Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 MART 2003 CUMA
14 J LJ J\ kultur@cumhuriyet.com.tr
D Wuppertal Operası'nda perde açan İstanbul Projesi dakikalarca ayakta alkışlandı
ıina Bausch'unIstanbuTu• Pina Bausch'un İstanbul
üzerine tasarladığı projesi,
sevgiyle yaşanan bir süreçte
filizlenen yoğun duygulann,
esintilerin ve gözlemlerin
dansla dışa vuruşu,
ilişkilerin harekete
dökülmesi, sözcüklerin
müziğe dönüşmesi... Aralara
serpiştirilmiş ince esprilerle
bezeli sahnelere karşın
yoğun, derin, neredeyse
mistik bir güzelleme.
DİKMENGÜRÜN
Sahnede ipek tuvaletleri içinde ka-
dınlar, koyu renk takım elbiseleriyle
erkekler ve ortalannda dünyarun en za-
rif insanlanndan biri olan Pina Ba-
uschduruyor... Bırlıkte seyircıyı selam-
lıyorlar. Salonda herkes ayakta... Al-
kışlann sonugelmeyecekgibi. Sanat-
çının Istanbul üzerine tasarladığı, bu
gizemli kentin onda bıraktığı izlenim-
ler üzerine geliştirdiği duygu yüklü, im-
gelerle zenginleşmiş bir yapıt bu.
Su httkusu
Pina Bausch tüm çalışmaiannın açı-
hşını Wuppertal'de yapan bir sanatçı.
Her yeni yaratısı öncelikJe onun adı-
nı dünyaya duyuran bu kentte sergile-
niyor. îstanbul Projesi'nin ilk gösteri-
minde de Federal Almanya Cumhur-
başkanı'nın eşi Bayan Rau i!e Düssel-
dorf Başkonsolosumuz ve eşinin ya-
ru sıra WuppertaJ dışından gelen pek
çok seyirci bu kez de salonu doldur-
muştu.
21 Mart akşamı \Vuppertal Opera-
sı'nda perde açan tstanbul Projesi. ki
adı şu an için 'Ein Stuck von Pina Ba-
usch' (sanatçı genellilde yapıtlanna
içine sindirebileceği bir ad koymadan
önce bir süre bekliyor) onun fstan-
bul'u nasıl bir sevgiyle, coşkuyla ku-
cakladığının kanıtı sanki... Bu sevgi kı-
mi zaman yerden kaynayan su biri-
kintisi içinde hissediliyor, sessiz bir sa-
ğanak gibi bir dansçının üstüne yağı-
yor, kimi zaman da çrplak ayaklany-
la sulann içinde dolanan dansçılann
etekJerinde kınlan ışıkla dışa vuruyor.
Ya da Pina Bausch'a özgü o ince göz-
lem ve espri seli içinde seyirciyi kav-
nyor. Su sanatçırun sevdiği ve yalın sah-
nede ıçlı dışh olduğu bir element.
Ülke olarak sürekli yıpratıldığımız,
hırpalandığımız, köşeye sıkıştınldığı-
mız, saygınlığımızı yitirdiğimiz, top-
lum olarak hak etmediğimiz tutarsız-
JıkJarla yüzleşmek zorunda bırakıldı-
ğımız, umutlanmızı erittiğimiz, önü-
müzü görmekte zorlandığımız şu kri-
tstanbul Projesi 29-30-31 Mayıs ve 1 Haziran tarihlerinde tstanbul AKM Büyük Salon'da gösterilecek.
tik dönemde îstanbul'u, bizleri böyle
duyarlı bir sanatçının yüreğinden, gö-
zünden okumak ve de sıradan "turis-
tik- folldorik'" kalıplann dışında, fark-
lı bir düzlemde yaşamak sakın bir or-
tama çekıyor insanı.
