25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 NİSAN 2002 CUMA DİZt Günümüz mimarisini bile etkileyen sanat şaheserleri... Islam-Hintsanatı"Dünyadaki insanlan iki sınıfa ayır- mah: Tac MahaJ'i görenJer vegörmeyen- lerJ* demiş ünlü bir yazar. (Kim oldu- ğunu anımsamıyorum.) Hayır bu kadar katı olmaya gerek yok... Ama görülme- si gereken kusursuz bir mücev her: dün- yanın, kaçıncı olduğu önemsiz. gerçek hankalanndan bin, bu 17. yüzyıl şahe- seri... Tac Mahal'le iJgih bir sürii bilgiyi her ansiklopedide bulabilirsiniz O neden- le. Moğol tmparatoru Şah Cihan'ın. 14. çocuğunu doğururken ölen büyük aşkı. kansı için yaptırdığı. muhteşem bır bah- çeye oturtulmuş türbenın. ne ipek gibi kıvnlan mermer işçiliğinden. ne de eş- siz hat sanatı örnekJerinden uzun boy- lu şöz edeceğim. Önce. 1980"debuaşkanıtınıgörmek iizere Agra"ya gittiğimde yaşadıklanmı hatırlayacağım. Bir anı! 22 yıi önce. Agra'ya bir akşam vak- ti ulaşabilmiştım Gökyüzündehankabır dolunay vardı. Kendımi Tac Mahal'in bahçe kapısının önünde bulduğumda. ka- pı elbet kapalıydı. Yüksek dış dırvarlar- dan ıçenyı görmek olanaksızdı. Kapı- ya vurdum, vurdum. vurdum. ınatla bek- ledım, yine \urdum. Sonunda açıldı. Daha doğrusu aralandı. Ufacık tefecık, benım yarı boyumda, pıjamalı bir Hint- lıyle aramda belkı bır saat süren bir sa- ğırlar diyaloğu sonunda. "Sen Müslü- man ben Müslüman, sen Zeynab ben tmam" sözleriyle kapı açıldı. Bahçeye girdim. Tac Mahal yalnız benimdi. Karşımda, çe\Teye ışık saçan Tac Ma- hal duruyordu. Işığa doğru. havuzun yanındaki uzun yolu yürüdüm. Yürüdük- çe ışık eoğaldı. beyazhk arttı: Gece nasıl bu kadar avdınlık olabılir- di? Onca ışık nereden geliyordu? Sonunda ka\Tamaya başladım. Gör- düğüm avdınlık. iki Tac Mahal'in be- yaz mermerinden geliyordu. Bıri karşım- daki. öteki sudakı... Karşımdakı Tac Mahal'in basamakJannı çıkmaya baş- ladığımda. sudaki kayboldu. ama av- dınlık yine de ço|aldı. Hintli Imam. bana Tac Mahal'in her bir köşesini gezdırdikten sonra. bir de o gün bugün yüreğimden çıkmayan bır armağan \erdı. Kubbenin yankı giicü- nü göstermek için tam ortada durup adı- mı kubbeye haykırdı durdu. Yankıyla ışık birbinne kanşmıştı... şımdaki pembelik koyulmaya başladı. koyuldu. koyuldu ve artık Tac Mahal kıp- kırmızıy dı. Giineş doğmuşru. Sonra gı- derek kırmızı yine pembeye. ardından beyaza dönüştü. Tac Mahal yine koca- mandı. beyazdı. muhteşemdi. Belki bir gece önceki pınltısı yoktu ama beyaz- dı. ışıklıydı. Işte 22 yıl önce bu olağanüstülüğe, bu değişıme. Tac Mahal'in hangi ışığı alır- sa onu yansıttığına tanıkJık etmiş, bu de- ğişıme olanak tanıdığı için dolunaya, güneşe. gün ışığına teşekkür edip ora- dan aynlmıştım. Bu kez Tac Mahal'e sabahın dokuzun- şaheseri. tamam; ama ondan önce Mo- ğol imparatorluklannın yapı sanatında artığı önemJi adımlar var. Hındistan'daki Moğol egemenliği 1500 başlanndan 1700 ortalanna dek sü- rüyor. Ama Müslüman egemenliği da- ha da gerilere gidıyor. Memluk Komu- tanı Kutbettin Aybeg. Delhı'yi ele