bir büyük ayıbı yazmaktan az buçuk sakınabil-
dik...
Irak'ın işgali yalan, dolan, sahtecilik, yağma, cina-
yet, hukuksuzluk, saldın adlı kötülük çiçeklerinden
bir demet...
21 'inci yüzyıhn başında insanlığa sunulan ayıpla-
nn kirli buketi bu...
Cumhuriyef
k ı t a p 1 a r ı
Ilhan Selçuk
YÜZBAŞI SELAHATTtN'lN ROMANI
Yüzbif! Sriabıtlin'tn
Imuıı
Binncı Kitap tkıncı Kitap
Dünü Unutma..
Bugünii İyi Anlarsın.
***
1916-1917 Irak Savaşlan
* y Cumhurtyel Çag Pazarlama A Ş Turkocağı Cad No.39/41
^ 5 ^ kitap kulübö (34334) Cagaloglu-lstanbu] Tel.(0212) 514 01 96
Hikmet Çetinkaya
ABP'nin Kürt Kozu ve
Bağdat'ın
Çocuklarıi'» y.
Tüm
hitapçılarda
GUnizi Vayıncıhk 0.212 5121172