tmgeler dünyası
Soyut bir yapıt tstanbul Projesi. Bir
imgeler, zihinde oluşan resimler bü-
tünü. Somut çağnşımlar yok denecek
kadar az. Doğrusu banapek bir şey ifa-
de etmediğini itiraf edeceğim bir Türk
hamamı sahnesiyle başlıyordans. Ama
ardından peş peşe gelen güçlü, solo
danslarla hamamın izlenimleri kay-
boluyor. Pazar yennden esintiler ya
da trafik çılgınhğı, yemek tutkumuz
Pina Bausch mizahına diğer gönder-
meler olarak sıralanabilir. Bütüne ba-
kıldığında bellekle hesaplaşan frag-
manlardan oluşuyor bu çalışma. Mer-
can Dede'den Burhan Öcal'a. Can-
dan Erçeün'den Suren Asaduryan a ya
da Astor Piazzola'dan Tom VVaits'e,
BirolTopaloğlu'na uzanan melodiler-
le zenginleşen solo danslar çıplak bir
sahnede eserin içsel dokusunu daha da
vurguluyor. Dansçılan izlerken zaman
zaman sanki tstanbul'u kınlgan, kıv-
rak, tutucu, özgür. doğurgan ama hep
güçlü bir dişi olarak ele almış Pina
Bausch diye düşünüyorum. Ama er-
keklerin de hakkını yememiş sanatçı...
Hemen her sahnede sertliğin altında
yatan duyarlıiığı, şefkati. saygıyı, bi-
raz da çocuksuluğu okumamak olanak-
sız... Gerek Pina Bausch, gerekse dans-
çılar, tasanmcılar içine daldıkJan son-
suz malzemeyi incelikle değerlendi-
rerek oluşturmuşlar yapıtı. Her dans-
çı kendi diliyle, üslubuyla beslemiş
olayı.
Savaş ve Pina Bausch
Savaşuı altında ezilen, yaşananian
çok derinden hisseden ve içine sürük-
lendiğimiz durumu her insan gibi çöz-
mekte zorlanan Pina Bausch, böyie
bir dönemde sanatın ne kadar birleş-
tirici bir güce sahip olabileceğini ser-
gilemekte. tnsanhk adına endişeli. ya-
şananlar adına kuşkulu. Şiddetin salt
savaş alanında değil, her ortamda var
olduğu bir dünyada sanatın onancı
özelliğini vurgularcasına çalışmış bu
proje üzerinde. Günlerce, gecelerce
düşünmüş... Bizlerin ve içinde yaşa-
dığımız dünyanın, kentin çelişkılerle
dolu renkJerini yakalamaya gayret et-
miş. Yukanda belırttiğim gibi, bu ya-
pıt, sevgiyle yaşanan bir süreçte filiz-
lenen yoğun duygulann, esintilerin ve
gözlemlerin dansla dışa vuruşu, iliş-
kilerin harekete dökülmesi, sözcük-
lerin müziğe dönüşmesi... Aralara ser-
piştirilmiş mizahla bezeli sahnelere
karşın yoğun, derin, dingin bir güzel-
leme. Final ise Tom Waits'in dizele-
rinde yine Pina Bausch"a özgü bir
dansçılarzinciriyle belleklerde kalıyor.
îstanbul Projesi amk iki yılda birya-
pılacak olan Uluslararası tstanbul Ti-
yatro Festivali'nin özel projesı ve ts-
tanbul Kültür ve Sanat Vakfı ile Tanzt-
heater Wuppertal Pina Bausch'un or-
tak yapımı. 29-30-31 Mayıs ve 1 Ha-
ziran tanhlerinde AKM Büyük Sa-
lon'da gerçekleşecek göstennin bilet-
leri nisan ayı içersinde satışa çıkacak.
Acısınıyaratıcılığa
dönüştüren ressam
Kültür Servisi - Yeni bir oluşum olan
Ateş Tiyatrosu, ilk projesi 'Yaşasm
Hayat'Ia perde diyor. Meksikalı
ressam Frida Kahlo'nun 47 yılhk kısa
yaşamına sığdırdığı teatral kişiliği,
politik tavn, güçlü kadın kimliğini
sahneye taşıyan ekip sadece 4 gösteri
için Şişli Etfal Hastanesi'nin
Konferans Salonu'nu kullanıyor.