ge- çinp Delhi Sultanhğı "nuı ilk hükümda- n olduğunda yıl 1193. Onun başlattığı. ölümünden sonra ta- mamlanan Delhi'deki Kutup Minar. ki- mılerine göre Hindistan'da Müslüman yönetimin başlangıcını vurgulamak için zafer kulesi olarak dikilmiş. Bugün bi- 22 YIL SONRA 0 û r L Z E Y N E P O R A L M\ imarlık, insan yaşamının düzeyini. çizgisini, niteliğini belirleyen bir bilim ve sanat dalı. En geniş kapsamh olanı. Hindistan'ın engin kültür birikiminde, mimarinin çok önemli bir yeri var. Islam, Hindu, Budist, Hıristiyan, Bahai inançlanm yansıtan yapılar bir arada yanyana yükselmeyi sürdürüyor. Ertesi sabah saat beşte, gün ağarma- dan önce yine döndüm oraya. Bahçe kapısının karşısındaki bir tepede, birkaç meraklıyla bırlikte güneşin doğmasıru beklemeye... Tepeye varmamla gözle- rime inanamadım. Bir gece önceki o beyaz ışıklı mücevher yok olmuş. kar- şımda kara kuru, ufacık bir yapı duru- yordu... Korkunç bir düş kınkJığı... Derken, gökyüzü agarmaya başladı. Yapının kara-gn rengi açılıyordu... Gü- neşin bir ucu göründü. Yapı pembeye dö- nüşmeye başladı... Güneş yükseldi. yük- seldı. yükseldi... Yapı gözümün önün- de yavaş yavaş genışlı vor. büyüyor, ya- vaş yavaş yükseliyordu (sanki)... Kar- dagideceğimizi öğrendığimde tedırgin olmadım değil. Çünkü o saatte Tac Ma- hal'in ziyaretçi akıruna uğradığrnı. mil- letın birbirini ezercesine dolaştığını bi- liyordum. Yanılmışım. Ortalık sakin ve boştu. EtMleşim Ne oldu. dünya Tac Mahal'e ilgisini mı yitirdi yoksa? Hayır. 11 Eylül'den sonra ziyaretçi sayısı yandan fazla düşmüş. Yalnız Tac Mahal'de değil, Hindistan'ın heryerin- de aynı olgu geçerliydi. Tac Mahal, Islam-Hint mimarisinin le bu mimari şaheser. dünyanın en mü- kemmel anıtlanndan biri sayılıyor. Yal- nız o kadar da değil, Kurup Minar dün- yanın her yerindeki modern mimanye örnek olmayı da. dünya mimarlannı et- kilemeyi de sürdürüyor. Kutup Minar'ı görünce günümüzün kalyan asıllı Amerıkalı ünlü mımarı Cessar Pelli'nin Kuala Lumpur'da ger- çekJeştirdiği İkız Kuleleri. Petronas Ku- lelerini düşünmeden edemedim. Tac Mahal'den çok daha önce. Mo- ğol tmparatoru Ekber (Cihan Şah'ın dedesi) Hindıstan'a. özelhkle türbe mı- marisine. bahçe düzenleme sanatını. çeşme ve su sevgısıyle birlikte. Türk ve Fars süsleme sanatlannı getirecekti. Del- hi'deki Humayun Türbesı. bunun en muhteşem örnekJennden biri. Hayalet şehlr' împarator Ekber'in tüm düşünceleri- ru. estetik anlayışını gerçekleştirdiği yer ıse Fatehpur Sikri. Daha 26 yaşınday- ken, başkenti, Agra yakınlarındakı Fa- tehpur Sikri'ye taşır. Orada bahçeler içınde, ha\"uzlararasında dev bir komp- leks kurdurur. Saraylar. salonlar. kule- ler. harem... Ekber'in 300 eş ve cariye- si varmış. Eşlerinden biri Türk. Onun için yaptırdığı saraya Türk Sultanı Sa- rayı diyorlar. Hıristiyan eşi için yaptır- dığına da Meryem Sarayı... Sonra, im- paratorluk ahırlan, imalathaneler. ha- mamlar. cami. mescit. mutfaklar.. Son- ra. aynntılann.'zenginliğın. estetik tut- kusunun. ince zevkin, ustahğın. mü- kemmel