Projenin yazan Betiz Güçbilmez.
yöneten ve oynayan ise Jülide KuraL
Kural'a dansçı Ece Özgenel'in de
eşlik ettiği oyunun müziklerini
Zeynep Bulut, sinevizyon
yönetmenliğini de Hüseyin Karabey
yapıyor. Henüz yedi yaşındayken
geçirdiği çocuk felcinden sonra,
18 yaşında geçirdiği trafik kazasıyla
yaşamı boyunca tekerlekli
sandalyeye tutsak olan Kahlo'nun
öyküsünün bir hastanede
sahnelenecek olması da ilginç bir
benzerlik olarak dikkat çekiyor.
Bedensel acısını kalıcı bir yaratıcılığa
dönüştüren Frida Kahlo'nun yaşamı
bugün, yarın, 4 Nisan Cuma ve
5 Nisan Cumartesi Şişli Etfal'de.
(0212 232 72 18/17 09)
YAZIODASI
SELtM ÎLERİ
Ateş Tiyatrosu'nun
ilk projesi'Yaşasın
Hayat' ünlü ressam
Frida Kahlo'nun
yaşamını konu
alıyor. Kahlo'yu,
aynızamanda
oyunu yöneten
Jülide Kural
canlandınyor.
Ders Kitapları
On dört yıl önceydı, zamanda yanılmıyorsam. Ders
kitaplarında 'miHTlik aranmıştı: Millî Coğrafya, MillîTa-
rih.
Yeryerinden oynamış, muhafazakârı muhafazakâr
olmayanı, sağcısı solcusu birbirine girmişti. Apar to-
par MillîTarih, Millî Coğrafya kitaplan yazılmıştı.
Doğu ve Batı kültürlen arasında o kadar zengin coğ-
rafyamız, o kadar anlamlı tarihimiz mi öğretilmek is-
teniyordu genç insana? Ne gezer! Siyasal birtutum-
du hepi topu. Söndü gitti.
Ders kitaplarımdan ne öğrendim? Haksızlık etmek
istemiyorum ama, pek bir şey öğrenemedim. Ders
kitaplarımıza bir türiü ısınamadım. Derslerden kork-
tum. Başarısız, silik bir öğrenciydim, hele Galatasa-
ray'dayken. Sonra Atatürk Erkek üsesi'nde yüzüm
biraz güldü, aydın öğretmenlerimin kıvandırmasıyla,
güven kazandım...
Türk gencinin gerek ortaöğretimde, gerek yükse-
köğretimde okuduğu ders kitaplan, birkaçı dışta tu-
tulursa, 'okuma isteğinî' silip süpürecek niteliksizlik-
tedir.
İtiraf edelim ki, bu kitapların hiçbiri 'edebiyat' yat-
kınlığının kılavuzluğunda kaleme alınmamıştır. Hat-
ta, doğrudan doğruya, Türk Dili ve Edebiyatı kitap-
lan bile.
Her kitaptan edebî lezzetler beklemeye hakkımız
var.
Bir fizik, matematik, kimya kitabının, evet hepsi-
nin, edebiyat sanatından edineceği öyle çok incelik
var ki!
Matematik kitaplarındaki problemler berbat bir
Türkçe'yle yazıldıgından, öğrenci, daha ilk adımda,
içinden çıkılmaz bulmacalara savrulur.
Milliyet'te bir yazı dizisi yayımlamıştım: Matema-
tik, fizik ve kimya kitaplarındaki problemlerin Türk-
çe'sine değiniyor, nice elmanın nice armutla birlikte-
liğini saptıyordum. Bakan, Hasan Celal Güzel'di; il-
gı gösteımıştı. "Ders kitaplanmız muhakkak değişe-
cek" dıyordu. Içten mıydi? Apar topar bakanlığı so-
na eımişti. Ders kıtaplanndan dolayı değil elbette...
Bana sorarsanız, ders kitaplarında, 'ulusal bilinç'
yordam olabilir.
Genç insana, sözgelimi, yakın tarihimizi nesnel bir
tutumla anlatmanın yolu yordamı nerelerden geçiyor?