işçilığin görkemli bütünlüğü... Sonra... Sıkı durun, bu şaheser 12 yıl sonra bilinmeyen nedenlerle terk edilir. Günümüzde Fatehpur Sikn muhteşem bır "hayalet şehir". Cihan Şah'ın yaptırdığı. Delhi'nin simgesı haline gelen, yeryüzünün en görkemli saraylanndan birini içeren Kır- mızı Kale v e Cuma Mescidı. yine îslam- Hındu sanatının en mükemmel örnek- leri... Bütün bunlan gezip görürken Hindis- tan'da Türk. Fars. Moğol mıman ve sa- nat öğeleriyle Hindu öğelenni bir ara- da yoğurup kullanan Hintlilerin ne den- li kompleksiz ve hoşgörülü davrandık- lanna tanıklık ediyordum. Içimden keşke yüzyıllar öncesinin mimari ve sanat alanındaki bu uyumu- nu. hoşgöriiyü. dayanışmayı. günümüz politikasında da gösterebilseler diye ge- çivordum. Hindistan'da kadınlar ağır işçL Başhğuun üzerinde >iikleri, omuzlarunda sorumlulukları, kucaklannda çocuklan, 'gelenek" işkencesini ve dişlilerini kırma çabasındaJar. Hindistan'dakadın olmak zorBır ülkeyi yalnızca sanat tarihiyle. sanat eserle- riyle, sanatsal üretımiyle tanımaya çalışmak iyi güzel ama. güncel gerçeklere gözleri kapamak ol- muyor. hiç ohnuyor... Hindistan günlerim boyunca, beni büyüleyen sanat şaheserleri. mimarlık tarihi. kültür birikünı ileçe\Temdekiyoksulluk arasında gidipgeliyorum. Bir ara Faruk Mdn'ın elindeki Hindistan'a iliş- kin istatistiklerin sıralandığı kıtapçığı elimegeçir- diğimde sa>ılann çarpıcılığı tedirgınliğımi çoğal- tıyor. Ka\Tiak: "Human Development Report-İn- san Gelişimi Raporu-2000'" Ve güncel gerçekler Bu rapora göre, Hindistan nüfiısunun yüzde 44'ü yoksulluk çızgisınin altında yaşıyor. Erkeklenn yüzde 65'ının, kadınların jıizde 43'ünün okuma-yazması var. Yaşam süresi erkeklerde 75 yaş. kadınlarda 54 yaş. Çocuk ölüm oranı. yeryüzünde en yüksek: 1995'te yüzde IO'du. 2000 yılında yüzde 7*. Havır. bu rapor kız ve erkek çocuk ölümlerini ayırmamış. ,\ma ben biliyorum. Bugüne dek katıldığım kadm konulanna ılışkin her uluslararası toplantıda şu gerçek dile getirilir: Hindistan'da. doğumla beş yaş arasındaki kız ço- cuklannın ölüm oranı. erkek çocuklannuıkinin iki katını aşar. Bunun da nedeni. kız çocuk-erkek ço- cuk arasındaki biyolojik fark değil, gıdanın, bakı- mın, ilginin kızla erkek arasında eşit dağılmama- sıdır. Tamam. Avrupa ve Kuzey Amerika dışında her kıtada. her ülkede aynı eşitsizlik \ardır, ama bunun en aşın örneği Hindistan'dadır. Bunlan Delhi ya da Jaypur'da yerel rehberimiz- le konuştuğumda, şündi durumun biraz daha iyi- leşmeye başladığını belirtecek ve savunma sırasın- da verdiği. anlattığı bir örnek benı yine dehşete dü- şürecekti: Hindistan'ın ücra bir köşesindeki kasabada beş yıl boyunca hiç kız çocuk doğumu kayda geçme- mişti. Sözdehiçkızdoğmamıştı! (Anladınız elbet: Doğan kız bebekler öldüriilmüş, erkek bebeklerin yaşamasına izin venJmışti.) Ve olay ortaya çıktı- ğmda Hindistan'ın feministleri yemeyip içmeyip bunu dünyaya duyurmuştu! O kasabanın insanlanndan çok. olayı duyuran Çocuk-genç kız-kadın... O bunlardan hangisiydi bilemivorum: biJdiğinı, kadın olduğu için daha çok acı çekeceğl, daha çok sömürüJeceği ve daha az yaşayacağı. feministlere içerliyor gıbiydi bunu anlatan. Kadınlar dünyası Anlaşıldı. kadınlar dünyasına girdik... Zaten \TI- kandaki sayılarda kadınlardünyasına ilişkin ipuç- lan \eriyordu. Uluslararası arenada kadın sorunlanyla ilgili en faal. en etkin, en canla başla çalışan kadmlann Hintli kadınlarolduğu hep dikkatimi çekmişti. Ne- deni açık: Ülkelerinde işleri zor ve yapılacak çok ışleri var. Belirtmeden geçmeyeyim... 1950'de seçme ve seçilme hakkına ka\aışan Hintli kadınlar. meclis- te >oizde 8 oranında temsil ediliyor Bizdekinin ne- redeyse iki katıyla... Hindistan'da en az bizdeki kadar rezil. utanç ve- rici, insanlık dışı. "gelenekten" kaynaklandığı söy- lenen uygulamalar \ar. Belki daha da fazlası... Bi- zim "töre cin^eti' r ni aratmayan uygulamalar... Örneğin. evli birkadının kocası ölünce, kadının da kendini öldürmesi isteniyor ya da öldürülüyor. Ölen kocayla birlikte. henüz ölmemış kadmın da yakıhnası... Rehberim yine savunmada: "Ama bunu kadm kendi isterdi. kimse zorlamazdı ki_ Hem kocasız bir kadm nasıl yaşa>acağını bilemezdi kL. Kocası- na olan aşkından, ölüm acısmdan kendini ateşe atardi™" Geçmiş zamanda anlatıyor, çünkü bunlar hep es- kidendi... Sözde eskiden... Bizde. kız "almak" için erkek tarafı başlık ve- rir. Hindistan'da tam tersi. Kız "vermek" için (kız- dan kurtulmak için de diyebıiınz) kız tarafı erke- ğe para \eriyor. Çeyiz parası diyorlar. Caypur'da rehberim açıklıyordu: "Kıziannı e\r - lendirmek için bir aile 3-4 yıltık çalışmasım. emeği- ni, gelirini vermek zorundk kaür." Alın ışte kız ço- cuğu ıstememenın bir başka nedeni. Hindistan Anayasası cinsiyet aynmcılığını. ya- salar da evlilikte kız ailesinin erkek ailesine para ödemesini yasaklıyor Ama yasağa karşın bu uy- gulama sürüyor. Ve parayı denkleştirip \ eremeyen gelin yakılıyor. Rehberim tam buna da "'eskidendi'' diyecekti kı kapı gibi o günkü "India Times" gazetesini bur- nuna dayadım: 21 Şubat'ta. Hindistan'ın Çotakhera köyünde, Ram Prasad'ın kızı. kayııanası ve kayın- pederi tarafından çeyiz parasını ödemediği için yakılmıştı. Genç kadın 2000 yılının nısan ayında evlenmiş ve parayı ödemek için bir süre istemişti. Erkek tarafı daha fazla bekleyememiş. kızı diri dıri yakmıştı. Polis müdahalesiyle kız hastaneye kal- dınlırken yolda ölmüştü. Kızın adı Punam'dı. Son yıllann sayılarrnı bilmiyorum. ama 1995'te. Pekin deki '•Dünya Kadm Konferans"nda, Hindis- tan'da her yıl "çeyiz" nedeniyle yakılan gelinlerin sayısı 50001yazıyla beş bin) olarak açıkJanmıştı. Daha ıç açıcı şeylerden söz etmeliyim... Hanı Hindistan'da en saygın ve en yaygm üç tannyı. Brahma, V'işnu \ e Şiva'yı anımsıyorsunuz ya... Işte Vişnu'nun sekizinci kez dünyaya gelişın- de aldığı isim Krişna. Krişna'nuı müthiş fantastik. iç açıcı bir öyküsü var. Krişna çocukken çok yaramazmış. Günun birin- de annesı. ağzı çamurlu diye Krişna'yı bır güzel azarlamış. "Çabuk çıkar o çamuru