Ittihat ve Terakki'yi yalnızca ders kitabının yazan mı
değeriendirmeli? Yoksa, dönemin tanığı edebî eser-
lerden de yararlanılmalı mı? Üstelik karşıt tanıklıklar-
dan... Bir senteze doğru...
Kurtuluş Savaşı'nı tarih kitaplanmızdan deöil, okuk
larda okutulmayan romanlardan öğrendim. Oyküler-
den, şiırlerden.
Yakup Kadri'nin Atatürk monografisi, lisede oku-
duğumuz kitaplann çizmeye çalıştığı portreden ne ka-
dar farklıdır ve ne kadar insanî, duyariıdır.
Yurdun coğrafyasını kuru bilgilerle aktaran ders
kitabı yazarları, bir kez olsun, Türkiye'yi duru, zevk-
li anlatımla edebiyata kazandırmış kişilerden seçme
parçalar sunmayı gereksinmemişlerdir.
Hangi coğrafya kitabında Reşat Nuri'nin, Orhan
Kemal'in, llhan Tarus'un, Yaşar Kemal'in adına
rastladınız? Niyazi Akıncıoğlu'nun memleket şıirle-
rini oralarda bulamazsınız; bir iki antolojide ancak...
Ya Cahrt Külebi?! Tokat, Sıvas...
Hikmed Birand'ın defalarca okuduğum Anadolu
Manzaralan'rv hatıriıyorum: Bu yitik eserde, coğraf-
ya, pastoral bir şiire dönüşmüştü...
üse bitti. Hukuk Fakültesı'ndeyım, ite kaka ikinci
sınıf, sonra tası tarağı toplayış. Ne korkunç kitaplari
Hukuk Fakültesi'nde okuduğum dönemde, bazı ders
kitaplanmızı, Türkçe'yi. anadilimi bulandırmak açısın-
dan anıt sayardım. Gecelerce okuyup, tek bir satın-
nı anlayamamak!
Takvimde tz Bırakan:
"... Çünkü renklerin, çizgilerden çok, ruha seslen-
diklerine şüphe yoktur." Nurullah Berk, Resim 6/7-
gisi, Vartık Yayınevi, 1964.
Osman Hamdi Bey'den
Günümüze
SANATÇI
DEFTERLERİ
28 Mart - 26 Nisan 2003
Yapı Kredî Kültür Merkezi
Kâzım Taşkent Sanat Galerisi
to O 212 473 0 444
WPCKRECX
KÛUÜR SANAT
YAYINCIUK
TÎYATROCULAR VE IZLEYÎClLER SESLERÎNl ABD SALDIRISI ALTINDAKÎ IRAK'A ULAŞTIRDI
Eşsiz bir Dünya Tîyatro Günü...
KAHTA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
EsasNo: 2002'241
Davah TPAO tarafindan davahlar Ziya AKBÎLEK ve Sait BULAN aleyhine açı-
lan tazminat davasının yapılan yargılaması sırasında verilen ara karan gereğince;
Davalılardan Hüsnü oğlu Adıyaman 1944 doğumlu Zıya AKBlLEK'in tebligata
yarar açık adresi tüm araştırmalara rağmen tespit edilemediğinden kendisine ilanen
tebligat yapılmasına karar venlmış olup, Ziya AKBtLEK'e duruşma gününun
16.04.2003 günü saat 09.30'da Kahta Adlıyesi duruşma salonunda yapılacağı, du-
ruşmaya gelmediği, herhangi bir mazeret bıldirmediği ve kendisini \ekil ile de tem-
sil ettirmediği takdirde yargılamanın yokluğunda yapılarak karar verilebileceği ila-
nen teblığ olunur. Basın. 13283
ZEYTVEPORAL
Dün, 27 Mart Dünya Tiyatro Gü-
nü'ydü. Bugüne dek (yani şu son 35 yıl-
dır) izlediğim, katıldığım. tanıklık et-
tiğim, parçası olduğum en etkili Dün-
ya Tiyatro Günü kutlaması, dün Hadi
Çaman Tiyatrosu'ndaydı... tstanbul Şe-
hir Tiyatrosu Sanatçılan Derneği (ÎŞ-
TtSAN) tarafindan düzenlenen olaya
"kutiama'' demeye dilim varmıyor. Bu
şiddet ve işgal günlerinde, acı ve ölüm
günlerinde kutiama değil. olsa olsa
"pa>1aşma" diyebilinm dünkü olaya.
Tiyatro, tüm sanat dallan içinde in-
sandan insana en dolaysız olanıysa... Ti-
yatro, insanı insan yapan değerleri,
emeği, insan onurunu, yaşama sevin-
cini yüceltmeye yönelikse... Tiyatro,
daha güzel, daha yaşanılası bir dünya-
ya ya da bu özleme bizi hazırlıyorsa...
Tiyatro, sahnede yalan söyleyenle, yoz
olanla, sahici ve gerçek olanı birbirin-
den ayırmamıza yanyorsa... Bütün bun-
lan bize sunan \e şiddete, haksızlığa,
sömürüye. gücün terörüne. zorbalığa,
ahlaksızlığa. işgale başkaldıran, mey-
dan okuyan bir programdı dün gerçek-
leştirilen.
Öldürmeyln!
Önce sahneden Orhan Alkaya'nın
sunduğju. tiyarroculann çağnsını duy-
duk: "Öldürmevin" başlıklı çağn şöy-
leydi:
"27 Mart Dünya Tîjatro Günü. İn-
sandan insana uzanan sıcakbagiarm gü-
nü. Üzerimize ateş, kan, gözyaşı vağıj'or.
Kalbüniz bir kez daha bombalanryor. /
Ölen her insan bizimle ölüyor. / Öldür-
me>in. Kirti dolariaruuzı, kirii tankla-
nnı/j üzerimize sürmeyin. / Yas tutan
ruhumuz ûn istilacı, işgaki batakbğnuz-
da lanetiivor. / Ne yazık size, tonlarca
bonıbanız ve \itirdiğiniz hısan duygu-
ianntda bu Ki toprak sizi lanefJrvx>r./ Biz
bir cümleden birçok insan var ederiz.
Siz ne çok insan öldürüyorsunuz. / Sizi
reddediyonız. Çünkü öldürüyorsunuz.
/ Gidin. Utanın ve gidnı. / Sizin kirti sa-
vaşınıza, size ve kirinize karşrjız. Biz
savaşa karşıyız. / Gidin. Bir an önce gi-
din. GeMiğiniz gibi gidin./Öldürmeyin.
Öhnevin. / Yanıhyorsunuz. İnsanhgı ha-
fifeah>x)rsunuz./Öklürmey
f
in. Durun!"
Yüreğin çırpınışları
Sahnede birbirini izleyen birçok sa-
ken, Bilgesu Erenus Hiroşima'da yedı
yaşında öldürülen kız çocuğunun dili-
ne, dünyadaki tüm çocuklann ağızla-
nndan düşmeyen tekerlemeleri yerleş-
tıriyordu. Ve ben onu dinlerken kendi-
mi. Hakkâri'deki çocuklar arasında sa-
nıyordum:u
Önümarkamsağınısolum
sobe/ Konıcu olmayan ebe!" diye oy-
nayan çocuklan...
Ash Öngören Hasan İzzerün Dina-
monun şiiri ile. Şebnem Köstem ve
Hakan Elbir "Nagazaki Türküsü" ile.
Vedat Sakman, Banu Akuı' ın flütü eş-
liğinde söylediği "İhanet" ile bugün
Irak'ta yaşananian dillendirirken, Ha-
luk Çetin'in "Yangm Yeri" şarlasma
Pekuysol'a emek ödülü
Kültür Servisi - 9 Eylül Üniversitesi'nin her yıl 27 Mart
Dünya Tiyatro Günü'nde bir tiyatro sanatçısına verdiği
'Muhsin Ertuğrol Emek Ödülü'ne bu yıl tiyatrocu Suna
Pekuysal layık görüldü. Şehir Tiyatrolan'nın emektar
sanatçısı Suna Pekuysal'a ödülü, dün akşam Fatih Reşat
Nuri Sahnesi'nde sahnelenen 'Hasn- Şapka' adlı oyundan
önce genç sanatçılardan Ersin Umuhı tarafından verildi.
natçının sözü, oyunculuğu, şiiri, müzi-
ği. devinimi çok geçmeden. yüreğimin
çırpınışlannadönüşecekti. İstanbul'da
mıyım, Bağdat'ta mı, yoksa Hiroşima
ya da Nagazaki "de mi bilmez oldum.
Zeynep Tanbay'm bir iskemle üzerin-
deki koreografisi, benim için şimdiye
dek işkenceye karşı eşsiz bir çığlıktı.
Ama bu kez onu izlerken, hiç terk et-
mediği iskemlesindeki devinimleri,
Bağdat'taki pazaryerine düşen bomba-
da savrulan kadınlann kollan, bacak-
lan, tutuşan saçlanydı.
Genco ErkaL, Nâzım'ın dizeleriyle
çocuklann öldürülmesine isyan eder-
izleyiciler korosu "Dostiann arasmda-
yui Güneşin sofrasındayız" diye katı-
lıyordu.
De\let Tiyatrosu sanatçılan Murat
Karasu \ e Burak Şentürk "Richard
VVaverly Davası" ile Hıroşıma'ya atom
bombasını atan pilotun duruşmasına
bizi tanık ediyordu.
Ataol Behramoğlu kendi dizeleriy-
le "Cellat uyandı yatağında bir ge-
ce..." diye başlayıp yeryüzünü sarsar-
ken, Sema. Filistm'de bir buldozer
vahşetine kurban giden Rachel Cor-
rie için yaptığı çalışmayla, sesini içi-
mizi parçalayan, yeryüzünü tutuştu-
ran bir çığlığa dönüştürüyordu.
'Yeni Yamyamcıiık'
Daha programın ilk anından başlaya-
rak, Şehır Tiyatrosu Sanatçılan, Dan-
te'nin (Rekin Teksoy'un Türkçe söyle-
diği) "İlahi Komedya"sı ile. Cehen-
nem'den başlayan, Araf'tan geçen, Cen-
net'e vuran bir ses duyurdular. Sırayla
Başar Sabuncu, Nergis Çorapçı, Oktay
Sözbir, Hümay Güldağ, Mazlum Ki-
per, Ash Kasapoğlu, Hale Akınh, Ma-
cit Koper, Candan Sabuncu ve Haidun
Ergüvenç sesleri ve sahnenin önünde
yanan ve tek tek sönen mum ateşleriy-
le bizi bu yolculuğun bir parçası kıldı-
lar. Daha ilk sözlerle birlikte sahnenin
arkasına gerilmiş tuvale Bedri Baykam
bir resim yapmaya başladı. Program
boyunca hep sahnedeydi. Programın
sonunda tablosunu bitirdi ve adını koy-
du: "Yeni Yam\^mcıhk".
Tiyatro diliyle, tıyatroyu var eden
rüm araçlar ve yöntemlerle (söz, oyun-
culuk, müzik, dans, plastik sanatlar), çok
kısa bir sürede kotanlmış bu Dünya
Tiyatro Günü "kudama"sının sonun-
da izleyicıler olağanüstü bir an yaşan-
dı. Olaya katılan rüm sanatçılar sahne-
deydi. Orhan Alkaya izleyicilere ses-
lendi:
"Şbndi, sadece bir dakika için, her- ^
kes yanındakinin ehni tutsun. Ve içhıüz- -t
den geçen her şeyi Irak'taki insanlara -
ulaştırahm." '^
Zaten sahnedekileri tüm salon ayak-
ta alkışlıyorduk... Aynen. dediği gibi
yaptık Herkes el ele ruruşru. Ve o bir
dakika içinde içimızden geçen tüm duy-
gulan, düşünceleri, Irak'taki insanlara
ulaştırdık.
O sesi duydular. Bundan hiç kuş-
kum yok.