ağzmdan." Çıkaramam-çılanrsırH;ılcan3rnan>çılcar-çıkararnarrL derken... Küçük Krişna ağzını kocaman açmış. Çocuğa eğilen anne birde ne görsün... Koskoca dün- ya, Krişna'nın agzının içinde durmuyor mu! Koca dünya. dağlan, okyanuslan. ormanlan. tapınak- larıyla ve rüm nimetleriyle Krişna'nın ağzında! Hani dünya Özdemir Asaf m gözüne kaçmıştı ya. burada da dünya Krişna'nın ağzınakaçnermiş. Dansı herkesin başına. Dünya yüreğinLze kaçsın... Anlaşıldı. Krişna beni çağınyor. Öyleyse... Biliyor musunuz, Nepal'de trafik kazası yapar da adam öldürürseniz. cezası yüz bin rupi (2 bin dolar). ama kaza yapar, inek öldürürseniz en az 15 yıl hapis yatarsınız. Haydi artık Nepal'e gidelim. Ama önce saatleri 15 dakika ileri almak gerek. Hindıstan'la komşusu Nepal arasındaki saat farkı 15 dakika. Yarın: Sihirll sözcük Katmandu' BÎRBAKIMA SERVER TANİLLİ Ankana'da Uç Gün... 30 Mart'ta, Caddebostan Kültür ve Sanat Mer- kezi'nde verdiğim ve hiç de unutamayacağım Nâ- zım Hikmet Şiir Resıtali'nin arkasından, o diziyi Ankara'da sürdürmek üzere yola çıktım. İlk durak da Atılım Üniversitesi oldu. Atılım Üniversitesi bir vakıf üniversite. Ankara'ya yarım saat uzaklıkta, yaylada bir kuruluş. Doğanın ta orta yerinde çıçeğı burnunda bir fidan. 1500'e yakın öğrencisi var. Başlarında idealist Rektör Prof. Dr. Ayhan Tan olmak üzere pırıl pınl bır öğretim kadrosu: yetenek- li ve demokrat. Şimdilik üç fakülte kurulmuş: Fen - Edebiyat, Iş- letme ve Mühendislik fakülteleri. İki de enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü ile Fen Bilimleri Enstitü- sü. Ve başkaları düşünülüyor. Mütevelli Heyeti'nden, akıncı bir ruhla dolu Yal- çın Zaim, Türkiye'de "Nasıl bir üniversite" konu- sunda. ilginç düşüncelere sahip. Kendini dinletme- sini de biliyor. Gerçeklerle düş arasında gezınip du- ruyorsunuz. Doğaldır ki, maddi sorun hep ağır basıyor. Ama onu yenecek irade de köklü. Atılım Üniversrtesı'nı yakından izleyelim! 2 Nısan günü, bır öğle sonrasında, zarif bir sa- londa verdiğim resıtalı de hiç unutmayacağım. Apayn duygularla aynldım bu yeni irfan ocağından... • 3 Nisan'da da, Mülkiyeliler Birliği'nin çağrısı ve düzenlemesiyle, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde, Azız Köklü Salonu'nda, yine aynı diziden bir başka re- sital verdim. Füsûn Çiçekoğlu ve arkadaşlannın verdığı emek nasıl unutulabilır? Hele Dekan Sayın Celâl Göle'nin varlığı? Doğrusu, böyle bir kalabalık görmemiştim. Nâzım Hikmet'in şiirınin aşıladığı coşku salon- da hep gezindi durdu. Özetle, unutulmaz bir gündü... O güne daha da anlam veren bir olay da şuydu: Kim unutabilir 1402'lıklerolayını? 12 Eylul asken darbesinın hemen arkasından, Sı- kıyönetim Kanunu'ndayapılan bırdeğişiklikle, ka- mu makamlarına istedikleri memuru işten atabil- me yetkisi tanımyordu; atılanların bır daha göreve dönmeleri de yasaklanıyordu. Ona dayanıp üniversıteler boşaltıldı. Ama 1402'nin en çok yıkıntıya yol açtığı kurum, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi, yani o anlı-şanlı Mülkıye olmuştur. Ve anlatıhr gibi değildir. Bereket, Yüce Danıştay'ın açtığı bir yolla, faşiz- min saldırısı dizginlenmiş ve hukuk dışı bır karar- la atılan yığınla hoca sekiz yıllık bir aradan sonra görevlerine dönebılmişlerdir. Fakültenin nice say- gın profesörleri, Rona Aybay'lar, Kurthan Fi- şek'ler, Cevat Geray'lar, Alpaslan Işıklı'lar. Kor- kut Boratav'lar, Cem Eroğul'lar, Baskın Oran'lar, Mülkiye Ocağı'na böylece yeniden kavuşmuşlar- dır. Ne var ki, bu acı olay gerektiği gibi incelenme- di. Ta ki, Karadeniz Üniversitesi eskı öğretim uye- lerinden Haldun Özen, üstelik hasta haliyle, de- lilli - ispatlı Enîelektüelın Dramı, 12 Eylüt'ün Cadı Kazanı adıyla, 500 sayfalık dev bir eser yazana dek. Mülkiyeliler Biıiıği unutulmaz bırjest yaptı o gun: Haldun özen'e, yapmış olduğu büyük hızmete şükranlarını bıldirmek için bir ödül verdi ve bunu sunma onuru da bana tanındı... • Bu yazı, perşembe günü gazetede dizime ve baskıya verildiği sırada, ben de Uğur Mumcu Mer- kezı'ne gitmeye hazırlanıyordum. Orada da, Nâzım Hikmet Şiir ResitalL Nâzım Hikmet, aynı zamanda bir devrim düşün- cesıni üstlenen ve yaşamını da ona yatıran bır ay- dın olarak bilınir. Aynı kavgaya. aynı özveri bilın- ciyle katılmış ve bu uğurda canını vermış Uğur Mumcu'yu nasıl unutabılirdik ki... SİİRT Mücadelenin 40. yılı kutlanıvor. 07 Nisan 2002 Saat: 18.00 Siirt Öğretmenevi Düğün Salonu TÇ TOKAT 2. İCRA ivrÜDÜRLÜĞÜ'NDEN ÎLANENTEBLİGAT Dosya No: 2000/964 Esas AlacaJdı: T. Vakıflar Bankası TAO Vekili: Av Süha .Akın Yener - Samsun Borçlular: Musa Rıza Dilek Ahcıbaşı Mh. Nasrettın Hoca Sk. No: 1/1 Üsküdarlstanbul Borç mıktarı: 525.863.825.-TL (28.04.2000 tarihi ıtibanyla) Takip tarihi: 28.04.2000 Yukanda ad ve adresi yazılı borçlu hakkın- da yapılan icra takibinde borçlunun yukanda yazıh bilinen adresine ödeme emri adresin yeterli olmadığı veya tanınmadığı. taşındı- ğından bahısle bila tebliğ iade ediîmiştır. Za- bıtaca yapılan adres tahkıkatı da netice ver- mediğinden ve adresin meçhul olması nedeni ile 49 Örnek Ödeme Emrınin 7201 sayılı Tebligat Yasası'run 29, 30, 31. maddeleri ge- reğince alacaklı \ekılinin talebi veçhile tebli- gatm ilanen yapılmasına karar verilmiştir. tşbu ilan gazetede neşrinden ıtibaren 7 gün geçtikten sonra tebliğ edilmiş sayılacaktır. Bu 7 günlük tebliğ süresine 7 gün daha ılavesiyle 14 gün içerisinde borcu ödemeniz gerekir. Borcun tamamma veya bir kısmına veya ala- cakhnın takibat ıcrası hakkına dair bir irirazı- nız \arsa, senet altındakı imza size ait değilse yine bu 14 gün içensinde açıkça ıcra müdür- îüğünün dosyasına bildirmeniz, ıtırazınız ol- madığı takdirde 14 gün içerisinde İÎK'nun 74. maddesi gereğınce mal beyanında bulun- manız. bulunmazsanız veya hakikate aykın beyanda bulunursanız hapisle cezalandınla- cağınız 720J sayılı Tebligat Kanunu'nun 29, 30, 31. maddeleri ve tebligat nizamnamesınin ilgili hükümleri uyannca ilanen tebliğ olunur. 21.03.2002 Basın: 18714
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle